109) OBAMA MARKALI ÜRÜN

Yayin Tarihi 7 Mayıs, 2009 
Kategori SİYASİ

Obama markalı ürün

image0017.jpg“Obama markası, mutlu tüketici demek. Eğlendiriliyoruz. Ümitvâr oluyoruz. Başkanımız gibiyiz.”


Obama bir markadır. Ve bu marka, Obama markası, kurumsal derebeyleri hazineyi yağmalarken, seçilmiş yetkililerimiz kurumsal lobicilerden rüşvet alırken, kurumsal medyamız dedikodu ve ıvır zıvırla dikkatimizi başka yöne çekerken, Ortadoğudaki emperyal savaşımız genişlerken, yönetime karşı kendimizi iyi hissetmemiz için tasarlandı. Obama markası, mutlu tüketici demek. Eğlendiriliyoruz. Ümitvâr oluyoruz. Başkanımız gibiyiz. Bize benzerdiğine inanıyoruz. Ancak kurumsal reklamcılığın hileli dünyasında peyda olan diğer tüm markalı ürünlerde olduğu gibi, dolmuşa gelip çıkarımıza uygun olmayan pek çok şeyi yapıyor ve destekliyoruz.

Obama markasının bize ne veriyor? Obama yönetimi, köpük ekonomisini başarısızlığa mahkum bir çabayla yeniden şişirmek için vergi mükelleflerinin 12.8 trilyon dolarını borç, garanti veya harcama gibi çeşitli şekillerde Wall Street ve batak bankalara aktardı. Obama markası yaklaşık 1 trilyon doları savunma kalemine giren harcamalara ve Irak’ta başarısızlığa mahkum emperyal projemize tahsis etti; askeri planlamacılar 70.000 civarında Amerikan askerinin 15-20 yıl daha Irak’ta kalacağını tahmin ediyorlar. Obama markası Afganistan’daki savaşı genişletip insansız savaş uçaklarının kullanımını artırıyor; insansız savaş uçaklarının sınır ötesi saldırılarından dolayı son üç ayda ölen sivillerin sayısı ikiye katlandı. Obama markası işçi örgütlenmesine yönelik kısıtlamaları gevşetmeyi, her Amerikalının kar amacı gütmeyen sağlık hizmetinden faydalanma hakkını reddetti; Bush yönetiminin savaş suçları, işkenceleri hakkında soruşturma açmayacak; Bush’un gizlilik kanunlarını kaldırmayı ve habeas corpus’u iade etmeyi reddetti.

Obama markası radikal bireyci ve yeni görünen bir imaj sunuyor bize. Kurumsal gücü üreten eski mekanizma ve devasa askeri sanayinin ülkeyi yağmalamasını görmemizi engelliyor. Siyasetimizi kontrol eden kurumlar temelde farklılık arz eden ürünler üretmiyor; sadece markalar başka. Obama markası kurumsal devletin merkezini G.W.Bush markasından daha fazla tehdit etmiyor. Bush markası çöktü. Onun yapmacık halkçılığına karşı bağışıklığımız var. Onun hilelerine âşinayız. Havanın sönmesi reklam dünyasının müşterek sorunudur. Bu yüzden artık yeni bir markamız var, Obama markası, heyecan verici ve hafiften erotik cazibeli. Benetton ve Calvin Klein Obama markasının müjdecisiydiler, kendilerini risque sanat ve ilerlemeci politikayla ilişkilendiren reklamlar kullanmışlardı. Ayrı bir ürün olmuştu onlarınki. Ancak tüm markalarda olduğu üzere, gâye, edilgen tüketicileri deneyim yoluyla yanılgıya sürüklemekti.

Küresel şöhrete kavuşan Obama kolayca markalaştırıldı. Senato’daki iki yıllık tecrübesi hâriç hiçbir deneyimi yok, mânevi esaslardan yoksun. Senato’da kullandığı oylar, kurumsal çıkarlara sefil bir teslimeyete işaret eder. Nükleer enerjiye “yeşil” enerji demekten mutluluk duydu. Irak ve Afganistan savaşlarının devamı yönünde oy kullandı. Vatanseverlik Yasasını yeniden yürürlüğe soktu. Yıkıcı kredi kartı faiz oranlarına bir üst sınır getirmek için hazırlanmış hiçbir tasarıya arka çıkmadı. Adı kötüye çıkmış 1872 Maden Yasasını reformdan geçiren bir tasarıya karşı çıktı. Ölüm cezasını destekledi.

Obama Beyaz Saraya yerleşmeden hemen önce Gazze bombalanırken, hava saldırılarına mâruzken, Obama ekibi, Seymour Hersh’in yazdığına göre “akıllı bombaların” ve İsraile gönderilmek üzere hazır diğer yüksek teknoloji ürünü askeri teçhizatın teslimine itiraz etmeyeceğini açık etti. Senatör olduğu zamanda yaptığı savaş karşıtı bir konuşma giriştiği tek mukavemet eylemidir fakat onu da hemen ve derhal tersine çevirdi. 27 Haziran 2004 tarihli Chicago Tribune gazetesine verdiği demeçte “Şu aşamada G.W.Bush ve benim duruşum arasında çok fazla fark yok. Tek fark, benim kanaatime göre, yürütme mevkinde kimin olduğudur” demişti. Savaş karşıtı yüzlerce konuşma yapmış Kucinich gibi yürekli savaş karşıtlarının aksine Obama, Irak savaşının gözden düştüğü vakte kadar sessizliğini vazife şuuruyla korudu.
Obama kampanyası Association of National Advertisers çatısı altında toplanmış ve Ekim ayında düzenledikleri yıllık konferansta bir araya gelen yüzlerce pazarlamacının, ajans müdürlerinin ve pazarlama hizmeti sunan acentelerin oylarını kazandı. Apple ve Zappos’u geride bırakan Obama kampanyası, Advertising Age tarafından 2008 yılının pazarlamacısı olarak seçildi. Profesyonellerden öğren. Obama markası, bir pazarlamacının rüyasıdır. Başkan Obama Bir şey yapar, Obama markası bir başka şeye inanmanı sağlar. Başarılı reklamın özüdür bu. Size nasıl hissettirdiklerine bağlı olarak reklamcının istediğini satın alır veya onu yaparsınız.

Şöhret kültürü, siyaset dâhil, kültürün her yönüne sirayet etti (…) imaj ve eğlence çağında, anlık hazlar çağında hakikati aramıyoruz. Hakikat karmaşıktır, hakikat sıkıcıdır. Her ne olmak istiyorsak olabileceğimizi, yeryüzünün en hârika ülkesinde yaşadığımızı, üstün mânevi ve fiziki niteliklere sahip olduğumuzu ve kişisel veya ulusal vasıflarımızından yahut Tanrının bizi kutsadığından dolayı istikbalimizin her daim şan ve şeref dolu olacağını ileten klişelerle, basmakalıp ve ilham verici duran mesajlarla şımartılmak ve rahat ettirilmek istiyoruz. Arzularımızı kösteklediğinden dolayı hakikat kabul görmüyor. Hakikat, kendimizi kötü hissetmemize neden oluyor.

Yazarların, siyasi mekanizmaların, televizyon, Hollywood veya reklamcıların ürettiği kurmaca olaylara, dramatik ürünlere gelince, onlar çok başka. Daniel Boorstin’in “The Image: A Guide to Pseudo-Events in America”da yazdığı gibi, sahnelendiklerini bildiğimiz halde hakiki görünme kapasiteleri var. Bu kabiliyetleri var çünkü güçlü bir duygusal tepki yaratabilirler, hakikate üstün gelebilirler; kurgusal hikayeler, hakikatin tahtına oturur, kabul edilmiş gerçek oluverirler. Bir şablonun maskesini indirmek, güvenilirliğine zarar verir ve genelde onu yok eder. Ancak ister başkanı bir oto fabrikasında, aşevinde gezerken veya iserse Irak’taki askerlere konuşurken göstersin, kurmaca olaylar böyle değildir, havasının alınmasına karşı bağışıklığı vardır.
Hakikat ve kurguyu birbirinden ayıramayan bir toplum, gerçeği yanılsama üzerinden yorumlar. Tesadüfi olaylar veya müphem veri ve tırı vırı şeyler yanılsamayı destekler ve ona güvenilirlik verir veya mesaja engel oluyorlarsa bertaraf edilirler. Gerçek ne kadar can yakıcı olursa (mesela iflasların ve işsizliğin tavan yapması) yanılsamaya sığınan ve yanılsamada ferahlık bulan insanların sayısı da o kadar fazla olur. Kanaatler olaylardan ayırtedilemediğinde, hukukta, ilim ve bilimde, günün olaylarının haberini vermede doğrunun ne olduğunun tayin edileceği evrensel standartlar olmadığında, en kıymet verilen yetenek eğlendirme yeteneği olduğunda, bu dünya, yalanların hakikat olduğu bir yere döner, insanların inanmak istediklerine inandıkları bir yere. Kurmaca olayların yarattığı en büyük tehlike budur ve işte bu yüzden şablonlardan / basmakalıplardan daha şerlidir. Basmakalıpların / şablonların yaptığı gibi gerçeği açıklamaya teşebbüs etmez bilakis gerçeğin yerini alır. Kurmaca olaylar, kurgucusunun belirlediği parametrelerle gerçeği yeniden târif eder. Kapı kapı dolaşıp sattıkları yanılsamalardan büyük kazanç sağlayan kurgucuların, kontrol ettikleri güç yapısını muhafazada çıkarları vardır.
Eski tarz üretim kültürü, tarihçi Warren Susman’ın karakter dediği şeyi icap ettiriyordu. Yeni tarz tüketim kültür ise kişilik icap ettirir. Değerlerde eksen değişimi, değişmez mâneviyattan sunumdaki maharete doğru kaymıştır. Tasarruf ve itidâl gibi eski kültür değerleri çok çalışmayı, dürüstlük ve mertliği yüceltmiştir. Tüketim yönelimli kültür ise cezbediciliği, büyüleyiciliği ve sevimliliği yüceltiyor. “Yeni kişilik kültüründe herkesten talep edilen sosyal rol, icracı rolüdür. Her Amerikalı kendini icra etmelidir” diyor Susman.
Obama’nın aburcubur politikası tüketiciyi dolandırıyor. Nihayetinde icra meselesi, yalan meselesi. Bizi dâimi olarak çocukluk evresinde tutma meselesi. Ancak yanılsamada ne kadar uzun süre kalırsak, fantezilerimizi paramparça ettiğinde gerçek o kadar fena olur. Etraflarında olup biteni anlamayanlar ve beklemedikleri ve tahmin etmedikleri acımasız gerçeğin kendilerini şaşkına çevirdiği kişiler çaresizce kurtarıcı ararlar. Kendilerini kurtarmaları için demagoglara yalvarırlar. Obama markasının nihâi tehlikesi budur. Kurumsal devletin acımadan gerçekleştirdiği iç yıkım ve hırsızlığı etkili bir şekilde maskeliyor. Bu kurumlar, vergi mükelleflerinin servetini bir kez çaldığında, on milyonlarca Amerikalı yoksul, şaşkın ve daha muktedir ve daha ölümcül (açık toplumumuzdan arta kalanları çabucak bitirebilecek) yanılsamaların hasreti içinde kalacaktır.

Chris Hedges

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap