152) İSLAM’IN KILICI MUSTAFA KEMAL’İN SURİYE BEYANNAMESİ
Yayin Tarihi 14 Ekim, 2012
Kategori ATATÜRK
Milli Mücadele Dönemi
Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetleri
(…)
Milli Mücadele sırasında başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Anadolu’da bulunan milliyetçi liderlerin Suriye ile olan ilişkilerine ve Suriyelilerin Milli Mücadele’ye karşı takındıkları tutuma bakıldığı zaman iki kesimin de birbirleriyle yakın bir temas içerisinde oldukları söylenebilir. Türkiye bu dönemde karşılaştığı hadiselerin dehşet ve şiddetine rağmen gerek Faysal ve gerekse Fransız mandası döneminde Suriye olayları ile yakından ilgilenme gereğini hissetmiştir. Bu temaslar çeşitli alanlarda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bir taraftan idarede bulunan şahıslara yönelik çalışmalar sürdürülürken diğer taraftan da halka yönelik faaliyetlere girişilmiştir. Hedef aldığı kesimin farklılığı yanında, birbiriyle alakalı olmakla birlikte, bu faaliyetin sahasının da farklı olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu sahaları askeri, siyasi ve dini olmak üzere üç ana başlık altında toplamak mümkündür.
Tarihi bağların yanında coğrafi durumun da etkisi ile Suriye halkı Milli Mücadele ile yakından alakadar olmuştur. Özellikle alt ve orta derecedeki Suriyeliler Türk taraftarlıkları ile dikkat çekmişlerdir. Milli Mücadele’ye karşı gösterilen sempati ve tezahürat Şam ve Halep’te belirgin bir şekilde mevcudiyetini ortaya koymuş, istemedikleri bir Avrupa devletinin hakimiyeti altında yaşamaktansa Türkiye ile birleşmeyi tercih etmişlerdir. Dolayısıyla da özellikle bu iki şehir ve çevresinde Türk tarafgirliği ve tesiri oldukça etkin ve belirgin hale gelmiştir. O kadar ki, bölge halkı Faysal’ı, Suriye’yi Fransızlara satmak ve savaş sırasında Türkiye aleyhinde ve İngiltere lehinde bir politika takip etmek suretiyle İslam’a ihanet etmekle suçlayacak kadar ileri gitmiş ve Anadolu’daki harekete karşı duymuş oldukları ilgi ve sempatiyi açıkça sergilemekten kaçınmamışlardır. Aynı şekilde Şam ve Haleb’e ilaveten Nablus kentinde de Türk tesiri görülmüştür. Bu kent halkı ile Mustafa Kemal Paşa arasında yoğun bir muhabere tesis edilmiştir. Suriye, Filistin ve Irak’taki bağımsız partiler birleşerek Pan-islamist ve Türkiye’den yana bir siyaset izlemeye başlamışlardır. Suriye’deki bu Türk nüfuzu Fransa’yı ciddi denecek derecede endişeye sevk etmiş, bu durumdan faydalanmaya çalışan Mustafa Kemal ise, Fransa’yı, baharda Halep üzerine harekete geçmekle tehditte bulunmuştu.
Mustafa Kemal tarafından Şam müftüsüne, Anadolu’da Yunanlılara karşı elde edilen galibiyeti bildiren ve mezkur müftüden İslam davasının başarıya ulaşmasına vesile teşkil etmesi için mevlit ve dua okunmasını isteyen bir telgraf gönderilmiştir. Bu zafer haberi Şam ve Halep’te büyük bir sevinçle karşılanmış, şenliklerle kutlanmış, Mustafa Kemal’e Şam ahalisi ileri gelenleri tarafından tebrik telgrafları çekilmiş ve hatta kendisine Seyfu’l-İslam (İslam’ın Kılıcı) unvanı verilmiş, ayrıca bu başarıdan dolayı bir kısım camilerde 22 Eylül akşamı mevlit okutulduğu gibi Beyrut’ta toplanan on bin altın lira da yardım olarak Anadolu’ya gönderilmiştir.
Özellikle Halep ve Şam bölgelerinde olmak üzere Suriye’de, Anadolu’daki mücadeleye karşı duyulan sempatinin oluşmasında ve gelişmesinde buralarda kurulan cemiyetlerin büyük etkisi olmuştur. Bu cemiyetlerden birisi 1921’de mevcudiyetinden bahsedilmeye başlanan Milli Mücadele taraftarlarının Halep’te kurduğu ve Şam’da da bir şubesinin bulunduğu belirtilen İstikbal adlı cemiyettir. Buna ilaveten diğer bir cemiyet ise Türk taraftan bazı Suriyeliler tarafından kurulan Yakındoğu Kurtuluş Cemiyeti’dir. Cemiyet, Anadolu’daki mücadeleyi desteklemeleri yolunda Suriyelileri teşvik etmiş ve bu yönde faaliyetlerde bulunmuştur. Berlin’de kurulup üyeleri değişik İslam ülkeleri ileri gelenlerinden oluşan, Şam’da bir şubesi bulunan ve Mısır, Ankara ve daha başka yerlerde faaliyetleri olan bir başka cemiyet ise İslam Cemiyeti olmuştur”.
İngiliz temsilcilerinin hazırlamış oldukları bir rapora göre, bölge halkını işgalci kuvvetlere karşı ayaklandırmak ve harekete geçirmek üzere Mustafa Kemal tarafından Halep ve Şam’a iki subay gönderilmiştir. Ayrıca Mustafa Kemal’in kumandası altındaki ordu ile birlikte hareket etmek üzere tüm Arabistan’da genel bir ayaklanmayı sağlamaya yönelik, karakter itibariyle Avrupa aleyhtarı, özü itibariyle İslami esaslara dayalı bazı planlar düzenlenmiştir. Bu doğrultudaki tasarıları müzakere etmek üzere ayrıca Şam’da bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıya Halep Askeri Valisi Cafer Paşa el-Askeri, Halep Tümen Kumandanı Rüşdü Bey Safedi, Amman Askeri Valisi Reşid Bey el-Medfai, Yasin Paşa ve Emir Zeyd’in danışmanlığını yapan Mevlüd Paşa da iştirak etmişlerdir.
Mustafa Kemal 9 Ekim 1919’da Halep ve Şam’da Suriye halkına hitaben bir beyanname yayımlamıştır. Bu beyannamesine “despotizmin eline düşmüş ve düşmanın kötü emellerine maruz kalmış mahzun bir milletin sesine kulak verin” cümlesi ile başlayan Mustafa Kemal Paşa, daha sonra Suriye halkını, Müslümanları birbirine düşüren ve parçalayan çekişmelere boyun eğmemeleri; aralarındaki yanlış anlamaları terk etmeleri; kuvvet ve güçlerini ülkelerini parçalamaya çalışan inançsız düşmana karşı birleştirmeleri ve bu imansız ve İslam düşmanlarının vaatlerine kapılmamaları; bu düşmanların kendi aralarında ittifak ettikleri, Gladstone’un mevcut uygulamasının bunu anlamaya gayet yeterli bulunduğu noktalarında uyarmış; maksatlarının ülkeyi ve İslam’ı yok olmaktan kurtarmak olduğunu; Allah’ın yardımı ile inananların düşmana karşı savaşmaya karar verdiklerini; Konya ve Bursa’dan düşmanın atıldığını ve hakka güvenen mücahitlerin yakında Arap kardeşlerinin ziyaretine geleceklerini, düşmanı defedeceklerini ve artık dinde kardeş olarak yaşamak gerektiğini ifade etmiştir.
Suriye halkına yönelik propaganda faaliyetleri Milli Mücadele’nin ilerleyen yıllarında artarak devam etmiştir. Bu propaganda metinlerinin bir kısmı bizzat Mustafa Kemal imzasıyla yayımlanırken bir kısmı da diğer şahıslarca kaleme alınmış ve neşredilmiştir. Türk propagandası yapan neşriyat, ya ücretsiz veya gerçek ücretinin çok altında bir fiyatla halka dağıtılmıştır. Bu propaganda malzemeleri arasında en çok dikkat çekeni Anadolu’da bulunan Şeyh Ahmet es-Senusi ile Mustafa Kemal Paşa ve Selahaddin Eyyubi’yi Kuran-ı Kerim kuşatmış bir şekilde gösteren resim olmuştur. Yine Türk ve Arap halklarının kardeşliğini simgeleyen ve üzerlerinde “inananlar kardeştir, kardeşlerinizin arasını bulunuz” ayetlerinin yer aldığı bayraklar taşınmıştır.
Mustafa Kemal Paşa imzası ile Suriye halkına hitaben neşredilen bir beyannameden, o tarihlerde, O’nun ve silah arkadaşlarının prensiplerini ve gerçekleştirmeye çalıştıkları hedefleri şu şekilde tespit etmek mümkündür:
1- Yabancılarla savaşma taraftarı olmadıkları ve bu savaşın mecburiyetten kaynaklanmış olduğu;
2- Ülkede yabancı bir hükümetin varlığına rıza gösterilemeyeceği ve dolayısıyla da manda tarzındaki fikirlere karşı bulunulduğu;
3- İstikbalde tesis edilecek idarede, hiç bir surette ayırıma tabi tutulmadan herkesin dininde ve inancında serbest olacağı;
4- Düşman hakimiyetinde ve işgalinde yaşamaktansa ölümün tercih edildiği;
5- Wilson Prensipleri uygun görmese de Türkiye’ye ait olan toprakların elde edilmesi gerektiği;
6- Herkesin işi ile meşgul olmasının icap ettiği ve adaletin esas kabul edildiği;
7- Yukarıda belirtilen kararların tahakkuku için her yola baş vurulacağı ve ister Hıristiyan ve isterse Müslüman hiç kimsenin bunların tahakkukuna mani olamayacağı;
8- Sultan’a bağlılığın devam ettiği ve hilafetin kendi hakları olduğu;
9- Halkın doğudan batıya, Erzurum’dan İzmir’e kadar silaha sarılma amacının arz edilen prensiplerden kaynaklandığı;
10- Üç yüz bin Ermeniye yaşama hakkı tanıyanların on altı milyon Türk’e yaşama hakkı tanımadığı, yaşamak ve haklarını savunmak için uğraşacakları, bu uğurda ölümden kaçmayacakları.
Esasen bu maddelerden bir kısmı zaferden sonra kurulacak olan yeni idarenin hangi anlayış üzerine kurulacağının da esaslarını oluşturmuştur.
Mustafa Kemal Paşa Suriye halkına hitaben neşrettiği başka bir beyannamesinde ise yine işgal devletlerinin baskı, zulüm ve tefrikasından bahsetmiş; İslam düşmanlarına karşı askeri ve fikri dayanışmadan, aradaki yanlış anlaşılmaların terk edilmesinden ve artık gafletten uyarılmasından söz etmiş, gayelerinin İslam ülkelerinin hakimiyetini ele geçirmek değil, düşmandan kurtarmak olduğunu belirtmiştir.
Bu dönemde Suriye halkı ile manevi dayanışmanın yanında, idari kademedeki ve önder durumundaki kimselerle de askeri ve siyasi dayanışmanın yaşandığı görülmektedir. İşgal devletlerinin Türkiye ve Suriye topraklarının büyük bir kısmını kontrolleri altına almaları ve daimi bir genişleme faaliyeti içerisinde bulunmaları, özellikle Fransa’nın Suriye topraklarının tümünü işgale yönelik tutumu Türkiye ve Suriye yetkililerini adeta askeri dayanışma ve yardımlaşma içerisine girmeye zorlamıştır.
Suriyeli milliyetçiler Mustafa Kemal’i Irak ve Çukurova’daki İngiliz ve Fransız nüfuzunu ortadan kaldırmak gayesiyle kendileri ile işbirliğinde bulunmaya çağırmışlardır. Asker alandaki ittifak ve dayanışma gereği Mustafa Kemal tarafından Nablus halkına Alman yapımı silah ve cephane yardımında da bulunulmasıyla iki taraf arasındaki münasebet önemli bir merhale kat etmiştir. Yasin Paşa’nın Anadolu’ya gönderdiği bir heyet, Suriye’deki Fransız askerlerini sınır dışı edebilmek için Türk milliyetçilerinden yardım talebinde bulunmuştur. Bu sırada İngilizler, Fransız aleyhtarı akıma önderlik eden ve Türk dostu olduğuna inandıkları Yasin Paşa’nın Mustafa Kemal ile mektuplaştığını ve Suriye’de Türk yönetimini yeniden kurmaya çalıştığı zehabına kapılmışlardır. Maddi ve manevi alandaki bu dayanışma ve yardımlaşmanın neticesi olarak ileriki tarihlerde Türk milliyetçileri ile Suriye Arapları birbirine daha çok yaklaşmaya ve yanaşmaya başlamışlardır. Mustafa Kemal her fırsattan yararlanarak Halep, Şam ve diğer şehirlerde dağıttırdığı bildirgelerle Suriyelileri Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak suretiyle silahlarını ülkelerini parçalamak isteyen “hainlere” çevirmeye davet etmiştir. Yine Mustafa Kemal, Suriyelilere, Fransızlara arkadan saldırarak kıyamda bulunmalarını önermiş, Suriye’yi Fransız işgaline karşı yürütülen kıyamı desteklemiş ve bunlara, 11 Mart 1921 tarihinde Londra’da Türkiye-Fransa arasında imzalanmış olan anlaşmaya kadar, silah, cephane ve hatta kumanda mevkiinde bulunan bir kısım askerle yardım etmiştir. Ayrıca Mustafa Kemal tarafından yazılarak Ahmed Merved’e gönderilen bir mektupta, müttefiklerin vaatlerine işaret edildikten sonra, bunlara karşı ittifak içinde olunması teklif edilmiş, ordusunun başarılarından ve İzmir, Bağdat ve Musul’un işgalinden, Halep ve Şam halkları ile birleşerek Suriye’nin güneyine doğru ilerlemekten bahsedilmiştir. Mustafa Kemal, Suriye milliyetçileriyle olan yazışmalarında, Suriye, Irak ve Türkiye arasında, bu ülkeler özgürlüğe kavuştuktan sonra, bir konfederasyon kurulması yönünde milliyetçi örgütler tarafından ileri sürülen önerileri kabule hazır olduğunu bildirmiştir. Suriye basım ise Müslümanlara, bağımsız durumdaki tek İslam ülkesi olan Türkiye’nin etrafında toplanmaları doğrultusunda sürekli olarak uyanda bulunmuş, Feta’1-Arab, Ümran, Muktabas, ve Tunus’da yayımlanan El-Vezir ve Umma gibi gazeteler, Milli Mücadele propagandası yapmış, Müslümanları Mustafa Kemal Paşa ve Halife’nin etrafında birleşmeye davet etmişlerdir.
Milli Mücadele taraftarları, bir taraftan Suriye Araplarını Fransızlara karşı kışkırtırken diğer taraftan da yerel makamları, Türklere karşı savaşan Fransız askerlerine silah göndermemeleri yolunda iknaya çalışarak buradaki Fransızlara karşı duyulan genel rahatsızlıktan olabildiğince istifadeye gayret etmişler ve ayrıca Suriye ile bir federasyon kurmaya hazırlanmışlardır. Bu maksatla, anlaşma yapmak üzere, yazılı olarak bir takım yönergeler gönderilmiş ve daha sonra da bir Türk heyeti Mustafa Kemal’in emri üzerine Haleb’e hareket etmiştir. Fakat bu hususta kesin bir netice elde edilememiştir.
(…)
METİN HÜLAGÜ
Not: Milli Mücadele Dönemi Türkiye-İslam Ülkeleri Münasebetlerinin tamamını okuyabilmek için; http://atam.gov.tr/milli-mucadele-donemi-turkiye-islam-ulkeleri-munasebetleri/
Sayın Metin Hülagü hocamıza teşekkür eder, başarılı çalışmalarının devamını dileriz.
YILMAZ KARAHAN
Yorumlar
“152) İSLAM’IN KILICI MUSTAFA KEMAL’İN SURİYE BEYANNAMESİ” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
Yılmaz Bey;
Suriye’ye gönderilen iki subayın adı biliniyor mu?
Esenlikler.
Arif OKAY