145) TÜRK’ÜN ZEKA VE STRATEJİ OYUNU : 9 KUMALAK
Yayin Tarihi 14 Mart, 2008
Kategori TÜRK DÜNYASI
Dört Bin Yıllık Türk Zekâ ve Strateji Oyunu:
Dokuz Kumalak (Dokuz Taş)
————————————————————-
Türk milletinin dünyanın en eski ve önemli kültürlerinden birinin sahibi olduğu bilinen bir gerçektir. Bunu dil ve kültürel varlıklarımız ile tarihimizin derinliği açıkça ortaya koymaktadır. Yeni araştırmalar, Türklerin strateji ve zeka oyunlarında da söz sahibi olduğunu gün ışığına çıkarmaktadır. Bunun en somut örneği günümüzde pek az Türk ülkesinde yaşatılmakta olan “dokuz kumalak” veya “dokuz taş” oyunudur. Bu oyun milletimizin hem en eski ve hem de yüksek bir kültürün mirasçısı olduğunu açıkça göstermektedir.
Fakat ne yazık ki, pek çok değerimiz gibi, dört bin yıllık bir geçmişe sahip ve Kazak Türkleri arasında “togız kumalak” yani dokuz kumalak adıyla yaşatılan bir zekâ ve strateji oyunumuzun da varlığından pek çoğumuz habersiz bulunmaktayız.
Tarihi araştırmalarda bu oyunun Sakalar, Hunlar ve Göktürkler döneminde oynandığı belirtilmektedir. Günümüzde pek çok Türk halkında unutulan bu oyun konargöçer bozkır hayatını son yüzyıllara kadar devam ettiren Kazak Kırgız, Türkmen ve Altay gibi bazı Türk halkları arasında muhafaza edilmektedir. Oyuna adını veren “kumalak” Kazak Türkçesinde koyun veya keçinin zeytin gibi siyah ve yuvarlak dışkına verilen addır. Nitekim dokuz kumalak oyununu, genelde koyun ve keçi güden çobanlar oynamışlardır. Diğer taraftan Kazak Türkçesi’nde bezelye, bilye gibi “kumalağa” benzeyen fal veya oyun taşları da “kumalak” olarak adlandırılmaktadır. Buradan yola çıkarak “dokuz kumalak” oyununu “dokuz taş” oyunu olarak Türkiye Türkçesine aktarabiliriz. Fakat bunu Anadolu’da yaygın olan ve pek çoğumuzun çocukluğumuzda oynadığımız iç içe üç diktörtgen şekil üzerinde dokuz taşı üçlü bir sıraya getirmeye çalışarak oynadığımız “dokuz taş” oyununu ile karıştırmamalıyız. Çünkü bu iki oyun birbirine hiç benzememektedir.
Dokuz kumalak oyunu için bir oyun tahtası ve 162 taş gereklidir. Oyun tahtasında iki sıra halinde dizilmiş 9’dan 18 çukur (göz veya oyuk da diyebiliriz) ve oyuncuların yuttukları taşları koymaları için iki hazine bulunmaktadır. Oyunun başlangıcında her çukurda dokuz kumalak/taş bulunur. İşte, oyunun dokuz kumalak veya dokuz taş ismi buradan gelmektedir. Oyunun kuralları basittir. Kura çekildikten sonra, ilk oynayan kendi tarafındaki herhangi bir oyuktaki dokuz taşı alır ve birini aldığı oyuğa bıraktıktan sonra, saat yönünün ters istikametinde her bir oyuğa birer taş bırakarak ilerler ve elindeki taşları bitirir. Son taş rakibin oyuğundaki taşların sayısını çift yaparsa, o oyuktaki tüm taşları alarak, yani yutarak kendi hazinesine koyar. Oyun böyle devam eder ve kim en fazla taşı alırsa oyunu kazanır. Ancak oyunun birkaç kuralı daha vardır. Makalemizin sınırlarını aşacağı için şimdi burada anlatamayacağımız bu kurallara göre ince hesaplarla hareket eden, stratejik davranan oyunu kazanır. Bu oyunun Sivas’ta oynandığı ve adına “güç oyunu” dendiği tespit edilmiştir. Buradan da anlaşıldığı gibi, bu güçlerin denendiği bir strateji oyunudur.
Mantık ve oynayış biçimi bakımından dokuz kumalağa benzeyen oyunların Afrika, Ortadoğu ve hatta bazı Uzakdoğu halklarında da olduğunu görüyoruz. Bu oyunlar bölgelere göre bazı küçük farklılıklara arz etmekte ve “Abalala’e”, “Ayoayo”, “Bao”, “Bechi”, “Deka”, “Gabata”, “Gamacha”, “Giuthi”, “Njombwa”, “Nsumbi”, “Qelat”, “Çoban Oyunu”, “Wari”, “Owari” ve “Wouri” gibi isimler almaktadır. Tüm bu oyunlara genel olarak Arapça “hareket ettirmek” manasına gelen “mankala” oyunları denmektedir.
Mankala oyunlarına baktığımızda çoğunluğunun altışar göz veya oyuğu olan ve her bir oyukta 3 veya 4 taş ile oynanan oyunlar olduğunu görürüz. Yani bunlar en fazla 48 taş ile oynanan oyunlardır.
Mankala oyunları içinde en çok stratejik hamle yapma ihtimallerine sahip olanının, yani en gelişmişinin Türklere ait olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bu sadece taş sayısının birkaç misli fazla olmasından değil, aynı zamanda oyun kurallarının çeşitli ihtimal hesaplarına uygunluğu açısından da kaynaklanmaktadır. Diğer mankala türlerinde çukurlara taş bırakarak ilerlerken kendi hazinenize de bırakarak taş kazanırsınız. Ayrıca son taşınız kendi tarafınızdaki boş bir çukura gelirse, o çukurun tam karşısındaki rakibin çukurundaki tüm taşları yutarsınız. Oysa Türklerde, rakibin taşını almak için rakibin çukuruna gelen son taş, oradaki sayıyı çift yaptığı zaman kazanmaktasınız. Bu durum, hem oyuncunun ve hem de taş kaptırmamak isteyen rakibin ihtimal hesaplarını iyi yapmasını gerektirmektedir.
Kazakistan’da dokuz kumalak araştırmalarıyla tanınan Maksat Şotayev, dokuz kumalaktaki taş kazanmak için rakibin taşlarını çift yapma kuralını Türk inanç ve devlet sistemi ile mukayesesini yapmaktadır. Şotayev’e göre, dokuz kumalak oyunundaki yutulacak kumalaklar sayısının çift olması Türklerin geleneksel dünya görüşüne uygun düşmektedir. Eski Türkler göğü baba, yeri ana olarak kabul etmiştir veya Nuh Peygamberin gemisine canlı türlerinin çift çift alınması, hayatın devamına başlangıç olmuştur. Araştırmacı Karcavbay Sartkocaoğlu “iki esas” düşüncesi hakkında ilginç bir tespit yapmaktadır. İki esas düşüncesi eski Türklerin dünyayı anlama felsefesi olarak görülür. Eski Türklerin anlayışında dünya ata (baba) ve anadan ortaya çıkmıştır. Atanın gökteki yansıması güneş, ananın gökteki yansıması aydır. Ayrıca atanın yerdeki yansıması dağ ve ananın yerdeki yansıması ise sudur. Ayrıca Türkler “iki esas” fikrine göre, ülkelerini de yönetmişlerdir. Buna örnek olarak Türk devlet sistemindeki töleş ve tarduş (sol ve sağ), idarede yabgu ve şad sistemi v.b. gösterebiliriz. Şotayev, bu ikili esasa dokuz kumalaktaki “çift sayısı” meselesinin de eklenebileceğini söylemektedir.
Ayrıca oyunda hiçbir mankala türünde olmayan ve Kazakların “tuzdık” dedikleri, Türkiye Türkçesine “kale alma” diye çevirebileceğimiz bir kural vardır. Bu kural, oyunda kazanma ihtimallerini çoğaltma ve kompleksleştirmektedir. Böylece satranca benzer bir şekilde her türlü ihtimalleri hesap etmeyi gerektiren bir oyun türü ortaya çıkmaktadır. Dokuz kumalak oyunun kurallarını inceleyen bazı yabancı mankala uzmanları, bu kale kuralının dâhiyane bir buluş olduğunu ifade etmekte ve oyunun stratejik seviyesini yükselttiğine işaret etmektedirler.
Dokuz kumalak ile diğer mankala türlerindeki bir diğer önemli fark oyunun muhtevasında yatmaktadır. Dokuz kumalakta Türklerin asker millet olmalarının yansımasını görmek mümkün olmaktadır. Diğer mankala türlerinde taşlar genelde “tohum” adını almakta ve taşları hareket ettirme ise “tohum saçma” olarak ifade edilmektedir. Bu da oların ziraatçi bir toplum olduklarını göstermektedir.
Oysa Türk mankalası olan dokuz kumalakta taşlar “asker” olarak görülmektedir ve bu da oyunun bir çiftçilik oyunu değil savaş oyunu olduğunu ortaya koymaktadır. Dokuz kumalakta en çok askeri toplayan kazanmış olmaktadır. Ayrıca Kazak dokuz kumalak terminolojisi de bunun bir savaş oyunu olduğunu ispatlamaktadır. Mesela, Kazak Türkçesinde oyun tahtasındaki her bir çukur “otav” yani otağ ve yutulan taşların konduğu hazine ise “orda” yani karargâh olarak isimlendirilmektedir. Demek ki, çukurlar askeri bölüklerin bulunduğu otağlardır ve yutulan taşların konduğu hazineler de orduların toplandığı karargâhlar, yani merkezlerdir.
Tarihte dokuz kumalak oyununu genelde Türk çobanları oynamışlardır. Hayvan güderken baş başa veren iki çoban toprağı kazarak oyun tahtası yapmışlar ve oyunun taşlarını da kumalaklardan temin etmişlerdir. Böylece, savaşçı bir millet olan Türklerin çobanları dokuz kumalak oynayarak savaş stratejileri geliştirerek huzur ve barış zamanlarını geçirmişlerdir. Bu durum, barış zamanlarında Türklerin sadece avlanarak silah kullanma becerilerini değil, aynı zamanda dokuz kumalak oynayarak savaş stratejilerini de devamlı geliştirdiklerini göstermektedirler. Bu da onları düşman karşısında her zaman yenilmez yapmıştır.
Türk mankalasının bir diğer farkı, alınan taşların bir tanesinin kendi otağına, yani çukuruna bırakılmasıdır. Diğer mankala oyunlarında ise kendi çukuruna taş bırakma yoktur. Dokuz kumalakta kendi çukuruna bir taş bırakma kuralı, Türk sosyal hayatındaki baba ocağına sahip çıkma geleneğinin yansımasından başka bir şey değildir. Türklerde baba ocağı, yani baba evine özel bir önem verilip evin en küçük oğluna her zaman baba ocağı kalmakta, diğer evlatlar baba ocağından ayrılarak kendi evlerini kurmaktadırlar. Bunu daha da genişletirsek, dokuz kumalakta taşların bir tanesinin diğer çukurlara dağıtılmadan önce kendi çukuruna bırakılmasını vatanı sahipsiz bırakmama, ona sahip çıkma düşüncesinin bir tezahürü olduğunu ifade edebiliriz.
Netice olarak Türk mankala oyunu olan dokuz kumalağın, kendi türleri içindeki en gelişmiş oyun olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen, dünyadaki mankala araştırmalarında dokuz kumalağa yer verilmediğini hayretle görmekteyiz. Mankala oyunları üzerine yazılmış yüzlerce kitap ve hazırlanmış binlerce internet sitesinde dokuz kumalak adı neredeyse hiç geçmemektedir. Oysa bazı Avrupa ve Amerika’daki oyuncak sanayinde mankala türlerinin çocuk oyunu olarak hazırlanıp satışa sunulduğunu bile görülmektedir. Ayrıca diğer bazı mankala türlerinin bilgisayar oyunu olarak bazı internet sitelerinde rağbet de görmektedir.
Son yıllarda bazı Türk illerinde dokuz kumalak oyununu tanıtma ve yaygınlaştırma faaliyeti hız kazanmış bulunmaktadır. Özellikle Kazakistan’da Sovyet döneminde unutulmaya yüz tutan bu oyun, bağımsızlıktan sonra tekrar canlandırılmaya çalışılmaktadır. Bu oyun hakkında araştırmalar yapılmakta, kitaplar yayınlanmaktadır. Bunun yanı sıra turnuvalar ve yarışmalar düzenlenmektedir. Hatta birkaç sene önce Dokuz Kumalak Federasyonu kurularak bu tip yarışmalar bir düzene koyulmakta, uluslar arası turnuvalar düzenlenmekte ve tanıtım çalışmaları yapmaktadır. Dokuz kumalak oyunu Moğolistan’da okullara kadar girmiş bulunmakta ve yarışmalar yapılmaktadır. Çin, Karakalpakistan, Altay, Karaçay-Balkar ve Yakutiya’da gençler arasında rağbet görmektedir.
Sonuç olarak dokuz kumalak veya dokuz taş oyununu sadece bir strateji oyunu değil, aynı zamanda Türklerin dünya görüşünü yansıtan bir etnografik bir oyun olduğunu da söyleyebiliriz. Dünyada milletlerin kendi milli zeka oyunlarının olması, milli alfabelerinin olması gibi önemli bir kültürel özelliktir. Ayrıca dokuz kumalağın mankala adı verilen kendi türleri içinde en gelişmişinin olması, Türklerin yüksek bir kültüre sahip olduklarının bir diğer göstergesi olmaktadır. Kültür hayatımız için bu derece önemli olan bu oyunun, diğer mankala türleri gibi, Türkiye’de ve dünyada tanıtılması ve yaygınlaştırılması başta Kültür Bakanlığımız ve Spor Akademilerimiz olmak üzere tüm Türk zekâ oyunlarını araştırma ve geliştirme ile uğraşan kurumlarımızın olduğu kadar, aydınlarımıza da düşen bir milli görev olmalıdır
Dokuz Kumalak/Taş Oyununun Temel Kuralları
Dokuz kumalak/taş oyunu özel olarak hazırlanmış oyun tahtasında iki kişi arasında oynanır. Oyun tahtası 18 çukur veya göz(1), 162 taş(2) ve yutulan taşları koymak için iki hazineden(3) ibarettir. Yani, her iki oyuncu 9 çukur, 81 taş, bir hazine olmak üzere oyun tahtasını paylaşır. Oyun tahtasının genel yapısı aşağıda verilmiştir:
I. oyuncunun tarafı
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
II. oyuncunun tarafı
Oyunun Amacı ve Özellikleri
1. Dokuz taş oyunun amacı, zihin gücüyle türlü yöntemler kullanarak ve düşünme kabiliyetinden yararlanılarak 8 taş kazanmaktır.
2. Eğer her iki taraf 81 taş toplarsa, oyun berabere olur.
Oyuna Başlama ve Hamle Yapma Özellikleri
1. Hamle, oyuncular tarafından sırayla gerçekleştirilir. Oyuna kimin önce başlamasını belirlemek için kura çekilir veya oyuncular kendi aralarında anlaşırlar.
2. Hamle yapmak için herhangi bir çukurdaki taşları alarak, bir taşı yerinde bırakarak, soldan sağa doğru teker teker her çukura bir taş bırakarak bitiririz. Eğer son taşın konduğu çukurda tek sayılı taş varsa, bu taşla çift sayı olur (yani 4, 6, 8, 12), o zaman bu çukurdaki taşların hepsi kazanılır ve kendi hazinemize yerleştirilir. Eğer son taş karşı tarafın çift sayılı çukuruna denk gelip, tek sayı yaparsa ( yani 5, 7, 9 …) veya kendi tarafımızdaki çukurlardan birine denk gelirse, o zaman taş kazanılmaz.
Örneğin:
9 |
8 |
7 |
6 |
5 |
4 |
3 |
2 |
1 |
9 |
9 |
9 |
6 |
10 |
10 |
10 |
10 |
10 |
Oyuna başlayanın hazinesine 10 taş konur. |
||||||||
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
9 |
1 |
10 |
10 |
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
Yukarıda gösterilen oyun tahtasında, ilk oyuna başlayan 7 nolu çukurdaki 9 taşını birini yerinde bırakıp kalan 8 taşını dağıtırsa, son bilyesi karşı tarafın 6 nolu çukuruna düşer ve bu çukurda 10 adade uluşan çift sayılı taşları kazanır ve hazinesine koyar. Kazanılan bilyelerin kolayca yerleştirilebilmesi için oyuncuların hazineleri rakiplerinin tarafındadır.
3. Eğer çukurda tek taş varsa, kendi çukuruna taş bırakmadan, komşu çukura konur, böylece kendi çukuru boş kalır.
4. Taşlar yürütülürken hiçbir zaman çukur atlanmaz, sırayla her çukura bir taş bırakmak zorunludur. Ayrıca, bir çukurdaki taşların sadece bir kısmını alarak oyun oynanmaz. Tüm taşlar alınmalıdır.
Kale(4) Alma Kuralları
Dokuz taş oyununda “kale” alma kuralı vardır.
Kale almak için hamle yapıldığında son taş, karşı tarafın iki bilyesi bulunan çukuruna düşerek onu üç yapmalıdır. Böylece hem bu üç taş kazanılır ve oyuncunun hazinesine konur, hem bu çukur oyuncunun kalesi olmuş sayılır.
Örneğin:
9 |
8 |
7 |
6 |
5 |
4 |
3 |
2 |
1 |
– |
10 |
10 |
1 |
11 |
11 |
11 |
11 |
11 |
Birinci oyuncunun hazinesi-12 |
||||||||
İkinci oyuncunun hazinesi-0 |
||||||||
10 |
10 |
10 |
10 |
10 |
10 |
2 |
11 |
1 |
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
Yukarıdaki tabloda ikinci oyuncu 7 nolu çukurdaki 10 taşını dağıtarak, son taşını rakibinin 7 nolu çukurundaki 2 taşının üzerine düşürerek, çukurdaki taş sayısını 3 yapar ve kazanır. Aynı zamanda bu çukuru “kale” olarak ilân eder. Tablonun yeni hali şu şekildedir:
9 |
8 |
7 |
6 |
5 |
4 |
3 |
2 |
1 |
1 |
11 |
1 |
1 |
11 |
11 |
11 |
11 |
11 |
Birinci oyuncunun hazinesi-12 |
||||||||
İkinci oyuncunun hazinesi-3 |
||||||||
11 |
11 |
11 |
11 |
11 |
11 |
X |
11 |
1 |
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
9 |
1. Bu çukuru diğer çukurlardan ayırt etmek için ona özel bir taş konur (Yukarıdaki tabloda “X” işaretli yer kale oluyor). Kalenin özelliği içine düşen taşı sahibine kazandırmasıdır. İster kale sahibi olsun, isterse rakip oyuncu olsun taşları teker dağıtarak ilerlediğinde doğal olarak kale üzerinden geçerken bir taş bırakır. İşte bu taş otomatik olarak kale sahibinin kazandığı taş olur ve hazinesine konur.
2. “Kale” oyun esnasında sadece bir kere alınır.
3. “Kale” 9 nolu çukurdan alınmaz.
4. “Kale” aynı nolu çukurlardan alınmaz. Örneğin, bir oyuncu 5 nolu çukurdan kale almışsa, rakip oyuncu 5 nolu çukurdan kale alamaz.
Oyunun Bitimi
1. Oyunculardan birinin 82 taşı elde etmesiyle oyun biter. 82 taş toplayan kazanır.
2. Oyunculardan birinin çukurlarında oynayacak taşı kalmaması durumunda, rakip oyuncu herhangi bir taşıyla bir hamle yapar ve oyun biter. Rakip oyuncunun kendi çukurlarındaki tüm taşlar onun kazanmış taşları sayılır. Hazinelerde kimin en çok taşı varsa, o oyunu kazanır.
Dipnotlar:
(1) Kazak Türkçesinde bu çukurlara otav, yani otağ adı verilmektedir.
(2) Kazak Türkçesinde taş yerine “kumalak” kelimesi kullanılır.
(3) Kazak Türkçesinde “orda”, yani karagah, merkez denmektedir.
(4) Kazak Türkçesinde “tuzdık alma” denmektedir. Biz bunu kale alma olarak çevirdik. Başka terim de kullanılabilir. A. K
Doç. Dr. Abdulvahap KARA
Yorumlar
“145) TÜRK’ÜN ZEKA VE STRATEJİ OYUNU : 9 KUMALAK” yazisina 6 Yorum yapilmis
Yorum yap
9 kamalak olarak Osmanlı sarayında da bu oyunun oynandığını bilirim. (kumalak sanırım keçi ve koyunların misket şeklindeki kakasına deniyor.)
Bizde, Düzce’de çobanlık yaparken yeri eşer bu oyunu 9 taş olarak oynardık. 9 çukur kazardık yumruk sığacak kadar…
Birde bundan farklı 3 taş ve 9 taş oyunları vardır. karadeniz yöresinde fasulyelerle oynarlar.
Bu kapsamlı çalışmaları burada bir araya getirenlerden Allah razı olsun.
Dua ile…
İlim ve muhabbet işte böyle gayretle olur.
Evet bu oynu bende yaşım genç olmasına ragmen duydum büyüklerimden. Ama benim yaş aralıgımda bilen pek olmadıgından oynama şansım olmadı.
Biz daha cok 3 taş (cüz) veya 9 taş oynardık.
9 Kumalak a benzer bir oyun bantuni adında cep telefonlarında var. Bu oyunda bizden çalınmıs anlasılan. ilgili uzmanlar arastırırsa memnun olurum
Bu çok güzel bir oyun.
Fakay böyle hiç kimseye faydası yok.
Hemen bir Kumalak 9 Taş turnuvası düzenlenmeli
Her şehirde, İlkokul, Lise, Üniversite turnuvası yapılmalı. Çok değil 1. yılda 200-100 YTL ödül verilmeli.
Ayrıca oyun tüm gazetelerde hediye eki olarak sunulmalı.
Tüm çocuk yazarlarına ödüllü yarışma yapıp oyun hakkında, hikaye, masal, şiir yazılmalı, iyi kötü hepsi yayınlanmalıdır.
Bu fikir geliştirilmeli önce Türkiye’ ye sonra özel bir sunumla dünyaya tanıtılmalı.
Aksi takdirde bu araştırmaların hiç bir kıymeti yok. Araştırmayı yapanlar bu toplumsal faydayı daima ön planda tutmalı ve ön ayak olmalıdır.
Devir proje zamanı.
Yoksa benim gençlerim Dart oynar Bocce oynar. Tamam uluslararası arenade yarışacaksak onları da oynayalım. Fakat buralarda 9 taş ta oynanmalı.
Saygıdeğer Üstadım Yılmaz Bey
Bu oyun ile kardeşim sayesinde tanıştım.
Türkiye çapında Gençlik Merkezleri aracılığıyla yaygınlaştırılmaya ve tanıtılmaya çalışan bir oyun.
Bir diğer adı da MANGALA olarak bilinmekte.
Bu şekilde bir tanıtım ve organizasyon olduğunu biliyorum ancak son durumu hakkında bir bilgim yok.
http://www.mangala.com.tr/ adresinden tanıtım yapıyorlardı.
İnş. gençlik tarafından sahip çıkılarak kabul görür.
Özümüzden bir değer olan bu oyuna sahip çıkarak sevdirebileceğimize inanıyorum.
Saygı ile…
SAYENİZDE GERCEKTEN TÜRK OLACAGIZ!
-MÜTHİS BİR ZEKA MAASALLAH.DAİMA YENİYE DOGRU..AMA ESKİDEN ÖGRETİLERLE!
EH ZATEN ÖGRENMEK BOYUN BORCU OLDU ARTIK:)
*SİZ YORULUP,YAZACAKSINIZ**BİZ ÖGRENMEYECEGİZ..VALLAHİ GEBERTİSNZ BİZİ:)
Evet bu oyunu köyde (Kastamonu/Taşköprü) inek otlatırken bende oynadım arkadaşlar fakat bizde bu oyunun adı mene ‘dir .heralde mangala ismi söylene söylene mene oldu.benim yaşlarımda ve benden büyük olan herkes bilir bu oyunu.Bir milleti millet yapan tarihin derinliklerinden getirdikleridir.4000 bin yıl önceden taşköprüye