701) KARA UNVANI VE KARA HANLILARIN MENŞEİ ÜZERİNE
Yayin Tarihi 14 Kasım, 2013
Kategori TÜRK DÜNYASI
Kara Unvanı ve Kara Hanlıların
Menşei Üzerine
Bilindiği üzere Kara Hanlılar tabiri Doğu ve Batı Türkistan’da hüküm sürmüs olan Türk-İslam sülalesine bir Avrupalı sarkiyatçının (V.V.Grigorev) 1874’te yazdığı makalesinde, kendi unvanlarındaki “kara” kelimesinden dolayı verdiği bir isimdir. Bu tabir o günden, zamanımıza kadar kullanılmaktadır.
Türk tarihinde Kara Hanlıların basta adları olmak üzere, hangi boydan çıktıkları, hakimiyet alanları, yöneticileri ve devlet teskilatları halâ tartısma konularındandır. Buna binaen zaman zaman ilim adamları kendi düsüncelerini de dile getirirler. Biz de birtakım verilerden ilham alarak öyle yaptık.
Bunun yanısıra günümüzde “kara” kelimesinin anlamı hususunda değisik görüsler mevcuttur. Herseyden önce eski Türkçede “kara” terimi bir renktir. Türk kültüründe “kara”nın manalarını söyle bir sıralayacak olursak; bazan Türk masallarında esit sekilde birbirinin karsısına konulmus iki sahsiyet, “ak” ve “kara” diye adlandırılır. Ak Han, Kara Han gibi. Burada yeri gelmisken, belki de “Kara Han” adı üzerinde biraz durulmalıdır.
Bilindiği gibi tarihimizde gerçek manada büyük, pekçok hakanın unvanı “kara”dır. Bir kere Oguz Kagan’ın babası, Uygur Türkçesi ile yazılmıs olan Oguznâme’ye göre Ay Kagan iken, Batı Türklerinin rivayetlerinde Kara Han’dır. Mesela Kök Türk Kaganlığının kurucusu olan Bumın’ın herhalde büyük oğlu Kara Kagan (552-553) unvanını tasımakla beraber, devletin batısını teskil eden ve On Okların idarecisi durumunda olan, İstemi’nin 576’da ölümünden sonra babasının vazifesini üstlenen oğlu Tardu’nun unvanı da Kara Çor’dur. Hatta 16. asırda bile Safevi hanedanlığının temel oymaklarından birisini teskil eden Ustaclu beylerinden birinin adı da Kara Han’dır1. Simdiye kadar bu durum hiç göz önünde bulundurulmadığından Kara Kagan (Kara Han) unvanlı Türk beylerine hiç aldırıs edilmemistir. Konunun arastırıcılarına yol göstermesi açısından, bu hükümdar unvanı üzerine de eğilmek lazım. Yani, eski Türkler (Kara Hanlılardan çok önceleri) idarecilerine durup-dururken “Kara” unvanını vermemislerdir.
Türk kültüründe yönlerin sıralamasına göre; doğu=gök veya yesil (hayvanı ejderha), batı=ak (hayvanı bars veya tonga), güney=kızıl (hayvanı saksağan), kuzey=karadır (hayvanı yılan). İlim adamları, kosmografik manada “yagız yer” karanın (halkın), “yasıl kök” ise tahtın (yani tör) isaretiydi, demektedir. Buna bağlı olarak, Kök Türkçe yazılı kitabelerden çıkan kesin bir netice vardır ki, “kara” tek basına halkı gösterir. Türkçede kara sıfatı aslında asağı bir dereceyi değil, bilakis büyük, kudretli ve asil manalarını ifade eder. Eski Türk yazıtlarında, “gücün kaynağının halkın kendisi” olduğu bizzat üzerine basa basa vurgulanmaktadır. Ayrıca “kara”nın manaları arasında “kuvveti” ve “eskiliği” de saymakta fayda vardır2. Ancak bizim için yeni olan, özellikle Kara Hanlı adı açısından bu isim, Türk devlet teskilatına göre, kuzeyi gösterir ve eski Türklerdeki “kara” unvanlı beylerin büyük, asil, yüce kisiler olmalarıdır.
Bu sülale için ilmi eserlerde kullanılan diğer bir karakteristik ad ise, İllig Hanlar (İlli=devletli) deyimidir. Bazı eserlerde, bu kelime bize göre yanlıs olarak “ilig” seklinde yazılmaktadır. Fakat kelimenin doğrusu illig olmalıdır. Ayrıca İslam kaynaklarında Kara Hanlılar için “El-Hakaniye, El-Haniye, Al-Afrasiyab” gibi isimler de kullanılır. Bunların hepsi “han sahibi, mülk sahibi” olma ile alâkalı terimlerdir. Kara Hanlı beylerinin unvanlarında “Tabgaç” veya “Tamgaç” sanı da görülür ki, bu da “kuvvetli” ve “büyük” demek olup; Çin’in kuzeyinde M. sonra 4. asırda bir hanedanlık kuran ve Çince vesikalarda T’o-pa Wei sülalesi diye de anılan sülaleden beridir rastlanır3. Kara Hanlılar tarihiyle uğrasan en yetkili alimler onları Kök Türk hükümdar ailesi olan Börülülere (Asinalar) bağlamaktadırlar. Meseleye bu açıdan baktığımızda Türk Devletini yöneten hükümdar ailesi, Hunlardan beridir hep aynı sülaleden gelmektedir.
Yine Kara Hanlı Türk sülalesinin idarecilerinin unvanlarında rastladığımız “arslan” ve “bugra” adlarını da umumiyetle Batı Türkleri, yani Batı Tölösleri veya diğer deyimle Ogur Türkleri kullanmıslardır.
Kara Hanlıların mensei ile alâkalı çesitli faraziyeler vardır. Bunların arasında Uygur, Oguz-Türkmen, Yagma, Karluk-Yagma, Çigil ve Börülü iddialarını sayabiliriz. Bunlar bir yana Kara Hanlılar tıpkı diğer çağdas Türk sülaleleri gibi kendilerini Afrasyab ya da baska bir deyisle Alp Er Tonga’ya bağlarlar.
Kara Hanlıların hakim olduğu Türkistan sahası M.önceki çağlarda Türklesmistir. Özellikle Börü Tonga (Mo-tun) Yabgu döneminde Türk hakimiyeti tamamen yerlestikten sonra, Börü Tonga’nın çocuklarının ardından bu coğrafyada üstünlük yavas yavas Çin’in eline geçer. Ancak Çinliler bu çevrenin asli halkı olmadığından dolayı bir müddet sonra Türkistan’a Hunların devamı durumunda bulunan Türk sülaleleri hakimdir. Özellikle bunların içinde Ak Hunların mühim bir yeri var. 6. asrın ikinci yarısında İpek Yolunu kontrol amacıyla çıkan Ak Hun-Sasani-Kök Türk mücadelelerinin arkasından, Türkistan sahası Kök Türklerin eline geçti4. Börülü ailesi burayı zaman zaman merkezden, bazan da yerel idarecileri kullanarak idare ettiler.
Bilindiği üzere, Arap orduları 634 senesinde Bizans imparatorluğunun gücünü Arap Yarımadasının kuzeyinde kırdıktan sonra, Kadisiye (635) ve Nihavend (641) savaslarıyla da İran’ı yenip, doğuya doğru ilerlemeye baslamıslardı. Doğu da ise onları yeni bir dinamik kuvvet olarak, Türkler bekliyordu. iste buna binaen 708/709’larda, Arap orduları kumandanı Kuteybe’nin Türkistan’daki Temir Kapı bölgesine, yani bugünkü Özbekistan’ın güneyi ile Afganistan’ın kuzeyine geldiği söylenmektedir. Irak umumi valisi Haccac b. Yusuf’a bağlı olarak Horasan’a idareci atanan Kuteybe, Merv’e yöneldiğinde bazı ayaklanmalar patlak verdi. Bunları yatıstırmak amacıyla Belh’e yürümüs, sehri tahrip ettikten sonra yönetimi kardesine bırakmıstı. Bu arada Toharistan havalisinin Türk hakimi Tirek Tarkan ve diğerleriyle anlastı (709). Arkasından Maveraünnehir’in fethine giristi. Ancak Baykent’teki adamlarının sehirden kovulması sebebiyle, burada korkunç bir katliam yaptı. Ahalinin bütün erkeklerinin öldürülmesi üzerine, çevrede Araplara karsı birlik duyguları arttı. Yine de Kuteybe, Buhara ve Semerkant’ı aldı5. Onun icraatından rahatsız olan Tirek Tarkan gibi bazı beylerin muhalefete geçmeleri yüzünden, Araplarla ipler koptu.
710 yılının sonuna doğru Kök Türklerin bir Türkistan seferi vardır. Böyle bir yürüyüse karar verilmesinin basta gelen sebebi, bu sırada Sogdları yenen ve burada düzeni bozan Arap komutan Kuteybe yüzündendir. Çünkü Kuteybe Arap ordularının genel valisinden bölgeye akın etmesi hususunda emir almıstı ve bu da bir takım karısıklıklara yol açmıstı. Orkun Yazıtlarında Kök Türklerin bu topraklara asker göndermesi hususunda; “Sogd halkını yeniden düzenlemek için Yinçü Ögüz geçilerek, Temir Kapı’ya kadar bir ordu yollandı”, denmektedir6. Neticede, Kuteybe 714’te merkezini Taskent bölgesine tasıdığında, efendisi Haccac’ın da ölümüyle talihi değisti. Zaten askerleri de artık pek savasmaya yanasmıyorlardı. Dolayısıyla adamlarının bir bölümünü serbest bıraktıktan sonra, Halifeliğin merkezinden gelecek emirleri bekledi. Ancak Halife Velid’in de vefatıyla tamamen desteksiz kaldı. Taht kavgalarına karıstı ve buna bağlı olarak, isyan eden adamları tarafından 715 tarihinde öldürüldü7.
Önce Hun, sonra Kök Türk hakimiyetindeki bu bölgede çok eski devirlerden beridir Batı Tölösleri dediğimiz Türgis, Tardus, Karluk vs. Türk boyları yasıyorlardı. Maalesef Uygurların 748 tarihinde tamamen Ötüken’in merkezindeki Börülü yönetimine son vermeleri, Türkistan da yeni bir otorite bosluğunu doğurdu. Çünkü Kök Türkler bu coğrafyayı söyle veya böyle nerdeyse iktidarlarının sonuna kadar kontrol altında tutmuslardı.
Bununla birlikte 840 tarihlerinde Ötüken Uygur Kaganlığının Kırgız Türkleri tarafından yıkılmasından sonra kaganlığa bağlı boylar bağımsız hareket etmeye baslamıslar ve bu sırada Karluk yabgusu da kendisini bozkırların yeni hakimi olarak açıklamıstı. Uygurların yıkılısının ardından Karluk ve Türkistan sahasına doğru büyük bir Türk göçü vukua geldi ve bu arada da yeni kaynasmalar ortaya çıktı. Esasında Karluklar, Uygur Devletinin tesisi sırasında haksızlığa uğradıklarını düsünüyorlardı. Buna bağlı olarak da uzun süre Uygur Yaglakar ailesi ile kavga yaptılar. Ama Uygur kaganlarından Moyun Çor’un (749-759) saltanatı sırasında bütün ümitlerini yitiren Karluk Türkleri artık kendilerine Tanrı Dağları havalisinde yurt tutmakla mesgul oldular8. Buna binaen Uygur Kaganlığının çöküsüyle onlara yeniden gün doğdu ve Türkistan ile Tanrı Dağları civarlarında yeni siyasi olusumlara gittiler. İste bundan dolayı bölgede ortaya çıkan Kara Hanlı sülalelesinin kurucuları diye Karluklar gösterilmektedirler.
Bir baska iddiaya göre de, bu hanedanlığı herhalde Uygur federasyonuna bağlı Yagma Türkleri tesis etmislerdir. Ancak burada su hususu da belirtmekte fayda var:8. yüzyılın Türgis beylerinin unvanları ve adları iyice incelenecek olursa, onların da “kara” unvanını kullandıkları gözden kaçmayacaktır. Bu sıralarda On Oklar devletin merkezine karsı bitmez-tükenmez mücadelelerini sürdürüyorlardı. Türgis beyi Su-lu (belki Çor veya Çöl), tahta çıktıktan sonra kabilesiyle beraber bazı basarılar kazandı. Onlar doğuya doğru yürümek isteyen Arap ordularını da engelliyorlardı. Bu yüzden İslamiyetin kabul edilmesi için Emevi Halifesi Hisam b. Abdülmelik’den Türgis beyi Çor Yabgu’ya bir elçi gönderildi. Gelen heyet ona Müslüman olması için bir teklif yaptıysa da, müspet veya menfi hiçbir cevap vermedi. Sadece, askerlerini göstererek; bunların içinde ne bir çiftçi ne de doğru dürüst sanatkâr bulunuyor. Sizin Müslümanlığınızı seçersek, nasıl geçineceğiz, diyordu9. Hatta bu mücadeleler esnasında adı anılan Türgis beyinin yanında Kara Bugra isminde bir komutanın yer aldığı, onun da İslam tarihlerinde sıkça rastladığımız ve ölüm tarihi 841’lere denk gelen Afsın Beg’in büyük ceddi olduğu yolundaki görüslerle beraber, Afsın’ın dedesinin unvanının da “Kara Han” seklinde geçtiğine dair atıflar söz konusudur. Bu kisi de 794 yılında Abbasilerin Horasan valisiyle birkaç kez çarpısmıstır10. Bizce bu husus Kara Hanlı adı ve tarihi açısından üzerinde durulması gereken bir meseledir. Batıdaki Tölös asiretlerinden olan Türgisler, On Okların Tuglu (Tulu/ Törü) boyuna mensupturlar. Bes çor tarafından idare edilen Tugluların urugları; Çumukun, Ulugkut,Sesçor, Türgis, Süngüz’dür. Bunlar Çu vadisinin doğusunda, Altay ve Cungarya’yı içine alan bölgelerde yasıyorlardı. Bulunan arkeolojik eserler, Türgis yerlesimlerinin Argu-Talas ve ili çevrelerinde olduğunu gösteriyor. Kök Türkçe yazıtlardan da yine ağırlıklı merkezlerinin buralarda yer aldığı, Balkas Gölü ile Tanrı Dağları arasında yayıldıkları anlasılır11.
Sonuç olarak; bize göre, Kara Hanlı sülalesinin Türgislerle de bir irtibatı bulunabilir. Kara Hanlılar üzerine yapılacak çalısmalarda bu konu üzerinde de durmakta fayda vardır. Çünkü Kök Türk Kaganlığının sükutundan sonra eski Türgis kabileleri Tanrı Dağları-Türkistan coğrafyasında bası bos dolasıyorlardı. Bu muazzam gücün mutlaka kendisi bir idare etrafında toplanmıs olmalıdır.
Prof. Dr. Saadettin GÖMEÇ
Ankara üniversitesi DTCF Tarih Bölümü – Ankara
http://www.genelturktarihi.net/kara-unvani-ve-kara-hanlilarin-mensei
1 S.Gömeç, Türk Destanlarına Giris, Ankara 2009, s.128-129.
2 S.Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları, Ankara 2006, s.47.
3 S.Gömeç, “Kara Hanlı Adı Üzerine Bazı Düsünceler”, Kök Arastırmalar, 2/2, Ankara 2001, s.141.
4 S.Gömeç, Kök Türk Tarihi, 3. baskı, Ankara 2009, s.45-53.
5 Gömeç, a.g.e., s.130-131.
6 Bakınız, Köl Tigin Yazıtı, Doğu Tarafı, 39. satır: Sogdak bodun iteyin tiyin, Yinçü Ögüzig keçe, Temir Kapıgka tegi süledimiz.
7 K.V.Zettersen-İ.Kafesoğlu, “Kuteybe”, İslam Ansiklopedisi, C. 6, 2. baskı, Đstanbul 1988, s.1051;
E.Pamukçu, Bağdat’ta İlk Türkler, Ankara 1994, s.10-11.
8 S.Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi, 3. baskı, Ankara 2009, s.52-69
9 Gömeç, Kök Türk Tarihi, s.172-173.
10 Pamukçu, a.g.e., s.101-102; Gömeç, Uygur Türkleri…, s.46.
KAYNAKÇA
Gömeç, S., “Kara Hanlı Adı Üzerine Bazı Düsünceler”, Kök Arastırmalar, 2/2,
Ankara 2001
Gömeç, S., Türk Kültürünün Ana Hatları, Ankara 2006
Gömeç, S., Türk Destanlarına Giris, Ankara 2009
Gömeç, S., Uygur Türkleri Tarihi, 3. baskı, Ankara 2009
Gömeç, S., Kök Türk Tarihi, 3. baskı, Ankara 2009
Pamukçu, E., Bağdat’ta Đlk Türkler, Ankara 1994
Zettersen, K.V.-Kafesoğlu, İ., “Kuteybe”, Đslam Ansiklopedisi, C. 6, 2. baskı,
İstanbul 1988
Yorumlar
Yorum yap