210) KÜRTLER VE TÜRKLÜK
Yayin Tarihi 23 Temmuz, 2008
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
KÜRTLER VE TÜRKLÜK
Türk Milleti son 200 yıldır enerjisinin çok ciddi bir kısmını ecnebiler tarafından kotarılan ve iç aktörler tarafından sahneye konan “Kürtçülük meselesi”ne harcıyor.
Osmanlı’nın son dönemleri ve Kurtuluş Savaşı yılları da dâhil olmak üzere günümüze kadar gerekli tedbirler alınmadığı için kartopu gibi büyüyerek gelen bu sorun, önümüzdeki yıllarda da gündemi işgal edecek, millet ve devlet olarak büyük enerji kaybına neden olacaktır.
Özellikle son 25 yıldır yaşanan fiili çatışma ve terör dönemi, Türk Milleti’ne ve Türk Milli Devleti’ne maddi ve manevi açıdan çok büyük kayıplar yaşatmıştır.
Günümüze kadar Kürtçülük sorunu üzerine çok şey yazılmış ve söylenmiştir. Ama bunlar gelen tehlikenin büyüklüğüne işaret etmekten ve soruna köklü çözümler önermekten ziyade olaya yüzeysel bakan, “iyi niyetli” ürünler.[1]
Tabii konunun tartışılmasını ve değişik çözüm önerilerinin gündeme getirilmesini her açıdan iyi saymak lazım.
Ama şunu da kabul etmek gerekir ki, daha sorunun ilk başlıklarında bile bir sis perdesi vardır. Ve hatta denilebilir ki, bu sis perdesinin kalkmasını engelleyenler bizzat bu işi kotaranlar ve sahneye koyanlardır.
Sorunun bütününde çözüm zaten söz konusu değildir ve geçen her saniye Türk milleti için can, para ve zaman kaybı demektir.
Bu kısa makale, Kürtlerin Türk Milli Kimliği içersindeki yerine kısa bir değinmedir ve Kürtçülük sorununun çözümü üzerine mütevazı bir katkı yapmak için kaleme alınmıştır.
Milletin Unsurları
Milleti meydana getiren unsurları bazı filozoflar soy birliği, dil birliği, tarih birliği gibi tek etkenle açıklamaya çalışmışlarsa da, insan topluluğunun ulaştığı bu olgunluk çağını tek etkene bağlamak ilmi bir davranış sayılmamaktadır.[2]
Türklüğün büyük dâhisi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti’nin kuruluşunda etkili olan doğal ve tarihi etkenleri şöyle sıralamaktadır:
a- Siyasal varlıkta birlik
b- Dil birliği
c- Yurt birliği
d- Irk ve köken birliği
e- Tarihi yakınlık
f- Ahlaki yakınlık[3]
Şimdi Türk Milli Kimliğini oluşturan bu etkenleri Kürtler açısından sırasıyla ele almaya çalışalım.
a- Siyasal Varlıkta Birlik
Kürtlerin yaşadığı ve tarih boyunca buralarda Türklerin devletler kurması ile Kürtler de bu siyasal organizasyonların bir parçası oldular.
Ana hatları ile ifade etmek gerekirse, Sakalar ile başlayan bu siyasal birlik, Avrupa Hunları ile devam etti. Selçuklular ve Osmanlılar ile de Türkiye Cumhuriyeti’ne intikal etti.[4]
Günümüzde de Kürtlerin büyük bir kısmı Türklerle Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında yaşamaktadır.
Kürtlerin yaşadığı diğer alanlar da Türk Devleti’nin ilgisi alanında bulunmaktadır.
b- Dil Birliği
Bugün Kürtlerin kullandığı ve adına “Kürtçe” denilen bir “konuşma dili” vardır. Güneydoğu’muz başta olmak üzere Irak, İran ve Suriye’nin bazı yörelerinde Türkmenlerle iç içe dağılmış olan Kürt toplulukları tarafından kullanılmaktadır.
Bu “dil” yer yer farklı olmasına ve kimi yerlerde birbirini anlamada güçlük çekilmesine rağmen özellikle Kürtçü çevrelerde “ortak” bir dil gibi dayatılmaktadır.
Yapılan araştırmalar, esasen Kürtçe’nin Osmanlı Türkçesi gibi yapma bir dil olduğunu ortaya koymuştur. Yani nasıl Osmanlıca Türkçe, Farsça ve Arapça’nın karışımından oluşan yapma bir dil ise, Kürtçe de böyledir. Nasıl “Osmanlı Türkçesi” Türkçe kabul ediliyorsa, Kürtçe de bunun gibi Türkçe’nin bir koludur.
Kürtçe, Ön-Türkçe ve Türkçe’nin ile Farsça ve Arapça’nın etkisi altında oluşmuştur.
Bu etki sadece sözcüklerde değil, gramerde de görülür. Kürtçe’nin gramerinde bu üç dilin özellikleri vardır.
Bazı Kürtçü çevrelerin “Kürtçe gramer olarak da çok zengin bir dildir” tezi, temelde üç dilin etkisi altında oluşmasından kaynaklanır.
Kürtlerden ayrı bir millet oluşturmak için birçok çalışmalar yapan Ruslar, Petersburg Akademisi’nde Kürtçe kelimeleri tetkik etmişlerdir. Tespit ettikleri 8307 kelimeden;
* 3080’inin Türkçe
* 2640’ının Farsça
* 2000’inin Arapça olduğu ortaya çıkmıştır.[5]
Şu an Kürtçe’de kullanılan pek çok Ön-Türkçe kelime bulunması Kürtlerin kökeni hakkında ipucu vermektedir.
“Kürt” kelimesinin Kürtçe’de bir karşılığı yoktur ve tamamen Türkçe bir kelimedir. Kürtçe bilen ve hatta Kürtçü yayınlarda bile “Kürt” kelimesinin Kürtçe anlamı üzerinde ciddi bir açıklama yoktur.
Kürtlerin kendilerini ifade için asıl kullandıkları “Kurmanç” kelimesi de tamamen Türkçe bir kelimedir. İstenç, kıvanç, güvenç gibi “nç” takısı ile oluşturulan kelimeler dünya dilleri üzerinde sadece Türkçe’de vardır.
Çözüm olarak, Kürtçü çevreler tarafından yayımlanan Kürtçe sözlükler esas alınarak Kürtçe olduğu iddia edilen kelimelerin kökenlerine inilmeli ve sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Günümüzde ise, sadece Türkiye’de yaşayanlar değil; Irak, İran ve Suriye’de yaşayan Kürtler büyük oranda İstanbul Türkçesi’ni kullanır hale gelmiştir.
c- Yurt Birliği
Kürtçü çevrelerin dillerine sakız yaptıkları bir iddia da şu: “Türkler, bu topraklara bin yıl önce geldi, oysa biz Kürtler en başından beri buradayız”
Oysa tarihi kayıtlar, bu tezi yalanlamaktadır.
Atatürk’ün dediği gibi “Anadolu, en az 7 bin senelik Türk beşiğidir”[6]
Tarih sahnesine çıkan ilk Türk kavmi Su (Saka) Türkleri, MÖ. 7000 ile 625 tarihleri arasında varlıklarını sürdürmüşlerdir[7] ve kurdukları imparatorluğun sınırları ise Çin hududundan, Afganistan, Kafkaslar, Anadolu, İran, Suriye, Filistin ve Mısır kapılarına kadar uzanmaktaydı.[8]
Avrupa Hun Türk Devleti’nin sınırları Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu da kapsıyordu.
Diğer taraftan, Kürtlerin yaşadığı “yurt”lar, hiçbir zaman Türklerden ayrı olmamıştır. Sadece Anadolu ve Ortadoğu değil, Avrupa Hunları ile Macaristan ve Slovakya’ya yerleşen “Kürtler” bunun en iyi delilidir.[9]
Orta Asya’da da birçok yerleşme adının “Kürt” olduğu ve Asya’nın içlerine kadar Kürtlerin yaşadığını da belirtmek lazım.[10]
Bugün ise, hâlihazırda Kürtlerin büyük bir kısmı Türkiye topraklarında yaşamaktadır ve İran’da, Irak’ta, Suriye’de Türkmenlerle iç içe yaşayanlar da Türk Devleti’nin ve Türk Milliyetçilerinin ilgi alanındadır.
d- Irk ve Köken Birliği
Kürtlerin Türk Milli Kimliği içinde olmadığına dair itirazlardan birisi de Kürtlerin ayrı bir soydan ve kökenden geldiğidir.
Kürtçü çevreler, kendilerine yeni bir soy-köken bulmak için adeta “av”a çıkmışlardır ve ne kadar tarih olmuş devlet-medeniyet varsa kendilerine mal etmektedirler. Hatta işi daha da ileri götürenler Nemrut’un ve Hz. İbrahim’in, Hz. Nuh’un “Kürt” olduğunu iddia edenler bile vardır.[11]
Hatta başka iddia sahiplerine göre, “atın ilk ehlileştirilmesinde, ilk tekerleğin döndürülmesinde, gökyüzüne ilkel teleskopun doğrulmasında, ilk destanın söylenmesinde, ilk şiirin yazılmasında, Tanrı ve Tanrıçaların beğenip seçip ilk ayaklarını basmalarında, aile hayatına karışıp çoluk çocuk sahibi olmalarında, aritmetik, tıp, ticaret, dış ilişkiler, diplomasi, barış antlaşmaları, ilk türküler, ilk yontular, ilk mutfağın, tiyatronun yaratılmasında Kürtlerin alın teri vardır.”[12]
Kürtçülerin elle tutulur ve bilimsel değeri olan bir “Kürt Tarihi” yazamamaları da ayrıca dikkate değer.
Yazamazlar; çünkü tarihi kayıtlar Kürtlerin soy olarak Türk olduğunu söylemektedir ki, Kürtçülerin kökenlerini dayamaya çalıştıkları Medler gibi, birçok kavimin Turanî, yani Ön-Türk olduğunu da belirtmek gerekir.
Ancak Kürtlerin Türk olup olmadıklarını genlerinden de anlamak mümkündür. İtalya’da hüküm süren Etrüsklerin bile Türk olduğunu DNA testi ile ortaya çıkmışken,[13] Kürtlerin DNA’sı neden incelenmesin?
Hayatını Kürtçülük yaparak geçiren, fakat sonradan pişman olarak “Kürt Sorunu” adlı bir kitap yazan Dr. Şükrü Mehmet SEKBAN da 10 yıllık tetkikleri neticesinde Kürtlerin antropolojik olarak Türklerden ayırt edilemeyeceğini söyler.[14]
e- Tarihi Yakınlık
Tarihi kayıtlar ittifak halinde şunu söylemektedir ki, Kürtler, bilinen tarihleri boyunca bir Türk boyu olarak diğer Türk boyları ile iç içe yaşamışlardır.
Sadece 1071’le başlayan bir tarihi birliktelik değildir bu.
Orta Asya’dan Avrupa’ya, Kafkaslara ve Ortadoğu’ya kadar Türklerin tarih boyunca hüküm sürdüğü, Hun ve Oğuz göçleri ile yayıldığı bütün coğrafyalarda Kürtlerin, Türklerle bir soy, tarih ve yurt birliği vardır.
f- Ahlaki Yakınlık
Günümüzde Kürtlerin sadece ahlak olarak değil, gelenek, görenek, örf ve adetler bakımından da Türklerden ayırmak zordur.
Sadece ahlaki kurallar değil, Kürtçülerin istismar ettikleri kitleler üzerinde ciddi saha araştırmaları yapılmalı, bunların dip kültürü incelenmeli ve Türk kültürü ile bağları deşifre edilmelidir.
Bu bağlamda;
· Geleneksel barınak, konut tipleri (yapım teknikleri, araç ve gereçler)
· Ev eşyaları, türleri, kullanılışı
· Hayvancılık (bakımı, beslenmesi, korunması, ürünlerin elde edilişi, hayvancılıkla ilgili araçlar)
· Tarım, rençperlik (ekme, biçme, ürün alma, tarım araç ve gereçleri)
· Avcılık (av türleri, av araç ve gereçleri)
· Beslenme, mutfak, kiler (hayvansal besinler, bitkisel besinler, besin elde etme, koruma, kiler, depo, mahzen mutfak düzeni, araçları, sofra düzeni)
· Ölçme, tartma, hesaplama birimleri, zaman ve mesafe kavramları
· Halk sanatları ve zanaatları (işleme, örme, dokuma, basma işleri, ağaç, taş, maden, toprak, cam, deri işleri, halk resmi)
· Giyim, kuşam, süs (kadın giyimi, erkek giyimi, çocuk giyimi, günlük giyim, törensel giyim, meslekleri ve yaş gruplarını belirleyen giyim, süs)
· Halk bilgisi (halk hekimliği, baytarlığı, halk botaniği, zoolojisi, halk meteorolojisi, takvimi)
· Halk inançları (töreler, adetler, gelenekler, görenekler)
· Geçiş dönemleri (doğum, çocuk, evlenme, ölüm)
· Bayramlar, karşılamalar, uğurlamalar (dinsel nitelikli bayramlar, yerel nitelikli bayramlar, karşılama ve uğurlamalar)
· Kalıp hareketler, sözler, tavırlar, jestler (günlük yaşantı ile ilgili olanlar, törensel yaşantı ile ilgili olanlar, ıslık çalma, çağırma, ses çıkarma)
· Dinsel, büyüsel içerikli inançlar, işlemler (ziyaretler, yatırlar, türbeler, fal, rüya yorumu, gelecekten haber verme, büyücülük: türleri, teknikleri)
· Halk edebiyatı (destanlar, efsaneler, masallar, halk hikâyeleri, fıkralar, bilmeceler, tekerlemeler, halk türküleri, halk şiiri, ağıtlar, alkışlar, ilahiler, maniler)
· Halk tiyatrosu (geleneksel tiyatro)
· Halk oyunları
· Halk müziği ve araçları
· Çocuk oyunları ve oyuncakları (temsili nitelikteki oyunlar, beceriyi ve yeteneği amaçlayanlar, oyuncak türleri ve nitelikleri)
· Halk eğlenceleri: sporlar
· Adlar (insan adları, asıl adlar, soyadılar, lakaplar, su, meydan, sokak, ev adları, yer, su, dağ adları)…
akademik çevrelerce ciddi bir organizasyon kapsamında saha araştırması ile incelenmeli ve Kürtlere ait olan bu kültürel öğelerin Türk kültürü ile bağı ve yakınlığı etkili şekilde deşifre edilmelidir.
Sonuç
Yaklaşık 200 yıldır Türk Milleti’ne can, mal ve zaman kaybından başka bir şey vermeyen bu kuru dava, Kürtçülük davası artık kesin şekilde sonuçlanmalıdır.
Elbette bu çok yönlü bir çalışmayı gerektirir.
Ama bu yazıda belirtilen iki husus vardır ki, bunların sonuçlarının yığınlara etkili şekilde anlatılması sorunun çözümünde etkili olacaktır.
Birincisi, Kürtlerin DNA’sının incelenerek Türk olup olmadıklarının ilmi ispatı…
İkincisi, Kürtçe sözlüklerde yer alan kelimelerin kökenine inilmesi ve dil açısından Kürtçe’nin Türkçe kökenleri…
Üçüncüsü ise, Kürtlerin dip kültürünü araştırarak bunların Türk kültürü ile bağı…
Mehmet ÖZDEMİR
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
[1] Mehmet ERÖZ ve Fahrettin KIRZIOĞLU gibi değerli bilim adamlarının çalışmalarını bunların dışında tutmak gerekir. Günümüz bilim adamlarından Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ’ın “Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları” adlı çalışması bir istisna olarak tutulabilir.
[2] Mehmet ERÖZ, “Atatürk, Milliyetçilik, Doğu Anadolu”, TDAV yayınları, İstanbul, 1987, s.59.
[3] Hamza EROĞLU, “Atatürk ve Türk Milliyetçiliği”, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 1992, s.22.
[4] Bu tarihi yakınlık ana hatları ile ifade edilmiştir. Birçok beylik ve irili ufaklı Türk devletine değinilmemiştir.
[5] Mehmet ERÖZ, “Atatürk, Milliyetçilik, Doğu Anadolu”, s.191.
[6] Yusuf KOÇ-Ali KOÇ, “Tarihi Gerçekler Işığında Mustafa Kemal Atatürk”, KBHE yayınları, Ankara 2004, s.1.
[7] Dr. Tahsin ÜNAL, “Türk’ün Sosyo-Ekonomik Tarihi”, Ankara 1977, s.12-38.
[8] Bar Hebraeus Gregory, “Tarih (Abu’l Farac Tarihi)”, Cilt:1, Ankara 1945, sf. 95; M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Her Bakımdan Türk Olan Kürtler”, Ankara 1964, s.21.
[9] Mehmet ERÖZ, “Atatürk, Milliyetçilik, Doğu Anadolu”, s.187; Ş. K. SEFEROĞLU-H. K. TÜRKÖZÜ, “101 Soruda Türklerin Kürt Boyu”, TKAE Yay., Ankara 1982, s.54-55; M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Kürtlerin Türklüğü”, Hamle Yay., İstanbul 1995, s.28 vd.
[10] M. Fahrettin Kırzıoğlu, “Kürtlerin Türklüğü”, Hamle Yay., İstanbul 1995, s.24 vd.
[11] İhsan Nuri, “Kürtlerin Kökeni”, Çev: M. Tayfun, İstanbul 1977, Yöntem Yayınları, s.122 vd. Hawar Dergisi, sayı:28, 15 Mayıs 1941. vb.
[12] Cemşit BENDER, “Kürt Tarihi ve Uygarlığı”, Kaynak Yay., 1992, s.1 vd.
[13] http://www.takvim.com.tr/2006/05/31/akt101.htmlİtalyanların Atası Türk Çıktı. Çizme’yi şaşkına çeviren rapor!.. Toscana Üniversitesi’nin araştırmalarına göre, İtalyanların atası olarak bilinen Etrüsklerin DNA’sı, Türklerle yüzde 97 aynı çıktı”. “
[14] Şükrü Mehmet SEKBAN, “Kürt Sorunu”, Kamer Yay., İstanbul 1998, s.21.
Yorumlar
“210) KÜRTLER VE TÜRKLÜK” yazisina 9 Yorum yapilmis
Yorum yap
evet kurdler Turkiyeye ve daha oncede osmanlinin son donemlerinde devamli ihanetle istigal etmislerdir dogrudur ancak son 30 senede bu isin bukadar uzamasinin nedeni sadece kurdler ve onlarin hamileri AB-D ve israil olmayip icerideki yuksek politikaci ve kurmaylarda sorumludurlar. YouTube acik olsada seyredebilseniz karakol baskinlarini ; en olmayacak yerlere karakollar kurulmus arkasina istihbarat geldigi halde oradaki askerler saldiri karsisinda savunmasiz birakilmislardir.
kanyon gibi yerlerin en altina kareakol binlari veya garnizonlar hangi akilla kurulmustur anlamak mumkun degildir.
Daglica ve Aktutun saldirilarinin aciklamasi yoktur – assagilik kurd enikleri istihbarat oldugu halde babasinin cifligi gibi gelip basmislardir ve oradaki Mehmetcik tamamen korunmasiz birakilmistir . boyle sey olamaz buna izin verilemez .
bu ayaklanamalara ve baskinlara karsi baslangic felsefesi yanlistir gayri nizami harp uygulamasi 30 yilda devamli geciktirilmis goz gore gore zaiyata izin verilmistir.
aslinda subattaki operasyon dahi basarisiz olmasi icin en olmayacak zamanda yapilmis ve sonuclarinin gercekten ne oldugu milletten saklanmis ve 27 sehitle geri donulmustur o yuzden artik neden bu savas hala devam ediyorun cevabini baska yerlerde aramak gerekmektedir.
TSKnin kuvveti pkk karsisinda Deve ve pire ornegidir ama hala bitmez tukenmez bir savas vardir
o yuzden bu sonuc normal degildir ve problem aslen bircoklarinin da gayet iyi bildigi gibi Ankaradadir .
Problem giderilmedikce bu kanama devam edecek olup ayni zamanda pkknin bitirilmesine cok yaklasildigi ana neden buna izin verilmediginin sorumlularinin ve aslen neyi temsil ettiklerinin tesbiti icin elzemdir
ama mumkunmudur o ayri bir konudur bununla birlikte bircok emekli tarafindanda bilinen bir sirdir
ESKİMOLAR yaşadıkları tabiat şartlarına uygun olarak KAR karşılığı 40’a yakın kelime kullanmaktadırlar. Bunlar da sözlük kapsamına alınmalı, kökleri incelenmeli, TÜRK boyları arasında benzer kelimeler olup olmadığı araştırılmalıdır.
Mesela KÜRT, TÜRKÇE’de KALIN KAR TABAKASI demektir. KÜRDİSTAN, 1000 yıl önce böyle kalın karlarla kaplı Güneydoğu dağlarına verilen addır. Sonradan o karlı tepelerde yaşayan bazı göçebe aşiretlerin adı KÜRT olmuştur. Şimdi eğer ESKİMOLAR’da KÜR-KÜRT kelimeleri karla ilgili ise, KÜRTLER’İN TÜRK KÖKENLİ OLDUĞU bir kere daha kesin olarak ortaya çıkmış olur.
KÜrtler ve Türkmenlerin KÜrtleşmesi ile ilgili olarak bir makalemizi aşağıdaki linkten görebilirsiniz.
http://memduhyagmur.blogcu.com/
senin kadar saçmalayan birini daha görmedim
medler ve partlar kuzeyden yani orta asyadan bu günki irana çoğrafyasına yerleştiği biliniyor. med’ler, sakalar ve (OGUR)oguzlar gibi konfedere devletlerdi. Med’lere en yakın halk azerilerdir. Med’ler turani kavimdir. ağer aksini idda edecek var ise, med dilinin turani bir dil olmadığını ispatlanması gerekir.yabacı ve türk dil bilimciler bu konuyu aydınlatabilir.Med’lerin yaşamsal geçmiş kültürleri kurganları arkolojik izleri araştırıldığında,zaten türk kültürüne ayit olup olmadığı net bir şekilde ortaya çıkar,.sakaların,medlerin ve oğuzların ortaya çıktığı merkez orta asya ve hazar güey iran olması tesadüf olamaz…
oğuzlar iranın kuzeyinde hazar bölgesinde oğuzlar adıyla devlet kurmuştur nedim isimli arkadaş güney iran yazmış insanlara yanlış bilgi vermeyin. galiba kuzey demek istemiş her halde yazısı hatalı
insanlar mantıken düşünmeli yukarda yazılmış tüm unsurlar doğrudur ve kültürü dini bir olan insanlar mutlaka kan bağı vardır yani kısaca böl parçala yut oyunlarına gelmiyelim hepimiz birimiz birimiz hepimiz demeliyiz ve ekonomi seferberliğini ilan etmeliyiz insanca yaşayıp torunlarımızdan ödünç aldığımız coğrafyayı yeşilendirip insanca yaşamalıyız saygılarımla tüm okuyan insanlara
deyerli okuyucular gerçekten insan bir sefer yaşama hakkı var şunu iyice düşünmek gerekir vatanımız o güzel vatanımız çöl olmaya başlamıştır herkese düşen memleketimizi ağaçlandımaya katkıda bulunmaları ve gelecek torunlarımıza borclu olduğumuz barışı sağlamaları için insanca düşünüp başkalarını oyunlarına gelmemeliyiz ülkemizin ekonomik sorunlarının çözümü için seferber olmalıyız saygılarımla mahmut bilkay
insanların dna sı neden bu kadar önemli anadoluda 8 bin yıldan beri halklar yaşıyor gerçek saf ırk kürtte olsa türkte olsa kalmamıştır köken ne olursa olsun anadolu halkı demek daha doğru olur 8 bin yeldan beri anadoluda yaşayan insanlar uçarak gitmedi heralde bu insanlar mozaik şekilde halka karıştılar onun için türkçülük ve kürtçülük yapanlar önce kendilerinin hangi halkın mesubu olduklarını ıspat etsinler diyer konular sonraya kalsın