128) SÖZLER
Yayin Tarihi 6 Mayıs, 2009
Kategori SOSYAL
SÖZLER
“Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.”
“İki dinle bir söyle.”
“Az söyle, çok dinle.”
Sözler, genelde pek farkına varamasak da hepimizin hayatını doğrudan etkileyen yaratıcı bir güce sahiptir. Bu etkinin yarattıklarının bazen olumlu, bazen hatta birçok zaman olumsuz olabildiğini görüyoruz. Tek bir sözle birilerini aydınlıklara sürüklemek de mümkün olabilir, karanlıklara da. İşte şu atasözümüz de bize bunu açıkça göstermiyor mu: “Söz var, iş bitirir; söz var, baş yitirir.”
Sözlerin yaratıcı gücüyle ilgili olarak açıklanması gereken bir kavram da “tezahür” kavramıdır. Tezahür kavramının neyi ifade ettiği, David Spangler’a ait “Tezahür Kanunları” isimli kitapta şöyle açıklanıyor:
Tezahür, enerjiyi bir gerçeklik seviyesinden bir diğer gerçeklik seviyesine aktarmak üzere, doğayı yöneten ilkeler ve kanunlarla işbirliği yapma sürecidir. Spangler tezahür kavramıyla ilgili açıklamalarını şöyle sürdürüyor; … çoğu zaman tezahür olayını var olan şeyleri aşağı indirmek (kendi bilincimizde fark edilebilir hale getirmek) şeklinde düşünüyoruz, yani soyut niteliklere bir şekil ve maddi hüviyet vermek, görünmez olanı görünür ve somut hale getirme süreci tarzında anlıyoruz. Fakat tezahür süreci fiziksel olanı yükseltme, inceltme ve ruhsallaştırma vasıtası olarak da aynı kolaylıkla iş görebilir.
Spangler’ın bu ifadelerle anlatmak istediği, bizlerin düşünce ve eylemlerimizle (ki sözlerimiz de bu eylemlerin çok önemli aktörleridir) soyut olan bir şeyleri yaşantımızda karşımıza çıkan olumlu ya da olumsuz, somut olaylara dönüştürdüğümüzdür. Dolayısıyla potansiyel haldeki bu gücü, bulunduğumuz fizik ortamın seviyesini yükseltecek şekilde kullanmak mümkündür ve konuşurken sözlerimizi özenle seçmek de bu amaca yönelik bir çalışma olacaktır. Sözlerin tezahür eylemini hayata geçirici etkisine örnek olarak halk arasında yaygın olan şu söz son derece uygundur: “Bir şeyi kırk kere söylersen olur.”
Atasözlerimizin kimi, sözün yaratıcı potansiyeline dikkati çekerken kimi de onu dikkatli kullanmanın önemine değinmiştir. Örneğin hepimizin iyi bildiği “Söz gümüşse sükut altındır” diyen atasözümüze dikkat edelim. Kimbilir kaç kez duyup hiç dikkat etmediğimiz bu sözde, dikkatli konuşmaya yönelik bir uyarı vardır, böyle bir uyarının Anadolu halkı arasında nasıl olup da bu kadar yer ettiğini düşündüğümüzde de ortaya “sözün önemi” çıkar. Her ne kadar günlük yaşamda sözlerin son derece dejenere edilerek kullanıldığına şahit olsak da, Bilge Anadolu Halkı’nın, sözlerin tezahür gücünü hissetmiş olduğunu bu kısacık atasözlerinden anlayabiliyoruz.
Ne var ki günlük yaşamda konuşma biçimimize dikkat ettiğimizde hayatımızda bu kadar etkili bir gücü ne kadar gelişi güzel ve olumsuz kullandığımızı görüyoruz. Çünkü çevremizde duyduğumuz pek çok kaba, inciticilik potansiyeli taşıyan, olumsuzu yaratmaya dönük sözler; bulunduğumuz ortamlarda sık sık duyduğumuz türden ve bu aşinalık yüzünden taşıdığı tüm olumsuz nitelikleri yok farzedilerek hayatımızın içinde varlığını sürdürüyor, ne var ki bizler bunun sonuçlarının farkına bile varamıyoruz.
Örneğin bazen arkadaşlarımızla konuşurken normalde “küçük düşürmek” için kullanılan bazı sözleri bir araya getirerek insanları güldürmeye çalıştığımız bile olur (ve çoğu zaman güldürmeyi başarırız da!) ve karşımızdakinin de buna gülmesini “espri anlayışının gelişkin olması” olarak değerlendiririz. Oysa biz her karşımızdaki insanın üzülmediğini, bunun eğlenmekten başka bir şeye hizmet etmediğini iddia etsek de, kullandığımız sözcükler içerdikleri o olumsuz tesirleri karşımızdaki insana (ayrıca kelebek etkisiyle bütün evrene) naklediyor, onun şuuraltına bütün o olumsuzluğu yerleştiriyor ve sonradan o insanın hayatında kimbilir ne şekilde, başka olumsuzluklarla da birleşip soruna dönüşerek yeniden ortaya çıkabiliyor.
Sözler düşüncelerimizin eseridir ve tıpkı düşüncelerimizi kontrol etmemiz gerektiği gibi sözlerimizi de kontrol etmemiz, her yaptığımızla yeniden yaratmakta olduğumuz hayatımızın bilinçli bir yönlendiricisi olabilmek adına önemlidir. Sözlerin yaşantımızdaki tezahürleriyle ya da ortaya çıkardığı somut sonuçlarla, düşüncelere nazaran daha çabuk karşılaşırız. Bu sonuç bazen karşımızdaki insanın yüzündeki bir gülümseme olabildiği gibi bazen bir hayal kırıklığı ifadesi, ya da ardı ardına açılan kapılar veya kaybedilen fırsatlar dizisi, hatta kaybedilen koskoca bir hayat bile olabilir.
Eğer hayatımızda pozitif bir gidişat, pozitif sonuçlar istiyorsak sözlerin yaratıcısı enerjisini hayatımızda bilinçli olarak olumlu olana yönlendirmeyi, yıkıcı değil yapıcı olmaya dönük bir çalışmayı günlük hayatımıza sokabiliriz. Kendimize bu bilinçliliği öğretmek gibi bir eylemi amaç edinmenin ve bunun için bir süre çabalamanın hayatımıza ne kadar yenilik getirdiğini somut olarak görebiliriz.
Böyle bir çalışmayı günlük yaşantımızın içine nasıl adapte edebiliriz diye düşünebiliriz, bunun için her uygulamada olduğu gibi kendimize dönmemiz, günlük etkileşimlerimizdeki eylemlerimizi dışarıdan, tarafsız bir gözle gözlemlememiz, kendimizi an içinde yakalamamız gerekir. Bildiğimiz gibi başkalarının da değişmesini sağlayabilecek olan bizim kendimizi değiştirmemizdir. Dolayısıyla bu uygulama için önce kendimizi gözleyelim, gün boyunca ne gibi sözler sarfediyoruz?
Örneğin son yıllarda bir şeyin güzel olduğunu ifade etmek için bile “korkunç” sözcüğü kullanılır oldu. Bir film izliyoruz ve “korkunç güzel bir film!” diyoruz. Oysa korkunç kelimesinin neyi ifade ettiğini düşündüğümüzde “korkutucu olanla” karşılaşıyoruz ki korku negatif bir kavram olduğuna göre güzel olanla bağdaştırılamayacak bir niteliğe sahip. Neden güzelliğin boyutunu belirlemek için negatif bir kavram kullanalım ki? Bunun yerine “çok güzel bir film!” diyebiliriz.
Günlük yaşamda kulağımız bu gibi konuşmalara çok aşina olduğumuz için bizler önemini fark etsek de sözlerin bu tür kullanımlarından kendimizi hemen vazgeçiremeyebiliriz. Ama bunun üzerinde şöyle çalışabiliriz; bahsettiğimiz gibi kaba ifadeleri olan sözlerle bize yaklaşıldığında ve bir yanıt vermemiz gerektiğinde biz o kaba ifadelerin yerine olumlularını yerleştirerek karşılık verebiliriz. Bu konuda başka bir uygulama da aklımıza her geleni olduğu gibi dışarıya aksettirmek yerine konuşmadan önce durup derin bir nefes almak ve bir an için de olsa söyleyeceğimiz sözün nelere yol açacağını düşünmek olabilir. Bunu uygulamaya kalktığımızda söylemeye kalktığımız pek çok şeyi ifade etmekten vazgeçtiğimizi görürüz, çünkü şuursuzca sarfettiğimiz sözlerin pek çoğu bizi yanlış ifade etmekle kalmayıp aslında hiç istemeyeceğimiz zincirleme etkilere neden olmaktadır.
Sözleri doğru kullanma üzerinde bir farkındalık geliştirebildiğimizde zamanla uygulamanın da kolaylaştığını ve hayatımıza pozitif yenilikler getirmeye hizmet ettiğini görebiliriz. Bunun bize sağladığı ilk fayda öncelikle kendi enerjimizi yükseltmek ve dolayısıyla daha sağlıklı bir psikoloji olduğu gibi, kendimizi daha doğru ifade edebilmenin bize getirdiği pek çok somut yararın yanı sıra daha hafiflemiş bir zihinle gelen huzur hissi olacaktır
ASTROSET
Yorumlar
Yorum yap