26) Nart Destanlarının Eski Türk Destanları İle İlişkisi
Yayin Tarihi 11 Haziran, 2014
Kategori TÜRK VE DÜNYA DESTANLARI
NART DESTANLARININ ESKİ TÜRK DESTANLARI İLE İLİŞKİSİ
Prof. Dr. Ufuk TAVKUL
Karadeniz ile Hazar Denizi arasında bir duvar gibi uzanan Kafkas Dağları, binlerce yıldan beri değişik dillerde konuşan pek çok etnik halk topluluğuna ev sahipliği yapar.
Kafkas Dağları’nın Karadeniz kıyılarından başlayarak yükseldiği ve Batı Kafkaslar olarak bilinen bölümünde, kendilerine Adige adını veren Çerkes kabileleri yaşamaktadır. Kafkas Dağları’nın güney eteklerinden Karadeniz sahiline kadar uzanan bölgede ise kendilerine Apsua adını veren Abhaz halkı bulunmaktadır. Her iki halk da Kafkas dilleri ailesine mensup dillerin çeşitli lehçelerinde konuşmaktadırlar.
Kafkas Dağları’nın en yüksek bölümünü oluşturan Orta Kafkaslar ise Türkçe kökenli bir dil konuşan Karaçay-Malkar halkı ile, Hint-Avrupa dillerinin İran kolunda bir dil konuşan Oset halkının tarihî yurdudur. Karaçay-Malkarlılar kendilerine Alan ve Tavlu (Dağlı) adlarını verirlerken, Osetlerin kendi dillerindeki adları İron ve Digor olarak bilinir.
Orta Kafkaslardan Hazar Denizi’ne kadar uzanan bölge ise Doğu Kafkaslar olarak adlandırılır. Bu bölgede Kafkas dilleri ailesine giren dillerde konuşan Çeçen-İnguş halkı ile birlikte, yine aynı dil ailesinin değişik dillerinde konuşan Avar, Lezgi, Lak, Dargı, Tabasaran gibi Dağıstan halkları yaşamaktadır. Çeçen-İnguş halkı kendileri için Nohçu ve Galgay adlarını kullanırlarken, her iki halkı bir arada anmak için Vaynah (Bizim Halkımız) adını kullanırlar. Dağıstan’ın kuzeyinde ise Türk dil ailesine mensup bir lehçe konuşan Kumuklar bulunmaktadır.
Birbirlerinden tamamen farklı pek çok dilde konuşan bu halklar tarih boyunca etnik ve kültürel açıdan birbirleriyle karışıp kaynaşarak ortak bir kültür etrafında birleşmişlerdir. Kafkasya Halkları olarak tanınan bu halkların mensup oldukları kültür dairesine de Kafkas Kültürü adı verilmektedir.
Kafkasya’da yaşayan ve farklı dillerde konuşan bu halkları ortak bir kültür etrafında toplayan Kafkas Kültürü’nün en önemli unsurlarından biri Nart Destanları adı verilen tarihî-mitolojik destanlardır. Nart destanları yeryüzünde tek bir millete yahut halka ait olmayıp, değişik dillerde konuşan pek çok halkın ortak kültürel mirası olması açısından tek örneği teşkil etmektedir. Günümüzde Nart destanları Kafkas kökenli bir dil konuşan Adige ve Abhazların olduğu kadar, Türk kökenli bir dil konuşan Karaçay-Malkarlıların ve Hint-Avrupa kökenli bir dil konuşan Osetlerin de millî destanlarıdır. Nartlara değişik bir karakter kazandıran Çeçen-İnguşlar ve Avar, Lezgi, Lak, Dargı, Kumuk gibi farklı dillerde konuşan Dağıstan halkları için de Nart destanları millî kültürlerinin ve edebiyatlarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Kafkasya halklarının inanışlarına göre Nartlar, onların tarihteki atalarını teşkil eden mitolojik bir halktır. Demiri keşfeden ve atı evcilleştiren savaşçılar olan Nartlar, insanüstü varlıklar olan düşmanlarını da ince zekâları ile alt etmektedirler.
Kafkas halkları arasında yaşayan Nart destanlarının kökeni ve ortaya çıkışı meselesi henüz tam olarak aydınlığa kavuşturulamamıştır. Günümüzde Nart destanlarına sahip olan her Kafkas halkı bu destanların yaratıcılarının kendi ataları olduklarını ve onlardan diğer Kafkas halklarına yayıldıklarını iddia etmektedirler.
XIX. yüzyıl ortalarında ilk olarak Rusya Bilimler Akademisi üyesi Rus bilim adamları tarafından Kafkasya halklarından derlenmeye başlanan Nart destanları, beraberinde pek çok soruyu ve araştırılması gereken meseleyi de gündeme getirmişti. 1871 yılında Osetlere ait Nart destanlarını Tiflis’de basılan Sbornik Svedeniy o Kavkaze’de (Kafkasya Haber Dergisi) yayımlayan Rus bilim adamı V. B. Pfaff’ın ardından, V.F. Miller’in 1881-1887 yılları arasında üç cilt olarak Moskova’da yayımlanan Osetinskie Etüdı (Oset Etütleri) adlı eserinde Oset Nart destanlarını incelemesi, diğer Kafkasya halklarının edebiyatlarında da önemli bir yer tutan Nart destanlarına önem kazandırdı.
1891 yılında K. Atajukin, Tiflis’de basılan Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza adlı dergide Kabardey Çerkeslerine ait Nart destanlarının metinlerini yayımladı.
Rus bilim adamı P. Ostryakov Karaçay-Malkar Nart destanlarını ilk olarak 1879 yılında Vestnik Evropı adlı dergide yayımlamıştır. 1881 yılında Safar-Aliy Urusbiyev, Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza adlı derginin birinci sayısında dört Karaçay-Malkar Nart destanını ilk olarak okuyuculara sunmuştur (Ortabaylanı 1987:4). M. Aleynikov, aynı derginin 1883 yılında yayımlanan 3. sayısında Karaçay hikâyeleri adı altında birkaç Karaçay-Malkar Nart destanını daha yayımlamıştır (Ortabaylanı 1987:4). 1898 yılında Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza dergisinde, Karaçay köylerinden derlenen Nart destanları A.N. Daçkov-Tarasov tarafından yayımlanarak bilim dünyasına sunulmuştur (Daçkov-Tarasov 1898).
XX. yüzyılın ilk yarısında Nart destanları Avrupalı bilim adamlarının dikkatini çekmeye başlamıştır. Nart destanlarının şekil, konu ve motifleri açısından Kafkasya veya Türk kökenli halklara ait olamayacağını ileri süren Fransız bilim adamı G. Dumezil, bu destanların yaratıcılarının Kafkasların kuzeyindeki bozkırlarda yüzyıllar boyunca hâkimiyet sürmüş olan İskit, Sarmat ve Alan gibi tarihte kalmış kavimler olduğunu iddia etmiştir. Bu kavimlerin Hint-Avrupa kökenli kavimler olduklarını ve eski İran dilinde konuştuklarını öne süren G. Dumezil, Orta Kafkaslarda İran kökenli bir dil konuşmaya devam eden Osetlerin de tarihteki bu kavimlerin torunları olduklarını ve kökeni İskitlere kadar uzanan Nart destanlarının Kafkasya’daki yaratıcıları ve asıl sahipleri olduklarını belirtmiştir. G. Dumezil, Nartların Osetler arasında doğduğunu ve daha sonra Kafkasya’da yaşamakta olan değişik halklara yayıldığını düşünmek için pek çok sebep olduğunu ileri sürmektedir (Dumezil 2005: 7).
Sovyetler Birliği döneminde Nart destanları konusundaki araştırmalarıyla dikkati çeken Oset bilim adamı V. İ. Abayev de Dumezil’in görüşlerini savunarak, Nart destanlarının konu ve motiflerinin M.Ö. VIII-VII. yüzyıllara ait eski İskit efsanelerine dayandığını iddia etmektedir (Nartlar Asetin Halk Destanı 1999: 15). Dolayısıyla, Abayev de Nart destanlarının Kafkasya’daki asıl sahiplerinin Hint-Avrupa kökenli bir dil konuşan Osetler olduğu fikrindedir.
Nart destanlarının kökeninin Kafkasya dışında değil, Kafkasya’da olduğunu ileri süren bilim adamlarının başında ise Adige ve Abhaz-Abazin kökenli bilim adamları gelmektedir. Ş. Askerbiy, A. Hadagatle, V. Meremkul gibi Adige ve Abazin kökenli araştırmacılara göre Nart destanları Kafkasya’da doğmuş ve Adige-Abhaz halklarının atalarından diğer Kafkasyalı halklara yayılmıştır. Adige Nart destanlarının motifleri ile antik Yunan efsanelerini karşılaştıran bu araştırmacılara göre, Yunan mitolojisinin kaynağını da Adige-Abhaz Nart destanları teşkil etmektedir (Özbay 1999: 16).
Abhaz bilim adamı Ş. İnal-İpa ise, mitolojik bir kökene ve karaktere sahip Abhaz Nart destanlarının Abhaz halkının yaşam biçimini ve tarihini yansıttığını belirterek, Abhaz Nart destanlarının diğer Kafkas halklarının Nart destanları ile benzer yönler taşımasının, Abhazların bu destanları komşularından dinleyerek edinmiş oldukları anlamına gelmeyeceğini ileri sürmektedir. Ona göre Abhaz tarihi ile Abhaz Nart destanları et ve tırnak gibi ayrılmaz bir bütünlük içindedir ve Abhaz Nart destanları diğerleri ile asla karışmayacak kadar orjinaldir (İnal-yıpa 2001: 11).
Nart destanlarının Türkçe varyantları Orta Kafkasların dağlık bölgelerinde, Karaçay-Malkar halkı arasında yaşamaktadır. Rus bilim adamı G.N. Potanin, XIX. yüzyıl sonlarında Karaçay-Malkar Nart destanlarının motiflerinin Altay Türk destanları ile olan paralelliklerini tespit etmişti (Potanin 1899: 669-670). Bu motiflerin birçoğu Adige, Abhaz, Oset ve Çeçen Nart destanlarında yer almaktaydı. XX. yüzyılın ikinci yarısında yapılan araştırmalar, Karaçay-Malkar Nart destanlarının pek çok yönden Oset, Adige ve Abhaz Nart destanlarını etkilediğini ortaya koydu. Böylece, Nart destanlarının sahiplerinin yalnızca Osetler veya yalnızca Adigeler ya da Abhazlar olmadığı meydana çıktı. Tarih boyunca pek çok kaynaktan beslenerek ortaya çıkan Nart destanlarının, değişik dillerde konuşan Kafkasya halklarının ortak millî destanları olduğu anlaşıldı.
Nart destanlarının mitolojik yapısını anlamak için, destanlarda yer alan başlıca karakterleri tanımakta yarar vardır. Nart destanlarının başlıca karakterleri ve onların değişik Kafkas halklarının Nart destanlarında aldıkları isimler ve taşıdıkları özellikler şöyledir:
1- Nartların Demircisi
Demirci karakteri Nart destanlarında mitolojik bir kahraman olarak tasvir edilir. O çıplak elleriyle kızgın demiri dövebilir, ona istediği şekli verebilir. Kuşların ve bütün hayvanların dillerini bilir ve onlarla konuşabilir. Nart kahramanları için demirden kılıçları, kalkanları ve zırhları ilk defa o yapmıştır. İlk at nalını o icat etmiştir, böylece Nart savaşçıları atları ile uzak ülkeleri fethe gidebilmişlerdir.
Nart destanlarının bütün varyantlarında rastlanan demirci Nart kahramanı Karaçay-Malkar Nart destanlarında Debet ya da Devet adını taşır. O, Gök Tanrısı ile Yer Tanrısının oğludur. Karaçay-Malkar Nart destanlarının bazı varyantlarında ise demirci karakterinin adı Debek şeklindedir. Adige Nart destanlarında demirci Nart kahramanı Tlepş adıyla karşımıza çıkar. Ancak Adige Nart destanlarında Tlepş’in Debeç adlı demirci ustasının çırağı olduğu ve onun yerini aldığı kaydedilir. Debeç adının Karaçay-Malkar Nart destanlarındaki Debek adından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Abhaz-Abazin Nart destanlarında aynı özellikleri taşıyan demirci Nart’ın adı Aynarıj ya da Aynarjiy’dir. Oset Nart destanlarında ise demirci tanrı özelliğine bürünen bu karakter Kurdalegon adını almaktadır. Sonuçta Kafkas halklarının Nart destanlarının hepsinde demirci Nart kahramanı motifi farklı adlarla yer almaktadır.
2- Nartların Lideri
Karaçay-Malkar Nart destanlarında Nartların lideri olarak karşımıza çıkan karakter Örüzmek adını taşır ve onun yeryüzüne düşen bir meteor parçasının içinden doğduğu ve kurt sütü içerek büyüdüğü anlatılır (Aliyeva 1994: 74).
Oset Nart destanlarında Örüzmek’e paralel olan kahraman Wrıjmeg ya da Urızmag adını taşır. Oset Nart destanlarında Wrıjmeg gözü pek bir savaşçı, zeki ve kusursuz bir şef olarak tasvir edilir (Canaytı 1977: 6). Adige destanlarında aynı özellikleri taşıyan karakterin adı ise Wuerzemec veyaWuezırmes’dir. O, denizaltı tanrıçasının oğludur (Özbay 1990: 172). Abazin Nart destanlarında bu kahraman Wuarzamag adıyla tanınır.
3- Nartların Annesi
Kafkasya halklarının Nart destanlarında Nartların anneleri değişik telaffuzlarla aynı adı taşır. Karaçay-Malkar Nart destanlarında Nartların annesi Satanay güzelliğin ve bilgeliğin sembolüdür. O, Nartların lideri Örüzmek’in karısıdır. Babası Güneş’tir ve annesi Ay’dır. Doğaüstü güçlere ve sihirlere sahiptir. Prenses anlamına gelen Biyçe unvanını taşımaktadır. Satanay Biyçe gelecekten haber verir, istediği insanın veya hayvanın şekline girebilir. Nart destanlarında Satanay Biyçe ile Örüzmek’in mutlu bir hayat yaşadıkları anlatılır. Nartları düştükleri sıkıntılı durumlardan keskin zekâsıyla kurtarmayı başaran Satanay, kocası Örüzmek’e de zor anlarında yardımcı olur. Nartlar Satanay’a danışmadan hiç bir işe kalkışmazlar (Aliyeva 1994: 105).
Oset Nart destanlarında Nartların anneleri olan karakter Satana veya Şatana adını taşır ve Karaçay-Malkar Nart destanlarındaki aynı özelliklere sahiptir. Kocası Wrıjmeg, daima Satana’ya akıl danışır ve Satana her zaman onu zor durumdan kurtarır.
Adige Nart destanlarında Nartların anneleri Seteney adıyla tanınır ve prenses anlamına gelen Guaşe unvanını taşır.(Özbay 1990: 17). Abhaz Nart destanlarında Sataney adını alan bu karakter Abhazca’da “orta direk” anlamına gelen guaşa unvanına sahiptir ve 101 kardeşten meydana gelen Nart ailesinin annesidir (Büyüka 1971: 247).
4- Taş’ın Oğlu
Kafkasya halklarının Nart destanlarında bir granit taşının içinden mucizevî biçimde doğan kahramanın adı değişik telaffuzlarla aynı köke dayanmaktadır.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında Sosurka ya da Sosuruk adını taşıyan Nart kahramanının granit taşından doğduğu anlatılır. Adige Nart destanlarındaki Sosrukua veya Sosrıkua ile Oset Nart destanlarındaki Sozrıko ya da Soslan aynı karakterdir. Abhaz Nart destanlarında ise bu kahraman Sasrıkua veya Sasruka adlarıyla karşımıza çıkar.
Bu ana karakterlerin yanında Nart destanlarında pek çok kahraman yer almaktadır ve bunların birçoğunun taşıdıkları adlar Kafkasya halklarının Nart destanlarında ortaktır.
Karaçay-Malkar Nart destanı kahramanlarından biri olan Batraz ~ Batrez ya da Batıraz Oset Nart destanlarında Batraz adıyla karşımıza çıkar (Canaytı 1977: 6). Cesur, korkusuz ve güçlü kişiliği ile bu kahraman Karaçay-Malkar ve Oset destanlarında ortak özellikler taşır. Adige Nart destanlarında bu kahraman Beterez ~ Peterez adlarıyla tanınır. Abhaz Nart destanlarında Pataraz olarak görülen bu kahramanın Abazin Nart destanlarındaki adı Paterez’dir (Özbay 1990: 68).
Karaçay-Malkar ve Oset Nart destan kahramanlarından biri de Agunda adını taşımaktadır. Agunda Örüzmek ile Satanay’ın kızıdır ve Sosurka adlı Nart kahramanı ile evlenir. Oset Nart efsanelerinde ise Agunda Bolat Hemits (Hæmits) adlı bir Nart kahramanının karısıdır. Agunda’nın babası Avar Türklerindendir ve Urup Irmağı kıyısında oturmaktadır (Kuznetsov 1984: 168). Oset varyantının bir benzeri de Karaçay-Malkar Nart destanları arasında Bolat-Hımıç’ın destanı adıyla yer almaktadır (Aliyeva 1994: 278-280). Abhaz Nart destanlarında Agunda ya da Gunda, Nartların tek kız kardeşleri olarak yer alır (Büyüka 1971: 196).
Karaçay-Malkar Nart destanlarında, demirci Debet’in en büyük oğlu Alavgan’ın bir dev kadınıyla evlenmesinden doğan Karaşavay veya Şavay adlı oğlunun olağanüstü güçlere sahip olduğu anlatılır. Karaşavay istediği zaman istediği kılığa girebilir. Oset Nart destanlarında ise Karaşavay’ın paraleli olan karakter Suvay veya Sevay adını taşır. Adige Nart destanlarında Kanje Oğlu Şavey adını taşıyan karakter de aynı özelliklere sahiptir. Bu kahraman Abazin Nart destanlarında Tatar Oğlu Şawuey ismiyle tanınır. Karaçay-Malkar Nart destanlarında Karaşavay düşmanlarına güçsüz görünmek için eski elbiseler giyerek dolaşır. Aynı motif Adige Nart destanlarında da vardır. Adige destanlarında Şavey’in savaşlara ve seferlere eski elbiseler giyerek katıldığı yer alır.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında Fuk ya da Kızıl Fuk adını taşıyan ve Nartlara çok eziyet çektiren kötü bir karakter vardır. Fuk Nartların prensi ve hâkimidir. Hem yeryüzünde, hem gökte yaşar. Gökyüzünde Fuk’un kartal kanatlarından yapılmış bir kalesi vardır. Nartlar Fuk’a vergi öderler (Aliyeva 1994: 76). Karaçay-Malkar Nart destanlarında Kızıl Fuk (ya da Puk) adıyla karşımıza çıkan bu karaktere Adige Nart destanlarında Pakue adıyla rastlanmaktadır. Gökyüzünde oturan Pakue’nin Nartlara kuraklık ve kıtlık getirmesi üzerine, Nart Wuezırmes uçan atıyla gökyüzüne çıkar ve Pakue ile savaşarak onu öldürür. Pakue’nin ölümüyle birlikte yeryüzüne yedi hafta boyunca kanlı yağmurlar yağar. Daha sonra toprak eski bereketine kavuşur, yeryüzü yeşile bürünür (Özbay 1990: 229-232). Karaçay-Malkar Nart destanlarında da Fuk, Örüzmek tarafından öldürülür ve Nartlar rahata kavuşurlar.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında Açey Oğlu Açemez adıyla karşımıza çıkan Nart kahramanı, Oset Nart destanlarında Waz Oğlu Atsemez, Adige (Çerkes) Nart destanlarında ise Aşemez adıyla yer almaktadır. Karaçay-Malkar Nart destanlarındaki Açey Oğlu Açemez, Oset Nart destanlarındaki Waz Oğlu Atsemez’den farklılık gösterirken, Adige Nart destanlarındaki Aşemez ile paralellik taşıyan özelliklere sahiptir.
Kafkasya halklarının Nart destanlarında benzer özellikler taşıyan karakterlerin taşıdıkları ortak isimleri şu tabloda görebiliriz:
ADİGE | ABHAZ-ABAZİN | KARAÇAY-MALKAR | OSET |
Debeç ~ Tlepş | Aynarjiy~Tlepş | Debet ~ Devet ~ Debek | Kurdalegon |
Wuerzemec | Wuarzamag | Örüzmek | Wrıjmeg~Urızmag |
Seteney | Sataney | Satanay | Satana |
Sosrıkua ~ Savsırıko | Sasrıkua | Sosurka ~ Sosuruk | Sozrıko ~ Soslan |
Beterez~Peterez | Pataraz~Paterez | Batraz~Batıraz~Batrez | Batraz |
Akunda | Agunda ~ Gunda | Agunda | Agunda |
Şavey | Şawuey | Şavay ~ Karaşavay | Suvay ~ Sevay |
Aşemez | Açamaz | Açemez | Atsemez |
Pakue | Fuk ~Kızıl Fuk ~ Puk | ||
Hımış | Hımış | Bolat Hımıç | Bolat Hemıts |
Sibilişi | Sibilçi | ||
Şebatnıko~Badinokua | BadınokuaØ | Bödene | |
Şırdan | Sırdon |
Kafkasya’da yüzyıllar boyu birlikte yaşayan Adige, Abhaz-Abazin, Karaçay-Malkar, Oset ve Çeçen-İnguş halklarının Nart destanlarında benzer motiflerin yer aldığı görülmektedir. Nart destanlarının, köklerini Kafkas halklarının yerel kültürlerinden, Orta Asya’dan Kafkaslara kadar yayılan eski Türk boylarının ve Hint-Avrupa kökenli İranî kabilelerin kültürlerinden, eski Yunan mitolojisinden ve hatta Ön Asya medeniyetlerinin kültürlerinden alarak büyüyüp gelişen, Kafkas halklarının ortak mitolojik destanları olduğu anlaşılmaktadır. Karaçay-Malkar Nart destanlarında eski Türk mitolojisinin ve destan geleneğinin izleri açık olarak hissedilmektedir. Karaçay-Malkar Nart destanları birçok yönden Oset ve Adige Nart destanlarını da etkilemiştir.
Tarihte yaşamış ve Kafkasya coğrafyasında etkili olmuş bazı Türk kavimlerinin izlerinin Nart destanlarında saklı olduğu tespit edilmiştir. M.S. 6-7. yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran ve buradaki diğer Türk boylarıyla birleşen Avarların, Oset ve Karaçay-Malkar Nart destanlarında yer aldıkları açıktır. Hun-Avar-Bulgar-Hazar-Kıpçak gibi Türk kavimleri Orta Kafkaslar’da yaşayan Osetlerin atalarıyla temasa geçmişler, bu sebeple bu etnik ve kültürel ilişkilerin izleri Oset Nart destanlarına yansımıştır. Theophanes ve Nikhitor adlı Bizans tarihçileri de Avarların Batı Kafkaslarda Bulgar Türkleri ile birleştiklerini yazmaktadır (Kuznetsov 1984: 168).
Oset Nart destanlarında, Agunda’nın babasının Batı Kafkaslardaki Urup Irmağı kıyılarında yaşamakta olan Avar Hanı olduğu nakledilmektedir (Kuznetsov 1984: 168). Karaçay-Malkar Nart destanlarında da Agunda, Avar Hanı’nın kızı olarak gösterilmektedir (Aliyeva 1994: 278-280).
Nart destanlarında yer alan bir başka Türk kavmi ise Ogur Türkleridir. M.S. II-III. yüzyıllarda Büyük Hun kitlesi ile Karadeniz’in kuzeyine gelen Ogur boyları Bulgar Türklerinin atalarını meydana getirdiler ve Kafkasya’da Kuban Irmağı çevresinde yurt tutarak yerleştiler (Kurat 1972: 109).
Oset Nart destanlarında Wrıjmeg adlı kahramanla ilgili bir bölümde Ogur Türkleri Agur adıyla geçer ve Nartların ülkesini işgal eden bir güç olarak tanımlanır (Dumezil 2005: 279). Oset Nart destanlarında Türklere Terk-Türk adıyla da rastlanması, Kafkasya’da Türk varlığının izlerinin mitolojik destanlara kadar girmiş olduğunu belgelemektedir.
Kafkas Nart destanları ile eski Türk destanları arasında paralellik gösteren motiflerden biri Tepegöz ya da tek gözlü dev motifidir. Dünya halklarının edebiyatlarında da geniş yer edinmiş olan Tepegöz motifinin ana teması şöyledir:
Destan kahramanı tek başına veya arkadaşlarıyla birlikte tek gözlü bir devin eline düşer ve mağarasında tutsak kalır. Kahraman, Tepegöz uykuya daldığı sırada, ateşte kızdırdığı demir şişi devin tek gözüne batırarak onu kör eder. Tepegöz, kör kaldığı için kahramanı mağaranın içinde bulamaz. Sabah olduğunda Tepegöz, mağaranın kapısını tutar ve içerdeki koyunları tek tek bacağının arasından dışarı bırakır. Kahraman, bu koyunlardan birinin altına saklanarak ya da postuna bürünerek devin bacaklarının arasından geçer ve Tepegöz’den kurtulur.
Çok yaygın uluslararası bir masal konusu olduğu anlaşılan Tepegöz motifinin dünyada iki yüzden çok varyantı tespit edilmiştir (Gökyay 1973: DXXXV). Tepegöz motifi Avrupa’nın kuzeyinden Uzak Doğu’ya olduğu kadar, Anadolu’dan Sibirya’ya, Kazak, Kırgız, Türkmen ve Azerbaycan Türklerine kadar yayılmış bir destan motifidir. Bu konudaki en eski yazılı rivayet ise eski Yunan yazarı Homeros’un Odise adlı eserinde yer alan ve Odise ile Tepegöz arasındaki mücadeleyi anlatan bir bölümdür. Ünlü tarihçi Heredot’un bildirdiğine göre, Homeros M.Ö. 800’lü yıllarda yaşamıştır ve Odise adlı eseri günümüzden yaklaşık 2.800 yıl öncesine aittir (Emre 1971: 13).
XIX. yüzyılda Odise’deki Tepegöz motifini inceleyen H. F. Diez, W. Grimm gibi Avrupalı araştırmacılar, Homeros’un Odise adlı eserindeki Tepegöz motifinin doğu kaynaklarından alınmış olduğunu ileri sürmüşlerdir (Gökyay 1973: DXXXVI).
Dede Korkut hikâyeleri arasında yer alan Tepegöz motifi, Türk destanları arasındaki en eski yazılı kaynak olma özelliğini taşımaktadır. Dede Korkut’ta “Basat Tepegözü Öldürdüğü Boy” olarak adlandırılan sekizinci hikâyede, Uruz Oğlu Basat Tepegöz’ün eline düşer. Tepegöz uyuduğunda, ateşte kızdırdığı demir şişi gözüne batırarak onu kör eder. Mağaradaki koyun sürüsünün içine saklanan Basat’ı Tepegöz bulamaz. Mağaranın ağzını kapayarak koyunları birer birer bacaklarının arasından geçirmeye başlayan Tepegöz, bir koç derisine bürünerek mağaradan çıkan Basat’ı yakalayamaz. Onun kurtulduğunu anlayan Tepegöz, bunun üzerine tılsımlı yüzüğünü Basat’a armağan olarak verir. Basat yüzüğü parmağına takar takmaz Tepegöz kılıcını ona doğru savurur, ancak Basat kurtulur. Tepegöz Basat’a ancak kendi kılıcı ile öldürülebileceğini söyler ve mağaradaki kılıcını gösterir. Basat, devin kılıcını almak için kendi kılıcını uzatır ama Tepegöz’ün kılıcı onun kılıcını ikiye böler. Basat, Tepegöz’ün kılıcının asılı olduğu zinciri ok atarak koparır ve kılıç toprağa gömülür. Kılıcı kabzasından tutan Basat, Tepegöz’ün boynunu kendi kılıcı ile kesip onu öldürür” (Gökyay 1976: 187).
Kafkas Nart destanlarının Oset ve Karaçay-Malkar varyantlarındaki iki hikâye, Dede Korkut’taki Uruz Oğlu Basat rivayetiyle benzerlik göstermektedir.
Oset varyantında Nart kahramanı Wrıjmeg, büyük bir koçun liderliğindeki koyun sürüsünün bir mağaraya girdiğini görür. Onların peşinden mağaraya giren Wrıjmeg tek gözlü bir devin eline düşer. Tek gözlü dev, mağaranın kapısını büyük bir kaya ile kapatır ve uykuya dalar. Wrıjmeg ateşte kızdırdığı demir şişi devin tek gözüne batırarak onu kör eder ve koyunların arasına saklanır. Wrıjmeg’i bulamayacağını anlayan dev, ona tılsımlı yüzüğünü vermek ister. Wrıjmeg yüzüğü parmağına takar takmaz, sihirli yüzük “Burada!, Burada!” diye bağırmaya başlar ve Wrıjmeg’in yerini belli eder. Yüzükten kurtulamayacağını anlayan Wrıjmeg, parmağını bir balta ile kesip atar. Sabah olduğunda dev mağaranın kapısını açar ve koyun sürüsünü bacaklarının arasından dışarı çıkarmaya başlar. Wrıjmeg, sürünün lideri koçu keser ve postuna bürünerek kolayca devin bacaklarının arasından mağaradan dışarı çıkıp kurtulur. Kör dev onun dışarı çıktığını anlayınca peşinden koşar fakat mağaranın önündeki uçurumdan aşağı düşerek ölür (Dumezil 2005: 71).
Karaçay-Malkar varyantlarından birincisinde Nart kahramanı Örüzmek, keçi gütmekte olan tek gözlü bir deve rastlar. Tek gözlü dev onu mağarasına götürüp, üç gün misafir eder. Devin kendisini yiyeceğini anlayan Örüzmek, dev uykuya daldığı sırada demir bir şişi ateşte kızdırıp devin gözüne batırır. Kör olan dev mağaranın içinde sabaha kadar Örüzmek’i arar fakat Örüzmek keçilerin içine saklanarak kendisini yakalatmaz. Sabah olduğunda dev, mağaranın kapısında ayaklarını iki yana açar ve keçileri birer birer dışarı çıkarmaya başlar. Bu sırada Örüzmek de keçilerin liderini kesip postunu sırtına geçirir ve devin bacaklarının arasından geçip mağaradan çıkar. Örüzmek’in kurtulduğunu anlayan dev onun yakalamak için koşar ve uçurumdan düşüp ölür (Aliyeva 1994: 97).
Buna benzer ikinci Karaçay-Malkar varyantı Nart kahramanı Sosurka çevresinde gelişir ve yüzük motifi açısından Dede Korkut ile Oset varyantına benzerlik gösterir. Nart kahramanı Sosurka, tek gözlü devin mağarasına misafir olur. Sabah olduğunda dev, keçi sürüsünü otlatmaya götürür, ancak mağaranın kapısını büyük bir kaya ile kapatarak Sosurka’yı içerde tutsak bırakır. Bu durum üç gün boyunca sürer. Gece dev uyuduğunda, Sosurka ateşte kızdırdığı demir şişi batırıp, devi kör eder. Keçilerin arasına saklanan Sosurka’yı bulamayan dev, sabah olunca mağaranın kapısını kapattığı iri kayayı kenara çeker ve keçileri teker teker sırtlarını yoklayarak bacaklarının arasından geçirip, mağaradan dışarı çıkarmaya başlar. Sosurka, bir keçinin altına girip mağaradan kurtulur. Onun dışarı çıktığını anlayan dev, parmağındaki altın yüzüğü Sosurka’ya verir ve bu yüzüğün onu her türlü sıkıntıdan kurtaracağını söyler. Sosurka yüzüğü parmağına takar takmaz, yüzük vızıldamaya başlar. Dev, yüzüğün sesini takip ederek Sosurka’yı yakalamaya çalışır. Kaçmaktan yorulan Sosurka, yüzüğü parmağından çıkaramayacağını anladığında, parmağını kesip yere atar. Böylece devin elinden kurtulur (Aliyeva 1994: 132).
Karaçay-Malkar Nart kahramanı Örüzmek, Oset Nart kahramanı Wrıjmeg, Adige Nart kahramanı Wuerzemec ve Abazin Nart kahramanı Wuarzamagadları bize Dede Korkut hikâyelerinin başkahramanlarından Salur Kazan Oğlu Uruz Beg adını hatırlatmaktadır. Dede Korkut kitabında Arap harfleriyleﺍﻭﺮﻭﺯ ﺑﻙ biçiminde yazılan bu ismin, Kafkas halklarının Nart destanlarına geçmiş olduğu görülmektedir.
Dede Korkut’taki Basat ve Tepegöz hikâyesinde, Homeros’un Odise’sinde bulunmayan iki farklı motif yer almaktadır. Bunlardan biri Tepegöz’ün Basat’ı bulabilmek için ona tılsımlı yüzüğünü vermesi ve Tepegöz’ün ancak kendi kılıcı ile öldürülebilmesi motifleridir. Bunlar bize Dede Korkut’ta yer alan Tepegöz karakterinin Odise’deki Tepegözden daha eski ve özgün bir tip olduğunu belgelemektedir. Bu durumda Kafkas Nart destanlarında yer alan Tepegöz ile ilgili motiflerinin kaynağının Homeros’un Odise destanı değil, Oğuzname ve Dede Korkut gibi yazılı kaynaklara yansımış eski Türk destanları olduğunu düşünmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
Nitekim, devin yalnızca kendi kılıcıyla öldürülmesi motifi ile bağlantılı Adige, Abhaz-Abazin, Oset ve Karaçay-Malkar Nart destanlarının ana konusunun, izleri Oğuzname ve Dede Korkut’a kadar uzanan eski Türk destanları olduğu tarihî belgelerden anlaşılmaktadır. Dede Korkut kitabında Salur Kazan’ın tutsak düşmesini konu alan on birinci hikâyede, Salur Kazan şu sözlerle kendisini övmektedir:
Yüksek, yüksek kara dağdan taş yuvarlansa,
Kaba ökçem, uyluğum karşu tutan Kazan er idüm.
Fir’avun şişler yükleyüp yerden çıksa,
Kaba ökçem ile perçin kılan Kazan er idüm. (Gökyay 1973: 136)
Yine aynı hikâyede Salur Kazan, yedi başlı bir ejderha ile yapmış olduğu savaşı şu sözlerle dile getirmektedir:
Yedi başlu ejderhaya yetüp vardum,
Heybetinden sol gözüm yaşardı. (Gökyay 1973: 137)
Dede Korkut kitabının hiçbir hikâyesinde Salur Kazan’ın yukarıda bahsettiği olaylarla ilgili bir bölüm yoktur. Bu bilgiler Salur Kazan’a ait başka destanların da bulunabileceği ihtimalini akla getirmektedir. Rus bilim adamı A. Tumanskiy 1896 yılında, Türkmenlerin ilk ataları saydıkları Salur Kazan’ın, gökten inip insanları yutan korkunç bir yılanın başını kestiğine dair bir destan metnini derlemiştir (Gökyay 1973: CLXXIII-CLXXIV).
Bu konuyla ilgili bir diğer destan metni XIX. yüzyılda W. Radloff tarafından Sibirya’daki Altay Türkleri arasından derlenmiştir. Ak-Kübek tarafından oğlu öldürülen Kidan Han, onun üzerine Salur Kazan komutasındaki bir orduyu gönderir. Salur Kazan savaşmak için Ak-Kübek’in evine gider. Ak-Kübek kimliğini gizleyerek, Salur Kazan’a Ak-Kübek’in aşçısı olduğunu söyler. Onu tanımayan Salur Kazan, ona Ak-Kübek’in gücünün kaynağını sorar. Aşçı olduğunu söyleyen Ak-Kübek, Salur Kazan’a marifetlerini sayar.
Destanda bu mücadele şöyle tasvir edilir:
1-“…Ak-Kübek adlı yiğit, Salur Kazan’ı görünce, okunun başağını ateşe koyar, iyice kızdırdıktan sonra ağzına sokar. Salur Kazan bunu görünce, o da okunun başağını ateşte kor halinde kızartır, ondan sonra ağzına koyar ve üstelik çiğnedikten sonra da tükürüp atar.”
(Bu mücadelede Salur Kazan üstün gelir)
2-“Ak-Kübek dağdan yuvarlanan kayaları, başı ile vurarak yeniden dağın doruğuna fırlatır. Salur Kazan da aynı şeyleri yapar.”
(Bu mücadelede berabere kalırlar)
3-“Ak-Kübek gider, bir ırmağın içine oturur. Irmak altı günde altı karış buz tutar. Sonra Ak-Kübek buzları kırarak ırmaktan çıkar. Salur Kazan bunu yapamaz.”
(Bu mücadeleden Ak-Kübek galip çıkar)
4-“Ak-Kübek Salur Kazan’ın başını kesmek ister. Fakat Salur Kazan’ı Ak-Kübek’in kılıcı kesemez. Salur Kazan bacağında saklı demirden bir kılıç olduğunu söyler. Ak-Kübek bu kılıçla Salur Kazan’ın başını kesmeyi başarır.” (Ögel 1995: 35)
Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin benzer motiflerini Karaçay-Malkar, Oset, Adige ve Abhaz-Abazin Nart destanlarında bulabiliyoruz.
Karaçay-Malkar Nart destanlarında akıllı ve kurnaz bir kişilik olarak tanınan Sosurka’nın beş başlı dev ile yaptığı mücadelenin motifleri de Ak-Kübek ile Salur Kazan arasındaki mücadelenin motifleriyle büyük benzerlik taşımaktadır. Destanda anlatıldığına göre, bir sefere çıkan Nartlar yolda ateşsiz kalırlar. Sosurka ateş bulmak için gece yola koyulur ve bir mağarada ateş yandığını görerek oraya yönelir. Mağaradaki beş başlı dev Sosurka’yı yakalar ve ona Nart Sosurka’yı tanıyıp tanımadığını sorar. Sosurka kimliğini gizler ve kurnazlıkla dev’e Sosurka’yı iyi tanıdığını, onun Nart oyunlarına şahit olduğunu anlatır. Dev ondan Sosurka’nın maharetlerini anlatmasını, onun yaptıklarının aynısını kendisinin de yapabileceğini söyler. Sosurka dev’e, Sosurka’nın yüksek dağların zirvelerinden yuvarlanan büyük kayaları başıyla vurup tekrar geriye fırlattığını anlatır. Dev aynısını yapmak ister ve Sosurka’nın yuvarladığı kayaları başıyla vurarak geriye çıkartır. Sosurka dev’e, Sosurka’nın kızgın demirleri yuttuğunu ve kendisine bir şey olmadığını söyler. Dev kızgın demirleri yutar ve kendisine hiç bir şey olmaz. Sosurka dev’e, Sosurka’nın göle girerek buz tutmasını beklediğini ve gölün buzlarını kırarak gölden çıktığını anlatır. Dev göle girer ve buz tutmasını bekler. Ancak buz tutan gölden kurtulmayı başaramaz. Bunun üzerine dev kendisine bu oyunları oynayanın Sosurka olduğunu anlar. Sosurka kılıcıyla dev’in dört başını keser ancak beşinci başına kılıcı işlemez. Dev, Sosurka’ya kendisini ancak kendi kılıcının öldürebileceğini söyler. Sosurka dev’i kendi kılıcıyla kesip öldürür. Kendisini bekleyen Nartlara ateşi getirir (Holayev 1966: 84-87).
Oset Nart destanında, Sozrıko at sürülerine yeni otlaklar bulabilmek amacıyla Urup Irmağı’nın ötesine doğru yola çıkar. Yolda karşısına dev cüsseli Karadzaw çıkar. Karadzaw Sozrıko’nun ününü işitmiştir ve onunla güçlerini yarıştırmak istemektedir, ancak Sozrıko’yu tanımamaktadır. Karadzaw Sozrıko’ya, Sozrıko’yu tanıyıp tanımadığını sorar. Kurnaz Sozrıko kimliğini gizleyerek onu tanıdığını, dünyada ondan güçlü hiç kimsenin bulunmadığını söyler. Karadzaw Sozrıko’nun maharetlerini öğrenmek ister. Sozrıko Karadzaw’a, Sozrıko’nun sarp kayalıklardan yuvarlanan iri kayaları başı ile vurup geriye fırlattığını anlatır. Karadzaw aynısını yapacağını söyler ve Sozrıko’nun yuvarladığı kayaları başı ile vurarak geri fırlatır. Sozrıko Karadzaw’a, Sozrıko’nun göle girerek buz tutmasını beklediğini ve göl buz tutunca buzları yararak çıktığını söyler. Karadzaw da göle girer ve buz tutmasını bekler, ancak kalın buz tabakasını yarıp gölden çıkamaz. Karadzaw kendisine bu kurnazca oyunu oynayanın Sozrıko’nun ta kendisi olduğunu anlar. Sozrıko kılıcıyla Karadzaw’ın boynunu kesmeye çalışır ama kılıcı onun boynuna işlemez. Karadzaw Sozrıko’ya kendisini ancak kendi kılıcıyla öldürebileceğini söyler. Sozrıko, Karadzaw’ın kılıcını alarak onun boynunu keser. Böylece kurnaz Sozrıko Karadzaw’ı alteder (Nartlar Asetin Halk Destanı 1999: 241-249).
Oset Nart destanındaki devin taşıdığı Karadzaw (Karazav) adı, Altay-Sibirya Türk mitolojisi ile paralellik göstermektedir. W. Radloff’un XIX. yüzyılda Altay-Sibirya Türkleri arasından derlediği Algazar destanında Han’ın iki oğlunu yutan dev “Karaca” adını taşımaktadır (Ögel 1995: 2).
Adige Nart destanlarında anlatıldığına göre, Nart Savsırıko (Sosrıkua) avda iken ve Nartlar uzak bir seferden henüz evlerine dönmemişken, Yinıj adlı dev, karanlık bir kış gecesi Nartların evlerine sokulup ocaklarını yıkar ve ateşlerini çalıp kaçar. Soğuktan donmak üzere olan nart yaşlıları Savsırıko’dan yardım isterler. Savsırıko atına atlayıp yola çıkar ve bir vadide duman tüttüğünü görüp oraya gider. Ateşin başında dev Yinıj uyumaktadır. Savsırıko tam bir parça kor alacakken, Yinıj uyanır ve onu yakalar. Savsırıko ile boy ölçüşmek isteyen Yinıj, yakaladığı atlının Savsırıko olduğunu bilmeden, ona Savsırıko’yu tanıyıp tanımadığını sorar. Nartların çobanı olduğunu söyleyerek kimliğini gizleyen Savsırıko Yinıj’a, Savsırıko’yu iyi tanıdığını, onun Nart oyunları ile kimsenin boy ölçüşemeyeceğini söyler. Yinıj bu oyunları kendisi de uygulamak ister. Savsırıko’nun dağdan yuvarlanan kayaları başıyla vurarak geri fırlattığını öğrenen Yinıj bunu yapar. Savsırıko’nun kızgın saban demirini yutup karnında soğuttuğunu öğrenen Yinıj hiç zorlanmadan bunu da başarır. Yinıj’ı alt etmenin zor olacağını anlayan Savsırıko ona, Savsırıko’nun Karadeniz’e girip buz tutmasını beklediğini, deniz buz tutunca Savsırıko’nun buzları yararak denizden çıktığını söyler. Yinıj Karadeniz’e girer ancak yedi gün boyunca buz tutan denizden çıkamaz. Kapana kısıldığını gören Yinıj, kendisine bu oyunları oynayanın kurnaz Savsırıko olduğunu anlar. Yinıj başını yalnız kendi kılıcının kesebileceğini söyler. Savsırıko, Yinıj’ın kılıcını alıp başını keser. Soğuktan donmak üzere olan Nartlara ateşi getirir (Hadağatle 2005: 133).
Abazin Nart destan kahramanı Sosrıkua da devi aynı kurnazlıklarla aldatarak yenmeyi başarır (Özbay 1990: 118). Abhaz Nart kahramanı Sasrıkua’nın devi kurnazlıkla öldürmesi de aynı motifleri taşımaktadır (İnal-yıpa 2001: 148-150).
Ak-Kübek ve Salur Kazan destanındaki motifleri Kafkas Nart destanlarındaki motiflerle şöyle karşılaştırabiliriz:
1- Ak-Kübek, kimliğini Salur Kazan’dan gizler.
Sosurka~Sozrıko~Savsırıko~Sosrıkua~Sasrıkua, kimliğini devden gizler.
2- Salur Kazan, dağdan yuvarlanan kayaları başıyla vurup geri çıkarır.
Dev, dağdan yuvarlanan kayaları başıyla geri gönderir.
3- Salur Kazan, okun başağını ateşte kızdırıp yutar.
Dev, kızgın demiri yutar.
4- Salur Kazan, altı gün buz tutan ırmağa girer, ancak çıkamaz.
Dev, buz tutan göle~denize girer, ancak çıkamaz.
5- Salur Kazan, kendi kılıcıyla başı kesilerek ölür.
Dev, kendi kılıcıyla başı kesilerek ölür.
Bu motifler arasındaki derin benzerlikler, Kafkas Nart destanlarındaki bu hikâyenin kaynağı konusundaki şüpheleri ortadan kaldırmaktadır. Oğuzname ve Dede Korkut’ta izlerini takip edebildiğimiz bu konunun kökeninin eski Türk destanlarına kadar uzandığı açıktır.
Altay-Sibirya bölgesinden derlenen Ak-Kübek ve Salur Kazan destanında, Ak-Kübek’in asıl destan kahramanı olduğu ve Salur Kazan’ın düşman kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak, Orta Asya sahasında Salur Kazan tarihî bir kahraman olarak karşımıza çıkmakta ve destanlara konu olmaktadır. Ebulgazi Bahadır Han’ın ”Şecere-i Terakime” adlı eserinde yer alan, Korkut Ata’nın Salur Kazan Alp’ı methedip söylediği manzumenin şu parçasında ifade edilen sözler, Salur Kazan ile ilgili eski destan metinleri olduğunu ancak günümüze ulaşamadığını belgelemektedir:
Kazgurt Tağdın ünker taşnı yugarlatdı
Salur Kazan ötrü barıb karbab tutdı
(Kazgurt dağdan aşağı taşı yuvarlattı)
(Salur Kazan karşı varıp çekip tuttu) (Gökyay 1973: LIV).
***
Kök asmandın inib keldi tinnîn yılan
Her adamnı yutar irdi körgen zaman
Salur kazan başın kesdi bermey aman
(Gökyüzünden inip geldi ejderha yılan)
(Her insanı yutardı gördüğü zaman)
(Salur Kazan başını kesti vermeden aman) (Gökyay 1973: LIV).
***
Yukarıdaki destan parçalarında yer alan motiflerin de Nart kahramanının devle mücadelesindeki motiflerle paralellik içinde olduğu aşikârdır.
Çeşitli Kafkas halklarının Nart destanlarında ilginç bir motif olarak karşımıza çıkan konulardan biri de, yetim kahramanın büyüdüğünde babasının katilinin kim olduğunu zorla söyletmek için, annesinin avcuna kızgın buğday~arpa~mısır~çekirdek koyarak eliyle sıkmasıdır. Eli yanan kadın acıya dayanamayarak oğluna babasının katilinin kim olduğunu itiraf eder ve o da gidip katili öldürerek intikamını alır.
Oset Nart destanlarında bu motif şöyle yer alır:
Nart kahramanı Batraz’ın babası Hemıts, düşmanı Sayneg Eldar tarafından öldürülür. Ancak Batraz’ın annesi Satana oğlundan bunu gizler ve ona babasının hastalıktan öldüğünü söyler. Batraz buna inanmaz ve annesinden yemek için kavrulmuş çekirdek ister. Annesi demir sac üzerinde çekirdek kavurup tahta bir tasa koyar ve içinden bir avuç alıp Batraz’a uzatır. Batraz, annesinin avcunu ellerinin arasına alıp sıkarak babasını kimin öldürdüğünü söylemesini ister. Satana, avcunu yakan kavrulmuş çekirdeklerin acısına dayanamayarak Batraz’a babasının katilinin Sayneg Eldar olduğunu itiraf eder (Dumezil 2005: 301).
Bu motifin benzer bir varyantı Adige Nart destanlarında şöyle karşımıza çıkar:
Nart kahramanı Aşemez, babasının o küçük bir çocukken bir hile sonucu öldürüldüğünü arkadaşından öğrenir ve derhal annesine koşar. ŞAnnesinden sıcak kaçamak yemeği veya kızgın arpa getirmesini ister. Annesi hiçbir şeyden kuşkulanmadan sıcak kaçamağı getirir. Aşemez annesinin elini bu kızgın yemeğin içine daldırıp tutar, babasının katilini söylemediği sürece elini bırakmayacağını söyler. Kadın Aşemez’in babasının korkunç Tlebitse tarafından öldürüldüğünü açıklar (Özbay 1990: 68).
Karaçay-Malkar Nart destanlarında bu motifin benzeri şöyle yer alır:
Nart kahramanı Açemez’in babası Açey, Kubu adındaki düşmanı tarafından öldürülmüş ve Açemez küçük yaşta yetim kalmıştır. Açemez bir gün aşık oynadığı arkadaşından, babasının o küçük bir çocukken öldürüldüğünü öğrenir. İntikam hırsıyla eve koşan Açemez, annesinden babasının katilinin kim olduğunu öğrenmek ister. Oğluna yemesi için mısır kavuran annesi ona bir avuç sıcak mısırı uzatır. Açemez, annesinin avcunu elleri arasına alıp sıkarak, babasının katilinin İdil’de yaşayan Kubu olduğunu söyletir (Tavkul 2004: 223).
Nart destanlarında yer alan bu motifin İdil-Ural ve Altay bölgelerinin eski Türk boylarının destanlarında da karşımıza çıkması, Kafkaslardaki motifin kaynağının eski Türk destan geleneği olduğunu belgelemektedir. Nitekim, Ş Başkurt Türklerinin Babsak Bey ile Karağölömbet Bey destanında buna benzer bir motif yer almaktadır.
ŞDestanda, Babsak Bey Karağölömbet Bey tarafından öldürülür. Babsak Bey’in yetim kalan oğlu Küsek büyüdüğünde arkadaşlarından babasının öldürülmüş olduğunu öğrenir. Annesine, babasının katilinin kim olduğunu söyletmek için eve gelir. Annesi gerçeği söylemek istemez. Küsek annesinden buğday kavurması yapmasını ister. Annesinin avcuna sıcak buğday kavurmasını koyup elleriyle sıkan Küsek, onu babasının kim olduğunu söylemeye zorlar. Kavrulmuş buğdayın sıcaklığına dayanamayan anne oğluna gerçeği anlatır ve babasının Babsak Bey olduğunu, Karağölömbet Bey tarafından öldürüldüğünü itiraf eder (Ergun-İbrahimov 2000: 322).
Nart destanlarında atların Nart kahramanlarının ayrılmaz arkadaşları, can yoldaşları oldukları dikkati çekmektedir. Kafkas dilleri grubundaki Adige, Abazin ve Çeçen-İnguşlar ile Hint-Avrupa dillerinin İran kolunda bir dil konuşan Osetlerin Nart destanlarında, Nart kahramanlarının atlarının Türkçe unvanlar taşıması, eski Türk destan geleneğinin bu coğrafyanın kültürel yapısı üzerindeki etkisini ortaya koymaktadır.
Adige-Kabardey ve Abazin halklarının Nart destanlarında, Nart kahramanlarının alp soyundan gelen güçlü atlara sahip olduklarından söz edilir (Özbay 1990: 12). Türkçe alp sözü, “efsanelerdeki güçlü at” anlamında Adige diline de yerleşmiştir (Çelikkıran 1991: 17). Orhun yazıtlarında Kültigin’in bindiği atlardan biri olan Alp Şalçı’nın da alp adını taşıması (Tekin 1988: 18), atlara verilen bu eski adın Türk kültüründen çeşitli Kafkas halklarına kültürel yayılma vasıtasıyla geçtiğini göstermektedir.
Kıpçak grubu Türk lehçelerinde ‘at’ anlamına gelen alaşa sözü, Oset Nart destanlarında karşımıza çıkmaktadır. Nart kahramanı Soslan’ın atı, Oset Nart destanlarında Dzınd-Alasa adını taşır (Dumezil 2005: 148). At anlamındaki alasa adının kültürel etkileşim yoluyla Türk kültüründen Oset destanlarına geçtiği anlaşılmaktadır. Nitekim, Osetlerin batı komşusu olan Karaçay-Malkar Türklerinin dillerinde alaşa sözünün bulunması (Tavkul 2000: 77), bu etkileşimin kaynağına ışık tutmaktadır. At anlamındaki alaşa sözü Türk lehçelerinden Tatarca’da da bulunmaktadır (Ganiyev 1997: 25).
Çeçen-İnguş Nart destanlarında, Nartların demirci ustaları olan Pharmat’ın atı Turpal ismini taşımaktadır (Elmurzayev 2004: 55). Turpal adının Çeçen-İnguş dilinde metateze uğradığı ve eski Türk destan geleneğinde “uçan kanatlı at” anlamına gelen Tulpar sözünden geldiği açıktır. Buna, tulparsözünün pek çok Türk lehçesinde mitolojik bir anlamda bulunması şahitlik etmektedir. Tulpar sözü Kafkasya’daki Karaçay-Malkar (Tavkul 2000: 409) ve Kumuk (Abdullayev 1982: 28) Türk lehçelerinden başka, Tatarca’da (Ganiyev 1997: 328), Başkurtça’da (Sagitov 1986: 125), Kırgızca’da (Yudahin 1998:759), Kazakça’da (Koç-Bayniyazov-Başkapan 2003:554) yaşamaktadır ve hepsinde de “uçan at”, “kanatlı at” gibi anlamlar taşımaktadır.
Kafkas Nart destanlarında, Nartların hâkimi olan ve onlara büyük eziyetler çektiren karakterin adı Adige Nart destanlarında Pakue, Karaçay-Malkar Nart destanlarında Fuk~Puk olarak karşımıza çıkar. Pakue~Fuk~Puk adlarının da Altay-Sibirya Türk kültürü ile ilişkili olduğu, Hakas ve Tuva Türk lehçelerinde karşımıza çıkan isimlerden anlaşılmaktadır. Hakas Türkçesinde puh “kötü ruh” anlamına gelirken (Arıkoğlu 2005: 385), Tuva Türkçesinde buk “şeytan” anlamını taşımaktadır (Arıkoğlu-Kuular 2003: 16). Altay-Sibirya coğrafyasında kötü ruh ve şeytan anlamlarına gelen puh~buk sözlerinin Kafkas Nart destanlarında şeytanla özdeşleştirilmiş kötü bir karakter olan Pakue~Fuk~Puk isimlerinde tezahür ettiği görülmektedir.
Kafkas Nart destanları her ne kadar çeşitli araştırmacılar tarafından Kafkasya coğrafyasına ve orada yaşamakta olan çeşitli halklara ait özgün bir destan türü olarak kabul edilse de, pek çok kültürel kaynaktan beslendiği ve etkilendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, Nart destanlarını yalnızca Kafkasya kökenli Adige-Abhaz gibi halklara veya Hint-Avrupa kökenli Osetlere aitmiş gibi görmek ve düşünmek hatalı bir yaklaşım olacaktır. Burada ele aldığımız bir kaç konu ve motif bile, Nart destanları üzerindeki eski Türk destan geleneğinin izlerini ve etkilerini ortaya koymaktadır. Bu konuda yapılacak olan karşılaştırmalı destan araştırmaları, Nart destanlarının eski Türk kültürü ve tarihi ile ilgili pek çok veriyi barındırdığını meydana çıkaracaktır.
Kaynakça
ŞAbdullayev, İ.H. (1982), “Tulpar. (Türkskiy Zoonim Tulpar na Severnom Kavkaze)”. Türksko-Dagestanskie Yazıkovıe Kontaktı / redaktör: N.S. Cidalayev.-Mahaçkala, 19-36.
ŞAliyeva, A. İ. (red.) (1994), Nartı. Geroiçeskiy epos Balkartsev i Karaçayevtsev / haz. R. A-K. Ortabayeva, T. M. Haciyeva, A. Z. Holayev.-Moskva: Nauka
ŞArıkoğlu, Ekrem (2005), Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük.-Ankara: Akçağ Yayınları.
ŞArıkoğlu, Ekrem – Klara Kuular (2003), Tuva Türkçesi Sözlüğü.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
ŞBüyüka, B. Ömer (1971), Abhaz mitolojisi anaç mı?-İstanbul: İstanbul Matbaası.
ŞCanaytı, İvan (1977), “Asetinler’de Nart efsaneleri” / çev. İlhan Tekin, Kuzey Kafkasya Kültür Dergisi, 8 (43), 6-8.
ŞÇelikkıran, Mehmet Yasın (1991), Türkçe-Adigece Sözlük.-Maykop.
ŞDaçkov-Tarasov, A. N. (1898), “Zametki o Karaçaye i Karaçayevtsah”. Sbornik Metarialov Dlya Opisaniya Mestnostey i Plemen Kavkaza, Tiflis, XXV vıp.
ŞDumezil, Georges (2005), Oset Nart Destanları. (Çev. Aysel Çeviker).-Ankara: KAFDAV yayınları.
Elmurzayev, S. (2004), Çeçen Nart Efsaneleri. (Çev. Tarık Cemal Kutlu).-İstanbul: Anka Yayınları.
Ergun, Metin – Gaynislam İbrahimov (2000), Başkurt Halk Destanları.-Ankara: Türksoy.
Emre, Ahmet Cevat (1971), Odysseia.-İstanbul: Varlık Yayınevi.
Ganiyev, Fuat (1997), Tatarça-Törékçe Süzlék.-Kazan: İnsan Neşriyatı.
Gökyay, Orhan Şaik (1973), Dedem Korkudun Kitabı.-İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Hadağatle, Asker (2005), Çerkes Nart Öyküleri. Hedefini Kendi Bulan Nart Tlepş’in Oku.-Ankara: KAFDAV.
ŞHolayev, A. Z. (1966), Nartla. Malkar-Karaçay Nart Tavruhla.-Nalçik: Kabartı-Malkar Kitab Basma.
Şİnal-Yıpa, Şalwa (2001), Nart Sasrıkua ve Doksandokuz Kardeşi. (Çev. Papapha Mahinur Tuna).-İstanbul: As yayınları.
ŞKoç, Kenan-Ayabek Bayniyazov-Vehbi Başkapan (2003), Kazak Türkçesi-Türkiye Türkçesi Sözlüğü.-Ankara: Akçağ Yayınları.
ŞKurat, Akdes Nimet (1972), IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri. Ankara: Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi yayınları.
ŞKuznetsov, V. A. (1984), “The Avars in the Nart epos of the Ossets”, Acta Orientalia, Budapest, Tom. 38, 165-169.
Nartlar. Asetin Halk Destanı (1999), (Çev. Kayhan Yükseler).-İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
ŞOrtabaylanı Rimma (1987), Karaçay-Malkar folklor.-Çerkessk: Stavropol Kitab Basmanı Karaçay-Çerkes Bölümü.
ŞÖgel, Bahaeddin (1995), Türk Mitolojisi, 2. cilt.-Ankara: Türk Tarih Kurumu.
ŞÖzbay, Özdemir Yismeyl (1990), Mitoloji ve Nartlar.-Ankara: Kaf Dağı yayınları.
ŞÖzbay, Özdemir (1999), Dünya Mitolojisi ve Nartlar.-Ankara: Kafkas Derneği yayınları.
ŞPotanin, G.N. (1899), Vostojniye motivi v srednevekom evrope epose.-Moskva.
Sagitov, M. Muhtar (1986), “Başkurt Folklorunda Hayvanlara Tapınma.” Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, Belleten 1982-1983: 125-132.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Tavkul, Ufuk (2000), Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Tavkul, Ufuk (2004), Karaçay-Malkar Destanları.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Tekin, Talat (1988), Orhon Yazıtları.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
Yudahin, K.K. (1998), Kırgız Sözlüğü.-Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
* Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun Armağanı.-Ankara, 2008: 599-618.ss
Yorumlar
“26) Nart Destanlarının Eski Türk Destanları İle İlişkisi” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
[…] Resim : Bkz […]
[…] “Kafkas Dağları’nın en yüksek bölümünü oluşturan Orta Kafkaslar ise Türkçe kökenli bir dil konuşan Karaçay-Malkar halkı ile, Hint-Avrupa dillerinin İran kolunda bir dil konuşan Oset halkının tarihî yurdudur. Karaçay-Malkarlılar kendilerine Alan ve Tavlu (Dağlı) adlarını verirlerken, Osetlerin kendi dillerindeki adları İron ve Digor olarak bilinir. …Kafkasya’da yüzyıllar boyu birlikte yaşayan Adige, Abhaz-Abazin, Karaçay-Malkar, Oset ve Çeçen-İnguş halklarının Nart destanlarında benzer motiflerin yer aldığı görülmektedir. Nart destanlarının, köklerini Kafkas halklarının yerel kültürlerinden, Orta Asya’dan Kafkaslara kadar yayılan eski Türk boylarının ve Hint-Avrupa kökenli İranî kabilelerin kültürlerinden, eski Yunan mitolojisinden ve hatta Ön Asya medeniyetlerinin kültürlerinden alarak büyüyüp gelişen, Kafkas halklarının ortak mitolojik destanları olduğu anlaşılmaktadır. Karaçay-Malkar Nart destanlarında eski Türk mitolojisinin ve destan geleneğinin izleri açık olarak hissedilmektedir. Karaçay-Malkar Nart destanları birçok yönden Oset ve Adige Nart destanlarını da etkilemiştir.Tarihte yaşamış ve Kafkasya coğrafyasında etkili olmuş bazı Türk kavimlerinin izlerinin Nart destanlarında saklı olduğu tespit edilmiştir. M.S. 6-7. yüzyıllarda Kafkasya’da hâkimiyet kuran ve buradaki diğer Türk boylarıyla birleşen Avarların, Oset ve Karaçay-Malkar Nart destanlarında yer aldıkları açıktır. Hun-Avar-Bulgar-Hazar-Kıpçak gibi Türk kavimleri Orta Kafkaslar’da yaşayan Osetlerin atalarıyla temasa geçmişler, bu sebeple bu etnik ve kültürel ilişkilerin izleri Oset Nart destanlarına yansımıştır. Theophanes ve Nikhitor adlı Bizans tarihçileri de Avarların Batı Kafkaslarda Bulgar Türkleri ile birleştiklerini yazmaktadır (Kuznetsov 1984: 168).Oset Nart destanlarında, Agunda’nın babasının Batı Kafkaslardaki Urup Irmağı kıyılarında yaşamakta olan Avar Hanı olduğu nakledilmektedir (Kuznetsov 1984: 168). Karaçay-Malkar Nart destanlarında da Agunda, Avar Hanı’nın kızı olarak gösterilmektedir (Aliyeva 1994: 278-280).Nart destanlarında yer alan bir başka Türk kavmi ise Ogur Türkleridir. M.S. II-III. yüzyıllarda Büyük Hun kitlesi ile Karadeniz’in kuzeyine gelen Ogur boyları Bulgar Türklerinin atalarını meydana getirdiler ve Kafkasya’da Kuban Irmağı çevresinde yurt tutarak yerleştiler (Kurat 1972: 109).Oset Nart destanlarında Wrıjmeg adlı kahramanla ilgili bir bölümde Ogur Türkleri Agur adıyla geçer ve Nartların ülkesini işgal eden bir güç olarak tanımlanır (Dumezil 2005: 279). Oset Nart destanlarında Türklere Terk-Türk adıyla da rastlanması, Kafkasya’da Türk varlığının izlerinin mitolojik destanlara kadar girmiş olduğunu belgelemektedir.Prof. Dr. Ufuk TAVKUL […]