551) EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ GÜÇ SAHİPLERİNİNDİR!

Yayin Tarihi 14 Haziran, 2011 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ

GÜÇ SAHİPLERİNİNDİR!

 

image0025.jpg

 

      Mutlak “Güç” sahibi Yüce ALLAH’tır! Her şeye kadirdir. Kâinatın Efendisidir. Bu nedenle “ Mutlak Egemenlik, Allah’ın dır! ” Diyoruz.

İnsan ise sınırlı güç sahibidir. Mutlak “Güç”ün, yeryüzündeki temsilcisidir. Bu vasfı sebebi ile dünyadaki maddi hayatın da kayıtsız şartsız egemeni insandır.

      Türkiye, 12. Haziran. 2011’ de bir genel seçim yapmıştır. Türkiye seçmenlerinin % 50’si oyunu, AKP’ye vermiştir. Başka bir deyişle  “ GÜÇ “ sahibinden yana oy kullanmıştır. AKP’nin iktidara geleceği seçimlerden aylar önce ilan edilmiştir. Başbakan, seçime üç gün kala yeniden şekillendirdiği Bakanlar Kurulunu ilan etmiş, rakipleri de sessiz kalarak bunu kabul etmiştir. Oysa AKP’nin 2007 Genel seçimlerinde % 47 olan oy oranı, 2009’ da % 39’gerilemişti. Anlaşılan; 2007’de % 2,34, 2009’ da % 5,2 oy alan Saadet Partisi, 2007’ de % 5,41, 2009’ da 3,7 oy alan Demokrat Parti ile yaklaşık % 1 oyu olan Büyük Birlik Partisi seçmenleri, 2011’ de AKP’ ye oy vermiş. Başbakan Erdoğan ve AKP “DİĞER” diye nitelediğimiz başka partilere ait oyları almak gibi zor bir işi başarmıştır. Bunun yanında, işsizliğe, YGS skandalına rağmen, genç seçmenden de oy almış görünmektedir. Sonuçta, bu siyasi partimiz üçüncü kez iktidara gelmiş, Türkiye’deki siyasi gücün mutlak sahibi olduğunu tescillemiştir. İş arayan, aş bekleyen, ihale kovalayan, vergi kaçırdığı için hükümetten korkan, terfi, mevki-makam, af bekleyen, ihracat-ithalat kıyağı isteyen kısaca herhangi bir beklentisi olan seçmen; İktidara geleceği rakipleri tarafından bile peşinen kabul edilmiş bir partiye oy vermeyecekti de muhalefete mi oy verecekti?  Siyasi Türkçülerle(Ben), siyasi Kürtçüler gibi bir ülkünün bağımlısı değilse, elbette iktidara gelecek olana oy verecekti ve de verdi! Artık herkes anlamalıdır ki; Seçmen “ … yapacağız! Edeceğiz! Asacağız! Keseceğiz gibi “-cek ve – cak” ile biten vaatlere oy vermiyor. Bu seçim bir kez daha göstermiştir ki Türkiye’ de ( siyasi Kürtçüler hariç ) “ idealizm”, faydacı davranış ve çıkar beklentisi karşısında yenilmeye mahkûmdur.  Bu seçimin birinci ve kesin galibi AKP’ dir. Bu büyük seçim başarısından dolayı AKP ve Başbakan’ı kutlamak gerekir.

      Seçimin ikinci galibi Kürt Milliyetçileri, başka bir deyişle BDP çatısı altında oluşan güç birliğidir. Başbakan’ın “ Bunlar teröristtir, PKK’lıdır ! “ demesine rağmen, 2007 sonrası 20 milletvekilinin altında kaldığı için, gurubu düşen BDP, 36 milletvekili ile sağlam bir gurup kurarak meclise girmeyi başarmıştır. Kürtlerin çoğunlukta olduğu hemen her yerde, Kürt Milliyetçileri seçim zaferi kazanmıştır. Dağda silahlı, ovada silahsız güç, dış destekte sağlayarak istediğini almıştır. Artık “ KANDİL’ DE DE, ANKARA’DA DA, İMRALI’ DA DA DOKUNULMAZ GÜÇTÜR! ” Bundan sonra olacakları, yapacaklarını hep birlikte göreceğiz. Onların bu üstün başarılarının hakkını teslim etmemiz gerekmektedir.

      Seçimin bir diğer galibi de; Temel İlkeleri olan “Altı Ok”un, Milliyetçilik okunu kırarak, solcu, küreselci bir çizgiye gelen Yeni CHP’ dir.

2007’ de % 20,8 olan oylarını, 2009’da % 23,1’e, 2011’de ise % 26’ya çıkarmıştır. 112 olan milletvekili sayısını da 135’e yükseltmiştir. Buna göre beklentileri karşılamazsa da, YCHP başarılı olmuştur diyebiliriz. Bu nedenle onları da kutlamak gerektiğini düşünüyorum.

      Bu seçimin mağlubu ise mensubu olmaktan onur duyduğum MHP ve Türk Milliyetçileridir. Bu yargıya neden, nasıl ulaştım?

Anlatayım;

MHP, 1999 seçimlerinde büyük bir sıçrama göstererek, % 17,9 oy oranı ile 129 milletvekili çıkarıp ikinci parti olmuştur. Bu başarı MHP’yi iktidar ortağı yapmıştır. Ne var ki 2002’de malum sebeplerle MHP, çok hatalı bir zamanlama ile erken seçimlere gidilmesini sağlamış, seçim sonucunda ise ağır bir seçim yenilgisine uğramıştır. % 8,3 oy oranı ile % 10 barajını geçememiş ve parlamento dışı kalmıştır. Bugüne kadar hiçbir Parti yetkilisi tam olarak ve bana göre anlamlı gerekçeler göstererek, % 18’den, % 8’ e gerileme nasıl sağlandı açıklayabilmiş değildir. Siyaset uzmanı bir dostum bana “Bir siyasi kadro böyle bir hezimeti, ancak isteyerek sağlayabilir.”Dediğinde, Onu kırdığımı hatırlıyorum. Oysa hepimiz yapılan vahim hatalar yüzünden bu sonucun alındığını biliyorduk. Ne var ki teşkilat terbiyesinden dolayı açık yönetim hatalarını seslendiremiyorduk. Kafamızı kuma gömmüş, gözlerimizi kapatmış, dilimizi bağlamıştık. Dahası, gerçeği söyleyenleri de kırıyor, hain ilan edip, kovalıyorduk. Eğer MHP, 1999 sonrası, muhalefette kalıp, koalisyona girmeden, dışarıdan destek verseydi veya koalisyon ortağı olarak Cumhurbaşkanı seçiminde, Kemal Derviş ve idamlar konusunda dik durup, istekleri olmazsa koalisyonu bozsaydı, bugün AKP diye bir siyasi varlık olamazdı. Biz bu gerçekleri bildiğimiz halde susmamalıydık ama sustuk. Bugün “Keşke öyle davranmasaydık.” Diye pişmanlık duyuyorum. Bu yazıyı yazmamın sebebi de geçmişte bildiğim, gördüğüm gerçekler konusunda sessiz kalmamdan dolayı duyduğum pişmanlıktır.

 2002’ de 16 aylık AKP tek başına iktidara gelmişti. Terör azmış, hayat tarzı ve rejim kaygısı doğmuştu. 2007 seçimlerinde millet “Acemiliklerine geldi, belki ders almışlardır.” Diyerek MHP’yi affetmiş, % 14,2 oy oranı ve 71 milletvekili ile Türk Milliyetçilerini destekleyip, tekrar meclise göndermişti. Dahası bu desteğini, 2009’da % 16,1 oy oranı ile parlamento gücüne, yerel yönetim gücünü de katarak devam ettirmiştir. Yani millet adeta MHP’ye, iktidar için yeşil ışık yakmıştır. Peki, MHP Yönetimi milletin bu desteği ve gösterdiği iktidar hedefine ulaşmak için ne yaptı? Kocaman bir hiç!  Bırakın başka partilerden oy almayı, bırakın genç seçmenden oy almayı, önceki seçimlerde aldığı oyları bile koruyamadı. Sonuç, sene 2011, aldığı ya da alabildiği oy  oranı % 13, karşılığı ise sadece 53 milletvekilliği. Bu sonuçla 2011 seçimlerinin tartışmasız mağlubu MHP ve Türk Milliyetçileridir.

Bu yenilgiye sebep olarak;

Hiç kimse bana “ AKP, Türk Milliyetçileri üzerine sinsi oyunlar oynadı, tezgâha getirdi, çok milliyetçi bir söylem geliştirerek oylarını aldı.”demesin. Zira Başbakan “ Türk Milliyetçiliğine de, Kürt Milliyetçiliğine de” karşı olduğunu defalarca ilan etmiştir. Başbakan, Kürt Milliyetçilerine de saldırmıştır. Oylarını almak için her yolu denemiştir. Selahattin Eyyübi’yi bile kullanmıştır. Buna rağmen Kürt Milliyetçileri seçim zaferi kazanırken, Türk Milliyetçileri acaba nerededir?  Demek ki bir miktarı Türk Milliyetçisi fikirlerinden vazgeçti. Başka bir deyişle Türk Milliyetçileri AKP’ye oy vermedi. Türk Milliyetçiliğinden uzaklaşanlar “ eski” denilenler oy verdi veya AKP onların oylarını almayı bildi. Bu “eskilerin” fikirlerinden neden vazgeçtikleri ayrı bir inceleme konusudur. Yani başarısızlığın sebebi olarak AKP etkisi de gösterilemez.

Hiç kimse bana “Kaset komploları” demesin. Zira cümle âlem ve parti yetkilileri ” Kaset Komplosu MHP’nin oylarını azaltmadı, arttırdı.” Dedi. Demek ki bu tespit yanlıştı. Çünkü MHP’nin oyları artmadı, azaldı. Dolayısıyla başarısızlığa bu söylemde gerekçe gösterilemez.

Hiç kimse bana “ Küresel güçlerin, Cemaatlerin, iç ve dış karanlık odakların saldırısı yüzünden başarısız olduk.” demesin. Zira bu güçler, bu karanlık odaklar dün de vardı. Bugün de varlar. Mutlaka, yarın da olacaklar. Türk Milliyetçileri bütün bunlara meydan okunmadı mı? Bunların bütün tertip, komplo, engel ve fitnelerine başarıyla karşı koymadı mı? Her şeye rağmen 12 Eylül öncesi ve sonrası, Türk Milliyetçileri defalarca iktidara uzanmadı mı? Bu soruların hepsinin cevabı “EVETTİR”. O halde MHP’nin başarısızlığına bütün bunlar neden gösterilemez.

 Peki, sebep nedir?

Cevap, 2011’de Türk Milliyetçileri doğru bir strateji uygulamadı ve iyi bir yönetim sergileyemedi. Buna karşılık saldırılar karşısında “ihtiyarların da sahaya inmesi sebebiyle” iyi bir savunma yaptı. Üzücü ama gerçek durum budur ve bunu kabul etmek gerekmektedir.

      MHP’nin, Anayasa Referandumunda olduğu gibi, 2011 seçimlerinde de başarısız bir strateji uygulandığı kabul edilmelidir. Buna aday tespitindeki, sıralamasındaki yanlışlar ve üst üste gelen komplolar da eklenince, bu istenmeyen sonuç, kaçınılmaz olmuştur.

Sayın Devlet Bahçeli’nin Ocak 2011’den itibaren gösterdiği olağanüstü performans, denediği tüm taktikler başarısızlığı önlemeye maalesef yetemedi. Zira stratejik hatayı hiçbir taktik düzeltemezdi, düzeltemedi de… Sonuçta MHP ve Türk Milliyetçileri kaybetti.

Nasıl kaybetmesinler ki?

Kazanmak için dışa dönük ne yapıldı? Hangi partinin içine el atıldı? 18 – 25 Yaş gurubundaki seçmeni kazanmak için nasıl bir çalışma yapıldı?

Ben dişe dokunur bir çalışma yapıldığını görmedim, duymadım. İttifak için geleni kovala, öz evladını, devşirmeye tercih et, Genel Merkez odalarına sıkıca kapanıp, sahaya seçime çeyrek kala lütfen çık, teşkilat olarak sen – ben kavgasına dal, sonra da oy alamadım diye suçu, onda bunda ara. 11 milyon genç seçmenin olduğu bilindiği halde, bütün partilerde olan Gençlik Kolları, MHP’de neden yok? Genç Ülkücüye siyasi terbiyeyi, deneyimi ve olgunluğu kim kazandıracak? Sinema, tiyatro yok. Kitap okumak zaten yok. Sosyal etkinliklere zaman bulunmaz. Seçim, sandık, seçmen eğitimi desen ne gezer. Çok değerli Ülkücü Gençlerimiz olmasına rağmen; Bazılarının saçı uzun delikanlıyı dövmek, eteği kısa kızı tehdit etmek, kulağı küpeli gencin kulağını koparmak, ağabeylerin korumalığını, fedailiğini yapmak gibi işlerde maşallah gösterdikleri süper performansın toplumda yarattığı algı “ Bu mu Ülkücü genç? “ dedirtecek kadar itici olmuştur. Ülkücüleri yöneten yetkililerin ise bu algıyı değiştirmek için ciddi bir çaba gösterdiklerini söylememiz de mümkün görünmemektedir. Böyle bir iklimde, önce Ülkücü olanlar, sonra neden fikir değiştiriyorlar? Neden genç seçmen bize oy vermiyor? Diye sormak da pek anlamlı olmamaktadır. Bütün bu etkenler sebebiyle elbette MHP ve Türk Milliyetçileri kaybedecekti ve de kaybetti!

      Artık yeter! Kafaların kumdan çıkarılması zamanı çoktan geldi de geçti bile. Yeni hainler yaratmak yerine, kendimizi, yönetenleri ve yöntemlerini sorgulamalı, yargılamalıyız. Türk Milliyetçiliğinin içinde bulunduğu bu kötü durumdan herkesin az veya çok suçlu ve sorumlu olduğu asla göz ardı edilmemelidir. Ceza vermek yerine özeleştiri yaparak arınmalı, kucaklaşmalı ve yeniden organize olunmalıdır. Ancak bu yapılırsa “ BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ “ önlenir ve geleceğe doğru hamle yapmak mümkün olabilir. Aksi halde Atalarımın dediği gibi 

“ EY TÜRK! İŞTE O ZAMAN SEN VE DEVLETİN, KUZGUNA LEŞ OLACAKSINIZ! ” Bilesiniz!

 

GÜLTEKİN ÖZTÜRK

[email protected]

 

http://www.aydinlihaber.com/–egemenlik-kayitsiz-sartsiz-guc-sahiplerinindir–makale,165.html

Paylaş:

Yorumlar

“551) EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ GÜÇ SAHİPLERİNİNDİR!” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. PERLE İNCİ yorum tarihi 16 Haziran, 2011 00:56

    -LÜBNAN VE SAM-DAN GELEN ACIKLAMAYI TV.DE ERTESİ GÜNVERDİ;DİNLEMEDİNİZMİ?-HER İKİSİDE BASARININ PAYININ KENDİLERİNE AİT OLDUGUNU BİLDİRMİS!
    -GELEN TÜM ARAPLARINDA TÜRK VATANDASI OLUP,OY KULLANDIGINI DÜSÜNDÜRDÜ BİRDEN BU SÖZLER!
    HAYIRLISI*SANIRIM,ÖBÜR DÜNYADAYIZ!

  2. PERLE İNCİ yorum tarihi 16 Haziran, 2011 18:24

    *BELLİKİ!KİMSENİN OY!UUU ARTMAMIS!GENİSSSS!!DÜSÜNÜNÜZ!BRE MÜSLÜMANLAR(*

Yorum yap