27) ZİHİN VE DÜŞÜNCEYİ KONTROL METOTLARI
Yayin Tarihi 4 Mart, 2008
Kategori SOSYAL
ZİHİN VE DÜŞÜNCEYİ
KONTROL METODLARI
Dinlerin, doğu öğretilerinin, ezoterizmin, tasavvufun, spiritüalizmin yüzlerce, binlerce yıldır insanoğluna aktaramaya çalıştığı ana mesaj, insanın kendini tanıması, egosunu ve nefsini eğitmesi ile ilgilidir. Özdeki ışık, özdeki rahmet ya da özdeki tanrısallık adına ne derseniz deyin fark etmez, ancak nefsin insana zulmü sona erdikten sonra ortaya çıkar. Nefsini, egosunu, bencilliğini, kibrini, kendini ve haddini bilmezliğini yenememiş bir insanın, aydınlandım demesi ancak bir kandırmacadır. Mitolojilerde ve halk masallarında yedi başlı canavar olarak anılan nefsi yenmek için de kendine dürüst olmak ve kendini sorgulamaktan, kendisiyle yüzleşmekten korkmamak ana temadır. Bu nedenle nefsin, egonun eğitimini çok hafife almamak ve popüler kültürün yoz etkilerinin bu alanlara sızmasına izin vermemek gerekir. Kendine dürüstlük ve sağlam karakter ilk temel şarttır.
Psişik yetenekleri olan insanların haklı olarak en çok sordukları soru, zihnimi ve düşüncelerimi nasıl kontrol ederim; ve bu potansiyelimi nasıl daha iyi kullanabilirim sorusudur. Bu soruya yanıt verebilmek için insan nefsinden ve onun bize nasıl zulmedebileceğinden biraz söz etmek yararlı olur.
Nefis Terbiyesi için neler yapılması gerekir?
İnsanın nefsi azgın bir boğa gibidir. İnsan nefsi nedeniyle o kadar çok ve hiç durmadan isteyebilir ki buna kendisi bile şaşırabilir. Her gördüğünü, her şeyi, en yüksek yerlere gelmeyi, en yüksek makamların sahibi olmayı, en çok maddenin mal, mülk ve paranın sahibi olmayı, en yüce olmayı, en akıllı, en güzel, en harika, her şeyin en iyisi olmayı o kadar çok ister ki sonunda da hiçbirisi olamaz çünkü her şeyi bir arada, aynı anda ve en fazla hali ile istemiş, hiçbir kontrol mekanizması uygulamamıştır. Bir tanesini elde ettiğinde diğerlerinin de peşi sıra gelmesini ister ve onların da yoğunluğunun çok olmasını yani en yüksek seviyelerde olmasını ister. Her şeyin sahibi, hükümranı, en akıllısı, en zekisi, en iyisi olmak ister.
Her zaman başında en olanı ister, nefsaniyette ve dizginlenmesi zor azgın bir boğa gibidir. Her yere saldırır ve onu elde etmek ister, elde edemediğinde hayal kırıklıklarına uğrar, bunalım, depresyon yaşar.
Gerçek İhtiyaç
Tabii bütün bunlar insanın asıl gerçek ihtiyacının ne olduğunun saptanmamış olmasından kaynaklanır. Yani yaşam planındaki ana noktaların ne olduğunun bilinememesinden ileri gelir. Ne istediğini, gerçek ihtiyacının ne olduğunu bilebilen bir varlık neleri elde etmesi gerektiğini ve neleri elde etmemesi gerektiğini ayırabilecek noktadadır. Ve ihtiyacı olmayacak şeyleri istemeyecek bir noktadadır. Bilgisizlik ve cehalet, her şeyin en fazlasını istemek her şeyin en iyisi olmak, en mükemmelini yapmak duygularını yaratır. Mükemmeliyetçilik insan nefsini tanımak için çok iyi araştırılması gereken bir kavramdır çünkü eskilerin deyimiyle şeytan detayda ve mükemmel olma arzusunun en derinlerinde saklanır.
Oysa ki evrende ne en iyisi vardır, ne de en mükemmeli. Evren bu tarz bir sistem üzerine yapılandırılmamıştır. En kötüler ve en iyiler- en mükemmeller – en başarısızlar, en güzeller- en çirkinler, en sağlıklılar-en sağlıksızlar en fakirler-en zenginler gibi çalışan genel bir sistem üzerinde bu iki uçlu örnekler yoktur. Bu iki uçlu sistemi aslında şu anda gezegeninizin içinde kendiniz yaratmaktasınız.
Evrenin Dengeleri
Evrenin dengeleri başka şeyler üzerinde oturmaktadır ama sizin şu anda gezegeninizdeki insanların zihin yapıları nedeniyle ve tabii ki cehalet ve dengesizlik nedeniyle bu ayırımlar vardır oysa ki evrenin kendisinde böyle ayırımlar yoktur. Evren çok büyük bir çeşitliliği içinde barındırır. Evren içinde bulunan her şey onun için bir seçenektir. Öyle de olunabilir, böyle de olunabilir şöyle de olunabilir gibi zaman içinde birçok şeye bürünülebilen, birçok şeyi deneyimleyen bir sistemdir.
Oysa ki, gezegeninizde sürdürülen yaşamlarda o kısacak sürelere çok fazla miktarda enler sıkıştırılmakta ve o enlerin iyi olanlarına doğru ulaşmak için sorgusuz ve sualsiz gayret sarfedilmekte. Acaba o en iyi, en güzel, en sağlıklı, en prestijli, en mevkii sahibi, en zengin, en sevilen, en mükemmel olan, her şeyin en iyisini yapan olmak gerçek ihtiyaç mıdır? Yaşanması gereken bir şey midir? Bunun peşinden koşmanın gerçekten bir anlamı var mıdır çünkü böyle bir kavram evrende gerçekten var mıdır diye bir sorgulanması gerekir.
Bizim nefsaniyet dediğimiz şey azgın bir boğa gibi bu noktada devreye girer. Ve gezegende ayrılmış iyiler ve kötülere bakar ve tabii ki, doğal bir eleme sonucu kötüleri bir yana ayırarak, iyilere doğru yönelir. Kendi yapısına göre o iyi diye adlandırdığı yani ruhsal anlayışına, idrakine, seviyesine bağlı olarak kendi grubundaki iyiler dediği şeylerin hepsine uzanıp, tıpkı onları dalından koparılan bir meyva gibi arka arkaya toplayıp, sepetine koymak ister. İnsanda böyle bir güdü vardır. Ve çoğu zamanda bunların birini aldıkça, birini daha almak ve bir diğerini daha almak ve üç tanesini alınca beşine sahip olmak, beşini alınca onbeşine sahip olmak ister ve doyum elde ettikçe isteklerin tatmin bulması gerekirken aksine hırslanarak sürdürülen ve aşırılaşan bir istek ortaya çıkar.
Nefsin azması yoğunlaşması ve kontrolden çıkması durumunda, birini ve ikisini elde ettiğinde belki tatmin bulur, belki biraz doygunlaşır diye düşünürsünüz ama öyle olmaz. Sahip oldukça daha fazlasını istemeye başlar. Hırs her yerine yürür ve kendini kaybederek her gördüğü şeyi istemeye başladığı bir noktaya gelir. Bu noktada tabii ki artık bütün ipler nefsin eline geçmiştir, varlığın gerçek ihtiyaçlarından son derece uzaklaşılmıştır.
Nefsi kontrol altına almak ve ihtiyaç tespiti
İnsan artık tıpkı bir çocuk gibi gördüğü her pamuk şekerini isteyen bir hale gelmiştir. Burada temel alınması gereken noktalar, bu azgın boğanın nasıl ehlileştirileceği, nasıl dizginleneceği ve nasıl kontrol altına alınabileceğidir. Çünkü bu nefsin küçülmesinden daha büyük bir fayda yoktur. Nefsaniyet ne kadar küçük olursa, varlığın gelişmişliği de o kapasite doğrultusunda artacaktır. Kendini geri çekebilmeye başlayacaktır. Ben dediği egoyu arkaya alabilmeye başlayacaktır ve insanlarla, diğer yaradılmışlarla gerçekten bir sevgiye, bir paylaşıma doğru yönelecektir.
Bu azgın boğanın kontrol edilmesinde en önemli etkenlerden biri istemekte olduğu şeylerin gerçek ihtiyaç olup olmadığının tespit edilmesidir. Bu önemli bir aşamadır. Nefsinin sonucunda birtakım esaretlerin kontrolü altına girmesi nedeniyle listesinde çok fazla şeyler bulunabilir. İstediklerine dair listesi kabarık olabilir. Ve bu kabarık liste gözden geçirildiğinde gerçekten bu listenin acaba kaç tanesi gerçek ihtiyaçtır? Bunun çok objektif bir gözle tespit edilmesi gerekir ki, bazen o yirmi-otuz-kırklık listelerden bir tanesi bile gerçek ihtiyacı karşılayamamaktadır. İçinden bir tane bile gerçek ihtiyaç çıkarılamayan listeler vardır. Yani o kadar suni doldurulmuş tamamen egonun esareti altında, nefsin azgınlığı altında doldurulmuş listelerdir, kontrolsüzce istemenin sonucunda oluşmuş listelerdir ve bazen gerçek bir gözle, bir rehberlikle beraber yapılan bir gözlemde görülebilir ki aslında gerçek ihtiyaçlarının bir tanesini bile henüz o listeye yazamamıştır.
Veyahut ta ancak bir veya ikisini tespit edebilmiştir. Maalesef bu kadar vahim tablolar çıkabilmektedir. O yüzden önemli olan bu azgın hali bir yerinde yakalamak ve en azından daha objektif bir gözle, ‘ben şu anda ne yapıyorum? Ben şu anda neyi istiyorum? Aklımdan ne geçiyor? Neden bunları istiyorum? Acaba bunlar benim gerçek ihtiyaçlarım mı? Gerçekten bana bir faydası olacak mı? Yoksa sadece egomu mu tatmin edecek? Nefsimi yükseltecek, arttıracak, daha da azgın hale getirecek, koltuklarımı kabartacak, göğsümü öne çıkaracak, gurur dediğimiz duyguyu mu besleyecek acaba diye bakmak lazım. Yoksa gerçekten varlıksal gelişimim için mi gerekli? Bu tespitlerin objektif bir gözle yapılması çok önemlidir.
İkinci bir adımda bu tespitler yapıldıktan sonra uygulama safhasına geçilmesi gerekir. Elbette ki tespitlerin objektif yapıldığını varsayarak ikinci maddeye geçiyoruz. İkinci madde bunların uygulamalarının yapılmasıdır. Yani gerçekte ihtiyacımız olmayan şeyleri isteme alışkanlığının zihnimizde artık değiştirilmesi ve yeni bir yapılanmaya geçilmesi ve gerçek ihtiyaçlara yönelme zamanıdır, bundan sonra gelecektir ikinci adım. Bu elbette ki bir günde, bir sabahta, bir akşamda olabilecek bir şey değildir. Oldukça geniş zamanlar gerektirebilir.
Kişinin egosunun kabarıklığına ve nefsaniyetinin yüksekliğine bağlıdır, geniş zamanlarda gerektirebilir ve burada çeşitli uygulamalara gidilmelidir. Bunların tamamının bir günde törpülenmesi mümkün olmamakla beraber bir azaltma programı uygulanmalıdır. İlk etapta elenebilecek maddeler olabilir. ‘Haa şunu gözden çıkarabilirim, şunu da çıkarabilirim denen maddeler derhal elenmelidir. Henüz hazır olunmayan maddeler ise şu an hazır değilim, bunu istemekten nasıl vazgeçeceğimi bilmiyorum, nefsimi bu konuda nasıl körelteceğim acaba, bunu nasıl istemeyeceğim?’ denen maddelerde ise bir azaltma programı uygulanabilir. Örneğin bu yemek yemekle ilgili bir konu ise çok fazla yemekli ilgili bir durum varsa, önüne geçilemiyorsa; birinci etapta gerçek bir ihtiyaç olmadığına dair saptanması gerekir. Daha sonra ise alıştırmalı metotlarla azaltmalı bir yöntem uygulanmalıdır. Örneğin günde altı defa yemek yeniyorsa, ilk etapta 5.5 a indirilmelidir. Daha sonra 5 e 4,5 a, 4 e ve daha sonra nihayet 3 indirmeye kadar zaman aralıkları ayarlanarak bir azaltma programı uygulanabilir ve çok yararlı olur. Bu diğer konular içinde böyledir. Yemek sadece bir örnektir çünkü nefsin köreltilmesi gereken gerçekten çok fazla istek vardır. O istekle ilgili azaltmalı bir program uygulanmalıdır. Yaptığınız şeyi yapmayı azaltma programı uygulanabilir ama küçük küçük yapılmalıdır. Fazla büyük uygulanırsa geri dönüşü sert olabilir. Oturmayabilir sert ve daha güçlü bir geri dönüş yapabilir. O yüzden burada en uygunu, geniş bir zamana yayarak küçük dozlarda azaltma uygulamaktır.
Ve o konuda düşünerek onu gerçekten isteyip istemediğinizi sorgulamanız gerekir. Onu istemeseydiniz aslında başka nelerle de mutlu olabilirdiniz ve aslında gerçekten nelerden tatmin olabilirdiniz? Nefsinizin bu kadar yükselmesini sağlayan o istediğiniz şey ne ise mevkii, makam, madde, para, güzellik gibi bütün bunları tekrar gözden geçirmeniz gerekebilir. Örneğin: iyi bir modelde spor bir araba istiyorsunuz nefsinizi bu konuda köreltemiyorsunuz bir türlü, saplantılı bir düşünce haline dönüşmüş ama nihayetinde bir yerinde fark etmişsiniz ve objektif bir gözle bunu sorgulamak lazım. Gerçek bir ihtiyaç olup olmadığını, daha iyi bir şekilde sorgulamak lazım. Size gerçekten kırmızı bir spor araba ne verebilir? Gerçek bir tatmin duygusu verebilir mi? Verse bile ne kadar süre ile verecektir? Bunun bir sonu mutlaka yok mudur ve bir üst modelini istemeyecek misiniz?
Zihni Programlamak (Uygulamalı Metodla düşünce kontrolü)
Zihni arındırmak ve programlayabilmek için neftsen gelen ve hiç susmayan dürtülerin kontrol altına alınması ön koşuldur. Daha mantık çerçevesi içine alınabilen ve ihtiyaçlar konusunda mantıklı ayıklamalar yapabilen düşüncelerle bu azaltma programının desteklenmesi gerekir. Yapılan bir eylem ya da davranışsa azaltmak biraz daha kolaydır ama konu düşünce ise, düşünceleri başlangıçta yakalamakta zorlanabilirsiniz. Ama zaman içinde kendinizi buna programlarsanız, bir bilgisayar programı gibi bu zararlı düşünceleri filtrelemeye programlanırsanız bir süre sonra otomatik halde o zararlı düşünceniz size çarpacak ve hemen fark edeceksiniz. Önemli olan zihni bu noktada programlamaktır yani zararlı fikirleri yakalamak üzere kendinizi programlamanızdan daha önemli ne olabilir ki? Açıkçası egonuzu denetlemeye kesin kararlı olmanız halinde aşılamayacak engel yoktur. Hiçbir şey sanıldığı kadar da zor değildir. Yapmaya başladıktan sonra her şeyin bir kolaylığı olduğu, evrenin insana destek verdiği görülür yeter ki, zararlı düşünceleri yakalamak isteyin!
Bir süre sonra zaten yakalarsınız ve şimdi bunu neden düşünüyorum? Neden acaba ünlü olmak istiyorum? Ünlü olmak fikri de nereden geliyor? Acaba bana bir faydası olacak mı? Kendimi niye bu düşüncenin esareti altına sokuyorum, hayatı niye başka türlü yönlendiremiyorum? Niye hep bu takıntı ile yaşıyorum gibi sorular çok faydalı olacaktır o yüzden nefsin terbiye edilmesinde, düşünce yoluyla zihnin yeniden programlanması ve yapılandırılmasında tüm bu yöntemler, bu metotlar, birinci esastır.
İkinci olarak ta eyleme dökülebilir şeyler için tabii ki, bir azaltmalı program uygulanabilir. Örneğin dinlerdeki çeşitli oruçlar, nefsin hakimiyeti ve köreltilmesi için önemlidir. Namaz kılmak gibi uygulamalar ve diğer versiyonları da doğru ve çok yararlı uygulamalardır. Kişinin günde beş defa namaz kılması onun belirli bir periyotta normal gündelik yaşamının dışında şeyler düşünmesini, bir anlamda Tanrı ile buluşmasını sağlayan şeydir ve ilk sorgulamasını yapabileceği daha geniş bir alan yaratacaktır. Namaz günde en az beş defa bir iç sorgulaması yapılabilmesi için bir fırsattır. Tanrı ile bir yakınlaşmadır. Kendi gerçek ve iç ihtiyaçlarının tespit edilebilmesi için önemlidir. Bunun gibi benzeri uygulamalar olabilir. Bunlar sadece örnektir. Kişiler bunun yerine meditasyon veya yoga da uygulayabilirler. Uygulama yapmak isteyen için kendi inanç tercihleri hangi yolda ise o yolun icaplarına göre uygulamalar mutlaka vardır.
Zararlı düşüncelere meditasyonla engel olmak
Nefsaniyetin kontrol altına alınması için meditasyon zikir veya yaratıcı imgeleme çalışmaları önemli programlardır. Çünkü farklı bir vibrasyona, titreşime geçiş sağlanmaktadır ve o yüksek titreşimle gerçek ihtiyaçlarımızla, gerçek olmayanlarını ayırabilmek zaman içinde daha kolaylaşacaktır. Gerçek olmayan ihtiyaçları tamamen nefsaniyetimiz, nefsimiz ve egomuzdan ötürü yaratmışızdır. Bu yüzden de bunun terbiye edilmesi, kontrol altına alınabilmesi öncelikle zihinsel boyuttadır. Düşüncelerin derlenip toparlanması neyi, neden, ne zaman ve nasıl düşündüğünü bilmek ve fazlalıklı düşünceleri, zararlı düşünceleri adeta bir bilgisayardaki koruyucu program gibi dışarı atabilmek çok önemlidir.
Çok fazla zararlı düşünceyi bir arada zihinde bulundurmak, otomatik şartlandırmalarla istemek gerektiğine, daha fazlasına sahip olunması gerektiğine inanmak çok zararları olan düşüncelerdir. Ama maalesef kendi üzerinde disiplin uygulamayan ve hiçbir iç çalışma yapmayan toplum bireylerinin büyük bir çoğunluğuna, geneline bu düşünceler hakimdir. Her zaman en iyisine sahip olmak gibi bir kanı yaygındır. Bu da egonun yüksekliğini göstermektedir. Oysa ki burada anlamak gereken şey “ne kadar hiçbir şeye sahip olursanız aslında o kadar çok şeye sahip olacaksınız!” bilgisidir ve bunu anlamak insan tekamülü için çok çok önemlidir.
Çünkü ” hiçbir şeyi olan insanlar, hiçbir şeye sahip olmayan insanlar sadece kendi güçleri ile ayakta durabilen, kendi içsel güçlerini keşfedebilmiş ve onların ardında sağlam bir şekilde ayakta durabilen ve yaşama kendi gücüyle devam edebilen insanlardır yani hiçbir şeyi olmayanlar aslında en zengin, en güzel ve birçok şeye gerçekten sahip olanlardır. Gezegeninizdeki bakışın tam tersi asıl olandır. Hiçbir şeyi olmayanlar aslında çok fazla şeyi olanlardır ama gezegeninizde zannedildiği gibi çok fazla şeye sahip olanlar ise aslında hiçbir şeye sahip olanlardır. “
Gezegeninizde ise sanki çok şeye sahip olmak bir avantaj, artı puana sahip çok harika durum gibi gözükse de ruhsallık içinde, ruhsal dünya açısından, gelişmişlik veya varlığın gelişim noktası açısından ne kadar az şeye sahip olduğunu gösterecek bir gösterge olabilir. Gezegeninizde şu anda ruhsal gerçekliğin tam tersinde çalışmaktadır her şey.
Gerçek ne kadar çok şeye sahipsen o kadar az şeye sahip olduğundur. Ne kadar az şeye sahipsen de o kadar çok şeye sahip olduğundur.
Sadece neye sahip olduğunuzun önemini kavramanız gerekir. İçinizin gücüne mi sahip olmak istersiniz yoksa arabalara, evlere, yatlara, mevkilere veya prestijlere mi sahip olmak istersiniz? Hangisi size gerçekte daha lüzumludur. O yüzden burada en önemlisi düşünce boyutunda yapılabilecek değişiklikler, çalışmalar, gerekli ve kıymetli kitapların okunması, zihinsel çalışmalar, meditasyon veya yoga benzeri çalışmalar, arınma programları, fazlalıkların atılması için uygulamalar öncelikli olarak zihinsel boyutta gereklidir.
Eyleme dökülmüş boyuttaki hareketler, eyleme dökülmüş nefsani durumlar içinse azaltmalı bir programla uygulama yaparak, giderek kısmak daha doğru olabilir. Nefsi eğitmek için arzu edilmeyen davranışı veya eylemi giderek azaltmak ve bunu küçük dozlarda alıştırarak yapmak moral açısından da daha uygundur. İnsanın bu tip çalışmalarda kendi gücüne inanması için başarı elde ettiğini de görmesi gerekir o yüzden birdenbire yüklenme yapmak bir geri dönüş şoku yaratarak, tüm programı bozabilir. Önce karar vermek, konuyu iyi anlamak, hazır olup olmadığını tartmak daha sonra da minik dozlarla uygulamalara başlamak en iyisidir.
KAYNAK : ASTROSET
Yorumlar
“27) ZİHİN VE DÜŞÜNCEYİ KONTROL METOTLARI” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
[…] Nefis Terbiyesi için neler yapılması gerekir? http://www.yenidenergenekon.com/27-zihin-ve-dusunceyi-kontrol-metotlari/ […]