450) Suriye Kumpası

Yayin Tarihi 2 Kasım, 2019 
Kategori SİYASİ

Suriye Kumpası

9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekâtı ABD Başkanı Trump’ı çileden çıkardı. Aynı gün Erdoğan’a öyle bir mektup yazmış ki yenilir yutulur gibi değil. Bir hafta sonra Suriye pazarlığı için Ankara’ya gelen ABD heyeti sızdırınca mektuptan haberimiz oldu. Cevap mı? Beklemede…

Erdoğan, gazetecilerin arabuluculuk teklifi Trump’tan mı geldi sorusuna;

“Evet. Şimdi de Trump’a bir teklifimiz oldu. Biz dedik ki bir heyet gönderin. Çünkü ‘Ateşkes ilan edin’ diyorlar. Bizler asla ateşkes ilan edemeyiz. ‘Sizin teklifiniz vardı 20 mil, öbür tarafında Irak sınırına kadar. Biz şu anda bu 20 mil teklifinizi, Irak sınırından da 444 kilometre batıya olan bu bölgeyi tamamıyla boşaltmanın gayreti içerisindeyiz. Kimden? Terör örgütünden. Bunu boşaltana kadar bizim ateşkes ilan etmemiz mümkün değil.’ dedim. Sayın Trump benim bu teklifim üzerine, önce Mike Pence ve Ulusal Güvenlik Danışmanı O’Brien’ı Türkiye’ye gönderiyordu. Fakat daha sonra galiba Pence’i gönderme kararını aldılar.”

Demek ki, Erdoğan’ın teklifi üzerine masa, Barış Pınarı Harekâtının durdurulması için kurulmuştur. Erdoğan’ın “teklifimiz oldu” dediği ile Trump’ın güvenli bölge için Harekât öncesinde “teklifini ettiği, 20 mil, öbür tarafında Irak sınırına kadar.” devam eden şerit birbirine karıştırılmamalıdır. ABD’nin kabulü üzerine 16 Ekim’de masa kuruldu ve çalışmaya başladı. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanına dengi olmayan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence oturdu. Dört saat süren görüşmeden sonra anlaşma sağlandı. İlk haber, Erdoğan’a teşekkür eden Trump’tan geldi.

ABD ile mutabık kalınan 13 maddelik anlaşma metninin sakıncalı maddeleri aynen şöyledir:

1) Md. 5- Türkiye ve ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda DEAŞ (IŞİD)’la mücadele faaliyetlerinin devamında kararlıdır.  Bu, önceden DEAŞ kontrolünde olan alanlarda yaşayıp yerinden edilen şahıslar ile alıkoyma merkezleri hususlarında uygun şekilde gerçekleştirilecek eşgüdümü de içerir.

Burada, Barış Pınarı Harekâtı’nın hedefi, yalnız DEAŞ (IŞİD)’la mücadeleymiş gibi gösteriliyor. Bu doğru değil, kabul edilemez. Bir de, Türkiye’ye, bu terör örgütünün yerinden ettiği şahıslarla ilgili yeni görevler yüklemektedir.

2) Md. 6- Türkiye ve ABD, terörle mücadele harekâtlarının yalnızca terör unsurları ile bu unsurlara ait barınak, sığınak, mevzi, silah, araç ve gereci hedef alması gerektiği üzerinde mutabık kalır.

Bu madde ile, bölücü terör örgütü YPG’nin adından bahsedilmediği gibi, bir de “yalnızca terör ‘unsurları’ ile mücadeleden” bahseden kısmında, Suriye’deki terör örgütünün partisi PYD’nin korunacağı kayıt altına alınmaktadır. Demek ki, Türkiye, Suriye’de “özerk bir yönetim”in (Irak’ta olduğu gibi) kurulmasını kabul etmektedir. Hani Suriye’de bölücü yapılanma olmayacaktı!

3) Md. 7- Türk tarafı, Türk kuvvetleri tarafından kontrol edilen güvenli bölgedeki tüm meskun mahal (güvenli bölge) sakinlerinin dirliği ve güvenliğini sağlayacağını taahhüt eder. Sivillerin ve sivil altyapının zarar görmemesi için azami dikkati göstereceğini vurgular.

Türkiye Silahlı Kuvvetleri bölücü terörle mücadele için oradadır. ABD’nin en ağır silahlarla donatıp eğittiği PYD’li teröristlerle mücadelede, “güvenli bölgedeki tüm meskun mahal sakinlerinin dirliği ve güvenliğini” nasıl sağlayabilir? Böyle bir sorumluluğu nasıl yüklenebilir? Irak gibi Suriye’yi de mahvedenlerin başında ABD yok mu?

4) Md. 9- Her iki taraf Türkiye’nin, YPG ağır silahlarının toplanması ve YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzilerinin kullanılmaz hale getirilmesi dâhil millî güvenlik kaygılarının giderilmesini teminen, bir güvenli bölge kurulmasının devam eden önemi ve işlevselliğinde mutabık kalır.

Bu madde ile ABD kendi suçunu meşrulaştırmak istemektedir. ABD, NATO müttefiki Türkiye’ye karşı terör örgütü YPG’ye övünerek verdiği binlerce tır dolusu ağır silah ve mühimmatın toplanmasından birinci derece sorumlu değil mi? Uluslararası hukuka göre en ağır suçlardan biri işlenmiş olmuyor mu?

5) Md. 10- Güvenli bölge, evvelemirde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde olacak ve her iki taraf güvenli bölgenin her veçhesiyle uygulanmasında eşgüdümü artıracaktır.

Güvenli Bölge, ABD’nin “kara gücüm” dediği terör örgütü YPG’nin bölgeden temizlenmesi için Türkiye’nin temel şartıdır. ABD’nin burada, “eşgüdüm” kılıfı altında yetkili kılınması, engelleyici olacağı için son derece yanlıştır.

6) Md. 11- Türk tarafı Barış Pınarı Harekâtına Güvenli Bölge’den YPG’nin 120 saat içinde geri çekilmesini teminen ara verecektir.

Diyelim ki YPG, Güvenli Bölge’den çekildi. “Barış Pınarı Harekatı” sona mı erecek? Evet. Buna göre, YPG/PYD/PKK 32 kilometre güneyinde de olsa, Suriye’de kalmıyor mu? Harekât, bunca şehit ve gazi vererek, bunca yıkımdan ve dünyayı karşımıza aldıktan sonra bunun için mi yapıldı?

Suriye Kumpası-2

9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekâtı, bir hafta sonra 17 Ekim’de ABD ile gerçekleşen 13 maddelik “Ankara Anlaşması” ile durduruldu. Geçen yazıda bu konuyu incelemiştik. Bu anlaşma yeterli görülmedi ki, beş gün sonra 22 Ekim’de Putin’in daveti üzerine 10 maddelik “Soçi Mutabakatı” gerçekleştirildi.

“Mutabakatın”’ izaha muhtaç ve sakıncalı gördüğümüz maddeleri:

Mad. 1) “Her iki taraf Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye’nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler.”

Bu kavramlar Astana, Soçi ve Ankara zirvelerinde hep tekrarlandı. Buna rağmen uyum sahada bir türlü sağlanamadı. Çünkü, tarafların bu kavramlara yüklediği anlam farklı görüldü. Buna göre ABD ve İsrail, PKK/YPG terör örgütleriyle, ülkenin mevcut millî ve üniter yapısını federal rejime dönüşmesi mücadelesi vermektedir. Eğer bu sağlanırsa, “Suriye’nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğü” nasıl korunabilir? Aslında bunun cevabı Irak’ta açıkça verildi. BOP’a göre rejim “Irak Federal Cumhuriyeti”’ne dönüştüğünde yaşandı. Şimdilik ülkenin sınırları içinde kalındı, ama siyasi birliği de, toprak bütünlüğü de kalmadı.

Türkiye, bölücü PKK/YPG terör örgütünün Akdeniz’e ulaşacak koridorla kuşatılmayı engellemek ve sınır güvenliğini sağlamak üzere Cerablus, El-Bab, Afrin ve Barış Pınarı Harekatı’nı gerçekleştirdi. Buralarda bazı tasarruflarda bulundu. Bu uygulamayı, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği” ilkelerine aykırı gören Rusya, İran ve Suriye’yi derinden endişelendirdi. Putin’in daveti üzerine, ABD ile imzalanan “Ankara Anlaşması”’ndan hemen beş gün sonra Erdoğan’la “Soçi Mutabakatı”’ gerçekleştirmesi buna delalet eder. Bu da, Putin’in inisiyatifi ele alma ihtiyacından başka nasıl izah edebilir?

Mad. 2) “Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar.”

Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle, yani sivrisinekle değil, bataklığın kurutulmasıyla mücadeleden bahsedilmesi, yerindedir ve çok önemlidir. Ancak, terörizme güç veren silahlı örgütlerin adlarının bile söylenememesi dikkat çekicidir. Eğer bu durum, taktik bir hesaba değil de, taraflar arasındaki farklı görüşe dayanıyorsa ilk adım yanlış atılıyor demektir.

Bu maddede yer alan, “ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma” ifadesinden kastın ne olduğu ve nasıl boşa çıkarılacağı izaha muhtaçtır. Devletler arası ilişkilerde, özellikle de güvensizlik ortamında muğlak beyanlar çözüme değil, ihtilafın artmasına zemin hazırlayabilir.

Md. 3) ve 8) Bu çerçevede, Tel Abyad ve Ras Al Ayn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir.

Demek ki, batıdan doğuya 120 km ve Türkiye sınırından 32 km güneye uzanan alanda yerleşik statüko korunacaktır. Tamamda, İDLİB’den 1 milyon, Türkiye’den 1 veya 2 milyon sığınmacı nereye yerleştirilecektir? Bir de buna güvenlik ve gönüllülük şartı eklenirse… Araştırmalara göre sığınmacılar hakkında Türk vatandaşlarının yüzde 92’si yurtlarına gitsin, sığınmacıların ise, yüzde 67’si Suriye’ye gitmek istemiyoruz diyor. Anlaşılan o ki, sembolik sayıların dışında sığınmacılar Türkiye’de kalacaktır.

Bağımsız devletçik verilmezse, İDLİB’deki terör örgütü HTŞ’ye, hangi statü verilecek ki razı olsun? Yoksa gözlerini Türkiye’ye dikecekler?

Mad. 4) Her iki taraf Adana Anlaşması’nın önemini teyit eder. Rusya Federasyonu mevcut koşullarda Adana Anlaşması’nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır.

Önemli ve Türkiye’nin müdahale meşruiyetini güçlendirici bir madde. Tabii Türkiye yönetimi bunu samimiyetle ister ve Suriye ile görüşmeyi kabul ederse.

Md.5) Rus askeri polisi ve Suriye sınır muhafızları, Barış Pınarı Harekât alanının dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km’nin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere girecektir. … Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır.

Burada Erdoğan’ın Fırat’tan Irak sınırına kadar 444 km.de, güneye doğru 32 km.de güvenliği biz sağlayacağız hedefi kabul edilmiyor. Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır ifadesindeki “Kamışlı şehri hariç” ibaresinin anlamı nedir? Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın; “Kamışlı’ daki Ermenilerin (3000) güvenliğini Putin ile görüştüm. Bana teminat verdi, teşekkür ettim” demesi konuya açıklık getirmiyor mu? (https://www.turkishnews.com/tr/content/2019/10/29/feym-grubu-mesaji-ermeni-faaliyetleri-29-ekim-2019/)

ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatlarda: PYD terör örgütünün 32 km güneyde çekilmesi süetiyle meşruiyeti ve varlığı kabul edilmektedir. Hâlbuki Suriye’de tek bir terörist kalmayıncaya kadar harekât devam edecekti. Türkiye dar bir alana sıkıştırılmak isteniyor. Türkiye bundan sonra Suriye’de, ABD ve Rusya’yı karşısında görecektir. Dünya kamuoyunda, Türkiye düşmanlığı artmış, suç örgütü YPG/PYD sempati kazanmış görünüyor.

Önemli bir not bilgisi: “Soçi Mutabakatı”’nın Türkçe’ye tercümesinde ve basına dönük konuşmalarda bazı hususların bulunmadığı iddia edilmektedir. Buna açıklık getirilmesi şarttır.

Sadi Somuncuoğlu

https://millidusunce.com/

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap