163) ORTAK TÜRKÇE’NİN TEMEL İLKELERİ
Yayin Tarihi 25 Mart, 2008
Kategori TÜRK DÜNYASI, TÜRKÇE
Ortak Türkçe’nin Temel İlkeleri
Dil(ler)in milletlerin hayatındaki yeri ve önemi, her geçen gün daha da güçlenmektedir. Hızla küreselleş(tiril)en dünyamızda insanlar, zoraki “tek tipleştirme” ile karşı karşıyadır. Bu hızlı akım karşısında, milletlerin varlıklarını koruyabilmeleri zorlaşmaktadır. Dil(ler), milletlerin varlıklarını sürdürmelerinde en güçlü yapıştırıcı ortaklık görevini üstlenmektedir. Bu bağlamda, Türk Dünyası ve Türk milleti için, “ortak iletişim dili”ne ihtiyaç duyulmaktadır. Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi, Türk Dünyası’nın dirlik ve birliği için, en önemli ön şartlardan birisi, belki en başta geleni, “Ortak Türkçe”nin oluşması / oluşturulmasıdır. Türk Dünyası için gerekli ve zorunlu olan “ortak iletişim dili”nin bazı temel ilkelere dayanması gerekir. Bildirimizde, bu temel ilkelerin bazıları üzerindeki düşüncelerimiz ortaya konacaktır. Bu ilkelerden bazıları şunlardır:
1.Ortak Türkçe, bir ihtiyaca dayanmalıdır.
Dünyanın en eski ve en çok konuşulan dillerinden birisi olan Türkçe, ne yazık ki, bugüne kadar diğer diller arasında hak ettiği gerçek yeri alamamıştır. Hemen her dönemde yabancı bir dilin etkisi altında kalmış, gerçek gücünü yeterince gösterememiştir. Bugün ise, yepyeni ve taptaze bir imkânlar dünyasıyla karşı karşıya kalınmıştır. Nadiren karşımıza çıkabilecek böylesi bir fırsatı çok iyi değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Ortaya çıkan yeni şartlar, âdeta Dünya Türklüğünü “dilde, fikirde, işte” birlik olmaya zorlamaktadır. Bu birliğin temel şartı ise, birbirimizi her yönüyle anlayabilmektir. O sebeple bütün Türklerin aynı dille anlaşabilmeleri (elbetteki Türkçeyle) şarttır. Bu düşünceden hareketle “Ortak Türkçe” bir zaruret olarak karşımıza çıkmaktadır. Aynı kökten doğan Türk lehçeleri, yapay olarak birbirinden uzaklaştırılmıştır. Tarihî, coğrafî ve siyasî sebeplerle bu kolların her birine “dil” adı verilmiş ve mümkün olduğunca ayrı alfabelerde yazdırılmaya çalışmıştır.
Ortak Türkçenin zarurî ve acil bir ihtiyaç olduğu gerçektir. Dil ve yazının her türlü ilişkinin, işbirliğinin anahtarı olması hasebiyle, bu konunun önemi, başta Türk kamu oyu olmak üzere bütün Türk dünyasına anlatılmalıdır. Her şeyden önce yazıda birliği sağlanmanın yolları bulunmalıdır.
Küreselleştirilen dünyada Türkçenin ve Türk milletinin varlığını sürdürebilmesi için ortak bir Türkçeye ve ortak bilince acilen ihtiyaç vardır. Öte yandan Türklük bilimi alanındaki monografik çalışmaların bir bütünlük taşıması ve amaca hizmet etmesi bakımından da ortak Türkçe en önemli ihtiyaçtır.
Aynı kökten doğan Türkçenin kolları ya yeniden birleşip tekrar gücünü kazanacak ya da tek tek küresel diller karşısında yok olacaktır.
2. Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçelerinin doğal seyrini bozmamalıdır.
Açıklığa kavuşturulması gereken hususların başında da “Ortak Türkçe” terimi gelmektedir. Bu terimden neyi anlamak gerekir? Ortak bir anlaşma aracını ifade etmek üzere, bilim adamlarınca “ortak Türkçe, ortak dil, ortak alfabe, ortak yazı, alfabe birliği, dil birliği, yazı dili, edebî dil, konuşma dili, iş dili, iletişim dili” gibi çok sayıda farklı terim kullanılmaktadır. Bizce, düşünülen ve arzu edilen ortak anlaşma dili için en uygun terim iletişim dili terimidir. Bu terim dar ve geniş anlamlarıyla iki ayrı düşünceyi ifade etmektedir. Dar anlamıyla belirli şartlar dairesinde, özel çalışmalar sonucunda oluşabilecek ortak iletişim dili; geniş anlamıyla ise, Türk lehçelerinin zaman içinde tamamen kendi doğal gelişimi sonucunda tek bir şekle dönüşmesidir.
Ortak iletişim dili nasıl oluşturulacaktır? Bina kurar gibi malzemeyi ele alıp yeni bir dil elbette oluşturulamaz. Çünkü, böyle bir çalışma ancak yeni bir “esperanto” olabilir. Doğal olarak bu çalışmaların temelinde öncelikli bir şekilde bilimsel araştırmalar yer alacaktır. Lehçeler arasında yapılacak karşılaştırmalı sözlük, gramer ve benzeri çalışmalar “Ortak iletişim dili” için zemin olmalıdır. Hiçbir lehçenin doğal gelişimine de müdahale edilmeyecektir. Her Türk boyunun edebî eserleri karşılıklı olarak genel okuyucu kitlesine kazandırılmalıdır.
3. Ortak Türkçe yapay bir dil olmamalıdır.
Ortak dil (Ortak Türkçe), elbette ki Esperanto gibi yapma bir dil olmayacaktır. Bütün Türkler, bir yandan kendi lehçelerini kullanmaya devam ederken öte yandan her alandaki ilişki ve işbirliğinin artması sonucu, kendiliğinden bir ortak dil oluşacaktır. Ortak hayat, ortak dili doğuracaktır. Bu bağlamda Türk dünyasında karşılıklı evliliklerin artırılması suretiyle akrabalık ilişkileri güçlendirilerek bu amaca hizmet edilebilir. Bütün bunlar için uzun zamana ihtiyaç vardır.
Ortak iletişim dili için belirli kalıplardan kaçınmak gerekir. Böyle bir ortaklığın şöyle veya böyle oluşacağını söylemek kehanet olmasa gerek. Ne var ki bunun “nerede, ne zaman ve nasıl” gerçekleşeceğini bildirmek ve ya bu konuda kendimizi şartlandırmak doğru değildir.
Ortak iletişim dilinin oluşturulabilmesi için lehçe fanatikliğine de düşmemek gerekir. Bütün lehçelerin aynı kökten çıktığı gerçeğinden hareketle tekrar birliğe gitme yönünde gayret gösterilmelidir. Lehçeler arasındaki yersiz tartışmalara meydan verilmemelidir. Türk lehçeleri Türk yurtlarında özellikle öğretilmelidir.
4. Ortak Türkçe için özel gayretler gerekir.
Dil ve yazı her türlü ilişkinin, işbirliğinin anahtarı olduğu için, bu konunun önemi başta Türk kamu oyu olmak üzere bütün Türk dünyasına anlatılmalıdır.
Halka yönelik faaliyetler yanında, özellikle eski Sovyetlerden ayrılmış olan Türk devlet ve toplulukları dikkate alınarak devlet adamları arasında daha sıkı ve sıcak ilişkiler kurulmasının yolları aranmalıdır. Söz konusu sistemlerde devlet başkanları, kamu oyu üzerinde son derece etkilidir. Dil ve yazı birliği için bu hususun dikkate alınması şarttır. Türk dünyasıyla ilgili olarak alınan kararların devlet adamlarınca, tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, bir millî mesele olarak ele alınması zarureti vardır.
Son yıllarda ise “Ortak Türkçe, Ortak dil” meselesi daha çok konuşulmayı başlanmıştır. Azerbaycan’da bu yönde çalışalar hızlanmıştır. Özellikle Agamusa Ahundov ve Nizamî Hudiyev’in bilimsel çalışmaları dikkate değerdir. Bu yöndeki çalışmaların belki de en önemlisi Özbekistan’da yapılmıştır. Öte yandan ortak bir iletişim dili olarak Türkçenin kullanılması yönünde Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan vb. ülkelerde çalışmalar da sürdürülmektedir.
Bu konuda Özbekistan’da “Orta Türk Tilini Yaratış Muammaları” (Ortak Türkçeyi Oluşturma Meseleleri) adlı bir sempozyum düzenlenmiştir. 23-25 Haziran 1993 tarihleri arasında Taşkent’teki Özbekistan Medeniyet Camgarması (Özbekistan Kültür Vakfı) tarafından gerçekleştirilen sempozyumu Doç.Dr. Bahtiyar Kerimov, Memedali Mahmudov (Evril Turan) ile Türk Medeniyet Merkezi’nin başkanı Ömer Salman desteklemişlerdir.
Ortak Türkçe için özel gayretler sarfetmek gerekir. Bunun ilk adımı, edebî eserlerin karşılıklı olarak kendi Türkçelerine aktarılması olmalıdır. Ayrıca TV aracılığıyla lehçelerde yayınlar yapılabilir. Yurt dışına yayın yapan TRT kanallarında haftada birkaç gün yarımşar saatlik Türkiye Türkçesi öğreten bir program yayınlanabilir.
5. Ortak Türkçe için en uygun yol sanat, spor ve kültürel faaliyetlerdir.
Öncelikle Türk dünyası kamu oyunu bilinçlendirmeye paralel olarak Türk dünyasında sanat ilişkilerinin mutlaka güçlendirilmesi gerekir. Sinema, tiyatro, edebiyat, halk oyunları, sergiler vb. sanat faaliyetleri kitlelerin kaynaşması ve ortak dilin oluşturulması için gerekli zemini hazırlayacaktır. Biz, özellikle bu maddeye işlerlik kazandırılmasını zarurî görmekteyiz.
Ortak Türkçenin uzun vadede doğal seyrinde gerçekleşebilmesi için, en uygun yol sanat, spor, turizm, öğrenci değişimi ve kültürel faaliyetlere ağırlık ve özel bir önem verilmesi gerekir. Bu tür etkinlikler rahatlıkla milyonlarca insanı bir araya getirip kaynaştırabilir.
6. Ortak Türkçe başlangıçta aydınlara yönelik olmak üzere planlanmalıdır.
Ortak Türkçe başlangıçta aydınlara yönelik olmak üzere bir iletişim dili şeklinde planlanmalıdır. Daha kısa vadeli ve yalnızca aydın tabaya yönelik olmak üzere çok işlenmiş olan Türkiye Türkçesi temelinde üst bir anlaşma dili de komisyon marifetiyle hayata geçirilebilir. Bu üst dil, geçici olacaktır ve asla yapma unsurlara dayanmayacaktır. Yalnızca mevcutların birleştirilmesinden ibaret olacaktır.
Her şeyden önce bütün Dünya Türklüğü birbirini rahatlıkla anlayabilecektir. Bu ise, her yönüyle birleşmenin kestirme yoludur. Bu Ortak Türkçeyle müşterek radyo, televizyon yayınları ve her türlü kitap, gazete, dergi yayımı rahatlıkla gerçekleştirilecektir.
7. Türk dünyasında alfabe birliği sağlanmalıdır.
Türk dünyasında dil birliğinin sağlanmasında, kanaatimizce en büyük engel farklı alfabelerdir. Bu bakımdan alfabe ile ilgili çalışmaların tekrar gözden geçirilmesinde yarar vardır.
Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra yazı ve dil birliği konusunda atılmış en somut adım, kanaatimizce, 1992 yılında İstanbul’da Marmara Üniversitesince düzenlenen “Alfabe Sempozyumu’dur. Burada kabul edilen 35 harfli ortak alfabe artık pek çok Türk devlet ve topluluğunda uygulamaya konmuştur. Bu 35 harfli çerçeve alfabeyi, değişik topluluklar kendi lehçelerini özelliklerine göre düzenlemişlerdir. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yanında Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk devletleri ile Gagavuzlar, Kırım Tatarları gibi Türk toplulukları Lâtin alfabesine belli oranlarda geçmişlerdir. Hatta bazılarında hem okullarda öğretilmekte hem de basın yayında kullanılmaktadır. Henüz Lâtin alfabesine geçmemiş olan Türk devlet ve topluluklarında ise bu yönde gayretler sürmektedir.
8.Ortak Türkçe için geçmişteki tecrübelere ve dışarıdaki uygulamalara bakılmalıdır.
Türkçenin tarihî dönemlerindeki karşılıklı edebî ilişkiler ve Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevayî, Aşık Paşa vb. yaklaşımları dikkatle incelenmelidir. Sovyet sisteminin baskıları yüzünden dil ve yazı birliği meselesi, uzun yıllar gündeme gelememiştir. Ancak, 1980’li yıllarda ana dili meselesi tekrar Türk dünyasında ele alınmaya başlanmıştır. Ana dili edebiyata daha fazla konu olmuş ve bu konuda tartışmalar yapılmıştır. Özellikle, Özbekistanlı, Kazakistanlı ve Kırgız aydınlar arasında bu konu ciddî anlamda tartışmaya açılmıştır.
Bu konuda Dünya’daki diğer ortak dillerle ilgili uygulamalar yol gösterici olabilir. Slav dilleri, Arapça gibi dillerde bu sorunun nasıl çözüldüğü araştırılmalıdır.
9. Ortak Türkçe sağlam bir zemine oturtmak için daimî bir komisyon oluşturulmalıdır.
Ortak dilin oluşması ya da oluşturulması için Türkiye’de mutlaka özel bir komisyona ihtiyaç vardır. Türk dünyasıyla ilgili bilim adamlarından teşekkül edecek bu komisyonun mevcut çalışmaları dikkate alıp yeni projeler üretmesi istenmelidir.
Ortak Türkçe sağlam bir zemine oturtmak için, TİKA bünyesinde daimi bir komisyon oluşturulmalıdır. Ortak Türkçe Türk dili için birleştirici bir rol üstlenmelidir. Bu bağlamda Türk dilinin kolları arasında karşılaştırmalar (dil ve edebiyat alanlarında) yapılmalı; AKM, TDK, TİKA ve TÜRKSOY vb. kurumların projeleri bu anlamda son derece önemlidir.
10. Ortak Türkçenin amacı Türkçeyi dünya dili yapmak olmalıdır.
Türkçe Birleşmiş Milletler Teşkilatı, AGİK gibi milletler arası teşkilatlarda konuşma dili olarak kabul edilecektir. Türkçe hâlen Avrasya coğrafyasında konuşulmakta ve yaygın olarak da öğretilmektedir. Özellikle AB içinde Türkçe, yakın gelecekte zorunlu dillerden birisi olabilir. Bu bağlamda Türkçenin bilgisayar diline uyarlanması konusu üzerinde özellikle durulmalı; bu alandaki çalışmalar desteklenmelidir.
11. Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçeleri içinde her bakımdan en gelişmişi olan Türkiye Türkçesi temelinde şekillendirilebilir.
Ortak Türkçe, elbette bugünkü Türk yazı dillerinden yalnızca herhangi birisi olamaz. Dolayısıyla birtakım ortaklıkları yakalayabilmek için biraz daha eski dönemlere gidilebilir. Mevcut lehçelerdeki ortaklıklar, gün ışığına çıkarılmalı, farklılıklar ise düzene sokulmalıdır. Türkiye Türkçesi temelinde yeni bir üst iletişim dili oluşturulabilir.
Ortak Türkçe yaşayan Türk lehçeleri içinde her bakımdan en gelişmişi olan Türkiye Türkçesi temelinde şekillendirilebilir. Bu temel üzerine Türk dilinin diğer kollarından kelime ve kalıplar alınmalı; fonetik ve morfolojik kanunlar yerine söz dizimi esas alınmalıdır.
12. Ortak Türkçe, Türk dili için birleştirici bir rol üstlenmelidir.
Ortak Tükçenin önemli bir faydası da Ortak Türkçe yoluyla Türk Birliği kültürel planda daha kısa sürede sağlamak olacaktır.
Küresel güçler karşısındaki en önemli savunma ve hatta karşı atak kalemiz Türkçedir. Türkçe, Türk milletinin varlık-yokluk meselesidir. Sonuç olarak diyorum ki Türkçenin kolları ya yeniden birleşip gerçek gücüne kavuşacak ya da küresel diller karşısında tek tek yok olacaktır.
Doç. Dr. Ertuğrul YAMAN
http://w3.gazi.edu.tr/web/eyaman/
Yorumlar
Yorum yap