201) ABD İÇİN YEMEN’İN ÖNEMİ

Yayin Tarihi 5 Ocak, 2010 
Kategori SİYASİ

 

ABD Yemen’de cephe açacak mı?

image0015.jpg

 

Obama yönetimi, Somali, Sudan, Uganda, Cibuti ve Etiyopya’dan sonra şimdi de Yemen’de operasyonlarını sıklaştırdı.

Obama’nın ABD Başkanı olmasına destek veren ABD elitlerinin bir kısmı, bunu büyük oranda Obama ile birlikte ABD’nin Afrika’daki varlığının meşruiyetinin artacağı gerekçesine dayandırıyordu. Afrika ile ilişkiler konusunda Bush’un devamcısı olarak hareket eden Obama yönetimi, Somali, Sudan, Uganda, Cibuti ve Etiyopya’dan sonra şimdi de Yemen’de operasyonlarını sıklaştırdı. Halihazırda hem Özel Kuvvetler hem de CIA birlikleri ile bu ülkede ciddi bir varlığı olan ABD, bir süredir Yemen konusunda hassasiyet gösteriyordu. ABD’nin Yemen’le ilişkisi ise muhtelif stratejik ilişkilerin kesiştiği noktada ele alınmalıdır. Halen resmen 200 milyon dolarlık bir bütçe ile Yemen’de faaliyet gösteren ABD, özellikle istihbarat, terörle mücadele eğitimi, Yemen Ordusu’nun eğitilmesi ve kalkınma projeleri ile ilgileniyor.

 

ABD’NİN AFRİKA STRATEJİSİ

ABD yönetimi bir süredir Afrika’da daha etkili olabilmenin yollarını arıyordu. Özellikle bölgesel rakipler olarak öne çıkan ülkelerin Afrika’da büyük yatırımlar yapması ABD’yi uzun süredir rahatsız ediyordu. Bu ülkelerin -başta Çin olmak üzere- Afrika’daki yatırımlarını ve yayılmasını engellemek isteyen ABD Afrika’daki askeri yapısını değiştirdi. 2007 yılında alınan bir karar ve 2008′de uygulamaya konulan çerçeveye göre tüm Afrika kıtası bir komutanlık altında toplandı. Bölgedeki askeri varlıkları arasında koordinasyon ve operasyon gücünü artırmayı hedefleyen ABD, bir süredir buna dönük çalışmalarını yürütüyor. Korsanlıkla mücadele adı altında Doğu Afrika ve Hint Okyanusu’ndaki donanma gücünü artıran ve Somali açıklarına askeri yığınağını artıran ABD, Etiyopya ile ilişkileri geliştirerek, Somali’deki duruma neredeyse doğrudan müdahale etti. Yemen’in jeopolitik konumuna bakılırsa Akdeniz ile Hint Okyanusu arasındaki deniz yolunun Asya ayağını oluşturan bu ülkenin neden Afrika bağlamında ele alınması gerektiği anlaşılır. Bu operasyonla birlikte Avrupa ve Akdeniz’in Hint Okyanusu ve haliyle Pasifik havzası ile ilişkisi kontrol altına alınmış oluyor. Osmanlı-Portekiz Savaşları ve Süveyş Kanalı’nın stratejik anlamını aniden hatırlamayı gerektiren bu hamle ile ABD halihazırda neredeyse tam bir ABD üssü haline gelen Cibuti’den sonra, bu amaç için gereken son noktayı da kontrol altına almış oldu.

 

NEDEN YEMEN? 

Askeri ve stratejik olarak Kızıldeniz’in önemi açık. Ancak bunun neden şimdi önem kazandığı ise aslında mali krizle birlikte anlaşılabilir. Bir süredir öngörülen ve buna yönelik önleyici tedbirler alınan büyük değişim artık önlenemez bir şekilde kendini dayatıyor: Dünyanın mali merkezinin Pasifik’e kayması. 16. YY’da başlayan ilk hareketlenmelerle birlikte 19 YY’da dünya mali piyasaları neredeyse tamamıyla Atlantik hattına kaymıştı. Daha önceki Asya ve Akdeniz hattına karşılık, 200 yıllık bir hakimiyetten sonra şimdi bu canlılık ve merkez olma durumu yavaş yavaş Hint Okyanusu’na ve Pasifik’e kayıyor. Mali krizden yegane yükselen güç olarak çıkan Çin’in artan değeri bunu pekiştiriyor. Çin’in gerek Avustralya’daki varlığı, gerek Afrika’daki inanılmaz süratle gerçekleşen yatırımları, gerekse de ABD’nin hala tam anlamıyla giremediği Orta Asya’daki enerji yatırımları bu bölgeyi en güçlü merkez haline getiriyor. Bu sürecin kontrol altına alınması için öncelikle Doğu Afrika’nın kontrol altına alınarak en azından Afrika ayağının, yani hammadde ve pazar ile ilişkisinin aksatılması gerekiyor. İşte Yemen operasyonu da bu sürecin bir parçası olarak değerlendirilmeli. Afpak ABD’nin Asya’daki egemenlik mücadelesinin adı ise, Yemen de Afrika’daki mücadelesininin adı olacak. Kızıldeniz suyolunun kontrol altına alınması ise Transatlantik İttifakı’nın pekiştirilmesi için atılması gereken bir adım. Böylece Afrika ya da Asya nimetlerinden faydalanmak isteyen müttefiklerin de, müttefik olma durumlarının yapısal hale getirilmesi öngörülüyor.

 

EL KAİDE İLE MÜCADELE

ABD için Afganistan’da devam eden savaşın en önemli meşruiyet temeli El Kaide ile mücadeleye dayanıyor. Zaten bir süredir artık müdahale edilmesi beklenen her noktada El Kaide’nin bir şekilde önünün açılması ya da faaliyetlerinin engellenmemesi durumuyla karşılaşıyoruz. Tam da bu açından Afpak ifadesi gibi, El Kaide’nin Arap Yarımadası’ndaki varlığını da daha geniş bir çerçevede alan ABD, bundan sonra bu ülkedeki varlığını da bunun üzerinden meşrulaştıracak ve kriz durumunu Arap Yarımadası’nda El Kaide (AYEK) şeklinde ifade edecek. Bir süredir ABD yanlısı Yemen hükümeti’ne destek veren ABD birlikleri, fiilen aslında bir cephe açmış durumda. Ancak bunun adı terörle mücadele olarak konulacak ve Bush’un Afganistan ve Irak’ta yaptığı gibi işgal değil, geniş çaplı operasyonlar ve destekle devam edecek. Ancak burada El Kaide isminin olması şu açıdan önemli: Bahsi geçen örgütün gittiği heryere aynı zamanda mezhep çatışması gündemini de taşıması ve Şiiler ile Sünniler arasında kan soktuğu gerçeğine dikkat etmek gerekiyor.

 

Şİİ-SÜNNİ GERGİNLİĞİ

Konunun bir başka yönü ise çok daha çarpıcı. Uzun bir süredir ABD’nin Ortadoğu’da ve Müslümanlar üzerindeki beklentisi geniş çaplı bir Sünni Şii çatışması. Bu çerçevede bir çok yöntem denediyse de hala tam anlamıyla bir mezhep çatışması yaşanmadı. Ancak İran’ın en büyük bölgesel rakipleri olan Taliban ve Saddam’ın ABD tarafından yönetimden uzaklaştırılması, İran’ın bölgedeki konumunu son derece güçlendirmişti. Bu süreçte hem İran’ın bölgedeki Şiiler nezdinde güçlenmesini seyreden ABD, hem de el altından Sünni ülkeleri İsrail’le işbirliği yaparak İran ve Şii tehlikesine karşı birleşmeye çağırıyordu. Bu noktada bazı Sünni ülkeler için İran’ın muhtemel bir nükleer silahının İsrail’in nükleer silahından daha tehlikeli olarak algılandığı günlere bile geldik. Tam da bu noktada Yemen’de Şii mezhebinin bir kolu olan Zeydiliğin, Suudi ve ABD destekli Sünni Yemen yönetimi ile sorun yaşaması, bölgeye İran’ın da dahil olmasını ve bölgede yine vesayet savaşlarının artması ihtimalini beraberinde getiriyor. İran-Suud gerginliğinin yükseldiği bu noktada, Zeydiler yaşanan süreçle birlikte ‘Şiileştiriliyor’. Bir başka deyişle geleneksel olarak İran’ın 12 İmam Mezhebi Şia’sına dahil olmayan Zeydiler, kışkırtılan bu süreçte İran’ın kucağına itilerek hem İran’a alan açılıyor, hem de bu alan üzerinde Sünniler Şii tehlikesine karşı kışkırtılıyor. Yine böylece bir süre öncesine kadar sadece İran’da etkili olan Şii varlığı, İslam coğrafyasının her yanına dağıtılarak yapısal bir çatışmanın temelleri atılıyor. Yemen operasyonu ve bu ülkedeki El Kaide varlığına bir de bu gözle bakmak gerekir.

 

Süreyya Seyyahoğlu/ Washington- Dünya Bülteni

Paylaş:

Yorumlar

“201) ABD İÇİN YEMEN’İN ÖNEMİ” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. AYDIN KOCADAĞISTAN yorum tarihi 6 Ocak, 2010 03:13

    Irak ellerinde,israil zaten onlarla,İran’ın üzerine oynadılar tutturamadılar şimdilik,Suudi arabistanın rengi belli değil,Birleşik arap emirlikleri zevki sefada,Bu durumda Amerika Yemen ve Umman’a göz dikmesinde ne yapsın.Adamlar buralarıda ele geçirerek Kızıldenizi kullanacaklar.
    Bahaneleri hazır korsan ve terör kaynağı yerleri yok etmek.Hesapta dünyanın koruyucuları onlar ya.Bakalım daha nerelere göz dikecekler.Aslında göz diktikleri yer belli de birden cesaret edemiyorlar.

Yorum yap