269) BULAMAÇ VE EŞEK ADALARI KİMİN?

Yayin Tarihi 2 Haziran, 2011 
Kategori SİYASİ

Bulamaç ve Eşek Adaları Kimin?

Türkiye’ye mi, Yunanistan’a mı Ait?

image0011.jpg

Mayıs 2011 başlarından itibaren Türk basınında Bulamaç ve Eşek adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiği, adalarda yunan bayraklarının dalgalandığı haberleri yer almaktadır. Konu, Ocak 1996’da Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğinden döndüren “Kardak Krizi” ile birlikte, hukuki yönleri de ele alınarak incelenmiştir.

Bu haberler özellikle de Demokrat Parti (DP) milletvekili adayları Ümit Yalım ve Bünyamin Altunelli’nin iddiaları üzerine kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Yalım ve Altunelli’nin iddiasına göre Bulamaç ve Eşek daları 2004 yılından itibaren Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Emekli Kurmay Albay olan DP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Ümit Yalım, tezini “Bu iki ada 1549 yılında Türk egemenliğine girmiş ve 462 yıldır Türk egemenliğinde olan adalardır!”[1] ifadeleriyle savunmaktadır.

Aidiyeti Belirsiz Adacık – Kayalıklar Sorununun Dayandığı Olaylar

Aslında konu yeni değildir. 1911-1912 Osmanlı-İtalya “Trablusgarp” Harbi’ne dayanmaktadır. Adı geçen iki ada da “Menteşe Adaları” ya da kamuoyunun “Onikiadalar” olarak bildiği adalar içerisinde yer almaktadırlar. Bu adalar 1912 tarihli Ouchy (Uşi) Anlaşması ile İtalyan işgalinden geri alınacaktı, ancak anlaşmanın şartlarından “Son Osmanlı memuru da Bingazi’den ayrıldıktan sonra” maddesi bir türlü gerçekleşememişti. Çünkü Trablusgarp Harbi’nin hemen arkasından Balkan Harbi başlamış ve Yunan donanması Anadolu’ya yakın adaları (Taşoz, Midilli, Gökçeada, Bozcaada, Midilli, Sakız, Sisam…) işgal etmişti. Menteşe Adaları ise hala İtalyanlar tarafından işgal edildiğinden Yunanlılar bu adalara dokunamamışlardı.

Uzun bir aradan sonra 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın 15. maddesinde Menteşe Adaları için şu sonuç alınmıştır:

“Türkiye… bugünkü durumda İtalya’nın işgali altında bulunan Stampalia (Astropalia), Rodos (Rhodes, Rhodos), Kalki (Calki, Khalki), Skarpanto (Scarpanto), Kazos (Casos, Caso), Piskopis (Piscopis, Tilos), Miziros (Misiros, Nisıros), Kalimnos (Calimnos, Kalymnos), Leryoz (Leros), Batnoz (Patmos), Lipsos (Lipso), Sömbeki (Symi, Simi), ve İstanköy (Kos, Cos) adaları ile bunlara bağlı adacıklar ve Meis adası (2 sayılı haritaya bakılması) üzerindeki bütün haklarından ve sıfatlarından İtalya yararına vazgeçmiştir.”[2]

10 Şubat 1947’deki Paris Barış Andlaşması ile tescil edilen Menteşe Adalarının yeni kaderi ile ilgili hususlar andlaşmanın 14.ncü maddesine oturtulmuştu. Bu madde şöyledir:

“1. İtalya işbu andlaşma ile aşağıda belirtilen Menteşe Adaları (Onikiada)’nı   tüm egemenliği ile Yunanistan’a terk eder; yani, Stampalia (Astropalia), Rhodes (Rhodos), Calki (Kharki), Scarpanto, Casos (Casso), Piscopis (Tilos), Misiros (Nisiros), Calimnos (Kalymnos), Leros, Patmos, Lipsos (Lipso), Simi (Symi), Cos (Kos) ve Castellorizio ve bitişik adacıklar.

2. Bu adalar silahsızlandırılacak ve öyle kalacaklardır.

3. Bu adaların Yunanistan’a devriyle ilgili usul ve şartlar, Birleşik Krallık Hükümeti ile Yunanistan arasında, andlaşma ile tespit edilecektir ve bu andlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren en geç 90 gün içinde yabancı birliklerin çekilmesi için gerekli düzenlemeler yapılacaktır.”[3]

Burada belirsiz olan husus, “Bitişik Adacıklar” kavramına açıklık getirilmemiş olmasıdır. Bunun dışında “egemenlik devri” olan adalar ismen sayılmıştır.

Kardak Krizi ve Yeni Bir Türk – Yunan Sorunu: Aidiyeti Belirsiz Adacık ve Kayalıklar

25 Aralık 1995 tarihinde Figen Akad isimli bir Türk ticaret gemisi Kardak Kayalıkları adı verilen iki ıssız ve gayrı meskûn kayalığın bulunduğu yerde karaya oturdu. Yunan otoritelerinin yardım taleplerini, bölgenin Türkiye’nin egemenlik sınırları içerisinde olduğu gerekçesiyle, gemi kaptanı kabul etmemiş ve Türkiye’den yardım istedi. Bu olayın ardından 1996 sonlarına doğru Kardak kayalıkları bölgesi Türk ve Yunan Deniz Kuvvetlerine ait sayısız fırkateyn, hücumbot, sahil güvenlik botu, helikopterlerle çevrildi. Türkiye, çektiği bir nota ile Kardak statüsünde pek çok kayalık ve adacık olduğu gerekçesiyle, bu adacıkların egemenliği konusunda Yunanistan’ı masaya oturmaya davet etti. Yunanistan ise tüm Silahlı Kuvvetlerini alarma geçirerek cevap verdi. Hatta iki adacıktan birine asker çıkardı. Türkiye de ikinci adacığa asker çıkarttı ve gerilim her an savaşı çıkartacak seviyeye çıktı.

Bu sırada devreye ABD Başkanı Bill Clinton ve NATO Genel Sekreteri General Javier Solona’nın telefon diplomasisi devreye girdi. Her iki taraf bayraklarını ve kayalıklardaki birliklerini geri çekti ve krizden önceki “status que ante”ye dönüldü. Ancak, bu kriz iki ülke arasında “Gri Bölgeler” ya da “Egemenliği Andlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar”, başlıklı yeni bir sorunu ortaya koydu.[4]

Bu tarihten sonra Kardak ve benzeri aidiyeti belirsiz adacık ve kayalıklar sonucunda yapılan araştırma ile sadece Menteşe Adaları değil, bu bölgenin dışında da olmak üzere 152 ada-adacığın egemenliğinin devrinin Osmanlı Devleti tarafından “anlaşmalarla devredilmemiş olduğu” iddia edildi.[5]

Eritre – Yemen Uluslararası Sürekli Hakem Mahkemesi’nin Kızıldeniz Adaları Üzerindeki Egemenlik Kararının Ege’deki Adacık-Kayalıklar İçin Belirleyiciliği

Türkiye’de yetkililer tarafından, benzer adacıklar üzerindeki hak iddiası için dünyanın benzer sorunlarını yaşayan hukuki konular incelendi. Bunlar içerisinde Uluslararası Sürekli Hakem Mahkemesi’nin, 1998 yılı içerisinde Kızıldeniz’deki adacık ve kayalıklar için Eritre ile Yemen egemenlik uyuşmazlığını karara bağlarken, bu konuya da açıklık getirmiş olduğu görüldü.

Lousanne Barış Andlaşması yürürlüğe girene kadar Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde bulunan Kızıldeniz’deki ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Eritre ile Yemen arasındaki bu sorunun çözümü sırasında, Uluslararası Sürekli Hakem Mahkemesi, Lousanne Barış Andlaşması’nın 16.ncı maddesine getirdiği; “Türkiye’nin egemenliği bu andlaşma ile kendisine verilmiş adaların haricindeki adalar üzerindeki haklarından vazgeçtiğini ve bu adaların geleceğinin ilgili taraflarca düzenleneceğini kabul eden” şeklindeki ifadenin, Türkiye ile Yunanistan arasındaki “Egemenliği Andlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve kayalıkların uyuşmazlığı konusuna da etkileri olabilecek sonuçlara ulaşmıştır. 

Eritre – Yemen Uluslar arası Sürekli Hakem Mahkemesi Kararı’nın V.nci bölümündeki 165.nci paragrafında;

“a. Türkiye’nin 1923’e kadar egemenliği altında bulunan Kızıldeniz Adaları üzerindeki haklarından feragat ettiği,

b. Bu adalar üzerindeki egemenliğin belirlenmediği,

c.    Bu adaların aidiyetinin ilgili taraflarca tespit edileceği,”

Hükme bağlanmıştır. Bu hükümlere göre; ilgili diğer tarafların rızası olmadıkça tek bir devletin tek taraflı uygulamaları ile bu adacık ve kayalıklar üzerinde egemenlik kuramayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Eritre – Yemen Sürekli Hakem Mahkemesinin egemenlikle ilgili kararında şu kıstaslar dikkate alınmıştır:

 

·   Adaların egemenliğinin belirlenmesinde son on yıldaki devlet uygulamalarına büyük önem verilmiştir.

·   Devlet uygulamalarının bulunmadığı ya da yeterli olmadığı durumlarda, coğrafi yakınlık ilkesi esas alınmış ve taraf devletlere, kendisine yakın olan adaları vermiştir.[6]

Sürekli Hakem Mahkemesi’nin Eritre – Yemen uyuşmazlığındaki karara göre; Lousanne Barış Andlaşması ile Türkiye’nin feragat ettiği topraklar (ada, adacık ve kayalıklar dâhil) üzerindeki egemenliği, taraflardan biri tek başına belirlemesi mümkün değildir. Yani, egemenlik ve devlet uygulamaları hangi boyutta olursa olsun, Türkiye rıza göstermedikçe, Türkiye’nin feragat ettiği bu adacık ve kayalıklar üzerinde Yunanistan egemenlik tesis edemeyecektir. Ancak, bu durumda Türkiye de, anılan adacık ve kayalıklar üzerindeki egemenlik haklarından feragat etmiş olmakta ve bunların hava sahaları da “Egemenliği Belirlenmemiş Alan” statüsüne girmiş olmaktadır.

Bu durumda; “Türkiye’nin feragat ettiği bu topraklar üzerinde Yunanistan’ın hiçbir şekilde egemenlik tesis edemeyeceği” ileri sürülebilir. Anılan adacık ve kayalıklar üzerindeki Yunanistan’ın egemenlik iddiaları ve fiili devlet uygulamalarının hukuken geçerliliği tartışmalı hale gelmekte, hatta Yunanistan’ın devlet uygulamalarının hiçbir anlamı kalmamaktadır. 

Türkiye’nin Ocak 1996’dan İtibaren Aidiyeti Belirsiz Adacıklarla İlgili Uygulamaları

Türkiye, 1996’dan beri konu üzerine hassasiyetle eğilmiş ve bu konuda taviz vermemeye çalışmaktadır. Nitekim 17 Ocak 1999’de Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Necati Utkan’ın, kendisine yöneltilen, anılan adacıkları kapsayan coğrafyadaki Yunan tatbikatları konusunda bir soruya ”Geçmişte çeşitli vesilelerle kamuoyuna duyurduğumuz üzere, Ege’de egemenliği uluslar arası andlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkların statüsünün, bu ülke tarafından fiili durumlar yaratılarak ve tek taraflı eylemlerle değiştirilmesine teşebbüs edilmesi tarafımızdan kabul edilmeyeceği gibi, bu adacık ve kayalıkların egemenliği konusunda uluslar arası hukuk açısından da sonuç doğurmaz!” şeklinde cevap vermiştir. Böylece adacıklar üzerindeki Türkiye’nin ısrarcılığını vurgulamıştır.[7]

Aynı tarihlerde emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya,  Kardak Kayalıkları güneyinde, Kelemez Adası ile Pserimos arasındaki Plati Adası’nın da “Egemenliği Yunanistan’a Devredilmemiş” adalardan biri olduğunu söyleyerek,[8] Türkiye’nin ısrarcılığının altını çizmişti.

Türkiye, tatbikat ve eğitimlerle de Ege’deki aidiyeti belirsiz adacık ve kayalıklar konusundaki ısrarcılığını sürdürmüştür. Bu durumdan rahatsızlık duyan yunan otoriteleri gibi, yunan basını da sık sık kendi kamuoylarına durumu Türkiye’nin “tahriki” şeklinde duyurmuşlardır. Bunlardan Nisan 2009 tarihli To Vima tarafından verilen haberin bir cümlesi şöyledir:

“Türk Hava Kuvvetleri Eşek ve Bulamaç adaları bölgesine önem vererek, bölgenin statüsünü ‘grileştirmeye’ çalışıyor. Nüfusu olan Eşek Adası belki zor bir hedef fakat komşusu Bulamaç Adası, deneyimli diplomatlara göre, çok daha kolay bir hedef. Adanın işgali dahi olası sayılıyor!”[9]

Menteşe Adalarına ilaveten Girit’in güneyindeki Gavdos adası da dâhil 152 adacık ve kayalık henüz anlaşma sağlanmamış olduğundan “egemenliği belirsiz” statüdedir. Bu şekilde Menteşe Adaları ve Anadolu’ya yakın adalar bölgesinde Bulamaç ve Eşek adalarına ilaveten Nergiscik, Keçi, Koçbaba, Ardıçcık, Kendiroz, Kandilli, Kızkardaşlar, Sirina, Üç Adalar, Safran Adaları ve İstakida örnek olarak verilmektedir.[10]

Bulamaç ve Eşek Adalarının Aidiyeti Konusundaki Belirsizlik ve Bu Konuda Yapılanlar

Bulamaç ve Eşek adaları, ismen belirtilerek herhangi bir anlaşma ile hiçbir ülkeye devredilmemiş Osmanlı adası hüviyetini korumaktadır. İddia edildiği gibi Yunan adaları değillerdir. Lozan Barış Antlaşması Md. 16 hükümlerine ve 1998 tarihli Eritre-Yemen Uluslararası Sürekli Hakem Mahkemesi’nin V. Bölüm Md. 165 esaslarına göre, Yani bu adacıklar ne Yunanistan’a, ne de Türkiye’ye ve ne de İtalya’ya aittir.

Bu adaların aidiyeti için esas alınacak kıstasların başında “Devlet uygulamaları” gelmektedir. Yani adaların hangi ülke ya da vatandaşları tarafından kullanılmış olduğuna bakılmalıdır. Şayet bunlar yoksa coğrafi olarak hangi ülkeye daha yakın olduğuna bakılır.

Ama tüm bunlara ilaveten iki ülke arasında bu konuda bir anlaşmaya varılması esastır. Bunun ilk koşulu da iki ülkenin Hakem’e gitmesidir. Yunanistan’ın ise bu konuda ısrarcı olmadığı bilinmektedir. Henüz iki ülke de bu konuda Hakem Mahkemesi’ne gitmemiştir. Dolayısıyla da adacıkların statüsü “belirsiz”dir.

Bu adalar meskûn ardalardır. Şayet Ocak 1996’dan önce meskûn idiyseler, iki ülkenin birlikte Hakem Mahkemesi’ne gitmeleri halinde devlet uygulaması yapan Yunanistan’a ait olmaları yönünde karar verilmesi beklenmektedir. Ancak Ocak 1996’dan sonra, yani Türkiye’nin sürekli itirazcılığını sürdürdüğü tarihten sonra meskûn hale getirilmeye çalışıldıysa ve bu ispat edilebilirse, o zaman adacıkların hangi ülkeye yakın olduğuna bakılır.

Her iki adanın da Lozan Barış Antlaşması Md. 12 gereği silahsızlandırılmış (gayrı askeri) statüde olmaları gerekmektedir.[11]İşte iddiaya esas husus belki de burada yatmaktadır. Bu adalarda Ocak 1996’dan sonra askeri tesis (liman, havaalanı, helikopter pisti vb.) yapılmış ve kolluk gücü dışında silahlı unsur yerleştirilmiş midir? Eğer böyle ise, Türkiye buna itiraz etmiş midir? Şu ana Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan bu konuda doyurucu bir açıklama gelmedi. Dileriz doğru olan yapılmış ve “Komşularla Sıfır Politika” diye, yeni bir yanlışlığa daha imza atılmamıştır.

Sonuç

Sonuç itibariyle, Bulamaç ve Eşek adalarının da dâhil olduğu “Ege’de Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar” sorunu da birçok Ege Sorunu (Kıta Sahanlığı, Karasuları, FIR Hattı, Adaların Silahsızlandırılması, Hava Sahası, Arama-Kurtarma Sahası, Deniz Yan Hududu ve Doğu Akdeniz’de Deniz Sınırlandırması…) gibi henüz hiçbir kalıcı çözüme ulaştırılmaksızın devam etmektedir.

Doç. Dr. Celalettin Yavuz

TÜRKSAM Başkan Yardımcısı

http://www.turksam.org/tr/a2412.html

[1] “DP’li vekiller: Eşek ve Bulamaç Adası İşgal Edildi”, 12.05.2011, http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/05/12/dpli.vekiller.esek.ve.bulamac.adasi.isgal.edildi/616466.0/index.html

[2] (72)      Treaty of Peace with Turkey and other Instruments;Treaty Series No. 16 (1923), Md.12. Menteşe Adalarının Lozan Barış Antlaşması’na kadarki tarihi ile ilgili ayrıntılar için bkz: Celalettin Yavuz, Andlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıkların Hukuki Statüleri de dahil MENTEŞE ADALARI (ONİKİADA)’NIN TARİHİ, Deniz Harp Okulu Basımevi, İstanbul, 2003, s. 24-38.

[3] C. Yavuz, age, s. 53-54.

[4] C. Yavuz, age, s. 60-63.

[5] C. Yavuz, age, s. 67-68.

[6] http://www.lawschool cornell.edu//library/pca/ER – YEchap5.htm;Paragraf 165’te mahkemenin görüşü ışığında, 16.  maddenin doğru çözümlenmiş şekli şöyledir:

“1923’te Türkiye, üzerlerindeki egemenliğini o zamana kadar elinde tuttuğu bu adaların tasarruf hakkından feragat eder. Bu adalar, imza koyan taraflardan herhangi birinin (İtalya dahil olmak üzere) zaman aşımına dayalı olarak elde edilmesine açık olma anlamı taşıyan res nillius statüsü kazanmıştır. Bu adalar otomatik olarak İmam’a devredilmiştir. Bunların üzerindeki egemenlik hakkı belirsiz olarak kalmıştır. Büyük Britanya, “Yemen’e ait olan” tanımlanmamış bazı adaların 16. madde kapsamında olmasını muhtemel saymıştır. Belirsizlik, şu an (veya gelecekteki) hak talebinde bulunanlar tarafından, belirtilen bir gelecekte çözülebilir. Bu ifade bir tarafın, zaman aşımına dayalı olarak elde etme yoluyla sorunu tek taraflı olarak çözebilmesi olasılığı ile çelişmektedir.”

[7] C. Yavuz, age, s. 69-70.

[8] Güven Erkaya, “Plati Adası Kimin”, Ulusal Strateji, Eylül-Ekim 1999, s.34.

[9] Angelos Athanasopulos, “Ankara Tahrik Ediyor, Atina Kaygılanıyor”, To Vima, 15.04.2009, (BYE’nin 15.04.2009 tarihli Dış Politika Basın Bülteninden).

[10] Sertaç Hami Başeren, Ege Sorunları, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 2003, s. 57.

[11] S. H. Başeren, a.ge, s. 75-82, 104-106.

 

Paylaş:

Yorumlar

“269) BULAMAÇ VE EŞEK ADALARI KİMİN?” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Salim Yavaşoğlu yorum tarihi 13 Nisan, 2012 03:16

    Yunan İşgal Etti; AK(p)-Genelkurmay’dan Hiç Bir Tepki Gelmiyor?
    http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9581

  2. Zeki Bingöl yorum tarihi 17 Nisan, 2012 01:14

Yorum yap