220) İNSANLIK DÜŞMANI PLAN!
Yayin Tarihi 23 Mart, 2010
Kategori SİYASİ
İlginç iddia: ABD ‘gıda savaşlarını’
40 yıl önce planlamış!
Amerika’da 1974 yılında hazırlanan “güvenlik, nüfus artışı ve gıda dağılımı” konulu raporda çok çarpıcı iddialar yer alıyor.
10 Aralık 1974’te Henry Kissinger ve Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosu tarafından hazırlanan “Ulusal Güvenlik Etüdleri Genelgesi 200: Dünya Nüfus Artışının ABD’nin Denizaşırı Çıkarları Açısından Etkileri” (National Security Study Memorandum 200: Implications of Worldwide Population Growth for US. Security Overseas Interests-NSSM 200) raporu, dünya nüfusunun azaltılması için “ABD’nin resmi milli güvenlik politikasını” belirlemiş.
1975 yılında Gerald Ford hükümeti tarafından resmi politika olarak kabul edilen rapor, Az Gelişmiş Ülkeler’deki nüfus artışının ABD güvenliği için bir tehdit olduğunu iddia ederek, “doğum kontrolü, savaş ve açlık” gibi yöntemlerle nüfus artış hızının düşürülmesini planlamış.
Sonraları ‘çok gizli‘ mührü kaldırılan NSSM 200, dünya nüfusunun en çok 8 milyarda tutulmasını ve 2075’te beklenen 22 milyardan kaçınılmasını önermiş, böyle bir nüfus artışının “savaşlar ve devrimlere” yol açacağını öne sürmüş.
NSSM 200’ün diğer bir iddiası, azgelişmiş ülkelerdeki nüfus artışının, sanayileşmiş dünyanın ihtiyaç duyduğu enerji ve hammadde kaynaklarını tüketeceği…
NSSM 200, seçtiği 13 özel hedef ülkenin Çin dışındaki nüfus artışının %47’sinden sorumlu olduğunu savunuyor: Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Nijerya, Meksika, Endonezya, Brezilya, Filipinler, Tayland, Mısır, Türkiye, Etiyopya ve Kolombiya.
Raporda, Nijerya’daki nüfus artışının, “ülkenin Afrika’da stratejik güç olması” ile sonuçlanacağı, “Brezilya’nın Latin Amerika ve dünyada önümüzdeki 25 yıl içinde etkisinin artmasına” neden olacağı iddia ediliyordu.
Kissinger’in ardından ulusal güvenlik danışmanlığı görevine getirilen Brent Scowcroft ve dönemin CIA Direktörü, hazine, savunma ve tarım devlet sekreterleri ile birlikte, George Bush tarafından raporda belirlenen planları uygulamakla görevlendirildi.
BİR SİLAH OLARAK GIDA
Raporda bu ülkelerdeki nüfus artışının önlenmesi için ortaya konan öneriler arasında en dikkat çeken başlık, doğum kontrolüne destek olarak planlanan, “hedef ülkelere yönelik gıda maddesi akışının önlenmesi” maddesi… Gıda’nın ulusal güç için bir araç olup olmayacağı tartışılan raporda, gıda yetersizliğinin ” doğal nedenlerle değil, batının ekonomik politikaları ile” ortaya çıkabileceği ifade edilmiş.
Dünya Bülteni/Haber Merkezi
Yorumlar
“220) İNSANLIK DÜŞMANI PLAN!” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
GDO açılımı ile Anadolu’da ne Türk kalır ne Kürt!
Hani Tayyip Erdoğan, Anadolu Kartalı tatbikatından İsrail’in çıkarılmasıyla ilgili olarak, “Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” diyordu ya; herhalde aynı sebepten olsa gerek, AKP iktidarı genetik yapısı değiştirilmiş gıda ve yemlerin ithalatı ile ilgili bir yönetmelik çıkardı.
Yönetmelik bir hile ve aldatma cümlesi ile başlıyor!
Deniliyor ki, “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır. Gümrük idarelerince bu Yönetmelik kapsamındaki ürünler için GDO’ya ilişkin ek bir belge aranmaz.”
Yani “Bu yönetmeliğe uygun olmak kaydıyla serbesttir” diyor. Üstelik ek bir belge de aranmayacağını öngörüyor!
Hemen ardından şöyle deniliyor:
“İthal edilen, üretilen veya dağıtımı yapılan GDO’lu gıda veya yemin, çevre, insan veya hayvan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi sağlığı ve çevreyi korumak amacıyla gerekli tedbirleri almak, Bakanlığı, diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi, piyasadan geri çekmek zorundadır.”
Demek, bütün inisiyatif bu işin ticaretini yapanlara veriliyor.
Yönetmelik “GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır.
İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır” diyerek, bu ürünlerin aslında ne kadar zararlı olduğunu tescil ediyor ama, kontrolü ithalatçıya veriyor!
Bir garip hüküm daha var:
“GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz.”
Allah Allah. Neden bulunmayacakmış? GDO’lu ürün, normal ürünlere karışsın, millet haberi olmadan alsın yesin diye, öyle mi? Yönetmelik bunun için mi çıkarıldı?
* * *
İnsan sağlığına zararlı bu ürünleri tamamen yasaklamak gerekirken Tayyip Erdoğan hükümetinin uğraştığı işe bakın?
Yönetmeliğin bir yerinde “Türkiye flora ve faunası için potansiyel bir tehlike oluşturmasını engellemek üzere GDO’nun Türkiye’de yakın akraba ve yabanileri olan türlere ait olmadığını gösterir bilgi ve belgeler istenebilir” diye bir hüküm de var.
Yani hükümet, GDO’lu ürünlerin Türkiye’ye sokulmasının, ülkenin flora ve faunasını yok edeceğini bile bile bunlara izin veriyor!
Yönetmeliğin tamamı, aslında bir soykırım şebekesi olan GDO’lu ürünler üreten firmalara nasıl izin verileceğini düzenliyor.
* * *
Peki bu GDO’lu ürünleri halk mı istedi?
Şimdi Erdoğan, “Halkım, yüzde 47 oy oranı ile bana yetki verdi. Ben halkımın taleplerini bir kenara koyamam” dese haklıdır!
Fakat Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer,
“Sayın Başbakan ya üç çocuk yapın demekten vazgeçmeli ya da GDO’dan. GDO ile doğal yapının bozulması, bitkiler ve insanların kısırlaştırılması anlamına gelir. Başbakan son 50 yılın kısırlık haritasını incelemeli. Üç çocuk yapın demekle üç çocuk yapılmaz. Erkeklerde çocuk yapacak sperm yok. Domuz aşısıyla bu daha da azalacak. GDO’lu ürünlerin hukuk zeminine alınmasıyla Türkiye 2030’ları bile göremez” diyor.
Demek ki halkımız böyle istedi!
Hükümet, Siyonistlerin ilâç şirketlerine Anadolu’da tek bir Türk veya Kürt bırakmamanın yolunu açmış, biz hâlâ Türk-Kürt tartışmaları ile oyalanıyoruz!
Varlığın tehlikede ey millet, varlığın!
http://yenicaggazetesi.com.tr/a_haberdetay.php?hityaz=10646
İşte bu durumları referandumdan önce Millete anlata bilseydik bu iktidarın yaptıklarının hesabını vermeyecekleri cesaretine sahip olamazlardı. Malesef devletin temel taşlarını yerinden oynattılar. İhanet tohumları yeşermekle kalmadı birde yaygınlaştı