783) ABD İSTİHBARATI, “BİNLERCE KURULUŞA EMANET”

Yayin Tarihi 20 Temmuz, 2010 
Kategori BASIN-YAYIN

ABD istihbaratı ‘binlerce kuruluşa emanet’

image00119.jpg

Washington Post gazetesi Amerika Birleşik Devletleri’nde 11 Eylül sonrasında oluşturulan istihbarat ve izleme sistemlerinin vardığı geniş boyutlar dolayısıyla etkinliği ölçülemeyecek bir hal aldığını öne sürdü.

Gazete tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, halihazırda istihbarat alanında 1300 kamu kuruluşu faaliyet gösteriyor; ayrıca özel sektörde de iki bine yakın kuruluş bulunuyor.

Gazeteye göre bu ortam hem hantal bir yapı oluşturuyor hem de zaman ve işgücünün atıl kaldığı ya da israf edildiği durumları artırıyor.

Amerikalı yetkililer ise şimdiye dek yapılan reformların önemli gelişmeler kaydedilmesini sağladığını savunuyor.

Ancak BBC muhabiri Nick Childs geçen Aralık ayında Detroit’te bir yolcu uçağını havaya uçurmaya yönelik başarısız girişim gibi vakaların; sistemde hâlâ zaaflar bulunduğunu gösterdiğini kaydediyor.

‘Resmin bütününü görmek imkansız’

Washington Post’un iki yıllık soruşturmasına göre, şu anda hiç kimse tam olarak sistemin toplam maliyetini, kaç kişinin çalıştığını, içinde kaç ayrı program yürütüldüğünü bilmiyor.

11 Eylül saldırıları sonrası en sık dile getirilen eleştirilerin başında, kimsenin eldeki çeşitli bilgi parçalarını bir araya getirip büyük tabloyu görememiş olması geliyordu.

2001 yılından bu yana sistemin reformu için büyük çaba gösterilmiş ve önemli ölçüde kaynak aktarılmıştı.

Gazete ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in de sistemin denetimi konusunda zorluklar olduğunu kabul ettiğini belirtiyor.

Ancak kendisi de istihbarat alanında deneyimli olan Gates, sistemin yönetilemeyecek kadar büyük olduğu eleştirilerine katılmıyor.

Yine de 11 Eylül sonrası farklı kurumlar arasında eşgüdüm sağlamaktan sorumlu olan ulusal istihbarat direktörlüğü görevinin son sahibi, Mayıs ayında istifa etmiş, kararından idari çekişmeler sorumlu tutulmuştu.

Yerine atanmak için aday gösterilen James Clapper ise bu hafta onay almak için Senato önüne çıkacak. Oturumlarda bu konuların da ele alınması bekleniyor.

Clapper göreve getirilirse 11 Eylül Komisyonu’nun tavsiyesiyle kurulan Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’nün başına geçecek dördüncü isim olacak.

GEREĞİNDEN FAZLA BÜYÜK

Savunma Bakanı Robet Gates, geçtiğimiz hafta Washington Post’a verdiği röportajda “11 Eylül’den beri o kadar büyük bir büyüme var ki, sadece CIA direktörü veya benim için değil, herhangi biri için bu büyümeyi kontrol edebilmek çok zor” ifadesini kullandı.

Bu durumun ciddiyetini farkına varılmasının ardından, geçtiğimiz yıl emekli Tuğgeneral John Vines, Savunma Bakanlığı’nın en önemli kollarının başına geçmesi için teklif aldı. Irak’ta 145 bin askeri yöneten Vines, gördükleri karşısında afalladı. Vines, karşılaştığı durumu, “Tüm bu aracılık ve ticari faaliyetleri koordine edebilecek bir kurum, yönetim, sorumluluk veya süreç bilmiyorum. Bu sistemin karmaşıklığı tanımlamanın ötesinde” dedi. Vines, sonuç olarak sistemin ABD’yi güvenli kılıp kılmadığını etkin bir şekilde değerlendiremeyeceklerini belirtti.

CIA direktörü Leon Panetta ise, beş yıllık bir eylem planı hazırladıklarını çünkü 11 Eylül’den sonra yapılan harcamaların sürdürülemez bir noktaya geldiğini söyledi. Panetta, “Bu açıklarla duvara toslayacağız. Ben buna hazır olmak istiyorum” ifadesini kullandı.

ÇOK GİZLİ ABD’NİN ÜSSÜ

Washington’un malikâneleriyle bilinen McLean bölgesinde, her sabah sıra halinde dizilmiş bir grup araç hiçbir haritada görünmeyen ve sokak levhalarında adı geçmeyen bir dağa tırmanmaya başlıyor. Yaklaşık beş alışveriş merkezi boyutunda olan bu beton dağ Liberty Crossing, en az 1,700 federal görevli ve 1,200 özel müteahhidin çalıştığı gizli bir üs. Liberty Crossing, 2001’deki saldırıların ardından mantar gibi büyüyen ABD hükümet kurumları ve şirket müteahhitlerinin merkezinde yer alıyor.

Her gün, ABD genelinde 854 bin memur, askeri personel ve özel müteahhit, elektro manyetik kilitler, retina kontrolü ve güçlendirilmiş duvarlarla korunan binalarda çalışıyor. Bu sistem, uluslararası çapta köktenci hareketleri etkisiz hale getirmek için kurulmuş ulusal güvenlik girişimi.

Bu görev hakkında birçok bilgi gizli tutuluyor. Ancak Çok Gizli Amerika’da başarıyı ölçmek ve sorunları teşhis etmek çok zor. ABD’nin istihbarat bütçesi geçen yıl 75 milyar dolar olarak açıklandı. Bu rakam, 10 Eylül 2001’deki rakamın 10.5 katı. Personel sayısı, birim ve örgütlerin kontrolden çıkmaya başlamasıyla, yönetim kademeleri bir çıkmaza girdi. George Bush hükümeti, bu sorunu olağanüstü yetkiler verdiği Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Bürosu’nu (ODNI) açarak gidermeye karar verdi.

Bugün, istihbarat kurumlarında çalışan yetkililer ODNI’nin görevinin ne olduğu hakkında emin olmadıklarını söylüyor. Kurum istihbarat paylaşımı, bilgi teknolojileri ve bütçe reformu gibi bazı alanlarda ilerleme kaydetse de, boyutlarının gereğinden fazla büyük olması veri aktarımının analiz edilmesi ve kullanılmasının önüne geçiyor.

ÇALIŞMA SİSTEMİ

Ortaya çıkan sistemin oluşturduğu hantallık her yerde görülebiliyor. Örneğin, Ulusal Terörle Mücadele Merkezi direktörü Michael Leiter, gününün büyük bir kısmını masasının üzerine yığılmış ekranlara bakarak geçiriyor. Onlarca veri tabanından beslenen ve birbirleriyle etkileşmeyen olağanüstü bir veri akışı gözlerinin önünden akıp geçiyor. Bu veri tabanları neden birleştirilmiyor diye sorarsanız, neden bunu yapmanın çok zor olması.

Her tesiste SCIF (hassas bölümlendirilmiş bilgi tesisi) odası bulunuyor. Bazıları dolap büyüklüğünde iken, bazıları bir Amerikan futbolu sahasının dört katı büyüklüğünde. SCIF içindeki en önemli insanlar, 20’li, 30’lu yaşlarındaki analistler. Bu insanlar, Çok Gizli Amerika’nın yapmaya çalıştığı her şeyin çekirdeğindeki kişiler. Analistlerin işi genel olarak veri ayıklayıp kategorize etmek. Ancak sonunda insan yargısı gerektiren bu işlem için birçoğu tecrübesiz kalıyor. Ortadoğu ülkeleri hakkına çok az bilgiye sahip olan bu insanlar, dillerini bile bilmedikleri bu ülkeler hakkında sayısız rapor üretiyorlar. En hassas ve elde edilmesi zor bilginin bir araya getirilmesi gereken Ulusal Terörle Mücadele Merkezi (NCTC) bile yetkililerden orijinal raporlar üretmediği ve zaten var olan bilgiyi geçtikleri eleştirisi alıyor.

Ancak tek sorun bilgi paylaşımında değil. Sadece Savunma Bakanlığı içinde 18 komutanlık, elde edilen bilginin yürütülmesi üzerinde çalışıyor. Ayrıca, tüm istihbarat kurumlarının yanı sıra en az iki askeri komutanlık bilgisayar ağlarında yaşanan bu siber savaşta en büyük rolü üstlendiğini öne sürüyor.
BBC

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap