588) NİHAL ATSIZ VE TÜRKÇÜLÜK
Yayin Tarihi 11 Aralık, 2011
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
NİHAL ATSIZ VE TÜRKÇÜLÜK
Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden sonra söndürülmek istenen Türklük ateşini ve ocağını yeniden alevlendiren doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün Türk dünyasında önemli bir yere sahip olan Atsız Beğ’in hayatına dair fazla bir şey yazacağımızı sanmıyoruz. Çünkü bu güne kadar binlerce şey kaleme alındı. Yani onun 1905 yılında doğumu ile 1975’te ölümüne değin biyografisini vermektense, onun Türklüğü ve Türklüğe kazandırdıkları üzerinde durmayı düşünüyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk, Nihal Atsız ve Ebulfez Elçibey, son yüzyılda Tanrı’nın Türk milletine rehber olmaları için gönderdiği üç abide şahsiyet. Ama şu bir gerçektir ki, Türk milleti olarak hiçbirisinin değerini henüz yeterince anlamış değiliz ve onların ülkülerini hakikat yapmak uğruna ciddi bir gayretimiz de yok.
Çocukluğu Osmanlı Devletinin çöküşüne ve Cumhuriyetimizin kuruluşuna rastlayan Nihal Atsız, o vakitlerde Türklere reva görülen muamelelere tanık olmuş, belki de Türkçülük, Türk milletini sevme, onu yeniden ihtişamlı günlerine döndürme ülküsü böylece doğmuş, bu yüzden etrafındaki insanları da teşvik etmiştir.
Öğrencilik hayatı talihsizlikler içinde geçen Atsız Beğ’in ilk yüksek okul deneyimi Harbiye olduysa da, her Türk milliyetçisinin bildiği sebeplerden dolayı buradan ayrılarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde kendini bulmuştur. Edebiyat Fakültesindeki bu öğrenim hayatı Atsız’a hem iyi bir edebiyatçı, hem de tarihçi olmasının yolunu açtı. Bu arada okulunun başarılı talebeleri içindeki Atsız, 1926’da girdiği Edebiyat Fakültesinde de komünistlerle yaptığı mücadelelerle dikkati çekiyordu. Daha talebelik yıllarında hocalarıyla girdiği tartışmalar, onların Türk dili ve tarihi konusundaki yanlışlarına dikkat çekmeler gibi birtakım nedenlerden ötürü üniversitedeki asistanlık hayatı da kısa sürdü.
Türkiye’deki ilk edebiyat tarihi çalışmalarından birisini gerçekleştiren Atsız Beğ, Türk tarihine de çevriler ve telif eserleriyle katkıda bulunduğu gibi, kendisinden sonra “Milli Tarih Akımı” diye söylenecek olan yeni bir anlayışı yerleştirmeye gayret etti. Bugün tarihi bir ilim ve milletlerin hayatında hız verici bir vasıta olarak gören tarihçiler tarafından örnek alınmaktadır. Atsız Beğ’e göre, Türk tarihi bir bütündür. Mesele onu sistemleştirmekten ibarettir. O, “milli menfaatlerimiz ve bugünkü bilgilerimiz ışığı altında Türk tarihini ikiye ayırabiliriz”, diyor:
1- Anayurttaki Türk tarihi.
2- Yabancı illerdeki Türk tarihi.
Anayurttaki Türk tarihi en eski çağlardan 11. yüzyıla kadar, Doğu Türk-ilinde geçer. Bu Doğu Türk-ili veya Türk yurduna Moğolistan ve Doğu Sibirya da girer. 11. asırda batıda ikinci bir anayurt daha kurulmuştur ki, bunun adı Türkiye’dir. Bu vatanın sınırlarına bugünkü Türkiye, Kafkasya ve Azerbaycan, Irak ile Kuzey Suriye dahil olmaktadır. Doğu Türk-ili ve Türkiye tarihleri aralıksız bir bütün halinde halâ sürmektedir. Üstelik zaman zaman bu iki yurt birleşmişlerdir (Çingiz, Temür ve Osmanlı).
Yabancı illerdeki Türk tarihi ise, Türklerin yerli ahaliler üzerinde üstünlük kurdukları devletlerin tarihidir. Bunlar sürekli olmamış, sonunda bu Türkler hükmettikleri milletlerin arasında erimişlerdir. Bunun çeşitli sebepleri vardır; en belli başlıcaları nüfus meselesidir. Mesela bugünkü Mısır Devleti, Türk askerlerine dayanan bir hanedan tarafından kurulduğu halde, günümüzde Mısır tamamıyla bir Arap devleti olmuştur. Buna benzer olarak, Orta Avrupa’daki Avar ve daha sonraki Kuman-Kıpçak hakimiyetleri gösterilebilir.
Bütün bunlardan sonra söyleyebileceğimiz şey, Türk tarihi bir bütünlük içerisinde değerlendirilip, olayları buna göre yorumlamak milli menfaatlerimiz açısından tek çıkar yoldur.
Atsız Beğ’in romanları ile hikayeleri de Türk edebiyatının klasikleri arasına girmiştir. Özellikle Bozkurtlar (bu ilk önce iki kitap halinde neşrolunmuştur: Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor) ve Deli Kurt gibi tarihi romanları Türk gençlerine vatan ve millet sevgisinin verilmesi yanında, bu aşkın her şeyden üstün olduğunu vurgulayan harikulade eserlerdir. Tabiî ki onu bu konuda başarılı kılan tarih bilgisiyle, edebiyatçılığını birleştirmesidir ki, bugün Türkiye ve Türk dünyasının her yerinde Atsız’ın eserleri üzerine çalışmalar yapılmaktadır. Çünkü o, bu yüce milleti karşılıksız sevmiştir. Bununla birlikte edebiyatımızda “Ruh Adam” misali psikolojik bir roman örneği çok azdır
Türk ve tavizsiz Türkçü olması nedeniyle, kasıtlı biçimde Atsız Beğ’in tarihçiliğine, edebiyatçılığına ve Türkçülüğüne birtakım densizler dil uzatmaktadırlar ki, bunu yapanların çoğunun soyunun bozuk olduğunu biliyoruz. Kendisini bir halt sanan ve ünlü kılmak isteyen zavallı insanlar ona saldırarak bir yerlere geleceklerini sanıyorlar. Atatürk’e şimdilik açıkça dil uzatmaktan çekinen yaratıklar, Atsız Beğ gibi Türk milliyetçilerine yüklenerek Türklüğü yıpratmak düşüncesindeler.
Onun şiirleri de, yine milli havayı yansıtması bakımından bu konudaki tek numunedir. İstisnasız bütün Türk milliyetçileri bu manzum eserlerden etkilendikleri gibi, pek çok sıradan kişinin de içindeki Türklük ateşinin parlamasına vesile olmuştur.
Atsız Beğ’in gözden kaçtığını sandığımız bir hususiyeti de, Türk milliyetçiliğini sistemleştirme çabalarıdır. O, Mustafa Kemal’in altı ilkesi de içinde olan dokuz ülkü belirlemişti ki, bu daha sonra Türk milliyetçilerinin 9 Işık’ı haline geldi. Atsız aynı zamanda bir Türkçü nasıl olmalıdır, onu da tarif etmiştir. “Türkçü, Türk soyunun üstünlüğüne inanmış olan kimsedir. Türkçü, milli çıkarları şahısların üzerinde tutan, milli mukaddesata ve geçmişe saygı gösteren, görev ahlakı yüksek olan, haksızlıklarla savaşta korkusuz bir insandır”, diyordu.
Atsız Beğ her şeyden önce bir Türk milliyetçisiydi. Kanında Küçük Yabgu’nun, Kür Şad’ın genlerini taşıdığına inanan, Türk gibi yaşayan, Türk gibi düşünen bir şahsiyet idi. Onun ülkü ve ülkücü tarifi de başkadır. Dolayısıyla günümüzde kendisini ülkücü olarak vasıflandıranların bunu çok iyi öğrenmeleri gerekir. Ben ülkücüyüm demekle ülkücü olunmuyor! Ülkücülüğün ne demek olduğunu dahi bilmeyenler, her ne hikmetse kendilerine böyle bir elbise biçiyorlar. Atsız Hoca milli ülküyü şöyle tarif eder: “Milletleri savaşa hazır bulunduran iki vasıta vardır. Biri maddidir, buna teknik diyoruz. Biri ruhidir, ülkü adını veriyoruz. Türk ülküsü, Türk büyüklüğü, Türk kudreti isteği ve inancıdır. Milli ülkü insanları sürükleyen, güçlendiren, asilleştiren duygu ve düşüncedir”. Ülkücü görevini en iyi yapan kişidir. Aslında o da Mustafa Kemal gibi, Türklere ve Türk milliyetçilerine çağdaş medeniyetlerin üstüne çıkmayı hedef gösteriyordu.
O, Atatürk’ün izinden giden büyük bir Turancı’dır. Turan’ı gerçekleştirmek için, bugün ille de sınırları ortadan kaldırmak gerekmediğini vurgular. Dünyadaki devletlerin ve ülkelerin yaşaması için gerekli her şey Türk topraklarında yeterince bulunuyor. Bir cumhuriyet veya bölge diğerindeki eksiklikleri çeşitli şekillerde tamamlayabilir. Ancak bunun için bir Türk ortak pazarının kurulması şarttır. İstenildiği takdirde bunun gerçekleşmemesi için de bize göre hiçbir neden yoktur. Ama, ne yazık ki Türkler bu avantajlarını kullanamıyorlar. Yıllardır bu konu defalarca dile getirilmesine rağmen kimse de meseleye ciddi anlamda eğilmiyor. 1993’lerde Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan böyle bir girişimde bulunduysa da, sonunu getiremediler. Bugün Avrupa’da ekonomik ve siyasi arenada tek bir çatı altında bir araya gelip, ortak para birimi kullanmaya ve bunu daha da ileri götürüp, müşterek bir ordu meydana getirmeye kadar işi vardırıyorlarsa, neden Türkler yapamasın? Bunun ırkçılık veyahut da Turancılıkla da hiçbir ilgisi yoktur. Bizim iş adamlarımız ta Güney Afrikalarda yatırım gerçekleştirirken, Türk Cumhuriyetlerine gidip, orada iktisadi teşebbüslerde bulunmuyorlar. Büyük dediğimiz şirketlerimiz bile süpermarket işletmeciliğinden öteye geçmiyor. Belki onların şu anki durumları güven vermiyor, fakat bazı risklerin de göze alınması gerekir. Dünya bir yandan globalleşirken, bir yandan da yeni iktisadi ve siyasi birlikler ortaya çıkmaktadır. Ancak bunların da yapılarına bir baktığımızda umumiyetle dilce, dince, soyca birbirlerine yakın insanlardan oluşmaktadır. Dünyada haysiyetli bir şekilde ayakta durabilmek ve söz sahibi olabilmek için birbirleriyle kenetleniyorlar. Avrupa Topluluğu, Arap Ülkeleri Birliği, İngiliz Devletler Topluluğu, Latin soylu memleketlerin birbirlerine yakınlığı bunun en güzel göstergeleridir.
Türk dilinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında son derece duyarlı olan Atsız Hoca, yazılarında da dilimizi en mükemmel şekilde kullanmaya gayret göstermiştir. Mümkün olduğu kadar öz Türkçe yazan Atsız, her ne olursa olsun dilin korunması taraftarıdır. Elbette ki dile sahip çıkmak, dildeki kelimeleri kendi kaynaklarıyla zenginleştirme ve kullanmayla mümkündür. İnsanlar hangi kültür çevresinde bulunurlarsa bulunsunlar veyahut da hangi dine girerse girsinler, bu o kadar mühim değildir. Ancak bir milletin dili yok olduğu an, o toplumdan söz etmek de imkansızdır. Türkler dünyada yazısı, yani kendilerine ait bir alfabesi bulunan ender milletlerden birisidir. Büyük medeniyetler ve kültürlerin temelinde de yazı olduğuna göre, biz Türkler bu açıdan oldukça şanslı bir milletiz.
Atsız Beğ, sosyal devletin toplumun bütün problemleriyle ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu. Milli gelirin adaletlice dağıtılmasını söylerken; sosyal sınıflar arasındaki uçurumun milleti felakete sürükleyeceğinin de altını çizmiştir. Türkiye’nin bugünkü halini belki de yıllar önce görmüş, bu konuda yetkilileri uyarmış, Kürtçülüğün ileride milletin başına bela olacağını dile getirmiş, ama bunları ifade etti diye, hapse atılmıştır. Atsız’ın Türklüğe yönelik tehditlerin neler olduğunu belirttiği hususlar bugün birer birer başımıza dolanmaktadır. Maalesef zamanında büyük Atatürk’ün, Atsız Beğ’in bizi uyardığı bu meseleler için tedbirler alınmadığından, Türk milletinin kuyusu kazılmaya çalışılıyor. Dışarıdan Türkiye’nin düşmanları, içeriden bir kısım hainler dayanışma halindeler.
Mustafa Kemal Atatürk: “Yüksel Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur”, derken; Atsız Beğ de: “Yüzde yüz Türk olduğun gün cihan senindir” diyerek, milli ülkümüzün mihenk taşını belirlemişlerdir. Türk milliyetçileri için tek gerçek budur.
Bugün Türkçüler, Atatürk’ün ve Atsız’ın fikirlerinden ilham alarak, dimdik ayakta duruyorlar. Ve onlar hem Türkiye’nin, hem de bütün Türk dünyasının muhafızlarıdır.
Prof.Dr. Saadettin GÖMEÇ
Yorumlar
“588) NİHAL ATSIZ VE TÜRKÇÜLÜK” yazisina 3 Yorum yapilmis
Yorum yap
‘ATSIZ’ katagorisi hk.
Yazını üst tarafındaki katagori kısmına baktığımda ‘katagorilenmemiş’ ifadesini gördüm. Bence bu siteye bir ‘ATSIZ’ katagorisinin eklenmesinde büyük fayda var. Yaklaşan ‘3 MAYIS TÜRKÇÜLER GÜNÜ’ için de yazılacak yazılar için bir anahtar olur.
Türkçülük üzerindeki görüşlerine saygı duyduğum Sn. Saadettin Gömeç’e de bu aydınlatıcı yazısından dolayı teşekkür ediyorum.
Sayın Fahrettin Savaş Konar bey,
Sitemizde “kategorilenmemiş” bölümünde şahısların özgün yazıları yayınlanmaktadır.
Elbette “Türkçülük” başlığı altında yeni bir kategori açılabilir. Uyarınız için teşekkürler
DÜNÝÄ EDEBIÝATY
▶ Doganlyk türk edebiýatynyñ wekili
NIHAL ATSYZ
Hüseýin Nihal Atsyz, meşhur türk ýazyjysy, şahyr, pedagog.
Türki halklaryñ taryhyna degişli birnäçe edebi eserleri we taryhy monografiýalary bardyr.
Nihal Atsyz 12.01.1905-nji ýylda Çiftçiogullary maşgalasyndan Mehmet Nail Begiñ we Kadyogullary maşgalasyndan deñizçi ofiser Osman Fewzi Begiñ gyzy Patma Zehra hanymyñ maşgalasynda eneden dogulýar. Mehmet Nail Beg Osmanly Harby Deñiz güýçlerinde gulluk edipdir we maýor harby derejesi bilen pensiýa çykýar.
1930-njy ýylda aýaly ýogalan Mehmet Beg üç çagasy bilen galýar, şeýle-de bolsa ol ikinji gezek öýlenýär. Nihal Atsyz Kadyköýde dürli mekdeplerde okaýar. Soñra Harby mekdebe girýär. Wagtyñ geçmegi bilen Atsyz türküçilik pikirlerine eýerip başlaýar. Zyýa Gökalpyñ jaýlanan güni türkçüligiñ garşydaşlary bilen dawalaşandygy we asly arap Bagdatly leýtenant Mesut Süreýýa Efendi bilen aralarynda oñuşmazlyk ýüze çykyp, oña harby salam bermändigi üçin 04.03.1925-nji ýylda 3-nji synpda okap ýörkä harby mekdebiñ hataryndan çykarylýar. Üç aý soñra Kabataş Oglanlar liseýinde mugallymyñ kömekçisi bolan Atsyz has soña Deñiz ýollary uprawleniýesiniñ Mahmyt Şewket Paşa portunda kätip bolup işleýär.
1926-njy ýylda Stambul “Darül Fünunyñ” Edebiýat fakultetine we şol okuw jaýynyñ Ýokary Mugallymçylyk bölümine giren Atsyz bir hepde soñra harby gulluga çagyrylýar. Atsyz Stambulyñ Daşgyşla diýen ýerinde 5-nji pyýada goşun batalýonynda 9 aý gulluk edýär.
Ahmet Najy atly dosty bilen “Anadolyda türklere degişli ýer atlary”atly makalasyny “Türkiyat” mejmuasynda çykarmagy bilen taryhçy Mehmet Fuat Köprüliniñ ünsini çeken Atsyz 1930-njy ýylda Edirneli Nazmynyñ diwanynyñ üstünde işleýär. Şol ýyl okuwyny hem tamamlaýar. Atsyzyñ bile okan ýoldaşlarynyñ arasynda Tahsin Banguogly, Ziýa Karamuk, Orhan Şaik Gökýaý, Pertew Naili Borataw, Nihad Samy Banarly ýaly tanymal şahslar hem bardy. Okuwyny tamamlandan soñra Edebiýat Fakultetiniñ dekany, professor Mehmet Fuat Köprüli 25.01.1931-nji ýylda ony öz ýanyna assistant edip alyp galýar. Atsyz şol ýyl “Darül Fünunyñ” filosofiýa bölümini tamamlan Mehpare Hanyma öýlenýär, emma onuñ bilen 1935-nji ýylda aýrylyşýar. 15.05.1931-nji ýyldan 25.09.1932-nji ýyla çenli “Atsyz” mejmuasyny çykarýar. Mehmet Fuat Köprüli, Zeki Welidi Togan, Abdylkadyr Inan ýaly beýik edebiýatçylaryñ we taryhçylaryñ jemlenen kollegiýasyndaky bu jurnal ylym, sungat ulgamlarynda uly seslenme döredýär. Respublikanyñ ýañy gurlan döwründe bu türkiçiligiñ ýüzi bolupdy. Atsyz ilkinji makalalaryny “H.Nihal”, hekaýalaryny bolsa “Ý.D” ady bilen bu jurnalda çykarýar. 1932-nji ýylyñ iýulynda Ankarada geçirilen Birinji Türk Taryh Konferensiýasynda professor Zeki Welidi Togan we alym Reşid Galyp bilen aralarynda düşünişmezlikler döreýär.
19.09.1932-nji ýylda Reşid Galybyñ Magaryf ministri bolmagy we az wagt geçmänkä hem Mehmet Fuat Köprüliniñ dekanlykdan aýrylmagy bilen Aly Muzaffer Beg dekanlyga getirilýär. “Atsyz” mejmiasyndaky bir makalasyny bahana edip, dekana Atsyzyñ dekanyñ assistanty wezipesinden çetleşdirmäge görkezme berilýär. Uniwetsitetden çykarylan Atsyz birnäçe gün geçenden soñra Edebiýat fakultetiniñ dekany bilen sataşýar we ony çaýhananyñ öñünde suwa salma ýençýär. Munyñ üçin hiç kim Atsyza zat diýmändir. Atsyz soñra Malatýa orta mekdebine türk dili mugallymy bolup işe başlaýar, soñra Edirne liseýine edebiýat mugallymy bolup gidýär. Atsyz Edirnede wagty “Atsyz” mejmuasynyñ dowamy hökmünde aýlyk “Orhon” jurnalyny çykaryp başlaýar. “Orhon” jurnalynda Türk Taryh Guramasy tarapyndan liseýlerde okuw kitaby hökmünde okadylmak üçin çykarylan dört tomluk taryh kitabynda goýberilen ýalñyşlyklary tankyt edendigi üçin 28.12.1933-nji ýylda Ministrler Kabineti tarapyndan “Orhon” jurnaly 9-njy sanyndan soñ çykarylmagyny gadagan edýär. Dokuz aýlap ministrligiñ gözegçiliginde bolan Atsyz soñra 09.09.1934-nji ýylda Kasympaşanyñ Deñiz Gedikli mekdebine türk dili mugallymy edilip bellenýär. Dört ýyldan soñ 01.07.1938-nji ýylda bu işindenem çykarylýar. Soñra Aýratyn ýokary ideal (Özel Yüce-Ülkü) liseýine geçen Atsyz Bosfor liseýinde hem edebiýatdan dersler beripir. Atsyz Bosfor liseýindekä neşirýat müdiri Selim Sarperiñ teklibi bilen “Orhon” jurnalyny ýañadandan çykaryp başlaýar. Ikinji Jahan urşy döwründe ýurtda kommunizme bolan ýakynlaşma bar hasap eden Atsyz “Orhonyñ” üsti bilen “Biziñ üçin türkiçilik bir gan meselesi bolşy kimin, şol derejede hem wyždan we medeniýet meselämizdir” diýip şol wagtyñ premýer ministri Şükri Saraçoglyna açyk ýüzlenmekden çekinmedi. Atsyz 1944-nji ýylda jurnalyñ 16-njy sanynda Ş.Saraçoglyna ikinji gezek ýüzlenip, Ahmet Jewat Emräniñ, Pertew Naili Boratawyñ, Sabahatdin Alynyñ, Sadretdin Jelal Anteliñ marksistik hereketlerde bolýandyklaryny we Bilim ministri Hasan Aly Ýüjeliñ kommunistleri goldaýandygyny öñe sürüp, Bilim ministrini öz islegi bilen işden gitmäge çagyrdy. Bu aç-açan ýüzlenme Stambulda, Ankarada we beýleki şäherlerde antikommunist mitingleriñ geçirilip başlanmagyna badalga boldy. “Orhon” jurnaly ýene-de Ministrler Kabinetiniñ karary bilen ýapyldy. Dosty Orhan Şaik Gökýaýyñ arada durup ýaraşdyrjak bolmagyna garamazdan Sabahatdin Aly Nihal Atsyzyñ üstünden kazyýete arz etdi. Kazyýet mejlisine Atsyzyñ tarapdarlary bolan talyplar köpçüliginin alynmandygy üçin talyplar köçä dökülýärler.
19.05.1944-nji ýylda Prezident Ismet Inöni Atsyzy we tarapdarlaryny tankyt edip çykyş etmegi bilen Atsyz we onuñ 34 egindeşine garşy kazyýetde iş açylýar. Aralarynda Alparslan Türkeş ýaly beýik şahsyýetlerden, professorlardan, mugallymlardan toplanan bu aýyplanýan egindeşler türmelere dykylyp “tabutluk” (odinoçka) kletkalarynda ezýet görendiklerini ýatlaýarlar. “Milletçilik-Turançylyk dawasy” (pantürkizm) berilen bu dawa hepdede üç gün, jemi 65 gezek geçirilen kazyýet mejlisiniñ netijesinde 29.03.1945-nji ýylda 6 ýyl 5 aý azatlykdan mahrum etmek jezasy berilýär.
Atsyz bu karar üçin appilýasiýa çykýar we Harby Tribunalyñ 23.10.1945-nji ýyldaky karary bilen bir ýarym ýyldan son tussaglykdan boşadylýar. 05.08.1946-njy ýyldaky “Kenan Öner-Hasan Aly Ýüjel” dawasynda hem 31.03.1947-nji ýylda Atsyzyñ günäsizligine karar berilýär. 1947-nji ýylyñ aprelinden 1949-njy ýyla çenli iş berilmedik Atsyz käbir kitaplaryny satmaga mejbur bolýar. Bir salym “Türkiýe” neşirýatynda işlän Atsyz Russiýa-Türkiýe uruşlary barada söz açýan “Türkiýe asla boýun egmez” atly kitabyny Surury Ermete atly bir şahsyñ adyndan neşir etmäge mejbur bolýar. Atsyzyñ kursdaşlaryndan professor Tahsin Banguogly Bilim Ministri bolandan soñra ony 25.07.1949-njy ýylda “Süleýmaniýe” kitaphanasyna işgär edip belleýär. Demokrat partiýasynyñ häkimiýete gelmegi bilen 25.09.1950-nji ýylda Haýdarpaşa liseýiniñ edebiýat mugallymlygyna bellenýär.
04.05.1952-nji ýylda Ankaranyñ Atatürk liseýinde “Türkiýaniñ azat edilmegi” atly eden çykyşy üçin “Jumhuriýet” gazeti onuñ garşysyna dawa açýar. Emma minisrtlik tarapyndan Atsyzyñ makalasynda aýdylýanlaryñ dogrudygyny subut edýär. Liseýindäku wezipesini taşlap “Süleýmaniýe” kitaphanasyna dolanyp barýar we 01.04.1969-njy ýyla çenli kitaphanada işleýär. Ol 1962-nji ýylda döredilen “Türkçiler” krujogynyñ başlyklygyny ýerine ýetirdi. 1964-nji ýyldan başlap aradan çykýança “Ötüken” jurnalyny neşir etdi.
Prezident Jewdet Sunaý döwründe hem kürtleriñ Türkiýäniñ Gündogarynda gizlin marksistik hereketlerde bolýandyklary barada ýazan birnäçe makalalary üçin kazyýet onuñ garşysyna iş açanam bolsa, ýazyjynyñ günäsiniñ ýokdugy barada karar berilýär.
Bu gün Atsyzyñ gelejegi öñünden görendigini we nähili mamladygyny Türkiýaniñ Gündogarynda jyrt atýan PKK, PÝD, HPG ýaly birnäçe kürt terrorist guramalaryny göreniñde göz ýetirip bolýar.
Hasan Dinçeriñ Adalat ministri bolan döwründe Atsyz ýene jogapkärçilige çekilýär, netijede kazyýet “Ötükeniñ” hojaýyny Atsyzy we jurnalyñ jogapkär müdiri Mustapa Kaýabeki 15 aý tussag edýär. Prokuratura tarapyndan sökülenem bolsa, bu karar soñra oñlanýar. Infarktdan, gan basyşynyñ ýokarlanmagyndan, agyr romatizmadan ejir çekýän Atsyz türmede ýatmaga ýaramsyz haty berilenem bolsa, ol kabul edilmän türmä dykylýar.
Karara esaslanan Jezalary ýerine ýetiriş müdirligi 14.11.1973-nji ýylda ony ir bilen öýünden alyp, Toptaşy Toptaşy türmesine getirýär, soñra ol Sagmaljylar türmesine geçirilýär. Atsyz 1 ýyl 6 aýlyk jezasyny çekmek üçin türmä salynanda ýokary okuw jaýlarynyñ mugallymlary we talyplary Prezident Fahry Korutürke hat ýazyp onuñ bagyşlanmagyny haýyş edýärler. Atsyzyñ özi munuñ üçin baş urmadygam bolsa Fahri Korutürk ony türmeden boşatdyrýar.
Ibnulemin Mahmyt Kemal Inal aýtmyşlaýyn, “Atlyny atyndan inderip biljek derejede gazaply ýazgylary ýazan” Atsyzyñ okgunly we ýiti uslyby bardy.
10.12.1975-nji ýylda infarkt keseli gozgap başlaýar we ertesi penşenbe güni aradan çykýar. 13.12.1975-nji ýylda Kadyköýiñ Osmanaga metjidinde okalan ikindi namazyndan soñra “Garaja Ahmet” gonamçylygynda jaýlanýar. Türkçüligiñ esasy wekillerinden hasap edilen Atsyz güýçli türkolog hasaplanylýar.
Göktürk türkmenleri barada ýazan “Möjekleriñ ölümi” we “Möjekler direlýär” romanlary bilen meşhurlyga eýe bolýar. “Däli Möjek” romany Osmanly imperiýasynyñ başlangyç döwürlerinden söz açýar.
♣ Käbir eserleri:
1). “Möjekleriñ ölümi” (roman),
2). “Möjekler direlýär” (roman),
3). “Däli Möjek” (roman),
4). “Ruh adam” (roman),
5). “Ýollaryñ soñy” (goşgular) we ş.m…
© Has TÜRKMEN.