614) BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM

Yayin Tarihi 25 Mayıs, 2012 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

 

BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM

image00122.jpg

 

Anayasamıza göre Türkiye bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğüne dayanır.

Adil yargılama ilkesi, eşitlik, insan haklarına saygılı olma ilkeleri anayasa ve yasalarımızda en ileri ülkelerdeki gibi vardır.

 

Ve tabi olağanüstü yetkili savcılarımız, mahkemelerimiz de vardır. Ne de olsa ileri demokrat bir ülkedir benim memleketim.

 

Sayıları sürekli değişen/artan ama azalmayan onlarca tutuklu sanığı olan ucu açık ceza davalarımız vardır bizim.

Bu davaların sanıkları suçsuzluğunu ispatlamak zorundadır. İspatlayana kadar da “bazen ispatlasa da” suçludur ve tutuklu yargılanır benim memleketimde insanlar..

 

Sonuçlanma aşamasına geldiğinde birleştirilen, hâkimleri/ savcıları değişen/değiştirilen, savunma süreleri kısıtlanan ve sürekli yeni delillerle sonsuza yürüyen davalarımız vardır.

 

İsimsiz ihbar mektuplarıyla, gizli tanıklarıyla “sahte delil “ iddiaları dikkate alınmayarak bu deliler ile tutuklu yargılama yapılan ve sürekli yön/sanık/hedef değiştirdiği için de sonuçlanamayacak gibi duran darbe davalarımız vardır.

 

1…3…5…9….10.. Diye dalga dalga gelen bitmez tükenmez operasyonlarıyla sayısı yüzlerle ifade edilen tutuklusu olan, binlerce sayfalık iddianamesiyle “Ergenekon” denilen yüz başlı canavara benzer bir terör örgütümüz vardır.

Varlığı sonsuza kadar sürecek gibi görünen, her melanetin sorumlusu olan ve bir gün herkesin dâhil edilebileceği böyle bir çetemiz/çete davamız vardır.

 

Arada mektupla/TV söyleşisiyle var olduğunu hatırlatan ve Ergenekon Davasının açılmasını sağlayan belgelerin sahibi ama sanığı olmayan Yahudi Hahamımız vardır.

 

Neler mi söyler?

 

“Evimde bulunan çuval dolusu belgeler, altı çuvaldı. İsteseydik(!) 20 çuval bulundururdum…..

 

Ergenekon bir oyun ve oyunda herkes üstüne düşeni yapar….

 

Ekonomi ve siyasi hayatımızı yönlendiren küresel patronlar “başkanlık sistemi” istiyor. Rejim değişiyor ve Kürtler haklarını alacak….

 

Türkiye’deki yetkimi ve yetkimden doğan yeteneğimi kullandım. ABD’ye gelirken de uluslar arası yetki ve ilişkimi kullandım…

 

Ben görev adamıyım ve halen görevimi yapıyorum. ..

 

ABD Özal’a “Türkiye’yi ya büyüt ya da biz küçültelim dediler. Şimdi küçülecek…”

 

Ve daha neler neler diyen, ancak hakkında dava açılmayan/açılamayan bir Tuncay Güney’imiz vardır.

Gazetecidir, memurdur, diplomattır, polistir, dolandırıcıdır, din adamı bir hahamdır ve bir rivayete göre Kanada ‘da, bir rivayete göre de ABD’de yaşayan suçlu ama suçsuzdur.

 

Valizler dolu belge toplayan/bulan, bunları savcılara sunan, TV ekranlarında ifşa eden veya elindeki suç belgelerinin istediği kadarını istediği zaman yakalatan güzel memleketimin muhteşem insanları vardır.

 

İsteğim dışı benden kesilen vergilerle yaşayan, Tuncay Güney gibi nerede yaşadığı bile belli olmayan esrarengiz kişilerle söyleşi yapabilen/yapan TRT gibi devlet destekli bir yayın kuruluşumuz da vardır.

Terörle mücadelede görevli “terör sanığı” onlarca subayımız hatta Genel Kurmay Başkanımız/Kuvvet Komutanlarımız bile vardır.

 

Anayasa değişikliği ile ilgili yapılan Referandumda yüksek yargıda ve HSYK’da yapılan değişikliklere “yargı, yasama ve yürütmenin kontrolüne giriyor, karşı koyalım” uyarısına rağmen “Yetmez ama evet” diyerek destek veren, bugün ise “eyvah biz ne yaptık” diyerek kitap yazıp pişmanlık duyan eşbaşkana sahip bir Demokrat Yargı Derneğimiz de vardır.

 

Anayasa değişikliği sırasında “Memura toplu sözleşmeli sendika hakkı verilecek evet” diyelim çağrısı yapan ve ödül olarak da milletvekili yapılan sendika başkanlarımız vardır.

 

Memura toplu sözleşmeli sendika hakkı vereceğiz/verdik diyen ama bugün verdikleri “sadaka zam” karşısında direnen memuru biber gazı sıktırarak dağıttıran “İş bırakmak hukuka aykırıdır” diye ferman buyuran Çalışma Bakanımız/Başbakanımız da vardır.

 

Her yere/yöne giden/götüren bölünmüş yollarımız, her konuda bölünmüş/kutuplaşmış güzel insanlarımız vardır.

 

Anlayacağınız bir garip ülkedir, bir başkadır benim memleketim ve insanlarım…

Onları anlamak, ne zaman ne yapacaklarını/yapmayacaklarını kestirmek bir hayli zordur.

Belki bir bilen/anlayan vardır da bize anlatır diye soruyorum:

Yargının yürütme tarafından kuşatılması tehlikesine karşı “Yok öyle bir şey, yetmez ama evet” diyen demokrat hukukçularımız bugün “yetmez ama evet mi” diyorlar?

Yoksa “Yeter artık durun/durduralım bunları mı” diyorlar?

 

Dün “memura toplu sözleşmeli sendika hakkı sağlanacak, aman bu iktidarı destekleyelim” diyen sendikalar/sendikacılar bugün işyerlerine “hükümete evet” yazılı şapkalarıyla mı gidiyorlar?

Yoksa bu yalanlara/kandırmacılara karşı “Artık yeter!” pankartlarıyla mı?

 

Köylüler, emekliler, gençler “Yetmez! Al sana bir yerine iki oy daha mı” diyorlar?

Yoksa “Yeter artık! İlk seçimde seni sandığa gömeceğiz mi?” diyorlar?

 

Ben “Yeter artık!” diyenlerdenim ve ilk seçimde bu hükümete güle güle deneceğini umuyorum/düşünüyorum.

 

Lakin bir başkadır benim memleketimin insanları… Bakarsın % 50 yetmez! Al sana %60 durmak yok, yola devam da diyebilir.

 

Bir başkadır benim memleketim ve insanlarım. Şarkılar/türküler yakılmıştır, şiirler yazılmıştır “Memleketim” diye.

Şu an sözlerini Fikret Şeneş’in yazdığı, Rahmetli Ayten Alpman’ın sesinden dinlemeye doyamadığım “Bir başkadır benim memleketim” şarkısını dinliyorum.

 

Gözü pek yanık bağrı türkü söyler çobanı

Zengin fakir hepsi sevdalı

Ben gönlümü eğlerim gerisi Allah kerim

Bir başkadır benim memleketim.

 

Havasına suyuna, toprağına taşına

Bin can feda bir tek dostuna

…….

Anadolu’m bir yanda, yiğit yaşar koynunda

Âşıklar destan yazar dağlarda.

Kuzusuna, kurduna, Yunus’una, Emrah’a

Bütün âlem kurban benim yurduma…

 

Gözlerimi kapatıp hayallere dalıyorum dinlerken “Memleketim” şarkısını..

Gerçekte böyle değil midir benim memleketim?

 

Memleketim, memleketim, memleketim,

Ne kasketim kaldı senin ora işi

Ne yollarını taşımış ayakkabım,

Son mintanım da sırtımda paralandı çoktan

Şile bezindendi…

 

Diyen Nazım’ın memleketine hasret türküsü geldi aklıma birden….. Ama Rus toprağından seslenmişti nedense(!) “Ne yaman çelişki bu” dedim kendi kendime.

 

Bu çelişkiye takılmışken yurdumun cennet köşelerinden birinden Cahit Sıtkı’nın “Düşündüğüm memleket budur” diyen sesini duydum:

 

Memleket isterim

Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

 

Memleket isterim

Ne zengini fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleketimin durumunu sordum Üstat Tarancı’ya.. Meğer vaziyetimizden, memleketimin halinden/gidişatından çok yıllar önceden memnun değilmiş.

 

Değil, işlerimiz yolunda değil

Kaybettik eski düzen havasını.

Dağda çoban, denizde kaptan dâhil,

Şaşıran şaşırana pusulasını…

 

Yaş ilerliyor.. Artık geçti bizden;

Kişi ev bark edinmeli vakitken.

Gün gelince biz değil miyiz ölen?

Cenazemiz yerde kalmasın dostlar!

 

Ve kulağıma yavaşça “Böyle ferman etti Cahit” diye fısıldayıp geçti gitti.

 

Diyeceğimi dedim, duyacağımı duydum. Gayrı ferman milletindir de dostlar, yalnız dilerim cenazemiz görkemli olsun!

 

Güzel günler için kalın sağlıkla.

                                                             

Gültekin Öztürk

Tarihçi – Yazar

 

  

Paylaş:

Yorumlar

“614) BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Nuriye Karakurt yorum tarihi 25 Mayıs, 2012 12:41

    Son zamanlarda okuduğum harika yazılardan biri..Sayın Karahan iletiniz için teşekkürler..

  2. Nuray Türk Günay yorum tarihi 25 Mayıs, 2012 19:40

    Değil, işlerimiz yolunda değil
    Kaybettik eski düzen havasını.
    Dağda çoban, denizde kaptan dâhil,
    Şaşıran şaşırana pusulasını…

    …Düşmanlarımız nihai sona yaklaşmanın mutluluğuyla sarhoş… Gecelerce süren uykusuzluğumuzda göğsümüzde ağır mı ağır bir taş…Tarlamızdan avucumuzla su içtiğimiz kaynak, gökte uçan bilge saksağan, ağaç bitmeyen yalçın dağ, kumsalı okşayan mavi deniz,memleketimiz…Memleketimiz rehin, rehin memleketimizde gurbetteyiz…Düşmanlarımız nihai sona yaklaşmanın mutluluğuyla sarhoş… Gecelerce süren uykusuzluğumuzda göğsümüzde ağır mı ağır bir taş…Tarlamızdan avucumuzla su içtiğimiz kaynak, gökte uçan bilge saksağan, ağaç bitmeyen yalçın dağ, kumsalı okşayan mavi deniz,memleketimiz…Memleketimiz rehin, rehin memleketimizde gurbetteyiz…Yeter yaşadığımız utanç…Haydi! Kalkın! Davranın! Kadınlarım,Erkeklerim!..

    Nuray Türk Günay

Yorum yap