329) TSK’DA ANLAYAMADIKLARIM!

Yayin Tarihi 9 Ağustos, 2008 
Kategori BASIN-YAYIN

 

 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde

anlayamadıklarım!

Türklerde devlet askerle özdeştir. Orta Asya’dan Anadolu’ya devleti kuran ve onun omurgası olan hep askerlerdir.

Öyle olduğu için ülke insanının bilinç altında asker hep en güvenilendir

 Ülke bekası adına yanlış bir adım atılsa toplumun verdiği ilk refleks, asker buna izin vermez söylemini dillendirmektir.

Üzülerek ifade etmeliyiz ki asker ve onun kurumsal ifadesi olan TSK son dönemde bu imajı bağlamında aşındırılıyor.

Özellikle AKP iktidarıyla beraber TSK adeta demokrasi öcüsü konumuna sokularak darbe ve ceberrut rejimin jandarması olarak sunuluyor.

Kuşkusuz yakın tarihi seyir sürecinde askerin yanlışları da olmuştur.

Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle TSK‘nın konumu ve hatta kısmen misyonu değişmiştir.

Ancak bütün bunlara rağmen Türkiye’de devletin reflekslerini gösteren en önemli kurum yine de TSK’dır.

Ankara’nın son 20 yılına şahitlik etmiş bu satırların yazarına göre devlet-i ebed müddet bağlamında siyaset kurumuyla TSK arasında göletle okyanus misali asker lehine fark vardır.

Peki bu özelliğine karşın eleştirilecek tarafları yok mudur?

Tersine çoktur.

Bana göre NATO’nun gölgesi TSK için en büyük handikaptır.

Türkiye’nin NATO’ya girişi ve milli silah sanayinin tasfiyesi dolaylı sömürgeleşmeye ilk fiili adımdır ki bunun müsebbibi yine siyasilerdir.

Askerde en çok eleştirdiğim husus toplumu ve taleplerini yanlış okumalarıdır.

1960 sonrasında lojman sistemine geçen asker, halkı algılamakta zorlanmış ve jakoben tarzlı siyaset mühendisliklerine yönelmişlerdir.

Eleştirdiğim bir başka şey de konjonktürel gelişmelere göre anlık vaziyet almalarıdır.

Oysa asker kurumsal olarak devletin beyni olduğu için taktik değil strateji üretmeli ve ona uygun bir yapıyı dizayn etmelidir.

Somut misallere gelelim:

Bana göre Mareşal Fevzi Çakmak’tan sonra gelen en başarılı iki Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ile Hüseyin Kıvrıkoğlu’dur.

Bu hükmüme rağmen ben tanıdığım ve çok sevdiğim Kıvrıkoğlu Paşa’yı Hilmi Özkök olayı bağlamında eleştiriyorum.

Niye mi?


2002′de Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı ülke ve rejim için tehdit olur diyen ve onu engellemeye çalışan Kıvrıkoğlu Paşa’nın 99 Ağustos’taki depremde olağanüstü hali bahane edip görevini devretmek istemeyen ve bu şekilde Hilmi Paşa’yı tasfiye etmek isteyen Çevik Bir’in yanına gidip ona ültimatom vererek Özkök’ün önünü açtığı için!

Düşünebiliyor musunuz 99′da Hilmi Paşa’ya ikbal için depremle beraber hükümetçe ilan edilmesi gereken olağanüstü hali engelleyen Hüseyin Paşa, çok değil 3 yıl sonra aynı Özkök Paşa’yı engellemek için tam tersi bir tavrın içine giriyor.

Hayır hayır Kıvrıkoğlu Paşa’nın 2002 talepleri emin olun samimi ve vatansever duygularının eseridir ve zerre bir hesabı da yoktur.

Peki o zaman 3 yıl içindeki bu çelişki neden mi?

TSK’da işlerin öyle tahmin edildiği gibi saat gibi işlememesidir. Düşünebiliyor musunuz bazılarının tehdit gibi gördüğü Hilmi Özkök’ün (onlara göre) rejim için tehlikeli olduğu, ancak son virajda, yani Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan sonra anlaşılabiliyor.

Söyler misiniz böyle bir şey TSK adına kabul edilebilir mi? Rejim için tehdit olarak görülen biri (Onların hükmü) terfide son basamağa çıkıyor, ama kurum olarak TSK bundan haberdar olmuyor.

Sadece bu örnek de değil, bakın 28 Şubat’ta şahit olduğumuz bir başka şey de TSK’nın Türkiye’deki İslamcı cemaatleri eski Filistin gerillası Marksist Faik Bulut’un kitabından öğrenmesi ve o kitabın kılavuzluğunda hareket etmesidir. Sorarım size ülke bekasının teminatı olan bir kuruma böyle bir şey yakışır mı? Neden TSK’nın hafızasında ya da istihbaratında onlarla ilgili ayrıntılı bilgiler yoktur?

Keza bir başka çelişti 27 Nisan muhtırası olayıdır.

TSK gece yarısı bir ültimatom veriyor, ama ertesi gün bu ültimatom siyasiler tarafından buruşturulup çöpe atılınca suskun kalınıyor! Sorarım size TSK gibi bin yıllık mazisi olan ve devlet anlamına gelen bir kurum alternatif, yani B planı olmaksızın nasıl harekete geçer ve imajında gedikler açılmasına fırsat verir?

Keza son Ergenekon ve ihraç pardon ihraç etmeme olayları da ortadadır.

Hayır hayır amacımız TSK’nın çelişkilerini ortaya koymak ve onu yaralamak değildir, amacımız ülke bekası adına üstüne titrediğimiz TSK’nın daha dikkatli davranmasıdır. Tekrar ediyoruz, bütün bunlara rağmen TSK yine de bu ülkenin övünülecek en önemli kurumudur. Bu yazının yazılış amacıysa son dönemdeki planlı aşındırma gayretlerine önlem alınması içindir.

Sabahattin ÖNKİBAR

Paylaş:

Yorumlar

“329) TSK’DA ANLAYAMADIKLARIM!” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. Enes Şengönül yorum tarihi 12 Ağustos, 2008 00:12

    S.n Pamukoğluna başarılar…

  2. esraünal yorum tarihi 6 Aralık, 2008 16:00

    tsk muhtırayı verdikten sonra ne yapacaktı.darbemi olacaktı.bunun arkası.orduya tabiki siyasi irade cevabı verecektir.cünkü tsk hatalı davranmıstır.demokrasiyle yönetiliyorsa bir ülke ordu hiçbir sekilde siyasete müdahale edemez.ordunun görevi polis gibi silahlı mücadeledir.eger bunun dışına cıkarsa hem kurumu yıpratır hem asli görevi olan silhlı savunmayı yapamaz hale gelir.

  3. Ramazan K. Kurt yorum tarihi 1 Ekim, 2012 06:25

    Bush: “Get Out” (Defol-sittir git) siyasi ve diplomatik terminolojide asla kullanılmaz
    http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?makale=&id=266

  4. Ahmet Takan yorum tarihi 21 Ocak, 2013 21:25
  5. Mevlüt Uluğtekin Yılmaz yorum tarihi 11 Mart, 2013 11:17
  6. Behiç Kılıç yorum tarihi 1 Mayıs, 2013 08:12

Yorum yap