572) “ŞEREF-SİZSİNİZ!”
Yayin Tarihi 2 Ekim, 2011
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
“Şeref-sizsiniz!”
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÖNÜNDE ŞEREFİM VE NAMUSUM ÜZERİNE AND İÇERİM!
Mensubu olmaktan onur duyduğum Büyük Türk Milleti’nin yasama organında, devletin ve yürütmenin şahitliğinde 34 BDP Milletvekili “Milletvekili Yemini” ederek vekilliklerini kesinleştirdiler. (1 vekil mazeretli)
Bu yemine inanmamama rağmen, hayırlı olmasını diliyorum.
BDP’lilerin, yasama görevine başlamasının hayırlı olacağına neden inanmıyorum?
Hep söylemişimdir; Tarih, okumasını bilen, okuduğunu doğru olarak anlayan için, en iyi öğretmendir. Ben, iyi bir öğrenci olduğumu düşünüyorum. Hem tarih okumayı, hem de tarihi doğru anlayıp, anlatmayı biliyorum/bildiğimi sanıyorum.
Öğrendiğim “Tarih”, yakın geçmişimizde bugünküne benzer bir durum yaşadığımızı söylüyor.
Yakın tarihimiz bize, yasadışı yaşatan/yaşayan/yaşayanları temsil ettiklerini söyleyen ve temsil ediyoruz diyenlerin, yasaları yapan kişiler olmasının yıkım getirdiğini/getireceğini gösteriyor.
Ben de, asla yanılmayan/yanıltılamayan/yalan söylemeyen/söyleyemeyen öğretmenim “Tarih”e katılıyorum. (Bkz.1774-1937 Türk T.)
Bu nedenle BDP’lilerin, Büyük Türk Milleti’ne hayırlı görevler yapacağına inanmıyorum/inanamıyorum.
BDP’liler ve Küreselcilerin, yemin dâhil hiçbir şeylerine inanmamamın gerekçeleri, bu sütunlara sığmaz. Yine de ben kısaca bazı gerekçelerimi belirtmek istiyorum.
Bu Milletvekillerinin:
· Hemen hepsinin, Cumhuriyete, devletin varlığına, bütünlüğüne kasteden eylem ve söylemlerden dolayı mahkûmiyetleri vardır.
· Hemen hepsinin “ Özerk Kürdistan kararı almak ve ilan etmek” suçunu işlemekten dolayı haklarında davalar açılmıştır.
· Tamamı, “Dünyanın en kanlı terör örgütü olan PKK’nın, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm elebaşı, bebek katili caninin önünde, dün ve bugün “SAYIN” diyerek, saygıyla/korkuyla eğilmişlerdir. Halen bu tescilli katilden emir almakta ve bu katili temsil ettiklerini ima etmektedirler.
· Hemen hepsi, “Türk” olmadıklarını, anayasadan “Türk” adının çıkarılmasının şart olduğunu, kendilerinin “Türk Milleti’ne” mensup olmadıklarını/olmayacaklarını, bu kavramlara yer veren anayasayı/anayasaları tanımayacaklarını açıkça her ortamda ifade etmiş ve etmektedirler.
· Atatürk’ün İlke ve eserlerini tanımadıklarını, her zeminde yüksek sesle söylemektedirler.
· Hepsi, milletin huzurunu bozan, can güvenliğini ortadan kaldıran eylem ve söylemleri destekleyen, seçim çadırlarını cephaneliğe çevirerek” Terör demokrasisi” isteyen bir siyasetin mensubu olarak seçilmişlerdir.
Şimdi bütün bunları yapanlar kalkmış, sıkılmadan gözlerimizin içine baka, baka pişkince yalan yere “Milletvekili Yemini” ediyorlar.
Ne diyorlar bu beyler/bayanlar yeminlerinde bir bakalım;
· Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyacağıma,
· Demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma,
· Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma,
BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÖNÜNDE, NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE AND İÇERİM!
İnansaydım, ayakta alkışlayacağım müthiş bir final cümlesiyle biten yemin….
Şimdi kalkmış benim/bizim bu yalancıktan yemine inanmamızı istiyorsunuz. “Küresel Yalancıya/Yalancılara” inandığınız gibi, buna da inanmamı bekliyorsunuz.
Yapmayın beyler/bayanlar, bunu benden istemeyin!
İnanmam için; Ya çok saf(!), ya zekâ özürlü, ya dünyaya boş vermiş bir nemelazımcı, ya da emperyalistlerin sunduğu dünya nimetleri karşılığında, onların gönüllü köleliğini kabul etmiş bir “hain” olmam lazım. Oysa ben bunların hiçbiri değilim/olmam/olamam!
“Türk sözcüğüne alerjim var!”,”Kürt çocuğunun, Türkçe öğrenmesi/öğretilmesi ve ona Türkçe öğretmek hainliktir diyecek, öğretmeni öldüreceksin. Sonra da çıkıp, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden pişkince “BÜYÜK TÜRK MİLLETİ ÖNÜNDE, NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE AND İÇERİM! “ diyeceksiniz. Ve bunda samimi olduğunuza inanmamı bekleyecek/isteyeceksiniz.
Hadi canım oradan! Başka kapıya hadi! Bu komediye Pavlov’un köpekleri bile inanmaz. Ben nasıl inanayım ki?
Eğer siz, “şeref ve namus” kavramlarını benim anladığım manada anlıyorsanız, bundan böyle;
· İmralı’daki caniyi ağzınıza almazsınız.
· “Türk – Türkçe – Türk Milleti “ sözcüklerine karşı kem söz söylemez/söyletmez, küresel hainlerle, teröristlerle işbirliği yapmazsınız.
· Türk’ün, “Türkiye Devletini kuran İrade” olduğunu samimiyetle kabul eder, “Türk’ün Kürd’ü, Kürd’ün Türk’ü kucakladığı, eşitlikçi bir anayasaya hayır demezsiniz.
İşte ben o zaman, ettiğiniz yemine inanacak ve o günü en büyük bayram sayacağım.
MHP Milletvekillerine de bir çift sözüm var;
12 Eylül’den arta kalan biri, Yüce Meclise Kızıldere’de öldürülen arkadaşlarının anısına “yakasında10 karanfil” ile geldi ve yemin etti.
Peki, siz Kızıldere’deki gibilerin katlettiği, binlerce şehidimizin aziz hatırası için TBMM’ye, yakanıza “siyah çiçek/bant” takarak gidemez misiniz?
Mesela 4 Ekim’de, Cennet Mekân Recep Haşatlı ve oğlu Mustafa’nın anısına, MHP Gurubunda, yakanızda veya kolunuzda siyah bantla saygı duruşu yapamaz mısınız?
Bunu Cennet mekân “Gün Sazak, Ruhi Kılıçkıran, Yusuf İmamoğlu, Dursun Önkuzu, Süleyman Özmen” ve dört bine yakın şehidimiz için tekrarlayamaz mısınız?
12 Eylülcülerin vicdansızca idam ettiği 9 yiğidimizi, TBMM’de bir kez olsun saygı duruşuyla anamaz mısınız?
Silivri’de tutulan vekilinizi/vekilimizi, bir gurup toplantısı öncesi veya sonrası topluca ziyaret edemez misiniz?
Eğer bir KÜRKÇÜ kadar olmuyor/olamıyorsanız, eğer bu taleplerimi olumlu şekilde cevaplayamıyorsanız ben, benim gibi düşünen ve benim gibi Türk Milliyetçisi/Türk Ülkücü olanlar size niye inansın, ardınızdan ne diye gitsin ki?
MHP Milletvekilleri, YETER ARTIK! Bıçak kemiği parçaladı! Daha ne/neyi bekliyorsunuz? Söyleyecek sözünüz, gösterecek dişiniz, demokratik eyleminiz/TAVRINIZ yok mu?
Bekliyorum/bekliyoruz ve halen umudumuzu korumaya çalışıyoruz.
Her şeye rağmen sizi, Türk Milliyetçilerinin/Türk Ülkücülerinin yegâne umudu olarak görüyor ve bütün varlığımla desteklemeye devam ediyorum.
Allah(cc) yar ve yardımcımız olsun.
Güzel günler için kalın sağlıkla.01.10.2011
Gültekin Öztürk
Yorumlar
“572) “ŞEREF-SİZSİNİZ!”” yazisina 3 Yorum yapilmis
Yorum yap
ŞEREFLİ- ŞEREFSİZ NE DEMEK?
Şerefli olmak ya da şerefsiz olmak ne demek?
Neden kişiler, biri birlerine şerefli ya da şerefsiz diye hitap ederler!
Makamlar şerefsiz olur mu?
Şerefli makamlarda, Şerefsizler oturursa, makam kirlenir mi?
Ya da neden, bazıları, Yapıldığı iddia olunan bir şey yapılmadığının ispatı için karşısındakine “ispat etmezsen şerefsizsin derse ne olur?
İspat edilirse,”Şerefsiz diyen mi “şerefsiz” olur?
Şerefli olmak için ne yapmalı!
Şerefli meslek ve makamlar hangileri?
Şerefli insan şerefsiz iş yapar mı?
Şerefli olmanın Almancası, Fransızcası ne?
Yani bu yazımda başımı derde sokmamak için, izninizle biraz geyik yapacağım..
*
Bir haller oldu bize dostlar!
Ülkede en çok ilgi gören kelime,”Şerefli ya şerefsiz” olmak!
Bakkalda, manavda satılmayan”Şerefli ve şerefsizlik” siyaset arenasında itibar gören en çok dillendirilen sözcükler!
Bu sözcükleri, dillenlendirenlerni ahlaki yapıları nelerdir?
Ya da kimler ve neden böylesi, aşağılayıcı, incitici sözcüklere başvurur?
Biliyorsunuz, Muhalefet,
İktidarın, İmralı ile yani Terör örgütü PKK ile görüşüyor diyince,
İktidarın başı, PKK ile görüşülmediğine dair söylemlere ve iddialara şiddetle karşı çıkmıştı.
Ve
Mealen,
PKK ya da İmralı ile görüştüğümüzü, ispat edemezlerse” Şerefsizdirler” “alçaktırlar”
İşte,
“Şerefli ve şerefsiz” ülkemizde böylece “patladı gitti”
Bir başka şey daha patladı?
PKK ile MİT’in 6 yıldan beri görüştüklerinin “ses kayıtlar” basına sızdırıldı!
Yani,
Yani şu;
Şimdi İktidarın başı” ne oluyor buna göre?
Nerede kalmıştık?
Şerefsiz nedir?
Şerefsiz Kimdir? Sorularına cevap bulalım.
Kötü manada kullanım şekli?
Şerefsiz,
Şerefli olmayan, küfür değil de genel olarak bir kişi hakkındaki tespitten ortaya çıkmış bir kelimedir.
İnsanlara özgüdür!
Verdiği sözü tutmayan insanların ardından edilen kelimedir.
Ya da
Başkalarını kandıran insanlar için kullanılır. “Vay şerefsiz yamuk yaptı gördün mü” gibi cümleler ile sarf edilir.
Dolandırıcı insanlar içinde genel bir tabirdir ama biz bu kelime yerine genelde “şerefini s..eyim” gibi kelime grupları kullanırız.
Tabi bunun yanında güzel anlamları da vardır yani.
Örnek olarak işini çok iyi yapan birisi için kullanılır.
Mesela yakın arkadaşlar ya da dostlar için. “vay şerefsiz yaa, nasıl nağme yapmış abi”
Nasılda “kıvırıyor”
Ya da,
Tahmin edilmeyecek bir şey yapılırsa ortaya çıkarsa ve fizik kurallarına kurallarına aykırı olacak şekilde bir davranışta bulunanlara “vay a.q nasıl yaptı lan bunu şerefsiz” gibi tabirler
Şerefsiz uluslar arası bir sözcüktür diyemiyorum. Zira bazılarında manaları farklı,”Şerefsizlik” Kaypak,Sahtekar anlamına geliyormuş..
Arapçasını bulamadım ama aklınızda bulunsun, böylesi kelimeler okursanız şaşmayın deyi bir kaçını yazıyorum…
Mesela şerefsizin,
İngilizcesi, dishonest
Italyancasi….disonesto
Japoncası. 不正直
Fransızcası, malhonnête
Almancası, Unehrlichkeit
Ve Şeref-Şerefsizlikle ile ilgili sözler
• Şeref
• Önce şeref, sonra hayat. Schiller
• Değerli bir adam için şeref, hayattan çok daha ağır basar. Shakespeare
• Milli şeref, milli servetin en yüksek değeridir. James Monroe
• İktidar, dalkavukluktan hazzetmeye başladığı zaman, şeref daima ayaklar altında ezilmiştir. Shakespere
• İnsanın yalnız ekmeğe değil, şerefe de ihtiyacı vardır. Lacardarie
• İşler iş olarak şerefli veya -şerefsiz- diye ayrılmazlar, yapılışlarındaki maksada göre şerefli veya şerefsiz sayılırlar. Aristoteles
• Ölüm hiç bir şeydir; asıl yenik ve -Şerefsiz-yaşamak her gün ölmektir. Napolyon
• Önce şeref, sonra hayat. Schiller
• Şeref, sarp kayalıklı, kumsalsız bir adaya benzer; dışına çıktıktan sonra bir daha içeri girilmez. Boileau
• Şeref ve erdem ruhun süsüdür; bunlar olmasa, beden asla güzel gözükmez. Cervantes
• Şerefe hak kazanmak, ona sahip olmaktan daha değerlidir. Thomas Fuller
• Şerefini kaybedenin, kaybedecek başka bir şeyi yoktur. Publius Syrus
• Şerefini kaybettikten sonra yaşamaktan daha feci ölüm olur mu? Rousseau
• Şerefim zedeleneceğine binlerce defa ölürüm, daha iyi. Addison
• Şerefsizlikten daha sert yatak, daha keskin soğuk, daha acı sefalet olur mu? Eichendorff
• Şöhret, kazanmak zorunda olduğumuz bir şeydir; şeref, kaybetmemek zorunda olduğumuz bir şey. Schopenhauer
• Zenginlik ve şeref, herkesin istediği şeylerdir. Eğer bunlar doğru bir yolda kazanılmazsa, pek çabuk kaybedilir. Konfiçyus
İyi haftalar….
ÖYLE BÜYÜK,MÜHİM BİR KELİMEKİ!BUNUN ALTINDA KALMAK KOLAY OLMALI?-ALTINDAN KALKMAKDA BİR O KADAR ZOR!
*ALLAH HEPİMİZİ TÜRKLERE(* YAKISIR SEKİLDE!SEREFLİ KILSIN(*
VE O KİSİLERLE KARSILASTIRSIN*YOKSA GERCEKTEN HAYAT ZİNDAN OLUYOR;(-YASANTIMIZIN HER*AN*INDA BU KONU GECERLİ OLMALI.
Bir gün Hoca, kırda, bayırda dolaşırken iki adamın, dağı, bağ yaptıklarını görür: “Hele merhaba Şeref ağalar; bu çubuklar burada tutar mı dersiniz?” Adamlar bu söze bıyık altından güler: “Çubuklar da söz mü, adamı diksen biter; mübarek toprak değil,sanki tutya!Şeref kardeşler olduğumuzu bildin ama bizim toprak konusunda yanılmaz kişiler olduğumuzu bilemedin,olmadı Hoca,olmadı!” derler. Hoca kulağına inanamaz: “Aman, öyle ise beni dikin şuraya, bakalım ne biçim yemiş vereceğim!” der. Allah’ın dağında vakit nasıl geçecek? Bağcılar tutar, Hoca’yı yarı beline kadar toprağa gömerler; kendileri de bir ağaç altına çekilip, ekmeklerine soğan kırmaya başlarlar. Hoca, şöyle bir zaman, bir ağaç gibi dikilip durduktan sonra kendi kendini söküp, bağcı Şeref Kardeşlerin yanına gider. Bağçı kardeşler “Bre Hocaefendi, ne diye yerinde durmadın? Onca emeğmizi heba ettin şerefiz!” deyince Hoca: “Vallahi biraderler,”ŞEREF SİZSİNİZ”, Ben Hoca Ahmet’im ve yerimi sevmedim, yerini sevmeyen ağaç da, tutar mı, tutmadım işte.” der.Ve gider.Hoşcakalın..