399) DÜNYA’YI YÖNETEN HANEDAN
Yayin Tarihi 14 Temmuz, 2009
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
DÜNYAYI YÖNETEN HANEDAN
Konuları derinliğine incelemeden ahkam kesen Türk aydınlarına, ABD Texas Üniversitesi tarih bölümü profesörlerinden Texe Marrs’ın “İllimünati” ve “Bilinen Tarihin Bilinmeyen Yanları “ adlı kitaplarını dikkatle okumalarını tavsiye ederim. Görsünler bakalım “Büyük Ortadoğu Projesi” ne demekmiş? Ortadoğu’da oynanan ve Türkiye’yi de içine alan kirli oyunların arkasında kimler varmış?
Birçok insan “Rotschild Ailesi”nin adını dahi bilmez. Ancak diplomasi ile uğraşanlar bu ailenin adını duyduklarında durup düşünmek zorundadırlar. Çünkü bu aile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya, bu Yahudi ailesinin çok gizli faaliyetleri neticesinde bugünkü şeklini almıştır. Yaklaşık 1500 kişiden oluşan bu aile dünyanın çeşitli hassas bölgelerine dağılarak, buralarda meydana gelecek her türlü siyasi ve ekonomik gelişmeyi İsrail Devleti’nin çıkarlarına uygun düşecek şekilde yönlendirmektedir. Kökleri 16. yüzyıla dayanan bu Hanedan, İngiliz Kraliyet Sarayı’nın izlediği politika ve stratejileri yönlendirmiş ve yıllarca kraliyet sarayının açtığı ihaleleri de kazanarak hatırı sayılır bir servetin sahibi olmuştur. Bu ailenin en önemli faaliyet alanlarından biriside “savaşa giren devletlere faizle borç vermek” tir. Nitekim İngiltere, Fransa arasında meydana gelen savaş sırasında İngiltere’ye faizli borç olarak 35 ton altın vermiştir. Bu savaşta İngiltere, Fransa’ya yenilince borcunu ödeyememiş ve buna karşılık İngiltere Merkez Bankası “Bank of England” Rotschild Ailesinin eline geçmiştir. Bundan sonra İngiliz Sterlini’nin basılması işi bu Yahudi ailesi tarafından yapılmıştır.
Daha sonra, bu hanedan İngiltere ile Amerika’daki kolonilerin savaşı sırasında, gizliden Amerikalı kolonilerin tarafını tutmuştur. Bu desteğine karşılık Amerikan Başkanı Washington’dan doları basma yetkisini almayı başarmıştır. İngiltere Devleti’nin adeta mülkiyetini eline geçiren bu hanedan Kenan diyarında Tanrı’nın kendilerine vaad ettiği Kutsal İsrail Devleti’ni kurma hazırlığına başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. Meydana gelen savaşlar sebebiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun, Rotschild Ailesinin elinde bulunan Bank of England’a olan borçları ödenmesi imkansız boyutlara yükselmiştir. Bunu fırsat bilen Lord Baron Rotschild Sultan İkinci Abdülhamit’e çirkin bir teklifte bulunarak borçlarına karşılık yeni kurulacak Yahudi devleti için Kudüs, Filistin, Suriye ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin verilmesini teklif etmiştir. Abdülhamit bu teklifi, “kanla alınan vatan toprakları para ile satılamaz” diye reddetmiştir. Bunun üzerine Rotschild Ailesi, Birinci Dünya Savaşının çıkması için her şeyi tezgahlamıştır. Savaş sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması ve Arapların birçok parçaya bölünmesi, İsrail Devleti’nin kurulması için gerekli görülüyordu. Nitekim bu savaşı Almanların önderliğindeki ittifak devletleri kaybetmiştir. Artık İsrail Devleti’nin kurulması için bütün şartlar uygun görülüyordu. Ancak, evdeki hesap çarşıya uymamış ve Avrupa’nın gelişmiş kentlerinde yaşayan zengin Yahudi ailelerinin yeni kurulacak devlete göç etmeleri sağlanamamıştır. Bu sorunun giderilmesi için Rotschild Ailesi’nin yeni bir savaşın başlatılmasını tezgahladığı görülmüştür.
Birinci Dünya Savaşından mağlup ayrılan Almanya bir enkaz haline gelmiş, askeri ve ekonomik gücünü tamamen kaybetmiştir. Almanya’nın borçlu olduğu devletlerin merkez bankalarının %85’i Rotschild Ailesi’nin kontrolündeydi. Almanya neredeyse tamamen bu Yahudi ailesine borçluydu. Almanya’nın bu borcu ödemesi mümkün değildi. Rotschild Ailesi, Alman Merkez Bankası’nın kendilerine devredilmesi karşılığında borçların silinmesini teklif etti ve Almanya bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı.
Hanedan bu yeni dönemde Avrupa’da faşizm rüzgarını estirerek, Yahudilerin göçe zorlanmalarını planlamıştı. Almanya’nın başına Birinci Dünya Savaşı’nda er olarak savaşan fanatik Milliyetçi Hitler getirildi. Almanya kısa zamanda yeniden büyük bir askeri ve ekonomik güç haline geldi. Hitler intikam hırsı ile ikinci dünya savaşını başlattı. Zengin Yahudiler bir yolunu bularak Almanya’yı terk etti. Fakir Yahudi halk soykırıma uğradı. Kaçan aileler, Rotschild Ailesi’nin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile Amerikan askerlerinin denetiminde İsrail’e nakledilmişlerdir. İşte İsrail Devleti özetle böyle kurulmuştur.
Büyük Ortadoğu Projesinin diğer bir adı da “Büyük İsrail Devleti Projesi” dir. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması, Arapların parçalanarak birçok ülkeye bölünmesi, Irak’ın işgali, 11 Eylül kulelerin yıkılması, Türkiye’deki terör olayları, Kuzey Irak’da Kürdistan Devleti kurulması girişimleri, ”Büyük İsrail Devleti Projesi”nin birer parçası olduğu unutulmamalıdır. İşte mayınlı sahaların temizlenmesi ve kiraya verilmesi olayının bu bilgiler ışığında yeniden değerlendirilmesi gerekli görülmektedir.
Necdet TOPÇUOĞLU
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Eski Müsteşar Yardımcısı
Yorumlar
“399) DÜNYA’YI YÖNETEN HANEDAN” yazisina 3 Yorum yapilmis
Yorum yap
SON YILLARDA TEK BAŞIMA DÜNYA’YI YÖNETTİM…
-ALLAH Bana dediki Soykırımcı çin’i yerle bir edeceğim. (Yunnan,taivan,pekin) 6.0,6.3,8.9 Geliyor …
-İngilizler bu soykırımcı katillere boşuna afyon yutturmuyorlarmış . Hemde parasını peşin alıp pislikleri temize havale etmek üzere… Uygur Türklerini katlettiler. Katlettikleri kişileri şimdi Han çinlisi yaptılar. Uygur türklerini yeniden katletmek için. Çince alçaklık örneği.Doğu Türkistanlı Muzaffer Komutanlarlada Anlaşma yapacağız diye Rusya2ya götürüp. Tarihin En Şerefsizlik Örneği olan anlaşmayı çin Yapıyor. Komutanları katlederek…(çinin alçaklıklarını seyredeceğiz dedim işte seyrediyorsunuz.) http://www.depremerkenuyari.com
400 yildir ailesine sahip cikan baska bir aile ciksaydi bu ailenin gucu. Bu kadar olamazdi.turkiyede kac yillik aile secereleri var ve bunlar birbirkerini bile tanimaktan yoksun birakiliyor buna sebep olanlar bu hanedana destek veriyorlar
Rotschıld “tek din, tek devlet, tek bayrak” sloganını destekliyor muydu
Dunya servetinin yarisi onlarda
Her önemli olayda karşımıza çıkıyorlar
Rotshchild’ler hakkında araştırma yapmaya başladığımda takdir edersiniz ki haklarında yazılmış onca yazı ve kitap olsa da, karşıma iki ayrı tablo çıktı, hanedana dair bilinenler pek az, giriştikleri eylemler ise herkesin malumu olan tarihi olaylardır. Bilhassa son 150-200 yıldır tarihi olaylar üzerinde o denli etkili olmuşlardır ki, hemen her mühim meselenin ardında karşımıza çıkıyorlar. Bir diğer husus ise, tüm dünyayı kontrol etmeye yönelik davranan bu aile kendi içinde bir gizem deryasına dönüştüğünden haklarında çok sayıda komplo teorisi kaleme alınmış, bir kısmının deli saçması olduğu ilk bakışta belli olan, bir kısmı ise varolan bilgileri değiştirmek sureti ile yazıldığını gördüğüm bu tip iddiaları yazıya eklemekten bilhassa kaçınıyorum.
Rothschild ailesinin soyunun Yahudi inancına sahip Hazar Türkleri’ne dayandığı söylenmekteyse de bu konuda kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Ailenin sahip olduğu finans imparatorluğunun kurucusu Mayer Amschel Rothschild tam anlamıyla bir Yahudi ırkçısıdır ve akıl almaz boyuttaki servetini Yahudi “ırkının” yükselişi için bir vakfa devretmiştir. Bu vakfın asıl görevi tüm dünyayı kapsayan bir Yahudi devletinin inşasıdır. Aynı zamanda aile üyesi olan mirasçılar devredilen servetten pay almaktadırlar, istisnai durumlar dışında hanedan ve paranın tümü en büyük oğulun en büyük oğlu tarafından yönetilir. Rothschild ismi Almanca “kırmızı kalkan” demektir, İngilizce gibi okunması hata olur, “Rosşiıld” diye okusanız kafidir. Ailenin armasında sıkılı bir yumruk ve kurucu fert olan Mayer’in beş oğlunu simgeleyen beş ok bulunmaktadır.
Mevcut servetin ne kadar olduğunu gerçek anlamda bilmek imkansız olsa da yaygın söylenti tüm dünya servetinin yarısı olduğu yönündedir, “Derin Yahudi Devleti” adlı kitabın yazarı George ARMSTRONG, servetin Yahudi olmayan devlet ve toplumları sömürmek için kullanıldığını iddia etmektedir. (Armstrong’un kitabı teferruatlı bilgiler ile dolu olsa da tarafsızlığı tartışmaya açıktır ve ırkçı bir profil sergilemektedir.) Bununla birlikte iddialarını sağlam dayanaklar ile temellendirmektedir.
“GOYİM”E DUYULAN KADİM DÜŞMANLIK
Rothschild ailesi Yahudi topluluklarının en üst organı sayılan ve Yahudi İhtiyar Meclisi’nin günümüzdeki devamı olarak bilinen Yahudi Ajansı Kurulu’na yöneticilik yapmış ve gücünü elinde bulunduran yapıdır, bu kurul resmi bir oluşumdur ve yakın tarihe kadar dünya üzerine yayılmış halde yaşayan Yahudileri İsrail’e göç ettirmek için çalışmıştır, şimdilerde aldığı bir karar ile öğrencilere verdikleri eğitim desteğini azaltarak fonlarını daha ziyade dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve baskı gören Yahudileri desteklemek ve korumak için kullanmaya yönelik bir karar aldıklarını resmen duyurmuşlardır.
Yahudi milliyetçiliği ve ırkçılığı üzerinden, Talmud’da bulunan ve Yahudileri tüm öteki toplumlardan üstün adlandıran, “goyim” dedikleri Hristiyanlar’a duydukları nefretin etkisi ile, Yahudi olmayan her birey ve toplumun malının kendilerine helal olduğu düşüncesi Rothschild ailesinin nesiller boyunca süregelen saldırgan iktisadi davranış biçimini şekillendiren unsur olmuştur. Bu aile hakkında bir şeyler yazmanın zor olduğu konu üzerine kafa patlatmış çok sayıda yazar tarafından onaylanmaktadır, aile banker olduğu için dışarı sır vermek konusunda ketum oldukları kadar ellerinde dışarıya sızabilecek fazla belge bulundurmadıkları söylenir, ailenin ölen bireylerinin ardından kişinin sahip olduğu belgeler yakılarak yok edilirler.
Tarihçi olan Miriam Rothschild’e göre aile kendi tarihi ile fazla ilgili değildir, kendi soylarına ve atalarına saygılıydılar fakat tarihlerini umursamıyorlar ve hatta ne geçmişi ne de geleceği önemsemiyorlar, sadece an’ı yaşamaya odaklı bir hayat algıları var, elbette bu sözler tek Yahudi devleti kurmaya yönelik gayretler ile çelişmektedir.
İLLUMİNATİ BAĞLANTISI
Rothschild adının geçtiği yerde -yerleşik hale gelmiş bir algı nedeniyle- İlluminati’yi anmamak mümkün olmasa da bu biraz karışık bir konudur ve hakkında sayısız komplo teorisi bulunan yapıyı bütünüyle akılcı ve doğru şekilde ifade etmek kolay değildir, bir grup ateist tarafından kurulan ve kısa ömürlü olan örgütün dağıldıkları söylenen tarihte aslında hayatının sonuna gelmediği ve gizli bir şekilde eylemlerine devam etmekte olduğu düşünülmektedir, İlluminati’nin bir zamanlar dünya üzerindeki dinleri sona erdirmek isteyen bir örgüt olduğu söylenir ki bu doğrudur, ancak Yahudi soyunu ve inancını yüceltmeye yeminli Rothschild ailesinin ideolojik yapısı ile örgütün ideolojisinin ne boyutta örtüştüğü bu anlamda tartışmaya açık bir konudur. İlluminati hakkında Masonluğun iki kolundan biri olduğu söylenir, Gizli Mason Örgütü olarak adlandırılan İlluminati’nin yanısıra “Şov Masonluk Örgütü” adı altında, herkesin gözleri önünde varolan yapılar ifade edilmektedir.
Bir konuda hemfikir olmak gereklidir, Rothschild ailesinin hayattaki yegane derdi tüm dünyanın tek bir Yahudi devleti olmasıdır, “tek din, tek devlet, tek bayrak” isteyen ve Yahudi olmayan herkesten “iğrendikleri” bilinen bir ailenin ateist bir oluşum üzerinden dinsel inançları bütünüyle yok etmek istediklerini söylemek ne denli akıllıcadır emin olamıyorum? Yahudiler semavi dinler arasında en küçük popülasyona sahiptirler ve dinleri bitirecek bir girişimde ilk Yahudilik bu eylemden etkilenecektir, kaldı ki günümüzde İsrail bile daha ziyade ateistler tarafından kurulmuş ve yönetilmekte olan laik bir devlet ise de, Rotshchild ailesi ateist ya da satanist değildir, bilakis aile geleneğinde iyi bir dindar Yahudi olmayan aile bireyinin mirastan pay alamayacağına dair kurallar bulunmatadır. Amaçları Yahudilik dışındaki dinlere mensup toplumları sömürerek yok etmektir ki bu eylemi ekonomiyi kullanarak gerçekleştirmeyi denemektedirler. Bilimsel gelişmeleri kullanarak inançları eritmeye çalıştıklarını söylemek daha ziyade paranoyak siyasi İslamcı kafasıyla kurgulanmış görünmektedir.
Rothschild’leri klasik bir İslamcı’dan ayıran en büyük özellik bilime ve laisizme değer vermeleridir, çünkü bu sayede kazandıkları para artmaktadır, ancak dinin olmadığı bir dünya hayal etmezler, dinsizleri kullanarak saldırdıkları genelde Hristiyanlardır. Rothschild’lerin en belirgin özellikleri, para kazanmak için Yahudiliklerini gizlemek gibi bir ihtiyaç hissetmemiş olmalarıdır, bu sebeple Yahudi olmayı ne kadar önemsediklerini anlamak gerekir. Tahmin edileceği üzere, bu hanedanın Hristiyanlık inancına karşı perde arkasında başlattığı savaş kitleler tarafından tüm inanç sistemlerini yok etmek üzere başlatılmış gibi algılanmıştır ya da Hristiyanlar bu tip bir propaganda ile dikkati bu konuya çekmek istemiş olabilirler. Rotshchild’ler İslam’a karşı da tahammülsüz olabilirler, fakat onların amacı öncelikle Hristiyanlar ile tarihi bir karşılaşma yaşamak ve Yahudiler’in Hristiyanlara diz çöktürdükleri bir geleceği yaratmaktır, sonrasında öteki inançlara saldırsalar da bütünüyle dinsiz bir dünya hayal ettiklerine dair bir işaret yok. Öteki dinleri bitirdikten sonra Yahudiliği yegane Dünya Dini haline getirmek istemektedirler.
YAHUDİ / SİYON PROTOKOLLERİ
Rothschild’leri tanıtırken Fransız devlet adamı Lamartine’in bir sözü ile başlayalım;
“Her türlü boyunduruğu kırmak istiyoruz ama bize ağırlık yapan ancak görünmeyen bir boyunduruk var. Bu nereden geliyor? Kimse bilmiyor ya da kimse söylemiyor. Gizli cemiyetler üyesi bizler bile bu sırrı bilmiyoruz.”
Fransız Dışişleri Bakanı G. Hanotouks ise aileyi kastederek şöyle söylemiştir;
“Politikayı yöneten ve diplomasi kartlarını dağıtan gizli güç.”
Bank of England, Bank of France, The New York Federal Reserve Bank, The Washington Federal Reserve Board, gibi bankaların başında olan Rothschild ailesi bir kaç büyük Yahudi ailesi ile birlikte, başta Hristiyanlar olmak üzere Yahudi olmayan tüm toplulukların mallarına sahip olma gayesini nesilden nesile taşıyan “Yahudi Protokolleri” ya da “Siyon Protokolleri” adı verilen ve dünyayı ele geçirmek üzere yazılmış bir kurallar dizisini benimsemişlerdir. Söz konusu protokoller 1905 yılında yayınlandıkları için içeriklerinin ne olduklarını gayet iyi biliyoruz. Protokollerin içeriklerine ulaşmak büyük bir mesele olmadığı için ben buraya ekleyerek yazıyı uzatmak istemiyorum, ancak içeriğin özeti olarak şunlar söylenebilir; Rotshchild ailesi ve Yahudiler neden dünyayı ele geçirmeliler ve bunu ne şekilde mümkün hale getirmeliler? Bu konu protokollerin her maddesinde incelikle ve akılcı bir şekilde kaleme alınmış, güçlü bir metindir.
Muhtemelen insanlığın soyu devamlılık gösterir protokollerde yazan içerik hayata bütünüyle geçirilebilirse, Yahudiler bundan bir kaç bin sene sonra Rotshchild’leri yeni nesil mesihler çıkarmış bir aile olarak kitaplarında anlatacaklardır.
TEK DİN, TEK DEVLET, TEK BAYRAK
Teodor Herzl ve Lord Rothschild II’nin “Yahudi Protokolleri” doğrultusunda derin bir Yahudi devleti kurdukları düşünülmektedir, amaçları Yahudi olmayan devletlerin açıklarını yakalamak ve bu açıkların üzerine giderek o devletleri yıkmak içindir deniyor, bu işi “proleterya diktatörlüğü” kurarak gerçekleştirmeyi planladıkları söylenir. Bu isteğin sebebini ve aynı doğrultuda hareket ederek Rus devrimcilerini destekledikleri bilinir.
Bu noktada durup “tek devlet, tek din, tek bayrak” söyleminin “bilindiği kadarı ile tarihte ilk olarak II. Mehmet, yaygın adı ile Fatih Sultan Mehmet tarafından kullanıldığını belirtelim. Siyon belki de bir Yahudi ideali olabilir fakat hemen her toplumun ve önderin geçmişte bu tip fikirler üretebildiği de gerçektir. II. Mehmet elbette bir Yahudi devleti düşünmüyordu ancak o da kendi hayat algısına göre tüm dünyayı tek çatı altında toplama arzusunda bir devlet adamıydı.
Rotshchild’ler tüm dünyayı tek devlet çatısı altında toplamak için günümüzde Birleşmiş Milletler adı ile bilinen Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını ve gelişmesini sağlamışlardır. Aile Rusya’da varolan Komünist anlayışın güç kazanması için ellerinden geleni yaparlar, bu sayede Avrupa’nın en büyük Hristiyan nüfusunu dinsizleştirmek ve Hristiyanlığın geriletilmesini hedefledikleri iddia edilir, bu uğurda ikinci dünya savaşı çıkarılır ve Almanya ile Japonya’yı yıkmayı göze alırlar, aynı zamanda bu savaş sayesinde ABD Milletler Cemiyeti’ne girmek zorunda kalacaktır, böylelikle ABD’nin tüm ipleri Rotshchild’lerin eline geçmeye başlar, bu devleti yeni bir Roma İmparatorluğu haline getirmek en büyük hedefleri olacaktır, fakir bir eskici olan Mayer’in geceleri çocukları ile aralarında konuştukları ve örnek almaya çalıştıkları Roma’nın devamlılığını isterler.
Nahum Sokolov, Karlsbad’da düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada Milletler Cemiyeti için bakın ne demiştir;
“Milletler Cemiyeti bir Yahudi fikridir, Bu projeyi 25 yıl savaştan sonra kabul ettirdik.”
Aynı BM 1948’de Filistin’i Siyonistlere altın bir tepside sunmuştur.
Fransız Devrimi’nin Rotshchild ürünü olduğu ve İlluminati ile bu hareketi gerçekleştirdikleri düşünülse de bu konuda kimse sağlam bir ispat sunamamış ve söylenti olarak kalmıştır, fakat devrimin ardından gerçekleştirilen idamların belki de en fazla %5’i soylulardan oluşması, geri kalanların büyük bir kesimi ise rahipler ve rahibeler ile olası muhalifleri kapsaması kuşku uyandırmıştır. Din kurumlarına karşı devrim ile birlikte yürütülen saldırılar bu konudaki kuşkuları arttırmıştır. Fransız Devrimi bu konuda yol almalarını sağladıysa da başarıya ulaşamamış ve Katolik Kilisesi’nin yok edilmesi için Napolyon devreye sokulmuştur yönünde iddialar bulunur.
MAYER AMSCHEL ROTHSCHILD
Sıra kendisine gelene kadar 20 kuşaktır tefecilik yapan ailenin kurucusu olarak kabul edilen Mayer Amschel 1743-1812 yılları arasında yaşamış, Almanya/Frankfurt’da “Judengasse” adlı Yahudi gettosunda doğmuştur, 1770 senesinde Gutter Schnaper ile evlenmiş, beş kız beş de oğulları olmuştur, Amschel Haham olsa da eskicilik ve para tacirliği, tefecilik yapmıştır, bu konuda ünü çabuk yayılınca Hesse-Cassel Prensi IX. William’ın özel bankeri olarak çalışmaya başlamıştır. İlerleyen yıllarda Prens’in Danimarka’ya kaçması gerekmiş ve söylentiye göre Amschel’e o günün parası ile astronomik bir rakam olan 3 milyon dolar para bırakmıştı, Prens bu parayı Amerika’da savaşan İngilizler’e asker kiralayan babasından çalmıştı, Rothschild ise kendisine emanet edilen parayı Prens’ten çalmış, oğlu ile bu büyük serveti İngiltere’ye göndererek orada bir ofis kurmuş, muazzam boyuttaki servetlerini bu parayı işleterek kazanmayı başarmışlardır, kısa sürede Avrupa’nın tüm büyük başkentlerinde kurdukları ofisler ile iktisadi anlamda hızla büyürler, Amschel ömrünün sonuna geldiğinde hanedanın yöneticilik hakkı Mayer Amschel jr.’da olsa da kardeşi Nathan’ın üstün yeteneklerini takdir eden ağabey kendi hakkını kardeşine devreder, Nathan Londra’da N. M. Rothschild&Sons isimli özel bir yatırım bankası kurar.
Mayer’in başarıdığı iş bugün belki hayal edilemez ve anlaşılması güç olabilir ancak, kaldırım kenarına dizdiği ıvır zıvır ile eskicilik yapmaktan dünyanın güç merkezine olan yolculuğu, kendisine bırakılan servet olmasaydı belki de imkansızdı, bununla birlikte o serveti kullanma şekli, tüm o eğitimsizliğine rağmen hayranlık uyandıracak boyutta başarılı bir dizi girişimi gerektirmiş, sınıf farkları yüzünden Yahudi olmayanların bile hayatta bir yere kadar ancak yükselmelerine izin verilirken, bir Yahudi olarak Amschel’in yükselişi adeta mucizevi bir olaydır diyebiliriz. Almanca ve Lehçe’nin karışımı olduğu söylenen kaba saba bir Yiddiş dili kullandığı söylenir, aile üyeleri muhtemelen akraba evlilikleri nedeni ile pek albenisi olmayan bir görünüme sahiptirler, Rockefeller’ın yaptığı gibi, aile bireyleri üzerlerindeki kıyafet yırtık pırtık bir hale gelene kadar yeni kıyafetler diktirmezlerdi. Mayer çocukları ile sohbet eder onlara kuracakları dev para imparatorluğu hakkında konuşurken, Roma İmparatorluğu’nu örnek almalarını isterdi. Mayer, beş oğluna Avrupa’nın beş ayrı önemli başkentinde iş kurdurur, ayrı şirketler gibi görünen bu yapılar aslında bir bütün gibi hareket etmektedirler ve ülkelere yayıldıkları için içlerinden bir ikisi herhangi bir saldırıya uğrarlar ya da baskıya maruz kalacak olurlarsa ötekiler ayakta kalmayı başaracak ve işi sürdürebileceklerdir.
Bu servetin idare edilmesi bazı kurallara bağlanmıştır, Ailenin en büyük oğlunun en büyük oğlu -aile bireyleri toplu olarak karşı çıkmadıkları sürece- serveti kontrol eden kişi olacaktır, evlilikler aile içerisinde, kuzenler arası evlilik şeklinde gerçekleşecektir, eğer dışarıdan evlilik yapılacak olursa mutlaka zengin Yahudi aileler ile gerçekleşmelidir, kızları istenmeyen aşklara yönelecek olurlarsa bu ilişki her ne pahasına olursa olsun sona erdirilir ve kızlarına çıkar amaçlı politik evlikler gerçekleştirmeleri dayatılır, ailenin sahip olduğu servetin gerçek boyutu hakkında dışarıya bilgi veren akrabalar vasiyet haklarını kaybedeceklerdir, ailenin kız çocuklarının servet üzerinde bir hakları olmayacaktır, evlendikleri kişi aile dışından ise o erkeğin de bir kontrolü olmayacaktır.
NAPOLYON VE NATHAN ROTHSCHILD
Nathan Rothschild II, 1777-1836 yılları arasında kısa bir ömür sürmüştür, Moses Montefiore’nin baldızı ve Levi Barent Cohen’in kızı Hannah ile evlenerek Sefarad Yahudileri ile akrabalık bağı kurar, konu iş olunca acımasız ve kural tanımaz bir insandır, babasının yönlendirmesi ile pamuk işine girer, çalışanları mümkün olan en az maaşı verirdi, işlerini büyük bir gizlilik içerisinde yürütür ve asla hiç kimseye hemen hiç bir konuda doğruları tamamıyla söylemezdi ve onları aldatırdı.
Rothschild’leri yaratan Napolyon’un savaşlarıdır, öncesinde ekonomik olarak fazla güçlü olmayan aile savaş zamanı Yahudilere özgü bir yaratıcılık örneği sergileyerek büyük bir servet edinmeyi başarmış ve bankacılık sektörüne bu sayede girebilmişlerdir. Napolyon aile için tam manasıyla bir sıçrama tahtası görevi görmüştür, Rotshchild’ler elinden tutmadan önce 1786’da beş parasız ve kapı kapı dolaşıp görev isteyen bir asteğmen olan Napolyon’da bir cevher olduğunu gören Amschel bu adamdan ve enerjisinden etkilenmiş, ona para yardımında bulunarak ve bağlantılarını kullanarak yükselmesini sağladığı söylenir.
Napolyon’un Josephine ile gerçekleştirdiği evlilik Rotshchild’lerin eseridir, ancak Napolyon daha sonra kadını boşayıp Arşidüşes Maria Luisa ile evlendiğinde ve düğüne Papa’yı davet ettiğinde Rothschild paniğe kapılmıştır, bu yaklaşım tüm planlarını alt üst etmekteydi, kendi elleri ile besleyip büyüttükleri, imparatorluğa kadar yükselttikleri adam şimdi ardındaki güce ihanet etmekteydi, 32 yaşında dünyayı ele geçirmeye yaklaşan Napolyon 46 yaşında bu girişimleri nedeniyle kariyerini bitirmiştir. Geçmişte destekledikleri Napolyon’un değişen tutumu nedeniyle Rothschild’ler hemen “Napolyon Karşıtları Ligi” adında bir organizasyon kurarlar ve Papa ile imparatorun arasını bozmak için türlü girişimlerde bulunurlar.
Waterloo Savaşı’na gözlemci olarak katılan Nathan savaşın bitimine doğru fırtınalı bir havada Manş Denizi’ni aşmış, Londra’da İngiltere’nin savaşı kaybettiği söylentisini yaymış ve elindeki hisse senetlerini hızla elden çıkarmaya başlamıştır, bu durum kitlesel bir paniğe sebep olunca herkes elindeki hisseleri taban fiyatından satmaya başlamış, Nathan gizli aracıları sayesinde bu hisseleri toplamış, ancak bir kaç gün sonra İngiltere’nin savaşı kazandığı haberi ülkeye ulaşınca hareketlenen Borsa’da kağıtların yükselen değerleri sayesinde büyük bir servet yapmıştır. Serveti beş yılda 2.500 kat artar, bankalarının serveti ise 3 Milyon dolar’dan 7.5 Milyar dolara çıkar, kendisine her ülke her devleti kapsayan dev bir casus ağı kurar Öldüğünde bankadaki yerine büyük oğlu Lionel Rothschild geçer.
Lionel işi daha da büyütür, neredeyse tüm dünya devletleri müşterisidir, henüz 1800’lerin ortalarında Avrupa devletlerine, ABD’ye ve daha bir çok ülkeye dönemin on milyonlarca doları miktarda kredi verir, savaş masraflarını ve borçlarını karşılar, İngiltere’ye verdiği 40 Milyon dolarlık kredinin karşısında Yahudiler’in bu ülkede devlet dairelerinde çalışmalarına resmen izin verilmesini sağlar, Lionel Rothschild İngiliz Parlamentosu’na seçilerek giren ilk Yahudi’dir, İncil yerine Eski Ahit üzerine el basarak yemin etmiştir ki bu o dönem için inanılmaz bir şeydir.
BARON JAMES ROTHSCHILD
1815-1830 arasında Rothschild’lerin beş büyük gücü iliklerine kadar sömürmeyi başardıkları anlatılır, İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve Prusya’da yürüttükleri ekonomik oyunlar ile zenginliklerini arttımayı başardılar. Gerçekte ailenin bilhassa ilk nesillerinin iyi bir eğitimi olmadığını görürüz, klasik Yahudi eğitiminden geçmişlerdi, okuma yazma bilmek yegane artılarıydı ancak akşamlarını karşılıklı oturup finans üzerine konuşarak geçirirlerdi, bu konulara hep birlikte o kadar çok kafa patlatırlardı ki, hayatları o para konuşmalarının içerisinde büyüyerek geçerdi ve uzmanlık alanları haline gelirdi.
Lionel bankayı idare etse de Nathan’ın ölümünün ardından hanedanın başına Baron James Rothschild geçer ve yaklaşık 30 yıl bu görevi sürdürür, James Nathan’ın oğlu değil Amschel’in beşinci oğludur, görevin Lionel’e verilmemesinin nedeni, babası Nathan’ın kendi kız kardeşinin öz kızı ile evlenmesi ve Lionel’in Yahudilik’te yasak olan bu ilişkiden doğmuş olmasıdır, hanedanın başına geçmesine bu sebeple izin verilmez, Nathan ise din değiştirip Hristiyan olmaktan söz ettiği bir ara zehirlenerek ölmüştür, bu sayede hanedan el değiştirir, James’ten sonra yerine Baron Alphonse D. Rothschild, ondan sonra ise tam bir gizem perdesi ardındaki karakter, Georges Mandel adı ile bilinen ve ailenin Paris ayağının büyüğü olan Jeroboam Rothschild hanedanın tahtına oturur.
Aile üyeleri hangi ülkede yaşıyorlar ise o ülkenin hakim stratejilerini ve politikalarını benimser ve devlet ile uyumlu bir çalışma stratejisi geliştirirlerdi, hatta bu konuda teslimiyetçi bir tablo çizmekte o kadar ileri giderlerdi ki, bir adım atacakları zaman ülkenin önde gelen bakanlarına fikirlerini açarlar ve ülkenin çıkarlarını kendi çıkarlarından daha fazla önemsediklerine dair bir izlenim yaratırlardı.
SENEDE %500’E VARABİLEN SERVET ARTIŞI
Henüz 1840 yılında ailenin serveti 100 Milyar dolar civarıdır ve senede %100-%500 arası artış gösterdiği olmaktadır, 100 sene sonra 1940’da ünlü üç zengin Rockefeller, Carnegie ve Ford’un servetlerinin toplamı ise ancak 2 Milyar dolar civarındadır, bu karşılaştırma ile Rothschild ailesinin iktisadi gücü belki de daha iyi anlaşılabilir, faiz gelirleri, borsa spekülasyonları, savaşlarda devletlere verdikleri krediler ile zenginlikleri artmıştır, karşılıklı savaşan iki devlete aynı anda kredi vermekte sakınca görmedikleri bilinir, bu sayede savaşlarda asla taraf tutmamak gibi bir prensip geliştirmişlerdir, onlar sadece para kazanmakla ilgilenirler, Rothschild’lar her savaşmak isteyene kredi vermeselerdi belki de bu denli çok savaş yaşanmayabilirdi, son 150 yılda yaşanan savaşların yarısının çıkış sebebi bu ailedir denir.
1830’lu yıllarda zengin Hristiyan Katolik aileler bir araya gelerek Rothschild’ların bankacılık sektöründeki tekellerini kırmak isteseler de batmaktan kurtulamazlar, Katolik bankası kurulmasına kurulur fakat Vatikan Katolik Kilisesi’nin hazinesinin yönetimi her daim Yahudi Rothschild hanedanı tarafından yönetilmeye devam ettiğinden bu girişimin başarıya ulaşma şansı yok gibidir.
Ailenin bilhassa Avrupa’da yarattıkları ekonomik krizler ve borsa üzerinde oynadıkları spekülasyonlar nedeni ile kıtadaki Yahudi düşmanlığının arttığı söylenmektedir, aile hemen her 10 yılda bir ekonomik krizler yaratarak tüm dünya halklarının ya da belli bir bölgedekilerin sahip olduklarını ellerinden alma yoluna giden kalıcı bir strateji geliştirmişlerdir.
Rothschild serveti çeşitli iş kollarında kazanılsa da hiç bir iş devletlere verdikleri krediler kadar bol kazançlı olmamıştır, iki ülke arasında gerginlik çıktığında aileye bağlı olan ya da gizlice destekledikleri medya kuruluşları savaş çığırtkanlığı yapmaya başlar, savaşın kaçınılmaz ve yapılması gereken en doğru hareket olduğu algısını yaratırlar, bu savaş için hanedan her iki tarafa da kredi verecektir, ilk dönemlerinde bu konuda rakipğleri vardıysa da zamanla her birini teker teker batırmayı başarmış ve istedikleri faiz oranı ile borç verebilir hale gelmişlerdir.
1694 yılında kurulan Bank of England’ı 1830’larda Nathan’ın döneminde ele geçirmeyi başaran aile zamanla kurumun yegane sahibi olmuş, İngiltere’de para basma hakkını ve vergi toplama “zahmetini” üstlenmişlerdir, bankayı bir kez ele geçirdiklerinde ise İngiltere’yi ele geçirmiş kadar güçlenmişler ve devleti banka sayesinde soymaya başlamışlardı, “Peel Tadilatı” adını verdikleri bir takım kural değişiklikleri sayesinde; gümüşün İngiltere başta olmak üzere tüm dünyada para karşılığı olmaktan çıkarmışlar, İngiliz İmparatorluğu’nda para basma hakkını ele geçirdiklerinde %100 altın karşılığı para basma zorunluluğu getirerek devletin elindeki altınları kontrol etmeye başlamışlar ve İngiliz İmparatorluğu’nda ürünlerin fiyatlarını belirleme hakkı elde etmişlerdi. Bu değişiklikler sayesinde elde edecekleri servet ile dünyanın gerçek efendisi olabilmeleri mümkün olmuştur.
TENEKE
Altını paranın karşılığı yapmak kulağa hoş gelebilir fakat Rothschild’ların bu stratejisi sayesinde sayısız ülke bir gecede batma noktasına gelmiştir, dolara endekslenen para bir gecede değer kazanır, dolar bir günde 2-3 kat değer artışı gösterir ancak işçi maaşları aynı seviyede tutulur, devletler borçlarını ödeyemez hale gelirler, Çin’de bile uygulattıkları bu sistem ile halkı açlıktan kırıp geçirmişlerdi, zaten Çin’in afyon ticareti de ailenin elindedir, I. Savaş sonrasında tazminat ödemesi gereken Almanya altın sıkıntısı yüzünden borcunu ödeyemez hale gelir, koca ülke bir ailenin eline, insafına teslim edilir. Para Rothschild’ler için kirli bir şeydir ve “teneke” olarak adlandırırlar, elmaslar ve altın dışında bir zenginlik tanımaz ve önemsemezler.
Devletler kağıt paranın altına endekslenmesi durumunda borçlarını asla kapatamayacaklarını ve sürekli faiz ödemek zorunda kalacaklarını görürler ve karşı çıkmaya çalışırlar, bu konuda birlik olmaya karar verdiklerinde ise bir dizi “tesadüfi” olayın ardından ikinci dünya savaşı büyük bir hızla patlak verecektir.
Rothschild’ler nefret odağıydılar belki de fakat bu durumun çok fazla öne çıkmadığı ve sıradan halk tarafından sevildikleri zamanlar da yok değildi, 1900’lerin başlarında İngiltere’de çok sevilen bir aile olarak biliniyorlar, Lord Rothschild arabasıyla sokağa çıktığında çocuklara avuç avuç yarım altın atardı, bu konuda kendisini eleştiren karısına çocukların hallerinden memnun olduklarını söylerdi, yarış atı ahırları yarışları izleyen halk tarafından bir mutluluk kaynağı olarak tarif ediliyor, yüksek meblağlar ödeyerek getirttikleri ünlü müzisyenler ve seyyar satıcılardan yaptıkları yüklü alışverişler sayesinde sevilen şahıslar olmuşlardı, şoförlerine Noel’de sülün hediye eder (o dönem ciddi bir cömertlik olsa gerek) Lord öldüğünde kentin seyyar satıcıları arabalarına siyah kurdela bağlamışlar ve Pall Mall Gazette’de yayınlanan bir makalede şöyle denmişti… “Lord Rothschild’in mevcudiyeti sayesinde geçmiş yıllarda bu kadar ülkenin huzurunu kaçıran ırkçı hareketlerden etkilenmedik.”
İBRANİ BÜYÜCÜSÜ D’İSRAELİ
İngiltere’de Rothschild varlığını süslü ve çekici bir görünüme ulaştıran biraz da D’İsraeli olmuştur, aile ile çok yakın ilişki içerisinde olmakla birlikte para kazanmak uğruna giriştikleri işleri sevimli göstermeye varan bir yalakalık hali içerisindeydi, Rothschild gençken yanına aldığı D’İsraeli’ye şekil vermiş ve o’nu Hristiyan gibi davranması konusunda teşvik ederek adım adım iktidara yürümesinde etkili olmuştur. Konuyu fazla saptırmadan D’İsraeli’nin bir sözünü anımsayalım, İngiltere Parlamentosu’nda Yahudiler hakkında olumsuz ve küçümseyici sözler dile getirilince “Sizin atalarınız ağaçtan ağaça zıplarken bizimkiler kitap ehliydiler” sözü tarihe geçmiştir, bu vesile ile geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan “Yahudiler’in maymuna evriltildikleri” saçmalığına da selam çakmış olalım. D’İsraeli de pek sevilen bir Yahudi diyemeyiz ancak yükselmeyi başarmıştır, “Rothschild’lerin çömezi” olarak bilinir, “İbrani büyücüsü, Doğu Yahudisi, açgözlü Yahudi” gibi isimler kendisine çağdaşları tarafından uygun görülmüştür. Bu tanımlar gerçekten doğru yakıştırmalar mıdır, yoksa dönemin burjuvasının Yahudi alerjisi nedeniyle midir bu sorunun yanıtı bende yok. Aile dünya genelinde çok sayıda liderin iktidar koltuğuna oturmasına ya da o koltuktan inmesinde etkili olmuştur.
Rothschild ailesinin zamanında en nefret ettikleri hanedanların başında Romanov’lar bulunmaktadırlar, bu hanedanı devirmek üzere Japonya’yı kredi yağmuruna boğarak açıkça destek vermiş, Rus-Japon savaşını körüklemişler, sonunda amaçlarına ulaşarak Romanov’ları tahtlarından indirmek ile kalmamış, soylarını da kurutmuşlardır. Kırmızı Kalkan – Rothschild’in desteklediği Kızıl Devrim’den sonra Sovyetler’in başına geçen hemen herkes Yahudi’dir, sadece Lenin Yahudi değildir ancak onun da annesi ve karısı Yahudi olarak bilinir, aile Jacob Schiff’i kullanarak Bolşevik Devrimi’nin başlamasından hemen önce Lenin’e 20 milyon dolarlık bir kredi verilir, Bolşeviklere aile için çalışan Albert Thomas tarafından Fransa üzerinden milyonlarca Frank para desteği sunulur, devrim sayesinde Rusya’da Hristiyanlık dünyanın başka hiç bir yerinde mümkün olmamış boyutta büyük bir zarar görecektir.
ALMAN EKONOMİSİNE VURULAN ROTHSCHILD DARBESİ
Rothschild’ler petrol işine de girmişlerdi ve tüm dünya petrolü Nobel, Rothschild ve Rockefeller arasında paylaşılmıştı, Rothschild’ler ve Nobel Rus petrolüne sahip olmayı başarmışlardı. Otomobillerin yayılmaları, askeri araçların ve trenlerin kömür yerine benzin kullanmaya başlaması ve ardı arkası kesilmeyen savaşlar esnasında petrol ihtiyacının artması sayesinde bu üç aile servetlerini kısa sürelerde katlamayı başarmışlardı.
I. Dünya Savaşı’nın ardından Rothschild’lar Almanya’da ilginç bir yöntem kullanarak ekonomiyi altüst ederler, Alman parası olan Reichsmark’ın değerini düşürmek için yüksek miktarda para basıp piyasaya sürerler, Alman tahvilleri bu para ile satılarak itibarı yok edilir, bu esnada fabrika ve arazi gibi yüksek fiyatlı görünen alışverişler yapar, ancak ödemeleri değerini düşürdükleri para ile yaparak mülklere yok pahasına konarlar, yetmezmiş gibi parayı altına endeksleyerek piyasadaki tüm altınları toplarlar ancak ortaya çıkan altın sıkıntısı nedeniyle borçlar asla kapanamayacak boyutta artmak zorunda kalır, Alman malvarlığının %80’i nüfusun %1’lik elit bir Yahudi kesiminin eline geçer, Hitler için tek çare kalır Yahudileri kovmak ancak bu işi yaparken tarihi malum büyük hatalara düşer ve ekonomik bir gerekçe ile atılan adımlar ırkçılığa dönüşerek sonu tarihi bir trajediye varır, fakat tüm yaşanan vahşet bir şekilde Rothschild ailesinin amaçlarına ulaşmalarının önünü açar.
II. Dünya Savaşı esnasında ailenin farklı ülkelere dağılmış her bir kolu kendi içerisinde yaşadıkları ülkeyi ve öteki ülkeleri aynı anda ekonomik anlamda desteklemişlerdir, yaşadığı ülkenin kralı ya da başındaki kişiyi maddi anlamda desteklemek zaten bir Yahudi banker geleneğidir, bununla birlikte Osmanlı’nın yıkılmasında etkili olan aile bu tarihi değişimi bir fırsat olarak görmüş, Filistin’e kitleler halinde Yahudi yerleşimcilerin göç ettirilmeleri ve orada desteklenmeleri işini üstlerine almışlardır, okullar ve hastaneler inşa ederek Yahudi yerleşimlerini güçlendirmişlerdi, fakat sorun şu ki, Yahudiler Avrupa’yı bırakıp Filistin’e yerleşmek konusunda çekimser davranıyor ve isteksiz görünüyorlardı, onları Avrupa’dan uzaklaştırıp Filistin’e yönlendirecek bir sebep gerekiyordu, bu sebep II. Dünya Savaşı sayesinde güçlü bir şekilde ortaya çıkacaktı.
Hitler ve soykırımı olmasaydı asla İsrail olamayabilirdi, altı milyon Yahudi’nin öldürülmesi -ki Hitler’i Almanya’da öldürdükleri genelde Yahudiliğinden büyük ölçüde vazgeçmiş ve hatta Alman milliyetçisi haline gelmiş Alman Yahudileri idi- Yahudi inancındaki -acı dolu deneyimlerin ardından kurulacak Siyon devleti fikrine uygun bir tablo oluşturmuştu. Bu seble olsa gerek Hitler’in uzun süre boyunca aile tarafından desteklenmesi ve aynı anda müttefiklerin de desteklenmeleri, Siyonist emellerinin gerçekleştirilmesi amacıyla ikinci savaşı altın bir fırsat görmeleri ve neticelerinin Yahudi inancına uygun bir yapıya kavuşacağını görmeleri nedeni ile olabilir denmektedir.
ROTSHCHILD ve SOSYALİZM
Bankacılık sistemi Rothschild’ların en büyük dayanaklarının başında gelir, aile ortaya çıkıp dünya para piyasasını ele geçirene kadar bankacılık devletin yürütmesi gereken bir iş olarak varlık gösterirdi, zamanla özel şahısların bankacılık yapabilmelerinin önünü açmışlarsa da bankaları büyük ölçüde ele geçirenler de kendileri olmuştu, bu bankalar sayesinde ABD’nin parası ile Rusya’da bulunan Komunistlere kredi verirler, ancak kimse bu duruma karşı dahi çıkamaz, Amerikan iç savaşından itibaren üzerinde çalıştıkları konuda başarılı olur ve ABD’nin para yönetim sistemini ellerine geçirirler, en etkili oldukları yer Wall Street’tir, Federal Rezerv Yasası’nı yürürlüğe sokturarak Amerikan halını büsbütün avuçlarının içerisine alırlar.
Dünya üzerinde Rothschild’ler ile bağlantısı olmayan herhangi bir banka bulmanın mümkün olmadığı söylenmektedir, Morgan ve Kuhn Loeb gibi kuruluşların Rotshchild’lerin paravan kuruluşları oldukları iddiası oldukça güçlüdür.
Bu noktada durup bir konuyu açıklığa kavuşturmaktayız, zengin bir ailenin kapitalist olmaya yatkın düşüncelere sahip olabileceğini tahmin etmek mümkündür, ancak Rothschild’lerin zenginliği başka bir zenginlik ile karşılaştırılabilecek ölçüde olmadığı gibi, aile bireyleri ne kapitalizm ne de başka bir siyasi/iktisadi ideolojiye yakınlık duymazlar, stratejilerine öylesi uyduğu için Sosyalizm’e yatkın bir algı geliştirmişler, özel şirketlerin güç kazanmasından ise devletin gücü elinde bulundurmasını tercih ederler, çünkü devlet ve devlet adamları da bu ailenin kontrolündedir, bu amaçlarına ulaşmaları durumunda her şeyin fiyatını belirleyebilecekler, rakipsiz olacaklar ve toplumu sosyalist çizgide, daha az masrafa sahip ancak emeğini tek bir kaynak için harcayan yeni tip bir kölelik formatına sokabileceklerdir. Ailenin zenginliğinin ulaştığı boyut, onları kapitalizmden fayda sağlamaktan öte bir konuma yerleştirmiştir, bilakis kapitalizm bu ailenin varlığı için ancak bir tehlike olabilir, başkalarının zenginleşmesini istemezler, sadece kendi zenginliklerine hizmet edecekleri insanları beslemekle yetinirler, olası rakiplerin ortaya çıkabilecekleri esnek şartları sevmezler. Bu perspektif ışığında ABD’nin komünizme açtığı savaşı ve yavaş da olsa sosyalizme teslim olmaya başlamasını tekrar düşünebilirsiniz. ABD gerçekten neden kapitalizm istiyor? Aksi takdirde tek bir ailenin kontrolüne asla kaçamamak üzere teslim olacağını bilmektedirler belki de, ne dersiniz?
HÜMANİST DİNLER
Rothschild Para İmparatorluğu’nun dünya üzerinde sebep verdikleri olayları, uşakları haline getirdikleri önemli insanları anlatmak bu sayfalara sığmaz boyuttadır, kaldı ki okuyup araştırdıkça hayatımızın bu ailenin avucunun içerisinde olduğunu görmek insanda karmaşık duygular yaratabilmektedir, hayatımızın ipleri elimizde değilmiş gibi görebilmek mümkün ancak bu ne bütünüyle doğru ne de tamamıyla yanlış bir çıkarım olmayacaktır.
İdeolojiler, hem de her türlüsü Rothschild’lerin amaçlarına ulaşmalarında en etkili yol olmuş görünmektedir, bu sağ ve sol ideolojiler ekseninde toplumları birbirlerine düşürmeyi başarmış ve çatışmalardan maddi ve manevi menfaat sağlamışlardır.
Görünen o ki hangi ideolojik düşünceden olursa olsun insanlar bir şekilde istemsizce ve bilinçsizce de olsa bu ailenin kurguladığı dünya düzeni hayaline hizmet etmekten kaçınamıyorlar, belki de öteki tüm dinleri yok etmeye yönelik amaçlarına günümüzde “hümanist dinler” adı verilen bu ideolojilerin türemesini sağlayarak ulaşmaya çalışmak gibi bir hayalleri olması mümkün.
Marie-Helene de Rothschild, 1972 yılında “Sürrealist Balo” adı verilen bir davet düzenlemiştir, Salvador Dali’nin görevlendirildiği bu organizasyonda standart balo kıyafetleri ve sürrealist maskeler giyinmek zorunludur ve içeri girmek için önce gerçek anlamda karışık bir labirentten geçmek gerekmektedir, Dali bu parti için yeteneğini tam anlamıyla konuşturmuş ve kendi tasarımlarından maskeler yapmıştır, Marie-Helene bu Balo’da Masonlar tarafından kullanılan, Tapınakçılar’ın tapındıkları iddia edilen Bafomet maskesi ile katılmaktadır, bu teatral unsurlar ile dolu Sürreal Balo sayısız söylentiye neden olmuşsa da fotoğraflar ve tercih edilen imgeler üzerinden üretilen komplo teorileri aktarmaktan bu yazıda bilhassa kaçındım, Avrupa’nın köklü ailelerinden birinin teatral zevklere yönelmesini bu alana çok fazla meraklı olamayan bir insana anlatmak zor olabilir, kaldı ki Yahudiliği ile bu kadar gurur duyan bir aileyi “Satanist Paganlar” gibi tanıtmak bana pek rasyonel görünmedi, beni ilgilendiren özel hayatları da değil, o alanda ortaya çıkabilecek gariplikleri referans almanın insanı yanıltacağı görüşündeyim, sonuçta herkesin hayatında bir takım garip unsurlar bulunabilir ve bilhassa para içerisinde yüzen bir ailenin bireylerinin nelerden zevk alabilecekleri konusu beni aşar. Fakat bu Balo’da ortaya çıkan fotoğraflar o denli güzellerdir ki, bu yazının içerisine serpiştirmek hoş olabilir.
Her ne ise, Rothschild’ler hakkında anlatılanların ufak bir kesimi dahi doğruysa ortada sıradan insanın ya da bir ve ya bir kaç devletin başa çıkmasının imkansız olduğu bir gücün varlığı kuşku götürmez boyuttadır.
Yazımızı dilimize “Ah bir zengin olsam” olarak geçen şarkının orijinal sözleri ile son verelim,
“Ah bir Rothschild olsam, tara tara ta ta…”
Şıvan Okçuoğlu Odatv.com
Kaynaklar:
Dr. John Coleman – Rothschild Hanedanlığı
Daniel Yergin – Petrol
Paul Johnson – Yahudi Tarihi
George Armstrong – Rothschild Para İmaparatorluğu
John Keegan – Savaş Sanatı Tarihi
http://odatv.com/kim-bu-rothschild-ailesi-3003161200_m.html