252) Lady Montagu’nun Mektupları
Yayin Tarihi 29 Mayıs, 2014
Kategori KÜLTÜREL
Lady Montagu’nun Mektupları
Bu çalışma, 18. yuzyılın baslarında Osmanlı cografyasında bulunan Lady Mary Montagu’nun Türkiye hakkında Avrupalı dostlarına yazdığı mektupları, Türk kadını konusunda içerdiği bilgiler bakımından değerlendirmeyi amaçlamaktadır.
Bugün bizler için bile merak konusu olan donemin kadınların Binbirgece masallarının egzotik ortamından çıkaran bu mektuplar, kadınların zorunlu olarak yöneldikleri özel yaşamlarında oluşturdukları zengin ve renkli bir gelenekler sistemine de işaret etmektedir. Türk sosyal hayatının çeşitli unsurları yanında 18. yüzyıl Osmanlı kadınının oluşturduğu yaşam biçimlerini yine bir kadın gözüyle yansıtan bu mektuplar günümüzde de değerini korumaktadır.
I–Seyahatnameler
Seyahatnameler bir ülkenin kültürel ve sosyal yapsının açıklığa kavuşmasında mühim bir yere sahiptir. Bir devletin tarihi görenekleri, yasam tarzı gibi tarih kitaplarının haklarında fazla ayrıntıya yer vermedikleri konuları seyahatnameler ele alırlar. Böylece bir devletin siyasi tarihini tamamlayıcı bilgiler bu tür eserlerle sağlanabilmektedir. Ozellikle Osmanlı gibi sosyal hayat bakımından yeterince açığa çıkmamış yönleri bulunan bir devlet için bu tur bilgiler daha da önem arz etmektedir.
Osmanlı Devleti’nin siyasi hayatı oldugu kadar sosyal hayati da farklı düşünce sistemlerine sahip insanlar tarafindan birbirine tamamen ziıt bakış açılarına göre değerlendirilmiştir. Bir devlet hakkında bu kadar farklı yorumların yapılmasının kökeninde bilgi–özellikle belge–eksikliği yatmaktadır. Dönem hakkında kesin hükümlere varılabilecek kaynak yokluğu objektif verilerin yerine subjektif yorumların geçmesine neden olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin sosyal yapısı içinde tartışmaya en açık konulardan biri ise Osmanlı kadınının toplum içindeki yeri olmuştur. O dönemdeki kadınların yasantısıyla ilgili yeterince bilgi ve belgenin olmayışı doğru degerlendirmelerin yerini çeşitli faraziyelerin alması sonucunu doğurmuştur. Bizzat Osmanlı kadınının elinden çıkmış verilere ulaşılamayışı da araştırmacıları bu alanda yari yolda bırakmıştır. Bu konuda bilgi verebilecek seyahatnamelerin birçoğu ise kadının ev yaşantısını göremeyen, toplum içinde kadına verilen değeri tespit edebilecek kadar uzun süre gözlem yapamayan erkek seyyahlar tarafından yazılmıştır. Erkek seyyahlar ise nufuz edemedikleri Osmanlı kadın hayatı hakkında birbirinden çok farklı görüşler ileri sürmektedirler. Bu durumda bu eserlerin de bize verebileceği bilgiler yeterli olmamaktadır. Böyle bir ortamda sınırlı da olsa ele geçen bir belge geçmişi açıklamak için bize ışık tutacaktir. Lady Montagu’nun mektuplarından oluşan ve ülkemizde Türkiye Mektuplari adıyla neşredilen kitap bu bakımdan anlamlıdır.
II. Lady Montagu ve Turkiye Mektuplari
a- Lady Montagu
Lady Mary Montagu, 1689’da Notinghamshire’de dogdu. Babasi tarafindan yetistirilmis ve bu egitim sayesinde Ingiltere’nin en aydin kadinlarindan biri olmustur. Edward Wortley Montagu’yla yaptigi evlilikten sonra Londra’ya yerleserek edebiyat cevreleriyle yakinlik kurmustur. Bu muhitte unlu Ingiliz sairi Alexander Pope ile kurdugu dostluklar sayesinde entelektuel cevrelerde ozellikle edebiyatcilar arasinda taninmis bir isim haline gelmistir.
Esi Edward Wortley Montagu’ nun 1717 yilinda Ingiliz elcisi sifatiyla Istanbul’ a tayin edilmesiyle birlikte Lady Montagu da iki yıl surecek seyahatine baslamis, Hollanda, Almanya, Avusturya ve Macaristan guzergahini takip eden yolculugunu Istanbul’da tamamlamistir.
Lady Montagu, Ingiltere’ye donusunden uzun bir zaman sonra (1730) esinden ayrılarak Venedik’te yasamis, 1761’de tekrar ulkesine donerek orada 1762’de ölmüştür.
Lady Montagu, 1717 yilinda baslayip 1718 yilinin ortalarinda biten seyahati sirasinda Balkanlar’dan itibaren Osmanli cografyasinin onemli bir kismini gorme imkani bulmustur. Turk sosyal hayati ve bunun bir parcasi olan kadin hayati hakkinda gozlemleriyle edindigi bilgileri tasiyan mektuplar, bu seyahatin urunleridir.
Olumunden bir yil sonra yayinlanan mektuplarinin bir bolumunu olusturan Turkiye Mektuplari, başta Voltaire olmak uzere bir cok insanin ovgusunu kazanmistir. Eser Turkiye’de de Şark Mektupları adiyla 1912 yilinda Ahmet Refik tarafindan nesredilmistir.
b- Turkiye Mektuplari
Lady Montagu, 12 Subat 1717 tarihinden 19 Mayis 1718 tarihine kadar cesitli sahislara 20 mektup yazmistir.
Mektuplarin kimlere, hangi tarihlerde gonderildigi asagidaki tabloda yer almaktadir:
Lady Montagu, bu mektuplariyla Osmanli cografyasini ve toplumunu merak eden dostlarina ulkeyi tanitma amaci gutmektedir. Her mektupta toplumun bircok yonunu sergileyen teferruatli bilgilere rastlanmakta, ordudan kadinin yasayisina ve goreneklere kadar bircok konuya temas edilmektedir. Cok iyi bir gozlem kabiliyetine sahip olan Montagu, Turkiye’yi ve Turkleri tanimayanlarin konu hakkinda fikir edinebilecegi kadar etraflica aciklamaya calismistir.
Sayisi yirmiyi bulan mektuplar Ingiltere’de yasayan dostlara yazilmistir. Dolayisiyla mektuplarda samimi bir hitap tarzi ve uslup kullanilmistir. Lady Montagu sair dostu Alexander Pope a Belgrat ve Edirne den uc mektup yazmistir. Ilk mektubunda Osmanli Devleti’nin sinirlari icinde ilk ugrak yeri olan Belgrat’in konumundan, sehrin ahalisinden ve Turkler’in Belgrat’a verdikleri onemden soz etmistir. Alexander Pope’a ikinci mektubunu Edirne’de, ilkinden yaklasik iki ay sonra yazmistir. Kalmis oldugu yerin ozelliklerini eski sairlerin dizelerinden ornekler vererek anlatmistir. Bunda muhatabinin bir sair olmasinin da payi vardir. Bu mektubun onemli bir kismi Ibrahim Pasa’nin esi icin yazmis oldugu siire ve siirin aciklanmasina ayrilmistir. Lady Montagu, en iyi Turk siirlerinden biri saydigi bu siiri mektubuna alarak Alexander Pope’un Osmanli siirinin durumu konusundaki merakini gidermek istedigini belirtir. Mektupta ayrica bu sehirde gordugu halk danslarini da anlatir. Montagu, Pope’a uzun uzun burada gordugu cicek hastaligina karsin yapilan asidan bahseder. Yasli kadinlar tarafindan yapilan bu asi insanlarin bagisiklik kazanmasina neden olmakta idi. Ingiltere’de 1798’de ilmi tecrubelerle Dr. Edward Jenner tarafindan ortaya konan cicek asisinin bulunmasinda Montagu’nun anlattıklarinin onemi olmasi olasıdır (Afetinan, 1967, s. 4-5). Ucuncu mektup Belgrad Koyu’nden yazilmistir. Bu mektupta icinde bulundugu ruh halini, yazar ve sairlerin eserlerinden ornekler vererek anlatmaktadir.
Lady Montagu Anne Thistlethwayt’e de Edirne ve Beyoglu’ndan iki mektup yazmistir. Bu mektuplarda cok cesitli konulardan bahsederek Avrupalilar tarafindan hakkinda cok az sey bilinen Osmanli’yi tanitmaya calismistir. Anne Thistletwayt’e yazilan ilk mektupta oldukca ilginc konularin anlatimina rastlanmakta, ornegin arkadasina oncelikle deveden bahsetmektedir. Cunku Bati ulkelerinde hic gorulmeyen bu hayvan ona oldukca sasirtici gelir ve anlatma ihtiyaci duyar. Ikamet ettigi Osmanli evinin yapisi, esyalar ve kadinlarin vakitlerini gecirmek icin edindikleri ugraslar yine bu mektubun satirlari arasinda yer almaktadir. Lady Montagu yazdigi ikinci mektupta ise kadin yasamlarindan ozellikle eglencelerinden bahseder. Butun bunlardan soz ederken de samimi bir uslup kullanir.
Lady Montagu, adı tam olarak verilmeyen Kontes de … ‘ye de bir mektup yazmistir. Bir kadina yazilmis olmasi sebebiyle agirlikli konusu kadin olan bu mektupta hamamlardan ve kadinlarla ilgili ilginc hikayelerden bahsedilmistir. Lady Montagu’nun LadyBristol, Lady Mar, Prenses de Gal ve ismi aciklanmayan Lady’e yazdigi mektuplar da hemen hemen Anne Thistletwayt’e yazilan mektuplarla ayni uslup ve muhteva ozelliklerini gostermektedir.
Lady Montagu seyahati suresince en cok mektubu Rahip Conti’ye yazmistir. Mektuplar genelde Rahip Conti tarafindan sorulan sorulara cevap niteligindedir. Bunlarin da icerigi diger mektuplar gibi cesitlidir. Rahip Conti’ye verdigi bilgiler oncelikle din hakkindadir. Rahip Conti, bir din adami olmasi sebebiyle Turkler’in dini inanislarini merak etmis olmalidir. Lady Montagu ise bu suallere cesitli arastirmalardan sonra cevaplar vermis, Rahip Conti’ye yazilan dort mektupta da samimi oldugu kadar saygili bir ifade tarzini benimsemistir.
Turkiye Mektuplari’nda yer alan mektuplar Avrupalilarin Turkler hakkindaki onyargilarinin cogunu ortadan kaldiracak niteliktedir. Lady Montagu’nun 18. yuzyil Osmanli cografyasindan kesitler sundugu bu mektuplar sadece Avrupalilar icin degil Turk toplumu icin de buyuk deger tasimaktadir. Osmanli hakkindaki bilgilerimizin yetersizligi goz onune alindiginda genis degerlendirmelere yer veren bu mektuplarin kiymeti daha da anlasilacaktir. Cunku Lady Montagu seyahat ettigi cografyanin sadece belirli ozelliklerine deginmekle yetinmemis, siyasi yapilanma hakkinda da bazi bilgiler aktarmistir. Ancak askeri ve siyasi alanda verilen bilgiler gozlemden cok nakillere dayandigi icin tatmin edici gozukmemektedir. Bunun disinda Lady Montagu’nun sundugu en onemli ve diger kaynaklarda karsilasamayacagimiz bilgiler kadin ve kadinin ev yasantisina ait kendi gozlemleri sonucu ortaya koyduklaridir.
Lady Montagu’nun, Ingiliz elcisinin esi ve kadin olusu ona Osmanli evinin ve ozellikle harem dairelerinin kapisini kolayca dostluklari sayesinde kadin yasayisini en ince ayrintilariyla müşahede edebilmistir. O yuzyilda hicbir seyyahin elinde bulunmayan bu imkanlari iyi degerlendiren Lady Montagu, evlilikten kadinin aile yapisindaki yerine, giyiminden yemek zevkine varincaya kadar bircok konuda tespitlerde bulunmustur. Edirne ve Istanbul’da ust duzeydeki insanlarin evlerinde bulunur ve bu cevrede karsisina gerek Avrupalilar gerekse bizim icin bircok bilinmeyen noktalara sahip Osmanli harem hayati cikar. Merak konusu olan bu mekanin kapilari mevkisinden ve cinsiyetinden dolayi sadece ona acilir. Kendisi de sahip oldugu bu imtiyazi arkadasi Anne Thistletwayt’e su sekilde anlatir:
“Öyle zannediyorum ki, butun bunlari okurken, bilmedikleri seylerden bahsetmek icin kendilerini bir turlu tutamayan basit seyyahlarin hatiralarindan busbutun farkli seyler gordugunuze hayret edersiniz. Oysa ki seckin bir zumreye dahil olmadikca veya olaganustu bir firsat cikmadikca hicbir Hiristiyan Turkiye’de kibar bir adamin evine giremez. Ozellikle harem tamamen yasaktır. Bu yuzden basit seyyahlar iceriye nufuz edemedikleri icin evlerin ancak fazla gosterisli olmayan dis kisimlarini anlatabilmektedirler. Zaten haremler arka tarafta olduklarindan sokaktan gorulemezler. Disaridan yalniz gayet yuksek duvarlarla cevrilmis bahceler gorulebilir.” (s. 73)
Bu satirlarda sadece Lady Montagu’nun elde ettigi ayricaligi degil mektuplarini diger seyahatnamelerden ayiran ozgun taraflari da buluruz. Diger seyyahlarin gorebildiklerinin bahce duvarlarindan ibaret oldugunu dusunursek Lady Montagu’nun ince ayrintilara dikkat etmeye calisan anlatiminin 18. yuzyil Osmanli kadini hakkinda ne kadar cok sey soyledigi fark edilebilir.
Lady Montagu’nun mektuplarinda her siniftan kadin yer almaktadir. Saray kadinlari ve dostluk kurdugu ust duzey devlet adamlarinin eslerini oldugu kadar toplumun diger katmanlarinda bulunan kadinlari da eserine tasima imkani bulur. Burada yapmis oldugu gozlemleri Lady Montagu’yu bir seyyah olarak daha da ayricalikli kilar.
Lady Montagu’nun mektuplarini farklilastiran yalniz Osmanli evine nufuz edebilmis olmasi degildir, Osmanli evine ve kadinina yonelttigi cogu mukayeseli gozlemleridir. Onu one cikaran nokta, yazarimizin kadin duyarliligi ve sahsi gozlem kabiliyeti sayesinde her ayrintiya vakif olmamizi saglamasidir. Oryantalist bir bakis acisiyla geldigi Osmanli cografyasi ve Turk insani hakkinda kapsamli ve tarafsiz olmaya calisan bilgiyi aktarmaya gayret gosterir. Boylece cagdaslarinin ve sonraki okuyucularin sorulari cevaplar bulmus hem de on yargilari sarsilir.
a-Mekanlar
a-i. Zengin Evleri
Lady Montagu’nun yakinlik kurduguu insanlar mevki sahibi kisilerdir. Dolayisiyla gordugu evlerin buyuk kismini zengin evleri olusturmaktadir.
Yazarın ilk gordugu harem dairesi, Edirne’de Kethuda esinin haremidir. Haremin mimarisinden, cariyelerin durumuna kadar ilk defa karsilastigi seyleri, onyargilarini ve onyargilarin bir sure sonra zihninden silinisini anlattigi satirlar oldukca ilgi cekicidir. Evin yapisindaki incelikler, agaclarin golgeleriyle korunan ev ve ciceklerle suslenmis odalar Lady Montagu’yu oldukca etkiler. Fakat bunlardan daha cok o, buyuk bir misafirperverlikle kendisini karsilayan ev sahibesi Fatma Hanim uzerinde durmus, mektubunun onemli bir bulumunde bu guzel kadindan bahseder:
“Tavirlari o derece asil ve o derece tabii idi ki, bizim barbar tanidigimiz bir memlekette dunyaya geldigi halde onu Avrupa’nin en muhtesem tahtlarindan birine oturmus gorenler kralice olmak icin dogmus oldugunu zannederler. Velhasil guzelligi butun guzelleri golgede birakir. (s. 79) (…) Daha once tercumanim bana Fatma’nin guzelliginden bahsettigi halde o derece hayretler icinde kaldim ki, bir muddet guzelligini seyre daldigim icin kendisiyle konusamadim. O ne guzel yuz ve ne olculu vucuttu! Tabiat cildine cok tatli bir renk vermis. Gulumseyisi cok cekici. Mavi renginin bayginligina sahip iri, siyah gozleri vardi. Insan ona ne taraftan bakarsa baksin, yeni bir guzellikle karsilasiyor. Bu ilk saskinligimin tesiri gecer gecmez, herhangi bir kusuru olup olmadigini anlamak icin yakindan tekrar baktim ve her bakimdan guzel bir kadinin hosa gitmiyecegi hakkindaki kanaatlerin yanlis oldugunu anladim.” (s. 76-77)
Lady Montagu Turk kadinlarini anlatirken burada yaptigi gibi sık sık mukayeselere gider. Bu mukayeseler, ilk bolumlerde daha cok kadinlarin ilk goruste dikkati ceken guzellikleri ve kiyafetleri ile ilgilidir. Genel olarak Fatma Hanim’in sahsinda Osmanli kadinini guzel buldugunu belirtir. Lady Montagu Edirne’de goruserek guzelligine ve inceligine hayran kaldigi. Kethuda’nin esi Fatma Hanim’la Istanbul’da gorusme imkani bulur. Onu Istanbul’da da Edirne’de oldugu kadar gosterisli ve canli bir ev hayati karsilar:
“Evinin esyasi gayet zevkli ve zarif. Kislik odalarda sirma oyali kadife, yazliklarda ise yine sirma islemeli Hint kumasi doseli. Burada kibar kadinlarin evleri, Hollanda’ dakiler gibi temiz. Fatma’nin evi Istanbul’un en yuksek yerinde, pencerelerden deniz, Adalar ve Anadolu yakasindaki daglar goruluyor.” (s. 81)
Lady Montagu Edirne’de Sadrazam Halil Pasa’nin evine de gitmis, burada Sadrazam ve esiyle gorusmustur. Fakat Montagu, bu ziyaretten fazla hoslanmamistir. Cunku Sadrazam ve esinin yasli olmasi yuzunden bu evde canli bir yasantiyla karsilasamamasi onun sikilmasina neden olmustur. Ancak bu evde Turk yemekleri hakkindaki izlenimleri kultur tarihimizi bu acidan da bir parca aydinlatmasi bakimindan onemlidir:
Esi (Sadrazam Halil Pasa) cok nazik davranarak, yemege kadar benimle gorustu. Yemekler size anlatilabilecegi gibi fena olmayip, Turk zevkine gore, cok cesitli yapilmisti. Burada nasil yemek yapildigina dair size bilgi verebilirim. Cunki Belgrad’da uc hafta kadar bir efendinin evinde oturdum. Ahcilarina bizim icin cok nefis yemekler pisirtti. Ilk hafta yemekleri pek mukemmel buldum. Fakat sonunda biktigimi saklamama sebep yok. Kendi usulumuzde bir yemek pisirtmek icin musaade istedim. Zannederim aliskin olmadigim icin biktim. Cunki bir Amerika yerlisi ne bizimkine ne de onlarinkine aliskin olmasa, mutlaka onlarinkini tercih eder. Turkler etleri cok fazla pisirip, dovulmus baharat kullaniyorlar. Salcalari da cok keskin. Corba yemeklerin sonunda veriliyor. Fakat sebzeleri bizimki kadar cesitli. Sadrazamin esi, bana fevkalade bir misafirperverlikle hepsinden yedirdi. Onun nezaketi kadar fazla istahim olmayisina canim sıkıldı. Yemekten sonra kahve, buhur verildi. Bu, gosterilen saygiyi ifade edermis. Iki cariye diz cokup saclarima, elbiselerime ve mendilime kokular serptiler. (s. 110).
Lady Montagu’nun bu anlatiminda yemek zevkinin yani sira Turk kadininin misafire gosterdigi yakinligi misafirini nasıl agirladigi, ona ne gibi hizmetlerde bulundugu yer almaktadir. Aynca bu izlenimlerden Turk yemek kulturundeki devamlilik ve degismelerle ilgili fikirleri de cikarmak mumkundur.
ii. Hamamlar
Toplum hayatina, gunluk yasama cok aktif olarak katilamayan Osmanli kadini, sokaktan uzak kapali mekanlara yonelmistir. Boylece hamam kulturunu gelistirmis ve bu mekana birden cok ve onemli islevler yuklemistir. Haftada bir burada bulusarak dertlerini ve sevinclerini paylasmaktadirlar. Gunumuze yaklasildiginda hamamin bu bircok islevinden artik siyrilmis oldugu gorulmektedir. Bu gelenegin yuzyillar boyu devam etmesinde Turk kadininin geleneklerine siki baglanisinin ve sosyal hayata katilma ihtiyacinin payi vardir.
Osmanli kadini hamamlarla adeta erkeklerin toplanti yerleri olan kahvehanelere paralel olacak bir mekan gelistirmistir. Buralarda cok sayida kadin bir arada bulunarak hem gorusup iyi vakit gecirmekte hem de onlar tarafindan surdurulen geleneksel davranis ve torenlerin devamliligi saglanmistir. Ayrica dugun merasimlerinin onemli bir bolumunun bu mekanlarda yapilmasi kadin hayatindaki yerini saglamlastirmakta, hatta vaz gecilmez bir hale getirmistir. Lady Montagu da gormus olmaktan pek memnun kaldigini soyledigi bir hamam dugunune istirak etmistir. Bu torende gelinin getirilisi ve tavirlari, genc kizlarin guzelligi onun ilgisini cekmistir:
“Uc gun once sehrin en guzel hamamina merak ettigim icin gittim. O gun oraya yeni bir gelin gelecekmis, bu sebeple yaptiklari merasimi buyuk bir zevkle seyrettim. Ve Teokrites’in Epithalome d’Helene’ini hatirladim. Bana oyle geldi ki, bu merasim o zamanlar neyse simdi de o. Yeni akrabalik kuran iki ailenin dostlari, akrabasi ve hatta tanidiklari hep hamama geliyorlar. Bazilari da sirf seyretmek icin geliyorlar. Velhasil hamamda iki yuze yakin kadin vardi. Evli ve dullari hamam dairelerinin kenarlarindaki mermer setrelere oturuyorlar, genc kizlar cabucak soyunuyorlar, uzerlerinde inciler ve kordelalarla suslu saclarindan baska bir sey kalmiyor. Iki tanesi yeni gelini karsilamak icin kapiya dogru gittiler. Gelini annesi veya akrabasindon biri getiriyordu. Gayet guzel ve ancak onyedi yasindaydi. Elbiseleri hep mucevherlerle suslu agir bir kumastan yapilmisti. Gelini cabucak anadan dogma hale getirdiler. O sirada genc kizlardan meydana gelen alayin onunde iki kiz kirmizi kaplardan etrafa kokular saciyorlardi. Diger otuz kiz da ikiser ikiser arkadan geliyorlardi. Ondekiler bir sarki soyluyorlar, oburleri bunu tekrarliyorlardi. En geriden gelen gelinin yaninda iki kiz vardi. Gelin gozleri yere dogru, gayet alcak gonullu bir tavirla yuruyordu. Bu pek hosuma gitti. Kizlar boylece hamamin uc buyuk salonunu dolastilar. Bu manzaranin guzelligini anlatmak cok zor. Hemen butun kizlarin vucutlari cok duzgun ve tenleri goz alacak kadar beyaz. Hamama sık gitmekten seffaflasmis. Alay bitince gelin, hatirli hanimlara takdim edildi, herbiri tarafindan iltifatli sozler ve mucevher, kumas, mendil veya buna benzer hediyelerle tebrik edildi. Kendisine hediye verenin elini opuyor ve hediyeyi kabul ediyordu.” (s. 132-133)
Lady Montagu, hamamda orta sinif Turk kadininin yasantisina tanik olmustur. Osmanli kadininin hayatina uzun suredir asina olmasi ve hamamda gordukleri sonucunda Turk kadinlarinin fikir sahibi nazik ve Ingiliz kadinlari kadar ozgur oldugu kanisina varmistir. Kadinlarin hamami bir toplanma merkezi ve sosyallesme alani olarak kullandiklarini tespit etmistir.
b. Cariyeler
Lady Montagu’nun ozellikle gozlemledigi diger bir konu da cariyelerin yasam tarzidir. Para karsiligi alinip satilan ve hayatlarina kolaylikla mudahale edilebilen cariyelerin Osmanli Devleti’nde nasil bir yasam surdugu, Avrupali bir kadin olarak onun da ilgisini cekmistir. Osmanli toplumunun aile ici yasantisi hakkinda teferruatli bilgiye sahip olunamadigi icin cariyelerin nasil muamele gordukleri de acikliga kavusmamistir. Boylece hakkinda cok az sey bilinen her konu gibi bu da insanlarin hayal guclerinin yardimiyla farkli hikayelere donusmustur. Bu durum sadece Avrupalilar tarafindan degil Turkler tarafindan da bu sekilde degerlendirilmistir. Butun bunlar biraz da cariyelik kavraminin kendisinden kaynaklanir. Cariyelerin satın alinabilmesi, sahiplerinin emri altinada olmalari farkli yorumlari da beraberinde getirir. Lady Montagu ise kendisinden cariyelerin yasamlari konusunda bilgi isteyen dostuna uzun incelemeleri sonunda vardigi yargiyi bildirir ve mektubunda su ifadelere yer verir:
“Benden cariyelere ait ozel bilgi istersiniz. Fakat Hiristiyanlarin anlattiklari gibi bunlarin hali muthis diyemeyecegim. Turk degilim ama talihsiz cariyelere gosterilen iyi muameleyi de takdir ederim. Cariyeler dayak yemiyorlar ve esaretleri de diger memleketlerdekilerden fazla degil. Kendilerine kefalet parasi verilmiyor ama elbiselerine yaptiklari masraf bizim hizmetcilerimize verdigimiz paradan fazla. Zannederim burada erkeklerin kadinlari kotu niyet ile satin aldiklarini soyleyerek itiraz edersiniz. Fakat buyuk Hiristiyan sehirlerinde bundan daha az alcakca bir niyetle mi satin aliniyorlar?” (s. 128)
Lady Montagu, bu satırlarla okuyuculara zihinlerinde yer etmis dramatik cariye hikayelerinden cok daha farkli tablolar sunmustur. Yazar, bu sonuca ulasincaya kadar kadinlarin topluca bulundugu yerlerdeki ve haremlerdeki cariyeleri incelemistir. Cariyeler kendilerini satin alan kadinin hakimiyeti altinda bulunmaktadirlar. Kadinlar arasindaki bu iliski mektuplardaki bilgilere dayanarak kole-sahip iliskisinden farkli boyutlara ulasmaktadir. Hanimlar cariyelerine kendilerine yaptiklari kadar masraf yapabilmekte, egitimleri ile de yasli cariyeler alakadar olmaktadir. Yazarin bu gozlemlerini o donemdeki bazi gelenekler de desteklemektedir. Konaklar arasinda cariyelerin iyi yetistirilmesi hususunda bir rekabetin oldugu bilinmektedir. Bu mekanlarda bulunan cariyelerin kullanimi “(…) kaynaklandigi Saray’a gore, daha degisik bir gorunum icindedir. Buralarda kole sayisi daha az oldugu icin onlarla tek tek ve yakindan ilgilenme gelenegi yaygindi. Efendiler, kolelere cogunlukla ana-baba gibi davranirlar, onlarin yetismeleri icin ellerinden geleni esirgemezlerdi. Ustelik, kadin koleleri yaslanmadan “azad” ederek kendilerine uygun bir kocaya verirlerdi” (Parlahr: 1987, s.14). Sarayda Hafize Sultan’in cariyeleri de toplumun diger kesimlerindeki cariyelere benzerlik gostermektedir:
“ Otuza yakin cariye vardi. Iclerinden on tanesi secme idi. Bunlarin en buyugu yedi yasinda idi. Bu kucuk kiz cocuklarinin hepsi de cok guzel giyinmislerdi. Sultani eglendirenler bunlardir herhalde. Kendisine oldukca pahaliya mal oluyorlar. Bu yasta bir kizi yuz Ingiliz lirasindan asagiya alamaz. Kivircik saclarini hep cicekten yapilmis celenklerle suslemislerdi. Bunlar onlarin basliklari; sirmali kumastan elbiseler giymisler. Diz cokerek Sultan’a kahve ikram ediyorlar, elini yikamasi icin su getiriyorlar. Yasli cariyelerin baslica gorevleri arasinda bu kucuk kizlarin yetistirilmesi ve nakis ogrenmesi var. Hanimlarina oz evlatlari gibi buyuk bir titizlikle hizmet etmeleri gerekiyor.” (s. 115)
Cariyeleri başka mekanlarda da gorebiliyoruz. Diger evlerde ise ayni gorevleri surdurmelerinin yani sira kadinlar arasinda duzenlenen eglencelerde yer almakta, kimi muzik aleti calmakta kimi de dans etmektedir. Cariyelerin agir islerde calistiklarina dair herhangi bir bilgiye ise mektuplarda yer verilmemistir:
“Fatma Hanim’in bir isareti uzerine, derhal dort tanesi lavta’ya, gitar’a benzeyen calgilarla icli havalar calmaya, turkuler soylemeye basladilar. O sirada digerleri de sirayla oynuyorlar. Bu dans simdiye kadar gordguklerimden cok farkliydi. Insanda belli bir takim hisler uyandirmak icin bundan daha sanatkarane daha uygun bir sey olamaz. Nagmeler o kadar tesirli; bazen dokunakli bir vaziyette durup gozlerini suzuyorlardi. Sonra arkaya dogru egilip sanatla kalkislarinin en hissiz bir sofunun dahi gorup de tesiri altinda kalmamasina imkan yok.” (s. 80)
Bu konuda dikkatleri ceken en onemli noktalardan biri de erkeklerin cariyelere bakislari ve onlara takindiklari tavirlardir. Cariyelerin erkekler tarafindan cinsel yonden kullanip kullanmadigina dair degerlendirmelere de yer verir Lady Montagu. Bu durumun sanilanin aksine cok sıkı vukubulmadigini, seyrek olarak goruldugunu belirtir. Dinin dort kadinla evlenmege izin verdigini ancak kadinlarin ihanete tahammul edememeleri sonucu ozellikle kibar erkeklerin boyle bir tercihe yonelmediklerini soyler. Fakat bunu yok sayanlar da vardir. Ornek olarak da bir defterdar verilir. Bu defterdar tamamen evin haniminin hakimiyeti altinda olan ve ona hizmet etmekle yukumlu bulunan cariyelerle esine ihanet etmistir. Boylece hem esinin kinini kazanmis hem de toplumda capkin olarak degerlendirilmeye, toplum icindeki sayginligini yitirmeye baslamistir:
“Turkler’de seriat dort kadinla evlenmeye izin veriyor, ama kibar erkekler bu izinden istifade etmiyorlar. Kadinlar ihanete asla tahammul edemezler. Erkegin ihaneti gayet normal oldugu halde, sevgilisini ayri bir evde oturtup gizlice ziyaretine gider, tipki Ingiltere’de oldugu gibi. Tanidigim kibarlar arasinda sadece defterdarin birkac cariyesi var. Bunlar selamligin bir kisminda oturuyorlar. Cunki bir hanima hizmet etmek uzere alinan cariyeler tamamen o hanimin hakimiyeti altina giriyorlar. Bu anlattigim defterdar icin cok capkin diyorlar ve hic saygi gostermiyorlar. Esi yine ayni evde oturuyor, ama onu gormek bile istemiyor (s. 54-55).
Saraydaki cariyelerin konumu ve padisahin onlara karsi tutumu da farkli bir konudur. Belki de en cok dikkat cekici olani ve hakkinda yorum getirileni de budur. Saray hayati Avrupalilar tarafindan basli basina bir merak konusuyken buna bir de cariyelik eklenince durum daha da masal ogeleriyle beslenmeye baslamistir. Lady Montagu kendi ifadelerine gore Avrupa’da bu konuda cesitli inanislarin bulundugunu belirtir. Bu inanislar tamamen oryantalist bir gorusten dogmuslardir ve hayali unsurlari icinde barindirmaktadirlar.
Mary Montagu, II. Mustafa’nin Hafize Sultan’i ziyareti sirasinda hem saraydaki cariyeleri gormus hem de bu konu hakkinda daha cok bilgi edinmistir:
“Sultan (Hafize Sultan) son derece neseli, buyuk bir nezaketle gorustu. Kendisinden saray hakkinda bilgi edinmek icin firsattan istifade ettim. Oteden beri padisahin hangi kizi isterse ona bir mendil attigi hakkindaki fikrimizin katiyen dogru olmadigini soyledi. Padisah istedigi kizi kizlaragasi ile cagirttirimis. Diger Sultanlar derhal itaat edip o kizi yikar, giydirir, vucuduna kokular surerlermis. Padisah once kizin odasina guzel hediyeler gonderir, sonra da kendisi gidermis. Yatagin ucuna kadar kizin surunerek geldigi yalanmis” (s. 113).
Boylece mektuplara saray haremi, padisah ve cariyeler iliskisi de girmis olur.
c. Giyim-Kusam
Lady Montagu Turkiye Mektuplari’nda kadinlarin giyiminden de sıkca bahseder. Osmanli kadininin zengin olsun olmasin giyime harcadigi para gozunden kacmaz. Modanin ozellikle saray kadinlari tarafindan takip edildigini vurgulayan Lady Montagu, mektuplarinda toplumun her kesimindeki kadinlarin giyimindeki zenginligi dile getirir. Cariyelerin kiyafetlerini en az hanimlarinin giysileri kadar guzel buldugunu bir sokak satıcısının karısı bile bir elmasa sahip oldugunu belirtir. Kadin kiyafetlerini anlattigi bolumlerden suphesiz en etkileyici olani Hafize Sultan’in giyimini anlattigi bolumdur:
“Elbisesi son derece kiymetli idi. Size anlatmadan yapamayacagim. Arkasinda dolama ismi verilen bir gomlek vardi. Kirmizi renkli yukaridan asagiya, yakasindan etegine kadar buradaki kadinlarin elbiselerindeki dugmeler kadar elmaslarla suslenmistir. Lord Montagu’nun elmasi kadar degil ama yine de nohut buyuklugunde var. Bu dugmelerin uzerinde ayni bir prensin dogum yil donumunde giyilen elbiselere konulan altin suslere benzeyen, iri elmas susler sarkiyordu. Gomlegi ise saplari iri elmaslarla suslu daha kucuk iki igne ile kemere tutturulmus. Ic gomlegini baklava bicimi iki elmas dugme ile iliklemis. Genis kemeri tamamen elmas isli. Gerdanindaki uc dizi mucevher dizlerine kadar iniyordu. Biri iri inciler arasma konulan Hint yumurtasi buyuklugunde zumrut, digeri ise her biri ufak para buyuklugunde gayet koyu yesil uc veya alti altin kalinliginda zumrutlerden meydana geliyordu. Ucuncusu ise yuvarlak zumrutlerden meydana gelmisti. Kupelerin pariltisi digerlerinin hepsini golgede birakiyordu. Armut seklindeki kupeler, findik buyuklugundeki iki elmastan yapilmisti” (s. 111-112).
Bu kiyafetin uzerindeki mucevherlerin yarisina bile Avrupa’daki hicbir kralicenin sahip olmadigini da ekler. Bu gosterisli tablo 18. yuzyilda Osmanli saray kadininin zevkini gostermektedir. Lale Devri’nin baslangic yillarina rastlayan bu izlenimler devrin ozelligini de bir bakima yansitmaktadir.
Lady Montagu Turk kadin kiyafetlerinden cok etkilenmistir. Daha Istanbul’da iken Turk kiyafetlerini cok begenmis, Ingiltere’ye dondukten sonra da beraberinde getirttigi cok sayida Turk giysisini degisik toplantilarda, maskeli balolarda giymis, ayrica bu kiyafetlerle degisik portrelerini yaptirmistir (Yildiz, 2002, s. 569). Bu kiyafetlerden birini Lady Mar’a yazdigi mektubunda en ince ayrintilarina varincaya kadar anlatmistir.
d. Guzellik
Lady Montagu’nun Turk kadininin guzelliginden bahseden satirları oldukca ilginc ve bir o kadar da gurur oksayicidir. Yazar, Osmanli cografyasina yaptigi seyahatin ilk anlarindan beri Turk kadinini cok guzel bulmus, farkli mektuplarinda Turk kadinini guzel yapan unsurlardan sık sık bahsetmistir. Guzellikten bahsederken surekli olarak Turk kadiniyla Avrupali kadin arasinda bir mukayeseye giristigi gorulmektedir. Tercihini ise Turk kadinindan yana kullanmistir.
“Burada guzel kadin Ingiltere’dekinden cok daha fazla ve cesitli. Cirkin bir kadin goremezsiniz. Hem hepsinin gozleri kara, tenleri dunyanin en guzel rengi. Her ne kadar butun Hiristiyanlik alemi icerisinde, Ingiliz Kral sarayi en guzel kadinlarin bulundugu yer ise de orada bile bu kadar guzel kadin yok” (s. 53).
Mary Montagu bu gibi ifadeleri her firsatta dile getirmektedir. Turk kadinina guzellik katan her unsuru hayranlikla ama dikkatle incelemistir. Kadin duyarligiyla bir gozlem yapmis olmasi bize bu konuda cok aktarmasina olanak saglamistir. Ayrica Turk kadinlarinin guzellesmek icin vurduklari yontemler de bu mektuplarin icinde yer alir.
Montagu, seyahatinin ilerleyen kisimlarinda kadinlari daha yakindan inceleme firsati bulmustur. Boylece kadinlarin sadece dis guzelliklerinden bahsetmekle kalmamis onlarin toplum icindeki yerlerini ve haklarini da bizlere iletmistir. O bunlari yaparken sahsi yorumlarini da ilave etmistir.
Avrupalıların kadinin Osmanli Devleti icinde bir esirden farksiz oldugu inancina ilk basta Lady Montagu da sahiptir. Fakat bu dusuncelerinden oldukca cabuk siyrilir. Avrupalilar tarafindan hicbir yetkiye sahip olmadigi dusunulen Osmanli kadininin aslinda bir cok hakki elinde tuttugunu da belirtir. Toplum icinde asagilanmadigini, kendisini koruyabilecek bir cok hak ve yetkiyi elinde tuttugunu soyler. Ona gore kadinlarin sahip oldugu haklar toplumun alt kesimlerinde daha kisitli olmakla beraber, ust tabakalarda alabildigince genislemektedir. Su cumleleri Osmanli kadininin haklarini, toplum icindeki yerini belirlemesi bakimindan onemlidir:
“Zengin Turk kadinlari kocalarindan hic korkmazlar. Cunki onlarin gelirleri kendi ellerindedir. Divan da kadinlara hurmet eder. Bir pasa oldurulunce Padisah haremin ustunlugune katiyyen tecavuz edemez. Dul bir kadin her bakimdan emniyet icinde yasar. Hanimlar cariyelerin hakimidir, bunlar cok genc ve guzel olsalar bile esler asla yan bakamazlar.” (s. 54).
Nitekim bu sozleri 1874 yilinda Istanbul’u ziyaret eden Edmondo De Amicis de Lady Montagu’ya bazi yonlerden katilarak tasdik eder:
“ Bu kadinlar hurdur. Bu her yabancinin buraya gelir gelmez eliyle tutabilecegi kadar acik bir hakikattir.” (Amicis: 1993, s. 202).
Osmanlı kadininin boylece zannedilenden daha fazla salahiyete sahip oldugunu gormekteyiz.
Sonuç
Osmanli toplumunun kafes arkasinda kalmis kadinlarinin yasamlarindan onemli kesitleri vermeye calisan Lady Montagu, o donemden gunumuze cok sey ulastirmıştır. Onun cesitli basliklar altinda toplanabilecek fikirleri hem icerdigi bilgiler hem de aydin bir Avrupali kadina ait olmalari bakimindan oldukca onemlidir.
Lady Montagu’nun yetiştirilmesine gosterilen ozen ve ilerleyen zamanlarda kurdugu dostluklar, girdigi entelektuel cevre onun mekani ve ozellikle insani degerlendirme kabiliyetini olumlu yonde etkilemistir. Yolculuguna ve mektuplarina ilk basladigi gunden itibaren onda her seyi gorebilme ve degerlendirme istegi fark edilir. Kendisine acilan her mekanin ayrintilarini yansitma ihtiyaci onun eserini zenginlestiren hususlardandir. Diger seyahatnamelerin sadece kucuk bir bolumunu olusturan kadin hayatina genis yer ayiran Lady Montagu’nun mektuplari, kisa bir donem icin bile olsa, kadin hayatina tutulan bir ayna niteligindedir.
Bunun yaninda Lady Montagu’nun mektuplarini herhangi bir seyyahin eserinden farkli kilan unsurlardan en onemlisi icerigidir. Yogun olarak Osmanli kadinindan bahseden yazar, hem devri hem de sonraki donemler icin yol gosterici bilgiler sunabilmistir. Onun digerlerinin aksine kadini yasadigi hemen hemen her alanda gozlemleyebilmesi bu bilgilerin cesitliligini artirmaktadir.
Bu cesitlilik sayesinde eserde yer alan her mektupta yazarla birlikte farkli mekanlarda farkli hayatlarla karsilasiriz. Kadinlar bulunduklari mekanla, giyimleri ve tavirlariyla, bazen de ilginc hikayeleriyle karsimiza cikarlar. Bu arada yazarin fikirlerinin degisimine de tanik oluruz. Yazar kendi onyargilarini silmenin yaninda mektuplarda hitap ettigi dostlarinin dusuncelerini de degistirme istegi duyar. Gormus oldugu bu renkli cografyayi dostlarina tanitma ihtiyaciyla yazdigi mektuplar, Avrupa’da da cok yanki yapmistir. Bu sebeple sadece cagdaslari tarafindan degil kendisinden sonra Osmanli Devleti’nde bulunan seyyahlarin eserlerinde de ismi sık sık zikredilir.
Gonderilen Kisi Yazildigi Yer Adet Tarih
Alexander Pope Belgrad 1 12 Subat 1717
Alexander Pope Edirne 1 01 Nisan 1717
Alexander Pope Belgrad 1 17 Haziran 1717
Anne Thistlethwayt Edirne 1 01 Nisan 1717
Anne Thistlethwayt Beyoglu 1 04 Ocak 1718
Kontes de 1 Mayis 1718
Lady Bristol Edirne 1 01 Nisan 1717
Loyd Bristol 1 10 Nisan 1718
Lady Mar Edirne 1 01 Nisan 1717
Lady Mar Edirne 1 8 Nisan 1717
Lady Mar Beyoglu 1 10 Mart 1718
Lady Edirne 1 01 Nisan 1717
Lady Belgrad Koyu 1 17 Haziran 1717
Lady Beyoglu 1 16 Mart 1718
Prenses do Gal Edirne 1 11 Nisan 1717
Rahip Conti Edirne 1 01 Nisan 1717
Rahip Conti Edirne 1 17 Mayis 1717
Rahip Conti Istanbul 1 29 Mayis 1717
Rahip Conti Istanbul 1 19 Mayis 1718
Sarah Chiswell Edirne 1 01 Nisan 1717
http://www.thefreelibrary.com/
Kaynakca
Afet Inan, A. (1964). Lady Montague’ nun Mektuplarindan: Cicek Asisi (1717). Teymis’ten Uskudara /From Thames to Scutari icinde, Ingilizceye ceviren: Engin Uzmen, Ankara: Kadinin Sosyal Hayatini Tetkik Kurumu Yayinlari: No. 8.
Amicis, Edmondo De (1993). Istanbul (1874), (cev. Prof. Dr. Beynun Akyavas), Ankara: Turk Tarih Kurumu Yayinlari, VI+399 s.
Lady Montagu, (tarihsiz). Turkiye Mektuplari, Istanbul: Tercuman 1001 Temel Eser, 208 s.
Parlatir, Ismail, (1987). Tanzimat Edebiyatinda Kolelik, Ankara: Turk Tarih Kurumu Yay., 227 s.
Yildiz, Netice, (2002). Ingiliz Kulturunde Osmanli Etkileri, Turkler, Ankara: Yeni Turkiye Yayinlari, C. 15, s. 564-580.
Yildiz, Netice, (2002). Afet Inan Onculugunde Kurulan Kadinin Sosyal Hayatini Arastirma ve Inceleme Dernegi (KASIAD)’nin Kadin Konulu Yayinlari. KADIN/
WOMAN 2000, Kadin Arastirmalari Dergisi/Journal for Woman Studies, Ciltl. 2, Sayi 1, 2001, s.140-146. (Kitap Tanitimi).
Ayse Demir, Turk Dili ve Edebiyati, Fen ve Edebiyat Fakultesi, Erciyes Universitesi, Kayseri-Turkiye. e-mail: [email protected]
Geleneksel Türk giysileri içindeki Mary Wortley Montagu’yu oğlu Edward Wortley Montagu ve hizmetlileriyle birlikte gösteren, resmin arka planında da görülen İstanbul’da 1717 dolaylarında Jean-Baptiste van Mour tarafından yapılmış yağlı boya tablo. (Vikipedi)
Lady Mary Montagu’nun Çiçek Hastalığı İle İlgili Mektubu:
“Hastalıklar konusunda öyle bir şey söyleyeceğim ki, eminim siz de İstanbul’da bulunmak isteyeceksiniz. Burada bizde son derece yaygın olan ve o derecede amansız olan çiçek hastalığı “aşılama” dedikleri yöntemle zararsız hale getirilmiş bulunuyor. Bazı yaşlı kimseler, sonbaharın gelmesi ve sıcak günlerin geride kalmasıyla beraber ki genellikle Eylül’ün ikinci yarısında oluyor, bu aşılama faaliyetine girişiyorlar. Çiçekli hastaların yaralarından aldıkları cerahati, bir ceviz kabuğunun içini dolduracak kadar topladıktan sonra aşı yapacakları kimseye nereden yaptırmak istediklerini soruyorlar. Sonra da gösterilen yere, ucunu bu cerahate batırdıkları büyükçe bir iğneyi batırıyorlar. Hafif bir tırmık kadar bile can acıtmıyor bu batırış. İğnenin ucundaki cerahat damlacığının hepsi böylece damara aktarılmış oluyor. Sonra iğne batırılan yerin hemen üstünü, küçük bir kabuk koyup bir bezle sarıyorlar. Burada belli belirsiz bir iz kalıyor. Çocuklar aşılama olayından sonra oyunlarına devam edebiliyorlar. Biraz ateş yapıyor, bir iki gün yataktan çıkamıyorsunuz o kadar. Hele bir hafta geçtikten sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi dipdiri ayağa kalkıyorsunuz. Hasta yattığınız süre içinde, iğnenin batırıldığı yerde bir küçük yara meydana geliyor ve akıntı yapıyor. Binlerce kişi bu şekilde aşı yaptırarak bu korkunç hastalıktan korunuyorlar. Fransız Elçisi, bu insanların, tıpkı bizde kaplıcaya gider gibi çiçek aşısı yaptırdıklarını söyledi ki çok doğru. Aşı yaptırıp da ölen hiç yok. Bu ameliyatın tehlikesiz olduğuna sizi inandırmak için şu kadarını söyleyeyim ki, küçük oğlumu aşılattım. Çiçek aşısını bizde, İngiltere’de yaymak için çalışmanın çok vatanseverce bir hareket olduğu inancındayım.”
Lady Mary Montagu çocukken geçirdiği çiçek hastalığının izlerini yüzünde taşıyan ve bu hastalığa yakalananlara karşı özel bir ilgi göstererek onları korumaya çalışan bir kadın. Bu kadın, Türklerin çok eskiden beri yapmakta oldukları “çiçek aşısını” Batı dünyasına tanıtmıştır.
Yorumlar
“252) Lady Montagu’nun Mektupları” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
BUNA BENZER OKUMUŞTUM,TŞKLER.