43) HALK TAKVİMİ VE METEOROLOJİSİ
Yayin Tarihi 26 Mayıs, 2008
Kategori KÜLTÜREL
Halk Takvimi ve Meteorolojisi
Halk takvimini herhangi bir yöre insanının temelde kültürel miras olarak edindiği doğal olgularla, toplumsal kurumlar ve olgular arasındaki uzun süreli deneyimlere dayalı ilişkilerin kurulduğu dinsel, tarihsel, töresel, eğitsel, inançsal, hukuksal, tarımsal, siyasal, ekonomik bağın anımsama ve anımsatma görevini üstlenmiş olan zaman-hayat ikilisinin bir dizgesi olarak tanımlayabiliriz.
Halk takvimi dediğimiz yerel takvim bilinen, yaygınlık kazanmış takvimlerden daha farklı olarak yılı bölümler; ayları ve günleri başka bir biçimde adlandırır. Kimi zaman birimlerine, kimi doğal olaylara iyi ya da kötü özellikler yükler.
Yaygın bir inanca göre uzun süreli deneyim ve bilgi birikiminin ürünü olan halk takvimlerine uymamak, onun gösterdiği doğrultuda hareket etmemek bireyin büyük zararlara uğramasına neden olur.
Çünkü halk takvimleri oluştukları doğal ve kültürel ortamın ürünüdürler. Yerel takvimlerdeki zamanı noktalama ya da bölümlemeler, bazen düzenli bir biçimde yinelenen doğa olaylarına bağlı olurken, bazen de dinsel törenler, toplumsal ortamı etkileyen diğer toplumlarla ilişkiler, topluma getirilen bir yenilik, saygın bir kişinin ölümü gibi bir olaya bağlı olarak da belirmektedir. Halk takvimlerinin oluşumunda yer alan temel öğelerden pek çoğunu üretim türü ve buna bağlı olan toplumsal yapının kimi unsurları, kimi kurumları olarak sayabiliriz.
Toplumsal yapıyı belirleyen ekonomik uğraş, toplumda ağırlıklı üretim öğesi çevresinde kümelenen uygulamalar, bunlarla ilgili olgular ve inanç sistemi halk takvimlerinin iskeletini kurarlar.
Temelde halk takvimlerinin oluşumunda toplumun ekonomik yapısı ve ekonomiyi belirleyen uğraş biçimi etkili görünmektedir. Bugün çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde iki takvim kullanılır:
1) Bir yılı ayın 29-30 günlük dönem içindeki değişmelere göre 12 bölüme ayıran yani 354 / 355 gün sayan ay takvimi ya da kameri takvim,
2) Dünyanın güneş etrafında 365 / 366 günlük hareketi esasına dayanan batı ülkelerinin de kullandığı güneş takvimi ya da şemsi takvim.
Halkın gelenekleriyle ilgili belli günler için bu iki takvimden de yararlanılır. Dini bayramlar için ay takvimi, başka türden tören ve işler için güneş takvimi kullanılır. Ayların da resmi adlarının yanında daha farklı adlandırıldığı olmaktadır.
Bazı yerlerde Şubat Ayı diğer aylardan kısalığı bakımından “Gücük (küçük)” olarak adlandırılmaktadır. Tarım, hayvancılık, meyvecilik işleri de kimi takvimlerde ayları daha uzun, daha kısa dönemleri belirten isimler almaktadır. Koç Ayı- koç katımının yapıldığı ay, orak ayı- ekinlerin biçme işinin yapıldığı ay,kiraz ayı- kirazların yetiştiği ay gibi…
Halk takvimlerinin büyük çoğunluğunda yıl, kasım ve hıdrellez olmak üzere iki bölümdür. Kasım, Kasım Ayı’nın başında başlar ve Hıdrelleze kadar yani Mayıs Ayı’na kadar sürer; bu süre kış mevsimidir.
Hıdrellez ise 6 Mayıs’ta başlar, Kasım’a kadar olan süredir ve yaz mevsimidir. Kış devresi 45’er günlük Kasım, Zemheri, Hamsin adlı üç ana bölüme ayrılır. Tamamı 180 gün olarak kabul edilen kış devresinin ilk 135 günü yani Kasım-Zemheri-Hamsin aylarına “sayılı” ya da “hesaplı” adları verilmektedir.
Bu devre kışın en şiddetli olduğu süredir ve insanlar tarafından uygun tedbirler almak üzere hesaplanır. Kışı tamamlayan 45 günlük bir devre daha vardır ki, bu da 21 Mart’ta başlayıp, 6 Mayıs’a kadar geçen süredir.
Anadolu’da bu süreye “dokuzun dokuzu”, “april beşi”, “leylek kışı”, “oğlak kışı” gibi isimler verilir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesim için bu takvim yaşamsan önem taşır. Hayvan ve bitkileri sert soğuklardan korumak için “sayılı”yı bilmek zorunludur.
GÜN, HAFTA ve AYLARIN ADLANDIRILIŞI:
Bugün çoğunluğu müslüman olan ülkemizde iki takvim kullanılır:
1) Bir yılı ayın 29 / 30 günlük dönem içindeki değişmelerine göre 12’ye bölen, yani 354 / 355 gün sayan ay takvimi (kameri takvim)
2) Dünyanın güneş etrafında 365 / 366 günlük hareketi esasına dayanan batı ülkeleriyle ortak olarak kullanılan güneş takvimi (şemsi takvim)
Halkın gelenekleriyle ilgili sayılı günler için bu iki takvimden de yararlanılır; dini bayramlar için ay takviminden, başka türden tören ve işler için mevsimleri gösteren güneş takviminden.
Halk gelenekleriyle geçmişte belli bir olayın zamanını göstermek için halk dilinde örneklerine sık sık rastlanan yöntem toplumun yaşamında iz bırakmış önemli bir olayın bellek – taşı olarak alınmasıdır: Seferberlik (1914 – 1918 savaşı), 93 harbi (1876), Balkan harbi (1912), Erzincan Depremi (1939) gibi.
Gece ve gündüz, güneşin batması ile doğması arasındaki zaman bölümleridir. Ancak batıdakinden farklı olarak bizde gün,akşam güneşin batmasından başlar:Örneğin;Perşembe günü güneş battıktan sonrası ertesi gün güneş batmasına kadar Cuma sayılır.
Haftanın günleri herkesçe “resmi” adları ile bilinmekle birlikte, bölgelere, kasabalara göre özel adlar taşıyan günler vardır. Örneğin, Denizli’nin Çal İlçesinde Perşembe günü Cuma akşamı, Pazar günü gireği, Çarşamba günü ışıklı olarak adlandırılmaktadır. Günlerin bu şekilde değişik isimler alması bölgede ticaret merkezi olarak Pazar kurulan yerlere göre olmaktadır.
Yaşamlarını çiftçilik ve hayvancılık ile sürdüren toplulukların takvimleri mevsimlerin ve her mevsimin içindeki bölümlenmelerin yıl içinde, her defasında aynı hava şartlarına rastladığı bir düzende olacaktır;nitekim bu çevrelerin halk takvimleri güneş takviminden pek farklı değildir;aynı ilkeye dayanır.Ancak ayların adlarında ve bölümlerinde, türlü etkenlerden gelme çeşitlenmeler görülür.Örneğin Denizli’nin Çal İlçesi’nde her mevsim iki aydan oluşmak koşuluyla yıl sekiz aya bölünmektedir.
Bahar: Mart (22 Mart – 5 Mayıs)
Hıdırellez: (5 Mayıs – 21 Haziran)
Yaz: Gündönümü (22 Haziran – 13 Ağustos) / Ağustos (14 Ağustos – 21 Eylül)
Güz: Güz (22 Eylül – 5 Kasım) / Kasım (6 Kasım – 21 Aralık)
Kış: Zemheri (22 Aralık – 31 Ocak) / Karakış (1 Şubat – 21 Mart)
Giresun’da ayların daha farklı adlandırıldığını görüyoruz: Zemheri (Ocak), Gücük (Şubat), Mart (Mart), Abrul (Nisan), Mayıs (Mayıs), Kiraz (Haziran), Orak (Temmuz), Ağustos (Ağustos), Haç Ayı (Eylül), Avara (Ekim), Koç Ayı (Kasım), Karakış (Aralık).
Halk takvimlerinin çoğunda kış aylarından birini, ya da birinin bir bölümünü gösteren Karakış deyimindeki kara sıfatı olumsuzluk anlamı yüklenmiştir. Bu dönem köylünün iş göremediği ve en çok sıkıntılı günlerini anlatan dönemdir. Avara olarak anlatılan dönem ekim işlerinin bitip çiftçinin boş kaldığı zamandır.
Birçok yöre takviminde şubat öteki aylara oranla kısalığı bakımından Gücük olarak adlandırılmıştır. Ekim, hayvancılık, meyvecilik işlerinin yapıldığı zamanlara göre takvimlerin deyimleri oluşmuştur: Koç Ayı (Koç Katımının yapıldığı ay), Orakayı Kiraz ayı gibi.
Anadolu takvimlerinde koç katımını gösteren dönemlerden başka döl dökümü, kuzu ayı (Kars’ta Mart için) döl başı deyimleriyle de belirli mevsim bölünmeleri gösterilmiştir. Bu dönemlerin resmi takvimde aynı aylara veya dönemlere rastlaması düşünülemez.
Yılın mevsimlere bölünmesindeki en yaygın kural: yılı kasım ve hıdırellez olarak ikiye bölmektedir. Kasım, resmi takvim takvimindeki Kasım ayı başında başlar 6 Mayıs’a kadar sürer, Hıdırellez ise 6 Mayıs’ta başlayıp Kasım’a kadar sürer.
Anadolu’nun doğu bölgeleriyle, öteki bölgelerde özellikle Alevi topluluklar arasında nevruz (22 Mart, eski Martın dokuzu) yılbaşı sayılır. Bu tarih, ilkbaharın başlangıcı olarak birçok kültürde yılbaşı sayılmıştır.
Doğu Anadolu geleneklerinde nevruzu, Nuh Peygamberin gemisinden çıkıp Ağrı’nın tepesinden yanındakilerle Sürmeli Çukuru’na indiği gün sayma inanışına rastlanmaktadır. Narlıdere Tahtacılarının inanışlarına göre ise Nevruz Hazreti Ali’nin dünyaya geldiği gündür; Nevruzla yaz günleri başlar. Tanrı yaz günlerini uzun yaratmış “bitmeyen işler” bitsin diye,kış günlerini kısa yaratmış “yetmeyen yemekler” yetsin diye.Ayrıca Tahtacılar, Cuma gününü Hz. Ali’nin doğum günü olarak kabul ederler.
Anadolu’nun birçok yerinde kıştan yaza doğru gelinirken birer ay aralıkla dokuza, yediye, beşe, üçe, bire diye gösterilen günler vardır.Bu günler dokuzdan başlayarak sırasıyla Gaziantep’te;yediye ocağın sonu ile Şubatın üç haftası;beşe Şubatın sonu ile Martın üç haftası;üçe,Martın sonu ile Nisanın ilk haftası bire ile Nisanın sonu ile Mayısın ilk haftalarını gösterir.
Bu deyimlerdeki dokuza, yediye… sayıları, yeni ayın doğacağı günlere kaç gün kaldığını gösterir. Türk halk takviminde rastlanan bu gelenek 1551 tarihinde Osmanlı ülkesinde yazılmış bir Arapça-Türkçe sözlükte tespit edilmiştir. Orada kânûn-ı evvel (Aralık) ayı için dokuza deyimi kullanılmıştır.Yılın bölünmesi de aynı zamanda yıldızlarla ilişkilidir.Ülker yıldızı Kasım ayı başında görünmeye başlar,Mayıs (Hıdırellez) ayından itibaren görünmez olur.
Gün Adlarına örnek (Uşak – Dişkaya Köyü):
Pazar: Girey
Pazartesi: Gula Bazarı
Salı: Gula Bazar Ertesi
Çarşamba: Eşme Bazarı
Perşembe: Cumaşamı.
Cuma: Cuma
Cumartesi: Cumartesi
Teknolojik açıdan yetersizliğin olduğu toplumlarda yüzyıllara dayalı yerel deneyim, görgü tahminlerle atmosfer olaylarına ilişkin bilgiler oldukça yüksek doğruluk oranlarına ulaşmıştır.
Yaşamın tamamen doğal etkenlere bağlı olduğu geleneksel toplumlarda hava tahminleriyle ilgili bilgiler kültürel bütün içerisinde önemli bir yere sahiptir. Balığa çıkmadan önce, göçe başlamadan önce havanın nasıl olacağını bilmek, işin gereği gibi yapılabilmesi için ilk şart olmaktadır.
Tarım toplumunda ayın durumuyla ilgili bilgiler de son derece önem kazanmaktadır. Örneğin, ay hilal biçimindeyse ve açık kısmı yukarı doğru bakıyorsa bu durum kısa süre içinde yağmur yağacağı şeklinde yorumlanır.
Tarlaya tohum ekme zamanı da ayın durumuna bağlı olarak belirlenir. Ayın yeni doğmuş ilk haline “ayın aydını”, bir süre sonraki haline de “ayın garangısı” adı verilir. Tohum ekerken ayın yeni çıktığı ilk günlerde ekim yapılmaz, bir süre beklenir.
Kırsal kesim insanı için yaşamsal bir önem taşıyan hava tahmininde insanlar, hayvanlar ve bitkilerin gözlenmesi etkili olmaktadır. Örneğin, kavak ağaçlarının yapraklarını tepeden dökmeye başlaması kışın sert geçeceği anlamına gelir.
Aynı şekilde çam kozalakları fazla olursa kış zor ve uzun geçecek demektir. Hayvanların davranışları da havanın nasıl olacağı konusunda ip uçları vermektedir. Örneğin, koyunlar yüzünü kıbleye karşı dönerek yatarsa bu kısa süre içinde yağmurun yağacağı anlamına gelir.
Mevsimi geldiği halde yağmayan yağmurlar hayatı olumsuz yönde etkilediği için insanların bunun için bir şeyler yapması gerektiği düşüncesine yol açmıştır. Yağmur yağdırmaya yönelik törenler, halk kültürü zenginliklerimiz arasında yer almaktadır. Yağmur yağdırma törenleri iki yönüyle kendini göstermektedir:
a) Büyüklerin katıldığı “yağmur duaları” ve bununla ilgili işlemler
b) Çocukların katılımıyla yapılan oyunumsu törenler.
Büyüklerin katıldığı yağmur duaları, genellikle açık alanda mezarlık ya da türbe olan yerlerde, bir hoca önderliğinde yapılır. Hoca dua eder, orada bulunan kişiler de bu dualara katıldıktan sonra kurban kesilerek yemekler yenir. Belli sayıda taş toplanarak üzerlerine dua okunur ve bu taşlar bir suyun içine atılır. Yeterince yağmur yağdığına inanıldıktan sonra bu taşlar sudan çıkarılır.
Küçüklerin katıldığı yağmur dualarında ise genellikle çocuklar toplanarak bütün evleri dolaşırlar; evde bulunan kişilerden yağ, un, şeker v.s. toplayarak bunlardan yemek yaparlar. Bu arada kendi aralarında birtakım eğlenceler ve oyunlar düzenlerler.
Geleneksel toplumlarda kimi kutsama, ayin, tören vb. uygulamaların doğal olaylara başat olabilmek amacıyla yapıldığı gözlenmiştir.
Bu türden toplumlar kendi yaşantılarında etkisini belirgin bir biçimde gördükleri doğal olayları etkinin türü ile de adlandırılmışlardır. Bunun en güzel örneğini kimi rüzgar adları verir.”Çanak gurudan”, “Macuk gıran”, “Moza gıran” gibi…
Değişik yörelerden değişik zaman dilimlerinde görünüp izlenebilen Güneş, Ay ve diğer yıldızlar uzun süreli gözlemlerde, hareketleri ile bir şaşmazlığın-periyodikliğin sembolü olmuşlardır.
İşte bu nedenledir ki, gökyüzü bilinen tüm tahminlerin temelini oluşturan öğelerin merkezi durumuna gelmiştir. Değişik yörelerde halk gökcisimlerine değişik adlar vermiş, onlarda hayata etkin gizler aramıştır.
Ülker adı verilen yıldız bunun en güzel örneğidir. Bazı yörelerde özellikle yaz aylarında ülker adı verilen yıldızın etkisiyle bitkilerin ve hayvanların zarar göreceğine inanılır. Bu etkiden korunmak için çeşitli tedbirler alınır.
Halk meteorolojisi alanında halkın bilgi ve tecrübesine örnek oluşturan başka bir olayda eyyam-ı bahur günleridir. Eyyam-ı bahur halk arasında ağustosun ilk haftası olarak kabul edilen yılın en sıcak günlerinin adıdır.
Halkımız güneş ışınlarının en etkin olduğu kabul edilen bu günlerde birtakım inançlara bağlı olarak bazı uygulamaların yapılması gerektiğine inanır. Bu inanç ve uygulamalar özellikle bitkiler üzerinde yoğunlaşır.
T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI
Yorumlar
Yorum yap