142) KARAÇAY TÜRKLERİ’NİN “KURT” TÖRESİ

Yayin Tarihi 16 Mart, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

Karaçay Türklerinin Börüyle (Kurtla)

İlgili Töreleri

image00168.jpg

Kurt (gizli adı Canlı) diğer Türk milletlerinde olduğu gibi Karaçay Türklerinde de önemli bir yer işgal ediyor. Kurt köpek cinsinden olmasına rağmen, köpek gibi insana itaat etmiyor, altın zincir ve gümüş yemlik yerine hürriyeti tercih ediyor. Kendisi acıksa da gönlü her zaman toktur. Karaçay Türkleri de Yüce Allah’tan başka kimseye itaat etmeden yaşamak istedikleri için asırlarca zorluklar çekmişler. Buna rağmen insan sayısı az olsa da sayısı cok olan milletler arasında eriyip kayıp olup gitmemiştir, yüksek dağlara tutunarak benliklerini, bağımsızlıklarını korumuştur.

Hasauka adlı bölgede gerçekleşen savaşta Karaçay erkeklerin büyük kısmı canını vermiştir. Böylece Karaçay fethedilmiştir. O tarihten bu yana Ruslar,115 sene Karaçay Türklerinin dillerini ve dinlerini yok ederek asimile etmeye çalışmışlar. Ama yapamamışlar.

Ruslara boyun eğmeyen, diz çökmeyen millet lazım değildi. Rusları ilgilendiren stratejik anlam taşıyan Karaçay’ın cennet gibi topraklarıydı. Bundan sonra 1943  yılının 2 kasım tarihinde Stalin’in rejimi Karaçay Türklerini zorla Orta Asya’ya sürgüne göndermiştir. 14 sene sonra Kruşçevin döneminde Karaçaylılar yurtlarına geri dönebilmişler. Bugün bile Karaçayları rahat bırakmıyorlar. Kurt milletler için, yani boyun eğmeyen milletler için her zaman hayat kolay değildir. 1940  yıllarında Kafkasya’dan ilk sürgüne gönderilen Karaçaylar olmuştur. Daha sonra Çeçen ve İnguş, sonra da Malkarlar olmuştur.

Bin dokuz yüz doksan senelerinde İnguş milleti tekrar baskı altında kaldı. Bugün bile Ruslarla Çeçenler arasında savaş devam ediyor. Karaçay-Çerkez Cumhuriyetinde Karaçay Türklerine karşı pis oyunlar devam ediyor.

Kabartay-Malkar Cumhuriyetinde de Malkar Türkleri baskı altındadırlar. Ne on dokuzuncu asırda ne de yirminci asırda kurt halklar rahat olmamışlar. Yirmi birinci asrın ne getireceğini İnşallah göreceğiz. Şu anda bizim oluşturduğumuz yalnız kurtlardan bir birlik kurmalıyız. Kurt milletler birikmeden gerçek hayat, gerçek hürriyet, gerçek zafer olmayacaktır. Türk Dünyanın sembolü Bozkurt bizi sürekli birikmeye davet ediyor.

İslam dinini almadan önce Karaçay Türklerinde çocuk doğuracak olan hanımlar kurt dişini yanlarında taşımışlar. Bunun anlamı ise cesur erkek çocuğun doğmasını arzuladıklarından. Erkek çocuk doğduğunda ise beşiğin dört köşesine dört kurt resmi koymuşlar. Bin dokuz yüz kırk senelerinde Orta Asya’ya sürgüne gitmeden önce Karaçay evlerde ahşap yatakların dört köşesine ahşaptan oyarak kurt simalarını yerleştirmişler. Bunları bugün bile Karaçay yaşlıları anlatıyorlar.

Bin dokuz yüz altmış senesinde yüz yirmi yaşında vefat eden Tambiy Cüsüb’ün anlattıkları bugüne kadar küçük oğlunda saklanmıştır. Onun anlattıklarına göre: “Eski dönemlerde büyük cesurluk yaparak, yurdunu koruyarak şehit olanları kurt şeklinde yapılan sedyede cenazeyi mezarlığa götürmüşler. O cenaze sedyesini bin dokuz yüz senesine kadar kullanmışlardı”. Bugün bile dağlarda yaşlıların elinde elle tutulacak kısımları kurt kafası şeklinde yapılan bastonları görmek mümkündür.

Bin dokuz yüz kırk senesine kadar mahkemelik olan adamlara, şahitlere, gerçeği söylemeleri için ellerine kurdun kirişini tutturarak yemin ettirmişler.

Kendi gözlerimle gördüğüm şeyleri anlatıyım. Birkaç sene önce bir gün köyde koyunlarımız otlaklardan dönmediler. Akrabalarımızla aradık ama bulamadık. Eve döndüğümde annem “Gidin kurdun ağzını bağlayıp gelin” diye beni dayıma gönderdi. Annemin kardeşi Nonuy bıçağı kından çıkarıp ters çevirip bıçağı ve kını birbirine bağladı. Ne dua ettiğini bilmiyorum ama bu hareketleri yaparken dudakları bir şeyler fısıldıyordu. İki gün sonra koyunları bulduk. Koyunların bir çoğuna kurt burnuyla vurarak sakatlamıştı ama ağzını açamadığı için koyunlarda eksik yoktu. Annem beni “Git kurdun ağzım açtır” diyerek tekrar dayıma gönderdi. Nonuy zavallı dua edip bağladığı bağı çözüp bıçağı kına yerleştirdi. “Böyle yapmazsam kurt ağzını açamayacak, açlıktan ölecektir. Günah” dedi. Ben büyüklerin bu yaptıkları konusunda ne düşünmek gerektiğini hala bilmiyorum. Hala hatırladıkça şaşırıyorum. Bu “kurt ağzını bağlama”, “kurt ağzını açma” törelerini hala Karaçay köylerde görmek mümkündür.

Karaçay-Malkar Türklerinin ünlü yazarları, şairleri olan Semenlanı İsmailin, Möçülanı Kazim’in, Kuliylanı Kaysın’ın eserlerinde kurda (canlıya) çok değer verilmiştir. Karaçay masallarında ise kurdun yeri ayrıdır ve çok önemli yer alır. Kurtla ilgili efsaneler, şiirler Karaçay folklorunda, edebiyatında çoktur. Bu kısa konuşmamın sonunda Bozkurda ithaf ettiğim şiirlerimi dile getirmek istiyorum.

(Bu şiirleri Türkiye Türkçesine çeviren “Birleşik Kafkasya” dergisinin baş redaktörü Yılmaz Nevruz)

Kazak Börü (Yalnız Kurt)

Uluyorum ben kazak börü,

Yapa yalnızım ben.

Kaplan yürekli azat nesil

Neredesin sen?

Döğüştüm ben kazak börü,

Yara izlerim çok, görürsünüz.

Umut sizdedir genç nesil,

Siz birlik olmayı bilirsiniz.

Ovadan dağa, dağdan ovaya

Koşarak indim, koşarak çıktım.

Huzur vermeden yaşadım yağıya,

Tek başıma nicesini yıktım.

Kendinden yapılan çividir

O sert ağaçları yaran.

Kendi itlerimizdir

Benim kalbimi ikiye ayıran.

Ben bir kere köye girdim

Gözlerimde şimşekler yanarak.

Zincirli kardeşlerimi gördüm,

Bana atıldılar havlayarak.

En cesur ite yaklaştım ben:

-Yazik boynundan takılıp

Böyle mi kalacaksın sen,

O mujik efendine tapınıp?

-Benim zincirim gümüşden

Başkalarınınki de demirden.

Altın zincirli olacağım

Kurtarırsam efendimi börüden.

Diye havladı, ürüdü, atıldı,

Ama zinciri bir yere takıldı.

“Altın!” diye salyaları saçıldı.

Ama kul olduğunu sezemedi.

Efendisi çıktı evden,

İt beni gösterip söyledi:

-Silah at, ya da bırak beni,

Börüyü bitirelim diye, gürledi!

O kovaladı ben kaçtum,

Köy görünmez oldu uzakdan.

Sonra dönüp birden geriye

Aldım altıma, tutup boğazından.

O yalvardı, yakardı:

-Kesme, dedi, sağ bırak beni.

Altın zincir senin olsun,

İt hayatına dön dedi.

Ben onu iyice daladım,

Sonra biraz duraladım.

Sürüyüp avlusuna götürdüm,

Bir acayip şeyler gördüm:

İtlerle doluydu avlu.

Onlar Ak evin sahibinin

Ayaklarını yalıyordu,

Kuyruk sallayıp havlıyordu.

Her biri can atıyordu

Gümüş yalağa yaklaşmaya,

Gümüş zincirle koklaşmaya.

Başladılar dalaşmaya,

Altın zincir için yarışmaya.

Boğuşun bakalım, kim yıkarsa,

Gümüş zincire o bağlanacak.

Kazak börüyü kim haklarsa

Altın zincir de onun olacak.

Mücadele yine başladı:

Birbirlerini yolup dalaştılar,

Alt alta üst üste kaynaştılar,

İbretle seyredip durdum onları.

Dayanamayıp girdim araya:

Zincir altın gümüş de olsa

Ne fark eder sizin için.

Ona bağlanacak olduktan sonra.

Börü-it birlik olalım,

Uğraşalım, kurtulsun yurdumuz.

Azatlık için vuruşalım,

Yetsin artık kul olduğumuz!

Hemen itler birleştiler:

Bu kan akıtmak istiyor,

Bizi kandırmayı düşlüyor.

Dalayalım kazak börüyü,

Devletin sağ gözü olalım

Altın zincir, kemik alalım.

Hayır dedim! Ben kendimi

Dalattıracak değilim size.

Bana sataşan birinizi

Getirdim, örnek alın kendinize!

Ben bağlanıp büyümedim.

Boynuma zincir değmedi,

Börü kimseye baş eğmedi.

Ama siz itsiniz, kölesiniz.

Ak evin sahibini yalayın,

Onun ayak yolunu saklayın.

Ben gidiyorum, yolum başka.

Gittim ben azat börü.

Tasmalılar birsiniz hepiniz.

Ümit sizdedir genç nesil,

Siz birlik olabilirsiniz.

Uluyorum ben kazak börü,

Ahdim var Tanrıyla, göklerle.

Yerimiz az değil, amma

Dar yürekliler binlerle.

Özgürlüğü değişmem

Doyduğum yere, rahata.

Ölsem de baş eğmem

Yer yüzünde bir mujığa!

Çok boğazı koparırım

Keskin dişlerim düşene kadar.

Her zorluğa katlanırım

Genç nesil yetişene kadar.

Ona sıkılan kurşuna

Göğsümü siper ederim.

Özgürlüğün, azatlığın

Timsali olup giderim.

Tanrısını unutan varsa,

Yüzülecek onun derisi,

Diyorum Mingitav’un tepesinden

Ben, Alanyurt’un börüsü.

Sahte padişahları, hainleri

Malkar’dan, Karaçay’dan kovarız.

Biz Alan isek, Adam isek

Alan devletimizi yine kurarız.

Bilal LAYPAN

“Uluslararası Türk Dünyası Halk Edebiyatı Kurultayı, Bildiriler, 26-28 Mayıs 2000 // Symposium on the Turkish (Turkic) World’s folk Literature, Papers, Ankara, Kültür Bakanlığı, 2002, ISBN 975-17-3060-0, s.525-531

image00225.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“142) KARAÇAY TÜRKLERİ’NİN “KURT” TÖRESİ” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Samet Acar yorum tarihi 17 Mart, 2008 12:17

    KARAÇAY KÖYLÜLERİN GELENEĞİ OLAN “KURT AĞZINI “BAĞLATMAK ,ÜLKEMİZİN BAZI YORELERİNDE DE DEVAM ETMEKTEDİR.ÖRNEK:ARTVİN’İN KÖYLERİNDE,ARDAHAN’IN KÖYLERİNDE ,ERZURM’UN KÖYLERİNDE ,HATTA KARS’IN KÖYLERİNDE DE “KURT AĞZI”BAĞLATILDIĞI GEÇMİŞTEN GELEN BİR İNANIŞTIR.KARAÇAY KÖYLERİYLE AYNI KÜLTÜRÜ VE İNANIŞI PAYLAŞMAKTADIRLAR.RUSLAR BİLDİĞİNİZ GİBİ TÜRKLERİ ÇOK EZMİŞLERDİR.ASİMİLASİYONA BUGÜNDE DEVAM ETMEKTEDİR.EN ÇABA HARCIYAN ÜNÜVERSİTELERİNDEN BİRİ DE MOKOVA DOSLUK LÜBUMBA ÜNÜVERSİTESİDİR.ASİMİLE PROJELERİ ORADA ÜRETİLİR VE UYGULANIR.STALİN GÜRCÜ KÖKENLİ OLMASINA RAĞMEN BÜYÜK BİR TÜRK DUŞMANIDIR.ENÇOK O NUN DÖNEMİNDE ZORLA TÜRKLERİ ASİMİLE ETMEYE VE SÜRGÜNE BAŞLAMIŞTIR.1944 TARİHİNDE AHISKA TÜRKLERİ BİR YAZ GÜNÜNDE TARLALARINDAN TOPLANARAK KAPALI VAGONLAR İÇERİSİNDE SİBİRİYA’YA SÜRGÜNE GÖNDERMİŞTİR.BİNLERCE TÜRK AÇLIK,HASTALIK İÇERİSİNDE KATLİAM YAPILMIŞTIR.RUSLAR HALA DAHİ DİYEBİLİRM Kİ İNSANLIK MEDENİYETİNDEN ÇOK GERİDİR.İSTİSNALAR HARİÇTİR.DEVLET POLİTİKALARI OLARAK ÖĞLE DÜŞÜNÜLMELİDİR.FRSATI BULSA ABD’DEN AŞAĞI KALMAZ.”ÇIKAR VE ÇIKARLARIMIZINDIŞINDA”TÜRK’ÜN TÜRK’DEN BAŞKA GERÇEK ANLAMDA DOSTU YOKTUR.BU BÖYLE BİLİNMELİDİR.HAZIR TECRÜBELER VARKEN YENİDEN TECRÜBE EDİNMEK ABESLE İŞTİKALDIR.SEVGİLERİMLE YILMAZ BEY KARDEŞİME.ACAROĞLU

  2. Ümit Emel yorum tarihi 28 Temmuz, 2009 00:32

    BİR BOZKURT TÖRESİ VAR

    Bir kurt görün bu gece, rüyanız parçalansın
    Bir kutsal ışık görün, riyanız parçalansın
    Bir bozkurt pençesiyle mayanız parçalansın
    Beni görün bu gece, bir kurt görün, bir beni
    Bize artık susmak yok, bir kurt vurun, bir beni.

    Elin ekmeğiyle yaşayan kurt kahrolsun
    Boynunda tasma izi taşıyan kurt kahrolsun
    Kar yağmış dağlarına, üşüyen kurt kahrolsun
    Kahrolsun kurt postunu giyen yalancı kuzu
    Dağıtanlar kahrolsun, kurt sesli ordumuzu

    Ne düşlerimiz vardı, bir karayel savurdu
    Deli taylarımızı hain oklar devirdi
    Yoksa, hata yaptık da, Tanrı mı yüz çevirdi
    Ey kurt soylu milletim, ey Tanrı’nın kırbacı!
    Bu düzene kanmayın, andolsun ki yalancı!

    Kaç kere kuşatıldım, dara düştü umudum
    Bayrak gibi devrildi, yere düştü umudum
    Tanrı’ya dua ettim, kurtlar gibi uludum
    Dedim, bu hüsran artık sonuncu olsun, en son
    Dayanacak sabrım yok, yüreğim Ergenekon

    Hani, Çinli katuna kanan Kağan vardı ya?
    Hani, şehzadeleri bir bir boğan vardı ya?
    Ve tek kalıp, sütünü kurtla sağan vardı ya?
    Bu destanda ben kimim, siz kimsiniz, a beyler?
    O susuş neler saklar, bu feryat neler söyler?

    Bir gün , yerin üstüne gece örtüldüğünde
    Binlerce tutsak bozkurt ipten kurtulduğunda
    Mahşeri çığlıklarla gökler yırtıldığında
    Bu ,bizim dönüşümüz, destanımız olacak
    Doğmamış çocuklara şerefimiz kalacak

    Ey, öz çocuklarının boynunu sıkan düzen!
    Hak kırbacı ile halkın canını yakan düzen
    Devşirme dervişlere tekke bırakan düzen
    Her hesabın bir tersi, her zulmün süresi var
    Bir tilki hükmü varsa, bir de kurt töresi var
    Bir Bozkurt Töresi Var.

Yorum yap