200) OYUN İÇİNDE OYUN!

Yayin Tarihi 10 Temmuz, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Oyun içinde oyun

1 Temmuz günü önemli bir tarih olarak anılacak. İçerde bir soruşturma kapsamında çok kişi gözaltına alınırken Kıbrıs’ta bir teslim uzlaşmasına varıldı. Türkiye’deki bütün basın ve televizyonlar Ergenekon haberleri verirken Kıbrıs’ı Türkiye’den koparmak için girişimler yapan Talat, Rum muhatabı Hristofyas ile el sıkışıyordu. Tek devlet, tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunda tam bir mutabakata vardıkları açıklanıyordu. 21 Mart günü İlhan Selçuk ve Kemal Alemdaroğlu gözaltına alınırken de
benzeri bir hadise yaşandığı dikkatimi çekti. O gün de Talat, Hristofyas’ın
tezleri doğrultusunda bir çözüm konusunda ön anlaşma yapmıştı.

Türkiye’deki basın ve televizyonların ana konusu o günkü gözaltılar olduğu için o önemli ve önemli olduğu kadar da tehlikeli görüşme güme gitmişti.
Bütün bunlar tesadüf olabilir mi? Son göz altıların kararı iki gün önceden
alındığı halde 1 Temmuz’un beklenmesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Anayasa Mahkemesi’nde kapatma davası ile ilgili olarak vereceği sözlü mütalaa olarak değerlendirildi gazete ve televizyonlarda. Ama işin Kıbrıs tarafı görmezden gelindi. Rum-Yunan ikilisinin elli yıllık hayali olan tek devlet, tek egemenlik ve tek vatandaşlık temelinde bir çözüm kabul edildi.
Üstelik Ankara’dan Babacan da bu teslim sözleşmesine destek veriyordu aynı gün.


Gelelim soruşturmaya…
1 Temmuz Salı günü yapılan gözaltına alma operasyonlarının ertesi günü AKP medyasında yine aynı tefrikalar vardı. 6-7 Temmuz günü büyük bir darbe girişimi yapılması planlanmışmış. Ortalığı kan gölüne çevireceklermiş.
Pekiyi kim yapacakmış bunları? İki emekli orgeneral, iki emekli  tuğgeneral, bir emekli albay, iki gazeteci, bir akademisyen, bir ticaret odası başkanı vs…
Bütün bu haberlerin soruşturmanın gizliliği esasını derinden yaraladığı,
kafa karıştırmak amacıyla basına çirkin bir şekilde bilgi (!) sızdırıldığı
açıkça ortada. Televizyonlara çıkan hukukçular ve emekli yargı mensupları gözaltına alma işlemlerinin olabilecek en kaba yöntemlerle
gerçekleştirildiği eleştirilerini yapmaktan usandılar. Öyle anlaşılıyor ki,
iddianamesi olmayan (bu satırlar kaleme alınırken ajanslar hafta sonunda açıklanacağı söylenmiş olan iddianamenin gecikeceği haberini geçiyorlardı) bu soruşturma bugüne kadar geliştirilen ve demokrasiyi ciddi bir krize soktuğu açık olan yöntemlerle devam ettirilecek.
Aynı gün yani 2 Temmuz’da basında çıkan bazı haberler de ilginçti. Örneğin, bütün bu soruşturmanın başlangıcı olan ve emekli bir astsubaya ait Ümraniye’deki gecekonduda bulunan el bombalarının imha edildiği bilgisine ne demeli? Bu bombaların Kara Kuvvetleri için MKE tarafından imal edildiğinin iddia edildiğini; buna karşılık, Genelkurmay ve KKK’nın bu haberleri defalarca yalanladığını basından okumuştuk.
Şimdi o bombaların imha edildiği anlaşılıyor. Oysa bütün iddialar o
bombaların varlığına dayandırılıyordu. Öte yandan ‘Ya Gazi Paşa Duyarsa’ kitabının yazarı Emekli Kurmay Albay Erdal Sarızeybek’in açıklamaları da gündeme bomba gibi düştü. Sarızeybek, soruşturmayı sürdüren savcının kendisini Nisan ayında aradığını; Eruygur Paşa ve diğerleri hakkında muhbir yapmak istediğini; kendisinin bu paşalarla ilgili olarak hep olumlu görüş bildirmesi üzerine de ifade tutanağı düzenlenmediğini; bunun yasalar ve genel teamüllere aykırı olduğunu belirtiyordu.


Ya Baykal’ın söyledikleri…
Baykal’In açıklamaları da oldukça ilginçti. 2007 Haziran ayında Ümraniye
bombalarının bulunmasının ardından, o zamanki Dışişleri Bakanı Gül’ün bir grup gazeteciye yazılmamak kaydıyla ‘bu işi takip edin, içinden çok şey çıkacak’ anlamına gelen sözler sarf ettiğini; Başbakan Erdoğan’ın da ‘biz iktidara gelmeden önce bu gibi işlerin varlığını biliyorduk ve ona göre
tedbir aldık’ anlamına gelen sözleri olduğunu belirten Baykal Başbakan
Erdoğan’ın son gözaltılar için ‘iddianamenin tamamlanması için yapılıyor’
demesini de eleştirdi. Dünkü gazetelerde de Başbakan Erdoğan’ın ‘bu
soruşturmadan dolayı tehdit alıyorum; ancak, biz bu yola baş koyduk, sonuna kadar devam edeceğiz’ sözleri manşetten duyuruluyordu.
ATA TV’de eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel’in programına birlikte konuk olduğumuz Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok beyefendiye bu haberler yorumlaması için hatırlatıldığında Özok, bunların hiç birisinin doğru olmamasını umduğunu defalarca vurgulamak zorunda kaldı.


Özok haklı; gerçekten de bu haberler yanlış olmalı ve gözaltına alınan bu
insanların nasıl darbe yapacakları güçlü delillerle ortaya konulmalı. Aksi
takdirde, bu soruşturma ile rejim krizinin sonuna gelinmiş ve meşruiyet
krizinin başlamış olduğu sonucu çıkar. Çünkü bütün bu girişimler kamuoyunda zaten muhalif tevkifatı olarak yer eden algılamayı güçlendirir ve hükümetin meşruiyeti sona erer. Hitler öyle yapmıştı. Sandıktan çıkmıştı; ama sandığı ve demokrasiyi ilk fırsatta ortadan kaldırmıştı.*


Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.

Cesaretin bittiği yerde, Esaret başlar.

Hasan ÜNAL

Paylaş:

Yorumlar

“200) OYUN İÇİNDE OYUN!” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. BÜYÜK-TÜRKELI yorum tarihi 12 Temmuz, 2008 02:23

    SAYIN KARAHANLI
    DÜZENSIZLERIN TERTIBLEDIGI DÜZENSIZ AKLAMA
    BÜYÜK TÜRKELI

Yorum yap