49) EBULFEZ ELÇİBEY (1938-2000)
Yayin Tarihi 22 Ağustos, 2010
Kategori AZERBAYCAN SAYFASI, KAHRAMANLAR VE BİLGİNLER
EBÜLFEZ ELÇİBEY
Ebülfez Elçibey, (d. 24 Haziran 1938, Nahçıvan – ö. 22 Ağustos 2000, Ankara) Azerbaycan Türk’ü siyaset adamı ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı.
Gerçek adı Ebulfez Aliyev olan Elçibey Nahçıvan’in Keleki köyünde doğdu. Babası İran Azerbaycanı’dan Kadirkulu Bey ve annesi Anadolu’da doğup Keleki’ye göç etmiş Mehrinisa Hanım’dır. Babası 1943 yılında II. Dünya Savaşı’na katılmış ve bir daha kendisinden haber alınamamıştır. İlköğrenimini ve liseyi Nahçıvan’da zor şartlar altında tamamlamıştır.
1957-1962 yıllarıda Azerbaycan Devlet Üniversitesi Doğu Dilleri Enstitüsü, Arapça bölümünde okumuştur. Öğrencilik yıllarında Azerbaycan tarihini ve Azerbaycan inkılâbı tarihini öğreten dernekler kurmuştur.
1963-1964’te Mısır’da tercüman olarak çalıştı. 1970’lerde ise ülkesinin bağımsızlığı için çalışmaya başladı. Bu yüzden 1975’de ‘milliyetçilik’ suçundan bir buçuk yıl hapis yattı.
Azerbaycan’ın Rusya İmparatorluğu içinde bir sömürge olduğuna ve elbet birgün bağımsız, demokratik bir cumhuriyet olacağına inanmıştır. Kendisini “ben Atatürk’ün askeriyim” diye tabir etmiş ve Atatürk’ten, Gandhi’den ve 1918-1920 yıllarında kurulmuş Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade’den etkilenmiştir. Kuzey ve Güney Azerbaycan’ın mutlaka birleşmesi ve Dağıstan’a, Gürcistan’a ve Ermenistan’a verilen Türk toprakları nın tekrar Azerbaycan’a geri verilmesini savunmuştur. “Turan’ın yolu birleşik Azerbaycan’dan geçer.” diyordu.
Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesinin içinde yer alan Elçibey, 1975’te siyasi faaliyetleri yüzünden 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. KGB zindanlarında ve taş ocaklarında ağır şartlar altında kaldı. Serbest kaldıktan sonra, 1977’den itibaren, Azerbaycan Millî İlimler Akademisi’nde el yazmaları enstitüsünde görev yaptı. Görevi sırasında da bağımsızlık çalışmalarına devam etmiştir. 1989’da Azerbaycan Halk Cephesi’ni kurdu ve başkanı seçildi. Elçibey Dağlık Karabağdaki Ermeni ayrılıkçılığına yol vermemek ve Azerbaycan’ın Sovyetler’den bağımsızlığını kazanması için çalışmış ve 1991’de SSCB’nin dağılması ile bağımsızlığını kazanan Azerbaycan’ın 7 Haziran 1992’de ikinci Cumhurbaşkanı olarak seçildi
Cephedeki yanlış uygulamalardan ve yenilgilerden ötürü cephe komutanı Süret Hüseynov’u görevden almıştır. Fakat Rusya’nın Azerbaycan’ı terk ederken silahlarını Süret Hüseynov’a vermesinden sonra, Süret Hüseynov Azerbaycan’ın 2. büyük şehri Gence’de Haziran 1993’te ayaklanma başlatmıştır. Elçibey yardım için Haydar Aliyev’i Nahçıvan’dan Bakü’ye davet etti. Fakat Haydar Aliyev Bakü’ye geldikten sonra Süret Hüseynov’u destekledi ve göstericilerin Bakü’ye yürümesi karşısında Elçibey halktan destek alamadı. Milli istihbaratın verdiği bilgiyi kullanarak kendisine karşı suikastın üstünü açmış ve vatandaş savaşına yol vermemek için Haydar Aliyevle konuşarak uçakla doğum yeri olan Nahçivan’ın Keleki köyüne gitmiştir. 2 hafta sonra geri dönmeye çalışmasına rağmen şahsi koruması tarafından uçağı kurşunlanmış ve Nahçivandan çıkış yolu kapalı kalmıştır.
Cumhurbaşkanlığı yetkileri Haydar Aliyev’e devredilmiştir. Ağustos 1993’te referandum ile Elçibey’in görevi resmen geri alındı ve Ekim ayındaki seçimlerde Haydar Aliyev % 99 oyla Cumhurbaşkanı seçildi.
Elçibey tam 4 yıl 4 ay sonra Bakü’ye geri dönüp, Azerbaycan muhalefetine katılmıştır. “Bütöv Azerbaycan Birliği’ni” kurarak çalışmalarını Kuzey ile Güney Azerbaycan’ın birleşmesi üzerine yoğunlaştırmıştır.
Elçibey 22 Ağustos 2000’de 62 yaşında tedavi gördüğü Ankara’da vefat etti.
Defin toresine 800.000 (sekiz yüz bin) kişi katılmıştır.
Ömrünü Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve Türk Dünyası’nın birleşmesi için adayan Türklük aşığı Ebülfez Elçibey’in kavgası, Ülkümüzdür…
Ruhu şad, Mekanı Cennet olsun.
KENDİ DİLİNDEN
ELÇİ BEY
BÜTÖV AZERBAYCAN YOLUNUN YOLBAŞÇISI
Azerbaycan’ın Ordubat bölgesinin Keleki Köyünün Halil Yurdu Yaylasında 1938 yılı Haziran ayında doğdum.
Babam, Aliyev Kadirkulu Merdanoğlu Rus-Alman savaşında hayatını kaybetmiş.
Eğitim-öğrenimime Unus ilkokulunda başladım. Yedi yıl süreli ilk eğitimimin ardından Ordubat şehrinde M.T. Kutsi I nolu orta okulunda okudum. Yedi yıllık ilköğrenimimi tamamlayıncaya kadar en büyük arzum doktor olmaktı. Ona öğrenimime başladığımda Tarih ilmine ilgi duydum. Toplumu anlamak benim için çok ilgi çekici idi, Marks’ın Kapital’ini okumaya başladım. Bize yaptıkları propaganda da Kapital’i dünyanın şaheseri olarak tanıtmıştılar. O dönemler okuduğumda Kapital’i tam anlamıyla kavrayamamıştım. Öğretmenlerim ve öğrenci arkadaşlarım beni haklı olarak alaya alıyordular.
Küçük yaşlarımdan başlayarak oruç tutardım, (gizli olarak tuttuğum dönemlerde oldu ki, öğretmenler bilmesin) Bazen annemle birlikte namaz da kılıyordum. 9-10. sınıflarda iken Mir Cafer Bağırov’u savunduğum için birkaç defa öğretmenler odasına çağrılıp bu düşüncelerimden vazgeçmem istendi.
10. sınıf öğrencisi iken, Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nde Şarkşünaslık (Doğu ilimleri) Fakültesi açılacağını öğrendim. Nizami, Hakanı, Fuzuli ve diğer şairlerimizi daha doğru anlamak amacı ile söz konusu fakülte sınavlarına hazırlandım. 1957 yılında Azerbaycan Devlet Üniversitesi’nin Şarkşünaslık Bölümüne (o yıllarda Filoloji Fakültesi’nin bünyesinde idi) Arap Filolojisi uzmanlığına girdim.
Üniversitenin II. ve III.. sınıflarında okurken tarihi-siyasi konulara daha çok ilgi duymaya başladım. Birkaç öğrenci yoldaşım ile birlikte milli siyasi konularda ateşli tanışmalara başladık. Bizde böyle bir fikir oluştu ki, halkımız köle, vatanımız ise sömürgedir.
Bu sohbetler Alim Hasayev, Malik Mahmudov, Rüstem Eminov, Mehdi Ağalarov, Rafık Ismailov, Abbas Musayev ve Zakir Memedov ile aramızda geçiyordu. Azatlık uğrunda mücadele etmeye söz verdik – elbette amatör ruhla başlayan mücahitler olarak. Ancak profesyonel mücadele yollarını da arıyorduk.
Üniversitenin V. sınıfında iken aramızda Arap dilini iyi derecede bilen Malik Mahmudov ile Malik Karayev bir yıl süre ile Irak’a pratik için gönderildiler. Onlar bir yıl sonra döndüklerinde Malik Mahmudov ile siyasi mücadelemizi devam ettirmemiz konusunda ciddi karara vardık ve bir meramname (program) hazırladık. Meramname hakkında yalnız beş kişi bilgi sahibi idi. Ben takip eden süreçte yaklaşık iki yıl (1963-64) Mısır’da tercüman olarak çalıştım. Mısır’da bulunduğum ortam, siyasiler ile ilişkilerim bana çok önemli kazanımlar sağladı. Hatta orda bîr iki kez Türkiye ve ABD Büyükelçiliklerine giderek birileri ile tanışmak istedim. Ancak çekindim. Kendimce bu karara vardım ki, ben onlarla ilişki kurar isem sorun doğar, halkıma güven sarsılır, onları yurt dışına bırakmazlar. Mısır’da bulunduğum süre içerisinde yabancı siyaset adamları (belki de istihbaratçılarla) hiçbir temasımın olmamasına çalıştım.
Mısır’da bu ülkenin devlet adamları ile ilişkilerim oldukça seviyeli idi. Gerek Sovyetler gerek Mısır’ın siyaset adamları beni doğrulurı konuşan bir insan olarak görüyordular. Onlar birbirlerini aldattıklarında yanlışlıklarını anlatıyordum, bana bakıp gülüşüyordular. Ben söz konusu olduğunda Nasır’ ı da Kruşçev’i de eleştiriyordum. Siyaset dünyasında böylesine hareket istihza yaratıyordu.
Bir gün Luksor şehrinde Sovyet uzmanlarından bir grup ile Devlet Başkanları Kruşçev’i. Nasır’ı, Irak Devlet Başkanı Arifi, Azerbaycan Bakanlar Kurulu’nun başkanı Alîhanov’u, Cezayir Devlet Başkanı Ahmet Bin Bella’yı ve diğerlerini karşılıyorduk. Herkes konuklarla tokalaşıyordu, ben yalnız iki kişi ile, Ahmet Bin Bella ve büyük sanatkarımız Reşit Behbudov ile görüştüm, diğerleri geldiğinde elimi cebime koydum. (Şimdi bu hareketim kendime de garip geliyor) Bu davranışımdan dolayı bir soruşturmada geçirdim.
Benim kendi dünyam vardı.Herhalde iş arkadaşlarım beni delikanlı tercüman olarak görüyordular. Soruşturma döneminde Özellikle de Kruşçev’in Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşlerinden dolayı bir İki aşağılayıcı söz de sarf etmiştim. Baku ‘ye döndüğümde DTK (Devlet Güvenlik Komitesi KGB) Kruşçev ile ilgili sözlerimden ötürü beni cezalandırdı. Mısır’dan döndükten sonra Ben, Malik Mahmudov. Alim Hasayev ve Rafik Ismailov birkaç kez görüşüp dörtlü bir grup oluşturduk. Her birimiz 3 kişi seçmeli, bu üçlü gruplardan her bîri 5 kişiyi gruba celb etmeliydi. Bir süre geçtiyse de teşkilatı istediğimiz ölçüde kuramıyorduk (Tecrübesizliğimizin yanısıra DTK bizi sürekli izliyordu) İstediğimiz teşkilatı oluşturamayınca, her birimiz ferdi çalışmaya, daha çok propaganda faaliyetine başladık. Ben bütün gücüm ile üniversite ve doktora öğrencileri arasında milli şuurun canlanması yönünde propaganda yapıyordum. Hiç kimseye hesap vermediğim gibi bazı konuları yakın dostlarımdan da gizliyordum. Üçlü, beşli, yedili ve dokuzlu olmak üzere gruplar oluşturuyordum. Her grup ile de yalnızca kendim meşgul oluyordum, Bu süreç uzun bir süre ve güç İstiyordu. 1969 yılında Tolunoğulları Devleti (IX. yüzyıl) adlı doktora tezimi yazdım. 1971-74 yıllarında üniversitede artık öğrenci hareketleri görülmeye başlandı. Amacım geleceğe hazırlamaktı. DTK , bir teşkilatın faaliyet gösterdiğini biliyor, ancak bütün çabalarına rağmen ortaya çıkaramıyordu. (Artık sır değil: l keresinde üniversitede hocam Aliövset Abdullayev bana DTK’da benim gizli örgüt ve programım olduğu konusunda düşünceler olduğunu bildirdi. Ben, O’nu bunun doğru olmadığına inandırdım, ancak kendim yalan konuşmuştum. (Şimdi hocamdan özür diliyorum)
Ancak DTK bütün dikkati ile beni izliyordu. Ocak I975’de beni tutukladılar. DTK benim yanıma birkaç hoca ve öğrenci yerleştirebilmişti. Ben onları duymuştum. Ancak onları aldatıyordum. (Kim kimi?) Benim hiçbir hoca veya öğrenciye (hatta DTK ajanlarına) nefretim doğmuyordu. Bazen hatta DTK çalışanlarını bile günahkar görmüyordum. Bir tek düşmanım vardı. Sovyet İmparatorluğu. Diğerleri onun zavallı hizmetlileri idi. Bu zavallı generallere ve polislere de acıyordum. Benim işim zalim imparatorluğa karşı mücadele idi. Hainlere, satılmışlara tarih kendisi ceza verecekti, verdide.
Ocak 1975 Temmuz 1976 arasında hapis yattım. Aralık 1976’dan itibaren Azerbaycan ilimler Akademisi Salman Mümtaz Elyazmalar Enstitüsün ‘de çalıştım. Ebülfez ELÇlBEY mahkumiyetinden sonra göreve başladığı El Yazmaları Enstitüsü’nde de halkını azadlık uğruna örgütleme çalışmalarını aralıksız devam ettirdi. 1988 yılında başlayan ermeni saldırı ve provokasyonlarına karşı ilk direniş hareketini; Kasım 1988’de “Meydan Mitingleri’ni düzenledi.
16 Temmuz 1989’da Azerbaycan Halk Cephesi’ni resmen kurarak başkanı seçildi. Kızılordu’nun 20 Ocak 1990’da Bakü’de hayata geçirdiği katliama kadar çalışmalarını sürdürdü. Katliamın ardından dağılma sürecine giren Sovyetler Birliği ve Azerbaycan’da siyasi istikrar tamamen sarsıldı.
ELÇİBEY önderliğindeki Azerbaycan Halk Cephesi, Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık taleplerini açıkça dile getirdiler. Üç renkli ay-yıldızlı bayrak Parlamento binasına asıldı. Aralıksız sürdürülen çalışmalar sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti 18 Ekim 1991’de bağımsızlığını ilan etti. ELÇİBEY, Parlamentonun aldığı karar gereği 7 Haziran 1992’de yapılan ilk demokratik seçimler sonucu Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanı seçildi.
Göreve başladığı ilk günden itibaren ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygılı demokratik devlet yapısını oluşturmaya çalıştı. Rus ordularını Azerbaycan Cumhuriyeti’nden çıkardı. Devletin resmi dilinin Türkçe olduğunu ilan etti. Latin alfabesini uygulamaya koydu. Ermeni saldırı ve işgallerine Azerbaycan Halk Cephesi taraftarlarından oluşan gönüllü birliklerle karşı koydu. Ancak 4 Haziran 1993’de maruz kaldığı darbe sonucu Bakü’den ayrılarak Nahçıvan’ın Keleki köyüne gitti. 4 yıl süreyle kaldığı Keleki’den 31 Ekim 1997’de Bakü’ye dönerek 1995 yılında partiye dönüştürülen Azerbaycan Halk Cephesi Partisi’nin Genel Başkanı olarak siyasi çalışmalarını devam ettirdi. Bu süreçte kurduğu ve başkanı olduğu Bütöv Azerbaycan Birliği adlı teşkilatla da büyük ideallerini hayata geçirme çalışmalarını yürüttü.
Ebülfez ELÇİBEY uzun süre devam eden rahatsızlığının şiddetlenmesi üzerine tedavi görmek amacıyla 7 Temmuz 2000’de geldiği Türkiye’de 22 Ağustos 2000 Salı günü vefat etti…
“Ömrümün en hoş günlerinden biri 16 Temmuz 1989’da Azerbaycan Halk Cephesi’nin kurulması ve Cephe başkanı seçilmemdir.
En ağır sarsıntılarım 20-23 Ocak 1990 katliamı, Taşaltı olayları, Hocalı katliamı, Susa ve Laçın’da yaşadığımız ihanetlerdir.
En çok etkilendiğim, dostlarımı kaybetmektir. (Bütün anlamlarda)
Sevgim – Millete!
Vurgunluğum – Azadlığa ve adalete!
itaatim – Hocalarıma!
Borcum – Dostlarıma ve meslektaşlarıma!
Nefretim – Yalancılara ve iki yüzlülere!”
KAYNAK: www.ulkum.com
Yorumlar
“49) EBULFEZ ELÇİBEY (1938-2000)” yazisina 14 Yorum yapilmis
Yorum yap
Hocam ellerinize sağlık, vefalı bir kişi olarak eklediğiniz bu yazı ile ne kadar Türksever ve Türk birliğine önem verdiğiniz belliir. Allah sizden razı olsun.
Keşke Elçi bey ölmeseydi biraz daha hayatta kalsaydı Güney ve Kuzey Azerbaycan’in birleşmeleri için daha büyik adımlar atmış olabilirdi. Allah ruhunu şad eylesin.
tekrar size teşekkür ederim Yılmaz Hoca.
Aydın
Güney Azerbaycan
Allah rehmrt elesin
elcibey bu milletin tek vaelıgı tek güven yeriydi allah rahmet etsin
Allah ona rahmat eylasin va biz ganclar onun yolunu davam edacayiz.yasasin azarbaycan
Allah rahmet etsin,,,,,
RUHUN ŞAD OLSUN DEMEK İSDİYORUM İKİNCİ ATATÜRK. SENİN GİBİ DÜŞÜNEN VE GAYE SAHİBİ OLAN NESİL OLMAK İÇİN ÇALIŞALIM VE ÇABA SARFEDELİM Kİ KİM OLDUĞUMUZU,NERDEN GELDİĞİMİZİ TANIYALIM UNUTMAYALIM…
qelbinde azadliq eshqi olan her kes Elchibeye borclu…
Qebri nurlu olsun.Amin.
NE SAGLAM ADAMMIS YAHU!YERİ DOLDURULURMU BİLMEM?RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ(*
–MEGERSE ÜLKEMİZ VE ONLAR NASILDA SAGLAMDAYMISIZ!SİMDİ ANLASILIYOR;(
Bir var dilde deyim,bir var ürekden deyim.ürekden deyim:ALLAH size rehmet elesin.eşidib bildiyim budurki prezident ola-ola kasib olub,MERD dünyasini deyişib.kasib ve merd bax budur.”Merd ve xalqimizi seven” dövlet başçilarina Allahdan rehmet dileyirem! VETENİMİZ SAGOLSUN.!!!
Sevgim – Millete!
Vurgunluğum – Azadlığa ve adalete!
itaatim – Hocalarıma!
Borcum – Dostlarıma ve meslektaşlarıma!
Nefretim – Yalancılara ve iki yüzlülere!”
hakkaten anlam var bu sozlerde kıymetını bılelım kecmısımızın
Ben atatürkün askeriyem diyen,
Bağımsızlık için,ya istiklal ya ölüm diyen
Bu uğurda dost gibi görünenlerden darbe yiyen
Hedef turan büyük türk dünyası diyen
Bir lider bir önderdi ELÇİBEY.
Mekanın cennet olur inşallah büyük lider.
Dünya durdukça türk,lük duracak
Geride kalan bozkurtlar büyük türk dünyasını kuracak
Saygılar Allah,a emanet olun..
Elcibey hayatda olsaydi ben de Elcibey askeri olurdum..
turk dovletini yalniz turk idare de bier o heqiqi turk idi
türkiyeden ) Allah sana rahmet eylesin seni toprağa diyil kalbimize gömmüşüz bu sevgiyi hiç bi zaman elimizden alamazlar kalbimizi yerinden çıkarsalar bile BÜYÜKSÜN