20) ATATÜRK’ÜN ANLATIMI İLE ; TÜRK KADINI
Yayin Tarihi 19 Şubat, 2008
Kategori ATATÜRK
ATATÜRK’ÜN ANLATIMI İLE;
TÜRK KADINI
—————————————————————————————
Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin, olayların tanıklığıyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermişlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceğimiz o faziletlerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi kıymetli evlâtlar yetiştirmeleriydi. Şunu söylemek istiyorum ki, kadınlarımızın umumî vazifelerde üzerlerine düşen hisselerden başka kendileri için en ehemmiyetli, en hayırlı, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktır. Bugünün anaları için gerekli özellikler taşıyan evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek özelliği şahıslarında taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple kadınlarımız hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 151-52)
Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956, S. 740)
Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir. Allah’ın emrettiği şey, erkek ve kadının beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi kazanmasıdır. Kadın ve erkek bu ilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. İslâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayıtlarla bağlı zannettiğimiz şeyler yoktur. Türk sosyal hayatında kadınlar ilim ve bilgi yönünden ve diğer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 86)
Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; ahlâkta, fazilette ağır, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. 1925 (Atatürk’ün S.D. II, S. 231)
Türkiye Cumhuriyetinin esas düşüncesi, kadınları değil, erkekleri dahi, savaş meydanına götürmemektir. Fakat Türk Milleti’nin yüksek varlığına, herhangi taraftan olursa olsun, ilişildiği zaman, işte o vakit Türk kadınları Türk erkeklerinin bulunduğu yerde hazır ve gözleyici ve faal olacaklardır. Bu, insanlığın yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlığı için lâzım bir ödev olduğundandır ki, Türk kadını bunu yapacaktır ve yapa gelmektedir ve yapar. (Perihan Naci Eldeniz, T.T.K. Belleten, Cilt: XX, Sayı: 80, 1956, S. 742)
Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiye verilen yerin, ana kucağı olduğu düşünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyıkiyle anlaşılır. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiştir. Bugünün gereçlerinden biri de kadınlarımızın her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadınlarımız da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardımcısı ve koruyucusu olacaklardır. 1923 (Atatürk’ün S.D. II, S. 85-86)
Arkadaşlar, Türk milleti çok büyük vak’alarla ispat etti ki, yenilik sever ve inkılâpçı bir millettir. Son senelerden önce de milletimiz yenileşme yolları üzerinde yürümeğe, sosyal inkılâba teşebbüs etmemiş değildir. Fakat hakikî neticeler görülemedi. Bunun sebebini araştırdınız mı? Bence sebep işe esasından, temelinden başlanmamış olmasıdır. Bu hususta açık söyleyeceğim: Bir toplum, bir millet, erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Kaabil midir ki bir kütlenin bir parçasını ilerletelim, diğerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme şerefine erişebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluğun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça diğer kısmı göklere yükselebilsin? Şüphe yok yükselme adımları, dediğim gibi, iki cins tarafından beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme ve yenilik alanında birlikte yol alınmak gerektir. Böyle olursa inkılâp muvaffak olur. 1925 (Atatürk’ün B.N., S. 95)
Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın. (1923 Tarsus)
Dünyada hiçbir milletin kadını, “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gösterdim” diyemez.
Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.
Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısı ile kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ilâhi Anadolu kadınları olmuştur.
Yorumlar
“20) ATATÜRK’ÜN ANLATIMI İLE ; TÜRK KADINI” yazisina 5 Yorum yapilmis
Yorum yap
BU GÜZEL SÖZLERE, BU YAZIYA NE DENİRKİ?SADECE YAZANLARIN ÖNÜNDE SAYGIYLA EGİLİNİR. BİZ TÜRK KADINLARI, ZATEN TĞÜRKLÜGÜN BİLİNCİNDE VE ONUN GURURUNU TAŞIYORUZ.
Yer yüzünde hiç bir Millet Kadınlarını Türkler kadar değer vermemiştir. Avrupa kadınları cadı ilan edip toplu halde yakarken. Araplar Kız Çocuklarını utanç vesilesi olarak görüp diri diri toprağa gömerken bizim atalarımız her konuda kadınlarının fikirlerini alıp her uğraşlarında onlarla beraber mücadele veriyor onlara misyon yüklüyor çocuklarının anası yada anaları bacıları olarak değer veriyorlardı. hocam bu yazınız için sağolun.
bence cok guzel olmus yazanlarin ellerine saglik
cok uzun olmus ama cok super yazilmis
Ellerine, o naif yüreğine sağlık. Yüce Allahımızın esaretten, işğalden, kölelikten-ademe kulluktan kurtulması ve bilimle, irfanla donatılması için Türk toplumuna bahşettiği Ulu önder GAZİ Mustafa KEMAL ATATÜRK Atamızın bu engin fikirleri sönmeyen güneş ışığı gibi toplumumuzu ebediyen aydınlatacak ve yol gösterici olacaktır.
Düşününüz -ki ülkemizin ve dünyanın o dönemde içinde olduğu koşullarla bugünki koşullar aynı değildi. Günümüzün insanı o gün ki koşulları bu günün bilinç düzeyiyle irdelemeli ve anlamalıdır. Şartların ne kadar zor olduğunu, toplumun gelişmişlik düzeyinin ne kadar düşük olduğunu iyi bilmelidir. Aksi halde bu günün mantığıyla, o günlerin zor şarlarını kavrayamaz ve bilmez isek, düz mantıkla hareket eder, bize emanet edilen yüce değerlerin (ilim, irfan, vatan, millet olma şuuru, onur, namus, vb. değerler) kıymetini bilemez, sevr’cilerin oyununa gelir, tuzağına düşeriz.
Daha 1900’lü yılların ilk çeyreğinde böylesine bir deha önder, hangi toplumda vardı? Ne o dönemde, ne de bu dönemde, insanına bu denli değer veren, toplumunu aydınlatan, uğrunda mücadele eden, fikirleri, ezilen ve sömürülen, işgale uğrayan, horlanan mazlum dünya milletlerinin kurtuluş ışığı olan ve asla yitip gitmeyen bir önder daha varmıdır? Dünya pratiği gösteriyor ki yoktur. Hangi önderi, düşmanları saygıyla anabilir? O önder ATAMIZ dır.
Eyyy Türk Ulusunun kadınları; analarımız, bacılarımız!!! daha o dönemde (kadının mal olarak görüldüğü, soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen canlar) Atamız sizlerin omuzlarındaki boyundurukları kırdı yerle bir etti. Sizlerde Türk kadınının şerefli, onurlu, hasiyetli ve namuslu birer ferdi olarak büyük kurtuluş savaşımızda ne olduğunuzu dosta düşmana ve tüm dünya ya gösterdiniz.
Eyyy onurlu, şerefli yüce Türk kadınının evlatları, torunları, can analarımız, can bacılarımız, gün kendinize gelme günüdür. Gün Milli benliğinizi ortaya koyma günüdür.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Saygılarımla.
Hakan