215) GÖNÜL DİLİ
Yayin Tarihi 12 Aralık, 2012
Kategori KÜLTÜREL
GÖNÜL DİLİ
Bir zamanlar “hal dili” vardı. İnsanlar birbirlerinin halinden anlardı. Haline göre anlayış gösterilirdi… Çocukluğumda rahmetli Babam ve Anam bizi gözleri ve duruşu ile sözlerinden daha fazla terbiye ettiğini unutmam mümkün mü?
Aslında hal dili, gönül dilidir. Gönüllerle konuşmadır. Gönül dili sevgi akışı içinde güven duyarak Hakka teslimiyettir.
Gönül dilinde fazla söze gerek duyulmaz. Herkes halince ve haddince yaşamasını bilir. Gönül incitmenin azabından korkulur, Allah’ın rahmet ve merhametine sığınılır…
Bir zamanlar asil milletim gönül diliyle konuşur, tanışır, yardımlaşırdı. Ya şimdi hangi dille konuşuyoruz?
Rahmani mi, Şeytani mi?
Halden anlamayarak, gönülleri kırarak, şahsiyetleri ezerek, nefisleri “ben” diye azgınlaştırarak kime hizmet ediyoruz?
Bizler gönül fukarası mıyız? Kesinlikle hayır! Çevremizde bizleri anlayacak, gönülden dost olabilecekler var… Önemli olan bunun farkına varabilmek ve bunu hal dilimizle fark ettirmektir. Aynı ülküler uğrunda mücadele edenlerin bile birlik olamadığı bu ortamda sosyal medya aracılığı ile gönül dostlarının bir araya gelerek Türklüğün susuz kalan bahçesine bir nebze de olsa can suyu vermeye gayret etmesi takdire şayan bir gelişmedir.
Mevlana der ki:
İstiyorsan Hakk’a varmayı,
Meslek edin gönül almayı,
Bırak saraylarda mermer olmayı,
Toprak ol bağrında güller yetişsin.
YILMAZ KARAHAN
Yorumlar
“215) GÖNÜL DİLİ” yazisina 4 Yorum yapilmis
Yorum yap
“GÖNÜL” YAPANLARDAN,
“GÜL”YETİŞTİRENLERDEN ALLAH RAZI OLSUN.
“GÖNÜL DİLİ” İLE DOSTLARIMIZA GÜNAYDIN..
GÖNÜLLERE SELAM OLSUN.
Gönül Dostumuz Nihat bey’e esenlikler dilerim.
Ben olma bilinci doğru olmakla birlikte çokta tehlikeli bir kavram haline dönüştürüldü ne yazık…yaşanan an en güzel an mantığı benim için güzelken bir başkasını mağdur ediyorsa orada ben diyemezsiniz.sonuçları kimseyi mağdur etmeden hatasıyla sevabıyla sadece ve sadece kendinizi bağlıyorsa eyvallah ama değilse işte bugün gelinen noktayı yaşar yaşatırız…ben olmakla bencillik kavramını iyi ayırt etmek lazım,sanırım anlayışta burada hataya düşüyoruz..kavram kargaşası yaşıyoruz..benim ne dediğimle karşıdakinin ne anladığı mühim elbette… anne babalarımızdan aldığımız edep terbiye anlayış bizin duruşumuzu da kişiliğimizi de belirleyen çok önemli faktörler..had bilmek bugün çok suistimal edilen bir davranış şekli oysaki had bilmek saygının kardeşidir birbirinden ayrı düşünemezsiniz..haddinizi bilmiyorsanız saygınızda olmuyor zaten…kimse kimseyi sevmek egosunu hoşnut etmek zorunda değil lakin haddini bilip saygılı olmak zorundayız..bana göre öğretmenin de bir duruşu olmalı,gelecek nesilleri düşününce…çok idealist ve katı gelebilir ama bu böyle benim için…bir ülkenin eğitim biçimi şekli o ülkenin duruşuna da etki eder,bu yüzden öğretmenleri örnek verdim. saygılar
Bu aslında en büyük sorunlarımızın temelini oluşturuyor bence. Öğretmenlerimizin de sorunu bu, ellerinden her türlü imkan alındı. Yok kişilik ezilmesi, yok kendini ifadeye imkan tanımıyorsunuz denilerek saygısızlık, terbiyesizlik, kendine güven olarak adlandırıldı. Öğretmen olarak siz de yaşamışsınızdır. Büyüğü saygı, küçüğe sevgi, yardımlaşma, paylaşım, yalnız aile içinde değil bütün çevreyi içine alırdı. Şimdilerde tek değer var paran kadar adamsın. Sonra da neden bu hale geldik deniliyor. Avrupa, Amerika gibi özgür çocuklar yetiştiriyoruz. Bırakın komşunun derdiyle dertlenmeyi ana babalarımızdan sıkılır olduk. Uzattım üzgünüm, bu konudan çok muzdarip olanlardan biriyim, malum dinazormuşum ya.