102) EN FAZLA SÖMÜRÜLEN ÜLKE : TÜRKİYE

Yayin Tarihi 27 Ocak, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

 

Çift başlı ejderhanın kıskacındayız-3-

 

En fazla sömürülen ülke : TÜRKİYE
Ünlü ekonomist Uğur Civelek, yabancı sermayenin, Türkiye’yi istediği gibi yönlendirebilme noktasına geldiği uyarısı yaptı

Türkiye’nin yurt dışına sermaye göçünü sürdürmesi, ekonomik sorunları kronikleştirme noktasına getiriyor. Üretim yapması ve istihdam yaratması gereken bir ülke konumunda olan Türkiye, bir yandan ekonomisini üretimden uzaklaştırırken, diğer yandan kaçan sermayesi ise gerçekleştirdiği yatırımlarla gittiği ülkenin ekonomisine istihdam yaratıp, vergi vererek katkı sağlıyor. Türkiye’de üretimin bitmesinden dolayı sosyal ve ekonomik sorunların çözümünün neredeyse imkansız hale gelmeye başladığını belirten Ekonomist ve Gazeteci-Yazar Uğur Civelek, “Ekonomide üretimden uzaklaşmanın yansımaları geleceğe dönük olacak” uyarısı yaptı.

Üretim durdu
Türkiye’de ekonomik sorunların kaynağının uygulanan ekonomik programdan kaynaklandığını dile getiren Civelek,  “Ekonomik prog- ram devam ettiği sürece sorunlara çözüm bulmakta zorlanırız. Bunun en önemli nedeni ise, üretimden uzak bir ekonomik politikaların uygulanmasıdır. Türkiye’de şu anda sanayi üretimi durmuş durumda. Üretimden dolayı hiçbir işletme kazanamıyor. Dolayısıyla istihdam yaratacak iş adamları Türkiye’de yatırım yapmayı tercih etmiyor. İzlenen ekonomik program yatırımcıya, üreticiye hiçbir şey kazandırmadığından her geçen gün üretimden uzaklaşıyoruz. Dolayısıyla istihdam sorunlarımızda artıyor.”

Tam bağımlıyız
Türkiye’nin özellikle sosyal sorunlarını aşmak ve bu sorunların büyümesini önlemek için yatırıma ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Civelek, bunun tam aksine ulusal  sermayenin Çin, Bulgaristan, Mısır, Ürdün gibi ülkelere gitmesinin ülke açısından olumlu bir sinyal olamayacağını kaydetti. Ulusal sermayenin Türkiye’de yatırım yaparak, ülkenin ekonomik sorunlarının çözümüne ve istihdama katkısının sağlanmasında noktasında önemli bir açılımın olabileceğini ifade eden Civelek, şunları kaydetti: “Türkiye sermaye ihraç ettiği gibi, maalesef yatırımcı olmayan, ülkeye artı değerleri yok denecek kadar az olan sermayeyi çekmektedir. Bunun anlamı, Türkiye tam bağımlı; halen kolay sömürülebilen bir ülke olmuştur. Artık yabancı sermaye Türkiye’yi istediği gibi yönlendirebilme noktasına gelmiştir. Türkiye gerek ekonomik alanda, gerekse diğer ulusal çıkarları etkileyen konularda kararlar alırken, maalesef bunların ne diyeceğini düşünür bir ülke konumuna düşürülmüştür. Türkiye böyle bir sömürüyü elbette hak etmemektedir.”

Stratejik kurumlar satıldı
Türkiye’de telekomünikasyon hizmetlerinin verildiği en stratejik yerli kurum, Hariri Ailesi’ne satılmıştı.

Üniter   yapıya zarar verir
Ekonomİst Uğur Civelek, “Doğrudan gelen yabancı sermaye vergi ödemediği gibi ülkeye para da bırakmıyor., Aksine, ince dengeler üzerinde olan Türk ekonomisine zarar da verebilecek işler yapıyor. Bunların da başında kâr transferleriyle cari açığın büyümesine neden oluyor” dedi. Türkiye’nin bu uygulamalar sonucunda ulus devlet yapısından ve anlayışından uzaklaştığını da savunan Civelek, “Bu tür şirketlerin Türkiye’ye gelerek stratejik kurumları ele geçirmeleri, ulusal sermayenin yurt dışına ihracı ve aynı zamanda izlenen ekonomik program Türkiye’nin üniter yapısına zarar vereceği gibi, Türkiye’yi ve yurttaşları kul haline getirecektir. Örneğin Türkiye’nin borçlarının ötelenmesinde siyasi iktidara bugün baskılar yapabilmektedir. Bunun geleceğe yansımaları Türkiye açısından iç açıcı olmayacaktır” dedi.


Risk faktörü yatırımcıyı kaçırır
Prof. Esfender Korkmaz, “Herhangi bir ülkede risk faktörünün artması, sosyal  hayata işsizlik olarak yansır. Öncelikli olarak bunun değişmesi şart” dedi
CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Esfender Korkmaz, 2001 krizinin ardından hayata geçirilen programların yapısal sonuçlarının alınması için siyasi iradenin çaba göstermesi gerektiğini  söyledi. Kriz sürecindeki programların yangını söndürme amacıyla ortaya konduğunu belirten Korkmaz, “Ancak o günden bu yana bir değişiklik olmadan devam ediyor. Oysa onlar kısa vadeli programlardı. Bugün yapılması gereken, orta    ve uzun vadede üretim programlarının hayata geçirilmesidir. Bu programların amacı olan yapısal dönüşümü sağlamak amaç olarak ortaya konmalı. Türkiye’de bugün baktığımızda hiçbir şekilde yapısal dönüşümler amaçlanmamaktadır. Bu da yatırımcılar açısından risk faktörünü arttırmaktadır. Risk faktörü arttıkça yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapmasını beklemek zor olur. Bu da sosyal hayata işsizlik olarak yansır. Öncelikli olarak değişmesi gereken budur” dedi.

Finansman zorluğu
Yatırım için finansman gerektiğini kaydeden Korkmaz, “Türkiye’de kredi maliyetleri çok yüksek. Bu nedenle finansman bulmakta zorlanan yatırımcılar, yurt dışından kredi aramaya başlıyor. Bunun sonucunda özel sektörün dış borç yükü artıyor. Türkiye’de özel sektörün 140 milyar dolar dış borcu var. Bu tablo, başlı başına yatırım ortamı için bir risk ifade etmektedir. Türkiye’de sıcak paranın fazla olması nedeniyle yatırımcı ile finans sektörü arasındaki bağ neredeyse kopmuş durumdadır” şeklinde konuştu.

Sanayici rahat değil

Türkiye’de teşviklerin az olmasının yatırımcı açısından ciddi sorunlar oluşturduğunu kaydeden Korkmaz, bu nedenle yerli sermayenin kendisine vergi, teşvik ve bürokratik alanlarda kolaylık sağlayan ülkelere gittiğini söyledi. Korkmaz, “Türkiye kendi yatırımcısına sahip çıkmıyor. Yatırımcıya sahip çıkmazsanız, onlar da yurt dışında yatırım yapmayı tercih eder. Bunun ekonomiye de istihdama da hiçbir katkısı olmaz. Mevcut iktidar, bugün bir üretim planı yapmamakta, sanayicinin önüne bir rota koymamaktadır. Bu nedenle sanayi üreticisi rahat değildir” dedi.


İstihdamın artması için teşvik zorunlu
TÜrkİye ekonomisinin en önemli sorunlarından birinin yüksek reel faizler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Esfender Korkmaz, “Yüksek reel faiz, yatırımları olumsuz etkileyen faktörlerin başında geliyor” dedi. Güçlü ekonomiye geçişte yapısal reformların bir an önce tamamlanması gerektiğini kaydeden Korkmaz, risk ortamının devam etmesinin yatırımcıları ürküttüğünü kaydetti. İktidarın uyguladığı ekonomik politikaların da yatırımcıya güven vermediğini ifade eden Korkmaz, “Siyasal istikrarı göremeyen yatırımcı da Türkiye’de durmuyor” dedi.  İzlenen ekonomik politikaların, iş dünyasını yatırımdan çok ithalata yönlendirdiğini kaydeden Korkmaz, “Kur düşük olduğundan dolayı yatırımcı yatırım yapmaktan çok ithal etmeyi tercih ediyor. Hatta yurt dışında üretip, Türkiye’ye kendi malını ithal ediyor. Böyle bir tutum kendisi açısından çok daha  kârlı. Türkiye’de piyasalar kuru denge leyemiyor. Dolayısıyla kura mutlakta müdahale edilmesi ve kontrol altına alınması gerekiyor. O zaman yatırım konusunda mesafe alınabilir. Bu, nedenlerden bir tanesi” şeklinde konuştu.

Yapısal dönüşüm
Türkiye’nin borçlarının da mutlaka kontrol altına alınması gerektiğini belirten Korkmaz, şunları kaydetti: “Borç yönetimi yapılamıyor. Ekonomi bundan olumsuz etkileniyor. Borçların yönetimi istikrarlı bir duruma getirilmeli. Yatırımcılara imkan tanıyan teşvikler verilmeli. Teşvikler sektör ve firma bazında olmalı. Bürokratik engeller en aza indirilmeli, hatta yerine göre kaldırılmalı. Bölgesel teşviklerin önü açılmalı, iyileştirilmeler yapılmalı. İstihdama öncelik tanıyan sektörlere teşvik verilmeli. Bunların sağladığı zeminde yapısal dönüşüm gerçekleştirilmeli. Ancak bunun bugünkü iktidarla olacağını sanmıyorum.”

YENİÇAĞ

 

 

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap