202) AİLE İÇİ ŞİDDET VE KADININ RİSK ORANI
Yayin Tarihi 5 Ocak, 2010
Kategori SOSYAL
Aile içi şiddet ve
Ruh sağlığının rakamla ifadesi
Şiddet gören kadının ruhsal rahatsızlığa yakalanma riski erkekten iki kat daha fazla olduğu belirtildi.
Prof. Gülseren Ağrıdağ’ın Adana’da yapılan XII. Kadın Sığınakları Kurultayı’nda açıkladığı araştırma sonuçlarına göre, şiddet gören kadının ruhsal rahatsızlığa yakalanma riski erkekten iki kat daha fazla…
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Gülseren Ağrıdağ’ın Adana’da yapılan 12.Kadın Sığınakları Kurultayı’nda açıkladığı “Kadınlarda aile içi şiddet ve ruh sağlığı sonuçları” başlıklı araştırma, kadınların özellikle de şiddete maruz kalanların ruhsal rahatsızlığa daha yatkın olduğunu gözler önüne serdi.
Ruhsal rahatsızlıkları sadece biyolojik nedenlere bağlayan dar görüşlü tıbbın aksine, bu araştırma psikolojik ve sosyal faktörlerin de çok önemli bir rol oynadığını kanıtlıyor.
KADINLARIN DEPRESYONA YAKALANMA RİSKİ 3 KAT FAZLA
14 Ülkede yapılan bir araştırmaya göre, ruhsal rahatsızlığa rastlama oranı yüzde 24, Türkiye özelinde bu oran erişkinler için yüzde 17.2. Kadınların ruhsal rahatsızlığa yakalanma oranı ise erkeklerinkinin iki katı. Kadınlarda daha çok nevroza (psikosomatik hastalıklar, depresif bozukluklar, anksiyete, uyku bozuklukları) rastlanırken, erkeklerde daha çok psikoz görülüyor. Kadınların depresyona yakalanma riski erkeklerinkinden üç kat fazla olabiliyor.
Ayrıca kadın depresyonu daha süreğen seyredebiliyor. Atipik ve bedensel belirtileri daha şiddetli veya anksiyete bozukluğu daha yüksek olabiliyor.
Bu farkın nereden kaynaklandığını araştıran çalışma, kadına yönelik aile içi şiddetin en önemli neden olduğunu ortaya koydu.
Araştırmada; 15-49 yaş arası evli veya en az bir kez evlenmiş 395 kadınla konuşularak uğradıkları duygusal, sözel, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddete örneklerle yer verildi.
Buna göre kadınların yüzde 71.6’sı fiziksel, yüzde 61′i duygusal şiddet, yüzde 57.7’si sözel şiddet, yüzde 16.5′i ekonomik ve yüzde 72.9′u cinsel şiddet görmüştü. Aile içi şiddet puanı oluşturuldu ve görüldü ki, bu rakamın her bir puan artışında kadınlarda ruhsal bozukluk tanısı 1.565 kat artmaktadır. Ayrıca evlilik süresi 5 yılı aşan kadınlarda ruhsal bozukluk tanısı da 1.824 kat artıyor.
ŞİDDET GÖRMEYEN KADIN YOK!
Araştırmayı yorumlayan Prof. Gülseren Ağrıdağ, farklı eğitim düzeylerinden ve sosyo-demografik özelliklerden gelen kadınların şiddet görme konusunda benzeştiklerini belirtirken “Şöyle veya böyle şiddet görmeyen kadın yok!” dedi.
Kadınların yüzde 71.6’sı evlilikleri boyunca eşinden en az bir kez fiziksel şiddet gördüğünü, yüzde 23.7’si ise son bir yıl içinde bu duruma maruz kaldığını anlatan Ağrıdağ, “Kadınların yüzde 41.3′ünde en az bir ruhsal bozukluk tanısı saptandı. Buna göre kadınların yüzde 22.8′inde duygudurum bozukluğu, yüzde 24.8′inde anksiyete, yüzde 16.9′unda ise somotoform bozukluk görülüyor. Aile içi şiddete maruz kalan kadınlar sıklıkla birden fazla tanı alabiliyorlar. Bu durumda hastalık daha süreğen oluyor ve tedaviye direniyor” diye konuştu.
Araştırma sonuçlarının “kadının bedeni kadar ruhunun da tehdit altında olduğunu” gösterdiğini vurgulayan Prof. Gülseren Ağrıdağ, sağaltımı çabuklaştırmak ve tedaviyi kolaylaştırmak için öncelikle aile içi şiddetin önlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Kaynak: aktüelpsikoloji
Yorumlar
“202) AİLE İÇİ ŞİDDET VE KADININ RİSK ORANI” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
Ülkemizde kadına ve çocuğa şiddet çok yaygın. Ancak malaesef bu bütün dünyada yaygın.
Bir örnek: Avrupa’da durum şu; nüfusu 16 milyon olan Hollanda’da sadece uyuşturucuya bağlı sebeplerle 1 yıl içerisinde kadına yönelik şiddet sayısı 200 bin.
70 milyonluk ülkemizdeki kadına yönelik şiddet sayısı bunun çok çok altında, tabii ülkemizde bu yönlü şiddet verileri kayıtlara tam olarak girmiyor,ama yine de ülke nüfusu ile oranlarsanız hiç de öyle vahim durumda olmadığımızı görürsünüz…
Ülkemizde kadına ve çocuğa uygulanan her türlü şiddet bilinmektedir yanlız kayıtlara geçmemektedir.Çoğunluğu korkusundan şiddete uğradığını söylememektedir.Bu durumda yapılan hiç bir istatistik araştırmasının doğruluğu kesin değildir.