14) ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE İDDİALAR !
Yayin Tarihi 27 Kasım, 2007
Kategori ATATÜRK
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE İDDİALAR
—————————————————————————————
ATATÜRKÜN VASİYETNAMESİNİ YAZMAYA KARAR VERİŞİ
Atatürk’ün vasiyetnamesini nasıl düzenlendiğini, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şöyle anlatmıştı;
“1938 senesi sonbaharı, Dolmabahçe Sarayı’ndayız. Bir sabah Atatürk’ün yatak odasına girdim. Büyük adam, yatağında başı biraz yüksekte arka üstü yatıyordu. Salonu solgun bir güneş kaplamıştı. Yüzü fildişi rengindeydi. Çehresi her gün biraz daha zayıflayıp uzuyor, o gök mavisi gözleri irileşiyordu.
Ben yatağının ayak ucuna doğru, gösterdiği yere oturdum. Her zaman ki suallerini tekrarladı:
“Ne haber?”
O günlerde Avrupa’da siyasi hava çok bozulmuştu. Atatürk umumi endişelere ve bir takım tehlikeli belirtilere rağmen, Almanların henüz, İtalyanların ise hiç hazırlanmamış olduklarını ileri sürerek müsterih bulunuyor. O sene harp olmayacağını, ihtilafların behemahal bir pamuk ipliğine bağlanacağını, harbi ancak 1939 senesinde veya ondan sonraki senelerde beklemek lazım geldiğini söylüyorlardı.
Son yirmi dört saat zarfında günlük meselelere dair gelen haberleri hülasa ettim. Görüşünü teyid eder mahiyette olan bu haberleri alaka ile dinliyor, ara sıra bazı şeyler soruyor ve kısa cümlelerle mütalaalar beyan ediyordu. Böyle olmakla beraber düşünceli ve heyecanlı olduğu belliydi.
Sözlerimi bitirince sağ kolunu bana doğru uzattı. Doktorlar, kati lüzum olmadıkça kuvvet sarfetmesini yasakladıkları için hareketlerinde yardım ediyorduk. Elini tuttum, doğruldu, yatağının içinde bağdaş kurdu. Birkaç dakika denize ve karşı sahile baktı. Belliydi ki heyecanını yenmeye çalışıyordu. Gözlerini bana çevirdiği zaman, uzun kirpiklerinin ıslandığını farkettim. Bütün hastalığı boyunca yanımda gösterdiği yegane zaaf (eğer bu ulvi sükunete zaaf demek uygunsa) buydu. Sonra önüne baktı ve ağır ağır konuşmaya başladı.
“Bu yolda konuşmak benim içinde, senin için de, ağır bir şey ama başka çaremiz yoktur. Konuşmaya mecburuz çocuk. Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik. Hatta bunun içinde kanun çıkarılmıştı: Şu vasiyetname meselesi. Bugün yarın o işi bitirmeliyiz. Nasıl olsa bir gün karnımdan su alınacaktır. Ne olur ne olmaz. Bağırsaklardan biri delinebilir, başka bir arıza olabilir. Herhalde ihtiyatlı olmalı.”
ATATÜRK’ÜN VASİYETİNİ NOTERE VERİŞİ
“Atatürk, 6 Ekim 1938 ‘de Noter’in getirilmesini istemişti. Noter İsmail Kunter Bey, Prof. Neşet Ömer Bey ve ben, yatak odasının altındaki bir odada huzuruna girebilme emrini bekliyorduk. Bu daveti alınca hep beraber üst kata çıktık ve yatak odalarına girdik.
Vaziyeti şöyleydi; yataktan çıkmış, ipek bir pijama ve yine kırmızı ipek bir rob döşambr giymiş, boynuna koyu vişne renginde ipek bir eşarp bağlamıştı. Denize bakan pencerelerin önüne koydurduğu bir şezlongun üzerine oturmuş sigara içiyordu.
Bizi görünce hafifçe kımıldandı: “Buyrunuz..” dedi.
Tam karşısına koydurduğu sandalyelerde üçümüze de yer gösterdi. Hatırımda kaldığına göre Noter İsmail Kunter Bey ile, yeni çıkmış olan Noter Kanunu ve İstanbul’daki noterler üzerine görüştü. Getirilen kahvelerin içilmesini bekledi. Sonra önündeki sigara masasının koyduğu kapalı zarfı aldı:
” Bu benim vasiyetnamemdir. İcap ettiği zaman muamelesini yaparsınız…” diyerek zarfı notere verdi.
ATATÜRK’ÜN VASİYETNAMESİ’NİN TAM METNİ
Malik olduğum bütün nutuk ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nakit ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
2. Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3. Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.
4. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İnönü’nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemedan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
İLK MUAYENE
Atatürk 1937 yılının ilk aylarından bu yana çeşitli rahatsızlıklar duymaya başlamıştı. Burnu kanıyor, vücudu kaşınıyor ve kabarıyordu. Yüzü solmuş, sinir dengesi bozulmuştu. Kendini iştahsız ve halsiz hissediyordu.
Hasta olan arkadaşlarına kızan, doktor muayenesini sevmeyen Atatürk, fırsat buldukça çok güvendiği Neşet Ömer Bey (İrdelp)’e kendini muayene ettirmeye ve sağlık durumu hakkında bilgi almaya başlamıştı. Ancak ilk muayene sonunda, kalbinde, karaciğerinde, böbreğinde bir şey bulunamamıştı. Buna rağmen Atatürk’ün renginde ve yüzündeki çizgilerde bariz değişiklikler başlamıştı.
İLK TEŞHİS
Doktorlar Atatürk’e kaplıca tavsiye etmişlerdi. Atatürk kür tedavisi için ani bir kararla Yalova’ya gitmeye karar verdi.
Prof. Dr. Nihat Reşat Belger anlatıyor;
“1937 senesinde, Yalova kaplıcalarının hekimiydim. O sıralarda, Atatürk de birkaç aydan beri Yalova’da istirahat buyuruyordu. Bir gün beni çağırttı. Bir müddetten beri kaşıntıdan şikayetçi olduğunu söyledi.” Müsaade ederseniz sizi önce bir muayene edeyim.”dedim ve ettim. Muayenemde, bilhassa bacaklarında kaşıntıdan mütevellit tırnak izleri müşahade ettim. Palpasyonda (elle muayenede) karaciğerin, kosta (kaburga kemiği) kenarını üç parmak kadar geçmiş olduğunu ve sertleştiğini tespit ettim. Muayene sırasında hiç konuşmadık. Kendisine muayenenin bittiğini bildirdiğim zaman, Atatürk kaşıntının sebebinin ne olduğunu sordu.
“Efendim, bu kaşıntı kanaatimce yemekle, daha doğrusu içmekle ilgilidir.” dedim.
Atatürk önce inanmak istemedi. Beni imtihan etmek istercesine, “Buna kati olarak emin misiniz?” dedi.
“Evet efendim karaciğeriniz normale nazaran büyük ve sert . Kaşıntının sebebi budur.”dedim.
Prof Dr. Nihat Reşat Belger’den sonra, Atatürk’ü İstanbul’dan gelen Prof. Dr. Neşet Ömer’de muayene etti. İki doktorun müşterek teşhisi aynı idi. Atatürk, Yalova’da rejime alındı. Tedaviden bir süre sonra iyileşme sezilmeye başlamıştı. Fakat Atatürk Bursa’ya oradan Mudanya’ya geçti. Mudanya’dan Ege Vapuru ile İstanbul’a hareket etti. Atatürk Şubat ayı başında Dolmabahçe Saray’ında idi. Park Oteldeki davetten geç saat saraya dönen Atatürk, ertesi gün şiddetli öksürük ve göğüs ağrısı ile uyandı. Prof. Dr. Nihat Reşat Belger, Dolmabahçe sarayındaki muayenesinde Atatürk’e zatürre teşhisi koydu.
DOKTORLARI
Atatürk kendisine yabancı doktor getirilmesini ısrarlı ricalardan sonra kabul etmiş, bu arada sağlığını devamlı kontrol altında tutabilmek için ülkenin tanınmış hekimlerinden iki ekip oluşturulmuştu. Sürekli ve danışman doktorlar.
• Prof. Dr. Neşet Ömer İRDELP
• Prof. Dr. Nihat Reşat BELGER
• Opr. Dr. Mim Kemal ÖKE
• Prof. Dr. Mustafa Hayrullah DİKER
• Prof. Dr. Akil Muhtar ÖZDEN
• Prof. Dr. Süreyya Hidayet SERTER
• Dr. Asım ARAR
• Prof. Dr. Abravaya MARMARALI
• Dr. Mehmet Kamil BERK
BEN HASTAYIM ÇOCUK
Zatürre’den kurtulur kurtulmaz Atatürk, İsmet İnönü ile birlikte 27 Şubat 1938’de Ankara’ya geldi.
Celal Bayar Anlatıyor:
“Balkan Antantının Ankara toplantısı günleri idi. Yugoslav Başbakanı Dr. Stoyadiniçle görüşüyordum. Şükrü Kaya yaklaştı :
“Sağlık Bakanlığı müsteşarı Dr. Asım derhal görüşmek istiyor.”dedi. Mevzuun, Atatürk’ün sağlığı ile ilgili olduğunu hemen anladım. Çünkü meslek ve şahsiyetine güvendiğim Dr. Asım Arar hükümet namına, Ata’nın müdavi tabipleriyle daima temasta idi. Bana endişelerini açıkladı:
“Burnundan kan geldiğini söylediler. Bu hastalığın yeni merhalesidir. Dışardan mütehassıs getirilmesi tavsiyemi tekraren arzediyorum.” dedi.
Atatürk’ün gerek görmediği tavsiyeyi bu sefer ısrarla rica ve kabul ettirmek kararıyla Çankaya’ya gittim. Beni beklemiyordu. Arzumu sükunetle dinledikten sonra:
“Ortada Hatay meselesi var. Hastalığımın dışarıda duyulmasını istemem. Neşet Ömer’le konuş. Burada zaten tıp kongresi var. Bizim doktorlar konsültasyon yapsınlar.” cevabını verdi.
Doktorlar geldiler. Muayeneden sonra alkol ve sigara almaması, mutlak dinlenmesi gibi şart, fakat bir anda hepsinin birden yerine getirilmesi güç tavsiyelerini tekrar ettiler.
Atatürk hekimlerin ortak kararını dinledikten sonra :
“Zannederim haklıdırlar” dedi.
Ben sağlığının ülke için asıl şart olduğunu ve bu temel mevzuun yanında Hatay üzerinde menfi tesir yapma dahil, hiçbir ihtimalin düşünülmeyeceğini ısrarla tekrarladım. Derin teessürümü mümkün olduğunca saklama gayretime rağmen, benliğime hakim acının elbette ki farkında idi. Yavaş bir ses tonu ile:
“ÇOCUK..NE YAPACAKSAN YAP, BEN HASTAYIM” dedi.
Her şeyini, memleketi için hizmet saydığı emeklerine cömertçe feda etmiş Atatürk, ilk defa hastayım diyordu.
KUMANDAN BENİM
Atatürk, Celal Bayar’ın ısrarı üzerine Fransız doktor Fissenger’in getirilmesini kabul etmişti ve 28 Mart 1938 günü Fissenger Ankara’ya geldi.
Fransız Prof.Dr.Fissenger, Atatürk’ü muayene etti, başta Prof. Neşet Ömer ve diğer doktorlardan bilgiler aldıktan sonra Atatürk’e;
“Ben sizi iyi edeceğim. Fakat benden evvel siz kendi kendinizi iyi edeceksiniz; Şüphesiz ki siz, büyük bir kumandansınız. Büyük zaferlerin sahibisiniz. Fakat bu işin kumandanı benim. Bana yardım edeceksiniz.”
Üslubu ve mantık Atatürk’ün hoşuna gitmişti.
“Peki dedi, kabul.”
Atatürk’ün olumlu yaklaşımı üzerine Prof. Fissenger, Atatürk’ün günlük hayatını, bir tablo halinde çizdi. Ağzına tek damla alkol almayacak, şezlonga uzanarak istirahat edecekti. Yemesi içmesi, düzenlenmiş listeye göre olacaktı. Prof. Dr. Fissenger Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine Atatürk’ün sağlığı ile ilgili bir rapor sundu. Bu raporda Atatürk’ün ciddi bir rahatsızlığı olmadığı, bir buçuk aylık bir istirahata ihtiyacı olduğu belirtiliyordu.
GÜNEY GEZİSİ
O günlerde Hatay Sorunu had safhadaydı. Kendisini iyi hissettiğini söyleyen Atatürk, Hatay meselesini istediği şekilde sonuçlandırmak için önce Mersin’e oradan Adana’ya sınıra kadar uzanmaya karar verdi. Doktorları önce bu isteğe şiddetle karşı çıktıysalar da, muayeneden sonra “gidebilir” dediler.
Atatürk, Hatay konusundaki kararlılığını, Mersin’e hareketinden iki gün önce Celal Bayar’a şöyle bildirmişti.:
“Benim, kırk asırlık Türk yurdu, Hatay esir kalamaz dediğimi unutmuş olanlar olabilir. Ama ben unutmadım, unutamam, sen de unutamazsın.”
20 Mayıs 1938’de Mersin’e doğru yola çıktı. Mersin’den Tarsus’a oradan Adana’ya geçti. Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmi geçitlerde sürekli ayakta bekledi. Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denedi.
24 Mayıs 1938’de Adana’dan ayrıldı.
SAVARONA
Atatürk yurt gezisinden geldikten sonra çok yorulmuştu karnındaki şişlikte giderek artıyordu. Florya’dan Dolmabahçe’ye dönerken küçük bir de kriz atlatmıştı.
31 Mayıs 1938’de Atatürk’ün sabırsızlıkla beklediği Savarona Yatı gelmiş Dolmabahçe önünde demirlemişti. 1 Haziran 1938’de Atatürk, Savarona’ya geçti.
İtina ile giyinmiş olan Atatürk önce her yeri gezdi, ayrıntılarla meşgul oldu bu da onu yordu. Deniz havasının kendisine iyi geleceğini hissediyor ve orda şifa bulacağını düşünüyordu.
Ama Savarona’daki tedaviden de müspet sonuç alınamamıştı. Bedeni sürekli güç kaybediyor, karnındaki şişlik giderek artıyordu. Dr. Fissenger tekrar davet edildi. 25 Temmuz akşamı Atatürk fenalaşmıştı. Atatürk yatı terkederek saraya çıkmayı düşündü. Saraydaki odalarının daha serin olabileceğini ve orada daha rahat edebileceğini düşünüyordu.
KARNINDAN SU ALINMASI
Profesör Fissenger 4. kez İstanbul’a gelmişti. Fissenger saraya gelir gelmez Atatürk’ü baştan aşağıya tekrar muayene etti. Atatürk artık ıstıraba dayanamıyor; karnında toplanan suyun verdiği sıkıntıdan kurtulabilmek için bir an evvel alınmasını istiyordu. Hastalık artık iyice ilerlemiş son ve en tehlikeli dönemine girmişti. Birinci ponksiyon 7 Eylül 1938’de Profesör Fissenger ve Profesör Neşet Ömer İrdelp nezaretinde, Operatör Mim Kemal Öke tarafından yapıldı.
Kılıç Ali Anlatıyor:
“Ponksiyondan sonra derhal odalarına girdim. Gördüğüm manzara şuydu.
Atatürk adeta birdenbire zayıflamış, çok zayıflamıştı. İki kolunu başının altına alarak arka üstü yatıyorlardı. Karnını büyük bir sargı ile sarmışlardı. Odadan içeriye girer girmez yanlarına koştum.
” Geçmiş olsun paşam!” diyerek başının altına aldığı kollarının pazusunu öptüm. Bana doktorların duyamayacağı kadar yavaş bir sesle ;
“Çıkan suyu gördün mü? Bu kadar bir su kabı insanın karnının üstüne konsa nasıl tahammül eder ? Bak ben ne haldeyim, nasıl tahammül etmişim ?”
“Geçmiş olsun Paşam, bunların hepsi geçecek.” dedim ve gözyaşlarımı kendilerine göstermeden ve teessürümü hissettirmemek için bir fırsat bularak doktorların arkasından sıyrılıp hemen odadan dışarı çıktım.”
Atatürk’ün artık tam bir istirahate ihtiyacı vardı. Fazla konuşmaması ve yanlarında konuşulup kendilerinin yorulmaması lazımdı. Bu konuya doktorları büyük önem veriyorlardı.
İLK KOMA
Profesör Fissenger’in fikrinin alınmasından sonra, doktorlar ikinci ponksiyon’un gününü tespit için toplandılar. Operatör Doktor Mim Kemal Öke, 21 Eylül günü Atatürk’ün karnında biriken suyu tekrar aldı. 26-27 Eylül günü Atatürk ilk kez komaya girdi. Komayı atlatan Atatürk Ankara’ya gitmek istiyordu. Ancak doktorlar Atatürk’ün Ankara’ya gitmesine izin vermiyorlardı. Atatürk isyan edercesine “Ankara’ya gidelim. Ne olacaksam orada olayım ” diyor, doktorların izin vermemelerinin sebepleri açıklanınca hiddetleniyordu.
Atatürk “Beni bir an evvel Ankara’ya götürün yapılacak mühim işler var”, demiş, ne yazık ki yapacakları, düşündükleri ne ise yapamamıştı.
Yapılan tüm tedavilere rağmen Atatürk günden güne kötüleşiyor, karın bölgesinde su toplanmaya devam ediyordu. Viyana’dan Eppinger, Almanya’dan Bergmann adında iki profesör gelmişti. Bunların koydukları teşhis ve tedavi aynı idi “siroz”. Atatürk 16 Ekim 1938’de ağır bir komaya daha girdi ve 20 Ekim gününe kadar komada kaldı.
SON SAATLER
Tüm tedavilere rağmen günden güne eriyen Atatürk, 8 Kasım 1938 günü şiddetli bir rahatsızlık daha geçirdi. Saat altı buçuk gibi gelen bu rahatsızlıkta Atatürk’ün midesi bulanmış ve kusmaya çalışmıştı.
Sürekli istifra etmeye çalışan Atatürk, bu sırada Hasan Rıza Beye (Soyak) bakarak “Saat kaç?” diye birkaç kez sormuş, Hasan Rıza Bey her soruşunda “Saat 7 efendimiz” diyerek cevap vermişti.
Bu sırada kendisine haber verilen Neşet Ömer Bey de gelmişti. Abravaya ile Atatürk’e gereken tedavileri yapıyorlar ve bazı önlemler alıyorlardı. Neşet Ömer Bey bir ara “Dilinizi göreyim efendim.” diye seslendi. Atatürk dilini yarıya kadar dışarı çıkardı. Neşet Ömer Bey “Biraz daha uzatınız efendim.” diye seslenince, Atatürk, Neşet Ömer Bey’e bakarak ;
– “Vealeykümüsselam” diyerek gözlerini kapattı. Atatürk son kez komaya girmişti.
9-10 Kasım gecesini rahatsız geçiren Atatürk artık derin bir uykuda gibi yatıyor ve ölümü bekliyordu. 10 Kasım 1938 günü saat 8 gibi bir ara gırtlağından Hı Hı Hı sesleri çıkarmıştı.
Saat dokuzu beş geçe gözlerini son kez açarak, etrafına baktı ve hemen kapattı.
Büyük Önder Atatürk ölmüştü.
HAYATINDAKİ BAZI SONLAR
• Anlamlı son sözü, “Saat kaç” olmuştu.
• Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp’e, son söz olarak “Vealeykümüsselam ” dedi.
• Koma içinde manası anlaşılamayan ve devamlı olarak tekrarladığı söz “aman dil…aman dil…”di.
• Son aldığı gıda, 8 Kasım 1938 Salı günü, saat 18.35’de dört kaşık elma suyu oldu.
• Son yemek istediği sebze, enginardı.
• Son verilen ilaç, ölüm halinden kırk dakika önce, saat 8.25’de, 1/8 aubaine’di.
• Hekimler ölüm raporunu imzalarken, son olarak elini öpen ve gözlerini kapayan Prof. Dr. Mim Kemal Öke idi.
ÖLÜM İLANI
Atatürk’ün ebediyete intikal edişi Türk Halkına şöyle duyuruluyordu;
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin resmi tebliğidir:
“Müdavi ve müşavir tabiplerin neşredilen SON raporu, Atatürk’ün dünyaya gözlerini kapadığını bildirmektedir.
Bu acı hadise ile Türk vatanı büyük yapıcısını, Türk milleti ulu şefini, insanlık büyük evladını kaybetti. Milletimize, içimiz yanarak, bu tarife sığmayan ziya’dan dolayı en derin taziyelerimizi sunarız.
Kederlerimizin tesellisini ancak ve ancak O’nun büyük eserine bağlılıkta ve aziz vatanımızın hizmetinde ararız. Şurasını da her şeyden evvel beyan etmeliyiz ki, ölmez olan, onun büyük eseri, Cumhuriyet Türkiye’sidir. Hükümetimiz, içinde bulunduğumuz bu mühim anda, bugüne kadar olduğu gibi dikkatle vazife başındadır. Müesses olan nizam ve idame hususunu, büyük Türk milletinin hükümetiyle tek vücut olarak teyit ve temin edeceğine şüphe yoktur.
Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 33. maddesi mucibince Büyük Millet Meclisi derhal yeni reisicumhuru intihap edecektir. Türkiye’nin en büyük makamına, Teşkilat-ı Esasiye Kanununa göre geçecek zatın etrafında hükümetiyle, şanlı ordusuyla ve bütün kuvvetleriyle Türk Milleti sarsılmaz bir varlık olarak toplanacak ve yükselmesine devam edecektir.
Bugün ayrılığına ağladığımız büyük şefimiz Atatürk, her vakit Türk Milletine güvendi. Eserlerini bu güvenle yaptı. İdamesi esbabını da istikmal ederek güvenle büyük milletimize bıraktı. Ebedi Türk Milleti onun eserlerini ebediyetle yaşatacaktır. Türk gençliği onun kıymetli vediası olan Türkiye Cumhuriyetini daima koruyacak ve onun izinde yürüyecektir.
Kemal Atatürk, Türk’ün tarihinde ve gönlünde daima yaşayacaktır.”
CENAZE NAMAZI
Son vazifeler yerine getirilirken, dini şart ve örfler itina ve hassasiyetle yerine getirilmiştir. Cenaze namazının bir camide kılınıp kılınmama yolunda dinen ne gerektiği konusunda, Makbule Atadan Hanımefendi Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a danıştı, İlahiyat Fakültesi kelam ilmi ve İslam Felsefesi ordinaryüs Profesörlerinden Mehmed Şerafettin Yaltkaya’nın fikri alındı. Din alimi, cenaze namazlarının muhakkak camilerde kılınması yolunda kesin bir kayıt olmadığını bildirmiş ve daha çok makam, kıdem ve selahiyeti olarak, bir de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşlerinin alınmasını tavsiye etmiştir.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Rıfat Börekçi’nin fikri sorulmuştur. Milli Mücadelenin meşruiyetine dair Anadolu Uleması fetvasına, ilk imza koyan din adamı, “O’nun cenaze namazı, tertemiz hale getirdiği bütün vatanda, bu farizanın yerine getirilebildiği her yerde kılınabilir” fetvasını vermiştir.
Atatürk’ün cenaze namazını, Diyanet İşleri Başkanlığı yapan, Ord. Prof. Mehmet Şerafettin Yaltkaya kıldırmıştır.
——————————————————————————————————
BİR YORUM – BİR GÖRÜŞ :
ATATÜRK’Ü MASONLAR ZEHİRLEYEREK ÖLDÜRDÜ !
Gazi Mustafa Kemal’i Türkiye Mason Cemiyeti’ni kapattırdığı için Yahudi Masonlar zehirledi. Plan Kremlin’de yapıldı, Türkiye’de uygulandı… 66 YILLIK SIR Yıl 1935… Atatürk, eski Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt’u çağırarak, Masonluğun kuruluş, örgütlenme ve çalışmalarına ilişkin bilgiler içeren dosyayı verdi. Ardından şunları söyledi: “Bunu güzelce mütalaa et, bir takrirle, Halk Partisi Grup Başkanlığı’na ver. Grupta bunlara şiddetli bir hücum yap ve grupça kapanmasına delalet et, senin de bu işte şeref payın olacaktır.” Anadolu Ajansı, 10 Ekim 1935 tarihinde abonelerine şu önemli haberi geçti: “Türkiye Mason Cemiyeti, memleketimizin sosyal tekamülü ve günden güne artan muazzam terakkilerini nazarı itibara alarak, faaliyetlerine nihayet vermeyi ve bütün mallarını memleketin sosyal ve kültürel kalkınmasına çalışan halkevlerine teberrüü muvafık görülmüştür.” Egenin ve Balkanların tanınmış kıdemli komünist mübeşşiri Varnalı Bulgar Yahudilerinden 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas, Yunan komünistlerin yayın organı Laiki Foni (Halkın Sesi) Gazetesi’nin 1 Ağustos 1948 tarihli nüshasında yazdığı anılarda şöyle dedi: “1937 yılının ortalarında, ismini açıklayamayacağım bir doktor, bazı şöhretlere dayanarak Atatürk’e ilk darbeyi sinir organlarını za’fa düşürmek sureti ile indirdi. Etrafında çember meydana getirdiğimiz Sarı Lider, kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti.”Ankara merkezli olmak üzere İç Anadolu Bölgesi’nde yayın yapan ANAYURT Gazetei, 66 yıldır açığa çıkmayan müthiş iddiaları gün yüzüne serdi:
ATATÜRK’Ü MASONLAR ZEHİRLEDİ
Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün başına gelenlerle kahrolurken; ANAYURT Gazetesi olarak, bu ibretlik gerçekleri yayımlarken üzerimize düşen büyük görevi yerine getirmiş olmanın huzuru içindeyiz.
KATİLLER, İŞBİRLİKÇİLER KİMLERDİ?
Yunanistan’da yayımlanan –Laiki Metopo(halk Cephesi) Gazetesinde yayımlanan dizi yazıda “Dr. Abrevaya ve Fischenger cidden bu işte fedakarane çalıştılar” denilmektedir. Bahsi geçen Abrevaya, Prof.Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı’dır. Abrevaya, İzmir doğumlu olup, Paris’te tahsil görmüştür. Atatürk’ün ölümünden sonra Niğde Milletvekilliği yapmıştır. Prof. Dr. N.Fissenger, hükümet tarfaında Paris’ten getirilmiştir. 8 Eylül 1938 tarihinde bir gün önce yaptığı muayeneye göre Prof.Dr. Ömer Neşet İrdelp ile birlikte düzenledikleri rapor uzun yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Fissenger ayrı teşhiste bulunmasına rağmen Atatürk’ün ölüm raporunda, diğer doktorlarla aynı görüşteymişcesine yazılmıştır. Muhtemelen Paris’ten getirilen ilaçların temin yeriyle de ilgisi vardı.
‘SARI LİDER’İ ÖLDÜRME KARARI ALINIYOR
Varnalı Bulgar Yahudisi 33 dereceli Farmason Avram Benaroyas Türkiye Mason Cemiyeti’nin kapandığını Moskova’da bir toplantı sırasında öğrendi. Sinirlerine hakim olamayarak şunları söyledi; “O Sarı Lider ortadan suret-i katiyetle kaldırılacaktır. Mefkuremize imha edici darbe vuranların akıbeti, feci şartlar altında ölümdür!…” Türkiye’nin ikinci Mason lideri Kimyager Mustafa Hakkı Nalçacı, acilen Kremlin’e davet edildi. Nalçacı Moskova’ya korkarak gitti. Başına bir hal gelmesi halinde Kremlin’in Çankaya’ya siyasi baskı yaparak serbest bırakılmasının sağlanmasını istedi. Kremlin, Nalçacı’ya garanti verdi, verdiği teminatlarla onu rahatlattı. Kremlin’den aldığı taahhütlerle korkusu geçen Nalçacı, işi ileri götürerek Atatürk’ün öldürülmesinden sonra Nazım Hikmet başkanlığında bir hükümet kurulmasını istediyse de, Kremlin “gerici Mareşal Çakmak’ın tabancasına hedef olunacağı” itirazı ile Nalçacı’yı frenledi. Varnalı Bulgar Yahudisi Farmason Avram Banaroyas ve Türkiye’deki masonları ikinci lideri Mustafa Hakkı Nalçacı Kremlin yetkilileri ile toplantıdayken, yapılan konuşmaları Yunanlı gazeteci Apostolos Grasoz, ünlü Sovyet despotu Laurenti Beria ile birlikte yan odada ses alma cihazıyla takip ediyorlardı. Bu konuda Avram Benaroyos, “İlk anlarda Kemal Atatürk’ü silahla ortadan kaldırmayı düşündük. Ancak, doktorlarımız Atatürk’ün ölümünün ani oluşunu tehlikeli gördüklerinden, Kremlin’in istediği ‘esrarengiz ve kendine göre esrar arz edecek ölüm’ kararına uyduk. Mason biraderler cemiyetimiz kapatıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi O’nun her hareketini alkışladılar. Zamanla O’nun etrafında bir çember vücuda getirdiler ki; Sarı Lider, kendiliğinden bu çemberin içine girip hayatını bize teslim etti. 1937 yılı ortalarında, ismini açıklayamayacağım bir doktor bazı şöhretlere dayanarak Atatürk’e ilk darbeyi sinir organlarını za’fa düşürmek suretiyle indirdi. Böylelikle gösterdiği tedavi usulü, Atatür’ün sinir organlarını felce uğrattı. Atatürk’te zaman zaman burun kanamaları, baş dönmeleri, istifralar karşısındaki arkadaşı tanımamazlıklar kendini göstermeye başladı.” şeklinde yazdı. Benaroyos 1 Ağustos 1948 tarihli Yunan Halkın Sesi (-laiki foni) gazetesinde bunları yazarken, Yunanlı Gazeteci Apostolos Grazos da Halk Cephesi (Laiki Metopo) gazetesinde 1-5 Eylül 1949 tarihlerinde yazdığı seri yazıda şu görüşleri dile getirdi; “Filistin Siyon kolonilerini meydana getirmek için Osmanlı İmparatorluğu’nu parçladık.Bundan sonra yapılması elzem olan üç vazife daha vardı. Bunları seri olarak tatbik etmek icap etdiyordu ki; Doktor Abrayava ve Fischenger cidden bu işte fedakarane çalıştılar. Bazı Avrupalı tıp dahileri, siroz mütehassısları, Sari Lider’in hastalığı ile meşgul olmak istediklerini Türk hariciyesine bildirmişlerse de; Türkiye’deki mukaddes üçgenimiz, meydana getirdikleri muhkem mevki ve selahiyetlerini cemiyetimize muhalif olanlara Sarı Lider’in tedavizinde vazife vermemekle bize pek ala ispat ettiler.”
ATATÜRK’ÜN HASTALIĞI…KONAN TEŞHİS VE UYGULANAN TEDAVİ
Atatürk’ün hastalığı, konan teşhis ve uygulanan tedavi Varnalı Yahudi Farmason Acram Benaroyas, Atatürk’e ilk darbeyi 1937 yılı ortalarında indirdiklerini söylerken, bundan birkaç ay sonra Aralık 1937’de Yalova’da Atatürk’ü resmen muayene eden Prof. Dr. Nihat Reşat Belger ilk teşhisi “karaciğer üç parmak kadar büyümüş ve sertleşmiştir” diyerek koydu. Oysa, Benaroyas’ın söylediği aylarda Atatürk kaşıntıdan muzdaripti. Çankaya’da bir akşam doktorun biri kaşıntıların karınca ısırması sonucu olduğunu söyledi. Atatürk, “Ben geceleri kaşınıyorum, karınca yatak odama kadar girer mi?” diye sorunca, aynı doktor “evet” cevabını verdi. Köşkte et yiyen cinsten küçük kırmızı karıncaların varlığı söylentisi yayıldı. Hatta böyle karıncalardan bulunduğu tesbit edildi. Atatürk’ün İstanbul ve Yalova’da olduğu bir sırada Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Süreyya Anderiman Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr. Asım Arar’a telefon ederek “Köşkü karıncalar bastı, Atatürk kaşıntıdan şikayetçi, bir çare bulun.” dedi.Doktor ve diğer sıhhı personelden oluşan 8 kişilik karınca arama ekibinin çalışmalarını Dr. Nuri Refet Korur “evet kırmızı renkte küçük karıncalar gördük” diye açıklamıştı. İlgili mütehassıslar da; bu tip karıncaların Çin’den Avrupa’ya geldiğini ve etle beslendiklerini söylemişlerdi. Karınca hikayesini bilen Atatürk, Dr. Velger’in karaciğerle ilgili teşhisini ve kaşıntının sebebinin bu olduğunu duyunca şaşırmış, ama belli etmemişti. Atatürk’ü yavaş yavaş öldürme planı hızla işliyor, Atatürk’ün hastalığının teşhisi ile ilgili farklılıklar Atatürk’ün ölüm raporlarına bile yansıyordu. Atatürk’ün fenni rapora geçen hastalığı “Alkole bağlı siroz” olarak tanımlandı. Oysa aynı rapora imza atan doktorlardan Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, daha sonra “ bunu kati olarak kestirmek mümkün değil” diyerek “hipertrofik siroz” tanısına yöneliyordu. Yani alkole dayanmayan (sıtma) siroz,. 30 Temmuz 1938 Cumartesi günü Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Atatürk’ün kalbinin kuvvetli olduğunu düşünürken, 4 gün sonra kalbi kuvvetlendirici iğne yapılmasına karar veriyordu. Dr. Asım Arar ise, Dünya Gazetesi’ndeki mülakatında Atatürk’ün hastalığı ile ilgili olarak “karaciğer kifayetsizliği”nden şüphelendiğini bu şüphesini “söylenmesi icap eden” kişilere söylediğini, bu kişilerinse, böyle bir ihtimalin mevcut olmadığını söylediklerini bunu üzerine ise kendisinin daha ileri gidemediğini söylüyordu. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, Dr. Arar’ın söylediği türden birinin Atatürk’ün çevresinde bulunabileceğine inanmanın kendisi için güç olduğunu söylüyordu. 31 Temmuz 1938 günü Viyana’dan gelen Prof. Dr. Eppinger Atatürk’e çiğyemiş kürü uygulayarak bol bol kavun karpuz yedirmiş, ertesi gün Almanya’dan getirilen Prof. Dr. Bergman’da Atatürk’e rendelenmiş elma yedirtmiştir.Daha sonra da bu iki doktor bir araya gelerek damar tıkanıklığını düşünerek Atatürk’e Salygran şırıngası uygulamaya karar vermişlerdir. Aynı gün yapılan konsültasyonda bu Alman ve Paris’ten getirilen Prof. Dr. Fissinger ise yukarıdaki doktorlardan farklı olarak afyon mürekkepleri ile şibih kalevilerin (alkoloid) verilmesini uygun görüyordu. Zehirlendiğini anlamıştı Atatürk, Afet İnan’a yazdığı mektupta aynen şöyle diyordu; “Afet, vaziyetim şudur; bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış ilerlemiştir.. Hükümet benim reyimi almaya lüzum görmeksizin Fissinger’i getirtti.” Kimler masondu? Atatürk’ü tedavi eden doktorlar arasında Mim Kemal Öke, Prof. Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı masonluğu alenen bilinenler arasındadır. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya da masondu. Devrin mason yöneticilerinden (Türkiye Locası) Dr. İsmail Hurşit, Muhittin Osman Omay kapatma kararı tebliğ edilenler arasındadır. Mustafa Kemal’in sağlığı Mustafa Kemal, klasik çocukluk hastalıklarının dışında 20 yaşına kadar ciddi bir hastalığa yakalanmadı.20 yaşında geçici bir süre yakalandığı sıtma hastalığının atlatılması yine aynı yılda bel soğukluğu hastalığı takip etti. O yıllarda yaygın olan bu hastalık O’na ilerideki yıllarda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi bünyesinde üroloji kliniğini kurdurttu. İdrar yollarındaki bu müzmin hastalığa ilaveten, Anafartalar Savaşı sonlarında, 1916 yılında akciğer iltihabı dolayısıyla ateşi yükselerek yatağa düştü.2 yıl sonra Yıldırım Orduları Komutanı iken böbrek ağrıları başladı. Karlsbad Kaplıcaları’nda tedavi gördü. 1919 yılında Şişli’deki evinde bir süre kulağından rahatsızlık geçiren Mustafa Kemal, aynı yıl 19 Mayıs’ta çıktığı Samsun’da tekrar nükseden Böbrek ağrılarından dolayı 19 gün Havza Kaplıcalarında kaldı. Samsun’da iken tekrar sıtmaya yakalandı. Aynı yılın son günlerinde, 27 Aralık’ta böbrek ağrıları tekrar başladı. 1921 yılı Nisan’ında sol yanağından çıban çıktı, daha sonra attan düşerek 3 kaburgası kırıldı. Bu hali ile cepheye gitti. 1923 yılında ise ufak tefek kalp rahatsızlıkları geçirdi. 1927 yılı Mayıs ayında göğüs ağrıları çekti. Berlin ve Münih üniversiteleri tıp fakültelerinin dahiliye klinik direktörleri Prof. Dr.Friedrivh Kraus ile Prof. Dr. Ernest Von Remberg hükümet tarafından Türkiye’ye getirtilerek Atatürk’e konsultasyon uygulattırıldı. 1936 yılı Kasım ayında üşütme sonucu ateşi yükseldi, ama kısa sürede iyileşti. 1936 yılı sonuna kadar bunların dışında Atatürk’ün başkaca ciddi bir sağlık sorunu olmadı. Tedavi eden doktorlar Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp ve Prof.Dr. Nihad Reşad Belger Atatürk’ü tedavi eden müdavi (sürekli) doktorlardı. Prof.Dr. Akil Muhtar Özden, Prof.Dr. Süreyya Hidayet Sertel, Prof.Dr. Mim Kemal Öke(adı sürekli tedavi edenler arasında da geçmektedir), Prof.Dr. Samuel Abrevaya Marmaralı, Dr. Mehmet Kamil Berk, Prof. Dr. Mustafa Hayrullah Diker ise gerektiğinde sürekli doktorların danıştıkları danışman hekim olarak görev yapmışlardır. Sağlık Bakanı Dr. İ.Refik Saydam idi. Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof.Dr. Asım Arar idi. Bunların dışında, Paris’ten Prof.Dr. N. Fissinger (3 defa), Berlin’den Prof.Dr.Von Bergman, Viyana’dan Prof.Dr. H. Epinger isimli üç yabancı doktor da Atatürk’ün tedavisinde görev almışlardır. Ölüm sebebi alkol değil Atatürk’ün ölümünden sonra düzenlenen birinci raporda ölüm sebebi karın içinde sıvı, asit toplanması olarak gösterilirken, ikinci raporda ise alkolle ilgili karaciğer iltihabı neden olarak gösterilmiştir. Bu çelişkiye rağmen Atatürk’e biopsi de otopsi de yapılmamıştır. Alkole bağlı siroz olabilmesi için en az 15 yıl süre ile günde en az 3 kadeh alkol alınması gerektiği bilinirken, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmediği, daha sonraki yıllarda da aşırı içki içmediği, karşısındakilere içirdiği söylenmektedir. Salyrgan (civalı ilaç)’ın Atatürk’ün tedavisinde “ajan tedavi ilacı” olarak kullanıldığı, aslında Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ilaçla ağır ağır zehirlenerek öldürüldüğü ortaya çıkmıştır. Öte yandan Atatürk’ün daha evvel sıtma geçirdiği bilinmesine rağmen karaciğer ve dalağı yıpratan Kinin ve Atebrin gibi ilaçlar bol miktarda kullanılarak ölüm çabuklaştırılmıştır. Sadece 1937 yılında İstanbul Eczanesi’nden Atatürk için 43 kutu kinin ilacının alınmış olması buna iyi bir örnektir.
KAYNAK : ANAYURT GAZETESİ
Yorumlar
“14) ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ VE İDDİALAR !” yazisina 86 Yorum yapilmis
Yorum yap
ULU ÖNDERİMİZ ATATÜRK’ÜN HASTALIĞINA “YANLIŞ TANI” KONDUĞU VE MASONLARCA YANLIŞ İLAÇLAR VERİLDİĞİ UZUN BİR SÜREDİR BİLİNİYOR…
O, HER CANLI GİBİ BİRGÜN BEDENSEL OLARAK ARAMIZDAN AYRILACAĞININ BİLİNCİNDEYDİ. KISA SÜREN YAŞAMININ HER ANINI ULUSUNU DAHA ÇAĞDAŞ VE UYGAR BİR DÜZEYE YÜKSELTMEK İÇİN ÇALIŞTI, DİDİNDİ…
BENİ ÇOK ÜZEN KONU : TÜRK ULUSUNUN HÂLÂ VE NE YAZIK O’NUN ÖNEMİNİ VE DEĞERİNİ KAVRAYAMAMIŞ OLMASIDIR…
DİLİM SÖYLEMEYE DE VARMIYOR AMA “BİZLER ATAÜRK’Ü HAKETMEDİK” DİYEBİLİR MİYİM?
SAYGILARIMLA…
TARIK KONAL
İslam,
Milli Terbiyemiz,
Köklerimiz ve Atalarımız,
Zübeyde Ananın Gazi Mustafa Kemal’i…
Ne kadar ahenkli değil mi?
Evet Atatürk tıpkı dedesi Sultan Fatih gibi katledilerek şehid edildi.
Doğru…
Peki bunda acaba hiç İsmet paşanın payı var mı? Atatürk’ün İsmet paşayı ortadan kaldırtmak istediği doğru mu?
Çünkü; Atanın vefatından sonra uygulanan Atatürkçülük, BİR ÇOK YÖNÜYLE, Türk Milletine düşmanlıktan başka bir şey değildi bana göre…
Sitenizden dolayı kutlarım. başarılar dilerim.
Halil MERT
(E) Topçu Yb.
“ülkücü.org”ta yazar
Bu mesele çok dillendiriliyor ama bildiğim kadarıyla bu konuda ciddi bir araştırma yapılmış değil…
Oysa ermeni meselesi gibi bu mesele de tarih alanında master doktora yapanların dikkatini iyiden iyiye çekmelidir. üniversitelerin tarih bölümleri bu konuyla ilgilenmeyecek de neyle ilgilenecek? doğrusu anlamak çok güç!
buradan gerçek tarihçilere, araştırmacılara seslenmek istiyorum:
“bu konu muamma götürür bir konu değildir, kahraman kim hain kim bilelim, koyun belgeleri ortaya, üfürmekle olmaz!”
selam ve saygılar..
Atatürk devrini yasamis ve onu yakindan görmüs kimseyim (Contemporary Review. 1998 October. Nr. 1593). 1938 de, zaten sönük gecen Cumhuriyet bayrami senliklerini gölgelememek icin, bayramdan evvel öldügü ve bunun saklandigi haberini isitirdik. Raki sofralarinda kendisi raki icerken misafirlerinin gizliden kendi rakilarini saksilara döktügüde söylenilen sayialar arasindaydi. Bunlarin hepsi sayiadan baska bir sey degil.
Bütün Istiklal harbi boyunca Atatürk günde 3-4 saat uyumustur. O zaman raki, susuz, ufak bir kadeh icinde, bir dikiste icilirdi. Atatürk onu beyin yorgunlugunu gidermek icin icerdi. Nagra atmak, eglenmek icin degil. (Halide Edip. “The Turkish Ordeal”. London 1928). Atatürk maalesef milleti icin sihhatini ihmal etti. Bir insanin vücudu üc gün uykusuzluga tahammül eder, ama dört güne dayanamaz. Iste Atatürk Canakkale harbinde tam dört gün uyumadi. Bugün sag olsaydi, herhalde Guinness rekorlar kitabina gecerdi. Uydurulan sayialara inanmiyorum. Bunlar Türkiye’de yahudi ve amerikan düsmanligi yaratmak icin bir, veya iki, AB devleti tarafindan uydurulmus adi, cirkin yalandan baska bir sey degil.
Yukarida Topcu Alb. Halil Mert’in yorumunu okudum: Ismet Inönü Atatürk’ün Türkiye’de en güvendigi insandi. Hayatinin son aylarinda Inönü’nün yerine Celal Bayar’i atadiginda “Inönü zamanindaki gibi geceleri rahat, huzur icinde uyuyamiyorum” demis. Sorarim size Albayim, Atatürk’ün bu derece cani insan olabilecegini tasavvur edebilir misiniz? (Falih Rifki Atay. “Cankaya”).
Azmi beye teşekkürler.
1. Öncelikle ben incelenmeli o dönem diyorum. Çünkü iddialar o kadar hafife alınacak iddialar değil. Şu aralar Atatürk Süikasti ile ilgili habire kitap yazılıyor. Dikkatinize…
2. Bir pencere daha açtınız bizlere.. Demekki Atatürk’ü kendi emperyalist çıkarlarına ve kavgalarına ABD ve AB malzeme yapıyor. Onların yerli işbirlikçileri de bu paralelde Şahin Atatürkçü oluyor. Ohh. ne ala memleket.
Memleketi O emperyalistlerden kurtar. Sonra onlara malzeme ol….
Atatürk bu kadar fedakarlığı kimlerle savaşırken yaptı? neden yaptı?
3. ABD. hala Lozan’ı imzalamadı. Yani Almanya düşman da ABD dost mu? Her iki gurupta menfaatinin dostu…
Evet Atatürk Milli bir liderdi. Tıpkı dedeleri gibi..
beni türk hekimlerinin ellerine bırakın
içim yanıyo her defasında atamın bu şekilde öldüğü iddiasını okumaktan.gercek mi deil mi elbette bilemiyoruz ama ihtimali bile içime kor düşürmeye yetiyor..ama şunu biliyorum ki ATATÜRK asla siroz olamaz çünkü bir insanın siroz olabilmesi için gunde en az 3 kadeh alıp 15 yıl süreyle buna devam etmesi gerekir.ama ATAM hiçbir zaman bu kadar alkol tüketmedi..misafirlerine içirirdi alkolü kendisi abartmazdı…yattığın yerlere bastıgın topraklara SANA kurban olayım ATAM..
Halil MERT yorum tarihi 17 Şubat, 2008 01:04
Yazdiginiz cevaba tesekkür ederim Halil bey. Biraz önce tesadüfen okudum. Lausanne muahedesini imzalayan devletler Türkiye’ye karsi bilfiil carpisan devletlerdi. ABD Türkiye’ye karsi carpismadiki. Isvicre’de, Norvec’te imzalamadi. ABD Lausanne muahedesini imzalamadi demekle bugünkü Türkiye’yi tanimiyor mu demek istediniz? Fakat Lausanne muahedesi Istanbul’da ABD tarafindan yüksek komiser Amiral Bristol ve Hariciye vekili Tevfik Rüstü Aras arasinda 17 subat 1927 de imzalandi. (Sayfa 313. 1966 baskisi).(Harry N. Howard. “The Partition of Turkey. A Diplomatic History 1913-1923”. 1931, 1959, 1966). Bu kitap maalesef Türkiye’de taninmiyor. Bu güne kadarda kimse tercüme etmedi. Okuyunca Türk olarak insanin tüyleri diken diken olur. Verilen referanslarla en ufak detaylarina kadar Avrupa devletlerinin gayesini acikca yaziyor. Okuduktan sonra neden bazi AB devletlerinin Lausanne zaferini hazmedemediklerini ve bugün dahi Türkiye’yi parcalamak icin ugrastiklarini anlarsiniz.
o bizim sarı liderimizdi. herkesin bu kadar sene geçmesine rağmen unutmadığı adı geçtiği an tüylerinin ürperdiği bir liderdİ. bu ülke için o kadar şeyler yaptı ki… bugün bu halini iyiki görmedi.ATAMIZA BAYRAĞIMIZA TOPRAĞIMIZA DİL UZATIP EL SÜRENLERE SEN MERHAMET ETME TANRIM
Bende çeşitli kitaplarda Atatürk’ün zehirlenerek öldürüldüğünü okudum.Fakat anlayamadığım bir konu var diyelimki Atamızı masonlar zehirledi peki o zaman başındaki Türk hekimleri ne iş yapıyordu?onlar bu durumu fark etmedilermi.Bir başka konuda günümüzde Atamızın hastalığı ile ilgili hiçbir resmi evrak olmaması.bu evraklar bilerek yakılmış yok edilmiş.Günümüze ulaşması engellenmiş.Bunu da bir kitapta okumuştum ama bu konuyu bir tarihçi de doğruladı.Aslında şuan daha da önemlisi Atatürk’ün bizlere emanet ettiklerine sahip çıkabiliyormuyuz bunu düşünmek gerek.Atatürk, silah arkadaşları ve şehitlerimiz için üzerimize düşen en büyük görev bu bence Ülkemize,cumhuriyetimize ve al bayrağımıza sahip çıkalım…
Araştırmalarınız çok muhteşem sizi taktir ediroyum..
saygılarımla…
demek atatürkü şu masonlar öldürdü hı……………………………
içimden onlara nasıl küfürler, laflar ediyorum bilemezsiniz… ha bu arada araştırmanız tam süper olmuş sizi yürekten kutlar ve sevgi ve saygılarımla takdir ediyorum.yahu muhteşem,mükemmel harikaymış.ya şimdi bi küfür yazsam ayıp olcak şimdi bişey dicem ama neyse…..
inanılmaz bir şey bu.atatürkün dokunmak istiyorum yine eline alışmışım birkere onun teniiiiiiiiine sevgi ve saygıdır bu hiçbirşey koyamam ki bunun yerineeeeeeee
türk evladı olarak dünyaya geldim,türkiyede doğdum ve inşalah tük topraklarında öleceğim..ben atatürkçü genç olarak kalacağım..keşke onun değerini bilsek ve ona layık olabilsydik…haketmiyoruz..ama umarım türkiye giderek daha iyi yerlere gelir de atamızın kemikleri sızlamaz..ne mutlu türküm diyene!
kendisini yaratan rabbini unutarak atatürke tapanları anlamıyorum en fazla 70 sene yaşanılan şu dünydan ayrıldıktan sonra acaba cehenneme sürüklediği onlarca kemalisti o mu kurtaracak yazıklar olsun ki 14 asır islamın şerefiyle yaşaayan islam devletini en adi hale getirdiler size sadece gülüyorum ………..
SY: ATATÜRK ‘ün ölüm sebebi yıllardır Türkiye’nin içindeki (DERİN DEVLET) saklamıştır. Asıl ATATÜRK zehirlenmiştir. bunu yapanlar yurt dışındadır işbirlikşilileri D.BAKIR da dır adresleri ise şudur: (GAZİLER SON DURAK TARLA BAŞINDAKİ HARABE EVDEKİ KİŞİDİR) inşallah yaptığım şey adalet sayesinde yerini bulur… H.K.(heybet kaya)
Atatürk’ün öldürülmesiyle ilğili yayınladıgım ilk kitap olan “AGONİ” görüyorum ki hedefinin üstünde bir yerde, yukardaki eleştirileri okurkende böyle bir konuyu gündeme getirdiğimden ötürü memnuniyetimi belirtmek isterim.
Öncelikle memnuniyetimin nedenini açıklamak istiyorum ve bunu sizin şahsınızda herkesle paylaşmak istiyorum; Atatürk’ün öldürüldüğü konusuyla ilğili eserimi yayınladıgımda gerçektende bu ülkedeki “Atatürkçü olduğunu söyleyen insanların” samimiyetinden şüphelendim,4 yıllık bir zaman süreci içinde o kadar engellemeye karşın bu eserler tartışıldı,tartışılıyor. Ama yetkili kurumlar böyle bir eser üzerinde araştırma ve inceleme yapmaya gerek duymadan neredeyse ortaya konulan bilgileri yok sayıp sadece, “böyle bir şey yok” demeyi uygun görüyorlar.Bu sayfada anlatmak istediğim o kadar çok şeyi anlatmam mümkün degil ama kısaca şunu söyleyim. Ben bu ülkenin bir AYDINI OLARAK YAPTIGIM ÇALIŞMADAN DOLAYI HİÇ PİŞMAN DEGİLİM,VE KİMSE DE BU YÜZDEN BENİM PİŞMAN OLMAMI SAGLAYAMIYACAK,Bütün okuyucularımı olumlu yada olumsuz sözlerine karşın saygı ve sevgiyle selamlamak istiyorum.
Atatürk yok masonlarin, yok sunlarin, yok bunlarin cinayetlerine kurban gitmis rivayetlerinin yaninda, son zamanlarda birde Atatürk “oglanciymis” diye http://www.Yahoo.com‘da cirkin hakaretler cikmaya basladi. “Günes balcikla sivanmaz” diye laf vardir. Atatürk dünya tarihinin ender simalarindan biriydi. Ona yapilan hakaretler, onun muvaffakiyetini cekemeyenlerin, ellerinden kiskancliktan baska bir is gelmeyenlerin isi. Neden 50-70 sene evvel söylemedilerde, bugün söylüyorlar? Sorarim hepinize: Dünyanin en büyük kütüphanesi Washington’da Library of Congress’te sade Atatürk ve Atatürk Türkiye’sine ait yazilmis 2400 ün üzerinde eser var. Bunu kütüphanede, kendisi simdi tekaüt, Yakin Sark bölümünün baskani Abraham Bodurgil’in “Kemal Atatürk. A Centennial Bibliography 1881-1981” 214 sayfalik, sade onun hakkinda yazilan eserlerin listenini ihtiva eden kitabinda bulabilirler. Winston Churchill hakkinda bile bu kadar eser yazilmamistir. Sualimi tekrarliyorum, muhterem okuyucular arasinda kaci Abraham Bodurgil’in kitabindan haberdar? Bahsettigim kitaptaki listede yazilan eserlerin hic birinde böyle adi hakaretler yazili degil.
Atatürk’ün ölüm haberine gelince: Yukarida 5 ocak 2008 de yazdigim gibi, cocuklugumda “Atatürk 29 tesrinevvel 1938 de Cumhuriyet bayramindan evvel ölmüs, Cumhuriyet bayrami hüzünlü gecmesin” diye sayialar cikmisti cocuklugumda.
Bir laf vardir “dilin kemigi yok”.
Atatürk ne etmisse iyi etmis,bugünkü islam dünyasina bakinca yapmak istedikleri daha iyi anlasiliyor,kimse arap geleeklerini savunmasin,osmanli zamanindada islami iyi biliyoruz,,gelelim komplo teorisine,bir zat ismini zikretmek istemiyorum cürütülemiyecek ancak ispatlanmasida mümkün görünmeyen komploya topyekün yalan diyor,masonlari cici bu teoriyide kaka buluyor,biz masonlarin girip ciktiklari delikleri iyi biliriz,siz o amerikan kütüphanesine bi daha gidinizde bi dünya tarihinde masonlarin ve gizli gruplarin faaliyetlerini bi inceleyin,adamlar hz muhammedden sonraki islamdan, mogol istilalarina,2 dünya harbinden rus fransiz ihtilallerine kadar,,ve türk devriminide eklemeliyiz cünkü atatürkte masondu ama yolunun yanlis yol oldugunu nlayip geri döndü,ismet inönüyüde iyi biliyoruz,kötü liderdi digerleri gibi,gün gelecek yeni bir lider basimiza gececek,ve o lider bu hain planlara karsi boyun egmeyecek,bu planlari yapanlarida ilahi adaletle degil kendi adaletiyle yargilayacak ve bu lider ben olucam
vatikanin gücünü etkisini teknoloji yikmistir,matbaaya karsi kilise kaybetmistir,,ve simdide internete karsi bu gizli gücler yusuf yusuf icindedir,türkiyede neden youtube kapatildi acaba??,,bu bilgiler 50 sene önce nedenmi cikmadi,cünkü herzaman sansür vardi dahasi isi yapanlar prosyonel olduklari icin biz hep sonradan takip edebiliyoruz,,sag sol olaylari askeri darbeler din elden gidiyor zirvaliklari,pkk diye türk yabanci devletlerin el emegiyle kurulu örgütler,,Dünyanin hicbir ülkesi bu kadar cok tehtide maruz kalmamistir acikcasi,Bize düsen artik 10 adim ileriden degil geriden takip etmektir gündemi,NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE,YATTIGIN YERDE HUZUR BUL ATAM
Okudukca hayret ediyorum Atatürk hakkinda ileri geri söylenilen sözlere. Hicbirinin tutar bir tarafi yok. Bir kac hafta önce televizyonda Fatih Alkanli türbanli iki kizla mülakat yapti. Kizlardan zavalli cahilin biri, “ben Atatürk’ü sevmem, Humeyni’yi severim. Ingilizlerin mandasinda olsaydik, serbestce türban takabilirdim” diyor. Cehalette ondan fazla asagi kalmayan Fatih Alkanli’nin bu durumda programi kapatmasi icap ederdi. Hindistan, Misir, Urdün, v.s. bunlarin hepsi ingiliz manyasindaydi. Mademki bu kadar rahatti sürdükleri hayat ingiliz mandasi altinda, o zaman ne diye hürriyetlerine kavusmak icin savastilar, mücadele ettiler, kan döktüler? Fatih Alkanli’nin hic mi hatirina gelmedi Mahatma Gandhi’nin Hindistan’in hürriyeti icin hayatini feda ettigi? Mir Firat adli bir milletvekili Times gazetesine Türkiye 1928 de ‘latin alfabesinin kullanilmasiyla Türk milleti “Trauma” (Sok)yasadi, bir gecede milletin okuma-yazma nispeti sifira indi’ demis. Sanki bir gün önce 12 milyon Türkün okuma-yazma nispeti 100de 100dü. National Geographic ocak 1929 “Turkey Goes to School”. Ve bu zat, Mir Firat, iki cocuk babasi, ingilizce bilen milletvekiliymis. 17 sayfalik ingilizce makaleyi okusun. Ne günlere kaldik? Yüce Atatürk, affet bizi.
bence bu resim çok
güzell
masonlar dünyayı yöneten bir örgüttür bu örgüt dengelerini sarsacak bir durum gördükleri zaman kim olursa olsun o kişi yok etmek için uğraşırlar atatürk bu millet için elinden gelini yapmıştır.eğer yaşasaydı belki biz bu gün bu halde olmazdık.hiç şüpem yok ki atamızı masoNlarIN kurbanı olmuştur.
bu ne ya.ne kadar uzun bişey.hayatta bunu ödevim için kullanamam.insan gibi bişey yazın
ilginç
atatürk için söylenecek o kadar güzel kelimeler varki hangi birini yazacağıma karar veremedim.atam sen rahat uyu biz gençler olarak senin yolundayız bize emanetin olan cumhuriyetimize vatanımıza sonuna kadar sahip çıkıcaz.senin izindeyiz atam yaşasın cumhuriyet
ATATÜRK KEŞKE SEN ÖLMESEYDİN ŞU AN AYAKTA OLSAYDIN O SİGARA VE İÇKİYİ İÇMESEYDİN TÜM BUNLAR OLMAYACAKTI SENİN BİZLE RE ARMAN ATTİN BÜTÜN BAYRAMLARI KUTLUYORUM BU ANDIMIZDA ÖNCE OKUDUM ŞİMDİ BURAYA YAYINLIYORUM BİR ZAMANLAR YURDUMUZDA BİR BAŞKA DEVLET VARMIŞ BAŞINDAKİ PADİŞAH NE İSTERSE YAPARMI MİLLET ONUN YANINDA KUL DEYİL KÖLE İMİŞ TÜRKLERİN VATANINDA YILAR SÜRMÜŞ BU GİDİŞ ATTATÜRK DÜŞMANA PADİŞAHA KARŞI DURMUŞ YURDUMUZU KURTARMIŞ CUMHURİYEİTİ KURMUŞ YAŞASINNNNNN(cu’) ekim cumhuriyet bayramı)(yaşasın!!!!!!!!)
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal…İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!
Bizler sözde Atatürkçü değil içraatlarımızla atatürkçü olalım.Gençlerimize dogruları anlatmakla birinci atalım.Dogruları anlatalımki başımızdaki insanlar gibi ülke yönetmesinler.
saygılarımla
atayı sevmeyenleri anlamıyorum ya, bu gun bu topraklarda rahat yasıyorsak onun sayesınde. hasta yatagında bıle vatanını dusunen bır lıder daha cok yapacak ışler var dıyen bırıydı .evet yapacak cok iş var türkiye cumhuriyeti yenılmez ordusuyla ve vatan sevgısıyle dolu mılletıyle hep ılerı yuruyecek bayragımız ebedıyen dalgalanacak vatan topragının bır karıs degıl 1 avuc camurunu bıle kımseye vermeyen bır mılletız bız ıcımızdekı bazı kendını bılmeyen bır kac kısıler dıyorum o vatan camurunu bıle yalamaya layık degıller kaldıkı topragımıza bayragımıza marsımıza el atsınlar bız turküz türklük damarımız tutummu neler yaparız herkez bılsın bunu tarıh yazdı zaten anlamayan tarıh arstırsın ve buyuk ataya saygı lutfen
ALLAH.IM SEN BU VATANA EL KALDIRANLARA SEN NE YAPILACAĞINI BİLİRSİN YARABBİ.VATANIMIZI KORU YARABBİ.BİZE DAHA FAZLA ŞEHİT ACISI YAŞATMA YARABBİ.VATANIMIZI,MİLLETİMİZİ,MEHMETÇİKLERİMİZİ KORU YARABBİ.BİZLERİ KORU YARABBİ.KORU YARABBİ.AMİN.
ataya mıllete el kaldıranın ellerı kırılsın.Cumhurıyetı kuran bızım zalımlerın elinden kurtaran atam topragında ıyı uyu(ATAMMM)
bence çok kötü bişey
atama kim böyle bir hayinliği yaptıysa cezasıneyse çeksin yoksa atamın kemikleri sızlar
7 yasindababasini kaybetti ve yetim kaldi.8 yasinda okuldan alindi ve koyde yasadi…
10 yasinda yuzu kanlar icinde kalicak sekilde, yeni okulundaki hocasindan dayak yedi.Ailesi onu okuldan aldi.17 yasinda hayalindeki okulun istedigi bolum icin gerekli not ortalamasini tutturamadi.
24 yasinda tutuklandi.Gunlerce sorguya cekildive 2 ay tek basina bir hucrede hapis yatti.25 yasinda surgune gonderrildi.27 yasinda uyesi bulundugu dernegin calismari ile kahraman ilan edilirken ,kendisi bunu hic onemsemiyordu.30 yasinda kendisi baska sehirleri dusman elinden kurtarmaya calisirken dogdugu sehir dusmanlarin eline gecti.30 yasinda amiri onu kendinden uzaklastirmak icinbaska gorevlere atamasini sagladi.Yeni gorevinde fiilen issiz kaldi aylaraca bos birakildi.37 yasinda bobreklerinden hastaligindan 2 ay hasta ve yalniz halde yatti.37 komutan olarak yeni atandigi ordu dagitildi.38 yasinda savunma bakani tarafindan gorevden alindi.(atildi)38 yasinda toplantida giyecek bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve baskasindan bir redinpot odunc aldi.Ayrica cebinde sadece 80 lirasi vardi.38 yasinda kendisi icin tutuklama karari cikarildi.39 yasinda idam cezasina carptirildi.
sonra ne mi oldu 42 yasinda turkiye cumhuriyeri cumhur baskani oldu!
( bu oyku efsanevi lider M.Kemal ATATURK’e aittir )
Basarinizin onundeki engel ne?
Paranizmi yok Ataturkunde yoktu sagliginizmi bozuk onunda bozuktu cevrenizde sizi cekemiyenler mi var Ataturkunde vardi bazi yakin arkadaslariniz sizi yakininizdan mi vurdu Ataturkunde basina geldi aileniz cok zengin mi diyildi onunda diyildi amirleriniz hakkinizimi yiyor onunda yemislerdi vs. vs. vs….
OZETI: caresizlikten yakinmayin care sizsiniz!
Seni çok özledik atam burda olsan yine yanımızda olsan … şu an 14 yaşındayım ve senin yolunda gitmek için gerekirse canımı bile feda ederim … Merak etme atam sadık TÜRK GENÇLİĞİ olduğu sürece TÜRKİYE CUMHURİYETİ hep sağlam olacak sen rahat uyu atam…
her insan ani ve zamansız bir ölümü geçirebilir.ölüm gerçeği eğer herhangi bir kazaylka yada bir kalp ritmiyle oluşabilir.nitekim direm direm hergün doktorların önünde eriyen atamızın yapılan tedaviden ötürü ölmesi trajikomiktir bir önderin ise böyle ölmesi ulusal bir vurdumduymazlıktır.şimdilerde tanık olduğumus birkaç şey bise ders olsun abd eski başkanı bush un uçakla türküyeye geldiinde dışkılarının bile poşetlenim abd ye geri götürldğü bir gerçektir.yemek konusundaki hassasiyete değnmeye gerek bile yok.bunlar yapılırken bize hernekadar terörist mumamelesi yapılsada gerçekler olması gerektiği gibi olduğunu kabulle mmkündür.biz ne yazıkkı dünyaya bahşesdilmiş bir dehayı böle baistbir şekilde kaybettik bis onu hakketmedik haketmiyoruz hakedemiyces……
BEN ATA’YI COK SEVEN VE ONU HIC BIR ZAMAN UNUTMAYACAK OLAN ACIZ BIR INSANIM AMA NE YAZIK KI TURKIYE SUANDA COK KOTU BIR DURUMDA BIZLER NE YAPABILIRIZ DERSENIZ ATA’MIZ GIBI MUCADELE EDELIM DERIM O NASIL BU ULKEYI(TÜRKİYE CUMHURİYETİ)YAPMISSA BIZDE BUNA SAHIP CIKALM DERIM ULKE ILERI GELENLERI SESLENISIM SIZE YETER ARTIK BU ULKEYI MAHVETTIGINIZ GELIN BU ULKEYE KOSTEK DEGIL DESTEK CIKIN BITSIN BU KAOS BITSIN BU ISKENCE ATA’YI DAHA FAZLA YATTIGI YERDE HUZURSUZ ETMEYIN BE, YETERRRRR
bir garip yolcu;
14 asır islam serefiyle yasayan devletin bizi cehenneme sürüklediğini söylediğin saygıdeğer insan olmasaydı su anki halinden daha mı iyi olacaktı soruyorum???
olacaktı de de göreyim seni
yazıklar olsun senin gibilere…
ATATÜRK ‘ü hiç haketmediniz etmiyceksiniz ama ATAM sen rahat uyu biz bunun gibilere pabuç bırakmayız…
bazı salaklar azını toplasın atatürke söledikleri lafların bilinci altın da deiller.ya sizi takdir ediyorum çok güzel bilgiler var sitenizde sayenizde daha çok şeler öğrendim
[email protected] benimle laf savaşına girmek isteyenler eklesin hani atatürkü sevmeyenler…(ATAM İZİNDEYİZZ!!!)
Burada din ve Atatürkü birlikte konusan densizlere yazıyorum,bakın atatürk kimdi;
Bütün türklerin dinini ve ibadetini layıkı ile yapabilmesi ve anlayabilmesi için Türkçe ibadet en büyük hayaliydi,Bu mu müslümanlığa ihanet?
Kurtuluş savasına başlarken din,ibadet için istiklal şarttır diyerek,sizin o cok beğendğiniz Osmanlının yetiştirdiği bütün müftülerin takdirini ve desteğini kazanmıstı ve müftülerden istiklal in manevi kahramanlar diye bahsederdi,Bumu müslümanlığa ihanet
Ve herseyden önemlisi annesinin 7 ceddi konya karaman lı bir sülaleydi,babasıda annesi ile uzaktan akrabası idi,OSmanlı nın -evladı fatin- (osmanlı yeni aldığı topraklarda yetişmiş kültürlü %100 türk aileleri yerleştirmesi)uygulaması ile Selanike yerleştirilmiş bir aile idi,Yani soyu sopu belli konyalı belkide Yüce Mevlana soyundan geliyordu
Trablusgarp da savasırken yaptıklarını bilseniz,gözyasları içinde kalırsınız,geceleri italyanlara küçük baskınlar yapıp silah calıyorlar gunduzleride o silahlarla italyanları libyaya sokmuyorlardı,ve daha 25 yasındaydı,ali fuat cebesoya yazdığı bir mektubunda “Biliyorum osmanlı trablusgarp kaybetti biz italyanlara vermeyeceğiz madem burasını kaybedeceğiz yerel halk müslüman kardeslerimiz kendi yönetimlerini kursunlar demişti”ki hala libyaya gidin bizim gibi saygı duyarlar Atatürke ve kimse tek laf edemez ona orda,Bumu Müslümanlığa ihanet
SİZ varya siz büyük pisliksiniz tarih okumadan Atatürk e neler yazıyorsunuz,Allah belanızı versin
öncelikle ALLAH SENİN BELANI VERSİN sen ne biliyorsun tarihle ilgili bu yazdıkların tarihi iyi biliyorum anlamınamı geliyo.ATATÜRK ü masonlar öldürdü diyorsunuz ıspatlanmışmı. nerden biliyorsunuz zehirlendigini yanındamıydınız .biri çıkmış ATAÜRKü sevmiyorum diyor şimdi o kişi hainmi bazıları laf üretiyo ülkeyi yediniz nerden biliyorsunuz yedini. ATATÜRK ü sevme gibi bir gayeleride yok zorlada seweceksin diye adamın gırtlagına yapışackmısınız.valla ister bana kızın ister kızmayın şunu söyleye bilirimki yatıp kalkıp şükrediyorsanız ne mutlu size bugünde hyatta oldugumuza dua edin.tabi ATAYADA DUA ETMEYİ UNUTMAYIN NEDE OLSA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN KURUCUSU O.AMANIN KENDİNİZEDE İYİ BAKIN ALLAH KORUSUN SİZİ DE MASONLAR YOK EDE BİLİR _DİKKAT EDİN.
Atatürk sirozdan ölmüştür, burda bazı kişiler yorum yapmışlar, Atatürk’ün sirozdan öldüğüne inanamam sirozdan ölmek için her gün 3 kadeh 15 sene sürekli alkol almak gerekir diye yazmış…Bu 3 kadeh okuduğumuz kadarıyla bir oturuşta içtiğidir…Gün içinde sürekli alkol alan bir kişi için 3 kadeh çook iyimser bir rakamdır…Kesinlikle 3 kadehten çook daha fazla içtiği sirozdan ölmesine kanıttır…
atamızı sevmeyenler böle yazıyla dayı dayı konuşurlar ama karşımıza çıkma cesaretleri yoktur (bknz:fethullah gülen) kendisi amerikada yıllardır… çünkü başına geleceğini biliyor!!!
ATATÜRK’e asıl hakaret bence hakaret eden densizlere laf yetiştirmek olur. Gördüğüm kadarıyla forum laf yetiştirme yerine dönmüş. Biz ATATÜRK’ün dindarlığını ve icaraatlarını gayet iyi biliyorsak, yapmamız gereken ATATÜRK dinsizdi dini yaşamamızı engelledi vs. diyenlerle boş laf yarışı yapmak değil, ATAMIZIN yaptığı icraatları göstermek, ve bir şeyler üretmektir. Unuttuğumuz şey din üzerinden geçinen asalakların iftiralarına karşı laiklik, ATATÜRK gibi değerlerimizle muhalefet yaparken, cahil halk tarafından laikliğin dinsizlik, büyük önderin ise dinsiz olarak algılanmasına mahal verdiğimiz gerçeğidir. Bence artık tarzımızı değiştirme zamanı geldi, hatta çoktan geçti. Sürekli laiklik ve ATATÜRK edebiyatı yapmak yerine, ortaya proje koymamamız, mevcut amerikan güdümlü akp iktidarsızının kirli işlerini millete daha gür ve anlaşılır bir sesle haykırmamız, ALLAH ile aldatmak tabirinin ne demek olduğunu ayrıntılarıyla ve tahsil görmemiş birinin dahi anlayabileceği şekilde izah etmemiz, en önemlisi milletin temel değerlerine karşı olmadığımızı, tam tersine bu değerlerin sömürülmesine karşı olduğumuzu, boş laftan çok icraatlarımızla””” göstermemiz gerekmektedir. Unutmayalım ki biz bazı şeylerin farkındaysak, fakat %47 farkında değilse burda suç “””aldatanın yada aldananın değil, bizimdir””” Aldatanı tebrik etmemiz ve halka sitem etmek yerine, millete gerçekleri gösteremediğimizden dolayı kendimize kızmamız daha faydalı olucaktır…
Eğer mevcut tarzımızda devam edersek, söylemeye dilim varmıyor fakat mağlubiyet çok yakındır…
Saygılarımla….
Yüce Atamız şu an aramızda değil.
ama bizlere çok büyük bir miras bıraktı
(fikirlerini) o hayatını ,milleti ve vatanı için yaşadı. Tüm istegi türkiyeyi ve türkleri gelecekte en yüce degerlere getirmekti.
Dünya üzeride hangi liğder vardır ki ,Atamız gibi her gün hatırlansın ve anısına saygı duyulsun .
O yüce insanın fikirlerini benimsemek uygulamak ve tarhiteki hataları tekrarlamamak en doğru çözüm olur.
inanıyorum ki bütün türk milleti onu sonsuza kadar hatırlar ve ona gereken saygıyı gösterir .
rahat uyu ATAM
ya artık su ıddaaları bırakıp vatanımıza sahıp cıkalım lutfen o bızlere emanet edıp gıttı bu vatanı bayragımıza sahıp cıkalım onun ızınden gıdelım ataturkcuyum sonuna kadar bole olacak sen rahat uyu atam ruhun saad olsun
atatür diyorki: Bu aziz vicudum,bir gün toprağa deyecek
ben küçükken yani ilköğretim öğrencisiyken yazılıdan bazen kötü not alırdım ve atatürkün resmine bakardım sınıfta sanki bana bakıyordu
gibi hissederdim ve içimden ona söz veriridim derslserimi düzelteceğim diye ve hemen eve gider ders çalışırdım
Arkadaslar,.Turk Turkle, Musluman Muslumanla, niye yarisiyor… Allaha Sehadet getiren herkez oncellikle kardes degilmidir. Suphesizki herkezin icini herkezden daha iyi bilen Rabbim, gercekleride, kulunuda ve kahramanligida bizden iyi bilir. Bizler olmus toprak olmus bir insanin ardindan, lehine yada alehine konusmakla… kendi ahiretimizi kurtaramiyacagiz. Allah ne takdir ederse o olur, olumde takdiri ilahin. Yaptigi iyilliklerde kotulluklerde yalnizca ona aittir, her kul gibi… o da dunya amelleriyle bas basa. Adlari anilmayan nice Atalarimiz vardi… Ve nice Salih insanlarimiz… Vatanini, Atasini,(annesini, Babasini) KENDI KANINI sevmeyen kim var… BEN SADECE RABBIMIN TOPRAKTAN YARADMIS OLDUGU, BIZLERIN, ETTEN TIRNAKTAN ACIZ KULLARIN, GEREK SAG OLANLARIN VE GEREK RUHUNU TESLIM ETMISLERIN,.ILAH SIFATINA TASINMALARINDAN TAPINAK HALE GELMELERINDEN, GETIRILMELERINDEN RAHATSIZIM. “LA ILAHE ILALLAH” ALLAHTAN BASKA ILAH YOKTUR… BIR INSANI TAPARCASINA SEVMEK, EN BUYUK GUNAHLARDAN BIRIDIR. HASA BIZLER KIMSEYE ILAH GOZUYLE BAKMA CURETINDE BULUNMAYALIM. IZINDEYSEK, ATALARIN EN BUYUGU RABBIMIZIN “HABIBIM” YAR DIYEREK SESLENDIGI HITAB ETTIGI MUHAMMED (S.A.V) IZINDEYIZ. ONUN UMMETINDEN OLAN HERKEZ SEVILIR, BIZLERI ONUN UMMETINDEN OLMAYI NASIB EYLESIN. INS. HOLLANDADAN SIZE SUNU SESLENIYORUM,.EZANLARIN SEYTANI KOVALADIGI VE EKSILMEDIGI O KUTSAL TOPRAKLARDA, O NURLAR ICINDE YATAN MUKKADDES ZATLARIN DUASIYLA BU VATAN KORUNUR. VE ALLAHIN SIRF O MUKADDESLERIN HATIRINA BILE OLSA TURKIYEMIZIN UZERINDEN RAHMETINI CEKMIYECEGINE, ALNIMIZIN YINE ONUN IZNIYLE YERE GELMICEGINE, INANIYORUM… YETERKI KENETLENIN BIRLIK OLUN, BIRBIRINIZLE DEGIL ASIL VATANIMIZA HAINLIK YAPMAYA KALKISAN BIZLERIN HARICINDE, HERKEZLE TARTISIN. HERKEZE SEVGILER…
ASIL ANLAMIYLA DOSTLUGA TESVIK EDEN ISLAMI, DINIMIZIDE RABBIMIDE VE RABBIMI SEVEN, ACIK KAPALI HERKEZI COK SEVIYORUM. ISLAMA HAKARET ETMEK BIZI DUALARLA BUYUTMUS YETISTIRMIS BU YASA GETIRMIS BIZLER ICIN ONCA EMEK VERMIS KENDI ANNALARIMIZA HAKARET ETMEK GIBI BIRSEY. BOYLE BIRSEY ASLA KABUL EDILEMEZ, BIZLER HEPIMIZ OSMANLI TORUNLARIYIZ, INSAN KENDI ATASINA DEDESINE KUFREDERMI…YAKISIRMI. EVET DINIMIZ HERTURLU SOMURULUYOR, SADECE DIS ULKELER TARAFINDAN DEGIL, SAHTE MUSLUMANLAR TARAFINDANDA, HANI O RABBIMIN BIR KESIMI SOYLE ANDIGI,.KILDIKLARI NAMAZI TUTMUS OLDUKLARI ORUCU SURATLARINA FIRLATILACAK… BENDE SAHSEN ACIK GIYINEN DAHA DOGRUSU IBADETINI YERINE GETIREMEYEN BIR BAYANIM, AMA GONULEN ZIKIRLERIMLE ONA HER GUN BIR ADIM YAKLASAN VE BANA HER GUN ON ADIM GELEN ALLAHIMI, VICDANLI OLMAYI SEVIYORUM. ELIMIZDEN BIRSEY GELMIYOR ONA UZULUYORUM, BIRLIK OLUP BIZI ASIRLARDIR YIKMAYA CALISAN HAINLER UZERINDE GALIP GELMEKTEN BASKA DILEMIYOR GONLUM… ULKUCULUKSE ULKUCUYUM O ZAMAN, HER NEYSEM NEYIM… BEN VATANIMI INSANIMI SEVIYORUM ARKADAS. YOK SAGCI YOK SOLCU, YOK ALEVI YOK SUNNI, YOK BILMEM FILANCI… YA HEPIMIZ KAN DEGILMIYIZ, BIRIMIZ YERE YIKILDIMI DIGERIMIZIN CANI ACIMIYORMU…BEN HEPSINIDE YUREGIMDE HISSEDIYORUM. BOYLE AYRIMCILIK YAPANLARIN OYUNUNA GELMEYIN ALLAHIN ASKINA… ONLAR KI BIR CANI CANDAN AYIRABILDIKLERI ZAMAN SEVIMSIZ ICLERI SEVINIR. BU TURKIYE ADIL SE LAIK SE HERKEZ KONUSACAK, FIKIRLERINI DILE GETIRECEK, AMA EDEBIYLE.. AMA VICDANI ILE… TURK TURKUN DOSTUDUR ANCAK !!!
Bunları bilmiyordum ve öğrenince şok oldum.Allah ATATÜRK’ü zehirleyen doktorların belasını versin.
Beni ilgilendiren ne dini ne siyasi görüşü nede özelel yaşamı sadece beni ilgilendiren şudurki çobansız bır koyun surusunun başına geçerek canını dişine takarak bütün hayatından ödün verecek olmasına yağmen bü ülkeyi baştan yaratmasıdır mezarında rahat uyu paşam biz bunu biliyoruzki şehitlik mertebelerinin en büyüğü senindir çünkü bizim milletimiz ve biz rahatlıkla istedigimiz yerde ibatetimizi yapıyoruz ve bayragımızı bütün dünyada dalgalandırıyoruz ruhun şad olsun ata atam türkkkk
bu masonların gelmişine geçmişine lanet olsun..
Prof.Dr.N.Reşat Belger Atatürkü öldüren bu işte
Masonların yapısı Hala ülkemizde var daha dogrusu tüm dünyada var Herkesin bildigi gibi bunlar Gloadio olarak biliniyor gündemimizde yapılanmları hala var ve yok olmaları imkansiz
bunların hepsi mason karşıtı toplumun mosanlara yaptığı değersiz ve adice düzenlenen bir komlodur.bu komployu hazırlayanlar açık olarak farklı düşünceleri taciz etmiş ve zedelemiştir ve bu demokrasinin hakim olduğu bir ülkede KESİNLİK le kabul görülemez
Masonları ve amaçlarını biliyoruz.Fakat bizim dini cemaatlerin onlara yalakalığını ve onların istedikleri şekilde davranışlarına nasıl çözüm bulacağız.
Atatürk ölünce vatanımız acı bir ağlayış döktü.Atamızı kaybedince hepimiz çok üzüldük.Bende ordaydım.O hasta,yüzü çökmüş haline baktıkça üzülüyordum.daha fazla anlatmak istemiyorum.
ATATÜRK bizim içimizden biri, içimizde özlemi,hayalimizde o masmavi gözleri,keşke görebilseydik onu! keşke! sen rahat uyu atam! baktığın o deriiiin ufuklarda geleceğimizi gördüğünü idrak ediyoruz milletçe! emanetin kıyamete kadar sürecek! bıraktığın bayrak sosuzluğa kadar dalgalanacak! çook özledik seni atam! seni rahmet ve minnetle anıyoruz!ruhun şad mekanın cennet olsun!
ya sizene nasıl ölmüş niye ölmüş ölmüş işte Allah rahmet eylesin
bence böyle birşey söz konusu olamaz çünkü onu kimse öldüremez, omu biz unutmadıkça sana ölmek yasak……
iyice emin oldukki!
*gecmi?farkına vardık!=bilemiyorum..
NE UTANC VERİSİ DEGİLMİ?
-EN YAKININDAKİ KİSİ İSNÖNÜ İDİYSE,KÖSKTE CIKAN,karınca!söylentileri vs..nasılda DOGRU GELİYOR İNSANA*nede olsa,hin biriymis-inönü!PEK ACIKCA ANLATILANLARA,OLANLARA BAKILIRSA:(birde 100 senemi yasdı ne?AMAN YARBBİ!BU ülnein basına bela olanlar hep böyle bir ASIRMI YASIYACAK?
*iyileride YOK MU EDİCEKLER?
*yani herseyin SORUMLUS YAHUDİLERMİ?
*BURDA BAYAGI BİR KAFA KASRICIKLIGINDAN NET*lige gecis BASLIYOR,İYİ DÜSÜNÜNCE İNSANDA.
—öncelikle ALLAH RAHMET eylesin makani cennet olsun o büyük insan bizim vatanimiza cok degerler kazandirdi dünyanin sonuna kadar bu atatürk sevgisi kalbimizde olacak ne derlerse desinler o cok degerli bir ATA…Kimi der mason kimi der su bu yazik yazik görünen köy kilavuz istemez bir 70 yil geriye bakin birde simdiye bakin sadece teknoloji ilerlemis bizim türk milleti halan geride eskiye yani Atatürk zamanina bakarsak resimlere videolara kiliga kiyafete muazzam sekilde tek degisen teknoloji unutmayin Atatürk ecelinden ölmüstür hastaligi sebebiyle cünkü iyiler basarili insanlar cok yasamaz eleinden gelenin fazlasini yapmis halki icin bunun sonunda yorgun düsmüs ölmüs ALLAH RAHMET EYLESIN….
bu mason şerefsizler nasıl ATAMIZI zehirleyip alkolden siroz oldu diye yalan propoganda yaptıysa aynı zihniyet ve kişilerin İsmet paşa hakkında söledikleride yalandır.Çok enteresan olan bişi daha var kendilerini dindar diye adlandıran din istismarcılarıda aynı fikirleri savunuyorlar yani ATAMIZ alkolikmiş ve sirozdan ölmüş diye.Her kim bu yalanları uyduruyorsa Allah belalarını versin.Yorumlarda bazıları hala salakça bu fikirleri savunuyo gibi ama embesil değilseler yukarda herşey açıkça yazıyo adam gibi okuyun tabi adamsanız !!!
Tarih yazarki dünyada gelmiş geçmiş en büyük komutanlar arasında en son MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜR. Dünyada 4 büyük komutan arasında yer alır. evet yer alıyor ama 4. drğil 1. sırada.Yabancı kaynaklar 4. yazar ama kendileride bal gibi biliyorlarki MUSTAFA KEMAL ATATÜRK en büyük komutanlardan biri.
MUSTAFA KEMAL beni yabancı doktorların eline vermeyin diyordu ve haklıydı çünkü yabancı devletler aldıkları yenilgilere hazmedemeyip ilk fısrata öldürmeye çalışıcaklarının farkındaydı MUSTAFA KEMAL. MUSTAFA KEMAL öldü yada öldürüldü ama öldü. peki biz ne yaptık yabancı ülkeler bile kabul ediyor MUSTAFA KEMAL büyük bir önder olduğunu yazıklar olsun bizeki kendi insanımıza kabul etiremedik. Masonlar öldürdü. masonlar gelicek yüzyıl islam devletlerini tek tek sömürecek. MUSTAFA KEMAL masonların derneğini kaldırmakta haklıydı tehlikenin farkındaydı ama biz daha yılar geçmesine rağmen farkımıza varmadık. GELECEK YÜZYIL BAŞTA TÜRKİYENEN SONRA İSLAM ÜLKELERİNİN SONUNU HAZIRLAMAK ÜZERE MASONLAR SABIRLA BEKLİYORLAR. Kİ ONLAR ŞEYTANDIRLAR TUZAK KURARLAR TUZAKLARININ İŞE YARAMASI MEYVE VERMESİ İÇİN YILARCA SABREDERLER. MR HAMPHER BUNUN ÖRNEKLERİNDENDİR. FARKINDA DEĞİLİZ AMA İÇİMİZDE YÜZBİNLERCE MASON CASUSU VAR VE HEPSİDE SABIRLA AĞAÇLARININ MEYVE VERMESİNİ BEKLİYORLAR. GÜN GELİCEK HAZIRLANIN MASONLAR AĞACINIZI KÖKTEN ÇIKARICAM BIRAKIN MEYVE YEMEYİ NEFES ALDIRMİCAM SİZLERE.
S A Y G I L A R I M L A AZRAİLİN ORDUSU.
niye
yaptılar
bunu
atatürk gerçekten dahi bir kumandan ve siyasi liderdi..amma ve lakin malesef halkıyla ters düşen adı laiklik olan bi kisveyle inkılap adı altında dini budama görevini üstlendi..ingilizlerin avrupalıların ve yahudilerin 500yıldır yapamadığını o bir kaç senede kanlı bir şekilde yaptı.çünkü avrupalı bizim kurandan ayrı kaldıkça yenilecegimizi biliyordu ve bunu da lozanda ismet ve m.kemale bagımsızlığın ön şartı olarak sundular.onlarda kabul etti.ama direk halkına biz şeriatı kaldırıp yerine avrupalıların istedigi ladini bir sistem tesis edecegiz demedi.ne olursa olsun türk halkı geçmişte yaşananları unutmadı unutmayacakta..
arkadaşlar bir ayırıntıya dikkatinizi çekmek isterim,Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın şaibeli ölümüne bir delil olarak,1935 yılında kapatılan mason localarının tekrardan açılması milli şef(İsmet İnönü) dönemine rastlarki(1946 yılında yeni Cemiyetler Kanununun yürürlüğe girmesiyle, masonlar da yeniden faaliyete geçerler ve 1948 yılında İstanbul Vilayetine verilen dilekçeyle Türk Mason Derneğini kurarlar. Aynı yıl İzmir ve Ankara şubeleri açılır.)(Alıntı:http://www.mason.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=13&Itemid=27) buda dikkate şayan bir husustur.Arkadaşlar şunuda unutmayalım Mustafa Kemal bir Osmanlı askeriydi,aynı zamanda teşkilat-ı mahsusa’nın adamıydı.Ona Türkiye Cumhuriyetini kurma görevini Sultan Abdulhamit vermiştir.Bilgilerinize sunulur.Yani suikaste kurban gitmesinin nedeni sadece mason localarının kapatılması değildir.Olayı basite indirmemek lazım.
SONSUZA KADAR SENİN İZİNDEYİZ ATAM SENİ UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ
ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK”Ü SIZIN GIBI GERICILER ÖLDÜRDÜ SERIATCILAR ÖLDÜRDÜ ATAM MILLETINI VE DININI COK SEVEN BIRISIYDI SIZ NE YAPARSANIZ YAPIN ICIMIZDEKI KALBIMIZDEKI ATATÜRK SEVGISINI ÖLDÜREMIYECEKSINIZ UNUTMAYINKI ATAM DEMISTIR DINDAR OLMAYAN BIR ADAM BOS EVE BENZER AMA SIZ GERICILER ATATÜRKE IHANET EDIYORSUNUZ SIZ SERIATCILAR KAFAMIZI KESENIZ BILE BU ÜLKE SERIAT DEVRINE GERI DÖNMÜCEKTIR BÜTÜN TÜRKIYE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK YOLUNU IZLEYECEKTIR ÜLKEMIZI KARISTIRAMIYACAKSINIZ VATANIMIZI ATAMIN MIRASINI EBEDIYEN KORUYACAKTIR YÜCE TÜRK MILLETIMIZ
RECEP TAYYIP ERDOGAN”I YÜCE DIVANA BEKLIYORUZ..BÜTÜN TÜRK MILLETINE HESAP VERECEGI ANI BEKLIYORUZ SERIATCILAR BIR GÜN ELBET INECEK O BASBAKANLIK MAKAMINDAN O ZAMAN HERSEYIN HESABI SORULACAK BASTA TSK,MEHMETCIGIMIZ AGLAYAN SEHIT ANALARI VE DENIZ BAYKAL VE CARESIZLIKLER ICINDE OLAN CEM UZAN SORUCAK SIZE HESAP INSAALLAH YENI BASBAKANIMIZ KEMAL KILICDAROGLU
Kim bilir? kactane Komutanin Üstdüzey Askeri Görevlisinin kim bilir kac Özel Harekatcinin canini yaktin sen hakksiz yere gerici seriatci Atatürk düsmani Reccep Tayyip Erdogan bu kisiler sana hem Türk Adaleti önünde hemde Allahin Adaleti önünde hessap sorucak sana sayin Basbakan Recep Tayyip Erdogan Insaallah Allahtan dileyim Mahkemede yargilanmandir canindan bezdirdigin Türk Milletine Hessap vermendir yaslisindan Gencine ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK”ÜN LAIKLIK kelimesini ISLAM DININE KARISTIRIYORSUNUZ ya ATAM”a iftira, ihanet ediyorsunuz ya herkes bu dünyada atesini kendi hazirlar sen benim ATAM”i mezarda bile rahat birakmiyorsun ya senden büyük VATAN HAINI yoktur Türkiyede Insaallah ALLAH”indan bulursun Basbakanlik Makamindan indikten sonra Insaallah senin yerin IMRALI”dakinle Kapi komsusu olmandir…
SIVASta cuma namazi cikisi insan yakan kendini sofi diye tanitan ATAMIZI sevmeyipte Ülkeyi köllelistirmeye calisanlar Türban giyipte süslenen püslenenler siz nasil bir Zihniyet siniz? MUSTAFA KEMAL ATATÜRK bize bu degerli Mirasi birakti tamam siz gene Hümeyniyi sevin ama icinizde birazcik ATATÜRK sevgisi olsun cünkü eger ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK canini pahasina bu vatani kurtarmayipta Komunistlerin,Yunanlarin,Fransizlarin ellline biraksaydi vah sizin halinize Bu Ülkeyi Irana cevirmeye calismayin ATATÜRK”ün dedigi gibi Avrupayi Örnek alin ama onlar gibi olmayin yani ATAM demek istiyorki Türk Milleti Akkillidir geri kalmasin Milletimiz, Türkiyemiz modern bir Ülke olsun bunun AB ile hicbir alakasi yok MUSTAFA KEMAL ATATÜRK DININI VE MILLETINI seven birisiydi yani Dinini seveceksin ama ATANIDA cünkü o sizi cok sevdi onun hakkinda iftirah etmeyin LAIKLIGIDE ISLAM DININE KARISTIRMAYIN! unutmayin ATASINI MILLETINI VATANINI SEVMEK DINIMIZDE yazar eger MUSTAFA KEMAL ATATÜRK daha kim oldugunu bilmiyorsaniz yani ATANIZI Tanimiyorsaniz ögrenin siz onu sevmiyorsunuz ama o sizi cok seviyor lütfen onun hakkinda iftirah etmeyin!
ben çok üzüdümne yapmam gerektiğini bilmiyorum ben ağlamak istiyorum ama ne yapıyım dünyayı kurtardı bu büyük başarı ama üstüne de öldü ben byüzden ağlamak istiyorum
yalakalık yaparak üzldüklerini söylüyorlar ama atatürk ü elele öldüren bu şerefsizler sonunda gününü görecek ve hepsi türklüğü saymasını öğrenecek 1900 lerde yalakalık yaptılar atamızı yanılttılar ve şimdi bakın AB ye almıoyrlar atatürk gelince bunları görse çok üzülürdü bn öğrenciyimm ve türk çocuğu olarak ölünceye dek bu vatanımı savunacağım
Fatihin yolunda giden atam sen çok yaşa ama ayasofyayı müze yaptırdın atam fatihin yolunda giden devrimci atam muasır medeniyetin gözdesi yaptın bu bereketli toprakları iyiki varsın paşam iyiki varsın şirozdan öldün alkolüde uyumamak için aldın 4 gun uyumadın cephede guniselere girerdin içki içiyomuşsun iftira ölüm raporunu hazırlıyanlar yalancı içki içmezdin içersende türk halkı için içerdin yobazlara medeniyeti kadehlerde sundun paşam iyiki varsın senin yokluğun çok çetin oldu öyleki cumhuriyet bile avrupada göz kamaştırıyor avrupalılar bile mustafa kemal atatürk bekler olmuş bir kurtarıcı ümit ediyor bizlere boyun eğmişler ne isterse devletimiz avrupalılar yapıyor paşam iyiki bizleri düşmanlardan kurtardın rahat uyu rahat
Atatürkün öldürülmesi ve daha birçok olayın ardında masonların olduğu artık 7 yaşındaki çocuk tarafından bilinmektedir.HABLEMİTOĞLU,UĞUR MUMCU,ABDİ İPEKCİ,BEHCET CANTÜRK FAİLİ MECHUL SUİKASTLERİ CUMHUR BAŞKANI TURGUT ÖZALIN İÇTİĞİ MEYVE SUYUNA ZEHİR KATILARAK ÖLDÜRÜLMESİ,MENDERESİN ASILMASI… BUNLAR HEP TÜRKİYEDEKİ MASONLAR VE SİYONİZMİN İŞLERİDİR.Ayrıca Türkiyede darbeleride hep masonlar yapmıştır.MADIMAK OTELİNİN YAKILMASI TÜRKİYEDE ALEVİ SÜNNİ ÇATIŞMASI ÇIKARMA ÇABALARI,KÜRTLERİ DAĞA ÇIKARMA OYUNLARI BUNLARI HEP ADI ”ERGENEKON” OLAN AMA GERÇEKTE ALAYI MASONLARDAN OLUŞAN Bİ ÖRGÜT YAPMIŞTIR:EVET ERGENEKON BİR MASON ÖRGÜTÜDÜR…
Türk milleti rahat olsun.ARTIK MASONLAR İÇİN AV SEZONU AÇILDI.HEPSİNİ … ATACAZ ÜLKEMİZDEN.
yalanlar…yalanlar…yalanlar…
Kandırılmış,uyutulmuş,birbirine düşürülmüş,aciz ve bîçare bir milletin evlatlarıyız hepimiz…1000 yıldır bu topraklarda hüküm sürmüş,at koşturmuş,cenk etmiş,İslâm’ı tebliğ etmiş,tüm inançlara eşit davranmış,kimseyi hor görmemiş,tabi olanı dost bellemiş bir ecdâdın pây-i tahtında oturuyoruz da,100 yıldır hâlâ birbirimizle kenetlenemedik…O ona yobaz,beriki ötekine dinsiz,şu buna işbirlikçi,bu şuna hain diye diye 88 seneyi geride bıraktık…peki 88 yıldır paylaşamadığımız neydi;hiç düşündük mü?
Tarihi tarihçiler yazadursunda,ya o yılları bizzat yaşamış olanların hatıratlarını neden alıp okumayız…Tarihçilerin yazdıklarının tamamı,gelecek nesilleri inandırmak istedikleri gibi yönlendirmek,arzu ettikleri gibi milleti şekillendirmektir.Şayet gerçek tarih,olduğu gibi yazılsa acaba bunu ne kadar hazmedebileceğiz…Bu bir çocuğa; “sen aslında evlatlıksın,senin anne-baban biz değiliz” denmesindeki düş kırıklığıyla benzer bir ruh haline bürünmemize sebep olacaktır belki.belkide bizleri daha çok güçlendirecek,daha çok kenetleyecektir kim bilir!…gerçeklerin yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladığı bu günlerde,herkes bu düş kırıklığına (hatta kırıklıklarına) hazır olsun…Kazım Karabekir’in,İsmet İnönü’nün hatıratlarını okuyarak başlayın isterseniz ilk düş kırıklıklarınıza…Hayat acı gerçeklerle doludur lakin,yıkılmadan ayakta kalabilenler geleceğin haritasını çizer…ve bu yüzyılın haritasınıda geçirdiğimiz yüzyılda, yıkılmadan ayakta kalabilenler çizecektir…Her ne kadar önüne set çekilmek istense de,ilahi adalet yerini bulacaktır.
Naçizâne benim tavsiyem,kimseyi eleştirilemez olarak görmeyin.Kimseyi tabulara bürümeyin…hiçbir olayı kerametselleştirmeyin.hiç kimseyi de lanetleyip hain ilan etmeyin.gün gelipte hakikat kapıları açılınca,söylediklerinizden dolayı kendinizden utanç duyabilirsiniz.
Ötekileştirmek,başkalarının haklarını izole etmek,hür demokrasiye engeller koymak,demokratik olduğu iddia edilen bir devlete ne kadar ters bir durumdur.Siyon ve masonların,tek dünya devleti ve sistemi kurmak istedikleri ve bu emelleri için var güçleriyle çalıştıkları bu dönemde,ülkenin menfaatleri doğrultusunda;çağdaş,demokratik,özgürlükçü,hak ve hukuka dayalı yeni bir anayasa ile,birlik ve beraberlik içinde yaşama arzusunda olduğumuzu ısbat edercesine tüm düşmanlarımıza mesaj vermek,milli birlik ve beraberliğimizi bozmaya kalkanlara karşı da,gerektiğinde yek-vücud savaşmaya hazır olduğumuzu göstermek en başlıca görevimiz olmalıdır.unutmayınız!hayat çok kısa ve evlatlarımız bizden temiz ve mutlu bir gelecek bekliyor…
Atatürk’ün cenaze namazının camide kılınmamasının izahı yoktur!
Allah büyük ve ebedi başkomutan GAZİ Mustafa Kemal ATATÜRK’e rahmet eylesin. İyi ki geldi general Subay Astsubay ve eratıyla Türk Milletini sonu karanlık bir zulümden kurtardı Allah bin kere razı olsun varsada günahlarını affetsin gelmiş geçmiş bütün devlet adamlarından şerefli ve asildi memleket ve milletini severdi ne olursa olsun bizimde olsa artık köhnemiş bir imparatorluk ummetinden büyük bir millet çıkardı ALLAH ona yardım etti ey cahiller bilin bunu !
Yüce Önder Mustafa Kemal ATATÜRK sen rahat uyu Türk devleti ve milleti duruyor ve yoluna ağır aksakta olsa devam ediyor devletimiz ve milletimiz baki kalacak ALLAH ın izniyle senin inkılapların yok olmayacak
Arkadaşlar Atamızın ölümüyle ilgili Gazeteci Yazar Ogün Deli Atatürk Nasıl Öldürüldü? 75 Yıldır Gizlenen Sır kitabı var. İçersinde deliller ve kanıtlarıyla yazmış. Okuyun derim.
http://zekakupukitaplari.com/urun/lC87XgJHSZpV9t8snbXubA==-ataturk_nasil_olduruldu__75_yildir_gizlenen_buyuk_sir_or_%C4%B1sigina_yuruyus
Mustafa kemal i haketmiyor bu toplum. Fazla geldi bu topluma .
Atatürk 1935 yılında Mason localarını kapatmıştı Bu locaları açan İnönü’dür Atatürk rahmetli olunca bir ihtimale göre de İsrail’in devletinin kurulması önünde engel gördükleri için Masonlar tarafından öldürülünce Türkiye’de neredeyse her şey Masonlar eliyle dizayn edilmiştir
Atatürk’süz Türkiye için İkinci İsrail diyenlerin en kuvvetli dayanaklarından biri de İsrail devletini ilk tanıyan İslâm ülkesi Türkiye (28 Mart 1949) gerçeği değil midir?
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26301
BATILILAŞMA MESELESİ
Batılılaşmaktaki kasıt ne yazık ki ülkemiz için ASLA, modernleşme, TAM bağımsız bir ülke olma ideali gütmemiştir. Tam tersi din düşmanı bazı kesimlerin ve bunun karşıtı olan din bezirganlarının oyuncağı, halk üstündeki silahı olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün TAM bağımsız Türkiye hedefinde EN büyük ihaneti ne yazık ki bu milletin öz mü öz evlatları olan, en güvenilen kurumun başında olan Paşalar 1980 ihtilalı ve sonrasında yapmıştır. 1980 ihtilalından sonra, Müslüman Türk olmakla övünen ve Gazi Mustafa Kemalin emanetini; Stalin’in çocukları ayaklar altına almasın diye mücadele eden bir çok vatan evladı, bu gavur dönmesinden beter Paşalarca işkence odalarında, idam sehpalarında ‘vatanı sevme suçundan’ suçlu bulunup idam edilmiş, bir şekilde öldürülmüştür… Bu memlekette batılılaşmaya en çok önem veren, laik rejimin garantörü olarak kendini gören Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bir çok Paşa ve üst düzey komutan yaptıkları 1980 ihtilalindan sonra , ülkenin EN Stratejik yerlerini Amerikalılara açmış , memleketi NATO’nun şamar oğlanına çevirmiştir. Öte yandan kendini muhafazakar olmakla tanımlayan, İslami temelli yaşantının garantörlüğünü kendinde gören Sağ Partilerde ne yazık ki ülkemizdeki EN büyük YOLSUZLUK olaylarını tezgahlamış , varoşlarda doğmanın verdiği Aç gözlülükle ’züccaciye dükkanına giren fil’ misali kendine güvenen herkesi bir şekilde dolandırmıştır. Yine aynı Sağ Partiler Vatana ihanet edenlerle, Avrupa Birliğini tek çare gören karaktersizlerle ve cinsi arzuları uğruna vatanı satmakta bir yanlış görmeyen yazarlarla sırf iktidar olmak uğruna, daha fazla oy almak için iş birliği yapmış zürriyetini ve namusunu oy için sokağa başı boş bırakmıştır… Bu Millet sakallısından da, sinek kaydı tıraş olanından da artık korkar, çekinir hale gelmiştir… Gerek Sağdan olsun gerek Soldan HER YOL Amerika ne yazık ki… Satılık adamlarla dolu vatanımda ne sığınacak bir köşe ne de tutunacak dal kalmıştır…. ……. Bu ihanetlerin daha sinsilerini de yaşadık. Türk tarihini şekillendirmeye çalışan, Kemalizm akımının temellerini oluşturan bir YAHUDİ değil miydi? Esas adı MOİZ KOHEN olan bu YAHUDİ’yi biz Muhlis Tekinalp olarak bilmekteyiz… Muhlis Tekinalp bu milletin LeşLeşmesi için EN büyük basamağı teşekkül etmiştir. İlahi Kelimetullah davasındaki bir milleti; Sömürgeci Batılıların taklitçisi haline getiren bir zihniyetin tohumlarını MASON LOCASInın direktifleri doğrultusunda bu milletin arasına serpmiştir. Bunu yapmıştır çünkü burada HEP Kancık otlar çıksın da bir daha asla Osmanlı gibi bir ULU çınar Ağacı bu bölgede yeşeremesin diye… Hristiyan dünyanın asırlar boyu divanında yer almak için çabaladığı Osmanlı Devleti’ni ve onun torunlarını batı karşısında bir dilenci konumuna düşürmüşlerdir. Safi bir Türkçülük akımını bu millete Türk olmayan ellerden anlattıran batılılar günümüzde yaşadığımız sıkıntıların tohumlarını Bir ASIR önceden MASON LOCALARInda yetiştirdikleri SAHTE Türkçüler ile BU topraklara saçmıştır. Ümmetin içinde cereyan eden HER türlü Bölücü Etnik akıma bakar isek hepsin Temelinde Bir Batılı DESTEK, bir batılı AJAN buluruz. VEHHABiliği peyda edip Arap Milliyetçiliği ile Osmanlıyı kim böldü ise, şimdide Kürtler aracılığı ile aynı oyunu Türkiye üstünde oynamaktadırlar… Ne yazık ki açılım aldatmasına kanan hükümetimiz bu oyuna ortak olmakta, milleti etnik yapıların Esiri haline getirmektedir. Bu memleketi kurtaranlar Arapça alfabe kullanan,Türkçe konuşan, Osmanlıca yazışan Türklerdi… Belkide bu mevzuyu anlamak için ‘Üsküp’ten Kosova’ya’ adlı kitabı okumamız lazım. Orada Yavuz Bülent Bakilerin bir Arnavut ile sohbeti konu alınır, o sohbet aklımda kaldığı kadarı ile şöyle sonlanmaktaydı: Sen ve ben bir, sen Osmanlı ben Osmanlı… Sen Müslim ben Müslim’ Eminim ki bu konuşmayı okuyan hiçbir vatansever gözyaşlarını tutamaz.
MiLLileşmek öne çıkan birkaç madde ile örneklersek ancak şu şekilde olur:
1/ TAM bağımsız MiLLi bir Ekonomi ve onun gereği olan MiLLi BANKALAR oluşturarak. İMF ‘yi ve onun tüm kalıntılarını memleket ekonomisinden TAMAMEN söküp atarak,
2/ 12 adet NATO üssünü Amerika’nın kullanımından alarak Türk Askerine teslim ederek olur.
3/ MiLLileşmek, Türk hava sahasını İslam ülkelerine operasyon yapan batılılara kapatarak olur,
4/ MiLLileşmek, kendi anayasasını bağımsız bir şekilde uygulamakla olur.
5/ Bizi bağlayan ve ne örfü geleneğimize ne de İslami anlayışımıza uymayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin karaları ülkemizde geçerliliğini yitirdiği zaman, yargımızın elini kolunu bağlayan Avrupa’nın dayattığı anlaşmalar yırtılıp atıldığı zaman mümkündür.
6/ MiLLileşmek, kendi dış siyasetini HiçBir batılı gücün Güdümüne girmeden YAPabilmektir.
7/ MiLLileşmek, binlerce insanın katiline, sırf Avrupa istedi diye ada tahsisi etmekle değil, onu adaletli bir şekilde cezalandırmakla olur.
8/ MiLLileşmek, MiLLi politikaları Avrupa birliğinden ve Amerika’dan bağımsız bir şekilde uygulayabilmektir.
9/ MiLLileşmek, Amerika’ya sığınan villa sahibi Hocalarla değil Türk’ün örfü ile hareket eden buna göre dünya nizamı kuran gerçek ulemalarla olur.
10/ MiLLileşmek ve ilerlemek, İbrahim dinlerini birleştirmekle değil; Hz. MUHAMMET(s.a.v) Dininde Birleşmekle olur.
11/ MiLLileşmek Bizi Biz yapanları bilip ona göre yaşamakla olur. Vesselam… ……..
12/ Devletin Ekonomik, Askeri ve Siyasi açıdan TAM bağımsızlığı ile ancak MiLLileşmekten bahsedilir.
13/ İSRAİL çıkarlarına hizmet eden Füze Kalkanı projesi vatana ihanet böyle bir milliyetçilik anlayışı YOKTUR.
14 / Hakeza 12 mil sınırını Yunanistan gizli servisiyle yapan görüşmelerden sonra el altından hayata geçirmekte bir ihanet türüdür. Ülkemizin şu anki durumuna baktığımızda, biz, çok Milliyetçiyiz diyen Paşalar, gazetelerde nutuklar çeken siyasetçiler yalan söylemektedir. Bu, bariz ortada.
15/ Her zaman dediğim üzere, ne zamanki onurlu ya da onursuz her türlü Avrupa birliğine karşıyız derler, ne zamanki Amerika’nın YALAKALIĞIndan kalkıp özlerine dönerler, ne zamanki Ümmeti bir görürler, ne zamanki memleketteki Pisliklerin MEMBASI olan MASON LOCALARInı KAPATIRLAR işte o zaman Milliyetçidirler.
MASON LOCALARInı KAPATAN ve TüM YABANCI ülke askerlerini BU ülkeden KOVAN o büyük insanı tarihimizdeki EN GERÇEK VATANSEVERİ TEKRAR TEKRAR RAHMETLE anıyorum RUHUN ŞAD olsun GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.(1881 ~ ~ ~)
Konuyu kapatmadan büyük düşünür Seyyid AHMET ARVASİ’nin değişi ile Gerçek Milliyetçilik ve Yiğitlik kavramına bir göz atalım:
“Kendini ALLAH ve Resûlünün davasına adamış, sırf ALLAH RIZASI için Canını, Malını, Makam ve Mevkiini, Din ve Devleti, Mülk ve Milleti için fedaya hazır, şanlı ve mukaddes Ay-Yıldızlı, Al Bayrağın gölgesinde dövüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsünde fani olan yiğitlerdir.” Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Avlanır, kim sana atarsa kement, Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet. Allah’ın seçtiği kurtulmuş millet! Güneşten başını göklere yükselt! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. Nur yoklu izinden git, KILAVUZ’un! Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun! Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un! Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun. (Necip Fazıl Kısakürek)
TARİH SAHNESİNDE UNUTULAN BİR GERÇEK 1930 yılı ve Menemen olayları bu memleketteki herkesin çok iyi bildiği acı bir olaydır. Bu olay neticesinde hunharca şehit edilen kişi yedek subayımız Kubilay, ilkokuldan liseye kadar tüm tarih kitaplarımızda yer alan kahraman bir askerimizdir. Ve tüm okul kitaplarında yazdığı üzere Kubilay’ı şehit eden kişi, kör bir bıçakla başını kesen o alçak Bedrani tarikatının temsilcisi Derviş Mehmet’tir. Buraya kadar anlattıklarım herkes tarafından bilinenbir olay. Peki bu olayın bilinmeyen yönü NE? Bedrani tarikatı temsilcisi Derviş Mehmet İngiliz ve Yunan askerlerince Girit’te eğitilmiş bir Haindir. Bu Hain Manisa’yı 1922 yılında Yunanlılara teslim edip kaçan ve Hüsnü olan adını Hüsniyadis olarak değiştiren Vatan Haininin kuzenidir. Ayrıca Hüsniyadis ve ailesinin aslen SABETAYist olduğu daha sonra yapılan bir araştırma ile ortaya çıkmıştır. Bu şahsın kuzeni olan Derviş Mehmet de aynı Hüsniyadis gibi Girit’te eğitilmiştir. İşte tüm bilinenlerin değiştiği yer! Derviş Mehmet, Bülent Arınç’ın dedesidir! Bülent Arınç aslen Manisalıdır. Kendisi Manisa milletvekildir. Manisa SABETAYCILAR tarafından önemli bir şehirdir. SABETAY SEVİ’nin ölümünden sonra ona inananlar büyük oranda dört şehirde toplanmıştır, bunlar Manisa, Aydın, İzmir ve Selanik şehirleridir. Yani özetlersek; Yahudi Dönmesi , vatanı Yunanlıya teslim eden Manisa valisi Hüsnüyadisin kuzeni olan , İngiliz ve Yunan askerlerince Girit’te eğitilmiş, sonrasında yurda dönüp Kubilay’ın kafasını körbıçakla kesen Derviş Mehmet’in torunu BÜLENT ARINÇ tır…(bu konuda yazılmış birkitapta mevcuttur: KİTABIN YAZARI: A.NEDİM ÇAKMAK , YAYIN EVİ KUM SAATİYAYINLARI, KİTABIN ADI: İŞGAL GÜNLERİNDEKİ İŞBİRLİKCİLER HÜSNİYADİS HORTLADI) ALLAH’a emanet olunuz. gazete2023.com/kose-yazisi/1610/batililasma-meselesi.html
Atatürk’e 43 şişe kinin Zehri verilmiş!
Yeni Şafak’ın ulaştığı belgelerde Bekata’nın İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, Doktor Lebit Yurdoğlu’ndan destek istediği, Yurdoğlu’nun elde ettiği bulguları bir mektupla ilettiği görülüyor.
Bir dönem ‘derin devlet’ olarak anılan Encümen-i Daniş’in başkanlığını da yürüten Hıfzı Oğuz Bekata, Kasım Gülek’in ‘nazikçe’ uyarılarına rağmen Atatürk’ün ölümünün arkasındaki sırrı araştırmaya devam etti.
Yeni Şafak’ın ulaştığı bir başka belgede Bekata’nın İçişleri Bakanı olduğu 1962 yılında, CHP Genel Sekreter Yardımcısı Doktor Lebit Yurdoğlu’ndan destek istediği, Yurdoğlu’nun elde ettiği bulguları bir mektupla ilettiği görülüyor. Doktor Yurdoğlu, Bekata’ya yazdığı yazıda Atatürk’ün kesinlikle öldürüldüğüne dikkat çekiyor: Yurdoğlu tespitlerini şu şekilde sıralıyor:
43 ŞİŞE KİNİN ZEHRİ
“Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tesbit ettim.”
“Sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekim bilir. Bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim.”
“Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, Dr. Neşet Irdelp hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hakim olmuştur.”
KARACİĞER SÖNDÜRÜCÜ
Lebit Yurdoğlu’ndan Hıfzı Oğuz Bekata’ya gönderilen 18 Ekim 1962 tarihli mektup şu şekilde:
“Sn. Hıfzı Oğuz Bekata. Bu konuyu derinlemesine araştırdığımda sorunun sadece geç teşhis olmadığını teşhisle uyumlu ilaçlar kullanılmadığını tesbit ettim. Atatürk’ün ilaçlarının alındığı eczanenin kayıtlarına baktığımda, o dönemlerde sıtma tedavisi için kullanılan Kinin ilacının 43 şişe kullanıldığını gördüm. Bu kadar Kinin kullanıldığında karaciğerinde onarılmaz yaralar açacağını her hekimin bilmesi gerektiği ama bunun sanki bilinçli kullanılmış olduğun izlenimi edindim.
Atatürk’ün tedavi amaçlı verildiği diğer ilaç ‘piremidon’dur. İnsanlar üzerinde toksin ‘zehirli’ etkisi olduğu kesinlik kazanmıştır. ‘Civalı diuretik’ olan ‘salyrgan’ isimli ilacın ise 3 Ağustos 1938 tarihinde yapılan konsültasyondan önce kullanımının tehlikeli olacağı bilindiği halde bu ilacın kullanılmasına devam edilmiştir. Eppinger, Bergman, Dr. Fissinger, Dr. Neşet Irdelp hekimlik görevlerini bilinçli bir şeklide eksik yaptıkları kanısı bende hakim olmuştur.
Hürmet ve muhabbetlerimle.
C.H.P. Genel Sekreter Yardımcısı İzmir Milletvekili – Dr. Lebit Yurdoğlu”
http://m.ahaber.com.tr/gundem/2015/04/06/ataturke-43-sise-kinin-zehri-verilmis
https://abdullahabdurrahman.wordpress.com/2018/11/04/ataturkun-olumune-dair-alintidir/