318) RESMİ RAKAMLARIN ACINACAK HALİ!

Yayin Tarihi 3 Aralık, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Resmi rakamların acınacak hali..
  
 
 
Devlet herşeyden önce intizam, düzen ve hesap demektir. Okuma yazması olanlar fakat  hesap yapamayanlar tarafından yönetilen  bir toplumun  başına nelerin gelebileceği, 70 yıllık acı deneyimlerle, görülmüştür.  2009 yerel yönetimler seçiminde 18  yaş ve üzeri seçmen sayısının resmen 48,3 milyon olarak belirtilmesini buna bir örnek olarak verebiliriz.
 
Seçmen sayısı,
seçmen yaşı alt sınırının  20 olduğu 2002 seçiminde  41,4 milyon, 
……………….yaş sınırının  18 olduğu 2007 seçiminde  42,8 milyon olarak verilmişti. 
………………………………………………..2009 seçiminde  48,3 milyon olarak ilan edildi..


2002-2007 arası 5 yılda toplam nüfus en az 6 milyon artmış olmalıdır. ayrıca 18-20 yaş arası da yaklaşık 2 milyon fark edeceğinden, 2007 seçiminde seçmen sayısı 2002 ye göre kabaca 8 milyon fazla, yani 49 milyon civarında olmalıydı .[bk..aşağıdaki tablo] yada tersine 2007 rakamlarını doğru kabul edersek, 2002 seçmen sayısının çok şişirilmiş bir rakam olduğunu söyleyebiliriz…
 
Aslında verilen BÜTÜN RAKAMLAR yanlıştı..Herşeyden önce Türkiyenin resmen belirtilen toplam nüfusu [tabii bu arada nüfus artış hızı, ortalama yaşam süresi ve kadın başına çocuk sayısı] yanlıştır. Bundan bir süre evvel yayınladığım aşağıdaki makalede de görüldüğü gibi, 1960 tan beri insanların birebir sayıldığı genel nüfus sayımlarının sonuçları [mevcut durumda en güvenilir veriler!] elimizdedir.
Genel sayım sonuçlarına yapılan uyumlama ekteki grafikte  gösterilmektedir. Ayrıca 1990 ve 2003 yılları nüfus idaresinin verdiği yaşlara göre dağılım bilgilerinden de 18 yaş ve üzeri nüfus oranlarını hesaplayabiliriz. [1990 ve 2003 bilgilerinden 2010 yılına doğru, güvenilir bir öngörü (ekstrapolasyon) yapılabilir. matematik ayrıntıları burada vermiyorum.] Buna göre :
 
Tablo.1 
Yıl………….Toplam Nüfus…….18 ve üzeri yaş……..Seçmen sayısı 
…………………..milyon…………………..%……………………milyon                  
 
1990                 56,5                       58,3                       32,4 –
2000                 67,8                       63,0                       42,8 –
2002                 70,4                       64,0                       45,1 –
2007                 76,5                       66,5                       50,9
2009                 78,9                       67,5                       53,3
2010                 80,1                       68,0                       54,5
 
 
1990,2000 ve 2002 yılları için seçmen sayısı 18 yaş sınırına göre hesaplanmıştır. 2002 de 20 yaş sınırına göre
seçmen sayısı, o zamanki yaş dağılımına göre, nüfusun % 60 ına karşılık 42,2 milyon olarak hesaplanmaktadır.. 2002 için Resmi olarak verilen  rakam 41,4 milyon bu sayıdan yaklaşık 800 bin daha azdır..[hata payı yüzde 2] .. ya da başka bir ifadeyle,
2002 resmi rakamı +/-yüzde 2 lik bir hata ile kabul edilebilir.. Bu durumda,
2007 resmi seçmen sayısının olması gerekenden 8,1 milyon daha az beyan edildiği ortaya çıkıyor!!! Aynı şekilde, 
2009 seçmen sayısı da  53,3 – 48,3 = 5,0 milyon eksik beyan edilmiştir.
 
Bu hesaplamalardan bir başka sonuç olarak, seçime katılım oranlarının öyle yüksek olmadıklarını, özellikle de yüzde 40 kadarı açlık/yoksulluk sınırında yaşayan halkın, Cumhuriyet mitinglerine rağmen, bağımsızlık ve laiklik gibi ulusal rejim meselelerini umursamayarak seçimden büyük oranda uzak kaldığını görüyoruz..
 

Tablo.2 
yıl…………….seçime katılan……..seçmen sayısı………..katılım oranı 
……………………milyon…………………milyon……………………….%…….._ 
 
2002………………32,7…………………….42,2……………………….77,5
 
2007………………36,1…………………….50,9……………………….70,9 

 
2002 de yaklaşık 10 milyon, 2007 de yaklaşık 15 milyon seçmenin sandığa  gitmediği anlaşılıyor.. 2007 de 16,3 milyon oy alan AKP nin,  ülke genelinde  akp eğilimli olan seçmenlerin tümünün sandığa gittiği varsayımıyla,  aslında yüzde 47 yi değil, sadece  16,3/50,9 =  yüzde 32 yi temsil ettiği söylenebilir.  Bu 1/3 meclise 2/3 olarak yansımış ve Cumhurbaşkanını seçmiştir. Öte yandan, sandığa gitmeyen yurttaşlar yüzde 29 ile ikinci en büyük  ‘a-politik’ parti konumunda… Yurttaşlar meselelerin demokratik zeminde çözümünden umutlarını yitirdikçe, gelecek için beklentilerinin gerçekleşmesi için  tarikatlara ve yeraltı faaliyetlere yöneliyorlar. Gidişat endişe verici.. 
 
Bunlar da gösteriyor ki, ya resmi rakamlar manipüle ediliyor, ki dehşet verici bir şey olurdu,  yada gerçekten evlere şenlik bir bilgisizlik, beceriksizlik sözkonusu..  Ben ikincisini düşünmek istiyorum.   20. yüzyılda, hükümet yönetimlerinin okuma yazma cahilliği [illiteracy] kabul edilemezdi.. 21. yüzyılda ise ayrıca, hesap cahilliği de [innumeracy] kabul edilemez..

Bir atasözümüz var: “Hesabını bilmeyen kasap, elinde kalır kuru masat
 
****** 
 

TÜRKİYENİN 2008 YILINDA NÜFUSU 78 MİLYONDUR !!
 

Hükümet Türkiyenin nüfusunu, “adrese dayalı sayım sistemi” ile 70,6 milyon olarak açıkladı. Hükümetin bu açıklaması AB ye şirin görünme gayretinden başka bir şey değil, ve tabii her zaman olduğu gibi sadece kendi kendimizi aldatmaktan başka bir şeye hizmet etmez. AB ye verilmek istenen mesaj şudur:
“ey AB biz öyle nüfusu hızla artan bir orta doğu ülkesi değiliz, sadece 70 milyoncuk. kadın başına doğum ve yıllık nüfus artışımız  da çok düşük, üstelik bir gelişmişlik ölçütü olarak alınan ortalama yaşam süremiz de avrupa düzeyinde falan ,filan..”  AB işine geldiği için bunlara kanmış gibi görünecek.. fakat bizim yaptığımız hesapları onlarda yaptığı için işin aslını biliyorlar.. Tabii  GSMH değerini de 78 yerine 70 milyona bölerseniz havadan bir yüzde 10 luk artış elde edersiniz. sadece fert başına düşen milli gelir değil, fertbaşına doktor, yeşil alan, su, vs.vs. hepsi  yüzde 10 iyileşmiş olur…

1927 den beri her 5 yılda beri yapılan TC  resmi nüfus sayım sonuçları elimizdedir.  [DİE2004 sayfa 27]  1960 tan sonrasını bile alsak, şöyle bir tablo var elimizde:

1960    27,75 milyon
1965    31,39
1970    35,61
1975    40,35
1980    44,74  
[fit ve sayım sonucu arasındaki istatistik sapma dışı farktan anlaşıldığına göre1980  yılında 1985    50,66   yaklaşık 500 bin kişi  eksik sayılmıştır!]
1990    56,47
2000    67,80  
 

Bu değerlerden yola çıkarak ileriye doğru bir öngörü [ekstrapolasyon] yapabilmek için  istatikçilerin çok iyi bildikleri uyumlama denen bir işlemle yani deneysel verileri eniyi şekilde betimleyen bir fonksiyonun [yıl-nüfus ilişkisini en iyi veren bir matematik ifade] bulunmasıyla hem yıllar arasındaki nüfus değerleri [interpolasyon] hemde 2000 yılından sonraki nüfus değerlerini n hesaplayabiliriz. ayrıca bu fonksiyonun irdelenmesinden, yıllık nüfus artış hızı da elde edilebilir. Populasyon gelişiminin ifadesinde en çok kullanılan bir model olan ve s harfine benzeyen şekliyle  S-eğrisi “S-curve” denilen bir fonksiyona(*) yapılan uyum sonunda 2008 yılı için +/-  % 0,5 hata ile şu değerleri elde ediyorum:

                                                        D.A.ERCAN                 TÜİK   

Nüfus………………………………………77,7 milyon          70,6 milyon

Nüfus artış hızı……………………………% 1,6                   % 0,5


ortalama yaşam süresi………………….62 yıl                    
70 yıl

kadın başına ortalama çocuk sayısı…..4,0                        2,7
 

2000 yılı nüfusumuz 67,8 milyondu. 8 yılda nüfusumuz, hükümetin beyan ettiği gibi sadece 2,8 milyon artarak,  2008 de 70,6 milyon olduysa, bu inanılmaz derecede düşük, [yıllık binde 5 !!] bir artışa denk gelir ki, TUIK raporlarında  bile yıllık artış oranı, çelişkili bir şekilde binde 5 değil,  binde 13 olarak verilmektedir..sadece Hastanelerde ölenlerin ölüm yaş ortalamalarından  yetersiz örneklemelerle çıkarıldığı anlaşılan, ve çok abartılı bir rakam olan ortalama yaşam süresini TUIK in dediği gibi 70 olarak alsak bile [hatta bazı yayınlarda 72 geçiyor] kadın başına çocuk sayısı 2,7 değil,  aşağıdaki formülden    0,013 x 2 x 70 + 2 = 3,82  bulunur. Bu tutarsızlıklar TÜİK rakamlarının pek güvenilir olmadığının açık bir göstergesidir..

Bir toplulukta (teknik terim olarak populasyon da denir) nüfus artışı geometrik dizi (üssel) şeklindedir.yani her artış ya da azalış şeklindeki değişim miktarı  dn/dt  t  zamanındaki mevcut sayıya n(t)  orantılıdır: 

                                              dn (t) / dt  =  c . n (t) 

c sayısı da genelde sabit olmayıp, populasyonun doğal koşullarda erişebileceği en üst sınıra ( N ) yakınlaşma derecesine orantılıdır. s sabit bir sayı olmak üzere 

                                                    c = s . ( N – n ) 

eşitliği yazılabilir.bu  iki  denklemin ortak çözümünden populasyonun herhangi bir  t zamanındaki  populasyon sayısını üç  parametreyle veren genel ifade bulunmuş olur: 

                                            n = N / [ 1 + a . exp ( – b . t ) ] 

Elimizde belli zamanlarda yapılmış nüfus sayım sonuçları varsa bu sonuçları kullanarak, yani deneysel sonuçların teorik eşitliğe uyumlanması (fit) işlemiyle, bilinmeyen parametreler N, a   ve   b  ‘yi hesaplayabilir ve sonra bu bağıntı ile sayım tarihleri arasında kalan tarihler için  (interpolasyon) yada uzantılardaki tarihler için (ekstrapolasyon) nüfusu (n) ve nüfus artış hızını (c) güvenilir bir şekilde hesaplayabiliriz. Bu yöntemle hesaplanan nüfus ve nüfus artış hızı, ortalama yaşam süresi (y) ve kadın başına doğum sayısı (d) aşağıdaki tabloda verilmektedir.

     Yıl

    n                       c                    y                         d

 milyon             binde                 yıl

   1990

   2000

   2010

   2025

  56,1               20,5                   50                   4,05

  67,9               17,9                   57                   4,04

  80,1               15,2                   64                   3,95

  97,8               11,3                   75                   3,70

Bu tabloda görüldüğü gibi nüfus  artış hızı 1990 dan 2025 lere doğru binde 21 den binde 11 e doğru azalmakta ve ortalama yaşam süresi de 50 yıldan 75 yıla doğru yükselmektedir. Ortalama yaşam süresi her nüfus sayım sonucunda Nüfus İdaresi  Genel Müdürlüğü tarafından belirlenip yayınlanan yaş dağılım fonksiyonundan elde edilebilir. Bu yaş dağılımına,

örneğin [  f (y) =  Σ a y i       i = 0,1…5  ]  şeklinde  6 parametreli bir polinomla uyumlama yapılır ve belirlenen  parametre değerleri kullanılarak ortalama yaşam süresi < y > aşağıdaki şekilde hesaplanır:

                   < y > = ∫ y ( ∂f / ∂y) . dy / ∫ ( ∂f / ∂y)  . dy 

1990 ve  2000 yıllarındaki genel nüfus sayımı sonuçlarından elde edilen yaş dağılımları kullanılarak hesaplanan ortalama yaşam süreleri yukarıdaki tabloda gösterilmiştir.

Bir popülasyonun yıllık doğum ve yıllık ölüm oranlarının farkı olan yıllık artış hızı ( c ) kadın başına çocuk sayısı ( d ) ve ortalama yaşam süresi ( y ) arasında aşağıdaki basitleştirilmiş eşitlik kullanılabilir; burada kadın-erkek ortalama yaşam süreleri ve populasyon içersindeki oranları eşit varsayılmıştır.

                                                   c = ( d – 2 ) / 2 y 

Bu şekilde hesaplanmış  d  değerleri yukarıdaki tabloda gösterilmiştir.  

80 milyona yaklaşan nüfusumuza karşın gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ortalama insan ömrü de 80 yıl ve nüfus artış oranı sıfır olsaydı [yani kadın başına ortalama 2 çocuk] o zaman yıllık doğum sayısı yaklaşık 1 milyon ölüm sayısı yine  1 milyon olmak üzere toplam 2 milyon “vaka” olacaktı. oysa şimdiki durumda yılda [1,250 milyon ölüm ve 2,475 milyon doğum ]  3 725 000 “vaka” var, yani fazladan 1 725 000 vaka sözkonusu.  Her vakanın  işgücü kaybı, sağlık giderleri olarak yaklaşık 2000 dolarlık  bir ekonomik bedeli olduğunu ayrıca erken ölümlerle insanlara yapılan yatırımın tam karşılığının alınamamasından doğan zararları da hesaba katarsak Türkiyenin “gereksiz” ölüm-doğumlar dolayısıyla israf ettiği para yılda yaklaşık 10 milyar dolardır.[milli savunma bakanlığının bütçesi] 

Diğer bir çok yalan yanlışın yanısıra uzun yıllar genç nüfus fazlalığı, ki aslında ortalama yaşam süresinin kısalığının  ve gelişmemiş ülkelerin tipik bir göstergesidir, bir avantajmış gibi anlatıldı.. Yabancılar tarafından yönlendirilen bu yanlış nüfus politikalarının  esas amacı nüfus denetimini ve aile planlamasını engellemek, ve ilerde türkiyenin “demokratik” yolardan referandum vs.  ile parçalanması için manipüle edilmeye müsait oy depoları yaratmaktı ki bunu da elhak başardılar. 

1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımında Türkiyenin toplam nüfusu 10 milyon ve kürt nüfus ta 1 milyon civarındaydı, yani %10 kadar. o zamandan bu yana  bir toplum kesiminin kadın başına ortalama 6 çocukla,  yani yıllık yaklaşık %4 artış oranıyla çoğaldığını  varsayarsak,  başlangıçta 1 milyon olan populasyon aradan geçen 80 yılda 1,04^80 = 23 milyona ulaşmış olur, yani %30 olur !! Şimdilik teselli bulacağımız tek şey kürt nüfusun büyük bir kısmının topluma uyumlanmış  oluşu ve büyük çoğunluğunun emperyalizmin maşası  olan pkk ye destek vermemesidir. Ancak bu gidişle   2027 yılında 100 milyonu geçecek  olan Türkiye toplam nüfusunun  yarıdan fazlası kürt nüfus olacaktır. [Ahmet Altan ‘Türkiye artık Kürdiye oluyor’ diyerek sevincini ifade etmiş.] 

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de hızlı nüfus artışı  ağır sosyo-ekonomik problemlerin temel nedenidir. Türkiyenin nüfus artışı günde 3300 dür.  ivedilikle yapılması gereken en önemli şey “kadın başına bir çocuk” programını başlatmaktır. Böylelikle  90 yıl sonra 2100 yılında Türkiyenin nüfusu 40 milyona iner ve sıkıntılar hiç değilse yarı yarıya azalmış olur. Unutmamak gerekir ki şu anda toprak ve sularımız dünya toprak ve sularının binde 6 sı kadarken nüfusumuz dünya nüfusunun binde 11 ine karşılık gelmektedir, yani başka bir deyişle toprak ve su nüfusa oranla yarı yarıya azdır. Enerjide durum çok daha vahim; dünya enerji kaynaklarının sadece binde 2 sine sahibiz. [**] nüfusa oranla 5 kere daha az! 

Bu gerçeklerden yola çıkarak nüfus planlamasının  hükümetlerin ivedilikle ele atması gereken bir konu olduğu görülmektedir. Çok büyük sosyal patlamaların önüne geçilmek isteniyorsa derhal başlatılacak caydırıcı bir uygulamayla, bir çocuklu oğuşlara [ailelere] her ay belli bir maddi yardım  verilmeli, iki çocuklu lardan bu yardım kesilmeli, üç veya daha çok çocuklulardan ise ikiden fazla olan her çocuk başına gittikçe artan oranlarda “vergi” alınmalıdır.

Tabii bu önerilerimiz, demokrasi yanılsamalarıyla yönetilen toplumlarda, populist davranışları sürdürerek günü gün etmekten başka bir endişeleri olmayan zavallı siyasetçilerin anlayacakları, şeyler değildir.  

Prof. Dr. D.Ali Ercan

 

Paylaş:

Yorumlar

“318) RESMİ RAKAMLARIN ACINACAK HALİ!” yazisina 4 Yorum yapilmis

  1. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 4 Aralık, 2008 14:52

    “En az üç çocuk” diyen bir başbakan varken, bu ülkenin meseleleri nasıl hallolur bilemem.
    Aş, iş, eş isteyen milyonlar asgari şartlarda da olsa nasıl yaşatılabilir.
    Sayısı yüz milyona varan kuru kalabalıklar yerine, bilgili bir toplum.

    Peygamber efendimiz; “Ben ümmetimin çokluğuyla övünürüm” buyurmuş.
    Bu, bizim taifenin kalkanı.
    Hadis-i Şeref sahih; fakat herhalde sarhoş, ayyaş, kumarbaz, cahil bir kalabalık istememiştir.
    İt eniği gibi, yap yap sokağa at.
    olmaz böyle bir şey.
    Kıymetli yazıda teklif edilen en basit ve kolay bir yol. Tek çocuklu aileyi ödüllendirmek, diğerlerine de gerekirse cezalar düzenlemek.
    demokrasiiii diye mi bağırılıyor.
    Sevsinler böyle demokrasiyi.
    Karşılarıdakileri konuşturmayanlar; “Terör dahil her şeyi demokrasiden taviz vermeden” yapacaklarmış.
    Demokrasinin eline silah verilmiş, intiharı seyrediliyor.
    Demokrasi, meclis marifetiyle düzenleyeceği kanunlarla kendini korumalıdır.
    Aksi intihar olur.

  2. diyet yorum tarihi 8 Aralık, 2008 18:31

    diyet

    Bizim buralarin kislik en güzel corbasidir Midye corbasi. Ekim ayinda baslar midye satislari, bol karabiber ile yapildigi icin cok isitici ve tam kislik bir corbadir. Havalar isinmaya basladigi zamanda satislari kalkar haliyle. Lokantalarda büyük cu…

  3. meltem ve seda iki liseli kardeşler yorum tarihi 17 Aralık, 2008 17:26

    ya bana yardımcı kaynak arıyırum ama bulamıyom yardımcı olsanız öğretmenimiz bize nufüs sayımları ile ilgili mahallemizde n tablo istemiş nasıl olucak bilmiyorum şimdiden tşk ler
    ama bana yardım etseniz sevinirim ayrıca bu yazı çok güzel bilgilendirici ama anlamıyom yardı ederseniz arkadaşlar sevinirim

  4. ibrahim kaya yorum tarihi 17 Ocak, 2010 22:29

    Çok yerinde tespitler, gerçekten aile planlaması ülke genelinde uygulanmalıdır, daha mutlu ve daha çağdaş bir Türkiye için başta nüfus planlaması şarttır. En az 3 çocuk diyerek gücünü kırsal kesimden gelen ve ne kadar çocuk o kadar güçlü bir aile anlayışıyla süregelmiş çağdışı cahillik abidesi kesimlerden alan iktidar tabii ki de türkiyedeki ucuz oylarını kaybetmek istemeyecektir ne de olsa bir kaç un çuvalı bir kaç çuval kömürle ilerde daha çok oy kapacaktır, ne kadar çok fakir ve muhtaç varsa o kadar çok oy mantığıyla bu ülkeyi yönetenler elbet bir gün hak ettiğini görecektir. Sorarım onlara ne hakları vardır ki böylesine çivisi çıkmış bir ülkeye yenidoğanlar getirmektedirler onlar için cahil halkımın getirdiği çocuklar birer köledir modern dünyanın köleleri ve köle demokrasidir bunların demokrasisi. Ekmek derdiyle yaşanan topraklarda demokrasi yalandır yalan demokrasi ancak sosyal devletlerde kültürel ve ekonomik anlamda uçurumların olmadığı topluluklarda adaletli bir sistem olabilir bizim ve birçok sözde demokratik ülkede sadece politik gücün meşruiyeti için var olan demokrasi sadece politik bir araçtır ve halk dışındaki ekonomik ve stratejik güçlere hizmet eder.

Yorum yap