161) ABD’DE, YOKSUL OLMAK SUÇ MU?
Yayin Tarihi 13 Eylül, 2009
Kategori SOSYAL
Yoksul olmak artık bir suç mu?
Ekonomik durgunluğun daha fazla yoksulluk getirmesi, tüm mantık ve merhamet gereklerine karşın, yoksulluğun suç olarak kabul edilmesini daha yoğunlaştırdı.
Yoksul kalmanın neredeyse yasadışı ilan edileceği bir zamanda giderek artan sayıda insanın yoksullaşması çok kötü. Bir Dollar Store’da alışveriş yaptığınız için tutuklanmazsınız; fakat eğer yoksulsanız ve sokakta dolaşmaktaysanız -oturmak, uyumak, uzanmak ya da aylaklık etmek gibi- temel yaşam gereklerini yerine getirmekten imtina etmenizi önermek artık yanlış sayılmamalı. Belediye yetkilileri bu sefalete yol açan ve çoğu kentsel nezihleşmenin ortaya çıktığı 1980’lerden ve 1990’lardan beri süren koşulların hiç de ayrımcı olmadığını iddia ediyor. Florida’ya bağlı St. Petersburg’dan bir belediye avukatı bu inancı “Eğer bir kaldırımda uzanmış yatıyorsanız, evsiz de olsanız milyoner de; kuralları çiğniyorsunuz demektir” sözleriyle açıkladı geçtiğimiz Haziran’da. Bu görüş, Anatole France’ın unutulmaz “Kanun, tüm haşmetli eşitlik yaklaşımıyla, varsılların da yoksulların da köprü altında uyumasını yasaklar” sözünü ansıtıyor ister istemez.
Kriz kapitalizmin, suç yoksulların
Ekonomik durgunluğun daha fazla yoksulluk getirmesi, tüm mantık ve merhamet gereklerine karşın, yoksulluğun suç olarak kabul edilmesini daha yoğunlaştırdı. Sonuçları geçtiğimiz günlerde Evsizlik ve Yoksulluk Ulusal Hukuk Merkezi’nce yayımlanan bir araştırmada yere çöp atma ve elde kapağı açık alkollü içecek taşıma gibi “nötr” suçlardan ötürü yoksullar aleyhindeki uygulamaların, bu kişilere kesilen para cezaları ve tutuklamalar göz önüne alındığında, 2006’dan bu yana artmakta olduğu bulgulandı.
Bu raporda, söz konusu uygulamalar bakımından Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD’nin) en zalim on kenti de açıklandı. Bu kentler arasında büyüklükleri ile Honolulu, Los Angeles ve San Francisco öne çıkarken, zalim kentlere katılmak için her gün yeni adaylar beliriyor. Colorado’nun Grand Junction kentindeki Belediye Meclisi dilenmeyi yasaklamak için bir yönetmelik yayınlamayı tartışadursun, geçtiğimiz Haziran ayının sonunda Arizona’daki Tempe kenti belediyesi kentin muhtaçlarına karşı dört gün boyunca sürdürdüğü baskınlarla soluk aldırmadı. Birinin muhtaç olduğunu nereden bilebilirsiniz? Bir Las Vegas tüzüğünde belirtildiği gibi “muhtaç kişi makul bir sıradan kişinin kamu yardımı sağlamak için başvuruda bulunabileceğine inandığı kişi”dir.
Seni gidi evsiz
Bu ‘kişi’ saç kurutma makinesi ya da göz kalemi kullanırken ben olabilirim ya da günün herhangi bir zamanında Al Szekely olabilir. Al Szekely 62 yaşında tekerlekli sandalyesinde, 1972 yılında Vietnam – Fu Bai’de omurgasına aldığı kurşunun baş sorumlusu kent olan Washington’da, G Sokak’ta yaşıyor[1]. Geçtiğimiz Aralık ayına kadar, bir gece yarısı haklarında yakalama emri olan kişileri arayan polisler yattığı barınağa gelene kadar dört duvar arasında bir yatak lüksüne sahip olabilmiş biri Szekely.
Anlaşılmış ki, aynı zamanda yetkili bir vaiz olan, alkol ya da uyuşturucu kullanmayan, bayanların yanında küfür etmeyen Bay Szekely, bir Washington varoşunda kaldırımda uyuyarak “hakkı olmayan yere tecavüz”den açılan davanın duruşmasına katılmamaktan aranmaktaymış. Barınağından alındığı gibi hapse atılmış Al Szekely. “Düşünebiliyor musunuz?..” diye soruyor, beni Bay Skezely ile tanıştıran, kendisi de bir barınak sakini ve evsiz bir avukat olan Eric Sheptock: “…evsiz bir adamı, evsiz olduğu için gelip kaldığı barınakta tutukladılar.”
Ekmeğini bölüşme suçu
Muhtaç durumdakilere yönelik kötü niyet zaman zaman nefes kesici boyutlara ulaşabiliyor. Birkaç yıl önce Bomba Değil Yiyecek[2] girişimi ülkenin değişik yerlerindeki parklarda aç insanlara bitkisel yiyecek dağıtmaya başladı. Bunun üzerine Las Vegas’ın başını çektiği birçok kentin yönetimi halka açık yerlerde muhtaçlarla yemek paylaşımını yasaklayan kararlar hazırlayarak uygulamaya koydu ve grubun birçok üyesi tutuklandı. Geçenlerde bir federal yargıç Florida’nın Orlando kenti belediyesince hazırlanan yiyecek paylaşmayı yasaklayan bir yasanın yürürlüğünü iptal etti, fakat Belediye hemen temyize başvurdu. Şimdi de Connecticut’taki Middletown belediyesi yiyecek paylaşımını savunanların üzerine gidiyor.
Eğer yoksulluk insanları suça itiyorsa, suça itilme de yoksullaştırıyor demektir. Washington’da görüştüğüm bir başka evsiz olan Scott Lovell, 15 yaşındayken bir et lokantasının silahlı soygununda yer almaktan sabıkalı. Bay Lovell bir caniden çok Ohiolu bir yaz turistini andırsa da, sabıkası iş bulmasını oldukça zorlaştırmakta.
Al Szekely’ye göre hakkı olmayan yere tecavüz suçundan tutuklanmak cehennemde aşağıya doğru bir kat daha yol almak anlamına geliyor. Hapisteyken barınaktaki yerini yitiren Al Szekely, artık Verizon Spor Merkezi’nin dışında, güvenlikçiler ve daha da önemlisi sivrisineklerle baş etmeye uğraşarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Durmadan umutsuzca kaşıdığı sıfır beden kolları pembe kabuklu aftlarla kaplı.
Borçtan ve siyahlıktan uzak durun
Henüz evsiz kalmayanlar için, suça giden iki temel yol var -bu yolların biri borçlanmaktan diğeri ten renginizden geçiyor. Hangi renkten olursanız olun ya da ekonomik daralma öncesi statünüz ne olursa olsun borçlanabilirsiniz. Her ne kadar borçluların hapse atılmasını engellemiş olmakla övünüyorsak da, en azından bir eyalette, Teksas’ta, trafik cezalarını ödeyemeyen insanların “cezalarını ödemeleri” için cezaevinde kalmaya zorlanabileceklerini biliyoruz.
Yasalarla sorun yaşamaya çoğu zaman size borç verenlerden biri hakkınızda mahkeme celbi çıkarttırıp bu celbin duruşmasına herhangi bir nedenle teşrif etmezseniz başlarsınız (belki de adresiniz değişmiştir ya da celp size asla ulaşmamıştır). Artık mahkeme kararına karşı gelmiş sayılırsınız. Ya da bir ödemeyi unuttuğunuzu düşünün, siz bunu ayrımsayana kadar arabanızın sigortası zamanaşımına uğrar; sonra da yolda örneğin kırık bir fardan ötürü durdurulursunuz. Bu durumda, bulunduğunuz eyalete bağlı olarak, arabanıza el konabilir ya da yüklü bir ceza ödemek zorunda kalabilirsiniz –bunlar da yeni celp kararları demektir. Yale Hukuk Fakültesi’nden Robert Solomon’un dediği gibi “Döngü bir kez başlayagörsün, sonu gelmez… gittikçe hızlanır.”
Yoksullukta suça giden en emin yol yanlış ten rengine sahip olmaktır. Tanınmış bir profesör ırka dayalı tanımlamayla karşılaştığında kamuoyu tepkisi büyük olur,[3] fakat onyıllarca birçok topluluk kara-derili ve yoksul olmanın getirdiği şüphelilik yaftasıyla “tanım”lana geldi. Bunda New York belediye başkanıyken Rudy Giuliani ve onun polis müdürü William Bratton’ın “kırılmış pencereler” ve “sıfır hoşgörü” uygulamalarının payı büyüktü kuşkusuz.[4]
Irk ayrımcılığına eğilimli bir toplulukta bir sigara yakın ve seyreyleyin gümbürtüyü; yanlış renkli tişört giyin ve çete üyeliği yaftası yiyin. Washington’da federal yargıçlık yapmış Paul Butler’ın zihin açıcı kitabı “Let’s Get Free: A Hip-Hop Theory of Justice”ta[5] belirttiği gibi, tehlikeli bir semtte dolaşmak bile sizi potansiyel şüpheli yapmak için yeterlidir. Butler’a göre, suçluymuş gibi kaçıyor izlenimi verirseniz polis sizi “yalnızca onlarla neden konuşmadığınızı açıklamanız için” durmaya zorlayabilir. Ve sakın somurtmayın, yoksa “tutuklanmaya karşı direnmek”le suçlanabilirsiniz.
Beşikten hapse giden boru hattı
Çocukları Koruma Vakfı[6] “beşikten hapse giden boru hattı”na düşmenin asgari bir yaşı olmadığını belirtiyor. Bu vakfın New York’taki gençlik-adalet programları sorumlusu Mishi Faruqee New York’ta bir kamusal alanda -örneğin bir arkadaşını ya da akrabasını ziyaret ederken- kimliksiz yakalanan bir gencin “hakkı olmayan yere tecavüz”le suçlanarak soluğu ıslahevinde alabileceğini söyledi. Diğer yandan, geçtiğimiz birkaç ay içinde, giderek artan sayıda belediye okul zamanında okul dışında buldukları öğrencilere ceza keserek kimi zaman onlara kelepçe dahi takabildi.
Los Angeles’ta okul asmanın cezası 250 ABD Doları; Dallas’ta ceza 500 Dolar’a kadar çıkabiliyor –bunlar yoksulluk sınırındaki insanlar için sarsıcı meblağlar. Los Angeles Otobüse Binenler Birliği adlı örgüte göre 2008’de onikibin öğrenciye okulu astıkları için ceza kesilmiş.
Peki neden Otobüse Binenler Derneği bu konuyu dert ediniyor? Çünkü tahminlere göre “okulu asanlar”ın yüzde 80’i, aşırı dolu oldukları için kendilerini almadan geçen otobüsler yüzünden okula geç kalan, çoğu siyah ya da Latin Amerikalı, öğrencilerden oluşuyor. Los Angeles’ta biraz olsun okula geç kalma riski olan çocuklarını okula göndermeyip evde tutan insanlarla karşılaştım. Okulu asmayı önleme amaçlı bu mahir uygulama anne-babaları çocuklarını okula göndermekten alıkoyuyor.
Önce yoksullaştır, sonra suçlu ilan et
Gelişmeler yoksullara yardım için sağlanan finansal hizmetleri kısarken yasal zorlamaların artırıldığını gösteriyor: Okul ve kamu taşıma bütçelerini düşür, sonra okulu asmayı yasadışı ilan et. Sosyal barınma olanaklarını ortadan kaldır, daha sonra evsizliği suç ilan et. Başka iş olanağı sunmaksızın sokak satıcılarını canından bezdir. Yoksulların, özellikle de yoksul azınlıkların yaşadıkları gün geçtikçe bir farenin düzensizce yönlendirilen elektrik şoklarına maruz kalmamak için kafeste çırpınmasına benziyor. Ve eğer tüm bu sıkıntılardan bunalıp biraz marihuana alarak rahatlamak isterseniz, gene aynı yerdeyiz; çünkü elbette bu da yasadışı. Olan bitenin sonuçlarından biri sarsıcı biçimde artmakta olan tutuklanma oranları. Dünyadaki en yüksek tutuklanma oranı ABD’de. Ülkede bugün 2,3 milyon kişi, yani sosyal barınaklarda yaşayan insan sayısı kadar insan, tutuklu ya da hükümlü olarak hapishanelerde yaşıyor.
Bu arada, varlığını sürdürebilen sosyal barınaklar da –artan polis baskınları ve barınak sakinlerinin sürekli uyuşturucu şüphesiyle kontrol edilmesinden ötürü– gün geçtikçe birer hapishaneye dönüşüyor. Yoksulların güvenliğini sağlama amaçlı uygulamalardan geriye kalan parçalar giderek onları avlamak için kullanılan aygıtlar hâlini alıyor.
Ülkenin değişik yerlerinde görüştüğüm halktan ileri gelen kişiler ekonomik kriz başladığından bu yana “sıfır hoşgörü” uygulamalarının neden arttığını bildiklerini düşünüyorlar. Los Angeles’taki bir hemşeri örgütü olan Union de Vecinos’tan Leonardo Vilchis yoksul insanların krizden etkilenen belediyeler için “gelir kaynağı”na dönüşmekte olduğundan şüphe ederken, polisin her zaman ceza kesmek için bir neden üretebileceğini belirtiyor. Eğer durum böyleyse bu kesinlikle kaçık bir gelir sağlama stratejisi. Haziran ayında gerçekleşen bir kongrede Cezai Savunma Avukatları Derneği[7] Başkanı kamu güvenliği için bir tehdit oluşturmayan -mukavva kutuda uyumak ya da turnikelerden atlayarak geçmek benzeri- suçların “aşırı hassaslıkla” takip edilmekte olduğunu, bu durumun mahkemeler ve hapishanelerin tıka basa dolmasına yol açtığını belirtti.
Pew Center araştırma şirketinin Mart’ta yaptığı bir araştırmaya göre eyaletler yanlış hukuk kararlarını düzeltmek için “çok fazla” 51,7 milyar Dolar harcıyor.[8]
Bu aleme bir giren bir daha çıkamaz
Hapishanelerin nüfusunun artmasını finanse edemememiz ile yoksulluğun suçlaştırılmasının çarpışması, bizleri çılgın yoksulluk ve ceza döngüsünü kırmaya itebilecek mi? Yoksul insan sayısındaki artışla (kimi tahminlere göre 2007’de 35 milyon olan sayı, bugün 45 milyon ile 50 milyon arasında) birkaç eyalet yoksulluğun suç sayılmasına ilişkin uygulamaları gevşetiyor. Örneğin yasadışı madde kullananları hapse göndermek yerine tedaviye gönderiyor, gözaltı süresini kısaltıyor ya da mahkeme celbi almayanlara ilişkin teknik ihlallerin uygulamalarını kısıtlıyor. Diğerleriyse vidaları daha da sıkmakla meşgul: Bunlar yalnızca “suç”ların sayısını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda tutukladıkları kişilerden tutuklu kaldıkları yer ve bu yerde yiyip içtikleri için de ücret tahsis ediyor. Bu durum, söz konusu kişilerin serbest bırakıldıklarında kendilerini suça itmesi çok olası yüksek borç oranlarıyla baş başa kalmalarına yol açıyor.
Belki ABD’nin büyümekte olan yoksulluğunu hafifletici önlemler -herkese uygun barınak, iyi okul olanağı, güvenilir kamu ulaşım hizmetleri vb.- almaya gücümüz yetmeyebilir. Yine de şu ânda bir ara yol olması için belirtmek isterim ki, yoksullara gerçekten yardım etmeye gücümüz yetmiyorsa bile onları üzmek için olanaklarımızı seferber etmemeliyiz.
Barbara Ehrenreich
*Barbara Ehrenreich geçtiğimiz günlerde yayımlanan “This Land Is Their Land: Reports From a Divided Nation”[9] kitabının yazarıdır.
Dipnotlar:
1. Birçok başka kaynağa göre Al Szekely birkaç yıl önce bir iş kazasında sakatlanmıştır (çevirmenin notu – ç.n.).
2. Bu oluşum hakkında daha geniş bilgi için bkz. http://www.foodnotbombs.net/ (ç.n.).
3. 2009 yılının Temmuz ayında Harvard Üniversitesi’nde görevli siyah bir profesör olan Henry Louis Gates Jr.’ın kendi evine girmeye çalışırken tutuklanmasından bahsediliyor (ç.n.).
4. Söz konusu uygulamalar hk. ayrıntılı bilgiye http://tinyurl.com/n6ohab adresindeki kitaptan erişilebilir (ç.n.)
5. http://www.amazon.com/Lets-Get-Free-Hip-Hop-Justice/dp/1595583297 (ç.n.).
6. Children’s Defense Fund, www.childrensdefense.org (ç.n.).
7. National Association of Criminal Defense Lawyers, www.criminaljustice.org (ç.n.).
8. Bu olasılıkla yıllık bir toplam, özgün metinde ayrıntı belirtilmemiş (ç.n.).
9. http://www.amazon.com/This-Land-Their-Reports-Divided/dp/0805088407 .
[New York Times’taki İngilizce orijinalinden Barkın Karslı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir. Ara başlıklar Sendika.Org tarafından eklenmiştir.]
Yorumlar
Yorum yap