48) KIBRIS, GİTTİ GİDİYOR!!!

Yayin Tarihi 16 Kasım, 2008 
Kategori SİYASİ

BAĞIMSIZLIKTAN BİLİNMEYENE,

KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ

kktc-bayragi.png

Bugün 15 Kasım 2008. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 25. yılı. Yani 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan dokuz yıl sonra kurulan “Yavru Vatan” KKTC’deki Türkler 34 yıldan uzun bir süredir kavgasız yaşarken, KKTC de çeyrek asırdır var olmaya çalışıyor. Bugün Türkiye’de pek az yerde “KKTC’nin 25. doğum günü” sebebiyle etkinlik (sempozyum, panel, konferans ve resepsiyon vs) var. Bu önemli gün neredeyse unutulmuş, hatta bizzat KKTC’nin yeni yöneticileri tarafından unutturulma aşamasına getirilmiş. Zira, Beşparmak Gazetesi’nin bugün Ankara’da düzenlediği “Dünden Bugüne Kıbrıs” başlıklı ve içinde çok değerli konuşmacıların ve temsilcilerin bulunduğu panele KKTC Ankara Büyükelçiliği temsilci göndermemişti. Gene bu etkinlikte öğrendiğimize göre; KKTC’nin üç aydır Türkiye’de büyükelçisi yok. Oysa bu ülke “yavru vatan Kıbrıs”ı tanıyan tek ülke ve tek “Ana vatan!” KKTC, sadece Türkiye gibi diğer bazı ülkeleri de dikkate almamış. Roma, Londra ve Zürich gibi başkentlerdeki KKTC temsilcilikleri de epeydir “temsilcisiz” imiş.

Temmuz 2008’le birlikte Kıbrıs hakkında, Türk ve Rum liderleri görüşme sonucunu ortak açıklamalarında “tek egemenlik, tek vatandaşlık” söylemiyle dillendirdiler. Bu gelişme o zaman Türkiye’deki suni olduğu izlenimi veren, “Ergenekon” gündeminin gölgesinde kaldı. Kıbrıs’la ilgili bu önemli gelişme, sanki gizli bir el tarafından “Türkiye’nin gündeminden cımbızla çekildi.” Oysa Kıbrıs, yaşları 50’den yukarı olanların hayatlarının bir parçası gibiydi. Adeta Kıbrıs’la doğup, onunla büyüdü, ona “yavru vatan” diyerek yaşları ilerledi. Kıbrıs, AB havucunun gösterildiği tarihte başlanan bir süreçle ve 2003 yılından itibaren artan ivmeyle, “Kıbrıs halısı” hem Kıbrıslı Türklerin, hem de Türkiye’nin altından bilinçli bir şekilde çekilmeye başlandı. Ya da bir başka ifadeyle Kıbrıs, Türkiye’nin gündemine bile giremeyecek hale getirilerek, adeta denizdeki sahipsiz sandal gibi Türkiye’den uzaklaşırken ve buna hemen başkaları sahip çıkarken, Türkiye olarak akıl almaz bir aymazlığı sergilemeye başladık. Üstelik içinde yıllardır güvenlikleri için mücadele ettiğimiz soydaşlarımızın, Türkiye ile AB üyesi olamayınca, kimliklerini bile değiştirebilecekleri bir başkalaşımı göze alarak, AB üyeliğine Rumların “tek egemenliği” ve tek “Kıbrıs vatandaşlığı” aldatmacası altında girmeye razı olduklarını izlerken…

(…………)

50 yaşın üstündeki Türkiyeli Türklerden biri olarak, Kıbrıs’la ilgili yaşadıklarımı kısaca  özetledikten sonra, adanın Türkiye ve Batı-ABD açısından önemine, BM ve AB şemsiyesi altındaki görüşmelere, son yıllarda Doğu Akdeniz’in deniz yatağındaki petrol yataklarının varlığına özetlerle de olsa yer vermeğe, adanın avucumuzdan kaymakta olduğunu da bir garabet anlayışıyla değil, Türkiye’nin milli çıkarları, Kıbrıslı Türklerin benlikleri açısından kaygıyla değerlendirmeye çalıştık…

Türk-Yunan ilişkilerinde, İstiklal Harbi hariç, masada kaybeden taraf hep Türkler oldu. Arzu etmesek de, Kıbrıs konusunda da benzer akıbet bekliyor gibi. Zira “ılımlı” Hristofyas bile Kıbrıs’taki soydaşlarımızın güvenliği için tutulan TSK birliklerini “işgal kuvveti” olarak tanımlıyor. Şayet eşit egemenliğe dayalı bir çözüm geliştirilmezse, Kıbrıslı Türklerin kimliklerini kaybetmelerini adım adım izleyeceğiz. Hem de burnumuzun dibindeki bir adada iken. Ya kimliklerini yitirecekler, ya da bunu kabul etmeyip adadan ayrılacaklar. Her ikisi de Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea ve Enosis’ine hizmet edecek, adadaki Türkleri silecektir…

Bu saatten sonra Türkiye’nin doğrudan müdahil olması da mümkün görünmemektedir. Zira her ne kadar Türk hariciyesinde çok değerli diplomatlar mevcutsa da, bu iradeyi kullanmak siyasi iktidarların elindedir. Ancak, görünen o ki, bu iradenin iktidara geldiği günlerden beri Kıbrıs’ta şaşan pusulası bir türlü doğruyu gösterememektedir. Türkiye’de iktidarı ve muhalefeti artık suni ve içine gömüldüğü gündemlerden kurtularak başını kumun içinden çıkarmalı, son bir hamleyle Kıbrıs görüşmelerinde müdahil olmalı, adadaki Türk toplumunun en azından 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti sırasındaki hakları kotarılmalıdır. Tabii, onların can ve mal güvenliği ön plana alınmak suretiyle.  

Türkiye, Doğu Akdeniz’de deniz yan hudutlarını belirlemeli, deniz yataklarındaki hissesine düşecek milli çıkarlardan “masa başında” veya aymazlık sonucu yeni kayıplara uğramamalıdır. Bu konuda bir “mirasyedi” gibi davranabilecek zenginlikleri çok gerilerde bırakmıştır zira… Lütfen herkes benim gibi Kıbrıs’la ilgili yaşadıklarını gözden geçirsin. Bu “Yavru Vatan” için neler yapmıştık, bir düşünsün! Bu yavru vatanı bir kez tamamen yitirmiştik, 1974’te bir ucundan tutmayı başardık, şimdi o ucu tekrar avucumuzdan kaydırmayalım… Biline ki, biz içerde “körebe” oynarken ve ilgisiz kalırken Kıbrıs, Türkiye sahilinden unutulmuş bir sandal gibi gittikçe açılmakta, Ada’da ise sessiz ve derinden Sirtaki oynanmaktadır… Kıbrıs’ta oynanan Sirtaki’ye “Dur!” diyecek, yeni ve “milli” bir yönetim gereklidir. Türkiye ve Kıbrıslı Türkler, bu arayış içinde adı unutturulmaya çalışılan KKTC’ye, Rauf Denktaş gibi “milli”, davayı sürükleyebilecek enerjiye sahip yeni ve genç bir lideri bulup, onun bayraktarlığına destek olmalıdır.

Yoksa Kıbrıs da, Kıbrıslı Türkler de gitti gider…

Doç. Dr. Celalettin Yavuz
TÜRKSAM Başkan Yardımcısı

NOT: Bu Yazının Giriş ve Sonuç bölümü yayınlanmıştır.

Tamamını http://www.turksam.org/tr/a1525.html okuyabilirsiniz.

Sayın Yavuz’a teşekkür ederiz.

Paylaş:

Yorumlar

“48) KIBRIS, GİTTİ GİDİYOR!!!” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. oğuzhan oğuz yorum tarihi 17 Kasım, 2008 23:35

    MİLLİ KIBRIS SORUNUMUZU,VER KURTUL OLARAK GÖREN,KIBRIS;I TÜRKİYENİN SIRTINDA YÜK GİBİ KABUL EDEN,KIBRIS ,KIBRISLILARINDIR DİYEREK,RUMA ÇANAK TUTAN GAFLET,DALALET VE HATTA HİYANET İÇİNDE OLANLARI,TARİH DE BU MİLLET DE UNUTMAYACAKTIR VE AFFETMEYECEKTİR.AB;YE GİRME HAYALİ İLE KIBRISI SATMAYA KALKIŞAN MÜTAREKE BASINI VE DAMAT FERİTLER,TARİHİN KARANLIK SAYFALARINDA YERLERİNİ ALMIŞLARDIR.YERLİ MAKARYOSLARA,YERLİ HIRİSTOFYASLARA LANET OLSUN.EY KIBRIS TÜRKÜ:SEN DE GERÇEKLERİ GÖR ARTIK.TALAT VE ONUN 2,5 (İKİBUÇUK) ADAMINDAN KURTUL.1967 LERDE,KIBRIS;A TEK BAŞINA KAHRAMANCA ÇIKARMA YAPAN DENKTAŞ,SİZLERE EN GÜZEL ÖRNEK DEĞİL Mİ?RUMUN VE YERLİ RUMLARIN İFTİRALARI İLE HAREKET ETME.RUMA VE YERLİ RUMLARA KANMA.DENKTAŞ DÜŞMANLIĞI KİMSEYE BİRŞEY KAZANDIRMAZ AMA ÇOK ŞEY KAYBETTİRİR.BU KAHRAMANINA SAHİP ÇIKALIM.GERÇEK VATANSEVERLER İLE SAHTELERİNİ,BİRBİRİNDEN AYIRALIM.

  2. esraünal yorum tarihi 5 Şubat, 2009 19:59

    tabii.tabii.denktas kime ne kazandırmıstır sizce.yoksa onun arkasındaki güc nedir.büyük güc nerden gelmektedir.neden sizce halkına katkı yapamamıs bu insan neden bukdar desteklenmektedir.ve dokunulmaz yapılmaktadır.arkasındaki gücün millet olmadıgı bellide.burda yoksa vatan degilde korunmak istenen.büyük cıkarları olanlar.bu vatan hikayeleriyle gerceklerin üstünümü örtüyor.görünene degil önemli olan görünmeyeni görmek.derine bakabilmek.

  3. esraünal yorum tarihi 5 Şubat, 2009 20:02

    ah ah bu cıkarlar pardon kıbrıs nereye gidiyor.bence kıbrıs hiçbiryere gitmiyor.durugu yerde duruyor.ama bazılarının cıkarları elden gidecekde.bunun telasındalar.

Yorum yap