161) EYİKRÜT

Yayin Tarihi 15 Nisan, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

EYİKRÜT

İlginçtir, yerleşim birimleri, köyler, kasabalar, şehirler hatta bazen ülkeler birbirlerine  benzer.

Size bir ülke tanıtacağım. İsmi EYİKRÜT’miş!

Kendi halinde, kendi yağı ile kavrulan sakin bir ülkeymiş bu. Kimsenin toprağında gözü olmayan, ona saldırılmadıkça gücünü kullanmayan bir ülke! Zorlu günler geçirmiş, çok kan akıtmış, genci yaşlısı, kadını ve erkeğiyle omuz omuza, el ele vermiş, yüreğini katmış, toprağını vatan yapmış bu ülke insanları, yoktan var etmişler de dünyanın beğenisini kazanmışlar, onları çok şaşırtmışlar. Ama gel zaman git zaman çok değişmişler, unutmuşlar yaşananları ve yurttaş olduklarını, ümmet olma eğilimi baş göstermiş salgın halinde bu ülkede yaşayanlarda!…

Atalarının yaptıklarını ve nice özverilerini unutmuşlar, yamanma siyasetini ön plana çıkarmışlar. İlle de bir yere yanaşıp, birilerinden destek almak istemişler. Başları sıkıştı mı şımarık küçük kardeşlerin yaptığı gibi, “Bak beni dövüyor, elimden oyuncağımı aldı” diye feryat etmesi gibi basıyorlarmış yaygarayı, çağırıyorlarmış komiserleri konuştururlarmış meclis kürsülerinde. Ama o ülkenin siyasi iradesi çooook(!) da güçlüymüş!

Nasıl olmasın?

O küçük ülkede yayınlanan gazete sayısının hemen tamamı yandaşmış, iktidardan yanaymış. Karalar ak, beyazlar siyah diye yazılıyormuş her gün. Eh, modern çağdayız ya, bir de kutucuklar varmış, o ülkenin zengin veya fakirinin evinin en görkemli köşesinde. Açıyorlar kutuyu, koro halinde söyletiyorlarmış ………!!

Gerçek ne demek, gerçekler kanatlı uçarmış, sırlı inanılmazmış, mucize sandıktan çıkarmış, hatta sınırları da okyanusları da aşar ve EYİKRÜT ülkesine ulaşırmış. Zaten bu çok kolaymış. İlle de bir yerden göndermeye gerekte yokmuş, yetişmiş ve beslenmiş bir kuvvet varmış içerde, kollarıyla o küçük ülkeyi sarmış, vantuzlarıyla kanını emmeye ve emdirmeye yardımcı olan kalemler, ağızlar, yetkililer ve siyasileri varmış. Ver yansın ederlermiş…

Tarihlerinde yaşamış ne kadar kahraman, yöneticiler var ise asla unutmazlarmış, hatta onlara benzemek ve onlar gibi yaşamak isterlermiş bu küçük ülkeyi yönetmeye kalkanlar. krallar, padişahlar olmak isterlermiş. Bunu isterlerken de tramvaya benzettikleri demokrasiyi kullanırlarmış, ve AB ve ABD gibi birlikten ve devletlerden medet umarlarmış. Ama bu günkü yaşamlarını borçlu oldukları, fikirlerini ve ideallerini gerçekleşmeye olanak sağlayan bu cumhuriyet ortamını yaratan bir dahi liderleri varmış -ki tüm dünya kabul etmiş bu gerçeği-onlar onu unutturmak için her şeyi yapıyorlarmış. Onun resimleri bile fazla geliyormuş gözlerine. (Zaten resmin aslında bir kıymeti yok, mühim olan onun açtığı yol, devrimlerinden ayrılmadan, gösterdiği hedefe yol almaktır, ama!…)

Çağdaşlık değişmiş. Onlara göre, teknolojinin ve demokrasinin olanaklarını kullanarak gösterilen hedefin tam aksi yönüne gitmekmiş çağdaşlık. Veya gümrük birliğine katılmak, Nato’da askerini kullandırmak, BOP eş başkanlığı yapmakmış çağdaşlık.

Kadın üzerinden siyaset yapmak, hatta kadına tek görevinin doğurganlık olduğunu her seferinde tekrarlamak, yurttaşların kazanılmış sosyal haklarını ellerinden almaya çalışmak, tek güçün PARA olmasını esas almakmış bu ülkenin yeni yönetim anlayışı. Ülkeyi şirket yönetir gibi yürütmeye kalkmak, elde avuçta olanı, toprağı ve emeği, fabrikayı, yatırımları ülke dışından gelen UZMANLARIN(!)  komutları doğrultusunda satmak ve yerine yenisini koymamakmış yeni yönetim şekli.

Bu durum bu küçük ülkeyi zor duruma sokmuş. Fakirleşmişler, borçlanmışlar ve sönmekte olan bağımsızlık ateşinin külleri üzerlerine savrulmaya başlamış. AMA NE GAM!

Tüm dünya ülkeleri, kendilerinde dünyayı yönetecek yetkiyi semalardan geldiğini sananlar dahi zor durumda iken ve bunu da itiraf ederken, en ufak bir tasarruf yapmadan, dış gezilerle tüm hükümet yetkilileri dünyayı fethettiklerini ve güçlendiklerini sanmışlar. Yurttaşını   alışveriş, yani tüketim çılgınlığına iten bir yönetim bu küçük ülkenin başındaymış. Her yabancı malının rahatça pazarlandığı bir açık pazar olmak için, tüketen toplum olmak için küreselleşme ve liberalleşme zehirini altın kadehte yurttaşlarına sunmuşlar. Tarımı bitirerek, kırsalı kentlerin varoşlarında yaşatarak oy potansiyelini artırmak işlerine gelirmiş bu ülkeyi yönetenlerin. Eğitimin paralı olması için, devlet okullarını kötü yönetirlermiş, öğretim birliği ilkesi saptırılarak, birbirlerini anlamayan biz-siz diye ayrıştıran bir eğitim verilirmiş gençlere.

Hukuk deyince akla, şer’i hukuk gelirmiş, hakime değil, ulemaya danışılır, rüyalara inanılırmış. Anayasayı delmek veya devlet şeklini ABD’nin istediği ılımlı hale sokmak için el birliğiyle gayret ederlermiş. İşsizliğin, kayıt dışının, renkli( yeşili, kızılıyla) yeni zenginlerin kol gezdiği bu toprakları, bu verimli ülkeyi verimsiz, üretmeyen hale gelmesi için uzaktan verilen komutlar yerine getirilirmiş. Burada yaşayan genç kızlar ve erkekler ümitlerini ya öteki dünyaya bırakmışlar, ya da yetiştikleri eğitim(!) yuvalarının kendilerine sağladığı olanaklarla iş bulup para kazanmaya başlamışlar veya başka ülkelerde yaşamı tercih etmişler.

Oyların yarısına yakınını alan iktidar partisi, tek hükümdarın kendileri olduklarını sanmışlar da diğer yarıyı hiçe saymışlar, hele muhalefeti bazen kendilerine ortak etmişler bazen de dile dolayıp biz istediğimizi yaparız, çünkü milli irademiz(!) var diye kasılmışlar.

İşte size bir ülkeyi, EYİKRÜT’ u tanıttım.

Yalnız bu ülkenin, çılgın evlatları da varmış. Onlar şöyle bir silkelendiklerinde, şaha kalkarlar, tüm zorlukların üstesinden gelirlermiş. Tarihleri böyle yazarmış.

Bekledikleri bir lider, güvenecekleri bir siyasetçi, birleştirici olan ve özü-sözü bir, gerçek bir yurtsever arıyorlarmış bu günlerde. Sınırlarında yangınlar devam ederken, demokrasi getiriyorum diye istila edilen, zenginlikleri talan edilen ve her gün onlarla yurttaşını kaybeden, yurtseverlerine isyancı denen bir ülkeyle de komşuymuş EYİKRÜT. Komşularıyla aynı sona ulaşmak istemedikleri için, bölünmeye karşı direnç gösteriyorlarmış, yurt dışında alınan kararları ülke yararlarına olmadığında HAYIR demesini bilecek yöneticiler arıyorlarmış.

Artık gıda paketinden değil gerçek sosyal hukuk devletinden söz ediyorlarmış. Fonlardan, yardım paketlerinden değil, bağımsızlık ateşinin yüreklerini dağlamasından bahsediyorlarmış. Örgütlü yaşamı değerini anlıyor, birlikte toplantılar yapıyor, isyanlarını dile getirir olmuşlar. Artık onurlu yaşamanın yollarını arıyorlarmış.

Doğrusu da buymuş! Yolları açık olsun.!

Tanıdık geldi mi?

Nurhan Öztaş

MERSİN

ziyaretcidefteri21111126.gif

Paylaş:

Yorumlar

“161) EYİKRÜT” yazisina 4 Yorum yapilmis

  1. FikirYolu.com » Blog Arşivi » EYİKRÜT/Nurhan Öztaş yorum tarihi 15 Nisan, 2008 20:19
  2. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 16 Nisan, 2008 02:25

    BU ASİL RUHA SAHİP GENCLER YURTLARININ NEDEN BU HALLERE DÜSMESİNİ BEKLEMİS!16 SENEDİR ONU BİR TÜRLÜ KAVRAYAMADIM!ACABA BUGÜNLERİ HAYAL BİLE EDEMEDİLERMİ?YOK İNANMIYORUM..SANKİ SADECE DESTAN OLARAK KALACAK:( MIS GİBİ.. VE BİZLER TABİİKİ YOK OLACAGIZ.HEMDE ONURUMUZ DAHA FAZLA DELİK DESİK EDİLMEDEN!BAKIYORUMDA;ÜLKEMDEN MANZARALARA.. BELLİ İNSANLAR VUR PATLASIN CAL OYNASINDA!
    OLMIYCAK!BURASI SANKİ BİR UZAY İSTASYONU!GERCEK İNSANLAR TEK TÜK:(VE ONLAR BİRBİRLERİNDEN HABERSİZ!ELELE VERMIYORLAR:(
    *HAKİKATLER BİLE HAYAL OLDU:(COK SEY YAPMAYA MUKTEDIRKEN..ARTIK VAKİT KALMADI!BUNCA YIL NE YAPILDI?SEFAHATDE OLANLAR BİR SİLKİNİP CEVAP VERSE!HERSEY TOPARLANMIS OLURDU.ONLAR SİMDİ SEFALETDE GALİBA!BİRSEYİN FARKINA VARDIM!!TÜM SİYASETCİLER..MİNİCİK OLDULAR:(
    ***LİDERMİ?AH!ÖYLE BİR YİGİT VARSA,CIKSA…HEP O HAYALLE YASIYORUM.TÜM BUNLAR KABUSMUS..AMA BİTTİ:)DİYEBILSEK..ATAMIZ GİBİ BİR YÜREK.VARSA GÖNDER YARADANIM..DİYE DİYE YASLANMADAN KAHRIMDAN BUHARLASACAGIM.

  3. Samet Acar yorum tarihi 16 Nisan, 2008 18:38

    Yukarıda anlatılan,düşündürücü bir yazıdır.Ülkemizde Atatürk gibi lider ararız.Halbuki Türklük ruhu olanların herbiri ,Mustafa Kemal olmalıdır.Bilgisiyle aklının ve cesaretinin ileriyi göremesiyle ülkesinin birliği bereberliği için korkaklığı bırakması gerekirin zamanıdır.Ne ABD,ne,AB,ne Rusya,ne de Bop eşbaşkanlığı .Tümden bağımsız Türkiye Cumhuriyeti yetmiş miliyon birden kükremeliyiz! Yoksa Sayın İLTER Türkmen,Sayın KÖKSAL Bey’de mi rahatsız olurlar gibi geliyor bana… Acaroğlu

  4. OZ BUYUCUSU yorum tarihi 29 Ocak, 2010 18:11

    Eyikrüt tersten okuyalım, Türkiye!

Yorum yap