959) ABD S-400’leri Neden İstemiyor?

Yayin Tarihi 14 Mayıs, 2018 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

ABD S-400’leri Neden İstemiyor?

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis’e Senato’da katıldığı oturumda bir senatör soruyor:

“Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemlerini almasının, NATO kurulduğundan bu yana hiç rastlanmayan türden aykırı bir davranış gibi göründüğünü söylemek abartma olur mu?”

Mattis cevap veriyor:

“Bence olmaz. Bence bu doğru bir tespit ve çok fazla kaygıya neden oldu.”

Bu cevap Türkiye’nin ABD’den başka bir ülkeden hava savunma sistemleri almak için attığı tüm adımlar karşısında daha önceki ABD yönetimlerinin takındığı tavırla bire bir örtüşüyor. Bush ve Obama dönemlerinde olduğu gibi, Trump döneminde de ABD Türkiye’nin kendisinden başka bir ülkeden füze almasını istemiyor. Ve bunun aslında Rusya’yla hiçbir ilgisi yok.

Ankara daha evvel aynı konuda pazarlık yürüttüğü Çin’le nihai anlaşmaya varmış ve bugün Çin yapımı füzeleri alıyor olsaydı, o senatör aynı soruyu soracak ve Mattis yine aynı cevabı verecekti.

Washington yönetimlerinin neden ısrarla Ankara’nın savunma tedarik politikasını eleştirdiğini daha iyi tahlil edebilmek için evvela Türkiye’nin neden ABD dışındaki kaynaklara yöneldiğini çok kısa olarak hatırlayalım.

Türkiye’nin tercihinin dört temel sebebi var: Fiyat, teknolojik üstünlük, süratli imalat ve ön şartsız teslim.

Daha önce açılan ihalelere giren ABD şirketleri fiyat bakımından Çinli ve Rus rakiplerinin çok üstündeydi. Son 20 yılda tedricen geliştirilen S-400’lerin Batılı rakiplerinden geri olmadığı, en azından aynı teknolojik niteliklere sahip olduğu ortada. Türkiye’den önce BM Güvenlik Konseyi daimî üyelerinden Çin ve Hindistan S-400 bataryalarını Rusya’dan satın alarak ülkelerine konuşlandırdılar. Diğer taraftan Ruslar S-400’lerin ilk parti teslimini gelecek yıl yapacaklarını taahhüt ettiler. Amerikalı firmaların ise teslimat konusunda aşmaları gereken çok önemli bir engel var: ABD Temsilciler Meclisi. Amerikan kanunlarına göre 50 milyon doların üzerindeki tüm dış askerî satışların Kongre’nin Temsilciler Meclisi kanadında onaylanması gerek. Türkiye’nin geçmişte bu konuda ağzı çok yanmıştı. 1990’larda ABD’den satın alınması planlanan saldırı helikopterleri ve fırkateynler, Temsilciler Meclisi’nde şart koşulan Kıbrıs’la ilgili hususlar sebebiyle gerçekleşememişti. Çelişkili gibi görünebilir ama çok şükür ağzımız yandı da, millî Atak helikopteri ve millî gemi projeleri hayata geçirilebildi.

Hâlihazırda Türkiye’ye örtülü bir silah ambargosu uygulayan ABD’nin, hava savunma sistemleri gibi stratejik ve pahalı bir satın alma hususunda çıkartabileceği muhtemel bir pürüz, en az beş yıl daha kaybetmemize sebep olabilirdi. Son olarak Ruslar S-400’lerin nereye yerleştirileceğiyle ilgilenmiyorlar. ABD ise Türkiye’nin Yunanistan ve Ermenistan’a yakın yerlere Amerikan malı hava savunma sistemlerinin yerleştirilmesine soğuk bakıyorlar.

Gelelim ABD’nin neden karşı çıktığına. Yukarıda yazdım. Konu Rusya veya Çin değil. Başkalarından değil, kendilerinden satın alınmasını istiyorlar. Onun da dört temel sebebi var:

Birincisi, Türkiye’nin ‘kötü örnek’ olmasını istemiyorlar. ABD ekonomisi silah satışlarından çok büyük bir gelir elde ediyor. Her zaman Suudi Arabistan gibi ballı bir müşteri bulamayacaklarından, dünyanın her yanındaki geleneksel alıcıları muhafaza etmek, savunma mallarından elde ettikleri geliri sürdürmek istiyorlar. 1867’den bu yana ABD’den silah alan, 1947’den bu yana da neredeyse sadece Batılı ülkelerden silah ithalatı yapan Türkiye Rusya pazarına yönelirse bunun S-400’lerle sınırlı kalmayabileceğini düşünüyorlar. Washington’a göre, Türkiye’yi ABD ile silah ticareti yapan başka ülkeler de takip edebilir. Bu ise Amerikan ekonomisine zarar verebilir.

İkincisi, Washington çok iyi biliyor ki, ‘askerî bağımlılık, siyasi bağımlılığı da beraberinde getirir.’ Hele çalkantılı bir coğrafyada yer alıyorsanız ve savunma harcamalarınızı yakın vadede kısmanız mümkün değilse, o zaman silah almak istediğiniz ülkenin siyasi beklentilerini de karşılamak zorundasınız. Türkiye’nin savunma sanayii tedarik kanallarını çeşitlendirmesi ve bunun da ötesine geçerek millî sanayiini güçlendirmesi siyasi yönlendirmelere daha kapalı hâle geleceği anlamını da taşıyor.

Üçüncüsü, ABD kendisini hâlen ‘blok lideri’ olarak görüyor. Eski anlamını kaybetmiş olsa da NATO müttefikliğinin, İttifak’ın ‘lideri’ olan ABD’ye rağmen askerî bir açılım yapmamayı mecbur kıldığını düşünüyor.

Dördüncüsü, Türkiye’nin hava savunma sitemlerini nereye yerleştireceğine Washington’dan karar vermek, NATO sisteminin dışında kalacak ve dolayısıyla denetlenemeyecek bir yapılanmayı engellemek istiyor.

ABD dış politikasının pragmatik tabiatını dikkate alırsak, Türkiye’nin S-400 kararlılığının ABD’yi yıldırmayacağını, hiç olmazsa ileride benzer adımların atılmaması için Washington’dan Mattis’inkine benzer yorumların her zaman gelebileceğini unutmayalım.

Bu arada, Mattis’in bir tarihî gerçeğin üstünü örttüğünü de belirtelim. Öyle Mattis’in dediği gibi Türkiye’nin ‘bu davranışı hiç rastlanmayan türden aykırı bir davranış’ falan değil. Yunanistan’ın aldığı S-300’leri neden ‘es’ geçiyorsun Bay Mattis?

Prof. Dr. Çağrı Erhan

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-cagri-erhan/601977.aspx

image001

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap