135) İLK UÇAK FABRİKAMIZ VE NURİ DEMİRAĞ
Yayin Tarihi 4 Mart, 2008
Kategori TÜRK DÜNYASI
İlk Uçak Fabrikamız
ve
Nuri DEMİRAĞ
“Bütün tayyarelerimizin ve motorlarının memleketimizde yapılması ve hava harp sanayisinin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi icap eder,” ATATÜRK
“Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lutfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim. “1932’de bu sözleri söyleyerek Türkiye’de ilk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ, o yıllarda Türkiye’de, dünya standartında uçak yapmış; ama siyasi çarkları aşmasına müsaade edilmemişti…
Montaj sanayii mantığına karşı Çıkarak kendi teknolojimizle birlikte kendi sanayimizi de kurmamız gerektiğini söyleyerek hem ileri görüşlülük gösteren ve hem de devrin zenginlerinden ayrılan Nuri Demirağ şöyle konuşuyordu:
“Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir. “
Milli sanayi ve milli kalkınma konusundaki tavizsiz çabaları Nuri Demirağ’a pahalıya malolacak ve bir süre sonra önü kesilecektir.
Nuri Bey 1882 yılında Sivas’ın Divrik kazasında doğdu. Hayata atılışı ise Divrik Rüştiye Mektebi’ni bitirmesiyle başladı. Okuldaki başarısı nedeniyle muallim vekili olarak okulda alıkonuldu ve bir süre bu vazifeye devam etikten sonra, 1906 yılında Ziraat Bankası’nın açtığı memurluk sınavını kazanarak, bankanın Kangal kazasındaki şubesine tayin edildi. Uzun yıllar bu vazifeye devam eden Nuri Bey, maliye şubeleri müfettişi olarak Istanbul’a geldi.
O yıllarda Birinci Dünya Savaşı’nda hüsrana uğramamızın neticesiyle azınlıklarda bir şımarma başlamış; bu şımarma yer yer, özellikle Beyoğlu ve Galata taraflarında gruplaşmalara ve Türkler’e karşı çirkin sataşmalara kadar uzamıştı. Nuri Bey de hüsrana uğramış bir devletin gariban bir memuru olarak, bu sataşmalardan nasibini almış, bir çok hakarete maruz kalmıştı. Böyle ağır hakaretleri içine sindiremeyen Nuri Bey, “Milli haysiyet ve şerefi, üç buçuk Palikaryanın ayakları altında çiğnenen bir hükümete memurluk edemem” diyerek görevinden istifa etti.
(…)
İLK BÜYÜK MÜTEAHHİTLİK
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında demiryollarını millileştirme politikası gereği daha önce Reji ]eneral isminde bir Fransız şirketine ihale edilen Samsun-Sivas demiryolu hattının inşasının Türk müteahhitlerine verilmesi kararlaştırılmıştı. Nuri Bey, bunu duyunca hiç vakit kaybetmeyerek ihaleye girer ve ilk etapta yapılacak olan yedi kilometrelik kısmı 210 bin lira gibi düşük bir fiyatla alır. İhalenin geri kalan kısmını da, yapıp yapamayacağını denemek için yine Nuri Bey’ e verirler.
Nuri Bey hakkında bir çok araştırma yapmış olan torunu Adnan Baykal anlatıyor: “Dedemin bu hareketi Türk işçi tarihinde bir dönüm noktasıydı. Şimdi demiryolu olayına baktığınız vakit, onun arkasında bir politika yatar. Osmanlı zamanında doğuda demiryolu yapmamıza Ruslar izin vermiyordu. Bu yüzden kurtuluş harbinden sonra Ankara’nın doğusunda tren yolu yoktur. Esasen dedemin bu teşebbüsü harpten sonra rüştümüzü ispat etme açısından çok önemlidir. “
Nuri Bey, o zamanlar tapu dairesinde mühendislik yapan küçük kardeşi Abdurrahman Naci Bey’i memuriyetinden istifa ettirir ve ona sermaye vererek kendisine ortak yapar. Abdurrahman Naci Bey’le birlikte ve yalnız olarak, köprü ve tüneller hariç toplam 1250 kilometre demiryolu yapar, -ki- günümüzde yaklaşık olarak 10bin kilometre demiryolu olduğunu düşünürsek bu rakamın ne kadar önemli olduğu anlaşılır. Bunun bin kilometrelik kısmının Nuri Bey tarafından yapılması büyük bir şeydir. Tabii demiryolu derken bunu sadece rayların döşenmesi olarak düşünmemek gerekiyor. Bunun köprüsü, tüneli var. Engebeli arazide dağlar delinerek, çok büyük taşlar-kayalar kırılarak yapılan zor bir demiryoludur bu.
Nuri Bey’in üstlendiği, Samsun’dan Erzurum’a kadar uzanan bu demiryollarının yapımında o çevrenin halkı çalışır. Halkı çalıştırmak da ayrı bir konudur.
(…)
T.C.’NIN ILK UÇAK FABRIKASI KURULUYOR
1930’lu yıllara gelindiğinde dünyada ve Türkiye’de ekonomik sıkıntı had safhadaydı. Bu yüzden orduya uçak ve benzeri ihtiyaçlar ancak halkın himmetleriyle alınabiliyordu. O yıllarda ilginç bir kampanya düzenleniyor ve her ilden toplanan paralar ile bir uçak alınıyor ve alınan uçağın kuyruğuna da o ilin ismi yazılıyordu. Bunun yanında zengin işadamları da tek başlarına uçak alarak devlete hibe ediyorlardı. O zaman da uçağın kuyruğuna o işadamının ismi yazılıyordu.
İşte yine böyle bir himmete başvurulmuştu ve büyük işadamlarından yardım talep ediliyordu. Tabii bu himmetle Nuri Demirağ da muhataptı. Gerisini ilk damadı Mansur Azak anlatıyor:
” 1932 senesinde gazetelerde bir havadis var. Diyor ki havadiste, bu memlekette uçağa ihtiyacımız var. Uçak fabrikamız olmadığı için parayla satın alıyoruz. Devletin bütçesi de o zaman 200 milyon lira. Diyorlar ki bir kampanya açalım. Milletin himmetine baş vurup para toplansın, bu paralarla uçak alalım. O zamanlar Ankara’nın en zengini Vehbi Koç ‘tu. Vehbi Koç’a gidiyorlar ve durumu izah ediyorlar. Hay hay diyor, ne kadar verelim? Gönlünüzden ne kadar koparsa diyorlar. Ve Vehbi Koç da çıkarıp 5 bin TL veriyor. Daha sonra Abdurrahman Naci Bey’e geliyorlar. Durumu izah ediyorlar. Abdurahman Naci Bey’de 120 bin TL veriyor. Sonra da Nuri Demirağ’a geliyorlar ve durumu izah ediyorlar.
Nuri Bey de ‘Siz ne diyorsunuz? Benden bu millet için bir şey istiyorsanız, en mükemmelini istemelisiniz. Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lutfundan beklememeliyiz. Ben bu uçakların fabrikasını yapmaya talibim’ diyor. Sonra da hazırlıklara başlıyor.”
Zaten senelerden beri Nuri Bey’in aklı fikri bu işte idi ve kendi kendine, “Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur”, “Zafer süngünün ucunda değildir. Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı, havalandı, tayyare kanadının üstüne kondu” gibi vecizeler üretiyordu. Önüne çıkan bu fırsatı değerlendiren Nuri Bey, yanına aldığı mühendis ve teknisyenlerle seyahatlere çıkarak incelemelerde bulunmaya başladı. Almanya, Çekoslovakya ve İngiltere’deki uçak fabrikalarını gezdi.
Nuri Demirağ büyük sabır ve azimle işe atılmış ve yanına aldığı bir çok mühendis ve teknisyenle hızlı bir çalışmaya başlamıştı. “Avrupa’dan, Amerika’dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika’nın son sistem teyyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir” diyen Nuri Demirağ, 1936 senesi ortalarına doğru uçak fabrikası için hazırlıklara başlamış ve ilk etapta on senelik bir program yapmıştı. 17 Eylül 1936’da da fiilen teşebbüse geçti ve bir Çekoslovak firması ile anlaşarak Beşiktaş’ta Hayrettin İskelesi’nde, bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan, o zamana göre modern bir bina yaptırdı. Programa göre burası etüt atölyesi olacak, asıl büyük fabrika da memleketi olan Sivas Divriği’de kurulacaktı.
Bu arada Türk Hava Kurumu 10 tane eğitim uçağı ve 65 tane de planör siparişi vermişti. Nuri Demirağ ve ekibi, bir yandan bu siparişleri yapmak için tüm gayretlerini sarf ederken, bir yandan da yepyeni bir model geliştirmişlerdi. Bu Nu.D.38 ismini taşıyacak olan altı kişilik, çift motorlu, gövdesi alüminyum kaplama bir yolcu uçağı idi.
Türkler’in kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendirmişti. Ama yine de Türkler’in iyi bir uçak sanayii kurabileceklerine inanamıyorlardı.
Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki fabrikada yapılan ve hiç bir bozukluk göstermeden başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı.
Hele çift motorlu, barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini görecek şekilde yapılan ve saatte 270 kilometre hıza ulaşan, 5 bin 500 metre yükseğe çıkabilen ‘Nu.D.38’in yapılması, dünya uçak sanayicilerinin dikkatini birden Türkiye’ye ve Nuri Demirağ’ın uçak fabrikasının üzerine çekmişti.
Türkler’in kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. Özellikle İngiliz ve Almanlar’dan başka Amerika’nın endişeleri daha büyüktü. Gerçi Türkler’in bu işin altından kalkabileceklerine inanmıyorlardı; fakat bu iş gerçekleşirse, ileride bir pazar kaybetmenin endişesi içerisindeydiler. Bu düşüncedeki Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği, Türkiye’ye tetkiklerde bulunmak üzere birliğin başkanı Bay Todd’u göndermişti.
(…)
DEMİRAĞ’IN İŞLERİ TERS GiTMEYE BAŞLIYOR
Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Alan, Nuri Demirağ’ın en değerli iş arkadaşlarından biriydi. Fransa’da uçak mühendisliği eğitimi yapan Selehattin Alan, Nuri Demirağ ile çalışmaya başlamadan önce, Türk Hava Kuvvetleri’nin Eskişehir’deki uçak bakım ve tamir atölyelerinde görevliydi. Fransızca, İngilizce ve Almanca’yı çok iyi bilen bu genç mühendis, ilk “Türk tipi” uçakların planını çizmiş ve yapımını sağlamıştı.
Nuri Demirağ, Selahattin Alan ile birlikte çalışmasını dönemin meşhur gazetecilerinden Ziyad Ebuziya ‘ya şöyle anlatmıştı:
“Türk zeka ve kabiliyeti işletilecek, yaban ellere muhtaç olmaksızın hava kuvvetlerimizin gerektirdiği bütün işleri kendimiz yapacağız. Ben, uçak mühendisi çok değerli arkadaşım Selahattin Alan ile birlikte bir şirket kurdum. Hemen bütün servetimi ortaya koyarak, onun da bilgisinden faydalanarak Beşiktaş’taki teyyare fabrikasını tesis ettim. “
Nuri Demirağ ve Selahattin Alan birlikte kolları sıvıyarak modern bir uçak fabrikası meydana getirmişlerdi. Bu uçak ve planörlerin planını çizen Selahattin Alan; ilk uçak yapıldığında yerinde duramamış, hemen deneme uçuşuna çıkmıştı. Deneme uçuşu Selahattin Alan tarafından başarı ile tamamlanmıştı. Ancak Türk Hava Kurumu ilgilileri, alınacak uçakların ‘Tecrübe uçuşlarının’ Eskişehir’de yapılmasını istemişti. İşte bu sırada, inşa tekniği kuvvetinin ve bilgisinin üstünlüğüne rağmen uçuş ve alan tecrübesi zayıf olan Baş Mühendis Selahattin Alan, Eskişehir’deki İnönü Kampı’nın açılışına uçağı ile bizzat kendisi katılmak istemişti. O zamanlar, çevredeki hayvanlar hava alanına girmesin diye alanın çevresine hendek kazarlardı. Bu durumu bilmeyen Baş Mühendis, hendekten daha önce iniş yapar ve hendeğe düşerek vefat eder. Bu olay Nuri Demirağ için bir dönüm noktası oldu. Zira Türk Hava Kurumu, ‘Şartlara uygun değil’ gerekçesiyle siparişlerini iptal etti. Her ne kadar Nuri Bey ‘Gelin beraber deneme uçuşu yapalım’ dese de, kurum kararından dönmez. Bunun üzerine Nuri Demirağ da kurumu mahkemeye verir. Ancak yıllar süren mahkemeler Türk Hava Kurumu lehine sonuçlanınca, fabrikayı kapatmak zorunda kalır. Türk Hava Kurumu ile olan davasını kaybeden Nuri Demirağ, başta o devrin cumhurbaşkanı olmak üzere bütün hükümet üyelerine sayısız mektuplar yazarak, bu yanlışlığın düzeltilmesini ister. Ama kapılar bir kez daha yüzüne kapanır, ne kadar zorlasa da fabrika açılmaz.
MEHMET KUM ANLATIYOR
Gök Okulu’nun ilk mezunlarından birisi ve aynı zamanda Nuri Bey’in damadı olan Mehmet Kum anlatıyor: “Fabrikanın kapatılmasındaki görünür sebep, uçakları kifayetsiz görmeleriydi. Ben uçak mühendisiyim. Bu işin okulunu, kitabını okudum. Benim gibi bir çok arkadaşım vardı. Ve biz bu uçaklarla binlerce saat uçuş yaptık. Sadece benim 600 saat uçuşum var. Ve hiç birimizin burnu dahi kanamadı. Biz bu tecrübelerle, üretilen uçakların kifayetsiz olmadığını biliyoruz. Ben bir uçak mühendisi olarak, bu uçakların o zamanın en iyi uçaklarından olduğunu meslek hayatımı ortaya koyarak söyleyebilirim. O zamanki dünya standartlarına uygun uçaklardı. “
Mehmet Kum’un da söylediği gibi uçakları kifayetsiz gördükleri için siparişi iptal etmeleri görünürdeki sebepti. Ancak durumun bir de görünmeyen kısmı vardı. O dönemin devlet adamları ve bunlara karşı iyi görünmeye çalışan birtakım çevreler ile dış güçlerin baskısı Nuri Demirağ’a en büyük darbeleri vuranlardı. Zaten Nuri Bey’in tüm atılımları karşısında bu çevreler her zaman engel olmaya çalışmışlardı. Bu engellemelere; uçak fabrikasının kapatılması, Nuri Demirağ’ın Boğaz için Ahırkapı – Salacak arasında kurulmasını planladığı asma köprüye, Boğaz’ın görüntüsünü bozar mazeretiyle karşı çıkılması. köy planlarının işleme konulmaması, İstanbul’da yaptırmayı planladığı büyük bir hastanenin engellenmesi ve daha bir çok durum örnek gösterilebilir.
Uçakların siparişini iptal eden Türk Hava Kurumu, bunların yerine Fransız Henrio uçaklarını alır. Ancak bu uçaklar satın alındığı zaman serisinden kalkmış, hurdaya ayrılmışlardı. Zaten Türk Hava Kurumu da uçakları kısa bir süre kullandıktan sonra, kullanılmayacak halde bir kenara bırakmıştı.
Fabrika kapatıldıktan sonra, Nuri Demirağ kendisine yapılan bu haksızlıktan dolayı, haklı davasını savunabilmek için, bu ortamın değişmesi lazım diyerek politikaya atılmaya karar verir. Mücadelesine politikacı olarak devam edecektir. Bu sebeple 1945 yılının temmuz ayında Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi’ni kurar. Verdiği davetlerde kuzu çevirip ikram ettiği için, politik çevreler ve basın tarafından alaya alınıyor, kurduğu partiye kuzu partisi deniyordu. Demirağ, Milli Kalkınma Partisi’yle seçimlerde yeteri kadar başarı gösteremez ve Demokrat Parti’den adaylığını koyarak Sivas bağımsız milletvekilliğine seçilir.
Ancak Nuri Demirağ açık sözlü ve doğru bildiğini söylemekten çekinmeyen bir kişi olduğu için, esasen politikayı pek yapamamaktadır.
Bir dönem milletvekilliği yapan Nuri Bey, 1957 yılında şeker hastalığı sebebiyle vefat eder.
AKSİYON
ÇİFT MOTORLU YOLCU VE SAVAŞ UÇAĞI
Yorumlar
“135) İLK UÇAK FABRİKAMIZ VE NURİ DEMİRAĞ” yazisina 31 Yorum yapilmis
Yorum yap
Kim ne derse desin 10-kasım-1938 den sonra herşey tersine gitmeye başlamış deniliyor ya. Çok doğru Atam yaşasaydı herhalde bırakın devletimizin şirketlerimizin bile uzay üssü olurdu. Bir meseleye bir bir millete sahip çıkmak sorumluluk almak çok önemlidir çook.
1920 li yılların ruhu İnşaallah içimizde yaşıyordurda bu günlerimizde bizlere yol gösterici olur.. Sevgi ve saygılarımla..
Okudukça kahroldum.Bu politikacıları ALLAH’a haval ediyorum.Şimdi değişen birşey olmadı.İstikamet aynı yabancı hayranlığı Türkiye’yi geriye götürmüştür.onların eskileri para etmiştir.Bizim gibi kendi girişimcisine önem vermeyen Ülkeler yüzünden eskileri bile para etmiştir.Yüzümüze tükürüyorlar.Yarabbi şükür diyoruz.Şimdi yakıtsız bir gemimiz Türk Mühendis tarafından hayata geçirildi.İsmi Volitan ne oldu.Hiç bir ilgi varmı.Ama yabancılar bu buluşu bulsaydı.hergün kanal kanal reklemı yapılırdı.Bizi yönetenler sizi ALLAH’a haval ediyorum.Bizi dış güçlere avuç açar duruma getirdiğiniz için
[…] http://www.yenidenergenekon.com/135-ilk-ucak-fabrikamiz-ve-nuri-demirag/ […]
Bu konu ile ilgili YENİ AKTUEL dergisinin
Sayı:67/2006-43 sayılı 19-25 ekim 2006
nüshasında İlk uçak fabrikasını ABD kapattırdı
adlı yazı yayınlandı.Bu yazıda İSMET İNÖNÜ ve
kardeşi ÖMER İNÖNÜ nün kaprisleri yüzünden ve ABD nin ciddi rakip olarak görmesinden dolayı kapatıldığı yazmaktadır.Bu metni yazanların İNÖNÜ gerçeğinide yazmalarını istiyorum.Bazı gerçekleriörtbas etmemelidir.Bu konu ile ilgili
VURAL SAVAŞ’ın AKP ve CHP nin GERÇEK YÜZÜ adlı kitabındada belirtiyorlar.
Nuri Demirağ Türk tarihinin önemli isimlerindendir. ne yazıkki türk kamuoyuna bilerek tanıtılmadı ve tanıtılmıyor. Anadolunun tam ortasından çıkmış gerçek bir türk evladıdır ve üstün türk kültür ve medeniyetini en büyük temsilcilerinden biridir. Ruhu şadolsun..
PARASAL, TEKNOLOJIK VE KULTUREL ALANDA BAGIMSIZ OLAMADAN SIYASI ALANDA BAGIMSIZ OLUNAMAZ.
ey türk milleti havacılıkla ilgili bu yazıları okuduktan sonratürk milletinin üstün zekasına birkez daha inandım merhum nuridemirağı rahmetle anıyorum bu değerli insanların o dönemde olduğu gibi bugünde milleti için halkı içn çalışan ilim adamı alim ve yönetici lerin önünü kesen her kim olursa onları lanetliyor allaha havale ediyorum hakkımı helal etmiyorum
kocaeli makine muh.te okuyorum…su anda sinirimden goz yaslarımı tutamıyorum…bu ulke icin calısan herkez aynı kaderi paylasmak zorunda mı…bu ulke icin calısmak istiyorum…engel olacak warsa once canımı alacak…
Nuri Demirağ kendisine yapılana ,aslında bir haksızlık demek olayı basit algılamışız demek olur.Aslında bu yapılan türk yurduna ve türk halkının yarınlarına yapılan bir hayinliktir.Biz lere düşense yılmadan vatanımıza en iyiyi hiç kimseden kopya çekmeden ve kimsenin hurda demode fikirlerini yüceltmeden tamamen kendi hür düşünce dünyamızda tasarladığımız ve cağı yakalamış değil , çağında bir adım önünde fikirler üretmektir.Ve bu fikirlere sahip vatan evlatlarını da ne pahasına olursa olsun koruyup kollamalıyyız…Gerekirse fikirlerimizin karşısında türlü bizans entrikaları çeviren dıştaki düşmanlarla ve içteki iş birlikçi hayinlere öyle bir ders vermeliyiz ki , bu haysiyetsiz şerefsizler birdaha türkün evladıyla uğraşmak nedemekmiş anlasınlar.Zaten vatan evladı Nuri Demirağ a o yıllar böyle sahip çıkılsaydı bu ülkede vatansever denilen İnönü ailesi ve koç ailesi ve bunların yardakçıları değil Nuri Demirağ her dayim hatırlanırdı…Malesef biz türkler hikayeleri hep destan sanmışız ve hayinleri de hep vatan perver…
Yakın zamanda sahip çıkamadığımız önemli projelerde görevler üstlenmiş vatan evlatlarını da önce katlettiler sonra da uçak kazası , intahar deyip üzerini örttüler…
Demekki biz türkler hala balık hafızalıyız malesef ve hala masalları destan vatan hayinlerinide vatan perver zannediyoruz…
Valla seneler önce sanal ağda gezerken ilk defa küçük bir yazıda öğrenmiştim ve inanamadım . Ara sıra tekrar arama yaparım yeni bilgi var mı diye ,ama yeni bilgi olmamasına rağmen artık arama yapıldığında çok sonuç çıkması sevindiriyor .
Evet bize biraz zaman kaybettirdiler ( vatan hainleri) ama milletim bunları biliyor …
Esas mucizeyi anlatayım size : Atatürk bir gün anlıyorki ne olursan ol eğer nüfusun yeterli sayıda değilse allame olsan bir güç ifade etmiyorsun. o yüzden yok olmadan sayını arttırma en büyük önceliğin .( bunu halkımızda gayet iyi biliyor) şimdi bir ergenekon gibi tekrar doğma anı yakındır neden mi ? dışardaki insanlara baktığında 3 kişi ara bulduğunda onları dinle , devlet kuruyorlardır . Buna dünyada başka bir yerde rastlayamazsın , biraz daha beklememiz lazım 8 aylıkken doğum olmaz ……
29 Mart seçimlerinde gördük ki bu millete hizmet yaramıyor kardeşim. Kendisine hizmet edeni ezdirmiş bu millet. Tayyip Erdoğan 29 Mart günü ezilmeye başlamıştır. Baykal saat 11 de kalkıp meclise giderken saat 11 de Başbakan 10. ziyaretini gerçekleştiriyor. Ama dur yahu. Umarım chp tek başına iktidar olur bi 20 sene daha kavgalarla gürültülerle uğraşırız. Belki o zaman aklımız başımıza gelir. Ama o zamanda Tayyip Erdoğan’ı bulamayız.
arkadaşlar nuri demirağ gibi vatanperver bir insanla gemicikleri olan pırlantayı özel tüketim maddesi saymayan, her gün bakkalda pırlanta alıyoruz sudan ucuz :))) takkiyecilik yaparak yurdumuzun topraklarını araplara peşkeş çeken, milletimin çiftçisini üretip satacağı halde kendi vatan toprağında araplara ve israillilere amelelik yaptıracak olan; yurt dışından süt tozu ithalatıyla kendi yandaş gruplarına çıkar sağlamak için hayvancılığı, yem sanayini ve ona bağlı olan tarım üreticilerini mağdur eden sadaka vererek oy toplayan ve bunun gibi birçok yolsuzluk ve şaibeye imza atmış olan ( deniz feneri, unakıtan tekelliği…) bu zatı nuri demirağla birlikte anmak ancak gaflet ve delalet içine düşmüş ( çıkar uğruna allahın yüce dini islamiyeti maske yapıp kurnaz geçinen şahsiyetlere ) zavallılara aittir.
hırsımdan ağladım nerdeyse
ney bu bizim içimizdeki, bizim ilerlememizi kalkınmamızı engelleyen şey düşünüyorum ozamanlar gladio da yoktu bırak gladioyu natoya bile girmemiştik niye böyle oluyor anlamıyorum devlet içinde makam sahibi olanlar bu olaylara karşı dururken karşılığında ne alıyorlar. bu milli duygudan daha değerli ne var onları cezbeden nerede hangi bozuk sütü içti bu hainler.
[…] Öte yandan Amerika’nın isteği üzerine açılan ilk uçak fabrikamızın kapatılması da(http://www.yenidenergenekon.com/135-ilk-ucak-fabrikamiz-ve-nuri-demirag/)alınan yanlış siyasi kararlar arasında yerini aldı. Yapılanlar arasında bu iki temel konuyu […]
[…] […]
sen gel uçak fabrikası kur uret ihraç et birileri seninle dalga geçsin. kim hain? gladyo mu dediniz vardı vardı adı bşkaydı, osmanlının içinden kuyusunu kazanlar yıkılınca bırakıp gitmişmiydi şimdi yokmular, tabiki burdalar ama kimler bunu millet olarak iyi tespit etmemiz lazım, iş , yeri geldiğindede cnımız pahasınayapanla laf üreteni bilmemiz gerekiyor savunmasını yapmamız gerekiyor.koskoca bir devleti kaybettik acı bir şekilde demi ya sonrası hep çile iyi bakarsanız, cumhuriyet tarihinde yaşananlar gerekliydi diyenleri iyi okumalı, hangisi gerekliydi darbelermi başörtüsü yasağımı uçak fabrikasının kapatılıp kurucusuyla dalga geçilmesimi sağ sol çatışmalarında gençlerin heder edilmesimi alevi sünni diye kardeş kavgasımı, şimdi bunları tezgahlayanlar vatansevermi işlerini bırakıp gitmişlermidir?????? bu haksızlıkları allah muhakkak soracak. ya biz naapacağız(bunları iyi bileceğiz)?????
Atatürk ten sonra devletin başına geçen CHP zihniyetinin ülkeyi emperyalizmin sömürüsüne peşkeş çekip,sonra da emperyalizm karşıtlığı ile
kitleleri uyutan 75 yıllık ihanetinin belgesidir bu.İki cihanda daellerimiz yakasındadır bu alçakların.Nedir bu milletin böyle MANKURT lardan çektiği!!!!!!
Yattığınız vatan toprağı haram olsun!!!!
türkiye kaderine mahkum bırakıldı neymiş f 4 f 16 şimdi f 35 adamlardan izin almadan tatpikat bile yapamıyorsun,
ey bu güzel vatanımın güzel insanları.aglamamak elde degil.rabbim nuri demirag ın mekanını cennet et.bu milletin ufkunu basiret gözünü aç yarabbi.nasıl oluyorda ozamanın basını görmüyor?nasıl oluyorda tsk nın komutanlrı görmüyor?? nasıl o zamanın kahrolası siyasetçileri görmüyor? dikkat edersek hiç firesiz aynı zümrenin devam ettigini görmemek aptallık olur.sadece aktörlerin kamuflajı farklı.ataturkü kullanmaları beni kahrediyor.bunlar çokda vatan severdirler.uyanın ey kardeşler.iç ve dış düşmanlardan bahsedilir,içdüşmanlar işte onlardır..
22 haziran 2011 akşamı bi tv kanalında bu konu işlendi.araştırmacı gazeteci ömer atalay diyor ki 2003 yılına kadar nuri demirağın uçaklarından iki tanesi hangarda bekletiliyormuş ammmaaaa 2003 yılında ilgili kişilerin maşaları uçakları dozerler ile ezdirilmiş ve asfalt yapılan yollun altına gödürürmüşler.türkiye üzerindeki dönen oyunlardan bir tanesi.türkiyenin ekmeğini yeyip te türkiyeye hainlik yapanları Allah affetmeyecektir
Sayfanızdaki böylesi tarihi belgeleri hazırlayıp gençlere yetişkinlere faydalı bilgiler iletenlere canı gönülden teşekkür ederim.Bu tarz bilgilerin LİSE -Y.E Okullarında panolarda,çerçeveli camlı duvarlara asılıp bilgilenmelerin daha da artacağı kanaatindeyim.Başarılı çalışmalarınızın devamını saygılarımla arz ederim. Esen kalınız.
uacaklar ucmaya hazir, hem özel sektörde hemde Tusasda ama İsraelden kazik yiyerek aldigimiz rezil ucaklarinin yedek motorlari problemleri bahane edilmis ve amerkanmali amerikadan yil sonunda incirlik hava alanina gelecekmis amerikalilar oprasyonlari yürütecekmis ve bize istihbarat vereceklermis, PKK zaten amerikan icadi terörist grup, tabi alim satimda askeriye icindeki yamyamlar aynen Nuri Demiraga oynadiklari oyunu sahneye koydular, müstesarlar SGV basta ayni hicbir sey degismiyor
Nuri demirağ ,bir zamanlar ve hatta şu anda bile, bazı Türk idarecileri ile Türk milleti arasında vatanseverlik,milliyetçilik,kullanılmaya müsaitlik açısından,aradaki uçurumun en basit timsali olsa gerek,
okudukça üzüldüm ve kahroldum,dahada okumayacağım,engel olanların bizi gavur ellerine mahkum edenlerin Allah belasını versin,bu ismi yeni yeni duyuyor olmamızda çok ama çok enteresan.
İyi ukursaniz turk hava kurumunun havacilik sanayinin gelisimine hicde olumlu katkilarda bulunmadigini goreceksiniz. Yillardir turk hava kurumu kurban derilerini halktan toplayarak ne yapiyor. Ben dahada kurbqn derisi vermem turk hava kurumuna…
Nuri Demirağ’ın ilk uçağı,
Eskişehir’in ilk otomobili Devrim,
STFA’nın kazandığı 3. köprü ihalesi….
Onlar haklı olarak engel oldular,
biz engel oldurtmamalıydık.
ahh bee üç beş kendini bilmez çapulcu yüzünden neler kaybetmişiz neleri heba etmişiz ve halada etmeye devam ediyoruz ben NURİ DEMİRAĞ (Allah rahmet eylesin)isminin neler yaptığının önüne engeller konmasa neler yapabileceğinin okullarımızda ayrı bir ders olarak verilmesini isterdim ama ne yazık ki yaptıklarını bırakın isimleri bile geçmiyor
22/01/1972 ilk okul mezunuyum .tüylerim tiken tiken oldu Allah nur içinde yatırsın. Bu büyük insanı engelleyenleride Allah cehenneminden alı koymasın nekadarda güzel söylemiş “Madem ki bir millet teyyaresiz yaşayamaz, öyleyse bu yaşama vasıtasını başkalarının lutfundan beklememeliyiz Allah sonumuzu iyi etsin ….
İlginç bu uçağımızın amblemi “KAĞNI” dır…1922 cepheye silah taşıdığımız kağnı 10 yıl sonra ürettiğimiz milli uçağımızın amblemi olmuştur..Bu genç cumhuriyetin ve o zamanki yönetimin cesaret ve özgüveni ile olmuştur. Füze savunma sisteminde biz copy+paste değil teknoloji peşinde olalım…kimsenin baskısına boyun eğmeyelim. Şuan ki omurgalı duruşdan dolayı devlet büyüklerimizi kutluyorum.
Bugün CHP.ve o günlerde aynı parti içinde bulunan ve daha sonra milliyetçilik yaftası ile ayrılıp ayrı bir parti kuran zihniyet,merhum Er bakan hocanın da “GÜMÜŞ MOTOR”yüzde yüz yerli üretim projesini,aynı gerekçe ile akamete uğratanlardır.Sözüm ona milliyetçi,muhafazakar ve müslüman olan günümüz iktidarı 12 yıldır bu konuları gündemine dahi almamaktadır.Düşündürücü değ-ilmidir.?
ATATÜRK VE TÜRK UÇAĞI PROJESİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN “vefatından 50 yıl sonra vasiyetimi açınız” isteğine rağmen bugüne kadar hiçbir iktidar bu vasiyeti yerine getirmek kararlılığını gösterememiştir.
Araştırmacı-Yazar Cengiz Özakıncı “Bütün Dünya” dergisinde Atatürk’ün havacılık sanayi ve uçak sevgisi üzerine yazdığı makalesi oldukça ilginç ve gizemli bilgiler içermektedir.
Çok detaya girmeden, Gazi Paşa ile ilgili bilinmeyen birkaç sırrı söyleyelim: Mustafa Kemal, daha genç bir subayken, “Özel bir istihbarat subayı” olarak yetiştirilmiştir. Bulgaristan’ da, Viyana’da, Romanya’da, Almanya’da birçok istihbarat görevlerinde bulunduğu bilinmektedir.
Gazi Paşa, Cumhuriyetin ilanından sonra çok gizli bir birim kurmuş, bu birim havacılıkla ilgili gelişmelere yön vermiştir. Atatürk’ün parolası: “İstikbal Göklerdedir!”
Devlet Hava Yolları’nın 1953–1954 yıllarında Genel Müdürlüğünü yapan ve daha sonra da Afyon Milletvekili seçilen Rıza Çerçel, “Atatürk ve Hava Yollarımız” adlı yazısında bir anısından bahseder. Atatürk, bir yaz günü Ankara Tayyare Meydanını ziyaret eder. “Ona, alan binası önünde hasır bir koltuk getirmiş; etrafını çerçevelemiş yakın bir gelecekte yapılacak işleri, alınacak uçakları, kurulacak tesisleri detaylarıyla anlatmıştık. Atatürk sadece dinliyordu. Bu dinleyişte tunçtan bir heykel sabrı vardı. Nihayet o ziyaretin anısına kendisinden bir imzasını rica etmiştik. Uzatılan kâğıt ve kalemi aldı. Düşünüyordu. İsteksiz bir eda ile başını önüne eğdi. Kendisine uzatılan kâğıt üzerine Kemal’in baş harfi olan K harfini yazmıştı. Kâğıt ve kalemi verirken “Şimdilik bir K harfi yeterlidir. Bana vaat ettiğiniz işleri yapılıp bitirildikten sonra imzamın geri kalanını tamamlarım” demişti.
1922 yılında Atatürk’ün emriyle kurulan bu gizli teşkilat, onun havacılık alanındaki emirlerini yerine getirmek için canla başla çalıştı. “Bana vaat ettiğiniz işler bitirildikten sonra imzamın geri kalan kısmını tamamlarım” demesi bu teşkilatın varlığının açık bir delilidir.
O dönemdeki bir Kripto mecmuada şöyle yazılıydı:
“İstikbalde tayyareler öyle ileri gidecek ki, devletlerin ve milletlerin her hareketini gözetleyecek, dev gece görüşü tekniğiyle, şehirler ve milletler gece dahi gözetlenecektir” Bugünün ifadesiyle bu bir “Heron” tanımıydı. Atatürk ve arkadaşları buna “Anka” demişlerdi. Anka Kuşu, Türk Mitolojisinde Huma kuşu olarak da bilinir.
Atatürk’ün emriyle 16 Şubat 1925’de “Türkiye Tayyare Cemiyeti” kurulur. Daha sonra ismi Türk Hava Kurumu olarak değiştirilir. İlk uçak fabrikası 1925 Kayseri’de kuruldu. Ayrıca Eskişehir uçak fabrikası, Nuri Demirağ uçak fabrikası, Etimesğut uçak fabrikası ile Atatürk Orman Çiftliğinin içinde Gazi uçak motor fabrikası kurulmuştu.
6 Ekim 1928’de Kayseri’de Türk-Alman işbirliği ile Junkars A–20 model uçak üretimi başladı. 1932 yılına kadar Junkars A-20’den 15 adet uçak üretildi. 1938 yılına kadar bu uçak fabrikalarımızdan 1938 yılına kadar 145 Alman Gotha tipi uçak ile 112 adet İngiliz Miles Magister tipi uçak imal edildi. İspanya, Irak ve İran gibi ülkelerden gelen uçak talepleri gelmeye devam etti. Derken ABD gelişmekte olan ülkelere ünlü Marşall yardımı yapmaya karar verdi. Ayrıca yapılan anlaşmalar gereği olarak da Türkiye’deki uçak fabrikalarına kilit vuruldu. Bizden uçak almak isteyen ülkelere hükümet olumsuz cevap verdi.
Türkiye 27 Şubat 1946 yılında ABD ile ünlü Marşall kredisi konusunda anlaşır. ABD, Türkiye’ye 10 Milyon dolar kredi açar ve bu para ile ABD’nin savaş artığı malzemeler alacaktır. Türkiye işe dahi yaramayan malzemeler karşılığında değerinin 4–5 katı döviz ödemek zorunda kaldı.
Yıl 2010. Türkiye’nin ilk yerli uçak üretiminden bu yana 82 yıl geçti. Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül kameraların karşısına geçerek şu bilgileri verdi. İnsansız hava aracı Anka’nın deneme uçuşunu başarıyla yaptığını, projeleri yurtiçinde yapılan ilk Türk istihbarat uçağının hangardan çıkmak üzere olduğunu söyledi. İlk insansız istihbarat uçağının dizaynını Türk Havacılık ve Uzay Sanayi (TUSAŞ) tarafından gerçekleştirildiğini ve ilk uçağa da ilk şehit pilotlardan Vecihi Hürkuş’un adının verileceğini söyledi.
Atatürk, 20 yüzyılın dâhisidir ve bu dahi insan Türk Milletine nasip olmuştur. Onun emriyle bir zamanlar kendi uçağını yapan Türkiye, Atatürk’ün ölümünden sonra, özellikle 1950 sonrasında, ABD istekleri doğrultusunda uçak üretiminden vazgeçerek uçak satın alan bir ülke haline getirilmiştir.
Türkiye olarak her türlü hava, kara, deniz araçlarını ve silahlarını üreterek dışa bağımlılıktan biran önce kurtulmalıyız. Zira Türk’ün Türk’tan başka dostu yoktur.
http://www.kalehaber.net/yazar-377-ataturkveturkucagiprojesi.html
Nuri DEMİRAĞ Kimdir ?
http://www.nuridemirag.com/hakkimizda.html