101) PARAKRASİ

Yayin Tarihi 26 Ocak, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Çift başlı ejderhanın kıskacındayız-2-

 

 

Bunun adı demokrasi değil parakrasi

Ünlü ekonomist Prof. Dr. Osman Altuğ, seçme yetkisinin, vatandaşın elinden alınmaya başlandığı, bunun yerine sermaye destekli güçlerin sahneye çıktığı uyarısında bulundu.

Sermaye gücünü elinde tutanların  müdahalesine dikkat çeken Prof. Altuğ, “Demokrasi, parakrasiye dönüşebilir” dedi.

Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Osman Altuğ, Türkiye’nin yönetim biçimin demokrasi olduğunu, ancak izlenen ekonomik modeller nedeniyle bunun tartışmaya açık hale gelmeye başladığını söyledi. Sermayenin siyasetle olan dirsek temasının hiçbir zaman ihmal edilmemesi gerektiğini de ifade eden Altuğ, şunları kaydetti: “Türkiye’de ya da başka bir ülkede sermaye ile siyaset ilişkilerini hiçbir zaman ihmal etmemek gerekir. Bugün siyasi partilerin kampanyalarını parası olan finanse edebilir. Dolayısıyla sermaye sahiplerinin bu noktada önemli bir etkisi olur. Türkiye’de ise artık bu kantarın topuzu kaçmaya başladı. Bu, ciddi anlamda tartışılması gereken bir konu. Türkiye Cumhuriyetinin yönetim biçimi bellidir. Demokrasi, halkın seçme ve seçilme yetkisinin olduğu yönetim biçimi olarak özetlenebilir. Bu iki kavramdan özellikle seçme yetkisi artık Türk milletinin elinden alınmaya başlanmıştır. Bunun yerine sermaye destekli bir takım güçlerin söz konusu olduğunu görmekteyiz. Bunun adı da artık demokrasi olmaktan çıkmış, parakrasi (Para babalarının demokrasisi) olmuştur. Önemli bir konu da budur”

Asla tesadüf değil
Yurt dışında üretilen fabrikalardaki üretim fazlasının Türkiye gibi ülkelerde değerlendirildiğini, bunun da nedeninin yine uygulanan ekonomik model olduğunu ifade eden Altuğ, “Yabancılar yurt dışında üretiyor, ancak oralarda piyasa doyduğu için üretim fazlasını Türkiye’ye getiriyor. Uygulanan ekonomik model de bu noktada onlar için uygun olunca o zaman Türk sermayesi bunlarla rekabet edemiyor. Öncelikle bunu tespit etmek gerekiyor. Öte yandan Türkiye’de bilinçli tüketici de olmadığı için ucuz bulduğu her şeyi alıyor” dedi.

Sadece tüketiyoruz
Kurlar düşük olduğu müddetçe ithal mallardaki artışın süreceğini kaydeden Prof. Dr. Osman Altuğ, “Türkiye sadece tüketiyor. Bundan en büyük zararı ise rekabet etmekte zorlanan ulusal sermaye görüyor. Ulusal sermaye de kendisine cazip teklif sunan, cazip ekonomik yapıların bulunduğu ülkeleri tercih ediyor. Bu da bir ekonomik tercih olarak görülebilir, ancak esas mesele, bunun altında yatan planlamayı görebilmektir. Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte hiçbir şey kurgu olmadığı gibi bu da asla kurgu değildir” diye konuştu.

Borsadan kazandıklarıyla özelleştirmelere girdiler
Türkiye’de finans sektörünün yüzde 70’ine hükmeden yabancı sermaye, İMKB’den elde ettiği yüksek rantla da özelleştirmelere girerek yerli firmaları peş peşe ele geçiriyor. Prof. Dr. Osman Altuğ,  Türkiye’nin dünyada en yüksek faiz veren ülkelerden biri olduğunu belirterek, yabancı sermayenin getirdiği para üzerinden kâr etmek için Türkiye’ye geldiğini söyledi. Sermayenin en büyük özelliğinin riski sevmemesi olduğunu ifade eden Altuğ, “Bu kural, hem Türk sermayesi, hem de yabancı sermaye için geçerli. Riskin olduğu ortamdan çok çabuk kaçıyor. Yabancı sermaye açısından baktığınız da Türkiye’de risk yok”  diye konuştu. 100 milyar doların markalara bağlanmış durumda olduğuna dikkat çeken  Altuğ, “Sıcak paraya açıkça söyleniyor, ’Siz gitseniz bile bizim döviz rezervimiz fazla’ diye. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar döviz rezervi yok” şeklinde konuştu.

Sektörler ilginç
Türkiye’de yabancı sermayenin geldiği sektörlere özellikle dikkat çeken Altuğ, bunun sonucunda elde edilen kârların çarpıcı olduğu ifade etti. Türkiye’de finans sektörünün yüzde 70’ine yakın kısmının yabancılarda olduğunu ve bunun büyük bir kısmının da İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) bulunduğunu hatırlatan Prof. Altuğ, şunları söyledi: “Borsadaki kâr oldukça yüksek. Yabancı sermaye niye bu ülkeden gitsin. Kâr marjları bu kadar yüksek olmasına rağmen, başka işler yapmaya da gerek duyuyorlar. ’Gelmişken bir iki özelleştirmeye de girelim’ diyorlar. Borsadan ya da diğer kağıtlardan kazandıkları paralarla; yani dışardan kendi öz sermayelerini getirmeden sadece burada kazandıkları paralarla özelleştirmelere giriyorlar. Ayrıca yüzde 22 faizle kazandıkları para da var. Özelleştirmelerde kullandıkları paralar bunlar. Ceplerinden para çıkmıyor ki. Bu açıdan bakıldığında Türkiye gibi bir ülkeyi nereden bulacaklar.”

Ekonomik model önceden planlandı
TÜrk ekonomisinin sıcak para dolayısıyla yabancılaşma sürecine girmesi ve milli sermayenin yurt dışına kaçmasının temel nedeni olarak 22 Aralık 1999 yılında kabul edilen ve yüksek faiz-düşük kur içerikli ekonomik model gösteriliyor. Ekonomistlere göre bu modelin hayata geçirilmesi elbette ki tesadüf değil. Türkiye üzerinde siyasi projelerin ortaya koyduğu bir plan. Bunun yanında AKP’nin iktidara gelmesinin önünü açan da yine bu ekonomik plan. AKP, seçim kampanyalarında, bu ekonomik modelin sonucu olan işsizlik ve krize karşı çıkmış ve bunu terk edeceğini açıklamıştı. Ancak geldiğimiz nokta itibariyle bunun değişmediğini görmekle birlikte hem Türkiye’nin borcu arttı, hem de bu ekonomik modelin sonuçları daha ağır hissedilmeye başlandı. İşsizlik ve enflasyon düştü, milli gelir 7 bin dolara çıktı gibi söylemler ise ekonomistler tarafından Brezilya dizisi olmanın ötesinde artık bir Türkiye dizisi olarak nitelendiriliyor.

Sıcak para uyarısı
Prof. Osman Altuğ da, Türkiye’nin ekonomik olarak içinden geçtiği sürecin çıkış noktasının yüksek faiz-düşük kur anlayışına dayalı ekonomik modelin kabul edilmesi olduğunu açıklıyor. Türkiye’deki yerli sanayinin yurt dışına kaçmasındaki temel nedenin izlenen ekonomik model olduğunu dile getiren Altuğ,  “İktisadi dengeler ve ticari açıdan bakıldığında, bu durum ayıplanacak bir şey değil” diyor.

Türk şirketleri peş peşe yabancıya yem oluyor
YabancI sermayenin önümüzdeki dönemde Türk ekonomisinde çok daha ilginç   açılımlar gerçekleştireceğini vurgulayan Prof. Dr. Osman Altuğ şunları kaydetti:  “Türkiye’deki yerli sermaye Romanya, Bulgaristan, Mısır, Çin gibi ülkelerde yatırımlar yaparak ekonomilerini kalkındırmaya devam ederken, yabancı sermaye de önümüzdeki günlerde çok daha başka belki de tahmin edilemeyecek atılımlar gerçekleştirebilir. Elde ettiği kârlarla özelleştirmelere girip yerli kuruluşları satın alabilir. Yani bir daha üretim yapmamak üzere bizim kuruluşlarımızı ve firmalarımızı ortadan kaldırabilir. Böyle bir gelişme olursa, bu hiç de sürpriz olmaz.”

Borç gelecek nesile
Türk ekonomisini analiz ederken borçlanma kavramının üzerinde özellikle durmak gerektiğini ifade eden Osman Altuğ, “Dünyadaki faizler yüzde 5, Türkiye’deki faizler yüzde 22. 444 milyar dolar borcunuz var, bunu yeni bir sarmalla aşmak zorunda kalıyorsunuz. Yani yüzde 22 ile borçlanıp, yüzde 5 ile satıyorsunuz. Yabancının neredeyse beş kat kârı var. Bu sarmaldan kurtulabilmeniz nasıl mümkün olur, öteleyerek. Türkiye’de borçlar öteleniyor. O zaman elbette ki borç ödemiyoruz diyebilirsiniz” şeklinde konuştu.

YARIN: Türkiye en fazla sömürülen ülke

 

YENİÇAĞ

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap