1439) Mikrodalgada Coronalı Kek Tarifi

Yayin Tarihi 17 Mart, 2020 
Kategori BASIN-YAYIN

İNSANLIĞIN KADERİ WUHAN 2019 SEMİNERİNDE Mİ BELİRLENDİ?

2015 yılında Kazakistan’da yaşayan Sayga antiloplarının neredeyse dörtte biri üç gün içinde öldü. 

Nesli tükenme tehdidi altında bulunan bozkır antiloplarına ev sahipliği yapan Kazakistan, Mayıs ayında yaşanan ve bir bilim-kurgu filmini anımsatan sahnelerin arkasında ne olduğunu halen çözebilmiş değil. İnternetteki kaynaklarda, üç gün içinde esrarengiz bir biçimde ölen antilop sayısı en az 60 bin olarak açıklandı fakat antilopların hangi sebepten öldükleri konusunda resmi ve bir açıklama yapılmadı ama bu katliamın bir sebebi vardı.

California yangınının bir amacı vardı.

 

Yunanistan yangının bir amacı vardı.

2019 yazında Amazon yağmur ormanlarının, kaz dağlarının ve dünyanın neredeyse 3 te 1 inin yakılmasının ”kulağa hoş gelmiyor ama” maalesef birtakım nedenleri vardı.

Hemen akabinde Avustralya’da 4 ay boyunca söndürülemeyen yangınlar belli bir amaç doğrultusunda planlanmış ve körüklenmişti…

Hepimizin bildiği gibi ağaçlar havadaki karbondioksiti emer ve oksijen üretirler, köklerinden dallarına kadar tıpkı nöral ağlar gibi birbirleriyle iletişim halindedirler ve insanın biyolojik formuna uyumlu geniş kapsamlı elektromanyetik sinyaller yayarlar, insan sağlığına yararlı bu emisyonlar nedeniyle ağaçlarla çevrili doğal bölgelerde yaşayan insanlar, beslenme alışkanlıklarına dikkat ettikleri taktirde  uzun yıllar sıhhatli bir şekilde yaşarlar…

Peki insanların uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşamaları sizce kimleri rahatsız edebilir?

Küresel ölçekteki ilaç şirketlerini mi?

Dünya sağlık örgütünü mü?

İnsanlığın yararı doğrultusunda adımlar atıyor gibi görünen vakıfları mı?

Dünyayı yönettiği söylenen 13 ailenin fertlerini mi?

Bir süre önce Roland Diggelman ın yapmış olduğu itirafı hepiniz hatırlıyor olmalısınız, ilaç firmalarının neredeyse hepsinin gözünde ne yazık ki bizler sağlığına asla kavuşmaması gereken birer müşteriden başka birşey değiliz ve bazılarına göre dünya nüfüsunun hızlı bir şekilde 500 milyonun altına indirilmesi gerekmekte, yanlış anlamayın bunu ben söylemiyorum GEORGE GUIDESTONES anıtında aynen böyle yazıyor, Dunya nüfusunu 500 milyonun altında tut! Şuanda yaklaşık 8 milyar insanın yaşadığını varsayarsak, amaçladıkları şeyin 7 milyardan fazla insanı ortadan kaldırmak olduğunu anlamak hem dehşet verici hemde akıllara durgunluk veren bir ihtimal…

Bunun için birtakım planlar kuruldu ve göz göre göre sistematik bir şekilde adımlar atılmakta.

Peki birbiriyle bağlantılı olan ama birtürlü ilişkilendiremediğimiz bu adımlar nelerdir?

Toplu ölümler suyu zehirleyerek mi olacak? 

Hava hareketleriyle mi? 

Yangınla mı? 

Haarp ile mi? 

Deprem? 

Tsunami? 

Hangisi? 

Uygulamaya koydukları plan maalesef kan donduracak cinsten ve çok etkili, amaçları bizleri frekans ile öldürmek, herkesin anlayacağı dilden yazmam gerekirse 5. jenerasyon frekans, nam-ı diğer ”5G ile” 

Nasıl mı?

Beşinci nesil mobil ağ ya da kısa adıyla 5G (5th Generation), yüksek frekans ve yüksek bant genişliği kullanıyor.  10 Gbit hızda ve çok düşük gecikmeye sahip internet sağlayabilen 5G, 6 ila 300 GHz frekanslarda çalışabiliyor.  

Bu da 5G’nin, 4G’den yaklaşık 1000 kat daha hızlı olması anlamına geliyor.  Ancak bu tarzda yüksek veri transferi yapılabilmesi için 5G baz istasyonlarının 4G’ye oranla daha sık döşenmesi ve ortalama her 150 metrede bir güçlendirici antenlerle desteklenmesi gerekiyor. 5G’nin yaydığı radyasyon miktarının incelenmesi için ortak bildiri yayınlayan Uluslararası EMF (Elektro Manyetik Alan) Bilim İnsanları Kurulu’nda görevli 240’ı aşkın araştırmacı 5G ile birlikte insan ve hayvan sağlığının tehlikeye gireceğini söylüyor. 

2015 yılında Kazakistan bozkırlarında aniden ölen 60 binin üzerindeki Sayga antilobunun sır ölümü ile yazıma başlamıştım, işte bu olay yeni icat edilen bir silahın deneme atışlarıydı ve teknolojiyi kullanarak ölüm saçmayı kendilerine ilke edinmiş bu insan müsvettelerinin işiydi.

Daha önceki yazılarımı okuyanlar Chemtrail ve Haarp konusunda vermiş olduğum ayrıntılı bilgileri hatırlayacaklardır, HAARP ın hala bir komplo teorisi olduğunu düşünenler ve başını yukarı kaldırıp bizleri hergün zehirleyen uçakları gördüğü halde Chemtrail ile Contrail i ayırt edebilme seviyesine dahi gelemeyenler, yazdıklarımdan muhtemelen hiçbirşey anlamayacak, her kelimemi saçmalık olarak yorumlayıp farketmenizi istediğim tehlikeye gülüp geçmekle yetinecektirler, onlarda işlerini yapmaya devam edecek, tabiiki ben de…

Bill Gates 2018 yılında bir konferansta yaptığı konuşmasında: “Tarihten bildiğimiz bir şey varsa, ölümcül yeni bir hastalık ortaya çıkacak ve dünyaya hızla yayılacak. 6 ay içinde bir salgın hastalık 30 milyon insanın ölümüne sebep olabilir.” diyor.. Konferansta gösterilen simülasyon videosunda ise virüsün nerden yayıldığına dikkat edin..

Virüs direkt olarak Çin’in “WUHAN” şehrinden yayılıyor..

Tesadüf veya komplo teorisi olamayacak kadar isabetli bir tahmin öyle değil mi?

18 Ekim 2019 da Bill Gates Vakfı, Johns Hopkins Bloomberg sağlık okulu ile Dünya Ekonomi Forumu ortaklaşa New York’ta bir toplantı yaptılar. Bu toplantıya katılan politikacılar ve büyük şirketlerin yöneticileri ile sağlık sektörünün sorumluları birlikte, Coronavirüs salgını üzerine bir simülasyon yaptılar.

Bu öylesine büyüleyici bir simülasyon çalışmasıydı ki Çin’de Wuhan’da ortaya çıkan koronavirüs salgınından tam 6 hafta öncesine denk geliyordu!

Böyle şeylere inananlar için bu çok büyük bir rastlantı olsa gerek.

https://www.facebook.com/dimitrov.tesla/posts/1257319111139137

Bill Gates Vakfı sadece bu toplantıyı düzenlemekle kalmadı aynı zamanda Koronavirüs salgını üzerine hemen 100 milyon dolar araştırma yapan ve patent için başvuruda bulunan şirkete para çıkaracağını da ekledi.

Wuhan’da ortaya çıkan koronavirüs için Bill Gates in yıllar öncesinden patentini alındığını sağır sultan bile duymuştur.

Ne kadarda büyük bir rastlantı öyle değil mi ?

New York’ta düzenlenen bu simülasyon toplantısına kimler katılmadı ki,

Büyük bankaların üst düzey yöneticileri, Birleşmiş Milletler’den temsilciler, Johnson and Johnson, büyük medya kuruluşları, Çin ve Amerikan yönetiminden temsilciler ve daha nice katılımcılar…

Soner Yalçın’ın ”Bize açı lazım” başlıklı yazısını mutlaka okumalısınız

Koronavirüs ! Ah Ne Tesadüf !

Koronavirüsü (eski adıyla 2019-nCoV, şimdi COVID-19) hiçbir kulvarda tartıştırmıyorlar…

Küresel medya ne dayatıyorsa, tek şüphe duymadan mutlak inanmanızı istyorlar! Oysa dünyada büyük tartışmalar yapılıyor. Mesela:

5G, yeni nesil kablosuz telefon teknolojisi Çin Mobil Araştırma Enstitüsü (CMRI) tarafından başarıyla tamamlandı. 2020 yılında dünyada faaliyete geçmesi bekleniyordu.

ABD merkezli küresel medya, geçen yıl ısrarla 5G’nin sağlığa kötü etkisi olduğunu ve öldürücü kanser-grip benzeri semptomlara neden olduğunu yazmaya başladı. Şunu da yazdılar: 5G sadece 4G’den sonraki yeni nesil mobil bağlantı değil; özellikle askeri teknoloji; bir biyolojik silahtı bu…

Ki bunlar yazılırken daha ortada koronavirüs yoktu!

Peki. 5G sunumu için seçilen test şehri hangisiydi; koranavirüsün ortaya çıktığı Wuhan!

Wuhan, 18-27 Ekim 2019 tarihleri arasında Military World Games’e ev sahipliği yaptı. Ve etkinlik için 5G’yi ilk kez kullandı.

Aynı gün… 18 Ekim 2019’da New York Johns Hopkins Center, Dünya Ekonomik Forumu ve (aşı imparatoru) Bill ve Melinda Gates Vakfı ile ortaklaşa salgın hastalıklar simülasyonu “Olay 201 – Küresel Bir Salgın Egzersizi”ne ev sahipliği yaptı. Bu simülasyon için hangi virüsü seçtiklerini tahmin edin? Evet, koronavirüs!

Bağlantıyı henüz kuramayanlar için devam ediyorum.

Rahmetli Aytunç Altindal ölmeden önce bize birçok ipucu vermişti, bu bilgilerin içinde öyle bir bilgi vardı ki parçaları birleştirdiğiniz zaman görduklerinize inanamiyordunuz…

https://m.youtube.com/watch?v=MrLSpIjQ37I&feature=share

Bilim insanları uzun süredir 5G tabanlı kablosuz cihazların oluşturduğu EMF’ye her yerde ve artan maruz kalmamızla ilgili “ciddi endişelerini” dile getirdiler. “Son zamanlarda sayısız bilimsel yayın EMF’nin canlı organizmaları çoğu uluslararası ve ulusal yönergelerin çok altındaki seviyelerde etkilediğini göstermiştir” gerçeğini ifade ediyorlar.

Etkileri arasında artmış kanser riski, hücresel stres, Mide bulantısı, Gribal semptomlar,

Şişme, Saç kaybı, İştah azalması, Düşük enerji, Genel halsizlik, Hasarlı kemik iliği,

Hasarlı organlar, Hafıza kaybı, Derin depresyon, Akıl karışıklığı, Henüz tespit edilememiş çeşitli Enfeksiyonlar, zararlı serbest radikallerde artış, genetik hasarlar, üreme sisteminin yapısal ve fonksiyonel değişiklikleri, öğrenme ve hafıza açıkları, nörolojik bozukluklar ve insanlarda genel refah üzerindeki olumsuz etkiler, İşlev yitirme ve Ölüm!!!

Bu etkilerin hasarları insan ırkının çok ötesine geçer, çünkü hem bitkiler hem de hayvanlar için zararlı etkilere dair artan kanıtlar vardır. Bilim adamlarının 2015 yılında cazibesi yazıldıktan sonra, ek araştırmalar kablosuz teknolojiden gelen RF-EMF alanlarından ciddi sağlık risklerini inandırıcı bir şekilde doğruladı, orman yangınları tam olarak bu noktada devreye giriyor, 5G nin etki alanının kitlesel olabilmesi için ne yazık ki sık ormanların ortadan mümkün olduğunca kaldırılması gerekiyordu!

Buraya kadar okuyan ve hala yazdıklarımın Komplo teorisi olduğunu düşünenler için devam ediyorum.

Türkiye’de 5G Altyapısı için Savunma Sanayii Başkanlığı, ASELSAN ve çok sayıda yerli firmanın katkılarıyla yerli baz istasyonu ULAK’ı geliştirdi. ULAK baz istasyonları Türkiye’de halihazırda 500’ü aşkın noktada aktif olarak kullanılıyor, bu rakam size fazlamı geldi? Öyleyse İtalyadaki 5G altyapısı ile karşılaştırmayı bir deneyin, tabi sonrada enfeksiyon vakalarının kabaca bir orantısını kurun, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

“Çinlilere geçen sonbaharda zorunlu aşılar yapılmıştır. Aşı, Wuhan’da (ve 60Ghz 5G kullanan diğer tüm ülkelerin yanı sıra) kısa bir süre önce açılmış olan 60Ghz mm 5G dalgalarıyla aktive edilen uzaktan kontrol edilebilir bir RNA dizilimi içeriyordu.” Bir kişi enfeksiyonu atlatmış ve iyileşmiş olmasına rağmen aradan geçen 5 gün sonunda dahi uzaktan kontrol edilebilen bu enzimler sayesinde tekrar bitkin düşebiliyor yada yaşam fonksiyonlarını sonlandıracak şekilde bağışıklık sistemi tamamen savunmasız hale getirilebiliyordu. Cruise gemisi özel olarak 60Ghz 5G ile donatılmıştı ve test alanı olarak kullanıldı, Hedef tahtası olarak once lokal alanları kullanan bu mahlukatların yeni amacı adım adım tüm insanlığa uzaktan suikast yapmaktır. 

Dünyanın % 80 i yirmi yıldan uzun süredir chemtrails ile spreylenmiş ve spreylenen bölgelerdeki populasyonun % 96 sının akciğerlerine ihtiyaç duydukları moleküller yerleştirilmiştir, ihtiyaçları olan tek şey daha geniş bir etki alanı için daha sık dizilmiş baz istasyonları ve dalga boyunu daha güçlü yayabilecekleri daha açık alanlardır! Vücutlarımızın savunma sistemlerini uzaktan çökertebilecek teknolojiye ne yazık ki artık sahipler, Bir kişinin organ fonksiyonları, kişiye ihtiyaç duymadıklarını düşündükleri keyfi durumlarda dahi uzaktan durdurulabilir. Wuhan, ID2020 QDDR için bir test çalışmasıydı, karşı karşıya olduğumuz durum uzun zamandır uyguladıkları “Zorunlu aşı” çalışmalarının bir adım ötesine geçmiştir ve bağışıklık sistemlerimizi toplu halde çökertebilmelerine yalnızca 1 adım kalmıştır, Bu uygulamanın B planı ve C planı olan  Zorunlu ”Çip” uygulaması ve küresel BEDAVA internet yalanını, kaos sonrası kuracakları kölelik düzenini sağlayabilmek için hep gündemde tutacak ve adım adım her istediklerini bizlere yaptırmaya çalışacaklardır, yakında çıkacak haberleri bu doğrultuda incelememiz ve tedbirli olmamız gerekmekte.

CIA yaklaşık 5 sene önce Laboratuvarda sentetik bir virüs üretti ve patentini aldı daha sonra bunu Çin Laboratuvarina sattı, Çinde ilk 5G projesi düğmeye basıldığından itibaren insan ve toplu kuş ölümlerinde ciddi artış görüldü, ancak 5G ne pahasına olursa olsun yürürlüğe girmeliydi ve 5G yi masum gösterebilmek için HOLİSTİC progmaının bir uzantısı olan COVID projesi ”oldukça zekice” ortaya atıldı, Gerçekleşen ölümler aslında Coronavirus yüzünden değil, 60ghz bantlık mikrodalga (5G) yüzünden gerçekleşmektedir, 5G Oksijen molekülündeki elektronlarının hareketlenmesine sebep veriyor ve Hemoglobinin Oksijen molekülüne tutunmasını engelliyor (yani boğulmaya sebep veriyor). Ayrıca elektroportasyon yaparak, hücreyi koruyan hücre zarlarının açılmasına sebep veriyor. Böylece normalde vücudun kendini koruyabildiği çok sıradan, ve vücutta mevsimsel olarak zaten mevcut olan, soğuk algınlığı virüslerinin hücreye zarar vermesi için hiçbir engel kalmıyor. Başka bir deyişle 5G vücudun koruyucu kalkanını tamamen ortadan kaldırıyor. 5G baz istasyonları 6ghz ve 300ghz bant genişlikleri arasında yayın yapma kabiliyetine sahipler. Ve 4Gden farklı olarak çok daha yoğun bir mikrodalga yayınlıyorlar, teknolojileri onların bir ışın yolluyormuş gibi belli noktalara yoğun enerji akışı yapmalarını sağlıyor, bu da şu demek oluyor, bir kalabalık arasında, belli bir telefon numarası taşıyan kişiye özel daha yoğun mikrodalga yayın yapabilirler. Bu teknolojiyi kişiye özel suikast amacıylada kullanabilirler, bir stadyum dolusu insanı 10 saniyede öldürmek için de!!! Bunun ilk denemesini, soğuk savaş esnasında, Rusyadaki bir Amerikan konsolosluğu üzerinde Ruslar yapmıştır. Amerikalılar bunu fark edip bilmelerine rağmen konsolos çalışanlarını uyarmadılar, çünkü sonucu onlar da merak ettiler. Daha sonra konsoloslukta çalışanların çoğu kanser türevi hastalıklar yüzünden kısa süre içerisinde vefat etti.

Bilim adamları (13 Eylül 2017) den itibaren 5G’nin potansiyel ciddi sağlık etkileri konusunda bizleri uyardılar.

5G, kablosuz radyasyona maruz kalmanın zorunlu olarak artmasına neden olur.

5G teknolojisi sadece kısa mesafelerde etkilidir. Katı malzemeden zayıf bir şekilde bulaşır. Birçok yeni anten gerekli olacak ve tam ölçekli uygulama, kentsel alanlardaki her 10 ila 12 ev için antenlerle sonuçlanacak ve böylece zorunlu maruziyeti büyük ölçüde artıracaktır.

“Kablosuz teknolojilerin giderek daha kapsamlı kullanımı” ile kimse maruz kalmaktan kaçınamaz.

Çünkü tahminlere göre artan 5G vericilerinin (konut, mağazalar ve hastanelerde bile) üstüne, 10 ila 20 milyar bağlantı (buzdolaplarına, çamaşır makinelerine, gözetim kameralarına, kendi kendine giden arabalara ve otobüslere vb.) hepsi internetin bir parçası olacak. Bütün bunlarla birlikte, tüm AB vatandaşlarına uzun vadeli RF-EMF maruziyetinde önemli bir artışa neden olabilir.

RF-EMF maruziyetinin zararlı etkileri zaten kanıtlanmıştır.

41 ülkeden 230’dan fazla bilim adamı, ek 5G yayılmasından önce elektrikli ve kablosuz cihazların oluşturduğu EMF’ye her yerde ve artan maruziyetle ilgili “ciddi endişelerini” ifade etmekteler ancak sebebi bilnmeyen bir şekilde ana akım medyada bu endişeler kasıtlı olarak gündeme getirilmiyor.

Bilim adamlarının 2015 yılında yaptıkları birçok çalışma ve araştırma, kablosuz teknolojiden gelen RF-EMF alanlarından ciddi sağlık risklerini inandırıcı bir şekilde doğruladı. Dünyanın en büyük çalışması (25 milyon ABD Doları) Ulusal Toksikoloji Programı (NTP), EMN’ye maruz kalan hayvanlarda ICNIRP (Uluslararası İyonize Olmayan Radyasyondan Korunma Komisyonu) yönergelerinin ardından gelen beyin ve kalp kanseri insidansında istatistiksel olarak anlamlı bir artış olduğunu göstermektedir. ülkeler. Bu sonuçlar RF radyasyonu ve beyin tümörü riski üzerine insan epidemiyolojik çalışmalarının sonuçlarını desteklemektedir. Çok sayıda hakemli bilimsel rapor EMF’lerin insan sağlığına zarar verdiğini göstermektedir.

Bu sonuçlar RF radyasyonu ve beyin tümörü riski üzerine insan epidemiyolojik çalışmalarının sonuçlarını desteklemektedir. Çok sayıda hakemli bilimsel rapor EMF’lerin insan sağlığına zarar verdiğini göstermektedir.

Vikipedia ya Termit Reaksiyonu yazıp incelemenizi tavsiye ederim.
https://www.facebook.com/dimitrov.tesla/posts/1195366737334375

Dünya Sağlık Örgütü’nün kanser ajansı olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, 2011 yılında 30 KHz – 300 GHz frekanslı EMF’lerin insanlar için muhtemelen kanserojen olduğu sonucuna varmıştır (Grup 2B). Bununla birlikte, yukarıda belirtilen NTP çalışması gibi yeni çalışmalar ve cep telefonu kullanımı ve beyin kanseri riskleri hakkındaki en son çalışmaları içeren çeşitli epidemiyolojik araştırmalar, RF-EMF radyasyonunun insanlar için kanserojen olduğunu doğrulamaktadır.

2011 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) kanser ajansı olan Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), 30 KHz – 300 GHz frekanslı EMF’lerin insanlar için muhtemelen kanserojen olduğu sonucuna varmıştır (Grup 2B). Bununla birlikte, yukarıda belirtilen NTP çalışması gibi yeni çalışmalar ve cep telefonu kullanımı ve beyin kanseri riskleri hakkındaki en son çalışmaları içeren çeşitli epidemiyolojik araştırmalar, RF-EMF radyasyonunun insanlar için kanserojen olduğunu doğrulamaktadır.

EUROPA EM-EMF Kılavuzu 2016 “belirli EMF’lere uzun süreli maruz kalmanın belirli kanserler, Alzheimer hastalığı ve erkek kısırlığı gibi hastalıklar için bir risk faktörü olduğuna dair güçlü kanıtlar vardır… Yaygın EHS (elektromanyetik aşırı duyarlılık) semptomlarının baş ağrılarını içerdiğini, konsantrasyon zorlukları, uyku sorunları, depresyon, enerji eksikliği, yorgunluk ve GRİP BENZERİ SEMPTOMLAR!!!. ”

Avrupa nüfusunun giderek artan bir kısmı, bilimsel literatürde uzun yıllardır EMF’ye maruz kalma ve kablosuz radyasyon ile bağlantılı olan hastalık belirtilerinden etkilenmektedir.

EHS ve çoklu kimyasal duyarlılık üzerine Uluslararası Bilimsel Bildirge (MCS), Brüksel 2015, “Mevcut bilimsel bilgimiz ışığında, ulusal ve uluslararası tüm kurum ve kuruluşları, EHS ve MCS’yi hareket eden gerçek tıbbi koşullar olarak tanımak için vurguluyoruz. sentinel hastalıkları, elektromanyetik alan tabanlı kablosuz teknolojilerin ve pazarlanan kimyasal maddelerin sınırsız kullanımını uygulayan tüm ülkelerde dünya çapında gelecek yıllarda önemli bir halk sağlığı endişesi yaratabilir.

Tepki vermemek topluma ağır bir maliyettir ve KESİNLİKLE artık bir seçenek değildir!!!

Biz hala faydalımı yoksa vitaminlimi diye tartışaduralım Avrupada işi uyanan ciddi bir kesim var ve 5G direklerini sabote etmeye başladılar bile:

https://www.youtube.com/watch?feature=youtu.be&v=DT4gYEDiWlw&fbclid=IwAR0DCPR9OyDBb50XxZsPGa3jsQLn8Y3MDqwXL6avKxzBc5gEFCE7OCj4BJ8&app=desktop

Önlemler:

İhtiyati İlke (UNESCO) AB 2005 tarafından kabul edildi: “İnsan faaliyetleri bilimsel olarak akla yatkın ancak belirsiz olan ahlaki olarak kabul edilemez bir zarara yol açtığında, bu zararı önlemek için önlemler alınacaktır.”

Karar 1815 (Avrupa Konseyi, 2011): ”Elektromanyetik alanlara, özellikle cep telefonlarından gelen radyo frekanslarına ve özellikle de baş tümörlerinden en fazla risk altında olan çocuklara ve gençlere maruz kalmayı azaltmak için tüm makul önlemleri alın. Meclis, ALARA (makul olarak ulaşılabilir kadar düşük) prensibinin uygulanmasını ve elektromanyetik emisyonların veya radyasyonun hem termal etkilerini hem de atermik [termal olmayan] veya biyolojik etkilerini kapsayan ”ve“ risk değerlendirme standartlarını ve kalitesini iyileştirmeyi ”şiddetle tavsiye eder.”.

Nürnberg kodu (1949), 5G’nin yeni, daha yüksek RF-EMF maruziyeti ile piyasaya sürülmesi de dahil olmak üzere insanlar üzerindeki tüm deneyler için geçerlidir. Tüm bu deneyler: ”deneyi haklı çıkaran önceki bilgilere (örneğin, hayvan deneylerinden türetilen bir beklenti) dayanmalıdır. Ölüm veya sakatlık yaralanmasının meydana geleceğine inanmak için neden olan hiçbir deney yapılmamalıdır; belki de deneysel hekimlerin de denek olarak görev yaptıkları deneylerde.” (Nürnberg kodu p.3-5). Daha önce yayınlanan bilimsel çalışmalar, gerçek sağlık tehlikelerinde “inanmak için öncelikli bir neden” olduğunu göstermektedir.

Avrupa Çevre Ajansı (AÇA), radyasyonun DSÖ / ICNIRP standartlarının altında olmasına rağmen “günlük cihazlardan yayılan radyasyon riski” konusunda uyarıyor. AÇA ayrıca şu sonuca varıyor: ”Geçmişte ihtiyati ilkenin kullanılmamasının birçok örneği var, sağlık ve çevrelerde ciddi ve çoğu zaman geri dönüşü olmayan bir hasara yol açmıştır. Hem uzun vadeli maruz kalmalardan kaynaklanan ‘ikna edici’ kanıtlar ve bu zararın nasıl oluştuğuna dair biyolojik anlama mekanizması bulunmadan önce zararlı maruziyetler yaygınlaşabilir. ”

“Güvenlik Kuralları” Sağlığı korumalıdır, endüstriyi değil.

Mevcut ICNIRP ”güvenlik yönergeleri” geçersizdir. Radyasyon ICNIRP “güvenlik yönergelerinin” altında olmasına rağmen, yukarıda belirtilen tüm zarar kanıtları ortaya çıkar. Bu nedenle yeni güvenlik standartları gereklidir. Yanıltıcı yönergelerin nedeni, “ICNIRP üyelerinin telekomünikasyon veya elektrik şirketleri ile ilişkileri nedeniyle çıkar çatışması, iyonlaştırıcı olmayan radyasyon için Kamu Maruz Kalma Standartlarının düzenlenmesini yönetmesi gereken tarafsızlığı zayıflatır. Kanser risklerini değerlendirmek için tıpta, özellikle onkolojide yetkin bilim adamlarını bu konuya, toplumun geleceği için dahil etmek gerekir. ”

EMF ile ilgili mevcut ICNIRP / WHO yönergeleri, ”RF-EMF maruziyetinin insan sağlığı ve güvenliği ile ilgili etkisi maruz kalan dokunun ısıtılmasıdır.” Ancak, bilim adamları, ICNIRP yönergelerinin çok altındaki radyasyon seviyelerinde ısıtılmadan (“termal olmayan etki”) birçok farklı hastalık ve zararın ortaya çıktığını kanıtladılar.

Almanya’da Aachen Üniversitesi Elektromanyetik Çevre Uyumluluğu Araştırma Merkezi, güçlü radyo frekans alanları ile kanser teşhisi konan fareler arasında açık bir bağlantı olduğunu gösteren bir rapor hazırladı. Buna göre, iki sene boyunca günde 9 saat elektromanyetik alana maruz bırakılan farelerin beyin, kalp ve sinir sistemlerinde değişimler yaşandığı ve hücre ölümlerinin arttığı görüldü. İngiltere’de Kanser Araştırma Merkezi (CRUK) 90’lı yıllardan 2016’ya cep telefonu kullanımının %500 oranında arttığını, buna bağlı olarak beyin tümörü vakalarının da eskiye nazaran %34 oranında artış gösterdiğini açıkladı. Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi ise cep telefonlarını 2011’de “kansere yol açabilecek etken” olarak tanımlamıştı. 

Washington Eyalet Üniversitesi, Biyokimya ve Temel Tıbbi Bilimler Bölümü Fahri Profesörü Dr. Martin L. Pall: “Bir tane bile onaylanmış biyolojik güvenlik testi olmadan, milyonlarca 5G antenini global ölçekte yerleştirmek DÜNYA TARİHİNDEKİ EN APTALCA FİKİR olacaktır.”

Prof. Dr. Selim Şeker : “İnsan vücudu, 5G ile daha önce hiç tanımadığı, hiç karşılaşmadığı türden bir radyasyona maruz kalacak. Elektromanyetik radyasyonun canlılar üzerinde en belirgin etkilerinin 2004 yılında yayımlanan Refleks çalışması ile ortaya çıktığını ifade eden Şeker, bu çalışmanın sonucunda elektromanyetik radyasyonun çocuklarda ve yetişkinlerde birbirinden farklı etkilerin görüldüğüne dikkat çekti! ”60 yaş üzerindekilerde görülen ölümlerin sebebi” 

Elektromanyetik radyasyonun kısa dönem etkileri uykusuzluk, halsizlik olarak görülürken uzun dönem etkilerinin insanın biyolojik yapısını, hormonal aktivitelerini ve insan genetiğini değiştirdiğini insanın DNA’sını etkileyerek zararlarının sonraki nesillerde dahi ortaya çıkabileceğini ifade etti. Elektromanyetik radyasyon ve insan ruhunun birer enerji olduğunu ifade eden Prof. Dr. Selim Şeker, insanın bir günde harcadığı gücün 40 watt civarında olduğunu belirtti. Prof. Dr. Şeker, iki enerjinin birbiri ile etkileşimi sonucu elektromanyetik radyasyonun beyne etki ederek beynin savunma mekanizmasına zarar verdiğini ve beynin kısımlarını girip beyinde Alzheimer, Parkinson gibi hastalıklara neden olduğunu, standardın bin kat altındaki radyasyonların ise nöronların ölmesine sebep olduğunu ve bunun da insan yaşamını tehlikeye soktuğunu söyledi. Hollanda, İrlanda, Almanya, Belçika, İngiltere ve İtalya’da bir çok şehir komitesi 5G’ye geçişi durdurdu. Brüksel Çevre Bakanlığı 5G’ye geçişi, mevcut altyapıdan çok daha fazla radyasyon yayacagı nedeni ile durdurdu. İsviçre’de 5G altyapısı hazır olmasına rağmen, milletvekilleri sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle bu teknolojinin uygulanma kararını referanduma götürmeyi teklif etti.

AB’ye ısrar ediyoruz:

1) Bağımsız bilim adamları 5G ve RF-EMF’nin (2G, 3G, 4G ve WiFi ile birlikte 5G) neden olduğu toplam radyasyon seviyelerinin vatandaşlar için zararlı olmayacağını garanti edene kadar 5G RF EMF genişlemesini durdurmak için tüm makul önlemleri almak özellikle bebekler, çocuklar ve hamile kadınlar ve çevre için.

2) Tüm AB ülkelerinin, özellikle de radyasyon güvenliği ajanslarının, 1815 sayılı Kararı takip etmelerini ve öğretmenler ve doktorlar da dahil olmak üzere vatandaşları RF-EMF radyasyonundan kaynaklanan sağlık riskleri, özellikle içinde ve yakınında kablosuz iletişimin nasıl ve neden önleneceği konusunda bilgilendirmek Örneğin, günlük bakım merkezleri, okullar, evler, işyerleri, hastaneler ve yaşlı bakım evleri.

3) Sağlık risklerini yeniden değerlendirmek üzere, çıkar çatışması olmayan1 bağımsız, gerçekten tarafsız EMF ve sağlık bilimcilerinin AB görev gücünü derhal, endüstri etkisi olmadan atamak ve:

  1. a) AB içindeki tüm kablosuz iletişim için yeni, güvenli “maksimum toplam maruz kalma standartları” hakkında karar vermek.
  2. b) AB vatandaşlarını etkileyen toplam ve kümülatif maruziyeti incelemek.
  3. c) AB’de vatandaşları, özellikle bebekleri, çocukları ve hamile kadınları korumak için her türlü EMF ile ilgili olarak yeni AB “maksimum toplam maruz kalma standartlarını” aşmanın nasıl önleneceğine dair reçete / uygulama kurallarını oluşturmak.

4) Lobi kuruluşları aracılığıyla kablosuz / telekom endüstrisinin AB yetkililerini Avrupa’daki 5G de dahil olmak üzere RF radyasyonunun daha fazla yayılması konusunda karar vermeye ikna etmesini önlemek.

5) Kablosuz yerine kablolu dijital telekomünikasyonun desteklenmesi ve uygulanması.

AB’de yaşayanları RF-EMF’ye ve özellikle 5G radyasyonuna karşı korumak için hangi önlemleri alacağınızla ilgili olarak ilk bahsedilen iki imza sahibine en geç 31 Ekim 2017 tarihine kadar bir yanıt bekliyoruz. Bu itiraz ve yanıtınız herkese açık olacak.

Saygıyla sunulur,

Rainer Nyberg, EdD, Profesör Emeritus (Åbo Akademi), Vasa, Finlandiya ([email protected])

Lennart Hardell, MD, PhD, Profesör (doç) Onkoloji Bölümü, Tıp ve Sağlık Fakültesi, Üniversite Hastanesi, Örebro, İsveç ([email protected])

İmzalayanları 2017 yılı sonuna kadar aşağıdaki listeye ekleyeceğiz. İmzalayanlar ve itirazın güncellenmiş listesi daha sonra bulunabilir.

NOT:

AB topluluğu parlementosu, Bilim adamlarının yaptığı bu önemli çağrıya hiçbir zaman yanıt vermediler ve görmezden geldiler, Bağlantısını verdiğim aşağıdaki orjinal dökümanda Tehlikenin farkına varabilmemiz için Her ülkeden imza veren bilim adamlarının isim listesini görebilirsiniz.

https://ehtrust.org/wp-content/uploads/Scientist-5G-appeal-2017.pdf?fbclid=IwAR3Uku0S_QqF7CM8p1K7ClHphsAP8Tt7WwZaNwA7SryB_f8x1Kd94Xy_Uj4

Resmen zekamızla alay ediyorlar, ispanyol gribinin mikrobu yaz sıcaklığında etkisini yitirecek demişlerdi fakat ölümler en çok yaz mevsiminde oldu, bu illetin sıcaklıkla falan ilgisi yok, ne kadar baz istasyonu varsa ”Yapıtaşlarımız” o kadar çok mutasyona uğrayacak, bağışıklık sistemlerimiz çökecek ve hastalıklar hızla tetiklenip ölümler artacak! Size gösterdikleri herşeye inanmayın, her söylenene inanmak onlar için aptallığın ibaresidir ve zayıf gördükleri herkesi yok etmeyi kendilerine misyon edindiler.

Ekleme 17 Mart 2020

https://www.siyasetcafe.com/korkutan-gelisme-32-dereceyi-goren-maldivlerde-salgin-buyuyor-65622h.htm?fbclid=IwAR0HJkYcYm4x65YKSEJW7ScOrftZmDuxv_KcpDB_I6yzwHj-EI4HuDX-_Hc

Bu yaratıklar tüm dünyayı bir mikrodalga fırına çevirip bizleri kızartmak istiyor, düğmeye basmalarını engellemenin tek yolu ise gözlerimizi açmamız ve tehlikenin farkına varıp harekete geçmemizdir.

Bilgileri toplamamda emeği geçen

Soner Yalçın

Ender Eraydın

Nesrin Durgut

Sian Jones Myers

Ve adını sayamadığım diğerlerine çok Teşekkür ederim

Dimitrov TESLA

https://dimitrovtesla.blogspot.com/2020/03/mikrodalgada-coronali-kek-tarifi.html

Paylaş:

Yorumlar

“1439) Mikrodalgada Coronalı Kek Tarifi” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. Ismsiz Alp yorum tarihi 6 Nisan, 2020 10:45

    MESUT YAR’IN DERDI NE?

    2020’nin başından beri tüm dünyayı kasıp kavuran koronavirüs belası evvelden de bozuk olan bazı çevrelerin mizacını çok kötü bozdu. Habercilik yapan her türlü televizyon kanalların ve sosyal medyanın reytingi yıldızı parladı. Iyi. Buna hiç kimsenin itirazı yok. Olamaz da. Insanlar can derdine düşmüş: sürekli televizyon kanalları veya sosyal medyayı takip ederek dünyadan haberli olmaya çalışıyor. Bundan faydalanmak isteyen bazı çevreler ise yalan haberler yayarak milletin midesini bulandırmaya kalkıyorlar. Ben birkaç yıl öncesine kadar “Kurlar vadisi” ve “Kurtlar Vadisi Pusu” dizisinin bir bölümünü de kaçirmayan seyircisi olarak, dizideki bazı sahneleri ezbere biliyordum. Şunu gururla belirtmek isterim ki, bendeki az veya çok türkçülük şuuru var ise o fenomen diziye ve dizinin kahramanları Aslan Akbey, Doğu bey, Polat Alemdar, Aksaçlılar Heyeti gibi unutulmaz kahramanlara borçluyum. Hatta dizinin bölümlerinde okunan kitapları’da (mesela Mustafa Çevik’in “Hükümdar”, Ahmet Turgut’un “Türk Peygamber Bozkırın Sırrı” romanlarını, Ömer Lütfi Mete ve Mahir Kaynak hocanın “Erdogan Operasyonu” repörtaj kitabını, Alı Buhara Mete’nin rahmetli babasının sözlerinden derleyen “Aşıklar Ölmez” kitabını vs.) Türkiye’ye giden arkadaşlarıma sipariş ederek getirtmiştim. Ben “Vadi”nin bir fanatik seyircisi olarak hayatda olanlarla dizideki olayların yüzde yüz olmasa da tekrarlandığına inaniyordum. Inanmak istemiyordum. Ama inaniyordum. Dizide ön plana çıkarılan şeylerin biri de, televizyon haberlerine itibar etmezlik!
    Televizyon haberlerine, özellikle de özel kanallarda verilen haberler itibar etmek zor. Biz bir Türkmenistanlı olarak bunu rahmetli Cumhurbaşkanımız Saparmurad Niyazov vefat ettiğinde gördük. Rus televizyon kanalları başda olmak üzere, dünyanın birçok haber yapan televizyon kanalları Milli Liderimize her türlü hakaretleri yaptılar. Hepsi de rus televizyonların dediklerini tekrarladılar. Maalesef o çirkin iddiaları bazı özel türk televizyon kanalları da tekrarladı. Hakaret edenler o kadar ileri gittiler ki, şimdiki meşru Cumhurbaşkanımıza rahmetli Cumhurbaşkanımızın gayrı resmi oğlu diyecek kadar ileri gittiler. Maalesef…
    Ben bir siyasetçi değilim… Siyaset sever birisi de değilim… Ama ne yazık Türkmenistan ve Türkmenler hakkında hiç bir bilgisi olmadan, ömründe bir kez olsun bile Türkmenistana gelmeyen, Türkmenistan’ı bilmeyen çevrelerin bu çirkin iddiada bulunmaları bir türkçü olarak kardeş dediğimiz bir ülkenin (özel kanal olsa bile) Tw kanalından duymak çok üzdü, çok şaşırttı…
    O günlerden beri tam 14 sene geçdi… Gelelim bu güne! 2. Nisan gününün akşamı Star TV kanalında saat 20:00’da Nazlı Çelikin spikerlik ettiği Ana Haber bülteninde Türkmenistan hakkında asilsiz bir haberin verilmeği Türkmenistanlıları çok şaşırttı. Neymiş: Türkmenistanda tek bir Koronavirüs vakası olmadığı için Koronavirüs kelimesini ağza almak yasaklanmış ve Koronavirüs kelimesini kim dile getirirse polis tutukluyormuş!
    Böyle yalan olurmu! Bu da yetmezmiş gibi dün 3. Nisan günü Star TV’da 8:00’dakı “Mesut Yar ile Bugün” kahvaltî haberlerinde bu yalan haber tekrarlaniyor… Programın spikeri Mesut Yar tekrarlamakla da yetinmiyor: “Görmezden gelerek koronavirüsden korunacağınızımı saniyorsunuz?..” diyerek resmen milliyetçi kardeşlerimiz tarafından kardeş denilen millletle alay ediyor…
    Evet! Şu anda Türkmenistanda tek bir koronavirüs vakası yok. Ama bu yarın olamayacığının kanıtı değilki. Ben rus televizyon kanallarını da türk televizyon kanallarını takip ediyorum. Ruslar Türkmenistanda bir kötü şey olursa anında dünyaya yayıyorlar. Hem de sevinerek… Onlar bile Türkmenistanda ve Tacikistanda şuana kadar koronavirüs vakası ortaya vuku bulmadı diye tekrarlayıp durdukları vakitte bu Star TV ne için koronavirüsün Türkmenistana gelmesi için sabırsızlaniyorlar? Anlamiyoruz ki? Günün gününe önlemler aliniyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın televizyonda ulusa seslenerek kendimizi, çoçuklarımızı sadece koronavirüsden değil, tüm salğın hastalıklardan korunmaları tedbir elden birakmayın diyerek tavsiye ettiğine iki gün bile geçmedi. Okullar ve Çoçuk evleri 6. Nisan gününe kadar tatilde. Durum böyle gidirse tatil süresi yine de uzayacak. Başkente giriş noktalarında tüm yolculara test yapiliyor. Sokaga çıkma yasağı olmasa bile insanlar çoğunlukla sokaga çikmakdan kaçınıyorlar. Dikkat edin: bu çok şükür bir tek koronavirüs olmasa bile böyle! Ülkemizin illerinde de sıkî tedbirler alınıyor. Türkmenistan kurak ve sıcak ülke. Mayıs ayına kadar korunabilirsek, Allah’ın izniyle bu salgını kazasız belasız atlatırız diye umuyoruz. Kardeş ülkenin bir aydını, bir evladı olarak buna sevinmeğin eksine alay etmek de ne demek?
    Dün izlemiştim Türkiyenin Sağlîk Bakanı Sayın Fahrettin Kocanı. Sayin Koca Türkiyede ilk koronavirüs tespit edilen kişi şuan hayatta ve onun yüzünden çevresindeki 3 adamın öldüğünü ve 12 adamın koronavirüsle hastalandığını söylüyor. Durum böyle ortadayken eger bizde bir koronavirüs tespit edilen biri varsa, bunun diğer insanlarımıza siçramama lüksü varmı? Hem de dünyaya ne kadar kapalı olursan ol, internetin ve alternatif haberciliğin vs her şeyin aktif devrinde bunu dış dünyadan gizlemek mümkünmü? Mesut Yarın unuttuğu yine bir şey var: Eger Türkmenistanda koronavirüs kelimesini yasaklayan bir şeyleri yapacaksan, öncelikle yabancı televizyon kanalları kapatmak lazım. Çünkü insanlar şehirlerimizde devlete her ay 10 manat ödeyerek kabel ve IP sisteminden dünya gündemini, koronavirüs gündemini takip ediyorlar. Buna türk kanalları da dahil olmak üzere. Köyleriniz ise çanak antenlerle bunun gerisinde değil. Artık Wi Fi’ya bağlanarak internete her evden giriyorlar. Allah aşkına, Mesut Yar ne dediğinin farkındamı? Ben koronavirüs salğını Türkiyede tespit edilmezden önce ATV kanalınde gece yarısı yayın yapan Melih Altınok’un “Son Durak” programını bir iki kez izlemiştim. Sayın Melih Altınok bazı sosyal medyada bazı kişilerin koronavirüsün Türkiye’ye gelmesi için sabirsizlandığını ve sosyal hesaplarından milleti endişeye düşürmeye çalıştıklarını söyleyip onları eleştirmişti. Ne için doğru haber yapan gazeteciler ve yenidenergenekon.com gibi dogru bilğileri veren sağlam siteler Mesut Yar gibi kardeşlik ilkesine biçak vuranlara karşı tek bir söz etmiyorlar. Bumu bizim kardeşliğimiz? Bumu bizim iki devlette yaşayan tek milletliğimiz?
    Kardeş bir ülke olarak Star TV kanalının yöneticilerinden ve spikerlerinden, özellikle de Mesut Yar’dan böyle bir yalan habere alet oldukları için özür dilemelerini talep ediyoruz. Umarız ki dilerler. Aksı halde tüm türkçü kardeşlerimiz gibi bunu Yüce Kardeşlik ve Birlik Beraberlik ülkümüze kasten yapılmış ihanet olarak gördüğümüzü belirtmek isteriz.

    Ismsiz ALP.

  2. Türküm Ben, Türk! yorum tarihi 11 Nisan, 2020 16:58

    Sadece Mesut Yar değil diğerleri de öyle..

  3. Türküm Ben, Türk! yorum tarihi 11 Nisan, 2020 17:19

    Ben de şaşırdım doğrusu… Ama inanmadım ve inanmiyorum. Sebep ben Türkmenistan’da beş sene çalıştım. Hiç bir ülkeyi görmeden bilmeden tanımadan böyle yalan yanlış haberler yapmak suç doğrusu… Bunu hakkında yalan söylediğin, giybetini ettiğin kan kardeşlerinden utandığın için değil de habercilik mesleğine isnat getirdiğin utanmalı Mesut Yar ve onun gibiler…
    Daha dün akşam Tüm Türk dünyasının Cumhurbaşkanları videokonferans gerçekleştirdiler. Türk konseyi toplandı ve Koronavirüs’ten korunmanın tedbirlerini konuştular. Aşkabat vaktiyle 21:00’da (bizde 19:00) bunu Türkmenistan TV’larının “Vatan” ana haber bülteninde anında bunu millete haber verdiler. Ben bununla da yetinmedim. Türkmenistanın tüm gazete ve derğilerinin yayınlandığı site olan http://www.metbugat.gov sitesine girsin. Geçen aydan beri koronavirüs ve onun gibi her türlü hastalıklardan korunmanın yollarını öğreten makaleler, yazılar var. Özellikle Türkmen hökümetinin Resmi gazetesine baksın: bir ay beri Cumhurbaşkanlarının Sağlık bakanından koronavirüs tedbirleriyle ilğili toplantı beyanları var: http://metbugat.gov.tm

    Utan Mesut Yar utan, yalancı Iblis!
    Kardeşlerimizi incittin…

Yorum yap