67) AVRUPA’NIN “ROMAN” SORUNU

Yayin Tarihi 10 Kasım, 2008 
Kategori SOSYAL

Avrupa’nın “Roman” Sorunu

 

image00113.jpg 

Avrupa Birliği’nin (AB) son aylarda en fazla tartıştığı konulardan biri Avrupa ülkelerinde, ciddi ayrımcılıklara, hatta kimi zaman şiddet içerikli ırkçı saldırılara maruz kalan, büyük sorunlar yaşayan ve dolayısıyla topluma da sorunlar yaşatan Roman azınlıklar meselesidir. Romanların gündemin üst sıralarına gelmesini tetikleyen neden ise İtalya’daki yeni hükümetin aldığı sert tedbirler ve yarattığı tartışmalardır. Yeni hükümetin kabul ettiği “güvenlik” tedbirleri arasında yasa dışı göçmenlerin dört yıla kadar hapisle cezalandırılması, sınır dışı edilmelerinin kolaylaştırılması, dilencilik için 18 yaşından küçükleri kullananların üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılması bulunuyor.

Tartışmalara neden olan uygulama önerisi ise çocuklar da dahil olmak üzere Roman nüfusun parmak izlerinin alınarak fişlenmesi. Bu uygulamanın “suç” içerdiğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü II. Dünya Savaşı’nda Yahudilerle birlikte bazı grupları “diğerlerinden” ayırmak için kullanılan ve savaştan sonra bir daha Avrupa’da görülmemiş olan “etnik katologlama”, ırkçılık çerçevesinde yasaklanmış bir uygulama. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) İtalya’daki “ayrımcılık atmosferi”ne ve politikacıların ırkçı söylemler kullanmasına dikkat çekerek uyarıda bulunuyor.

Af Örgütü’nün 2007 yılı raporunda, önceki hükümetin, kamu güvenliği söz konusu olduğunda AB vatandaşlarının daha kolay sınır dışı edilmesine yönelik kararının tamamen Romanları hedef alarak düzenlenmiş olduğu ileri sürülüyor. Af Örgütü ile birlikte birçok insan hakları örgütü mevcut İtalyan hükümetini Roman azınlığa karşı ayrımcılık yapmakla ve ırkçılıkla suçluyorlar. Romanların fişlenmesi, AB Komisyonu tarafından, İtalya’nın AB’nin ayrımcılık karşıtı kurallarına uymadığı ve temel haklara saygı çerçevesinin dışına çıktığı gerekçesiyle tartışma ve eleştiri konusu oldu.

İtalya, savunmasında çocukların da fişlenmesini aslında çocukların korunması amacıyla önerildiğini ileri sürüyor. Parmak izlerinin alınmasının kimlik belirleme olarak kullanılacağı, ancak kişilerin etnik kökenleri veya dinleri ile ilgili veri toplama amacı içermeyeceğini belirten İtalyan hükümeti, kendilerini önceleri sert şekilde eleştiren Avrupa Komisyonu’nu ikna etmeyi başardı. Eleştirilere rağmen Komisyon, İtalya’nın Romanların parmak izlerini alarak fişleme uygulamasının AB standartları çerçevesinde ayrımcılık olmadığına kanaat getirdi. Aslında zaten AB’nin İtalya için alabileceği herhangi bir tedbir bulunmuyor.

Bağlayıcılığı olmayan Avrupa Parlamentosu kararları sadece bir çeşit siyasi baskı olarak algılanabilir. Fakat, konu ırkçılık olduğunda AB’nin herhangi bir yaptırım mekanizması bulunmuyor. Kimi zaman “Çingene” (gypsy) olarak nitelendirilseler de kendilerini Roman ve Sinti halkları olarak tanımlayan grubun AB sınırları içindeki sayısı 10 milyon olarak tahmin ediliyor. Avrupa’da Roman azınlığın en fazla olduğu ülkeler İtalya ve İspanya. Romanya, Bulgaristan ve Slovakya’dan bu iki ülkeye yerleşen Romanlar nüfusun yüzde 10’undan fazlasını oluşturuyor. İtalya’daki Roman nüfusla ilgili birbirinden farklı veriler mevcut. Sayılarına yönelik bilgiler 90 bin ile 160 bin arasında değişiyor. Çoğu kötü şartlardaki kamplarda yaşayan Romanların yaşam süresi AB ortalamasından 10-15 yıl daha düşük. Okula giden çocukların çok azı orta eğitimini sonlandırabiliyor. İtalya’da işlenen tüm suçların yüzde 35’i, çoğu Romanya’dan gelen göçmenler olmak üzere, yabancılar tarafından işleniyor. Roman azınlık, genel olarak işlenen suçlardan sorumlu tutulduğu için sadece ayrımcılık değil saldırılarla da karşılaşıyor.

Geçtiğimiz aylarda, İtalya’nın Naples kentinde kampları ateşe verilen Romanlar, en fazla Neo-naziler ve mafyanın şiddetine maruz kalıyorlar. Sadece Doğu Avrupa’da 1990-2002 yılları arasında 3 binden fazla Roman’ın öldürüldüğü ileri sürülüyor. Eurobarometer araştırma sonuçlarına göre Romanlar, Avrupa’da en fazla ayrımcılığa uğrayan ve ırkçıların hedefleri arasında olan gruplar arasında. Siyasi çıkarlar için birçok sorunun günah keçisi olduklarını düşünen Romanların olumsuz koşullar içinde olmasında medyanın da kışkırtıcı etkisi mevcut. Konut, eğitim, medya, yönetimde yer alabilme, istihdam gibi hemen hemen her sektörde ayrımcılığa uğradıkları ileri sürülüyor. AB, geçtiğimiz aylarda ilk Roman Zirvesi’ni düzenleyerek bu grubun entegrasyon sorununu ele almaya çalıştı. Aslında 2000-2006 yılları arasında AB’nin Romanların durumunu iyileştirmeye yönelik çalışmalar için harcadığı miktar 275 milyon avro. Ancak, toplumsal düzeydeki ayrımcılığın önüne geçilebilmesi için yasal müeyyidelerin de olduğu daha farklı düzenlemeler gerekiyor. Tartışmaların kaynağının İtalya olması konuyu daha hassas hale getiriyor. Ülkenin faşist geçmişi, Mussolini deneyimi, mevcut hükümet yapısı, Roma’daki yerel seçimlerde 1980’li yıllardaki neo-faşist hareketin faal isimlerinden olan Gianni Alemanno’nun belediye başkanı seçilmesi “tehlikeli” işaretler olarak kabul edilebilir. Berlusconi hükümetinde göçmen karşıtı, aşırı sağcı Lega Nord Partisi ile post-faşist olarak tanımlanan Alleanza Nazionale var. Lega Nord’un, Romanlar için planlanan bir kamp ve konut projesini durdurduğunu hatırlatalım.

Romanlar, Haziran ayında İtalya’nın Roma kentinde büyük bir protesto gösterisi düzenledi. Tarihin unutulursa tekerrür etme ihtimalinin olduğundan yola çıkan göstericiler, Nazi döneminde toplama kamplarında “Çingeneler” için taşınması zorunlu hale getirilen siyah üçgen işaretini taktılar. Avrupa tarihi; kendilerinden olmayanlara karşı acımasız hareketlerle doludur. Yahudiler, Müslümanlar ve “Çingeneler”; bugün de dahil olmak üzere her dönem hedef olarak seçilen topluluklardan olmuştur. Farklılıklara tahammül geleneğine sahip olmayan, ırkçılığın, Nazizmin, soykırımın, faşizmin doğduğu kıta olan Avrupa’da yapılması gereken, farklılarla birlikte yaşama kültürünün oluşturulmasına çalışmaktır. Kamu güvenliğini sağlamak amacıyla göçmenlere yönelik sert tedbirler almaktan çekinmeyen Avrupalı devletlerin aynı sert tedbirleri ve cezai yaptırımları ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında da uygulamaya sokması gerekmektedir.

Dr. Deniz Altınbaş

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap