678) GENELKURMAY’IN, “BİLGİ DESTEK PLANI”

Yayin Tarihi 27 Ekim, 2009 
Kategori BASIN-YAYIN

BİLGİ DESTEK PLANI

image00139.jpg

Radikal Gazetesi’nde tam metni yayınlanan Korgeneral Nusret Taşdeler’in adını taşıyan Eylül 2007 tarihli beş sayfalık belgede 22 Temmuz 2007 seçimleri sonrası Türkiye’nin durumuyla ilgili tespitler ve değerlendirmeler yer alıyor. Son sayfasında ‘Genelkurmay Başkanı’nın emriyle’ ibaresi bulunan belgede, 22 Temmuz seçimlerinin ‘Türkiye’nin ılımlı İslam’a dönüştürülmesi gayretleri bakımından milat olduğu’ öne sürülürken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) duyulan güvenin de azaldığı vurgulanıyor.

Genel Durum:

a. İSLAMİ GELİŞMELER:
1) Seçimler sonunda milliyetçilik söylemleri ve politikalarının darbe aldığını kabul etmek gerekmektedir. Seçim sonuçları ılımlı İslam’ın bir zaferi olarak kabul görmektedir. Batının İslam karşıtlığının bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, İslamist-İslamcı olarak niteledikleri bir hükümeti bu derece desteklemeleri özellikle dikkat çekicidir.
2) Batı tarafından radikal İslam ile mücadele vasıtası ılımlı İslam olarak seçilmiştir. Bu amaçla, özellikle ABD basın yayın organlarında Müslüman Kardeşler ve Hizbul Tahrir’in terörist olmadıkları hatta Vahabiler’in bile eskisi kadar şiddet uygulamadıkları yolunda yazılar yayımlanmakta, bu şekilde, terör örgütleri dahi ılımlı İslam saflarına çekilmeye çalışılmaktadır.
3) The Economist dergisi; yıllar boyu İslam’ı dışarıda tutan Türkiye’nin 10 yıldan fazla bir denemeden sonra, İslam’ın uysallaşmış bir şeklinin dönüşüne izin vererek, AKP gibi ılımlı bir partinin yükselmesine müsaade ettiğini ve demokrasisini güçlendirdiğini savunmakta ve İslam dünyasının bu durumdan ders çıkarmasını ve örnek almasını tavsiye etmektedir. Benzer tavsiyeler özellikle İslam dünyasındaki basın ve yayın organlarında da yer almaktadır.
4) Tepkiler, bu tavsiyenin tutulduğunu göstermektedir. Çeşitli yazar ve basın-yayın organları, AKP politikalarının İslam ile demokrasinin bir arada yaşayabileceğini gösterdiğini ileri sürerek “Türkiye seçimlerinden çıkarılacak en önemli ders: Demokrasi, milliyetçilik, laiklik, cumhuriyetçilik, anayasalcılık, istikrar, refah ve İslam’ın, ortak bir süreç içinde birleşmesinin mümkün olmasıdır” yorumunu getirirken, HAMAS, olaya başka bir açıdan yaklaşarak, “AKP’nin kazandığı zafer, insanların İslamı ideallere geri dönüşlerinin bir göstergisi” olduğunu ileri sürmektedir. Başka bir görüş de 22 Temmuz seçimlerinde Avrupa ile ekonomik entegrasyonunu sağlamaya çalışan Türkiye’nin siyasi ve sosyal yönden Asya’yı tercih ettiği yolundadır. Türkiye’nin üstlendiği bu ‘İslami Demokrasi’ modelinin daha da yaygınlaşmasının, ülkemizin özellikle Batı ile ilişkilerinin ne şekilde etkileyeceği önem arz etmektedir.
5) Türkiye’de ılımlı İslam’ı gerçekleştirmek isteyenler amaçlarına ulaşmışlar, Türkiye, Müslüman ülkeler için ‘bir model’ olarak görülmeye başlanmıştır. Bu eğilimi ve ‘İslami Demokrasi’ bağlamında kazanılmış olan ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan çevirmenin son derece zor olduğu açıktır.
6) 22 Temmuz seçimlerinin bu nedenle Türkiye’nin ılımlı İslam’a dönüştürülmesi gayretleri bakımından bir milat olduğu ve 22 Temmuz’da kazanılmış olan başarının verdiği cesaretle AKP’yi ve destekçilerini daha fütursuz ve cüretkâr davranmaya yöneltebilecek din eksenli yeni bir dönemin ötesinde cumhuriyetin ve milletimizin temel değerlerlerinin aşındırılmasına yönelik bir süreci başlatma tehlikesini ortaya çıkardığını da söylemek mümkündür.
7) Nitekim gerek içerde ve gerekse dışarıda Türkiye’nin giderek daha fazla din kıskacına alındığına dikkat çekilerek, mevcut hükümetin bundan sonra esas olarak kendi tabanından gelecek aşırı isteklerle uğraşacağı ve asıl krizlerin AKP’nin kendi içinde kaynaklanacağı dile getirilmektedir. Seçimlerden hemen sonraki ‘sivil anayasa’ ve ‘Atatürkçülüğe anayasada yer olup olmadığı’ tartışmaları, yeni anayasanın türbana kilitlenmesi, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarının yargı denetimine açılması bu sancılı dönemin ve sürecin ilk işaretlerini vermektedir.
8- 22 Temmuz seçimleri, ayrıca ılımlı İslam’ın kazançları ile bitti denilen Büyük Ortadoğu Projesi’nin tekrar canlanmasını sağlamış, Türkiye’ye biçilen ‘yeni Osmanlı’ rolünün yeniden gündeme getirilmesine yol açmıştır. Ulu önder Atatürk’ün özverili, planlı ve bilinçli gayretleri sonucu cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlayan ‘Çağdaşlaşma, Aydınlanma ve Kültürel Değişim Süreci’, mevcut iktidar ve irticai kesimlerinin işbirliği sonucu, çeşitli uzman ve bilim adamları tarafından Iılımlı İslam, Yeni Osmanlıcılık ve Kültürel Geri Dönüşüm Süreci’ veya ‘Karşı Devrim Süreci’ olarak ifade edilen bir hareketle durdurulmuş ve etkisiz kılınmış. Cumhuriyet’in değerleri ve kazanımları hedef alınmaya başlanmıştır.
9) Başbakan’a yapılan bütün telkinlere rağmen Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu durumu parti içi dengelerin ve partinin prestijinin korunmasının bir gereği olarak görmek mümkün olsa da Gül’ün cumhurbaşkanlığının yaratacağı sıkıntıları sineye çekmeye ve göğüslemeye de hazır oldukları şeklinde anlamak gerekmektedir.
10) İç ve dış tepkiler, Gül’ün cumhurbaşkanlığının parlamenter demokrasinin normal bir uygulaması olduğu yönündedir. Kamoyu ve medya türbanı benimsemiş görülmekte. Cumhurbaşkanı, türban ve diğer hassas konularda başlangıçta dikkatli davranmış ise de yavaş yavaş türbanın davetler, karşılama, uğurlama törenleri vs. ile resmi mahaller ile günlük yaşama girmeye başladığı görülmektedir. Zaten bir müddetten beri esas kamusal alan olan TBMM’de yapılan çeşitli toplantılarda türbanlı ve hatta çarşaflı hanımlar boy göstermektedir.

b. DEMOKRATİK TÜRKİYE PARTİSİ (DTP) İLE İLGİLİ HUSUSLAR:
1) DTP’nin TBMM’ye girmesi, Türkiye demokrasisi için bir talihsizliktir. PKK’yı kardeş ve hatta ‘kendileri’ ilan eden, terörist başının yaşam koşullarını TBMM’ye taşıyacaklarını açıklayan bu kişilerin; geçmişten ders almadıkları, amaçlarının kendilerinden öncekiler gibi demokratik bir platformda görüşlerini dile getirmek değil devletle kavga etmek olduğu daha ilk günden anlaşılmıştır.
2) DTP’nin kendi içinde ve DTP-İmralı-Güneydoğu-Kandil-K.Irak denkleminde, istismara müsait önemli fikir ayrılıklarından kaynaklanan çatırdamalar olduğu görülmektedir.
3) İç ve dış kamuoyunda DTP’nin meclise girmesinin ‘Kürt sorununun çözülmesi’ bakımından önemli bir fırsat olduğu yolunda görüşler çoğalmaktadır. Diyarbakır Sur Belediye Başkanı’nın görevden alınmasına Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin gösterdiği tepkiden, Avrupa Birliği (AB)’nin Kürtlerin hamiliğine devam edeceği anlaşılmaktadır. Ayrıca kasım ayında yayımlanacak AB İlerleme Raporu öncesi DTP’nin taleplerini arttırarak kriz ve gerginlik yaratmaya çalışacağı ve bu süretle Türkiye üzerindeki AB baskısını artırmayı hedefleyeceği tahmin edilmektedir.

c. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ (TSK)’NE DESTEK:
1) TSK’nın işbirliği yapabileceği kurum ve kuruluşlar azalmaktadır. Basın, iş dünyası, sendikalar, üniversitelerin bir kısmı, Sivil Toplum Örgütleri (STÖ), hatta kamuoyunun bir kısmı artık TSK’nın yanında değildir. Buna rağmen yeni anayasa taslağının temel felsefesine ve özellikle de laikliğin aşındırılmasına bazı STÖ’lerin gösterdikleri tepkilerden istifade ile, görüşleri TSK ile örtüşen konularda işbirliği yapılabilme imkânları aranmalıdır.
2) Dini ağırlıklı TV kanallarında ve yazılı basında asker, şehit ve gaziler ile programlar düzenlenmekte, şehit aileleri ve gazilere iftar yemekleri verilmekte, evlerine ramazan paketleri gönderilmektedir. Burada verilmeye çalışılan mesaj ‘Peygamberler ocağı’ olan ordunun halkın ordusu olduğu ancak Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıklarından oluşan komuta kademesinin halkın ordusu olmadığıdır. Aynı bağlamda Uzman çavuş ve onbaşılar ile astsubaylar, yani gayri memnun zümrenin üzerine gidilmekte, bunların problemleri abartılı bir şekilde kamuoyunun dikkatine getirilmektedir. TSK’da gayri memnun bir zümre yaratılmaya çalışılmakta veya mevcut gayri memnunlar istismar edilmektedir. Ayrıca emekli veya muvazzaf TSK mensuplarının karıştığı olaylar TSK’nın tamamına mal edilmeye çalışılmakta, alınan ifadeler, nerede ise soruşturmaları naklen yayın ile takip edilir hale getirilmektedir.

ç. YENİ DÖNEMDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ:
1) Yeni dönemde TSK’nın da yeni politikalar belirlemesi gerekmektedir.
2) Her şeyden önce, yeni şartlar ortaya çıkaran ve yeni tedbir ve uygulamalar gerektiren bir dönem içinde olduğumuzu kabul etmek gerekmektedir. AKP’nin TSK’nın temel konulardaki hassasiyetlerini hatta itirazlarını dahi dikkate almadığı, kendi bildiği yolda yürümeye devam ettiği görülmektedir.
3) Esas mesele, ılımlı İslam veya demok-ratik İslam olarak nitelendirilen yeni devlet düzeni içinde cumhuriyetin temel niteliklerine bağlı TSK’nın, kendisine nasıl bir yer bulabileceği ve burada nasıl barınabileceğidir.
4) TSK’nın TBMM tarafından kurallara uygun olarak seçilmiş ve gerçek niyeti bu olmasa da, devletin anayasada belirlenmiş olan temel niteliklerine sahip çıkacağını açıkça deklere etmiş bir Cumhurbaşkanı’na karşı çıkmak için geçerli bir gerekçesi ve desteği bulunmamaktadır. Bu nedenle, devlet sisteminin işlemesine, devlet terbiyemiz gereği, mani olmamak gerektiği düşünülmektedir. Ancak seçim sonrasının seçimden daha fazla önem arz ettiği açıktır. Kriz veya gerginlik yaşanıp yaşanmayacağını cumhurbaşkanının ve hükümetin davranışları belirleyecektir.
5) TSK’nin halihazırda siyasi gelişmeleri etkileme veya yönlendirme imkânının ne olduğu, daha doğrusu, bu imkânın kalıp kalmadığının belirlenmesi de önem taşımaktadır.
6) Türbana gösterilecek tepki, alt kademeler için de bir emsal teşkil edecektir. Gösterilen tepkinin uzun vadede uygulama imkânı olan tutarlı bir politika olması önemlidir. Gösterilecek tepkinin, her ne olursa olsun, kendi manevra sahamızı daraltmayacak ve müteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde kalması önem arz etmektedir. Esasen, TSK’nın bugüne kadar devletin niteliklerinin korunması konusunda gösterdiği titizliğe aynen devam etmesi izlenebilecek en tutarlı politika olacaktır. TSK, esasen söylenebilecek her şeyi söylemiş söylediklerinin arkasında durduğunu ilan etmiştir. Bundan sonraki tepkilerini davranışları ile göstermesi doğaldır.
7) Bir diğer önemli konu da, TSK tarafından izlenecek politikanın, başta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere siyasi bir partinin politikaları ile çakışmaması, bir diğer deyişle TSK üzerinde veya arkasına sığınarak muhalefet veya politika yapılmasına imkân verilmemesidir.
(8) TSK’nın bir ‘imaj düzeltmesi’ yapması ve kendisi hakkında kamuoyunda yanlış intiba yaratmaya yönelik çabaları etkisiz kılması gerekli görülmektedir. Bu amaçla hazırlanmış olan Bilgi Destek Planı EK-A’dadır.
(9) DTP ve yandaşlarının yaşadığı sıkıntıların istismar edilmesi ve AB’den gelecek desteğin önünün kesilmesi için;
(a) DTP’nin, kendi ifadeleri ve davranışları nedeni ile TSK tarafından terörist olarak görüldüğünü ve herhangi bir şekilde muhatap kabul edilmeyeceğini üst düzey bir açıklama ile ilan etmek.
(b) Terörü bu şekilde destekledikleri müddetçe demokratik olarak herhangi bir ilerleme sağlayamayacaklarını ve bu suretle esas olarak temsil ettiklerini iddia ettikleri kişilere zarar verecekleri mesajını yaymak.
(c) Bu suretle “bugüne kadar ki kazanımlardan taviz vermeyin, yumuşamayın” diyen Kandil ile “terörden bir fayda gelmez, teröristleri desteklemeyin vazgeçin” diyen başta AB olmak üzere Kandil karşıtı çevrelerin arasında sıkışıp kalmalarına yol açmak,
(ç) Irak’ın kuzeyindeki desteği kesmek için bölge halkını terörle mücadele bağlamında ‘rahatsız etmek’, bu suretle de PKK’ya yardım ettikleri ve destek sağladıkları müddetçe bu rahatsızlığın devam edeceği mesajını vermek,
(d) PKK’nın eylemlerinin, işadamlarının bölgede yatırım yapmamalarına yol açması, iş makinelerini, yolları, köprüleri tahrip ederek bölgeye hizmet götürülmesine mani olması gibi sonuçları ile bölge halkına daha da zarar verdiği gibi söylemlerin yaygınlaştırılarak bölge halkının teröristlere sağladığı desteğin azaltılmasına çalışılabileceği düşünülmektedir.

d. SONUÇ:
(1) 22 Temmuz seçimleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için devletin temel nitelikleri açısından bir dönüm noktasıdır. Türkiye, demokrasi ile İslam’ın bir arada yaşayabileceğini ispat etmiş bir ‘ılımlı İslam’ devleti olarak tanımlanmaktadır. Hükümet de, iç kamuoyu, AB ve Avrupa’nın da desteği ile elde ettiği kazançlarını pekiştirmeye kararlı görünmektedir. Bu eğilimi ve ‘İslami demokrasi’ bağlamında kazanılmış olan bir ivmeyi, halen gelmiş olduğu noktadan geri çevirmek son derece zordur.
(2) Gelinen noktada, hükümetin tutumundan çok fazla taviz vermeyeceği ve kendi tabanının beklentilerini karşılamak için sınırları zorlayacağı anlaşılmaktadır. TSK’nin bu gelişmeleri etkilemeye ne derece muktedir olduğu ayrıca düşünülmelidir.
(3) TSK’yı destekleyebilecek kesimler son derece azalmıştır. Tam tersine basın, iş dünyası, ticaret odaları, sendikalar, üniversite camiasının bir kısmı TSK’nın karşısındadır. Hatta halkı da TSK’ya karşı çıkarmaya yönelik çabalar artmaktadır. Bütün bunların içinden karakteri sağlam, devletimizin temel niteliklerine bağlı kişi veya kişilerin ve fikirleri paralellik gösteren STÖ’lerin desteklerini sağlamak ve beraber çalışma imkânlarını araştırmak gerekmektedir.
(4) TSK’nın ‘imaj tazelemesine’ büyük kitlelerin ortak meselelerini kullanarak başlamak gerekmektedir. Bu nedenle de, öncelikle PKK ve DTP üzerine alenen ve kamuoyu oluşturacak şekilde ve yukarıda maruz temalar çerçevesinde gidilmelidir. Aynı kapsamda ele alınması gereken bir diğer konu da din ve türbandır. TSK’nın dine karşı olmadığı çeşitli vesilelerle ve şekillerde gündeme getirilmeli, baş örtüsü ile türban farklılığı vurgulanarak bu konudaki yanlış anlamaların ve TSK aleyhinde oluşmaya başlayan kanaatin önü kesilmelidir.
(5) Türkiye’deki güvenlik, siyaset, ekonomi ve sosyal hayatla ilgili gelişmelerde AB ve ABD’nin önemli rol oynadığı şüphesizdir. Her ikisi ile de duygusallıktan uzak, gerçekçi ve birebir bir diyalog kurulmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Özellikle de seçimlerden sonra AKP’nin gerçek yüzünün görülmeye başlaması ile AB çevrelerinde hükümete karşı oluşmaya başlayan tavır istismar edilmelidir.
(6) Diğer ülkelerle ilgili olarak takip edilecek politikalar ayrı bir çalışma ile sunulacaktır.
Arz/Rica ederim

GENELKURMAY BAŞKANI EMRİYLE
Nusret TAŞDELER
Korgeneral
Hrk.Bşk.
EKLER
EK-A (Bilgi Destek Planı)
EK-B (Özel Dağıtım Planı)
DAĞITIM:
Gereği
Özel Dağıtım Planı

YENİDEN ERGENEKON YORUMU:

Hükümetin açılım politikalarının; Türk halkı nezdinde tepkilere yol açması, acilen iktidar destekçisi ile yalaka basın gündem değiştirmeye başlamıştır…

Doğan medya grubunun manşetten vermiş olduğu, Genelkurmay’ın Eylül 2007 tarihli ülkemizin içinde bulunduğu siyasi durumunu tespit ve alınacak tedbirlerle ilgili kurum içi raporu yayınlaması, hükümete vergi borcundan dolayı sırnaşmasından başka birşey değildir…

Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş fikrinin Güvencesidir. Koruyucusudur…

Eğer bu rapor gerçek ise!

Genelkurmay’ın ilgili birimleri bu tespitleri yaparak, bir yol haritası hazırlaması ve  tedbirler almaya çalışması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asli görevi gereği Doğru bir çalışmadır… Kutlarım…

YILMAZ KARAHAN

Paylaş:

Yorumlar

“678) GENELKURMAY’IN, “BİLGİ DESTEK PLANI”” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. Bilgi destek planı | Tenedos topluluğu yorum tarihi 27 Ekim, 2009 18:48

    […] KARAHAN http://www.yenidenergenekon.com/678-genelkurmayin-bilgi-destek-plani/ Tags: Bilgi destek planı Categories: siyaset Posted By: admin Last Edit: 27 Eki 2009 @ 06 […]

  2. Acaroğlu yorum tarihi 27 Ekim, 2009 20:56

    Sayın Karahan,yukarda yazılanların yalan aykırı hiçbir noktası yokki,Türkiyedeki doğrular yazılmıştır.Hatda dahada kısarak yazmışlardır.Daha genişlemesine yazılacaklar çoktur.Çünkü gerçekten iktidar ve yandaşları,Cumhuriyet’in kurallarının dışında hareket edilmekte,yandaşlar kayrılmakta,dış politika hesapsızca günlük üretilerek uygulanmaya kalkışılmakta,ülkenin geleceği çıkar çevrelerce önemsenmemektedir.Mualefetle istişareler yapılmamakta,gücünü ABD’in doğrultusunda harcamakta olduğu yapılan çalışmalarından Türk milletince görünmektedir.Ülkenin menfaatları,Osmanlı anlayışına dayanarak yapmaya çalışmaktadır.Cumhuriyet anlayışı geri plana atılmak istenmekte uygulamalar göstermektedir.Ordunun üst kademelerinde Pentagoncular çıkabilir,ama alt kademedekilerin ABD yanlısı olmadığı bir gerçektir.Ordu kendini yenilemeli Atatürk ‘ün ve Türk halkının ordusunun nitelikleri içine girmelidir.Aciz bir Türk ordusu kabul edilemez.Tavır ve hareketiyle güçlülüğünü ispat etmelidir.Çuval olayı nasıl tarihden sildirecek?Tarih bunları göstermiştirki,esasta mütefik diğe bir şey yoktur.Devletler arası menfaat ilişkileri vardır.Müttefik dostumuz “çuval”geçirdi ama ee o dosttur olsun mi denilmeli!..Benim analizlerime göre;iktidarda,genel kurmaydakilerde sürtüşmelerinin zamanı değil değip,bu olayı kesmeleri gerektiğine inanıyorum.Saygılarımla Acaroğlu

  3. esraünal yorum tarihi 7 Kasım, 2009 23:10

    asker önce savunmasını yapsın.askeri basarıyı nasıl elde edebilirimle ugrassın.basın bazı gercekleri acıga cıkarınca ordu zayıflıyor.simdiye kadar yapıldıgı gibi üstü kapatılsınmı hataların.yanlısların.burdaki yanlıs askerin ordunun acıkca siyasetin içine girerek suc işlemesidir.konular dogru olsa bile.yanlılıgı dogrulugu önemli degildir.askerin ordunun görevi bellidir.silahlı savunma terörle mücadele.ama bunlar onlar için önemli degil fazla.siyaset önemli onlar için.ne garip insanlar var bu ülkede.bunlar normal diyenler.sizin algı gücünüz az sanırım.yada bilginiz az.ordunun görevlerini bilmiyorsunuz sanırım.yada muhtıra vermek darbe yapmak hükümeti elestirmek falanmı sanıyorsunuz.yoksa muhalefet partimi.ozaman chp ye mhp ye dtp ve digerlerine ne gerek var bu muhalefeti ordu yapıyorsa.

Yorum yap