435) Erdemli Siyaset, Gölgesiz Adalet ve Muhsin Yazıcıoğlu
Yayin Tarihi 8 Mayıs, 2018
Kategori SİYASİ
Erdemli Siyaset, Gölgesiz Adalet ve Muhsin Yazıcıoğlu
Erdemli siyaset, Türklerin İslam’dan önce de takip ettikleri ve adeta karakterleri haline gelmiş bir siyasettir. Bu siyasetin ana kavramları: Bilgelik, Alplik (cesaret), Sosyal ve Ekonomik Adalet (cömertlik-ülüg), Ölçülülük, Töre, İl (Devlet) ve Saadet’tir. Türk kağanları bilgelik, alplik, sosyal adaleti sağlama ve ölçülü olma sayesinde, yani evrenin ve insanın fıtratına yüklenmiş olan yasalara (Töre’ye) yaşanan zamanın gerektirdiği şekilde uymakla erdemli devleti, yani İl’i kurmakta ve böylece toplumsal mutluluğu elde etmektedirler. O halde, Bilgelik ünvanını hak eden ve ilahi sıfatları kendisinde ideal bir şekilde tecelli ettiren yöneticiler, nerede ve nasıl hareket edeceğini, töreye uygun bir şekilde hangi yasaları koyması gerektiğini bilen, yani teorik ve pratik hikmeti gerçekleştiren kişilerdir. Meselâ Orhun/Göktürk yazıtlarına baktığımızda bunun nasıl, tarif ettiğimiz şekilde, tanımlandığını görürüz. Hatta söz konusu yazıtlarda, aynen Farabi’nin erdemli devlet yöneticisinde bulunması gereken şartlara benzer, hususlar yer almaktadır. Buna göre Erdemli olan Bilge Kağan; kendisi gibi bilge insanlardan kuracağı bir Şûra’ya her an danışan, her an uyanık, zeki ve kavrayışı güçlü olan, dünya menfaatlerine veya başka şeylere aldanmayan, kandırılmayan, ilmi, doğruluğu ve adaleti seven, zulümden nefret eden, zulüm gören herkese yardıma koşan, Töre doğrultusunda İl’in barış, huzur ve refahı için yeni yasalar yapabilme özelliğine sahip olan, sadece yönetimi altındaki insanlara değil bütün evrene eşit gözle bakan, kimseyi (dinine, mezhebine, ideolojik anlayışına ve yakınlık derecesine göre) ayırt etmeyen bir yöneticidir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı gibi bilge yönetici, esas olarak, bu dünyadaki insanların erdemli yaşamalarını sağlayacak adalet ve sevgi temelindeki yasalara bağlı bir il/devlet yönetimi oluşturmalıdır. Bunun sonucunda il/devlette yönetici-halk uyumu gerçekleşecek ve bir bütün olarak il/devletin mutluluğu sağlanmış olacaktır. Bu erdemli il/devletin mutluluğunun kaynağı gerçekte somut ahlâk ve ahlâka dayalı bir siyaset olmakla birlikte, bunun kökeni metafizik/İlahi bir boyuta dayanmaktadır. Nitekim, âlemin nasıl tek bir var edicisi ve düzenleyicisi var ise, yeryüzünde kendisine sorumluluk verilmiş insanların da il/devleti yönetirken bu var edici ve düzenleyicinin âleme yerleştirdiği yasalarını bulup çıkarabilme kapasitesine sahip olmaları gerekmektedir. Bu, il/devlet’in düzeninin sağlanması, Yani Nizam-ı Âlem’in kurulabilmesinin yegâne yoludur. Oğuz töresinde bu durum, ok ve yayın uyumu, yani sırasıyla yönetilen ile yöneten uyumu şeklinde sembolize edilmiş ve ikisi birlikte hâkimiyet sembolü görülmüştür. O halde il/devlet demek nizam/düzen demektir. İnsanın görevi bu düzeni sağlamak ve adeta bir yeryüzü cenneti kurmaktır. Kıyamete kadar, yani yer ve gök çökmedikçe, insanın temel görevi budur.
Erdemli bir siyaseti ve erdemli il/devleti devam ettirmenin yolu erdemin gaye edinildiği bir ferdî, toplumsal ve siyasi hayatın devamlılığını sağlamaktan geçmektedir. Hâlbuki, kendi haz ve çıkarları uğrunda yaşayanlar, makam ve mevki için, öne çıkmak için çırpınanlar, ideolojik, etnik, mezhepsel ve meşrepsel yakınlıklarını tek gaye edinenler, liyakat ve ehliyeti önemsemeyenler, yasaları ve erdemleri kendi aşağılık istekleri için eğip bükenler, kuralsızlığı kural haline getirenler, asalaklığı yaşam tarzı yapanlar, akraba ve dostlarını, sırf akraba ve dost olduğu için öne çıkaranlar, üstelik bütün bunları yaparken kendileri durumundaki herkesin aynı şeyi yapacağını iddia edenler toplumsal hayatı, siyaseti, il/devleti ve töre/saadeti ortadan kaldırmaya çalışan nizam/düzen bozuculardır. il/devlet bunlar yüzünden bozulmakta ve erdemsiz bir siyaset ortaya çıkmaktadır. Erdemli bir siyasetin amacı bütün bunları engellemektir. İşte bu ve benzeri fikirler erdemli siyaset için olmazsa olmaz unsurlardır. Günümüzde bunun ender örneklerinden biri olan Muhsin Yazıcıoğlu’nu 9. ölüm yıldönümünde bir kez daha anarken bunları hatırlatmak istedik. Bu hatırlatmayı onun siyasi çizgisinden ve fikirlerinden örneklerle devam ettirmek gerekiyor.
Muhsin Yazıcıoğlu, son dönemlerde toplumsal yapıdaki birleştirici kimliği ile öne çıkmış siyasetçilerden birisidir. Siyaset anlayışını, yukarıda ana hatlarını çizdiğimiz, Türk-İslam geleneğindeki erdemli devlet-erdemli siyaset üzerine kurmuş ve gençlik hareketlerine de, tıpkı diğer ülkücüler gibi, bu düşünceyle katılmıştır. Kınayanların, tehdit edicilerin ve emperyalist güçlerin ne dediklerine bakmadan istikamet üzere yaşamaya gayret göstermiştir. Slogan atan, kesin inançlı, emir kulu, ayrıştıran, bölen, zihni boş ve her türlü emperyalistlerin, erdemsiz kişilerin ve şer güçlerin istismarına açık gençler yerine; aklı başında, bilgili, donanımlı, ahlâklı, inançlı, çağın gerçeklerinin farkında olan, birleştirici, Yunus ve Yesevi gönüllü, adanmış gençler yetiştirmenin gerekliliğine inanmıştır. Muhsin Yazıcıoğlu, gençliğe, her zaman; tarih ve millet şuuruna sahip olmalarını, büyük düşünmelerini, vatanları, milletleri, değerleri ve tüm insanlığın mutluluğu için çalışmalarını, en iyi olmaya gayret etmelerini, bilhassa Türk dünyası ile “dilde, fikirde ve işte birlik” düsturunu bir an önce hayata geçirmelerini, mazluma el uzatmalarını, bu coğrafyayı imana getiren atalarını iyi yorumlayıp bugün yeniden anlamalarını, ideolojik bataklıktan kurtulup ilim ve hikmetin, irfanın aydınlığına koşmalarını bir Kızıl Elma olarak göstermiştir. Kendisi de bu Kızıl Elma yolunda şehadet şerbetini içmiştir.
Muhsin Yazıcıoğlu, gençliğimizi ve insanımızı kandıran; milli ve manevi değerlerimizi, merhamet duygularımızı istismar eden her türlü erdemsiz insanların, grupların, ideolojilerin karşısında yer almış ve bir başka emperyalist güce sığınarak sözde emperyalizm düşmanlığı yapanların sahteliklerini her zaman yüzlerine vurmuştur. Fakirlik edebiyatı yapıp zenginlik içinde yüzen, devamlı ideolojik kamplaşmayı öne çıkaran ve insan denen ulvî varlığı sadece maddeden ibaret gören zihniyetlere, sözde Atatürkçülük ve Kemalizm kisvesi ve kamuflajı altında Maocu, Leninci fikirleri, çağdaşlık adı altında aşırı Batılılaşmacı fikirleri empoze etmeye çalışanlara karşı Türk toplumunu ve yöneticileri devamlı surette uyarmıştır. Türk milletini Türk, Kürt, Alevi, Sünni diye bölmeye çalışanlara karşı hep mücadele etmiş ve karşılarına dikilmiştir. Türkiye’yi sözde yönettiğini zanneden yöneticiler emperyalistlerin baskılarına, özellikle 28 Şubat’ta, boyun eğerken, o, yukarıda kısaca açıkladığımız Türk devlet geleneğine işaret etmek suretiyle, korkusuzca Türkiye’nin İran ve Suriye olamayacağını haykırmıştır. Hatta sırf emperyalistlere ve onun güdümlü uşaklarına boyun eğmemek için, hiç tasvip etmediği halde, din üzerinden siyaset yapan bir siyasi partinin iktidarına “kerhen” de olsa engel olmamış ve “sizin iktidar olmanızı engellemek suretiyle, Müslümanların iktidarını önlediniz” gibi saçma bir sözü söyletmeyeceğini Meclis kürsüsünden beyan ederek dini siyasete alet edilmemesini, din üzerinden siyaset yapılmamasını, Devlet’in dininin adalet olduğunu bir kez daha vurgulamıştır.
Siyaset meydanını ikiyüzlü, çıkarcı, parazitlerin, erdemsiz insanımsı canlıların kapladığı bir ortamda “bu memlekette, onuruyla ayakta kalacak siyasetçiler de olmalıdır” diyen ve hep “gölgesiz adalet” kavramını gündeme getiren Muhsin Yazıcıoğlu, hayatı boyunca, ülkücü duruşunu korumuş, din üzerinden siyaset yapmanın yanlışlığını vurgulamış, Türkiye’nin/Devlet’in çıkarlarını kişisel çıkarlarından, parti menfaatinden üstün tutmuş ve kapalı kapılar ardındaki gizli antlaşmalarla iktidara gelenleri, aşırı iktidar heveslilerini her zaman eleştirmiştir. Onun gölgesiz adaletten kastı; lekelenmemiş, kirletilmemiş, ideolojiye, yandaşlığa bulaştırılmamış, yöneten ile yönetilenlere, hiçbir ayrım gözetmeksizin, Peygamberimiz (s.a.v.)’in örnekliğindeki gibi, aynı şekilde işletilebilen, temel hak ve özgürlükleri asla ihlâl etmeyen bir adalettir. Çünkü yer ve gök, il/devlet hep bu adalet üzerine kuruludur.
1970’li yıllardan itibaren Türk milletinin mutluluğu için erdemli bir devlet oluşturma yolunda gayret gösteren Yazıcıoğlu, kendi tabiriyle, “köle ruhlu piyonlarla”, sırtını dış mihraklara dayayan menfaatperestlerle, toplumu bölmeye çalışan anarşistlerle mücadele etmiş; özgürlüğü, bağımsızlığı ve adaleti savunmuştur. Her fırsatta Gazi Alperenlerin yolundan gittiğini, toplumsal hayatı, siyaseti, ahlâktan hiçbir zaman koparmadığını göstermiş ve bütün faaliyetlerinde ve hayatında ahlâkî ve imanî değerleri esas almıştır. Bu büyük dava adamını ve onun şahsında tarihimizdeki diğer bütün büyük dava adamlarımızı ve göz kırpmadan kendisini Allah, vatan, millet, devlet ve bayrak yolunda feda eden şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Allah bizi ve İslam dünyasını istikametten ayırmasın.
İBRAHİM MARAŞ
Yorumlar
Yorum yap