383) Mehdi Gelmeyecek-Mehdilik ve Mehdicilik

Yayin Tarihi 1 Ocak, 2020 
Kategori İSLAMİYET, SOSYAL

MEHDİ GELMEYECEK-MEHDÎLİK VE MEHDÎCİLİK

Mehdi kelimesi Kur’an’da geçmez. Anlam olarak hidayete eren, hidayete erdiren demektir.

Hidayet (doğruya ve güzele kılavuzlamak), Kur’an’a göre Allah’ın elindedir. Allah bu yetkisini peygamberleri ve kitapları aracılığıyla kullanır. Peygamberin getirdiği kitaplardaki ilkelerle hidayete çağıranlardan ise mübelliğ (tebliğci), dâî (çağrı yapan), nezîr (uyarıcı) denir. Bu hidayet yolcularının hiçbirinde tebliğ dışında bir amaç ve beklenti yoktur.

Mehdî, siyasal liderlik, devlet başkanlığı maddesel önderlik talepleri olan bir “kurtarıcı portresine sahiptir. Nitekim tarih boyunca tüm mehdi adayları, yönetimi bir şekilde ele geçirmeyi esas alan kişilerdir. Bunu bazan açık, bazan da örtülü biçil ifade ederler. Ama hepsinde kitleyi, bir önder sıfat siyasal ve askerî hareketleri de kullanarak kurtarma iddiası vardır. Bunun içindir ki, İslam literatürü mehdî kavramı hemen daima imamet (devlet başkanlığı) kavramı ile yan yana veya bağlantılı olarak ele alınmıştır. Hatta, adaletli, güven verici bir devlet başkanı görüldüğünde ona mehdî denebilmiş, en azından bir devlet başkanının mehdî beklemeye gerek bırakmadığı dile getirilmiştir. Örneğin, Abbasî halifesi Nâsır Lidinillah (ölm. 575/1180), devrin ünlü şairi Sıbt’b. Te’âvîzî (ölm. 582/1186) tarafından mehdî diye anılıyordu. Sibt, Nasır geldikten sonra artık mehdî beklemeye gerek kalmadığını şiirlerinde ifade ediyordu, (bk. İlhan; Mehdîlik, 16)

Bu anlayış, zulüm ve despotizm altında inleyen kitlelerde şu veya bu adla tarih boyunca hep var olagelmiştir. Bugünkü İslam dünyasında yaşayan şekli ise Yahudilik ve Hristiyanlık’taki mesih (kurtarıcı) inancının Müslüman kitlelere aktarılmışıdır. Yahudiler, İlyas Peygamberin göğe çıkarıldığına ve âhir zamanda dünyayı kurtarmak üzere geri geleceğine inanmışlardır. Hristiyan dünya aynı inancı Hz. İsa’yı göğe çıkararak yaşatmıştır. Bu inanç, İslam akîdesi içine de, ne yazık ki, İsa’nın geri geleceğini tekrar eden bir söylem olarak girmiştir.

Emevîler döneminde Süfyânî adıyla bir kurtarıcı beklendi, (bk. Avni İlhan; Mehdîlik, İst. 1993, s. 13) Daha sonra bu, Sünnîliğe Hz. İsa’nın gökten ineceği ve Şiîliğe de, beklenen mehdinin geleceği söylemi halinde girdi.

Kısacası, aklını ve eylemini vaktinde kullanmadığı için ezilen kitleler, iyice bunaldıklarında ütopik bir kurtarıcı beklerler. İslam dünyasında en ateşli mehdî beklentisi, tarih boyunca en çok ezilen Şiî-Alevî kitlelerde görülür. Bu beklenti giderek, “Mehdî-i Muntazar (beklenen mehdî) deyimiyle imanın bir şartı haline getirilmiştir.

Şiî inancında, ilk zamanlar, mehdî olarak Hz. Ali’nin geri gelmesi beklenmiş ve mehdî inancı Ali’nin adı çevresinde oluşturulan mitolojiye bağlanmıştır. 165/782’de ölen ve tarihin en tehlikeli uydurmacılarından biri olan Câbir b. Yezîd el-Ca’fî el-Kûfî (İmam Âzam onun için “en büyük yalancı” diyor) Hz. Ali’nin bir kurtarıcı-mehdî olarak geri geleceğini iddia ediyor ve kanıt olarak da Kur’an’ın Neml Suresi 82. ayetini gösteriyordu.

Hz. Ali’den sonra “geri gelecek mehdî” olarak onun oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye (ölm. 81/700 öne çıkarıldı. Şiîlerde hemen her imam için öne sürülen bu geri gelme (ric’at) nihayet 12. imam Mehdi-i Muntazar veya “Gâib İmam” (Gizlenen İmam) la noktalandı. Şimdilerde tüm Şiî ekoller onun geri gelip insanlığı kurtaracağını ileri sürmektedir. Şiî ekollerin bazıları, bir mehdinin geleceğine inanır, ama onu adını vermezler.

Mehdi inancı gerekeni yapamayan veya yapmayanların avunmasını sağlayan bir ütopyadır. Bu inanç bekleme esastır. Eskiden ezildiğinin farkında olamadığı veya ezilmeye karşı çıkacak imkân bulamadığı için hır çeken kitle, mehdî inancıyla, kahır çekmeyi, aldatılmayı bizzat kendi eliyle imanlaştırmış olmaktadır. Bunun içindir ki mehdî inancından, daha doğrusu mehdi hayal ve aldanışından kurtulamayan kitlelerin kalkınması, ilerlemesi mümkün değildirMehdî inancı atılım, üretim, gelişim ruhunu felce uğratan hurafedir.

Bu hurafeye destek olarak ortada dolaştırılan “hadis patentli” sözlerin tümü uydurmadır.

Mehdiden maksat, tanrısal ışık ve aydınlığın önderi ise o, bugün için Kur’an’dır. Artı kişilerden hidayet bekleme devri bitmiştir.

Çünkü peygamberlik devri Kur’an’la kapatılmış Mehdiden maksat, kitlesel-siyasal kurtuluş ve bağımsızlık ise bunun yolu basiretli aktif siyasettir. Bu değerlerde başarılı olamayanlar, hayal ve afsunun derin ve uyutucu sularında ömür tüketmeye devam ederler.

Mehdî ve mehdîlikle ilgili hadis patentli sözlerin, bir kere, hadis kritiği açısından hiçbirine güvenilemez. Çünkü bunların bazıları Hz. İsa dışında mehdî olamayacağını söylerken bazıları daha birçok mehdî tipten söz etmektedir. Kısacası, herkes kendi ekibinin şefini mehdî yapmak için bir veya birkaç hadis uydurmuştur. Özellikle tasavvuf-tarîkat çevrelerinde her ekip kendi şeyhini “zamanın efendisi” veya “mehdî” olarak kabul ettirmek için elinden geleni ardına koymamıştır. Akıl almaz keramet isnatları, kurtuluş vaatleri, korku ve tehdit salmalar… birbirini izler.

Bu çevrelerdeki “kutup” inancı, mehdî inancının ta kendisidir…

Konuya Kur’an vahyi açısından bakarsak, mehdîlik diye bir inancın varlığını kabul, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu kabulle yan yana duramaz. Bunların biri doğruysa Öteki yanlıştır. Biz, Hz. Muhammed’in son peygamber olduğunu kabul ettiğimizdendir ki, başka bir mehdî geleceğine asla ihtimal vermeyiz ve böyle bir şeye inanmayı Kur’an’a aykırı buluruz. Esasen Kur’an, kişilerin hidayet önderi olma devrini kapatmış, ilkeleri öne geçirmiştir, ilkelerin kaynağı ise Kur’an’dır

O halde, Kur’an’ın gelişinden sonra mehdi beklemek, ancak Kur’an’ı yetersiz ilan etmekle mümkün olur. Kur’an’ı yeterli bulanlar için başka bir mehdiye ihtiyaç yoktur.

Ne yazık ki Islam tarihi boyunca hemen her coğrafyadan bir veya birkaç mehdi çıkmış ve halkı peşine takabilmiştir. Ancak bunların tümünün sonu felaket ve hezimet olmuştur.

Mehdilikle ilgili uydurmalardan bazıları:

“Mehdinin çıkacağını inkâr eden, Muhammed’e indirileni inkar etmiş demektir. İsa’nın gökten ineceğini inkâr eden de kafir olmuş demektir. Deccal’in çıkacağını inkâr eden de kafir olur. Kadere yani hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmayan kişi de kâfir olur. Cebrail bana şunu haber verdi: Kadere, hayır ve Şerrin Allah’tan geldiğine inanmayan kendisine benim dışımda bir Tanrı bulsun!” (Elbani’nin sadece uydurma demekle kalmayıp “batıl” dedigi bu yalan icin bk. Elbani; ez-Zaifa, 3/201- 202)

“Arınmış benlik öldürülmedikçe mehdi çıkmaz. Arınmış benlik öldürüldüğünde ise gökte ve yerdeki tüm varlıklar öfkelenir de halk mehdinin huzuruna gelir, onu tıpkı zifaf gecesinde süslenen gelin gibi süslerler. Mehdi yeryüzünü adalet ve dürüstlükle doldurur. Yeryüzü tüm bitkilerini çıkarır, gök yağmur yağdırır ve ümmetim, Mehdi’nin kentinde daha önce hiç nimetlenmediği bir biçimde nimete boğulur.” (Elbani’nin uydurma demekle “münker” dedigi bu yalan icin bk. Elbant; 5/176)

(Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK- İslam Nasıl Yozlaştırıldı)

http://www.erdemyolu.com/

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap