18/3) AYI DAĞI
Yayin Tarihi 11 Haziran, 2009
Kategori TÜRK VE DÜNYA DESTANLARI
AYI DAĞI
Çok eski zamanlarda Kırım’ın yalı boyunda, dünyada henüz insanlar yaratılmadığı bir dönemde cin taifesi denen bir gurup yaşıyormuş.
Yabanî, dağlık memlekette onların hayatı çok zor, yemekleri zahmetli, kaldırılamayacak kadar güçmüş. Onlar Allah’ın emirlerine çok sadık, itaatli, kalplerini nurlandırmak için yollanan şeriata uyuyorlarmış. Allah, peygamberlerimiz bizim zor şartlarımızı kolaylaştırır diye ümitle yaşıyorlarmış.
Hep birlikte yorulmadan çalışmaları sayesinde cin taifesi, kesilmez dağları kırıp bahçeye çevirmiş, toprakları sulamak için kanallar kazmış, bereketli bağ, bostanlar yetiştirmişler. Onlar, bu şekilde çalışarak hayat şartlarını düzeltiyor ve her yıl daha da zenginleşiyorlarmış.
Onlar ne kadar çalışırlarsa o kadar yokluğu ve ihtiyaçlarını yenmişler. Rahat hayat geçirmenin ancak kendi emeklen ve çalışmaları sayesinde olacağını iyice anlamışlar. Eğer çalışıp ekmek kazanmazlarsa, Allah’ın da yardım etmeyeceğini anlamaya başlamışlar.
Rivayete göre, bu cin taifesi insanlardan daha akıllı imişler. Zaman geçtikçe onların yüreklerinde Allah’ın birliğine ve şeriatin doğruluğuna karşı şüphe uyanmış. Gittikçe onlar Allah’ın binasına (camiye) daha az gitmeye, eksik ibadet etmeye başlamışlar. Her yıl Allah yoluna verdikleri fitre ve kurbanları azaltmışlar.
Allah’a isyan ettiği için cennetten kovulan iblis şeytan için bu bekleyip de bulamadığı bir şeymiş. Allah’a itaat etmekten vaz geçmeye başlayan cin taifesini daha fazla yoldan çıkarmak için fırsat bekliyormuş. İblis en sonunda kendini cin taifesine peygamber olarak kabul ettirmiş. Onlar artık Allah’tan ayrılıp O’nun en büyük düşmanı olan iblise secde ediyor, ondan yardım aramaya başlıyorlarmış.
İblis kendini cennetten kovan Allah’ına çoktan beri kin besleyip, her fırsatı değerlendirerek O’na bir kötülük etmeye gayret sarfediyor ve O’nun kullarını itaatten çıkarmanın yolunda dolanıyormuş. Allah’ın en doğru kulları olan ve O’na inanıp gelen cin taifesini yoldan çıkardığın için çok seviniyormuş. İblis yeni halkı cesur olmaya, şenlik ve zevk içinde yaşamaya davet etmiş. Onların üzümden şarap yapıp içmelerine, karılarını açık gezdirmelerine izin vermiş.
Allahütaala iblise bakıp, doğru yoldan çıkan taifesine, itaat etmelerini sağlamak için, bir peygamber göndermiş. Peygamber onları yanlış yoldan çevirmek, Allah’ın birliğine inandırmak için çok vaaz verse, nasihat etse de hiç faydası olmamış. O, itaat etmeyenlerin ahirette cehennem azabıyla yanacaklarını söyleyerek korkutsa da iblisin yolundan vaz geçmelerini sağlayamamış. Cinler O’nu peygamber olarak tanımıyor, O’nun nasihatleri ile dalga geçiyor, O’nu geveze ihtiyar diye kızdınyorlarmış. İblisin öğrettiği zevkli yoldan giden cin taifesi, peygamberi memleketlerinden kovuyor, O’na yiyecek içecek vermiyor, dolaştığı yerlerde taşlıyorlarmış.
Allah’ın yolladığı peygamber, düşman iblis taifesinin elinden, saklanarak zor kurtulmuş ve dağlara kaçmış.
Zulümden canı yanan peygamber, yüksek bir dağın tepesine çıkıp, Allah’a şikâyet etmeye başlamış. Peygamber kırk gün kırk gece namazlığın üstünden kalkmadan, Allah’tan kendini kovan, dinden çıkan cin taifesine şiddetli bir ceza vermesini, bin bir türlü belâ yollayarak onların yer yüzündeki köklerini silmesini dilemiş:
“Ya Rabbi, sen onlara öyle bir belâ ver ki, dinden çıkan kullarına bir ibret olsun”, diye dua etmiş.
Diğer taraftaki asî kulları ile uğraşan Allah, peygamberin bu dua ve yakarışlarını duymamış. Nihayet kırk birinci gün peygamberin gür sesini işiterek, asî cin taifesine ne tür şiddetli cezalar vermesi gerektiğini düşünmeye başlamış.
Allah’ın doğru yoldan çıkan kullarını cezalandırmak için, ebediyen buzlarla kaplı, zincirlerle bağlı bir Büyük Ayısı varmış. Allah, onu saran buzlardan kurtarıp zincirlerini çözerek, onun şeriatı unutan cin taifesinin üzerine yürümesini emretmiş.
Buzdan ve zincirlerden kurtulan, Allah’ın intikam alıcısı, bu Büyük Ayı, derya denizleri aşıp, cin taaifesinin yaşadığı Kırım’ın yalı boyuna gelmiş. Cin taifesinin batı tarafındaki ilk köyü olan Foros’un yanındaki Sanç burnuna gelince bu Büyük Ayı denizden çıkıp karaya ayak basmış. Onun dağ gibi büyük olan bedeni çok korkunç ve ağırmış. Üstündeki tüyü ise sık bir çamlığa benziyormuş.
Büyük Ayı denizden çıkınca çok büyük dalgalar, fırtınalar kopmuş, hatta kıyıdaki pek çok köyü denizde yıkayıp alıp gitmiş. Allah’ın belâsı, intikamcısı olan Büyük Ayı karaya ayak basıp kıyı boyunca yürümeye başlamış. O, kendi ağırlığı ile kıyıda karşılaştığını vuruyor, yıkıyor, dağları darmadağınık ediyor; keskin, sivri tırnakları ile toprağını koparıp attığı yerlerde büyük dereler meydana getiriyormuş. Ayının azametli bedeni altında yalı boyu toprakları denize doğru kayıp gider, eti yenip sadece kaburgaları kalmış öküz gibi olur. Taş ve. kayalar da bu yükün altında dayanamayarak parça parça olup gürültüyle yıkılıyor, zavallı cin taifesinin köylerini dibine gömüp bırakıyormuş.
Yalı boyu bu azametli gövdenin ağırlığı altında inliyor, titriyor; köyler, şehirler yıkılıyor, dağılıyor. Dağlar yerlerini değiştiriyor, her yer farklı bir hâl alıyor. Sağlam yerlerde uçurumlar, sarp kayalar meydana geliyor. Topraklar ilginç katlar halinde kıvrılıyor, yayılıyormuş. Bu kıyamet içinde cin taaifesinin büyüğü küçüğü kaybolmuş. Allah’ın şeriatını unutup iblise tapınan taifenin merkezi olan yerleri, Allah’ın dehşetli belâsı Büyük Ayı tırnakları ile parçalamış.
Yerin derinliklerindeki kayıkları kazıp çıkararak darmadağın edip, büyük taş yığınları meydana getirmiş. Böylece Oreanda’da, Alupka’da, Simeiz’âe, Küçük Köy’de Ayı’nın demir tırnakları altında büyük kaya yığınları meydana gelmiş.
Ne anaların, ne babaların göz yaşlan, ne de bütün cin taifesinin baş eğip yalvarmaları, hiçbir şey intikamcı Büyük Ayı’yı durduramamış. O ne kadar yıkarsa, o kadar daha fazla yıkmak istiyor, intikam duygusu daha fazla alevleniyormuş. Şimdi Yalta olan yerde, asî cin gurubunun en büyük ibadethaneleri varmış. En büyük papazlar orada iblisin altın resmine ibadet ediyorlarmış.
Buraya gelince Büyük Ayı’nın hıncı daha fazla ateşlenmeye başlamış. İntikam duygusu arttıkça artmış. Allah’a inanmayanların yatağını ta temelinden yıkmaya karar vermiş. Ayı, oranın taşını, toprağını silip süpürüp atmış. Fakat oranın görünüşünü değiştireyim diye ortasına derin Ur çukur açmış.
Kudretli omuzlarını dağın iki yanına dayayarak öyle bir iteklemiş ki, koca koca dağlar kıyıdan beş vörst uzağa çekilmişler.‘
Bir zamanlar yüksek dağlar olan yerlerde derin yarlar, şelâleler meydana gelmiş. Bütün dünyada nam kazanmış olan iblisin azametli ibadethanelerinden eser bile kalmamış.
Böylece ebediyen buzlar arasında donup duran, sulara alışan Büyük Ayı’nın iri vücudu yer yüzünde büyük zorlukla ayaklarını sürükleyerek dolaşıyormuş. İblis halkının ibadethaneleri yıkılıp yerle yeksan olduktan sonra Büyük Ayı’nın hıncı da biraz geçmiş. Kıyıyı eşeleyerek, yıkıp gitmeye Ayı devam etmiş
Gide gide Büyük Ayı’nın karşısına çiçeklerle donanmış Partenit düzlüğü çıkmış. Bu düzlükteki güzel tepecikler, zengin ve güzel ormanlar, neşeyle şırüdayarak akan nehirler, kehribar gibi parlayan üzüm bağlan, zümrüt gibi yeşil çayırlar, Ayı’nın bile mermer gibi sert yüreğini yumuşatmış. İntikamcı Ayı’nın geldiğini görerek yaklaşan ölüm karşısında titreyen Partenit halkı, onun karşısında eğilip, ağlaya sızlaya onu karşılamışlar. Onu merhamete getirmek için önüne analar öz yavrularını uzatıyor, gençler ise korkudan titreşen nişanlılarını saklıyor, ölüm cezalarını bekliyorlarmış. İntikamcının kan içici yüreği bu görüntü karşısında yumuşamış, cin taifesini yok etmek için Allah yolunda epey uğraştığının farkına varan Ayı, durmuş. Yalı boyunca epey yol alarak yorulduğunu fark eden Büyük Ayı, yorgunluktan kuruyan boğazını ıslatmak istemiş. Büyük Ayı yüzünü denize doğru çevirip, ön ayakları ile soğuk deniz suyuna girmiş. Eğilerek Allah’a yedi kere secde etmiş. Korkunç kafasını denize batırıp, uzun zaman su içmiş. Deniz onun ağzının dibinde çalkalanıyor, köpürüyor, boğazından ise seller gibi sular içine akıyormuş. Ayı o kadar susamış ki, yıllarca içse bile doyamamış. Asî cin taifesine olan hıncı daha geçmeyen Allah, Büyük Ayı’nın sudan çıkıp yoluna devam etmesini, Partenit düzlüğündeki köyleri yıkıp, halkını da yok etmesini emretmiş. Büyük Ayı Allah’ın bu emrine kulak asmadan su içmeye devam etmiş. Mukaddes emri yerine getirmek için acele etmeyen Ayı’yı Allah lanetlemiş:
“Sen benim büyük bir intikamcındın. Şimdi benim en büyük asî kulum ol! Gelecek nesillere bir ibret olması için, durduğun yerde kal”, demiş.
Allah’ın laneti Büyük Ayı’nın iri vücudunu taşa, kuvvetli omuzlarını ise uçurumlara çevirmiş. Onun yüksek sırtı geniş bir tepe halini almış, denizin içindeki büyük başı derin uçurumlara dönmüş, sık tüyleri geçilmez emen ağaçlan haline gelmiş. Büyük Ayı, Ayıdağ olmuş ve ebediyen katmış kalmış. Ayı’nın geniş ağzı karşısında ancak Karadeniz şırıldar. Şimdi bile öyle geliyor ki, sanki o hâlâ su içiyor. Onun için denizciler onun ağzının yanından hâlâ bugün bile geçmeye korkarlar, oradan sakınarak dönüp geçerler.
Büyük Ayı’nın o çok korkunç gelişinden yüz yıllar geçtikten sonra, artık yalı boyu sakinleşmiş, rahatlamış. Dağlar büyümüş, çeşitli hayvanlar doğmuş, insanlar ortaya çıkmış. Ayıdağ’ın etrafında Gurzuf, Kızıl Taş, Kurkulet, Dermenköy, Partenit köyleri de kurulmuş. Bir zamanlar Ayıdağ’ın üstünde yaşamak isteyenler de olmuş. Onlar onun üstüne büyük bir kilise ve bir de kale yapıp yerleşmek istemişler. Fakat anlaşılıyor ki, işleri yolunda gitmemiş. Ayuvdağ’ın üstünde kimse yaşayamamış. Çünkü onu Allah lanetlemiş
AYUVDAĞ (Kırım Türkçesi)
Pek eski vaqıtlarda Qnmnırl yalı boyunda, dün-yada daa insanlar yaratılmağan bir zamanda cin tayfası, değen bir tayfa yaşay eken.
Kiyik, dağlı memlekette olarnın yaşayışı pek ağır, yemekleri zametli, köterilmeycek kibi küç eken. Bular allanm emirlerine pek sadıq, itaalı qalblerini nurlandırmaq içün yollanğan şeriatnı tuta ekenler. Alla -peygamberlerimiz bizim müşkül yaşayışımıznı yengilleştirir, dep ümütnen yaşay ekenler.
Birlikte yorulmay çahşuvı sayesinde, cin tayfası kesilmez dağlarnı qırıp bağçağa çevirgen, top-raqlamı suvarmaq içün arıqlar qazğan, bereketli bağ, bostanlar yetiştirgenler. Böyle çalışıp, olar yaşayışlarını tüzete ve yıl yıldan baylıqlarını arttıra ekenler.
Olar ne qadar çoq çalışsalar, o qadar da yoqluq ve itiyacnı yefigenler. Raat ömür keçirmek, ancaq öz emeklerine, çalışuvlarına bağlı olğanmı yaxşı aftlağanlar. Eğer çalışıp ötmek qazanmasan, allanm bir türlü yardım etmeycegini aqıllan kese başlağan.
Bu cm tayfası, rivayetke köre, insanlardan da aqıllı eken. Vaqıt keçken sayın, olarnın yüreklerinde allanın birliğine, şeriatnın doğrulığına şube uyan-ğan. Kettikçe, olar allanın binasına az qatnamağa, eksik ibadet etmeğe başlağanlar. Yıl-yıldan alla yo-luna bergen fi tir ve qurbanlarmı eksiltkenler.
Aliağa isyan etkeni içün, cennetten quvulğan iblis şaytan ise, bura beklep, tapamay eken. Aliağa, itaatan çıqa başlağan cin tayfası daa ziyade yoldan çıqarmaq içün fursat beklep tura eken. İblis en
sonunda özüni cm tayfasına peygamber olaraq ta-nıttırğan. Olar artıq allanı terk etip, onın en büyük düşmanı olğan ibliske secde ete, ondan yardım qı-dıra başlağanlar.
İblis özüni cennetten quvğan allasına çoqtan berli kin beslep, ona er fursattan faydalanıp, bir ya-manlıq yapmağa tırısa ve onın qullarını itaattan çı-qarmaqnın yolunda keze eken. Allanın en doğru qulları olğan ve ona inanıp kelgen, cm tayfasını yol-dan çıqarğanına pek quvana eken. İblis yanı xalqnı cesur olmağa, şenlik ve zevq içinde yaşamağa ça-ğırğan. Olarğa üzümlerinden şarap sıqıp içmeğe, qarılarına açıq kezmege izin bergen.
Allau talâ, ibliske baqıp, doğru yoldan çıqqan tayfasına, olarnı itaatqa ketirmek içün bir pey-gamber yollağan.. Peygamber olarnı yanlış yoldan vazgeçtirmek. Allanın birliğini tamtmaq içün çoq vaaz, nasiyat etse de, bir şey fayda bermegen. O ita-attan çıqqanlarnı axrette ceennem azabmen qor-qutsa da, iblisnin şeriatından vazgeçtirip olamağan. Çınlar onı peygamber dep tanımay, onın na-siyatlarmı mısqılğa ala, onı geveze qartçıq dep, eriştire ekenler. İblisnin ögretken şen-zevqlı yo-lundan ketken cin tayfası, peyğamberni öz mem-leketlerinden quva, onı aştan, suvdan muxrum etip, kezgen yoluna taş ata ekenler.
Allanm yollağan peygamberi düşman iblis tay-fasınme elinden gizlenip, zornen qurtulıp, dağlarğa qaçqan.
Qıynalmaqtan canı yanğan peygamber, yüksek bir dağnın töpesine çıqıp, allağa şikâyet etmeğe başlağan. Peygamber qırq kün, qırq gece na-mazlığından tüşmey, alladan özüni quvğan, dinden çıqqan cin tayfasına qattı ceza, üzerine bin bir türlü belâ yollap, yer yüzünden olarnıfî tamirini coy-masmı istegen:
-Ya rabbi, sen olarğa öyle bir belâ ber ki, dinden çıqqan qullarıfia bir ibret olsun! – dep, dua etken.
Başqa taraftaki asıy qullarnen oğraşqan alla, peyğambernifi bu dua ve yalvarışlarım eşitmegen. Niayet, qırq birinci künü peyğambernifi gür da-vuşını eşitip, asıy cin tayfasına ne soy quvetli ce-zalar bermek kerek olğanını, tüşünmege başlağan.
Allanın, doğru yoldan çıqqan qullarını ce-zalamaq içün, ebediy buzlarnen qaplı, zıncırlarnen bağlı bir Büyük Ayuvı bar eken. Alla bunı qaplanğan buzlarından azat etip zıncırlarım çezip, şeriatnı unut-qan cm tayfasının üzerine yürmekni emir etken.
Buzdan, zıncırlardan azat olğan, allanın in-tiqamcısı, bu Büyük Ayuv derya-denizlerni keçip, cin tayfasının yaşağan Qrım yalı boyuna kelgen. Cin tayfasının, künbatıdan birinci köyi olğan Foros ya-nındaki Sanç burunma kelgende, Büyük Ayuv denizden çıqıp, qarağa ayaq basqan. Onm dağ kibi balaban kevdesi pek qorqunçlı ve ağır eken. Üs-tündeki tükü de sıq çamlıqqa benzey eken.
Büyük Ayuv denizden çıqqanda, öyle dalgalar, furtunalar qopqan, atta yalıdaki bir çoq köylerni denizge yuvıp alıp ketken. Allanın belâsı-intiqamcısı Büyük Ayuv qarağa ayaq basıp, yalınen yürmege başlağan. O, öz ağırlığmen yalıda rastketirgenini ura, yıqa, dağlarnı darmadağın ete, keskin, süyrü tırnaqlarınen toprağını qoparıp atqan yerlede, ba-laban dereler meydanğa ketire eken. Ayuvmfi aza-matlı kevdesi altında yalı boyu topraqları denizge tayip kete, eti aşanıp, tek qaburğalan qalğan ögüz kibi olıp qala. Taş qayalar da, bu yüknin astında da-yanalmay parça-parça olıp, gurlep yıqıla, zavallı cin tayfasının köylerini özü tübüne kömip taşlay eken.
Yalı boyu bu azamatlı kevdenifi ağırlığı altında ifiley, qaltıray, köyler, şeerler yıqıla, dağıla. Dağlar yerlerini avuştıra, er yer türlene. Tegiz yerlerde uçu-rumlar, sarp qayalar peyda olalar. Topraqlar acayip qatlar alında bürüşe, mayısa eken. Bu qiyamet için-de, cm tayfasının büyügi-küçügi ğayıp olğan. Al-lanın şeriatını unutıp, ibliske tabınğan tayfanın mer-kezleri olğan yerlerni, allanın deşetli belâsı Büyük Ayuv tırnaqlarmen parçalağan.
Yernifi terenliklerindeki qayıqlarnı qazıp çı-qarıp, darma-dağm etip, balaban taş yığınları mey-danğa ketirten. Böyleliknen Oreandada, Alupkada, Simeizde, Küçük köyde Ayuvnm demir tırnaqları astında balaban qaya yığınları meydanğa kelgenler.
Ne analarnın, ne balalarnm köz yaşları, ne de bütün cm tayfasının baş eğip yalvarğanları -iç bir şey, intiqamcı Büyük Ayuvnı toqtatıp olamağan. O ne qadar yıqsa, daa ziyade yıqmaq istey, intiqam duyğusı daa ziyade alevlene eken. Şimdi Yalta olğan yerde, asıy cin tayfasının en büyük ibadet xa-neleri bar eken. En büyük papazlar anda iblisnin altın suretine ibadet ete ekenler.
Bu yerge kelgende Büyük Ayuvnıfi açuvı daa ziyade ateşlenmeğe başlağan. İntiqam duyğusı ar-tıqça artqan. Aliağa inanmağanlarnıfi yatağını tübü-temelinden yıqmağa qastetken. Ayuv, o yernin ta-şını, toprağını silip-sipirip atqan. Lâkin, o yernin tü-süni deniştireyim dep, ortasına teren bir çuqur açqan.
Qudretli yanbaşlarını dağnın eki tarafına tirep, öyle bir itegen ki, qoca dağlar yalıdan beş vörst uzaqqa çekilgenler
Bir vaqıtta yüksek dağlar olğan yerlerde teren carlar, uçan suvlar meydanğa kelgenler. Bütün dünyağa nam bergen iblisnin azamatlı iba-detxanelerinden eser bile qalmağan.
Böylece, ebediy buzlar arasında tonıp turğan, suvlarğa alışqan Büyük Ayuvnıfi mazalı teni yer yü-zünde büyük bir zorluqlarnen ayaqlarını alıp yüre eken. İblis xalqnm ibadetxaneleri yıqılğan, yernen yeksan etilgen sofi, Büyük Ayuvnıfi açuvı biraz tinç-lanğan. Yalılarm eşip, yıqıp ketmekni Ayuv devam ettirgen.
Kete, kete Büyük Ayuvnıfi qarşısma çe-çeklernen donatılğan Partenit tüzligi rastkelgen. Bu tüzlükteki dülber töpeçikler, zengin, yaraşıqlı or-manlar, şenliknen şuvuldap aqqan özençikler, ker-bar kibi yıltırağan yüzüm bağları, zumrut kibi yeşil çayırlar, Ayuvnın bile qattı mermer yüreğini yım-şatqan. İtiqamcı Ayuvnın kelgenini körip, ya-qmlaşqan ölüm qarşısında titregen Partenit tüzlügi xalqları, onın qarşısmda eğilip, ağlap-sızlap qar-şılağanlar. Ora merxametke ketirmek içün, onın öğüne analar öz balalarını uzata, yaşlar ise, qor-qudan titregen nişanlılarını gizley, ölüm cezalarını bekley ekenler. İntiqamcının qan içici yüreği bu kö-rünişnin qarşısında yımşağan, cin tayfasını ğayıp etmek içün alla yolunda bayağı oğraşqanmı xatırına ketirip toqtağan. Büyük Ayuv özünin yalı boyu ep-peyi yol yürip yorulğanını ve yorğunlıqtan quruğan boğazını slatmaq istegen. Büyük Ayuv yüzüni defiizge doğru çevirip, ög ayaqlarınen suvuq deniz suvuna kirgen. Öz allasına eğilip yedi kere secde etken. Qorqunçh başını defiizge batırıp, çoq vaqıt suv içken. Deniz, oran ağızı tübünde şapıra, köpüre, boğazından seller kibi suvlar içine aqa eken. Ayuv o qadar suvsağan eken, yıllarnen içse de toymağa bil-megen. Asıy cm tayfasına olğan açuvı daa qan-mağan alla, Büyük Ayuvnm suvdan çıqıp, yolum devam etmesini, Partenit tüzlügindeki köylerni yıqıp, xalqnı da ğayıp etmesini emir etken. Büyük Ayuv allanm bu emirine qulaq asmay, suv içmekni devam ettirgen. Muqaddes emirni yerine ketirmege acelelik etmegen Ayuvğa alla lanet etken:
-Sen menim büyük bir itıiqamcım edin. Şimdi menim en büyük asıy qulum ol! Keleceklerge bir ibret olmaq içün, turğan yerinde qatıp qal! – değen.
Allanın laneti Büyük Ayuvnın mazalı tenini taş kestirip, quvetli yanbaşlarmı da uçurımlarğa çe-virgen. Onın yüksek arqası keniş bir töpe alını alğan, deniz içindeki balaban başı keskin uçu-rumlarğa çevirilgen, sıq yünü de kesilmez emen ağaç dalma kelgen. Büyük Ayuv, Ayuvdağ olğan ve ebediy qatıp qalğan. Ayuvnın keniş ağızı qarşısında ancaq Qara Deniz şuvulday. Şimdi bile, öyle kele ki, sanki o kene suv içe. Onın içün denizciler bunın ağızı yaqmlarından alâ bugün bile keçmege qor-qalar, o yerden saqına-saqma aylanıp keçeler.
Aradan çoqtan-çoq yüz yıllar keçken son, Büyük Ayuvnm pek qorqınçlı kelişinden artıq yalı boyu tınçlanğan, raatlanğan. dağlar ösken, çeşit ay-vanlar doğğan, insanlar peyda olğanlar. Ayuv dağran etraflarında: Gurzuf, Qızıltaş, Kürqulet, Dermenköy, Partenit köyleri de qurulğan. Bir va-qıtlar Ayuvdağ üstünde yaşamaq istegenler olğan. Olar, oran üstünde büyük kilse ve bir de qale qurıp yerleştirecek olğanlar. Lâkin, afilaşıla, işleri fena olğan. Ayuvdağnın üstünde kimse yaşap olamağan. Çünki ona alla lanet etken.
KAYNAK. Kültür Bakanlığı
Yorumlar
“18/3) AYI DAĞI” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
Başta Kültür Bakanlığı’mıza ve bilgileri bize ulaştıran sizlere teşekkürler….
[…] […]