444) Türk Kültüründe Kukla
Yayin Tarihi 17 Mayıs, 2024
Kategori KÜLTÜREL
Türk Kültüründe Kukla
İfadenin yetersiz kaldığı insanlar bazı sembollere ihtiyaç duymuşlardır. İnsanlar, anlatılmak istenmesi için ritüellere bağlanmıştır. Gizli olanı, görülemeyeni, anlaşılamayan ve en etkili yol ritüelleridir. Doğanın kaygısını azaltma ve Kendinden olan ya da kendine yakın olan bir nesneye bağlanmanın gerekliliği duymuştur. Manevi sıkıntıyı bastırma, test etme adına bazı totemler miktarı. Bu totemlere olan inanç, İnsanlar arasında bir rahatlama ve faydacı bir durum ortaya çıkıyor.
Mısırlılar, Yunanlılar, Hintliler ve Çinliler gibi medeniyetler ritüellerinde kukla kullanmıştır. Türkler de Şaman geleneği içerisinde diğer dünya medeniyetleri kukla gibi kullanmıştır. Şamanlar, dini ritüellerde bazı soyut kavramları somutlaştırmak amacıyla ölüm, ruhlarla temas gibi soyutlama amacı taşıyan ayinlerde kukla kullanımına başvurulmuştur. Hatta Özbeklerde ölen yakınlarının kuklasını yapma geleneği vardır. Gök Türk Devri Türk Mezarlarda ölenin tasviri kumaştan kukla (tulu) kullanılmıştır. Kumanlar ölülerinin Üzerine büyük bir tepecik yapılıyor ve onun üzerine de bir insan heykeli dikiliyor.
Şamanizm, Türklerin varlığında etkin olarak hissedilen bir inanç sistemidir. Şamanlar dini lider olarak toplumsal yaşamı etkilemekte ve kültürel değerlerin devamında önemli rol oynuyorlar. Şamanların ayinleri oyun olarak adlandırılmakta ve mitler ve ritüeller kuklalarla tiyatral bir biçimde canlandırılmaktadır. Oyuncu olan “Şamanların “Manyak” adı Verilen kıyafetlerin üzerinde Ülgen’in 9 kızı ya da çeşidini sembolize eden kuklalar bulunur. Bunlar şamanlara yol gösterir ve yardım eder.
Türklerde sadece dini ritüellerde değil, ayrıntıların kaydedilmesi için kukla kullanımı söz verilebilir. Rudenko’nun (2001, s. 395). Başkurtlar üzerine yaptığı araştırmalarda bunun örneğini görmek mümkündür. Başkurt Türkleri arasında yaygın bir tedavi şekli olan kurban kesmeden söz verir. Kullanılan kurbanların kaz ve horoz olduğunu ifade eder. Tedavinin uygulandığında kız ve erkek iki adet kukla yapılır ve bu kuklalar ekmek ve lapa ile birlikte bir kovaya konur. Otçu canlı horozu alıp etrafında dönerek üfleyerek hastalık kovar. Urallar bölgede, özellikle Kara-Kıpçak Başkurtlarda sıklıkla rastlanır.
Şaman olduklarında kuklalar, alâde Kullanılan basit şeyler değildir; çünkü ortaya çıktı ruhu olmaz. Ancak kuklalarda büyülü ve olağandışı bir gizem söz konusudur. Şamanlar kuklalara canlı, etkileyici ve olağanüstü bir vasıf yükledikleri için özellikle kullanmakta fayda görmüşlerdir. Bu konuda Kirby (1975, s.18), bir şamanın, doğaüstü gücüyle kullandığı kuklayla kâhinlik yaptığını ve vantrilog gibi konuştuğunu belirtir. Bu da insanlar üzerinde sanki kukla kendi başına konuşuyormuş gibi göründüğünü ve bu şekilde kuklaların güçlendiğini ifade eder. Şamanların kuklalara ruh verme işleminde, hızlı bir şekilde figürleri hareket ettirdiğini ve hileli başvurulan yerlere başvurular anlatılır. Bu şekilde izleyenlerin de büyüsel bir uygulanmış gibi belirtirni belirtir. Ölümün büyük kuklalarla temsil edildiği ve bu kuklaların ortadan kaldırılıp iplerle oynatılan tahtadan bir kuşun canlanışıyla doğum temsil edilmektedir.
Orta Asya Türklerinden Özbeklerde kukla geleneği oldukça yaygındır. Özbeklerde Kukla oyununun iki farklı şekli vardır. Bunlar çadır hayal ve ipli kukla türleridir. Dest Korçak ya da diğer adıyla Kolçak adını el kuklasını temsil eder. Her ne kadar bu kukla geleneğinin Acem kökenli olduğu ifade edilse de bunun böyle olmadığı Özbeklerin ölülerini bazen saklanmadığı ve törenlerde kayıtlara geçmiştir. Amaç ata kutsallıklarının yaşatılmasıdır ve bu eylem sürecinde kuklalarda ritüelleşmiştir.
“İlk kuklalar-eklemli parçalar ve menteşeli maske formülü-ilkel toplumların büyüyüp gelişmesi dini törenlerinde kullanılıyordu” (Güler, 2007, s. 212). “Türkistan’daki bahşılar bilgileri Sağaltırken kukla kullanıyorlardı. Altaylıların tözlerinin çoğunun bebekleriydi” (And, 1974, s. 253). İsimleri ne olursa olsun kolkorçak da kabarcuk da ilkel dinlerin ibadet araçlarından olan dinî oyunlardandır” (Sevin, 1968, s. 10). Denilebilir ki Türkler, kuklaları çok amaç için kullanmıştır. Hatta Baltacıoğlu (1975) kuklanın ilk kullanıcılarının Türkler olduğunu diledi getirir. Bunun ispatında Rus bilgilerinin yaptığı kazıları örnek gösterir. Bu kazılarda Türk yöneticilerin değerli eşyalarıyla birlikte yerleştirilmiş ve içerisinde kuklalara yerleştirilmiştir.
Hüseyin Baydemir, Özbek Koğırcak (Kukla) Tiyatrosunun makalesinde Türklerde kullanılan kukla kelimelerini birçok eserde tedavi etmiş ve kuklanın Türklerde ortak birkaç kelime üzerinden gösterdiniz. Kukla, Divanü Lügati’nin aksine farklı söyleyişlere -T- Türk ile başlamak üzere Uygur, Çağatay, Kırgız, Kazak, Tatar, Başkurt Türkçelerinde genellikle “bebek” anlamlarında kullanılmaktadır. “DivanüLugat-BT-Türk’te“ Kudhurçuk:kız bölgenin insan suretinde yaparak oynadıkları bebek, kukla” (Atalay 1985, I, 501) olarak geçer.” (Baydemir, 2011,S. 65)
Kukla konusuyla ilgili veriler tarihi XI. ile XII. yüzyıllarda İran’da da görülür. Konuyla ilgili eserlerden biri Gazali’nin “îhya-ül-ulum” adlı eseridir. Eserde gece kıyafetlerinde kuklalarının kuklaları oynatması gibi insanların davranışlarının bir üst perdeden Benzer şekilde yönetilerek ifade edilir. Özellikle iki ucu kukla göze çarpmaktadır. bunlardan biri çadır hayal, hayma-i şebbazi gibi adları olan “ipli kukla”, diğer de, kol korçak yani “el kuklası” idi (Aygün, 2012).
Metin And, Türk Tiyatrosu adlı eserinde Türk kuklası hakkında araştırma yapan Spies, Houtsma, Pavet De Courteille ve Jacop’un yanlış yönlendirmelerinden söz ediyor. Jacop, “Çadır Hayal ettiklerindeki kelimesini gölge oyunu olarak tanıtmış ve bu şekilde uzunca bir süre devamvar. Ve bu konuda “Çadır Hayal”in içindeki hayal kelimesini gölge oyunu bulunmadığı ve birçok yerde bu yerde kukla için dağıtılmaktadır. Türk kuklası ile ilgili araştırma yapan araştırmacılar “…aslı bebek ve kukla oyunu olan kavurcak, kıvırsak, kıvırcak, kavurucu, köğurcak, kurçak, kursak, kaurcak, kuçak, korçak, kabarcuk sözlüklerine kukla ve bebek işinin yanındaki gölge oyunu görüntüsünün ortaya çıkması da yanlış olarak verilmişlerdir (And, 1969, s. 82-83).
Ayrıca lu’betbölgede yer alan 11. ve 15. yüzyıllar arası dönem eserlerinde yapılan çevirilerde lu’bet, “kavurcak, koğırcak” olarak çevrilmiştir. Farsça yazma geleneğinin edebi dildeki sonuç olarak lu’bet kullanılmıştır. Nizami’nin Hüsrev ü Şirin mesnevisinin tercümesi içinde lu’bet geliştiricileri kovarcak olarak çevrilmektedir. Tasavuffi geleneğine uygun olarak yer ve gök çadıra(hayme), insanlara da oyuncaklara, kuklalara(lu’betan) benzetilmektedir. Fuat Köprülü, lu’betan’ düzenleniyor Özbeklerin çadır hayal’i gibi kukla olduğu ifade etmektedir. (Ve, 1969). Hanlıklar Dönemi’nde Türkistan’da kuklacıların etkin olduğu ve gösteriler faaliyetleri biliniyor. “Kuklacıların Risalesi-i Koğırçak’ (Risale-i Lu’bet) adlı bir de risalelerinin var olduğuna inanılır.12″ (Baydemir,2011, s. 67). Hamdullah Hamdi’nin XV. yüzyılda yazdığı Yusuf u Züleyha adlı eserde:
“Beni bir lu’b ile şikar itdi
Çün hayalini aşıkar itdi.” (Ve, 1969, s. 86-87).
Türklerin Orta Asya’dan gölge oyunu değil kukla getirdiklerini ve gölge oyununun, Casusların yanlış yönlendirmelerine rağmen Türklerde görüldüğü anlaşılmaktadır. Kukla geleneğin çok eskilerinden Türklerin kültürün yaşamında yer almaktadır. Nevâî’nin konusuyla ilgili Hayret’ül Ebrâr adlı mesnevisi, Kemaleddin Mîr Hüseyin Vâiz Kâifî’nin Fütüvvetnâme’si-Ben Sultanî’si ile ilgili çadır cemal (el kuklası) ve çadır hayalin (ipli kukla) çok yaygın bir şekilde kullanılmasını dilemektedir. Edirneli Nazmi, Divan-ben Türk-Basit eserinde kukla gösterilerinden şu şekilde bahsedilmektedir:
“ Donanurlar dayanurlar gurur ile gezerlişte hep
Sanasub quqlalardur qalqıpşurlar onun biri dik dik”(Atasoy, 1997, s. 36).
Bu beyitten de anlaşıldığı gibi kukla oyununun daha 16’ncı yüzyıl Osmanlı’nın günlük hayatında mevcut olduğunu görüyoruz.
Kukla, Anadolu’ya gölge sahnen başlamadan önce ortaya çıktı. Her ne kadar 17. yüzyıla kadar kukla ile isimlendirilmese de Anadolu köylerinde kullanımı devam etmektedir. Günümüzde köylerde kukla kullanımı devam etmektedir. Denilebilir ki ilk Türk Devletlerden sonra Selçuklular döneminde de kukla kullanımı söz konusudur. Selçuklular 13. yüzyılda Sultan Veled’in divanında da gerekli kukla ifadesine rastlanır.
Osmanlı Devleti’nin dönemlerinden itibaren kuklalar, özellikle Anadolu köylerinde kullanılmaktaydı. Orhan Bey’in evlenme merasiminde de kukla ticari markası. Orhan Bey’in Bizans prensesi ile evliliğinde ortaoyunu, meddah ve kukla oyunları sergilendi. “Türklerin Anadolu’yu yurt edindikleri ilk asırların yazılı metinlerinde görülen “kukla”, daha sonraki yüzyıllarda Anadolu insanının sosyal ve kültürel olarak yer almıştı, dinamizm gelişmiş, belirginleşmiş, kültürel yapı içinde çeşitlilik ve süreklilik göstermiştir” (Yakıcı,2009, s. 39).
Osmanlı dönemi festivallerine ait bilim yatağı-i besmele (şehzadenin ilk derse) başlıyor), velâdet-i hümayun (padişahın çocuğunun doğumu), sûr-i cihâz (saray mensubu sultanların evliliği) ve kazanılan zaferler için eğlenceler tertiplenirdi. Bu festivallerde kukla Şirketin değiştirilmiş hatta bazı yerli ve yabancı tarihiler tarafından yazılı eserlerde belirtin. Osmanlı dönemi kutlamaları ve törenler yılın bahar mevsiminde genellikle yapılır ve bu iş saray eşrafı için tekerrür etmeyen bir durum arz ederdi. Tac giyme törenlerinde ölenlerin yerine yeni umutlar için dualar edilir ve bayramlar verilir. Düğün, sünnetler ve diğer törenler için Ve: “Pek çok toplumda görülen bu mevsimlik törenler, farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Bunlardan birinin eski kovulması biçimidir. “Eski” ise bu festivallerde bulunan bir Kral, ölüm ya da kötü olarak çıkarve süslü bir direk veya bir kukla ile sembolize edilirdi” (And, 1962,S. 5)
Kuklanın Anadolu’ya Yahudiler tarafından genişletildiğine dair bir görüş de söz konusudur. Bu görüşün kanıtlanması ile ilgili ortak bir kan yoktur. İspanya’dan birleştirilmesi Yahudiler II. Bayazıt döneminde İstanbul’a dönüştü. Dönem içerisinde Yahudi hokkabazlarla ilgili, oyun oynattıkları sırada yardakçının kuklalarla konuşması, kalıcı kavga etmesi ve söylenmesi dairesel temas aynı şekilde gelmiştir.
Kukla, Osmanlıda 1582 şenlikte Almanca birta kaynak geçmektedir. Kaynakta küçük bir kulübenin içerisinde kuklaların oynatıldığı ve yardımcı kişinin kuklalara gerçeklik katması için oyunlar yapmaktadır. Yardımcı kişi aynı anda katılarak sahnedeki kuklalarla Söyleşmekte ve bu oyunda canlılık ve gerçeklik katılmaktadır. Bu dönem kuklaları daha çok eğlence amaçlı bölgedeki hücreler; çünkü festivallere gelen insanlar eğlenmek ister. Atasoy, (1997, s.8) XVI. yüzyılda yapılan III. Murat’ın oğlu III. Mehmet için kurucu festivalden Bahsetmek yani. Şenlik için hazırlıklar bir yıl önceden başlar ve tüm gruplar katılır. Bu şenliğin de 52 gün sürdü ve padişahın emriyle ‘Soyadı-i Hümayun’un adıyla kitaplaştırıldığı düşünülürse dönemlerdeki olayların görkemi anlaşılır. Bu festivallerde kuklabazlar da hünerlerini göstermiştir
Yapılan bitkilerin değerini ortaya koyan oynatıcıdır. Bu dönemde Pehlevan Suhte Hasan, Yusuf, Hasan, Nuh, Abdiş, Şehi isimleri bilinenler arasındadır. Pehlevan İbrahim ayak kuklası oynatmıştır. Avrupa’daki “marionnettes â la planchette” ile benzerlik gösterir ve hala Anadolu’da oynatılan ayak kuklaların atası mahiyetindedir. Ayak kuklası ile “marionnettes â la planchette” kuklası biri üstüne biri de dizeye bağlı olarak gerçekleşen kuklalardır.
Evliya Çelebi, dönemin seyahatnamelerindeseyirlik oyunları hakkında bilgi verilmektedir kukla ile ilgili “pehlevan-ı kuklabaz, pehlevan-“başkuklabaz” isimlerini zikreder. Aynı dönemdeki birkaç eserde kukla için kullanılan isimler zikredilir. Öncesinde kukla terminal kullanımı pek görülmemiştir. “ Abdi surnamesinde birçok yerde geçiyor. Üç örnek vereyim: Dahi hayalbâzân ve hokkabâzân ve kuklaciyan…” (Ve 1969, s. 96). Hatta o dönem kuklacıların saray cariyelerini eğittiği “verile” denilen ödeme belgelerinden öğrenilmektedir.
Araba kuklası, dev kuklalar ilk defa 18. yüzyıldaki kayıtlarda yer alır. Dev kuklalar, Osmanlı geçişi alaylarında insanları etkilemek için çokça kullanılmıştır. Araba kuklalarının, Acem kıyafetlerin içinde arabanın hareketiyle beraber kuklaların tef çalarak, şarkılar belirtildi etraflıca geri dönenleri ve bu oyunda halk için hem komik hem de ilginç oldukları dahil. And(1969), Türk Tiyatrosu adlı eserinde Vehbi sûrnâmesinde araba kuklası için “ Hak bu kim garip sanat ve acîp sûret olub gerdûne-i mezkûreyi bir doğru yürür dakikalı sâate döndürmüşler idi.” ifade yer bulur. Buradan araba kuklası için “garip” denmesi bu kuklanın Anadolu’da görülen bir türün olduğunu gösterir. Acem kıyafetli olmaları yerli olmadığı da gösteriyor. “Türklerde kuklanın farklı şekilleri görülmektedir. Bunlar; ayak kuklası, yer kuklası, araba kuklası, dev kukla, iskemle kuklası, el kuklası, çubuklu ve ipli kuklalardır” (Yakıcı, 2009, s. 37).
Türk kukla sanatını 18. yüzyılda aldıkları isim İngiliz kuklacı Thomas Holden olmuştur. İpli kuklayı İstanbul’da 1882 yılında kullanılmış ve büyük bir beğeni toplamıştır. Sonraki yıllarda da sık sık oyunlarını sergilemeye gelmiş ve kuklacılığı Anadolu’da yaymıştır. Aynı dönemde “İstanbul’daki kukla sanatçıları El kuklası, araba kuklası, dev kukla oynatmak tekniği çok iyi biliyorlardı.” (Özhan, 1994, s. 74). Ancak bu dönem kuklacılar Holden’in etkisinde kalarak oyunlarını güncellemektedir. Dönemin Holden Tiyatrosu adı yakın zamana O kadar kullanılan bir tabir olması, onun değerlerini anlamamız için yeterlidir. “ Holden’in vekisini görmek için, aynı yıllarda temsiller veren Türk kuklacılarının programlarına da bakacak. Nitekim 1896’da The Levant Herald ve Eastern Express gazetesi Tepebaşı Tiyatrosu’nda 10 Nisan ayında başlayan temsilleri anlatılıyor ve Emin Beyin Holden’in öğrencisi ve Holden kadar iyi olduğunu belirtiyor” (And, 1969, s.103)
Osmanlı eğlence kültürü içerisinde 19. yüzyıl “Direklerarası” önemli bir yer tutmaktadır. Mutsos kuklaları, 1903’te Eftalos kahvesinde, 1905’te Tepebaşı’nda Cafe Bristol’de gösterim yapılmıştır. O dönem ipli kukla için temsilini bir bahçe içerisinde insanlar Gerçekten eğlendiren küçük varlıklar ifade edilmektedir. İzleyenlerin kahkaha tufanı oluşturulmuş; ama biraz daha iyi oynatabilmenin gerekliliği üzerinde durulmakla beraber iplerin Uzaktan bile seçilebiliyor kötü bir görüntüye nedeni henüz açıklanabilmektedir. Osmanlının detaylarından sınırlarına yerli yabancı kukla çeşitleri oynatılmıştır. Osmanlıda “Daha çok 17. yy.’da yaygın olarak kullanılan kukla, 19.yy’ın sonunda Batı Tiyatrosu, yerli orta oyunu ve tuluat tiyatrosunun karışımından yapacağınız seyirlik bir oyun kavuşmuştur (İvgin, 2000, s. 65).”
Kukla ülkelerinin yayılımını sürdürürken ülkelerin kendine özgü karakteri ve psikolojisine uyan tipler de ortaya çıktı. “Günümüze kadar gelmiş olan karakterler arasında, İngiltere’de bir el kuklası olan Punch ve Judy, Almanya’da Kasperl, Hanswurst, Sovyetler Birliği’nde Petruşka ve Türkiye’de İbiş figürünü sayabiliriz” (Arnott, 1964, s. 31). Türk Kukla Tiyatrosu içerisinde bilinen kuklalar olarak“ibiş” ile “ihtiyar” diyebiliriz.ibiş’in sevdiği kız evin hizmetçi kızı “Fatma” dır.
Kuklaların konusu saray çevresine sahip bir yapıda değildir. Halkın içinden biri olan ibiş konuyu sadede yaşayışından alır. “Kukla oyunları ya Karagöz, Ortaoyunlarından alır veya kuklada halk efsaneleri, aşk hikayeleri işlenir.”(Ve, 1969). El kuklası olan İbiş’teki konular halktan alınırken; ipli kuklalarda bu durum Thomas Holden’ın “Kül Kedisi” gibi Avrupa masalları konu olarak sunulmuştur. Thomas Holden’in öğrencisi olan Emin Bey’den Avrupa masalları ile birlikte Anadolu halk masalları, efsaneleri ve aşk hikâyeleri konu olarak kullanıldı.
Osmanlı padişahlarından Abdulhamit’in de kuklası izlediğimi ve bunu aile efradıyla gerçekleştirildi. Oyunların oynandığı bir gün oyundaki tükenmesi bir kaza kuklaların sarayda oynatılması yasaklanmıştır
- yüzyılın ikinci yarısından itibaren geleneksel sanatlara karşı başlayan ilgizlik daha sonraki yıllarda genişleme nedeniyle gitgide hızlanmalar. Osmanlı devleti siyasi ve Ekonominin genişlemesiyle batıya doğru yönelmiştir. Bu durumla birlikte sanat ve kültürde değişimler olmuştur. 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanıyla Osmanlı batılılaşmanın tamamen kaybolmasına girmiştir. Bu yıllara kadar halkın şiddetli izlediği Karagöz, kukla, ortaoyunu ile birlikte Avrupa Tiyatronun da İstanbul’a girişlerini görüyoruz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında geleneksel Türk kukla tiyatrosunun gelişimiyle Karagöz, kukla, ortaoyunu, meddahlık halkın ilgiyle izlediği sahne sanatlarımız olmuştur. Halkevleri bu gelişime rehberlik etmektedir. Bu dönem araştırmacı ve yazarlar Enver Behnan Şapolia, Selim Nüzhet Gerçek, Pertev Naili Boratav, Orhan Şaik Gökyay, Sabri Esat Siyavuşgil, Münir HayriEgeli, Hüsamettin Bozok, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Muhittin Sevilen (Hayali Küçük Ali)., Bedrettin Tuncel, Tahir Alangu, Mustafa Rona, Kemal Kamil Aktaş, Turhan Doyran’dır. “Bu yazarların halkevi dergilerinde yayınlanan yazıları bütün halkevlerine gönderildiği gibi, başka Yayınlanan kitaplar da halkevlerine tiyatro kollarının yararlanmaları yoluyla kazandırılıyor sağlanıyordu” (Özhan, 1985, s. 26).
Kuklalar, güncel Anadolu dağıtımı pek çok alanda olduğu gibi oyunlarda da kullanılmaktadır. “Örneğin Mardin’de oynayan çocuklar “kukla” ödüllü oyun oyuncusu “kukla” diyerek topa vurduğu gözlenmektedir” (Özdemir 2006, s. 340). Başka bir yöre Tekirdağ’da toplanıp oynanan ebe oyunları saklananların kukla içinde bulunduğu ve sobelendiği biliniyor. (Artun, 1992) Bu da bize kuklaların, oyunların ve çocukların vazgeçilmezi olduğunu göstermektedir
Gelenek halinde bilinen ve kullanılan kukla oyunlarımız vardır: “İki Garip Kardeş, Sahte Esirci, Gül ile Fidan, Üvey Ana, İncili Çavuş, Arabistan’dan Gelen Esirci, Hain Kız, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Mıstık ile Aloş ve İbiş” (Poyrazoğlu) 1960, s. 56)
Paranın yirmi yıl içerisinde kukla adına önemli gelişmeler gözlenmektedir. TRT1- TRT Çocuk kanallarında kukla figürde yer almaktadır. Kukla ve Mask Araştırma Derneği, Karagöz Yaşatma derneği açılmıştır. Milletler arası kuklalar birliğinin bir şubesinin de Ankara’da açıklanan çok önemli gelişmelerdendir. kısaca UNIMA olarak bilinenler Merkezi İtalya’dadır.
İlk olarak Ankara Belediyesi’nin başlattığı ve İstanbul, Bursa gibi illerimizin Büyükşehir Belediyeleri bünyesinde gezici Kukla tiyatrolarının üretilmesi da kukla tiyatrosu adına sevindiricidir.
Kukla sanatı ile ilgili çağdaşı değerli gelişme üniversitede kuklaya süt bölümü açılmadır. Mimar Sinan Üniversitesi’nde 1958’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Dekoratif Sanatlar bünyesinde Tiyatro Dekor ve Kostüm Atölyesi kurulmuştur. 1997 yılında Kukla ve Gölge Oyunu Ana Sanat Dalı’nda yer aldı. Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Kocaeli Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nde kukla ve maske çalışmaları Yapılmaktadır. Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi El Sanatları Eğitim Bölümü Dekoratif Sanatlar Ana Bilim düzeyinde bebek dersi verilmekte ve çağdaş ihtiyaçlara cevap Verilmektedir
Doç. Dr.Özcan BAYRAK
Fırat ÜniversitesiEğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi,[email protected]
Mehmet ÇELİK
Fırat Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Doktora Öğrencisi
“TÜRK KÜLTÜRÜNDE VE DÜNYADA KUKLA” başlıklı doktora tezinin aslı ve tamamına aşağıdaki linkten ulaşılabilir:
https://www.academia.edu/95923389/T%C3%BCrk_K%C3%BClt%C3%BCr%C3%BCnde_Ve_D%C3%BCnyada_Kukla
Geleneksel Türk Tiyatrosunda Kukla Oyunu
Kukla oyunu, Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda çok önemli yere sahiptir. Belirli bir konuyu anlatmak için farklı farklı cisimlerin, tiplerin ve şekillerin oyunlaştırılmasına kukla oyunu adını veriyoruz.
Kuklalar; bez, tahta ve alçıdan yapılarak; sopa, ip ya da elle oynatılırlar. Kuklaları oynatan kişilerse kuklacı olarak adlandırılıyor. Kukla sanatı, Türk Gölge Oyunu içerisinde eski tarihiyle dikkat çekiyor. Kuklalar seyirciyi hem güldürüp, eğlendirirler hem de seyirciye eğitici mesajlar verirler. Kukla oyununun oynanması için tema ve konuya ihtiyaç vardır. Ayrıca diğer tiyatro oyunlarında olduğu gibi kukla oyunları da sahnede oynanıyor. Genellikle çocuklara hitap eden kukla oyunlarında; dekor, kostüm vb. öğelere de yer verilmelidir. Geleneksel Türk Tiyatrosunda önemli yere sahip olan kukla oyunu, günümüzde gelişen sahneleme teknikleriyle sergilenmeye devam ediyor.
Kukla Çeşitleri
Kukla oyunları çeşitlilik açısından çok zengin bir kültürden oluşmuştur. En çok dikkat çeken kukla çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz:
Dev Kukla
Kuklalar gerçek insanlarla aynı boyutlarda tasarlanmışlardır. Dev kuklalar, tüm uzuvlarını hareket ettirerek oyunu sergilerler. Kuklacı temsilinin içine girip oyunu canlandırmaya başlar.
El Kuklası
El kuklalarının ayakları mukavva ya da tahtadan; vücuduysa bezden yapılır. İlk olarak kuklacı, kuklanın gövdesinden elini geçirmesi gerekiyor. Daha sonra işaret parmağını kullanarak baş bölümünü diğer parmaklarıyla da kollarını hareket ettirmelidir. El kuklası oyun sergilenirken kuklacı sahnede kesinlik görünmez.
Araba Kuklası
Theatre, Puppets, Puppetry, Show
İsmiyle de çağrıştırılacağı üzere bu oyunda kukla; araba içerisinde alttan oynatılır.
İp Kuklası
Bu oyun türündeyse kukla yani bebek tahtadan yapılmıştır. İp kuklasını hazırlamak profesyonellik gerektiriyor. İpli oyunlarda yer alan kuklalar istenilen boyutlarda olabilir. Gerçek insan boyutlarında kuklaları hafif malzemelerden yapabilirsiniz. İp kuklalarının özelliği, tüm uzuvlarının hareket halinde olmasıdır. İncecik ve görünmez saydam iplerle kuklalar, yıldızlı tutaca bağlanırlar.
Geleneksel Türk Tiyatrosu oyunları gelişiminde belirttiğimiz bu kukla çeşitlerinin önemi çok büyüktür.
Kukla Oyunlarının Gelişimi
Günümüzde sinema sektöründe kullanılmaya başlayan “stop motion” tekniğinin kukla oyunu gelişimine önemli katkıları olmuştur. Stop motion tekniği, kukladan yapılan karakterleri kare kare hareket ettirilmesiyle ve karelerin birleştirilmesiyle hareket sisteminin sağlandığı teknik olarak karşımıza çıkıyor.
Kukla oyunları geçmişiyle alakalı kesin bilgi yoktur. Kukla oyunlarının ilk nerede, ne zaman oynandığına dair herhangi bir bilgi vermek doğru değildir. Yalnız araştırmalar doğrultusunda bu oyunun ilk Hindistan ve Çin’de ortaya çıkıp yaygınlaştığı düşünülmektedir. Kukla oyunu daha sonra Batı’da görülmüştür. Kukla oyunlarının aynı zamanda dini inanışlar, ayinler ve törenlerle ortaya çıktığı da savunulmaktadır.
Marionettes, Theatre, Theater, Toy, Performance
Zaman içerisinde kukla oyunları farklı amaçlar için oynanmaya başladı. Kukla sanatının dinsel yönü bir tarafa bırakılarak eğlence ve eğitim dünyasında önemli bir araç olarak kullanıldı. Dîvânu Lügâti’t-Türk adlı eserde; kukla oyununa değinilmiştir. “Kudhurcuk” adlı yapma bebekler, Divanü Lugati’t-Türk eserinde geçmektedir. Yakın dönemdeyse kuklacılara; hayalbaz ve kuklabaz gibi isimlerle seslenilirdi. Kukla oyununun sergilenmesi içinse yeteneğin olması gerekiyor. Kukla oynatıcıları; hem hareket hem de taklitte uzmanlaşmışlardır. Kuklacılar; el kuklası, ip kuklası, araba kuklası gibi farklı teknikleri geliştirmişlerdir.
Kukla Oyununun Özellikleri
Artist, Dolls, Street Artist, Puppet Show
Geleneksel Türk Tiyatrosu içerisinde yer alan kukla oyunlarında; İhtiyar ve İbiş olmak üzere başlıca iki karakter bulunuyor. İhtiyar karakteri; varlıklı ve zengin kişiyi temsil ediyor. İhtiyar diğer karakter olan İbiş’in patronudur. İbiş karakteriyse; kurnaz, çok konuşan ve hazırcevap bir karakter olarak dikkat çekiyor. Kukla oyunlarında; Laz, Efe, Cadaloz, Yahudi vb. yönlerin ön plana çıktığı tiplerde yer alıyor. Tüm belirttiğimiz bu tiplemeler kukla oyununa ilgiyi artırıyor. Özellikle kukla oyunu özellikleriyle insanları kendine çekiyor.
Kukla oyunu özellikleri şunlardır:
Müzik eşliğinde oynatılabilen oyunlardır.
Doğaçlama gelişen oyun türleridir.
Kukla oyunlarında amaç insanları güldürmektir.
Eğitici ve öğretici konularda ön plana çıkıyor.
Kukla oyunları konularını günlük yaşamdan alıyor.
Kuklayı oynatan kişiler yani kuklacılar sahnede görünmezler. Yalnız bazı kukla oyunlarında kuklacı kendini gizlemeye gerek duymaz.
https://www.haberinsan.com/geleneksel-turk-tiyatrosunda-kukla-oyunu/
Yorumlar
Yorum yap