22) YAHUDİ BİLİNCİ

Yayin Tarihi 25 Mart, 2009 
Kategori ÖYKÜ

YAHUDİ BİLİNCİ

image00146.jpg 


Çamlıca Kız Lisesi Müdür Muavini Sebahat Egemen Hanım’ın yine bir lise hocası olan arkadaşının başından geçen şu hadise, değişik ülkelerde yıllarca azınlık psikolojisi içinde yaşayan Yahudi cemaatinin millet olma şuurunu nasıl kazandıklarını göstermesi açısından oldukça önemlidir:
“Çocuklardan not tutmaları için bir defter getirmelerini istedim. Sınıfın tek Musevi talebesi hariç iki gün içinde hepsi isteğimi yerine getirdi. Her ders Yahudi kızına defter getirmesi gerektiğini tekrarladımsa da, hali vakti yerinde olduğu halde kız deftersiz gelmekte devam ediyordu.


Nihayet aradan bir hafta geçtikten sonra, dediğimi yapmadığı takdirde kendisini sınıfa almayacağımı söyleyince ağlamaya başladı. Ailesinin çok geniş imkânı olduğunu bildiğim için bu direnmenin sebebini öğrenmem lazımdı. Kızdan aldığım cevap bir Siyonist prensibin genç bir Yahudi kızında ifade bulmasından ibaretti. Kız ağlamaya devam ederek

”NE YAPAYIM ÖĞRETMENİM, YAKO ON GÜNDÜR DÜKKÂNINI AÇMADI, HERHALDE HASTA OLMALI”  dedi.


Yako’dan başkasından alış veriş etmeyi prensibine ihanet addedecek ırki bir taassupla Yahudiliğine gösterdiği bu sadakatin kaçta kaçı bizlerde bulunmaktadır?

Çamlıca sakinlerinin el birliği ile zengin ettikleri parçacı Mişon’un kumaş tüccarı olduğunu duyduktan sonra, Yahudi kızının Yako’su da herhalde günün birinde kırtasiye toptancısı olmuş veya olacaktır…

Paylaş:

Yorumlar

“22) YAHUDİ BİLİNCİ” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. tacettin yıldız yorum tarihi 13 Kasım, 2010 20:06

    evet malesef biz hiçmi hiç dikkat etmiyoruz ucuz olsunda nerden olursa olsun .yada marka olsunda buda vatan millet bilincini kaybettiğimizden bize bunu sistematik olarak empoze ettiler.ALLAH bizi affetsin inşallah.

  2. Arslan BULUT yorum tarihi 21 Kasım, 2010 03:15

    Türk milletinin davranış modeli nasıl olmalıydı?
    Misak-ı Milli’yi hepimiz biraz biliriz de Misak-ı İktisadi’yi bilmeyiz. İngiltere’nin ekonomik imtiyazlar istemekte diretmesi yüzünden Lozan görüşmelerine ara verildiği bir sırada, Atatürk, ekonomi programını belirlemek üzere 17 Şubat- 4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de “Türkiye İktisat Kongresi” ni toplamıştır.
    * * *
    Bugün Türkiye ekonomisi IMF ve Dünya Bankası ile Dünya Ticaret Örgütü’nü kuranların misak-ı iktisadisi ile yönetiliyor…
    Peki neydi bizim Misak-ı İktisadi kararlarımız?
    1135 delegenin katılımıyla, İzmir’de toplanan ilk Türk İktisat Kongresi’nde 4 Mart 1923 günü oybirliğiyle kabul edilen Misak-ı İktisadi Esasları şunlardır:
    1- Türkiye’nin, milli hudutları dahilinde, lekesiz bir istiklal ile varolması, dünyanın barış içinde ilerlemesi ve gelişmesinin unsurlarından biridir.
    2- Türkiye halkı, milli hakimiyetini kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiç bir şeye feda edemez! Milli hakimiyetine dayanak olan Meclis ve hükümetinin daima koruyucusudur.
    3- Türkiye halkı, tahribat yapmaz, imar eder. Bütün mesai, iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur…
    4- Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı, mümkün mertebe kendisi üretir. Çok çalışır! Vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçınır. Milli üretimi temin etmek için icabında gece gündüz çalışmak şiarıdır.
    5- Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever. Bunun için ağaç bayramları yapar, yeniden orman yetiştirir, madenleri kendisi işletir, servetlerini herkesten çok tanımaya çalışır.
    6- Hırsızlık, yalancılık, riya, tembellik en büyük düşmanımız; taassuptan uzak dindarane bir salabet, her şeyde esasımızdır. Her zaman faydalı yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı, mukadderatına, topraklarına, şahıslarına ve mallarına karşı yapılan fesat ve propagandalardan nefret eder. Daima bunlarla mücadeleyi bir vazife bilir.
    7- Türkler, irfan ve marifet aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat her şeyden evvel memleketinin malıdır. Eğitime verdiği kutsiyet dolayısıyla mevlit kandili gününü aynı zamanda kitap bayramı olarak değerlendirir.
    8- Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun çoğalması ile beraber, sıhhatimizin, hayatımızın korunması en birinci emelimizdir. Türk, mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir. Bol ve saf hava, bol güneş ve temizliği sever. Ecdad mirası olan binicilik, avcılık, denizcilik gibi sporlarla bedeni eğitimin yapılmasına çalışır; hayvanlarına da aynı dikkat ve önemi göstermekle beraber, cinslerini düzeltir, miktarlarını çoğaltır…
    9- Türk; dinine, milliyetine, hayatına, müessesatına ve toprağına düşman olmayan milletlerle daima dosttur. Ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurdunda kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz. Türk, ilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü münasebette başkasının müdahalesini istemez!
    10- Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar istemez.
    11- Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan sevişirler. Meslek, zümre itibariyle el ele vererek birlikler kurar, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için seyahatler ve birleşmeler yaparlar.
    12- Türk kadını ve kocası ve çocuklarını, misak-ı iktisadiye kurallarına göre yetiştirir.
    * * *
    İşte Türkiye’ye yeniden kan verecek ilkeler. İşte bu ilkeler terk edildiği için, milli sınırlarımızı ve bütünlüğümüzü korumak da güçleşti.
    Memleketi IMF ve Dünya Bankası’na, dolayısıyla ABD-İngiltere-İsrail sermayesine teslim eden Atatürk istismarcıları, şimdi ortaya çıkan AKP üzerinden “babalar gibi satmak” teslimiyetine de ses çıkarmazlar elbette!
    Fakat bu büyük millet, her şeye rağmen teslim olmayacaktır. Göreceğiz!
    http://yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=260

  3. Bülent BENGİSU yorum tarihi 28 Şubat, 2011 01:57

    15.y.y. İstanbul YAHUDİLERinin TAVSİYELERİ:
    “Musa’ya İnanan sevgili kardeşlerimiz, Fransa kralı sizi Hıristiyan olmaya zorluyorsa, Hıristiyan olun, başka türlü yapamazsınız çünkü, ama Musa’nın yasalarını yüreklerinizde saklayın. Malınızı mülkünüzü elinizden alıyorlarsa, oğullarınızı Tüccar olarak yetiştirin ki, yavaş yavaş onlar da Hıristiyanların mallarını mülklerini ELLERİNDEN ALSINLAR. Canınıza kastediyorlarsa, oğullarınızı Hekim, Eczacı olarak yetiştirin ki, onlar da Hıristiyanların CANLARINI ALSINLAR. Havralarınızı yakıp yıkıyorlarsa, oğullarınızı Din adamı olarak yetiştirin ki, onlar da Hıristiyanların kiliselerini YAKIP YIKSINLAR. Başınıza başka dertler açılıyorsa, oğullarınızı Avukat, Noter olarak yetiştirin ki, Her DEVLETin işine karışsınlar. Böylece, Hıristiyanları BOYUNDURUĞUNUZ ALTINA ALACAK, DÜNYAYA EGEMEN OLACAK, ÖCÜNÜZÜ ALABİLECEKSİNİZ onlardan.” (FoucaultSarkaa,Umberto Eco,Can Yayın,s:466) TAPINAK ŞÖVALYELERİ
    http://www.akintarih.com/yabancitarih/tavsiye.htm

  4. Ahmet Karasu yorum tarihi 21 Kasım, 2011 21:36

    İsrail’de Diplomatsanız Gözünüzü İki Kere Dört Açacaksınız !
    Hahamlar Merkez Komitesi Yahudi Siyonizm talimatları
    http://www.kayseri.net.tr/yazar.asp?yaziID=5467

  5. Hasan Demir yorum tarihi 18 Mart, 2012 04:02
  6. kalehaber yorum tarihi 3 Ocak, 2015 03:07

    YAHUDİLİK, MASONLUK VE SİYONİZM

    Musa Peygamberin dinine bağlı olan kişiye Yahudi denir. İlk Museviler “İbraniler” adıyla anılırlardı. Peygamber Yakup’tan sonra “Beni İsrail/ İsrailoğulları” Peygamber Musa’dan sonra “Musevi” ve Peygamber Süleyman’dan sonra da “Yahudi” diye adlandırılmışlardır. Yakup Peygamber zamanında Mezopotamya’dan Mısır’a göçen Museviler İ.Ö. 17. yüzyılda zenginleşip güçlendiler. Mısır’da doğan Musa Peygamber ise Musevileri firavunların zulmünden kurtararak Sina ve Faran bölgesine yerleştirdi. Tevrat adlı kitapta dini ve ahlaki görüşlerini topladı. Süleyman Peygamber zamanında en parlak devirlerini yaşayan Museviler, 1948’de ABD ve İngiltere’nin desteğiyle Filistin’de bağımsız bir İsrail devleti kurdular.

    Yahudiliğin kaynağını teşkil eden muharref (tahrip edilmiş) Tevrat ifadelerine göre kendi Tanrıları “Yehova” tarafından “Oğullarına” miras olarak verilen yeryüzünü mülk edinmek, devlet kurmak, hürriyet sahibi olmak yalnızca Yahudilerin hakkıdır. Yahudi olmayanlar (Goyimler) için bu haklar söz konusu olamaz.

    Bu felsefeye göre, Hz. Âdem’in oğulları Yehova’nın oğulları olan Yahudilerin olması gereken yeryüzünü işgal etmişler ve gayri meşru bir şekilde kullanmaktadırlar. Buna göre, Yahudi olmayanların elinde bulunan mal Yehova’nın mirasından çalınmış maldır. Yani Yahudiler için diğer milletlerin malları mübahtır.

    Kısacası “Siyonizm” adı altında özetlenecek bu inanışa göre, doğuştan “günahkâr” olan diğer milletlerin, Yehova’nın oğulları tarafından Kudüs yakınlarında Sion’da kurulacak “Dünya Krallığına” yerlerini terk etmeleri, yeryüzünün Yahudilerin ellerine geçmesi ve Yahudilerin bu gizli savaşın sonunda “Yeryüzü İlahı” ilan edilmeleri “Din” anlayışlarının temelini oluşturur.

    Temelde şiddetli bir ırkçılığa ve maddeciliğe dayanan bu inançla yüz yıllardan bu yana Yahudiler, Hz. Âdem’in oğullarının elinden kendilerinin “Tabii hakkı” olan bu malı geri almaları yolunda gerek Sosyalizm, gerek Kapitalizm gibi ekonomik doktrinleri de kullanmaktadırlar.

    Kendilerinden sayıca güçlü milletlerin devletlerini ve mülklerini ele geçirmek için kaba gücün ve açıkça onlara karşı gelmenin fayda sağlamayacağını bilen Yahudiler-Masonluk-Felsefe- Siyaset- Basın- Propaganda- Ekonomi- Bankacılık-Anarşiler-Savaşlar ve Ahlaki ifsat gibi stratejik silahlar kullanarak bu görünmez istila hareketini sürdürmektedirler. Büyük ve güçlü devletlerinin yönetimlerini ele geçirip Siyonist amaçlarına hizmet ettirmek Yahudiler için kutsal bir amaca dönüşmüştür.

    Öte yandan, Tevrat’ta geçen “Vaadedilmiş Topraklar”’ İsrail başta Filistin olmak üzere, Lübnan’ı, Ürdün’ü, kısmen de Suriye, Mısır ve Anadolu’yu içerdiğini, ayrıca kısa bir süre önce “Türkiye, “yaşam hakkı” sınırlarımız içindedir” diyen İsrail yetkilisinin sözleriyle, Tevrat’ın Tesniye (bab 11-ayet 23-4) ayetine dikkatlerinizi çekmek istiyorum. “O zaman Rab Yehova bütün bu milletleri önünden kovacak ve sizden kuvvetli milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin olacak.”

    İsrail’in Türkiye’de GAP bölgesinde tarım arazisi satın almalarının altında bu gerçek vardır.

    İnsanlar arasında “Kardeşlik, özgürlük, eşitlik” ilkelerini savunan, birbirlerini her koşul altında desteklemeyi kabul eden kozmopolit görüşte üyelerden oluşan yarı gizli derneğe kayıtlı kişilere Mason denilir. Üyelerinin birbirlerini gizli ve özel işaretlerle tanıdığı Mason derneklerinin kuruluş ve gelişim tarihi, oldukça karanlıktır. Kudüs’teki Süleyman Tapınağının mimarı Hiran, işçileri arasında kardeşlik ve eşitlik ilkelerine dayanarak bir örgüt kurar. Masonlukta kullanılan “Çırak”, “Üstat”, “Usta” gibi unvanlar vardır.

    Diğer bir görüşe göre ise Masonluk, 7.yüzyıldan itibaren Avrupa’da esnaf Loncaları arasındaki birleşmeden doğmuştur. Masonlar bulundukları yerlerde “Localar” şeklinde örgütlenir. Mason örgütüne giren üyelerden kesin bir bağlılık ve gizlilik istenir. İlk girenler bir takım fiziki ve manevi sınavlardan geçirilir. Masonluğa girecek kişilerin dindar, milliyetçi görüşler taşımaması, kozmopolit görüşte olması, varlıklı ve ünlü olması tercih edilir. Ayrıca kadınların Mason derneklerine girmesi yasaktır. En az 7 Masonun oluşturduğu Locaların üye sayısı artınca başka Localara bölünürler; aynı törelere göre çalışan Localar birliğinden “Büyük Loca” ortaya çıkar. Locaların yöneticileri her yıl gizli oyla seçilir. İskoç Masonluk törelerinde “olgunluk” dönemlerini belirten 33 derece vardır. Türkiye’de Masonluk kuruluşu 18.yüzyıla rastlamaktadır. Her devrin tanınmış siyaset, servet ve güç sahibi kimseler arasından Masonluğa girenler olmuştur. Masonluğu ülkemizde maalesef yükselmek için kullanan birçok işadamımız, sanatçımız ve siyasetçilerimiz bulunmaktadır.

    Değerli okurlarım, MASONLUK Tevrat’ın telkinlerini aynen benimseyen, Yahudilerin dünyayı tekellerine almak amacıyla oluşturduğu gizli kollarından birisidir. Yahudiler, Siyonizm ile aynı amacın güdüldüğünü anlatarak faaliyet göstermek yerine, yardım kuruluşlarını paravan yapıp hayırsever kişiler görünümü altında kirli emellerini gerçekleştirmek amacıyla masonluk teşkilatını kullanmaktadırlar. ABD’yi, Fransa, İngiltere ve diğer Batı ülkelerini yönetenler Yahudilerdir. İsrail-ABD’dir. İsrail-Batı’dır. Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırıdan sonra gerginleşen Türkiye-İsrail ilişkilerinden hemen sonra PKK saldırılarının Türkiye geneline yayılması hiç de tesadüfî değildir. Gelişen, büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek için dış güçler başta PKK olmak üzere başımıza bela etmektedirler. Ey Yüce Türk milleti, milli birlik ve beraberliğini koru, düşmanını tanı. Zira Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. http://www.kalehaber.net/yazar-246-yahudilik,masonlukvesiyonizm.html

Yorum yap