50) APTALLIK

Yayin Tarihi 7 Temmuz, 2008 
Kategori SOSYAL

APTALLIK

Berkeley Üniversitesi ordinaryus profesörüyken, 2000 yılında vefat eden Carlo Cipolla’nın “İnsan Aptallığının Temel Yasaları” adlı makalesi (Türkçesi Neşeli Öyküler kitabında yayınlanmıştır)

Carlo Cipolla’nın bu önemli kavramı nasıl tanımladığını özetleyelim:

“İnsanlar dörde ayrılır: Saflar, zekiler, haydutlar ve aptallar.”

— Yaptığı eylemden zarar eden, ama bir başkasına da yarar sağlayanlara saflar,

— Yaptığı bir eylemden yarar sağlayan, aynı zamanda bir başkasının da yarar sağlamasına neden olanlara zekiler,

— Yaptığı eylemle kendine yarar sağlayan, başkasına da zarar verenlere haydutlar diyoruz.

Aptallara gelince: Aptal bir insan, kendisine hiçbir yarar sağlamadan, hatta bazen zarara uğrayarak başka birine zarar veren kişidir.”

Son derece net, değil mi?

Şimdi isterseniz üşenmeyin, elinize bir kağıt alın ve sıfır noktasında kesişen bir X/Y eksenleri grafiği çizin. X ekseni, (+) ucunda kişinin kendi eylemi sonucu sağladığı kazancı (-) ucunda da kendi eyleminin kendisine verdiği zararı gösterir.  Y ekseni ise, kişinin eyleminin başkasına verdiği yararı (+) veya zararı (-) gösterecektir. 

Bu durumda, saflar sol üst, zekiler sağ üst, haydutlar sağ alt ve aptallar da sol alt alanda yer alır. (Bu grafikten bol miktarda kopya çıkartmanız ve gündelik kullanım için yanınızda bulundurmanız tavsiye edilir.)

Kısaca özetlersek:

— Toplumda, her zaman bizim tahmin ettiğimizden daha fazla aptallık vardır.

— Aptallık en umulmadık zaman ve yerde, nedensiz, belirli bir plan olması gerekmeksizin karşınıza çıkar.

— Aptal olmayanlar, her zaman aptallığın zarar verme potansiyelini küçümserler.

— Aptallığın çevreye zarar verme özelliği, yapanın toplumsal veya kurumsal hiyerarşi içindeki yerinin yüksekliği ile doğrudan orantılıdır.

— Belirli bir insanın aptalca davranma olasılığı, aynı kişinin herhangi bir başka karakter özelliğinden bağımsızdır.

Ve en önemlisi:

— Aptallık, en tehlikeli insanlık durumudur.

Zira, kusursuz bir haydutun eylemi bile toplumu fakirleştirmez, çünkü en azından biri soyulurken biri de zenginleşmiştir. Kendine çıkar sağlamadan başkalarına zarar vermek ancak aptallık durumuna mahsustur.

Kısacası, aptallık işin içine girince hepimiz yoksullaşır ve huzursuz oluruz.

Albert Einstein’a göre aptallık:

İki şeyin sonu yoktur. Biri Evren, diğeri insanın aptallığı.  Birincisinden o kadar da emin değilim.”

Bana göre aptallığın en açık ifadesi

Değiştiğini ve geliştiğini zannedip, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklenmesidir.

Yılmaz KARAHAN

aptal-dusunce.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“50) APTALLIK” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Yılmaz Karahan yorum tarihi 22 Aralık, 2022 22:17

    DİETRİCH BONHOEFFER
    APTALLIĞIN TEORİSİ

    Almanya İkinci Dünya Savaşı sürecinde tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu. Masum insanların dükkânları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu vb.

    Genç bir teolog ;
    DETRİCH BONHOEFFER bu zalimliğe itiraz etti ve bu sebeple HAPSE atıldı. Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü.
    Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür nasıl olur da “organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi” hâline gelmişti?

    Bonhoeffer “SORUNUN KÖKENİNDE KÖTÜLÜK DEĞİL APTALLIK YATIYOR ” dedi.
    Hapisteyken yazdığı mektuplarda;
    “APTALLIĞIN YARATTIĞI KÖTÜLÜĞÜN DİĞER TÜM KÖTÜLÜKLERDEN DAHA TEHLİKELİ OLDUĞUNUN” farkına vardı.
    Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkündü.
    Fakat “ORGANİZE OLMUŞ AHMAKLAR SÜRÜSÜNE KARŞI ” yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu. Ne protestolar ne zorlama onlara etki etmiyordu.
    Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda da, önce reddediyorlar, reddedemeyecek hâle geldiklerinde ise gerçeği önemsizleştiriyorlardı.

    APTAL İNSANLAR HALLERİNDEN MEMNUN ve SALDIRIYA da HAZIR HALDEDİRLER .
    Saldırıya geçtiklerinde KÖTÜ İNSANLARDAN ÇOK DAHA TEHLİKELİ OLURLAR…

    Bonhoeffer aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı:
    APTALLIK BİR ZEKÂ PROBLEMİ DEĞİL AHLAKİ BİR PROBLEMDİR.
    ENTELEKTÜEL BİRİKİMİ OLDUĞU HALDE APTAL OLAN İNSANLAR VARDIR.

    İlk etapta “aptallığın” DOĞUŞTAN GELEN BİR MARAZ olduğu düşünülür, fakat bu da YANLIŞTI.
    İnsanlar BELLİ ŞARTLAR ALTINDA APTALLAŞTIRILIYORLARDI, daha doğrusu, BAŞKALARININ kendilerini aptallaştırmasına İZİN veriyorlardı.
    YALNIZ insanlarda bu maraz daha AZ görülüyordu.
    Buradan yola çıkarak “APTALLIĞIN ” PSİKOLOJİK DEĞİL SOSYOLOJİK BİR SORUN OLDUĞU SONUCUNA VARDI .

    Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dinî hareketlerde çok sık rastlanırdı. Aptallık hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı.
    Ahmaklar ve diktatörler arasındaki MUAZZAM KORELASYON, ikisini de BİRBİRİNE İHTİYAÇ DUYAR hâle getiriyordu.

    İnsanların ahlâki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. Diktatör gücünü arttırdıkça, aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyordu.
    Aptallar, gözlerine sokulan tüm gerçekleri inatla reddediyorlardı.
    Aptallarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşmaya ayarlanmış bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz.
    Büyülenmiş gibiydiler…
    Değil kötülük yaptıklarını, ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı.

    Aptalları bu KATTATONİK
    uykudan çıkarmanın tek yolu “BAĞIMSIZ ve ÖZGÜR OLMALARINI ” sağlamaktı.
    Ama 9 Nisan 1945 günü sabaha karşı BONHOEFFER’i bir toplama kampının darağacına ASARAK ÖLDÜRDÜLER.

    Dolayısı ile “politik ve dinî hareketlerde rastlanılan, lidere ya da diktatöre VECD hâlinde tapınma aşaması ile” döngü tamamlanmıştı.
    “Kötülük yaptıklarının da farkına varamadan, liderlerinin emrinde, onların istekleri sorgusuz ve vicdan muhasebesi yapmaksızın” yerine getirilmişti.
    Bu; TOPLUMSAL SONUÇ DİKTATÖRLERİN VAROLUŞ HASADI idi.

    “Bonhoeffer” toplama kampında asılmadan hemen önce gardiyana
    “YAPTIĞIMIZ HER ŞEYDEN SORUMLUYUZ ” demişti.
    Nitekim, Nazizmin kurucuları HİTLER ve GOEBELS yenilgi sonrası intihar edecekler, cesetleri yakılıp bir nehirde yokluğun karanlığına dökülecektir.
    BONHOEFFER ise, DOĞRULUĞU TARIH BOYUNCA DEFALARCA KANITLANAN TEOREMİ İLE ANILIP YÜCELTİLEREK SAYGIYLA ANILMAYA DEVAM EDİYOR .

Yorum yap