141) PARİS CAMİİ’NDE, ATATÜRK’TEN IŞIKLAR VE İZLER VAR
Yayin Tarihi 11 Mayıs, 2010
Kategori KÜLTÜREL
Paris Camii’nde,
Atatürk’ten ışıklar ve izler var
Paris Camii ve Abbas Bencheikh El Hocine
10 Mayıs 1989 tarihinde Paris Camii ve Enstitüsü rektörü Abbas Bencheikh El Hocine (1) ile görüştüm.
Sultan Abdülhamid (2) zamanında Avrupa ülkelerinin başkentlerinde birer külliye yapılması düşünülüyor. Bu plan çerçevesinde ilk külliye Berlin’de inşa ediliyor. Daha sonra ikinci cami teklifi o zamanki Fransız hükümetine yapılıyor. Fransa Hükümeti ise bütün masraflar Osmanlı Hükümeti tarafından karşılanması şartıyla bu teklifi olumlu karşılıyor. Yani Paris Camii’nin ilk kuruluş planı Abdülhamit Han vasıtasıyla gündeme getiriliyor. Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesi ve sonra 10 Şubat 1918 tarihinde ölümünden sonra başlayan İkinci Cihan Harbi (1922 – 1926) bu projeyi durduruyor.
Bu arada Fransız ordusunda görev yapan Müslüman askerler Osmanlı’larla savaştırılıyorlar. Bu savaşta bir çok Müslüman asker Osmanlılar tarafından öldürülüyor.
Savaştan sonra Fransız Parlamentosu üyeleri savaşta ölen askerlerin hatırasına birer anıt yapmak istiyorlar. Hıristiyan askerler için bir anıt dikilirken Müslümanların hatırasına da onları temsilen bir cami yapılmasını Gadduri Bin Cabrid (3) isimli bir kişi teklif ediyor. Bu teklif kabul edildikten sonra Fransız parlamentosunda müzakereleri yapılıyor. Paris Belediyesi’nden bugünkü yeri satın alınıyor. Bunun için de kanun çıkarılarak gerekli izin veriliyor. O zamanki çeşitli Müslüman devletlerden ve ekserisi Fransız kolonileri olan devletlerden para toplanıyor.
Abbas Bencheikh El Hocine, Paris Camii rektörü olduktan sonraki dönemi anlatırken şunları ifade etti : «Camiyi devraldığım zaman oldukça haraptı. Tamir ve tanzimi için bugüne kadar elimden ne geliyorsa yaptım. Müslüman göçmenlerin ve Müslüman Fransızların dini konulardaki başvurabilecekleri tek merci burasıdır. Biz evlenenlere de sertifika veriyoruz. Bizim camimiz diğer camilerin gözetleyicisi durumundadır.» dedi
Paris Camii’nde Atatürk’ten ışıklar ve izler var
Bencheikh El Hocine Abbas : «Mustafa Kemal Atatürk’ün de Paris Camii’nde izleri bulunduğunu» ifade etti.
Şeyh Hamza Ebubekir’in Bencheikh El Hocine Abbas’a anlattıklarına göre : «Mustafa Kemal Atatürk, Abdülhamid’in ölümünden sonra 1938 yılına kadar her yıl Paris Camii’ne «Bizim de çorbada tuzumuz bulunsun» diye, yirmi bin frank para gönderdi. Atatürk’ün ölümünden sonra da bu yardım kesildi.
Bencheikh El Hocine Abbas bunları anlattıktan sonra bana «Biz Müslüman Türk kardeşlerimizi çok seviyoruz. Kendilerinin gönlümüzde büyük bir yeri vardır. Türkler tarih boyunca İslamiyet’e çok büyük hizmetler verdiler. İslamiyet’i yaydılar. Türkler için İslam’ı yaşamaları halinde büyük şan ve şeref var…»
Daha sonra Paris Camii ile ilgili çeşitli açıklamalar yaptı. Müslüman ustaların akıl nurlarının taşlara nakşedildiği Paris Camii (4) stil olarak Kuzey Afrika İslam sanatını yansıtmaktadır. Caminin bölümleri ise şöyle : Cami kısmı, revaklı giriş, kütüphane kısmı, revaklı büyük avlu (5) yani bahçe kısmı ve geniş teşrifat salonu olmak üzere beş bölümden oluşmaktadır.
İran Şahı Rıza Pehlevi tarafından camiye hediye edilen Djanchaghan Fabrikası tarafından dokunan 7,64 x 4,37 metre ölçülerindeki kıymetli bir halı Paris Camii’nde bulunmaktadır. 33 metre yüksekliğinde minaresi bulunan Paris Camii’nin bayanlar ve erkekler için birer de hamamı bulunmaktadır.
Tüm bölümlerin idaresi ve bakımı için elli kişi ve din hizmetleri için de on din adamı görev yapıyor.
«1928 –1932 yılları arasında Ahmet Haşim’in (6) Paris’e geldiğinde Paris Camisi’ni çok beğendiğini ve bunu şiirlerine yansıttığını» ifade etti. Paris Camii inşaatı 1919 yılında başlamış ve 1926 yılında tamamlanmıştır. İlk rektör Gadduri Bin Cabrid’dir. Bundan sonra Şeyh Hamza Ebubekir rektör olmuştur. Ancak yaptığı yolsuzluk ve hakkında çıkan olumsuz iddialarla görevden alındı. Yerine Bencheikh El Hocine Abbas tayin edildi. Benim kendisiyle görüşmemden kısa süre sonra, yani 01.06.1989 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Rektörlüğe Dr. Dalil Boubakeur (7) getirildi.
Paris, 31.08.2009
Selam ve sevgilerimle.
Üzeyir Lokman ÇAYCI
İç Mimar – Endüstri Tasarımcısı
55, rue Louise Michel
78711 Mantes la Ville FRANCE
http://www.artmajeur.com/serap/
(1) Şeyh Hamza Ebubekir’den sonra 1982’de Paris Camii’ne rektör olan Abbas Bencheikh El Hocine 1912 doğumlu bir Cezayir vatandaşı. Marsilya müftüsü Soheib Bencheikh ve yazar Ghaleb Bencheikh’in babası.
(2) Sultan Abdülhamid, Sultan Abdülmecid’in oğludur. 21 Eylül 1842 tarihinde doğdu. 10 Şubat 1918 tarihinde vefat etti.
(3) Gadduri Bin Cabrid : Paris Camii’nin yapımında çok ciddi gayretler gösterdiği biliniyor. Fas’ta doğmuş ve Cezayir’e yerleşmiş Müslümanlardandır. Başlangıçta tercüman gibi çalışmış, sonra Fas Kraliyet ailesi tarafından Paris Camii ve Külliyesinin müdürlüğüne getirilmiştir. Bu kişi yaklaşık yirmi yıl görev yapmış, vefatından sonra cenazesi caminin bahçe kısmına gömülmüştür. Şu an kabri cam bahçe kısmında bulunmaktadır.
(4) Paris Camii, Fransa’da devletçe tanınan Müslüman tek dini kuruluş. 1982 – 1989 yılları arasında 7 yılda 7000 kişinin İslam’a giriş töreni yapıldı. Adresi : 2, Place du Puits de l’Ermite, 75005 Paris
Telefon : 01 45 35 97 33
(5) Revaklı avlu : Mimarlıkta bir yapının ortasında, önünde ya da arkasında duvarlarla çevrili üstü açık alan, yer. Yapının ortasında bulunursa buna içavlu denir.
(6) Ahmet Haşim 1885 yılında Bağdat’ta doğdu. 1932 yılında böbrek rahatsızlığı nedeniyle Frankfurt’a giderek tedavi görmüş ve 4 Haziran 1933 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Fizan Mutasarrıfı Arif Hikmet Bey’in oğludur.12 yaşlarındayken annesinin ölümü üzerine babasıyla İstanbul’a gelmiştir.
(7) Dr. Dalil Boubakeur (Dalil Ebubekir) 02.11.1940 tarihinde Skikda’da (Cezayir) doğdu. Paris Tıp Fakültesi ve Mısır El Ezher Üniversitesi (Edebiyat ve sanat) mezunu.1957 – 1982 yılları arasında Paris Camii’nin rektörlüğünü yapan Hamza Boubekeur’in (Hamza Ebubekir) oğludur. Fransa İslam Konseyi (CFCM)’nin ilk başkanıdır. 1992 yılından beri de Paris Camii’nin rektörlüğünü yapmaktadır. «Haram ve helal konusu, Coca Cola’da alkol var mı? Müslümanlar arası iletişim, Peygamberler vb. konularda duyuru, konferans ve açıklamalarıyla tanınıyor.»
Resim : (Önde oturan) Abbas Bencheikh El Hocine,
solda ayakta Abbas Bencheikh El Hocine’in yardımcısı ve sağda Üzeyir Lokman ÇAYCI görülüyor.
Yorumlar
“141) PARİS CAMİİ’NDE, ATATÜRK’TEN IŞIKLAR VE İZLER VAR” yazisina 3 Yorum yapilmis
Yorum yap
TÜRK’ler islamiyeti yaymadılar. Onlar dinlerinde buldukları adaleti yaydılar. Bu adaleti görenler selim ve salim olarak teba olmayı şeref addeddiler. Yinede TÜRK’ler kimsenin toprağına sınır çizmediler. TÜRK hakimiyetinde bulunanlar kendi HUKUK ve EMNİYET’leri için o sınırın içinde kalmayı yeğlediler. Kimi dışarıdan yardım istedi. Kimi vergi vermek istedi zira düşmanları pek çetindi dost olarak kendi dinlerinden olmayan birine vergi karşılığı hizmet talep etmekteydiler. Mazlum’un hukukuna cihan devleti dahi olsa boyun eğiyordu. Vergileri alınıyor. Hizmetleri de yapılıyordu. Ne zamanki halkı muzdarip oluyordu vergi alınandan o zaman fermanlar yükleniyordu atlılara o ülkelerin hakimlerine gönderiliyordu. İMDİ FERMANIMDIR diye başlayan namelerle. O namelerki yine HUKUK içre yazılmış. Altında büyük bir milletin adına basılmış mühür büyük bir hükümdarın eliyle zahmeten attığı imza. Ve üzerinde bir tura BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİYM Çok müşvik bir dost, çok çetin bir düşman dan geliyordu bu ferman. Karşısında bir elçi. Gözlerinin içine baka baka. Osmanlı Hükümdarlığı’nı temsilen cevap beklemektedir. Canını orada bırakacağını bilerek. Ulema şerefli bir vazife aldığını söylemekteydi ona dönerse şerefli bir asker, Dönmezse şefaati beklenen bir şehit olacaktı. O rütbeyi peşin peşin almıştı zaten. Öyleya elçidir o. O’na zeval olmaz. O’na zeval devlete, Devlete zeval Millete, Millete zeval Birleşmiş ve hukuk içinde yaşıyan milletler topluluğuna ve hükümdarlığa karşı yapılmış cinayet olmaktaydı. Ve bir ses. Elçiniz katledilmiştir hünkarım. Hışımla ayağa kalkar hünkar ve DİVAN der. Divan toplanır veziri azam dahil tüm vezirler sıralanmıştır önünde ALLAHIN GÖREN GÖZÜ, İŞİTEN KULAĞI VE HÜKMEDEN DİLİ vardır karşılarında. Dahi şeyh-ul islam da hazırdır divanda. Ulema’da. İmdi der gerekçe nedir. Bir saygısızlık mı etmiştir benim vezirim, benim muhatabıma. Asla derler hünkarım. Bir elçi daha gönderir ulu hakan ve giden elçi herkesten helallik alarak gitmektedir. Ulu hakanın alnından öptüğü şehit namzeti. Büyük devlet olmanın ağırlığı vardır hünkarın üzerinde ve gerekçe öğrenmek diler. HAK üzere olmak için. Beklenen akıbet o elçiye de uygulanmış rest çekilmiştir. Ulu hakana. Tekrar DİVAN der ulu hükümdar. Vezirler yine DİVAN’dadır. Bu kez sorulmaz devlete nedir bu hal diye. Direk şeyh-ul islam’a ve ulemaya sorulur. HAK HUKUK nedir der ulu hünkar. HAK EMRİNİZDİR. Dahi HUKUK emrinizdedir. Derler. Cihat dilerim şeyhim ve dahi ulemam der. Cihat için fetva çıkar, fetva için ferman düzenlenir. Artık o buyruk direk ALLAH’ın buyruğudur. Hükümdarın değil, Gereği ve bedeli canlar olsa dahi HAK ve HUKUK yerine getirilecek cihat edilecektir. Bu fetva iki şekildir. Birincisi ASKER’e ikincisi ise HÜKÜMDAR’a dır. Hükümdar cihattan önce ASKER’e hükmü okur. Kadın, Çocuk, Zayıf, Silahsız, Kötürüm ve dahi ihtiyarlarla ihtiyaç sahiplerine ve dahi elinde silah olmayana, ve dahi diye devam eden ASKER’in asla ve kat-a müdahil olmayacakları tekraren hatırlatılır. Zira o halk artık Allah adına teslim alınıp ADALETLE hükmolunacak bir toplum olup hükümdarın tebasıdır. Ona yapılacak zulüm de hükümdara yapılmış olacağından asker tedbirli olmak durumundadır. Sonrası malumunuz. Bir devletin yıkılması için şu üç şartın yerine gelmesi gerekiyor. Ahlaksızlık, adaletsizlik ve zulüm.
Yeni bir bilgi benim icin ve cok tesekkür ediyorum sayin Karahan.Emeginize saglik,saygilar..
[…] 7) http://www.yenidenergenekon.com/141-paris-camiinde-ataturkten-isiklar-ve-izler-var/ […]