1059) “ALBAN TARİHİ” ADLI KAYNAKTAKİ BATI KÖKTÜRK YÖNETİCİLERİ
Yayin Tarihi 14 Aralık, 2021
Kategori TÜRK DÜNYASI
“ALBAN TARİHİ” ADLI KAYNAKTAKİ BATI KÖKTÜRK YÖNETİCİLERİ:
“KUZEY HÜKÜMDARI”, “CEBU HAKAN” VE “ŞAD” HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER
Kalankatlı Musa tarafından kaleme alınmış olan “Alban Tarihi” isimli ortaçağ kaynağı, başta Albanlar olmak üzere Romalılar, Ermeniler, İranlılar, Araplar ve Türkler hakkında son derece kıymetli bilgiler barındırmaktadır. Erken ve orta dönem Türk tarihi açısından kıymetli olan bu kaynakta Barsil, Hun, Hazar ve Eftalit gibi pek çok Türk topluluğunun faaliyetlerinden söz edilmiştir. Bizans-İran-Türk ilişkilerinin oldukça yoğun olduğu bir dönemde, bölgedeki gelişmeleri aktaran “Alban Tarihi”, bazı Türk yönetici unvanları sunmaktadır. Bunlar arasında olan, “Kuzey Hükümdarı”, “Cebu Hakan” ve “Şad”, Batı Köktürklerinin, Hazar ötesindeki faaliyetlerinde aktif birer rol üstlenmiş olarak gözükmektedirler. Makalemizde, “Alban Tarihi”ndeki kayıtları değerlendirerek, Bizans ve Çin kaynakları ile mukayeseli bir biçimde, Kuzey Hükümdarı, Cebu ve Şadın kim oldukları sorusuna cevaplar aramaya çalışacağız. Burada tartışmaya açtığımız unvanları taşıyan kimselerin, tarihî kişiliklerine yönelik daha başka çalışmalar da mevcuttur. Ancak öneriler arasında bir görüş birliğine varılamadığı görülmektedir. Tartışmaların merkezinde bulunan bu kimselerin, Kafkasya’daki son Köktürk varlığı konusunda ve yeni Hazar Devleti’nin kuruluş günlerinde önemli bir yer işgal ettikleri anlaşılmaktadır.
Dr. Umut Üren
Kırklareli Üniversitesi, Tarih Bölümü
Grek kaynaklarında Albanoi, Fars kaynaklarında Ardan, Arap kaynaklarında al-Ran, Gürcü kaynaklarında Rani, Ermeni kaynaklarında Ağvan ve Süryani kaynaklarında ise Aran şeklinde zikredilen Albanlar (Bosworth, 1987: 520-522), MÖIV. yüzyıldan itibaren günümüz Azerbaycan topraklarının güney kısımlarındaki bölgelerde yaşamış bir halktır. Hazar Denizinin batı yakasındaki bu halkın idaresi altındaki yirmi altı kabileden bahseden coğrafyacı Strabon, onlar hakkında haber veren ilk kaynaklar arasındaki yerini almıştır (TheGeography of Strabo, XI:5, 223-233). Oldukça erken bir tarihte Hristiyanlığı devlet dini olarak benimseyen Albanların en kudretli zamanlarını VII. yüzyılın ikinci yarısında, hükümdarları Cuvanşir´in hâkimiyet günlerinde yaşadıklarını söyleyebiliriz (Kalankatlı Moses, 2006: 5). Bu tarihler hiç kuşkusuz Kafkasya topraklarının, dönemin en büyük siyasi güçleri konumundaki Arap, İran, Bizans ve Türklerin hâkimiyet mücadelelerine sahne oldukları günlere tekabül etmektedir. Albanlar, dönemin kudretli imparatorlukları karşısında tek başına tutunabilecek bir güçte olmamakla birlikte, zaman zaman farklı saflarda yer alarak, mevcudiyetlerini sürdürmüşlerdir. Rusların büyük bir devlet olarak ortaya çıkıp Kafkas topraklarını ilhak etmesine kadar adlarını korumayı başaran Albanlar, özellikle dinî alandaki birtakım düzenlemeler ve Ermenilerin faaliyetleri neticesinde tarihî varlıklarını sürdüremez bir hale gelmişlerdir. V. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren 52 harflik bir alfabeye sahip oldukları bilinen Albanların, Kafkasya’nın çeşitli bölgelerinde kitabelerine de rastlanmıştır (Kalankatlı Moses, 2006: 5). Kafkasya´nın bu yerleşik halkının tarihî serencamı için en önemli kaynağımız hiç şüphesiz, kendi içlerinden bir kimse(ler) tarafından kaleme alınan, Alban Tarihi adıyla bilinen eserdir
Esas itibari ile üç kitaptan oluşan Alban Tarihinin ilk iki kitabı, en kadim dönemlerden 710 yılına kadar, üçüncü kitabı ise 999 yılına kadarki hadiseleri barındırmaktadır. XII ve XIII. yüzyıl Albanyasında yaşanan gelişmeler ise bir salname şeklinde Mhitar Koş tarafından kaleme alınmış ve eser sonuna eklenmiştir. Alban Tarihinin ilk iki kitabının müellifinin Kalankatlı Moses olduğu noktasında bir fikir birliği vardır ve bu kimsenin VII. yüzyıl civarında yaşadığı düşünülmektedir.1 Eserin yazılış tarihine dair ilk tahmin Anili Mhitar tarafından gelmiş ve Sebeos (VII. yüzyıl) ile Gevand(VIII. yüzyıl) dönemleri arasında yazıldığı belirtilmiştir. Üçüncü kitabın ise bir başkası tarafından yazıldığı üslup bakımından da kendisini hissettirmekte ve bu kimsenin Moses Dashuranlı olduğu düşünülmektedir.2 Eserin bilinen en eski el yazması 1279 yılına aittir. Alban Tarihi, 1841 yılında Fransızcaya3, 1861 yılında Rusçaya4, 1961 yılında İngilizceye5 ve 1993 yılında ise Azerbaycan Türkçesine aktarılmıştır. Eseri, Azerbaycan Türkçesine kazandıran Ziya Bünyadov, Mhitar Koş’un Alban Salnamesini İngilizceden, Alban Tarihini ise Rusça ve İngilizce neşirlerini karşılaştırarak hazırlamıştır. Eserin Türkçeye tercümesi ise 2006 yılında Yusuf Gedikli tarafından gerçekleştirilmiştir.6
Başta Albanlar olmak üzere Romalılar, Ermeniler, İranlılar, Araplar ve bölgenin diğer yerli halkları hakkında son derece önemli bilgiler ihtiva eden Alban Tarihinin erken ve orta dönem Türk tarihi açısından da kıymeti büyüktür. Eser içerisinde bahsi geçen Barsil, Hun, Hazar ve Eftalit gibi pekçok Türk etnonimi incelenmeye değerdir. Bunların yanında Türkan ve Türkistan gibi coğrafî adlandırmalar da dikkat çekmektedir. Türklerin faaliyetleri anlatılırken zikredilen şad, tudun, alp, il tigin, han, hakan gibi unvanlar ise bu terimlerin Köktürk kitabeleri öncesinde anılması bakımından tarihçiler ve dilciler için önem arz etmektedir.7 Tabii ki burada yer alan bu unvanların önemli bir kısmı henüz Köktürkler, meşhur kitabelerini yazmadan önce Çin yıllıklarında ve diğer tarihi kaynaklarda da geçmekte idi. Ancak yıllıkların, özellikle Çin’den uzak kalan bölgelerdeki Türk topluluklarına dair anlatımlarının azaldığı noktalarda, farklı kaynak kümelerinde bu unvanların kullanımına rastlanması önemlidir
Köktürklerin batıdaki siyasi faaliyetleri konusunda temel bilgilerimizi Bizans kaynaklarından edinmekteyiz. Bu noktada “Alban Tarihi” adlı eser Bizanslı yazarların eserlerindeki eksiklerin tamamlanması ve bazı ayrıntıların aktarılması yönüyle de önem kazanmaktadır. Özellikle, Batı Köktürk Devleti’nin dağılış günlerini temsil eden dönemde, kaynaklardaki ifadeler daha bulanık bir görüntü arz etmekte, zayıflamayla birlikte, birbiri ardına gelen yeni kağanların dönemleri net bir şekilde sınırlandırılamamaktadır. Bu dönemin bir diğer özelliği Köktürklerin çözülmesiyle beraber, batıda Hazar adı altında yeni bir siyasi oluşumun yükselmesidir. Dolayısı ile “Alban Tarihi”nin zaman zaman farklı isimler altında sunduğu haberler hem Köktürk hem de Hazar Tarihiyle yakından ilgilidir. Özellikle Hazarların, devletleşme süreçlerine dair sınırlı bilgiye sahibiz, Hazarların kendi kalemlerinden çıkan “Hazar Mektupları” ve Hazar yurdu hakkında bilgi sunan ortaçağ seyyahlarının aktardıklarıda bu konuda net bilgiler içermemektedir. Kalankatlı’nın eserinde geçen birtakım anlatılar ise bu konuda önemli ayrıntılar vermektedir. “Alban Tarihi” adlı kaynak içerisinde değerlendirmeye çalıştığımız ifadeler, Köktürklerin, daha batıdaki Türk topluluklarıyla ilişkilerinin tasviri açısından da önem arz etmektedir.
MAKALENİN TAMAMI:
Yorumlar
Yorum yap