355) TATAR MİLLİ MECLİSİ’NİN MÜRACAATI
Yayin Tarihi 9 Ocak, 2009
Kategori TÜRK DÜNYASI
TATAR MİLLİ MECLİSİ’NİN MÜRACAATI
Dünya Parlamentolarına ve Başkanlarına, Birleşmiş Milletler’e Tataristan’ın Devlet Bağımsızlığı hakkındaki beyanatının tanınması isteğiyle
TATAR MİLLİ MECLİSİ’NİN MÜRACAATI:
Rusya hükümeti Devlet Duması’nın, Federasyon Kurulu’nun ve bu totaliter devlet başkanının-özellikle iktidara V.Putin geldikten sonra-Tatarlara karşı açıktan açık arsızca yürütülen Ruslaştırma siyasetinden anlaşıldı ki, artık Tatarlar için Rusya terkibinde kalmak ulusça yok olmak anlamına gelmektedir. Tüm Rusya çapındaki Tatar okullarının zorunlu olarak Rusçaya değiştirilmesi; kendi tarihi topraklarında yaşayan Müslüman çocuklarına okullarda zorla Hıristiyan dininin okutulması; Tatar dilinin idarî, ilmî, işletme ve sosyal hayat sahalarından çıkartılma süreci başlatılmıştır. Tatarlara karşı yapılan bu işlerin tümü Rusya hakimiyeti tarafından planlı ve azimli halde yürütülmektedir. Oysa Birleşmiş Milletler’in Genel Kurulu tarafından 19 Aralık 1966 yılında kabul edilmiş, “İktisadî, sosyal ve medenî hukuklar hakkındaki uluslararası anlaşmaya” göre, her ulusun kendi kaderini kendisinin tayin etme ve istediği gibi yaşama hakkı vardır! Aynı zamanda Birleşmiş Milletler yasasına göre, her ulusun eşit ve elinden alınamaz olan hukuklarını ve haysiyetini tanımak-bunlar tüm dünyada özgürlük, adillik ve barışın temelini teşkil etmektedir. İnsan hakları Beyanatına göre, korkusuz ve muhtaç olmayan özgür birey, ancak bu şartlar sağlandığında ortaya çıkabilir- bu şartlar şudur, herkesin iktisadî, sosyal ve kültürel haklardan yararlanabilmesi, aynı zamanda medenî ve siyasî haklara sahip olması ve ulusun kendi siyasî statüsünü tayin etme özgürlüğü olmasıdır. Tüm bunlara istinaden, aynı zamanda 1992 yılının 21 Mart’ında Tataristan’da yapılan referandum sonuçlarına dayanarak, (bu referandumda halkın büyük çoğunluğu, “Siz Tataristan’ın egemen devlet, uluslararası hukuk subjekti, Rusya ve başka cumhuriyetler, devletler ile kendi ilişkilerini eşit hukuklu anlaşmalar esasında kuran Cumhuriyet olmasını istiyor musunuz?” sorusuna olumlu yanıt vermişti) biz dünya parlamentolarından, başkanlarından Tataristan Cumhuriyeti’nin devlet bağımsızlığını tanımalarını istiyoruz.
Uluslararası Anlaşmanın I. kısmındaki 1.maddesinin 3.fıkrasına göre, “Bu anlaşmaya katılan tüm devletler, aynı zamanda kendi idaresi olmayan ve başkalarına bağlı olan toprakları idare etmekle yükümlü olanlar da, Birleşmiş Milletler yasasına göre, kendi kaderini kendi tayin etme hakkını teşvik etme ve bu hukuka saygı göstermek zorundadırlar.” Fakat halkın %61,4’ü referandumda Tataristan’ın bağımsızlığı lehine oy vermesine, 1992 yılının 6 Ekim’inde egemen Tataristan Cumhuriyetinin yeni Anayasası kabul edilmesine rağmen, Rusya hükümeti bunu onaylamak şöyle dursun, aksine Tatar ulusunun bağımsızlık arzusuna kesin olarak karşı çıkmıştır. Diğer ulusları, yanı sıra Tatarları da korkutmak için, Rusya 1994 yılında Çeçenistan’a karşı acımasızca saldırıya başlamış, çünkü o ana dek Çeçenistan da kendi bağımsızlığını ilan etmişti. Bu savaş sırasında Çeçen ulusunun en faal ve asil bireyleri yok edilmiş, yanı sıra 10 yıl zaman içerisinde Çeçenistan’ın iki tane cumhurbaşkanı öldürülmüştür, tüm bunlar ileride halkın ulusal hukuklarının savunucuları kalmasın, diye yapılmıştır.
Cumhurbaşkanı M.Ş.Şeymiyev, Moskova tarafından atanmış bir idareci olduğu için, Rusya hakimiyetinin şiddetli baskısı karşısında, Tataristan Cumhuriyeti Anayasasının kefili olamamıştır. Galiba O, bundan dolayı, Tataristan Anayasasına uygun olmayan, 1994 yılının 15 Şubat’ında Rusya Devlet Başkanı B.N.Yeltsin ile “Tataristan ve Rusya ortasında yetki paylaşımı” diye adlandırılan alçakça bir anlaşmayı imzalamıştır. Bu anlaşma ta başından beri, Rusya hakimiyetinin Tataristan’a yönelik siyasî-hukukî işgalinin sonucudur.
Günümüzdeki Tatar ulusunun insan hakları ihlali, Rusya hakimiyeti tarafından milli nefret derecesine kadar yükseltilmiş-tüm Tatarları, tarihini-medeniyetini ve ana dilini bilmeyen Rus dilli Rusya vatanperveri yapmayı amaç edinmişlerdir. Bizim dilimizin ve medeniyetimizin ne Rus, ne de başka Avrupa dili ve medeniyetinden hiçbir eksiği yoktur. Fakat, günümüzdeki hakimiyetin kudurması sayesinde ortaya çıkan Rus faşistler grubu Moskova, Petresburg, Voronej, Smolenski, Stavropol ve Rusya’nın diğer şehirlerinde “Slav yüzlü” olmayan kişileri öldürmekte, çoğu zaman onlara hiçbir ceza verilmemektedir. Bu Rus faşistler grubu tüm ulusları Ruslaştırma zehri ile zehirlenmiş, Rus halkını değişik reformlardan en çok zarar gören olarak algılamakta ve bunun suçunu da diğer uluslara atmaktadır. Onlar aynı zamanda Rusların doğma idareci olduğunu düşünerek, diğer ulusların topraklarını işgal edip, doğal zenginliklerini yağmalayıp, büyük imparatorluğu yeniden diriltme hayali peşinde koşmaktadırlar. Rusya siyasetçileri kasıtlı olarak, uluslararası sorunları, sadece Rusların göçmenlerle olan ilişkilerine bağlamaktadır. Oysa Rusya’nın esir edilmiş yerlileri-kendi tarihî topraklarında-Rusya’nın yargı alanı altında yaşayan Tatarlar, sessiz sedasız Ruslaştırma gölgesi altında kalmaktadır.
Bu devlette büyük Rus şovenizmi XVI. yüzyıldan beri yaşamaktadır. Fakat, Rusya idarecilerinin son zamanlardaki hareketleri bu yaşayan şovenizmi bile aşarak, insanlık sınırlarını zorlamaktadır. Stalin rejiminde bile yalnız Tataristan’da değil, Tataristan’ın dışında da Tatar okulları, meslek okulları ve yüksek okullar da çalışa gelmişti. Onlarda komünist ideolojisi olsa da, eğitim-öğretim Tatar dilinde yapılmıştır. Günümüzdeki büyük Rus şovenizmi insanlık için Bolşevizm’den daha tehlikeli, Rusya’da faşizm dalga dalga yükselmekte ve bu tüm dünyayı tehdit etmektedir.
Tataristan-Tatar İli 456 yıldır Moskova’nın sömürgesidir, bunun 223 yılını, yani 1552 yılının Ekim ayından itibaren Tatar ulusu elinde silahla milli ve dini zulme karşı savaşmıştır. Rusya devleti, Rus ve Tatarların ortak çabasıyla kurulmuştur ifadesi – yalandır, Rusların işine geldiğinde propaganda için kullandıkları bir masaldır. Ruslar, Rus imparatorluğunu kurmak için, gereken tüm olanak ve koşulları Tatar ulusunun elinden zorla almıştır. Tatar aydınlarının milli özgünlüklerini korumak için aralıksız mücadele verdikleri bir gerçektir. Burada, kendi isteğiyle Moskova ve Rusya hizmetinde bulunan bazı Tatarlar söz konusu değildir, söz konusu olan-Tatar ulusunun tamamıyla sömürge halinde olmasıdır.
Rusya Devlet Duması, Federasyon Kurulu ve Başkanı 2008 yılının Ekim’inde Abhazya ve Güney Osetya’nın Gürcistan’dan ayrılıp bağımsız olmasını tanımıştır. Batı demokratik ülkeleri, uluslararası hukuk kurallarına, yanı sıra, Birleşmiş Milletler’in 1966 yılının 19 Aralık’ta kabul ettiği “İktisadî, sosyal ve medenî hukuklar hakkındaki uluslararası anlaşmaya” esasen, Kosova’nın devlet bağımsızlığını tanımışlardır. Uluslararası hukuk kurallarının yerine getirilmesi Tatar ulusunda da Rusya devleti Tataristan Cumhuriyet’inin devlet bağımsızlığını tanıyabilir umudunu uyandırmıştır. Bu durumda, Rusya Tataristan’a iktisadî ve medenî bağlar yerleştirmek için Irınbur bölgesinden bölgesel koridor-yol temin etmek zorundadır. Tatar ulusunun 2/3 kısmı Tataristan’ın dışında, fakat kendi tarihi topraklarında, Rusya’nın yargı alanı altında yaşaması Tataristan’ın devlet bağımsızlığının tanınmaması için bir sebep olamaz. Çünkü Cumhuriyet’imiz gerçek anlamda bağımsız olduktan sonra, tüm Tatarlara milli özgünlüklerini korumaya yardım edecektir, bunun örnekleri Ermenistan, İsrail ve Rusya’da da vardır.
Tatar ulusu devletçiliğini kan dökmeden, uluslararası hukuk kurallarına esasen demokratik yol ile gerçekleştirmek istemektedir. Bunun için dünya topluluklarından Tatar ulusunun kaybettiği devletini diriltmede yasal çabalarının desteklenmesini istemektedir.
Tatar ulusunun Milli Meclis toplantısında kabul edilmiştir.
2008 yıl, 20 Aralık.
Rusçadan Türkçeye çeviren
Sürgündeki Milli Hükümet üyesi
Roza KURBAN
TÜRK GÜNDEM
Yorumlar
“355) TATAR MİLLİ MECLİSİ’NİN MÜRACAATI” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir.
Sadece Türklerin değil, Çin Seddinden Viyanaya bütün halkların Türk devletinin manevi koruyuculuğuna ihtiyacı vardır.
Teşbihte hata olmaz derler.
“At, nallarındaki gücü bilse, ağzına gem vurdurmazdı.” derler.
Türkiye, dünya ve bölgemizdeki gücünü bilmiyor.