630) MEHMET AKİF NASRULLAH KÜRSÜSÜNDE-4

Yayin Tarihi 19 Eylül, 2012 
Kategori TÜRK DÜNYASI

Mehmet Akif Nasrullah Kürsüsünde

image00122.jpg

Ey cemaati Müslimin!

Zaman, zemin müsait olursa, size İngiliz adaletinden! Fransız medeniyetinden! birçok parlak örnekler daha gösterirdim. Bununla, beraber, ibret alacaklar için bu kadarı da yetişir zannederim. İşte sefaletlerinin derecesini kısaca anlattığım o zavallı dindaşlarımızın imdadına yetişmek yahut hiç olmazsa onların düştükleri felakete düşmemek için artık gözümüzü açma­lıyız. Düşmanımızın bizi de onların haline getirmek için bu­gün elinde iki vasıtası var. Fazlası yok. Çünkü aslında gerek keyfiyet, gerek kemiyet itibariyle mühim olan kuvvetlerini dağıtmıştır. Ordusunun bir kısmı Hindis­tan’da, bir kısmı, Irak’ta, bir kısmı İran’da, bir kısmı İrlanda’da, bir kısmı bizzat İngiltere’de, bir kısmı Mısır’­da, bir kısmı Sudan’da, bir ‘kısmı Filistin’de meşgul. Sö­mürge askerine itimadı kalmamış. Bilhassa Hind Müslümanları “Artık /biz, dindaşlarımıza karşı silah kullanmayız” Diyorlar. 

Bundan dolayı şimdi söylediğim gibi bizi ezmek için ancak iki kuvvete malik bulunuyor: Birincisi Yunan or­dusu, ikincisi memleketimizde çıkaracağı, daha doğrusu çıkarmakta olduğu nifak! Zaten bu ikinci kuvvet olmasa birincisinin hiç önemi yoktu. Biz, aklımızı başımıza ala­rak el ele verdiğimiz gün Allah’ın yardımıyla memleke­timizi, istiklalimizi kurtarmaklığımız muhakkaktır. İşte doğu vilayetleri ahalisi gözümüzün önünde duruyor. Bunlar düşman istilası ne demek olduğunu gözleriyle gör­dükleri için bu sefer İngiliz iğfalatına kapılmadılar. Ara­larında tefrika çıkmasına, nifak çıkmasına meydan bı­rakmadılar. Can cana, baş başa verdiler; yurtlarını çiğ­nemek, kendilerini esaret altına almak için hudud boyun­da fırsat gözetip duran düşmanı dağıttılar. Kars gibi en müstahkem bir kaleye bayrağımızı dikerek ileriye doğru yürüdüler, gittiler. Cenabı Hak o kahraman mücahitlerimize yardımlar ihsan buyursun. Anadolumuzun batısındaki o sefil düşmanı da Ermenilerin hakli olarak uğra­dıkları akıbete uğratsın.

 — Âmin!  

Bizi mahv için tertip edilen barış, anlaşması paçavrasını mücahitlerimiz Doğu tarafından yırtmaya başla­dılar. Şimdi beri taraftaki dindaşlarımıza düşen vazife, Anadolumuzun diğer cihetlerindeki düşmanları denize dökerek o murdar paçavrayı büsbütün parçalamaktır. Zi­ra o parçalanmadıkça İslam için bu diyarda yaşama imkânı yoktur. 

Ey cemaati Müslimin!

Hepiniz bilirsiniz ki, buhran­lar içinde çırpınıp duran bu din-i mübin bizlere Allah’ın emanetidir. Kahraman ecdadımız bu Allah emanetini ko­rumak uğrunda canlarını feda etmişler. Kanlarını seller gibi akıtmışlar. Muharebe meydanlarında şehit düşmüş­ler; İslam’ın bayrağını yerlere düşürmemişler. Mübarek naaşlarını çiğnetmemişler; şeriatın temiz, kutsal şeylerine yabancı ayak bastırmamışlar. Babadan evlada, asırdan asıra intikal ede ede, bize kadar gelen bu büyük emanete hıyanet kadar zillet tasavvur olunabilir mi? Yoksa bizler o muazzam ecdadın torunları değil miyiz? Yabancıların eline geçen Müslüman yurtlarının hali bi­zim için en tesirli bir ibret levhasıdır. Endülüs diyarını gözünüzün önüne getirin. 0, cihanın en mamur, en medeni, teknikte en ileri ülkesi vaktiyle sinesinde on beş milyon Müslüman barındırırken bugün baştanbaşa dola­şınız tek bir dindaşımıza rast gelemezsiniz. Allah’ın bir­liğini, Batının ufuklarına söylettiren o binlerce minarenin yerlerindeki çan kulelerinden bugün etrafa teslis velve­leleri aksediyor. Şevketin, medeniyetin, bilginin, ilerleme­nin son noktasına varmışken birbirlerine düşerek va­tanlarını üç buçuk İspanyol’a karşı savunmadan aciz kalan bu zavallı dindaşlarımızdan olsun ibret alalım da, İslam’ın son sığınağı olan bu güzel toprakları düşman istilası altında bırakmayalım, üzüntüyü, miskinliği, ihtirası, tefrikayı büsbütün atarak azme, din için savaşa, birliğe sarılalım. Cenabı Kibriya, Hak yolunda savaşmak için meydana atılan azim ve iman sahipleriyle beraberdir.

Ya İlahi bize tevfikini gönder!

— Âmin! Doğru yol hangisidir, millete göster!
— Âmin! Nur-u İslamı şedaid sıkıyor, öldürecek.
Zulmü tedip ise maksud-u muhibin gerçek,
Nare yansın mı beraber bu kadar mazlumun?
Bigünahız çoğumuz yakma İlahi!
— Âmin! Boğuyor Âlem-i İslamı bir azgın fitne;
Kıt’alar kaynayarak gitti o girdap içine.
Mahvolan aileler bir sürü masumundur;
Kalan avarelerin hali de malumundur.
Nasıl olmaz ki tezelzül veriyor arşa enin?
Dinsin artık bu hazin velvele Ya Rab.
— Âmin!:Müslüman yurdunu her yerde felaket urdu;
Bir bu toprak kalıyor dinimizin son yurdu.
O da çiğnendi mi, çiğnendi demek şer-i mübin.
Haksar eyleme Ya Rab onu olsun!
—Âmin Velhamdülillahi Rabbil Âlemin.

 

NOT: Mebmet Akif Kastamonu’daki ilk konuşmasını  Nasrullah Kadı tarafından 1506 yılında yaptırılan ve Kastamonu merkezinde bulunan Nasrullah Camii’nde yapmış­tır. Bu konuşma Sebilü’r-Reşad dergisinin 25 Kasım 1920 ta­rihli 464. sayısında yayınlanmıştır.

http://www.cagilci.com/index.php?option=com_content&task=view&id=162&Itemid=33

 image0026.jpg

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap